KİNDÎ VE ANTİK YUNAN FELSEFE GELENEĞİ
79
Şimdi bunun hakkında açıklama yapalım: Deriz ki Aristoteles’e
göre akıl dört çeşittir. Birincisi daima fiil (
bi’l-fi il)
halinde bu-
lunan akıldır. İkincisi nefis için güç halinde (
bi’l-kuvve) bulunan
akıldır. Üçüncüsü nefiste sözden fiile (kuvveden fiil haline) çı-
kan akıldır. Dördüncüsü zâhir (
el-beyânî) akıldır.
48
Gerek
Akıl zerine adlı eserin hemen girişinde yer alan yukarıdaki me-
tin ve gerekse eserin bütünü gösteriyor ki Kindî’nin akıl hakkındaki görüş-
leri
geç dönem Antikite düşünürlerinin metinleri bilinmeden anlaşılamaz.
Bilindiği gibi Aristoteles’in
De Anima’sı felsefe tarihinde üzerinde en çok
konuşulan ve şerh yazılan eserlerin başında gelir. Özellikle Ale ander of
Aphrodisias, Themistius ve Philoponus gibi şârihlerin Aristoteles’in söz
konusun eserine yazdıkları şerhleri İslâm düşünürleri tarafından da bilin-
mekteydi. Hatta Kindî başta olmak üzere Aristoteles’e dair ilk okumaların
şârihler üzerinden olduğu bilinen bir husustur. Bu bağlamıyla Kindî, Philo-
ponus’un aklın çeşitli türleri veya kategorilerine dair açıklamalarının tama-
mına iştirak etmese de büyük oranda Philoponusçu
tasnifi benimsemiş gö-
rünmektedir.
Kindî’ye göre gayri maddî olan bir tane akıldan söz edilebilir. Bu akıl
Yeni Eflatuncu filozoflarda bazen yer aldığı gibi, Tanrı ile özdeş değildir.
Bununla birlikte ferdî akıllar bu İlk Akıldan da ayrıdır. Ferdî akıllar küllî
kavramları kavrayabilme kapasitesine sahip olarak çalışır. Ancak insanî
akıllar İlk Aklın yardımı olmaksızın küllî kavramları kavrayamazlar. Çün-
kü her zaman bir şeyi kuvve halinde düşünebilen akıl kendisini bilfiil dü-
şünür hale getirecek bir sebebe ihtiyaç duyar.
49
Bu sebep öyle görülüyor ki
İlk Akıldan başkası değildir. Kindî bir sonraki aşamada akli suretin nefisle
birleşince bu ikisinin artık bir tek şey haline geldiğini,
ancak daima fiil
halinde bulunan ve nefis, kuvve halinde aklederken onu bilfiil akleden du-
ruma yükselten fa‘âl aklın aklettiği nesne ile özdeş olmadığını da farkında-
dır. Şu halde İlk Akıl açısından nefiste akledilen ile İlk Akıl bir tek şey
değildir. Bu itibarla akıl ya bütün akledilenlerin ve ikinci akılların (
es-
sevân ) sebebi olan İlk Akıldır veyahut da nefis bilfiil akletmediği sürece
kuvve halinde bulunan ikinci akıldır. Üçüncüsü
ise nefsin önceden kazan-
mış olduğu (
el-mustefâd) ve nefiste bilfiil mevcut olan akıldır. Nefis dile-
diğinde bu aklı kullanmakta ve onunla başka şeylerin meydana gelmesini
sağlamaktadır. Örneğin bir yazıcının (
kâtib) yazı yazması bu minvaldedir;
yazı yazmayı bildiği için dilediği zaman bu yeteneğini ortaya koymaktadır.
Dördüncüsü ise nefiste var olan bilginin ortaya konmasıdır ki bu zâhir akıl-
la olmaktadır.
50
Burada da görüleceği üzere Kindî genel veya küllî kavram-
48
Kindî, “Risâle fi’l-‘Akl”, 264.
49
Kindî, “Risâle fi’l-‘Akl”, 265.
50
Kindî, “Risâle fi’l-‘Akl”, 266.
DİYANET İLMÎ DERGİ
·
CİLT: 54
·
SAYI: 2
·
NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2018
80
ların doğrudan doğruya duyular vasıtasıyla elde
edilebileceklerine inanma-
maktadır. Bu durum duyulur ve küllî suret arasında Kindî’nin bir ayırıma
gittiğini göstermekte ve Yunan felsefe geleneğine karşı Kindî’ye bir avan-
taj sağlamaktadır. Kindî bir taraftan Aristoteles’e, duyulur sûretler vasıta-
sıyla dünya hakkında bilgi sahibi olduğumuzu söylerken iştirak eder, bir
taraftan da küllî sûretleri her zaman düşünen ayrı bir akıl tasavvur ederken,
insanların bu sûretleri söz konusu müstakil akılla ilişkiye geçerek idrak
ettiklerini düşünen Yeni Eflatuncu düşünceye de kayıtsız kalmaz.
51
Nefs Üzerine ve Nefs Üzerine Birkaç Söz
Kindî nefis üzerine biri diğerine göre oldukça kısa olmak üzere iki risâ-
le kaleme almıştır. Platon ve diğer filozofların kitaplarından özetleyerek
aktardığı görüşleri ihtiva eden uzun olanı ile Platon ve Aristoteles’in görüş-
lerinin birbiriyle uyumlu olduğuna dair düşünceleri ekseninde yazdığı kısa
olan iki eser birbirinin devamı gibidir.
Nefs zerine irka S z’de Kindî
Aristoteles’e göre nefsin, “fonksiyonunu cisimlerde gösteren basit bir cev-
her”
olduğunu, Platon’un ise “onun cisimle birleştiğini” düşündüklerini
söyler.
52
Kindî bir taraftan nefs meselesini Aristoteles’e göre izah etmeyi
tercih ederken diğer taraftan da Plato’un
Phaedo’suna göndermede bulun-
maktadır. Kindî’ye göre nefsin cisimle birleşmesi,
cirimleri birbiriyle bağ-
layarak etkisini göstermektedir. Nitekim Platon, Kindî’ye göre ‘cirim’ ile
‘cisim’ arasında bir fark gözetmekte, oluş evrenindeki arazları taşıyan
maddî cevherler cirmi, felekler ise cisimleri oluşturmaktadır.
53
Yukarıda
verdiğimiz Aristoteles ve Platon görüşleri arasında bir fark olduğunu düşü-
nenler Kindî’ye göre yanılmaktadır. Ona göre
her iki filozof birçok yerde
nefsi eni, boyu ve derinliği olmayan bir cevher olarak tanımlamakta, cisim-
le birleşmesini, fonksiyonlarını cisimde ve cisimle gerçekleştirmesi olarak
görmektedirler. Onlara göre bu hal cisimle cirmin birleşmesi (
ittisâl) gibi
değildir. Üstelik her iki filozof, nefsin felek vasıtasıyla oluşan varlıklar
üzerinde fonksiyonunu icra ettikleri ifadesini sıklıkla tekrarlamaktadır.
Kindî’ye göre Platon’un “nefsin cisimle birleşip cirimler üzerindeki fonk-
siyonunu cisim vasıtasıyla sağladığı” sözü “nefsin
bir cisim olan feleğin
vasıtasıyla cirimler üzerinde fonksiyonunu icra eder” anlamındadır. Bila-
kis, nefsin cismin kılığına girerek ve cisimle birlikte cirme girip çıkması
anlamında değildir.
54
51
Bu tespit için ayrıca bkz. Adamson, “Kindî ve Yunanca Felsefe Geleneğinin Kabulü”,
45.
52
Kindî, “Fi’n-Nefs Muhtasar Vecîz”, 251; Krş.
The Philosophical orks of al-Kindi,
119.
53
Kindî, “Fi’n-Nefs Muhtasar Vecîz”, 251; Krş.
The Philosophical orks of al-Kindi,
119-120.
54
Kindî, “Fi’n-Nefs Muhtasar Vecîz”, 251.