KİNDÎ’DE KLASİK PSİKOLOJİ VE TEMEL PROBLEMLERİ
141
kat çekmek gerekmektedir.
93
Bu tespit önemlidir. Ancak bu kadarını söyle-
mekle de yetinilmemelidir. Çünkü Kindî Platon’a bu kadar bağlılıkla nefs
anlayışını ortaya koyarken onun
tenasühe yer vermemesini, sadece yer
vermeyiş ile değerlendirilebilecek bir durum olarak göremeyiz. Kindî’nin
ait olduğu İslâm inanç dünyası ve onun getirmiş olduğu öte dünyanın değer
sistemi, böyle bir anlayışın kabul edilmesini mümkün kılmamaktadır. Bu
yönüyle Kindî’nin felsefe, din ilişkisini çok yönlü ve eklektik tarzda götür-
düğünü bu problem bağlamında da görüyoruz. Ancak şu kadarını da belirt-
meliyiz ki Kindî, her ne kadar tenasühe yer vermese de onun tenasühe dair
eleştirel bir tutum içerisinde olmaması, bizi düşündürmektedir. Nitekim
İbn Sînâ, çok açık ve net biçimde tenasühe yer vermediği gibi ona karşı da
net bir duruş sergilemiş ve reddetmiştir.
94
Dikkat
edilirse, öte dünyada diriliş, Kindîci anlamda akılsal yani ruhani-
dir. Çünkü bedenden soyutlanma, Tanrısal âleme yükselebilmenin temel
şartıdır.
95
Bu soyutlanma ile de insan ancak Tanrı gücüne benzer bir güce
kavuşabilmektedir. Bu tarz öte dünya açıklamaları, Kur’ân’da
belirtilen ve
tasvir edilen âhiret hayatıyla ne kadar uyuşmaktadır o da açıkça ortadadır.
Ancak gerekli ve eleştirel açıklamayı sonraya bırakarak şu kadarını söyle-
meliyiz ki felsefenin İslâm bilgi mirasına ilk intikal süreçlerinde İslâm’ın
Tanrı, insan ve âlem üzerine sahip olduğu değer kritiği ya da standardı,
Kindî tarafından uygulanılmasında ciddi sorunlarla karşılaşmıştır.
Sonuç
Ünlü Rönesans düşünürü Pico Della Mirandelo (ö. 1494) insanın değişen
ve sallantılı bir temele sahip olmasını
bukalemuna benzetir.
96
Ama Aristo-
teles’teki aynı sözcüğün gönderdiği olumsuz içerikten ayrı olarak
97
Miran-
delo, insanın bitkisel, hayvansal, göksel ve hatta meleksel/tanrısal içeriğe
sahip olması dolayısıyla bu yapılar arasındaki
değişkenliğine olumlu ma-
nada ve içeriksel bir zenginlik atfederek meseleyi değerlendirir.
98
İnsanın
düşüşüne
99
ve insanın canlı varlıklar içerisinde en zayıf oluşuna dikkat çe-
ken batı literatürü
100
kendi içerisinde insan doğası ve kıymetine oldukça
farklı ve hatta zıt anlam evrenleri içerisinde varlık bulmaya çalışır.
93
Mahmut Kaya, “Ya’kûb b. İshak Kindî”,
TD İslâm Ansiklopedisi, 26:49.
94
İbn Sînâ,
Kitâbu’n-Necât, thk. M. Fahri, Beyrut: 227.
95
Kindî, “Nefs Üzerine”,
Felsefî Risâleler, 135.
96
Pico Della Mirandelo,
İnsanın De eri zerine S ylev, çev., . Özşar (İstanbul : Bib-
los Yayınları, 2006), 21.
97
Mirandelo,
İnsanın De eri zerine S ylev, 26.
98
Mirandelo,
İnsanın De eri zerine S ylev, 22.
99
Augustinus,
İtira ar, çev. Ç. Dürüşken, (İstanbul: Kabalcı Yayınları, 2010), 450.
100
Francesco Petrarca, “Secretum Meum (İç Dünyam)”,
atıya n eren Metinler, der.
A. Alatlı, c. 2 (Kapadokya: MYO Yayınları, 2010), 429.
DİYANET İLMÎ DERGİ
·
CİLT: 54
·
SAYI: 2
·
NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2018
142
Kelâmi tefsir geleneğinin zirve isimlerinden Mâtürîdî’nin insanın düşü-
şüne dair açıklamaları, insan doğası üzerinden ele alınmaktan daha çok
mevcut klasik literatürün problematik tartışmasına vermiş olduğu cevaplar
manzumesinden oluşur ki onun Ebû Hanîfe’ye itirazı da Âdem’in şeytana
hiçbir
şekilde itaat etmediği, yapmış olduğu yanlışın sadece bir hata olarak
değerlendirileceği yönündedir.
101
Oysa insanın aldanışı ve şeytanın aldat-
ması insanın sahip olduğu doğasının kendisine yeterli görülmeyişi bağla-
mında olması ve meleklerin kendisine secde ettiği halde melek olma ya da
ölümsüzlüğe erme arzusu
102
bu aldanışın insan doğası bağlamında antropo-
lojik temelini oluşturur. İnsanın otonomluğunun
mahiyetinin yine insan
doğası üzerinden halledilmesi gerektiği açık biçimde kendini gösterir.
Gerek kelâm, gerekse kelâmî tefsir geleneğimiz başta olmak üzere insa-
nın otonomluğuna dair İslâm dünya görüşünün oldukça dengeli ya da daha
temkinli olma yaklaşımını ne İslâm felsefesi ve ne de İslâm tasavvuf gele-
neğinde bulmamız mümkündür. Kuşkusuz, İslâm kelâmının sahip olduğu
bir takım tematik ya da problematik üniteler içerisinde dış
etkilerden hare-
ketle bir takım konuları kendi içerisine katmasını mümkün ve doğal gör-
mekle birlikte İslâm kelâmının İslâm felsefesi ve tasavvufuna nazaran daha
yerli olduğunu söylememiz keskin çizgilerle olmasa da daha öne çıkan bir
durum olduğunu düşünmekteyiz. Bu etkiler dolayısıyladır ki Kindî’nin
kozmolojik anlayışı evrensel sempati ya da evrende görünmez hiyerarşi
bağlamında ifade edilebilecek Yeni-Platonculuk ve Hermetik yapının bir
kaynaşması olarak gök cisimlerinin insan üzerindeki etkisinden söz edebil-
mekte
103
ve bunu da kendi sistemi içerisinde bir tür kozmolojik psikoloji
yaparak -gök cisimlerin işitme ve görme güçleri yoktur akılları vardır biçi-
minde-
104
temellendirme yoluna gitmektedir.
105
İnsanın aynı zamanda
küçük evren olduğu şeklindeki
106
Yeni Platoncu
hermetik yapının ve bu yapı içerisinde insani cevherin Tanrı’nın cevheri
gibi olduğu
107
, O’nun nurundan kendisine nur konduğu
108
şeklindeki tüm bu
açıklamaları, İslâm dünya görüşünün ne insan ve ne de Allah anlayışı ile
bağdaştırmak mümkün görünmektedir. Çünkü ontolojik farklılık ve bunun
gerektirdiği hem kelâmî ve hem de hukuksal çıktılar, Allah,
insan ve evren
arasındaki işleyişin vaz geçilmez yapılarını oluşturur.
101
Ebû Mansûr El-Mâtürîdî,
Te’vîlâtü’l-Kur’ân Tercümesi, 1: 133.
102
Araf, 7/20.
103
Umberto Eco,
rta a Esteti inde Sanat ve Güzellik, çev. K. Atakay (İstanbul: Can
Yayınları, 1999), 195-201.
104
Kindî, “Göklerin Allah’a Secde ve İtaat Edişi Üzerine”,
Felsefî Risâleler, 120
105
Kindî, “Göklerin Allah’a Secde ve İtaat Edişi Üzerine”,
Felsefî Risâleler, 124.
106
Kindî, “Göklerin Allah’a Secde ve İtaat Edişi Üzerine”,
Felsefî Risâleler, 124.
107
Kindî, “Nefs Üzerine”,
Felsefî Risâleler, 133; Eco,
rta a Esteti inde Sanat ve
Güzellik, 196.
108
Kindî, “ Nefs Üzerine”,
Felsefî Risâleler, 133.