KİNDÎ VE BAZI ÂYET YORUMLARI
175
tığı bu tahlilin usûl açısından uygun olduğu söylenebilir.
Âyetteki secde kelimesinin anlamına dair Hz. Peygamber’den ya da sa-
habeden herhangi bir tefsir aktarılmamıştır. Ancak tâbiûn neslinden tefsirde
öne çıkan bazı kimselerin sözlerine ve daha sonraki nesillerden bazılarının
yorumlarına ulaşabilmekteyiz. Bu rivâyetlerde
secdeye l elerin hareketi
ve
itaat olmak üzere iki anlam verilmiştir. Tâbiûndan Saîd b. Cübeyr
(95/714), Mûcâhid b. Cebr (103/721), Hasen el-Basrî (110/728) ve Katâde
b. Diâme (117/735), sonraki nesillerden ise örneğin Taberî (310/923), secde
için gölgelerin hareketi anlamını tercih etmişlerdir. Nehhâs (338/950) ve
Beydâvî (685/1286) ise secde için itaat anlamını vermişlerdir.
13
Secde için gölgelerin hareketi anlamını tercih edenler, necm ve şecere-
nin (bitkiler ve ağaçlar) fizîkî gölgelerinin güneşin hareketinin etkisi ile
kendi iradeleri dışında
hareket etmelerini, dolayısıyla güneşi hareket etti-
ren Allah’ın iradesi karşısında bitki ve ağaçların gölgelerinin hareketi ile
Allah’a itaatlerini kast etmişlerdir. Öyle ki bitkiler ve ağaçlar, kendi gölge-
lerini bile Allah’a boyun eğmekten alıkoyamamaktadırlar.
Secde için itaat
anlamını tercih edenler ise Allah’ın belirlediği kanunlar çerçevesinde necm
ve şecerenin (gezegen/bitki ve ağaçlar) hareket etmelerini kast etmişlerdir.
Sonuçta her iki anlamı tercih edenler de necm ve şecerenin fiillerini Al-
lah’ın iradesi çerçevesinde gerçekleştirdiklerini, O’na itaat ettiklerini, O’na
boyun eğdiklerini söylemiş olmaktadırlar.
Âyetteki
necm kelimesine ise tefsir kaynaklarında
vdesiz bitkiler ve
yıldızlar eze enler olmak üzere iki anlam verilmiştir.
Tefsirde temel ka-
bul edilen, tercümânü’l-Kur’ân lakabıyla anılan İbn Abbâs (68/688) nec-
me, yeryüzünde bitip yayılan bitkiler anlamını vermiştir. Ayrıca Saîd b.
Cübeyr, Süddî (128/746), Mukâtil b. Süleymân (150/767), Süfyân es-Sevrî
(161/777), Abdurrezzâk b. Hemmâm es-San’ânî (211/826), Taberî, Bey-
dâvî ve Şevkânî (1250/1834) necm için gövdesiz (ayaksız) bitkiler anlamı-
nı tercih eden müfessirlerdendir. Mücâhid b. Cebr, Katâde b. Diâme, Hasen
el-Basrî ve İbn Kesîr (774/1373) ise necmin yıldız/gezegen anlamını tercih
etmişlerdir.
14
Bu görüşü benimseyenler arasında özellikle bir yönüyle fel-
13
Ebû Cafer Muhammed b. Cerîr b. Yezîd et-Taberî (310/923),
âmiu’l- eyân fî Te’vî-
li’l-Kur’ân, thk. Ahmed Muhammed Şâkir (b.y.: Muessesetu’r-Risâle, t.y.), 22: 13;
Ebû Saîd Nâsiruddîn Abdullâh b. Ömer b. Muhammed el-Beydâvî (685/1286),
Envâ-
ru’t-Tenzîl ve Esrâru’t-Te’vîl, (b.y., t.y.), 1: 272; Ebû Abdillâh Muhammed b. Alî b.
Muhammed el-Havlânî eş-Şevkânî (1250/1834),
Fethu’l-Kadîr el- âmi’ beyne Fen-
neyi’r-Rivâye ve’d-Dirâye min İlmi’t-Tefsir, (b.y., t.y.), 5: 186.
14
Mucâhid b. Cebr el-Mahzûmî (103/721),
Tefsîru Mucâhid, thk. Abdurrahmân et-Tâ-
hir Muhammed es-Sûrtî (Beyrût: el-Meşûrâtu’l-İlmiyye, t.y.), 2: 639; Abdurrezzak b.
Hemmam es-San’ânî (211/826),
Tefsîru’l-Abdirrezzâk, thk. Mahmûd Muhammed
Abduh (Beyrût: Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1999), 3: 265; et-Taberî,
âmiu’l- eyân,
22/11-12; Ebu’l-Fidâ İsmâîl b. Ömer İbn Kesîr el-Kuraşî ed-Dimeşkî (774/1373),
Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, thk. Sâmî b. Muhammed Selâme (Dâru Taybe, 1999), 7:
489.
DİYANET İLMÎ DERGİ
·
CİLT: 54
·
SAYI: 2
·
NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2018
176
sefî tefsir geleneğinden kabul edilen Beydâvî’nin de bulunması dikkat çe-
kicidir.
e in si k si k öze ilerek in elen esi
Âyetin sibâk ve siyâkına yani bağlamına baktığımızda, Allah’ın kim ol-
duğu ve varlık âleminde neler yaptığının anlatıldığını görmekteyiz. Zaten
Rahmân sûresi, insanları ve cinleri tevhide yönlendirmek ve küfürden yani
nimetlere şükürsüzlükten ya da yegâne şükrü hak eden Allah’a yapmamak-
tan sakındırmak için Allah’ın dünya ve ahiretteki nimetlerine odaklanmış-
tır. Başka bir deyişle sûrede ilâhî rahmetin varlık âlemindeki yansımaları
imanı celb edecek ve inkârdan uzaklaştıracak bir şekilde dile getirilmiştir.
Bu anlatım ise ikili (mesânî) üsluba sahiptir. Kur’ân’a ait bu üsluba göre
örneğin dünyadan söz edilince hemen ardından âhiretten
söz edilmekte,
cennet dile getirilince cehennem de dile getirilmektedir. 6. âyete odaklanı-
lacak olursak, hemen öncesindeki âyette iki gök cisminden (güneş ve ay)
bahsedildiği görülmektedir. O halde bu üslûba uygunluk çerçevesinde bu
âyette de iki yer cisminden bahsedilmesi beklenebilir. Dolayısıyla necme
yıldız/gezegen yerine gövdesiz bitki anlamı vermek daha isabetli olacaktır.
Aynı ikili üslup 7. ve 10. âyetlerde de karşımıza çıkmaktadır. 7. âyette gök-
yüzü anlatılırken 10. âyette ise yeryüzü anlatılmıştır.
15
Bu durum Kindî’nin
bağlamı göz ardı ettiğini düşündürmektedir.
Sûrenin genel hedefi dikkate alındığında âyet insanlara adeta şunu söy-
lemektedir: “Ve necim, yani arzdan çıkıp da sapı olmayan bitki, çemen ve
şecer, sapı
olan bitki, ağaç secde ederler, Allah’ın iradesine tabii olarak
boyun eğerler, kanunları karşısında elastikiyetle istediği konumu alırlar. O
halde insanlar isteyerek Allah’ın emirlerine uyarak, nimetlerine şükretmek
için secdeyi bilmelidirler.”
16
e in
r n
nl
n e
n l esi
Kur’ân’da göklerde ve yerde olanların her birinin Allah’a secde ettikle-
rine dair Rahmân 6 ile benzer şu beş âyet bulunmaktadır:
“Onlar Allah’a imandan başka bir itikat mı arıyorlar Hâlbu-
ki göklerde ve yeryüzünde olan
her şey isteyerek veya iste-
meyerek O’na boyun eğer, çünkü her şey (sonunda) O’na
dönecektir.”
17
“Göklerde ve yerde var olan her şey ve herkes isteyerek ya-
hut zorunlu olarak Allah’ın önünde eğilmektedirler; onların
15
Güneş ve ay belli bir hesapladır. Bitki ve ağaç (O’na) secde etmektedirler. Göğü
yükseltti ve teraziyi/ölçüyü koydu. Yere gelince, onu da (yaratılmış) varlıklar için
alçalttı.
16
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır (1361/1942),
ak Dînî Kur’ân Dili, Erişim: 4 Şu-
bat 2018, http://www.kuranikerim.com/telmalili/rahman.htm .
17
Âl-i İmrân 3/83.