KİNDÎ’NİN DÜȘÜNCE SİSTEMİNDE MÜZİKAL SESLERLE ÂLEMDEKİ DÜZEN ARASINDAKİ İLİȘKİ
103
açık dörtlü, senenin dört bölüm olmasıdır. Bunlar;
ilkbahar, yaz, sonbahar
ve kıştır. İhvân, bu mevsimlerin her birini tabiattan başka dörtlülerle karşı-
laştırır. Mesela, ilkbahar, koç burcundan ikizler burcuna kadar olan burçla-
ra, günün ilk çeyreğine, ayın ilk dördüne, dört unsurdan havaya, tabiatlar-
dan sıcak-nemliye,
yönlerden güneye, insan ömrünün çocukluk dönemine,
mizacın hıltlarından kana, ahlâkî huylardan iyilik, cömertlik ve adalete,
udun tellerinden mesnâ teline karşılık gelir. Yaz mevsimi ise günün ikinci
çeyreğine, burçlardan yengeç burcundan başak burcuna kadar olan çeyre-
ğe, ayın ikinci yedi gününe, ayın hilal şekli olan çeyreğe, hıltlardan safra-
ya,
dört unsurdan ateşe, tabiatlardan sıcak kuruya, yönlerden doğuya, insan
ömrünün gençlik yıllarına, udun tellerinden zîr teline, ahlâkî huylardan
cesaret ve cömertliğe karşılık gelir. Sonbahar da güneşin batı çizgisinin
yeryüzüne indiği çeyreğe, teraziden yaya kadar olan burçlara, ayın günle-
rinden üçüncü yedi güne, ayın hilalden sonraki çeyreğine,
dört unsurdan
toprağa, tabiatlardan soğuk kuruya, yönlerden batıya, hıltlardan sevdaya,
insan ömrünün orta yaş kısmına, udun tellerinden mislese, ahlâkî huylar-
dan iffete karşılık gelir. Kış mevsimi ise güneşin yeryüzünden doğu ufkuna
doğru yükseldiği çeyreğine, oğlaktan balık burcuna kadar olan burçlara,
ayın son çeyreğine,
dört unsurdan suya, tabiatlardan soğuk-nemliye, yön-
lerden kuzeye, hıltlardan balgama, udun tellerinden bam teline, ahlâkî huy-
lardan hilme (yumuşaklık) karşılık gelir. İhvân-ı Safâ, tabiattaki benzer
örneklerden hareketle, bütün olarak âlemdeki varlıkların sebepleri ve zıtla-
rıyla, matematiksel oranlarla açıkladığı mükemmel bir düzeni oluşturdu-
ğunu vurgulamaktadır.
76
Ayrıca âlemdeki mükemmel düzeni, insan orga-
nizması ile bağlantı kurarak açıklamaktadır.
Buna göre, insan organizması
matematiksel oranlara sahiptir. Mesela, çocuğun ilk başta boyu sekiz karış,
dizleri ile ayakları arası iki karış vs. gibi çocuğun bütün maddî yapısını
matematiksel oranlarla ifade etmektedir. İhvân,
Resâil’de zikrettiği bu ma-
tematiksel oranları Yüce Yaratıcı’nın eşsiz sanatının ve hikmetinin gereği
olduğunu ve usta sanatkârların da resim ve heykel gibi sanatlarla söz
konusu bu eşsiz sanatı taklit ettiklerini söylemektedir.
Pythagorasçı felsefenin etkisiyle Kindî, mûsikî ile gök cisimleri ve tabi-
at arasında çok yakın bir ilişkinin var olduğu düşüncesinden hareketle ses-
leri (nağme)
78
yediye ayırmakta ve onların yediden fazla ya da eksik olma-
sının yanlış olduğunu söylemektedir. Filozofun zikrettiği yedi ses, haftanın
yedi gününe ve gökyüzündeki yedi gezegene eşittir. Buna göre; 1. Mutlâ-
76
İhvân-ı Safâ,
Resâil, I:228-230; krş. Kindî, “Risâle fî Eczâ Hubriyye fi’l-Mûsîka”,
100-102.
77
İhvân-ı Safâ,
Resâil, I:224.
78
Nağme, sestir. Konuyla ilgili geniş bilgi için bk. Ebû
Abdullah el-Katib Muhammed
b. Ahmed b. Yusuf Harizmi,
Mefâtihu’l-ul m, thk. İbrâhim Ebyari, (Beyrut: Dâ-
rü’l-Kitâbi’l-Arabi, 1989), 263.
DİYANET İLMÎ DERGİ
·
CİLT: 54
·
SAYI: 2
·
NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2018
104
ku’l-bamm, Zuhal gezegenine, 2. Sebbâbatu’l-bamm, Müşteri gezegenine,
3. Vüstâ el-bamm, Merih gezegenine, 4. Hınsır el-bamm, Güneş’e, 5. Seb-
bâbatu’l-müselles, Zühre gezegenine, 6. Vustâ el-müselles Utarid gezege-
nine, 7. Hınsır el-müselles ise Ay’a karşılık gelmektedir. Bu mezkûr yedi
sesin de ahenkli olabilmesi için aralarında yumuşaklık sertlik, hafiflik,
ağırlık ve kemâl noksanlık gibi birtakım farklılıkların
olduğunu
belirtmektedir. Çünkü Kindî, ortaya koyduğu sisteme göre seslerin ahenkli
olabilmesi için bu tür farklılıkların olmasını zorunlu görmektedir.
79
Kindî’nin bütünüyle dörtlü sistem üzerine inşa edilen mûsikî sistemi,
dört esas ses ve ara seslerle birlikte on iki ses üzerine kuruludur. On iki sesi
“Cem’ullezi bi’l-küll” şeklinde de adlandıran filozof, ses sistemi bam ve
mesles telleri üzerine kuruludur. O, iki oktavlık, başka bir ifadeyle yirmi
dört (24) seslik sistemi ud üzerinde gösterebilmek için uda, yukarıda zikre-
dilen beşinci bir tel ilave etmiştir. Bam ve mesles telleri üzerindeki asıl
yedi notayı “neğamu’s-seb’u’l-evâil” (ilk yedi nota; diğer mesnâ ve zîr tel-
leri üzerindeki oktavlarını da “neğamu’s-seb’u’l-evâhir” (son yedi nota)
şeklinde adlandırmıştır. Bu on iki sesi de on iki burca karşılık
olarak zikret-
miştir. Filozof, udda bulunan dört tel, dört perde bağı (destan) ve dört bur-
gu şeklindeki on iki sesi on iki burçla şu şekilde açıklar: Koç, yengeç, oğ-
lak ve terazi burçları değişkendir ve bu yüzden dört burguya karşılık gelir.
Benzer şekilde burgu da eğilir, bükülür ve değişebilir. İkinci olarak, boğa,
arslan, akrep ve koç burçları sabittir ve yerinde sabit duran dört perde ba-
ğına eşittir. Son olarak başak, yay, ikizler ve balık burçları da çiftli burçlar-
dır ve çiftli olduklarından dolayı udun dört teline karşılık gelir.
80
Ayrıca
yukarıda da zikredilen beşinci tel ilavesiyle oluşan ud ile beş duyu (görme,
işitmek, dokunma, tat alma ve koklama); beş iç idrak güçleri; hareket, za-
man, mekân, heyûla, suretten oluşan beş prensip arasında
bir ilişki kurul-
maktadır.
81
Görüldüğü üzere mûsikîdeki seslerin uyum (harmonia) ve ahenginin
gök cisimlerinin devrî hareketleriyle ortaya çıkan seslerin yansıması şek-
lindeki Pythagorasçı düşünce, Kindî’nin ve İhvân-ı Safâ’nın düşüncesinde
79
Kindî, “er-Risâletü’l-Kübrâ fi’t-teellîf”,
Müellefâtü’l-Kindi el-m sikiyye içinde, nşr.
Zekeriyya Yusuf (Bağdad: Matbuatu Mecmai’l-İmi’l-Iraki, 1962), 128-130, 135;
Kindî, “Kitâbü’l-Musavvitâti’l-veteriyye min zâti’l-veteri’l-vâhid ilâ zâti’l-aşre-
ti’l-evtâr”
, 74.
80
Kindî, “er-Risâletü’l-Kübrâ fi’t-teellîf”, 128-130, 135; Turabi, “Bağdat’ta Bir Mûsikî
Nazariyatçısı: Ya’kûb b. İshâk el-Kindî”, 643; Kindî’nin ethos doktrini çerçevesinde
udun özellikleriyle âlem arasındaki kurduğu ilişkiyi tablo üzerinde görmek için bk.
Ahmet Hakkı Turabi, el-Kindî’nin Mûsikî Risâleleri (Basılmamış Yüksek isans
Tezi, M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1996), 96 vd.
81
Kindî, “Kitâbü’l-Musavvitâti’l-veteriyye min zâti’l-veteri’l-vâhid ilâ zâti’l-aşre-
ti’l-evtâr”
, 78-79.