Yazılmış ilk ve en önemli çalışmalardan biridir. Platon bu diyaloğunda



Yüklə 197,48 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə4/8
tarix06.05.2018
ölçüsü197,48 Kb.
#42344
növüYazı
1   2   3   4   5   6   7   8

390

3.1.  Biyolojik  Ölümsüzlük  Arzusu:  Ölümsüzlük  arzusu,  kendisini 

biyolojik üreme şeklinde ortaya koyar. Biyolojik üreme, soyun devamını 

sağlamaya  yöneliktir.  Bu  istek  yalnız  insanlarda  değil,  hayvanlarda  da 

görülür. Her canlı, kendi varlığından yine kendisi gibi bir canlı türetmek 

ister, bunun için yanar tutuşur. Hayvanlar bile kendi doğalarından gelen bir 

güçle, bin bir zahmeti katlanarak üremeye çalışırlar. Diotima bu durumu 

şöyle  açıklar:  “Burada  da,  ölümlü  varlık,  elinden  geldiği  kadar  sonsuz, 

ölümsüz olmaya çalışır. Bunun için de yapabileceği tek şey var: Doğurmak, 

eskiyen bir varlığın yerine durmadan yenisini koymak… Bütün o emekler, 

sevgiler hep ölümsüzlük uğrunadır” (Platon, 1995:  64).  

“Biyolojik ölümsüzlük” fikri,  Leylâ ve Mecnun’da birkaç yerde geçer. 

Buna  göre,  insan  gönül  sahibi  ve  olup  biteni  anlama  yeteneği  olan  bir 

varlıktır (Fuzûlî, 2006: 39). İnsan hayatı, bir yokluktan varlığa geçiştir. 

Daha önce yok iken, zamanın ve mekânın bir noktasında varoluşa gelir. 

Ancak  bu  varlık,  sürekli  varolma  özelliği  ile  değil,  geçicilik  (fânilik

özelliği ile vardır (Fuzûlî, 2006: 55-57). Bu nedenle hayatı baştan sona ölüm 

düşüncesinden ibarettir (Fuzûlî, 2006: 41). İnsanın fâniliği aşma yönünde 

yaptığı  çeşitli  hamleler  vardır.  Bunlardan  biri,  biyolojik  olarak  üremek, 

neslini devam ettirmektir. Zira “Oğulsuz insan telef olmuş sayılır.” “Evlat, 

can  mücevherinin  bedelidir.  Dünyada  evlat  bırakan,  adını  ebedileştirir” 

(Fuzûlî, 2006: 113). İnsanı ölümsüz kılan, ardında bıraktığı çocuklarıdır. 

Soyun biyolojik olarak devamı sağlanmadığında, fânilik duygusu ağır basar. 

Sahip olunan şan, şöhret ve zenginliğin de bir anlamı olmaz. Bunlar ancak 

biyolojik  ölümsüzlüğün  vesilesi  olan  gelecek  kuşaklara  aktarıldığında 

bir anlam ifade eder. Leylâ ve Mecnun’da biyolojik tarzda ortaya çıkan 

ölümsüzlük arzusu, bir fikir olarak vardır. Ancak Leylâ’nın ve Mecnun’un 

öyküsünde oluşmaz; öyküde, soy kesintiye uğrar. 

3.2. Tinsel Ölümsüzlük Arzusu: Tinsel yolda ortaya çıkan ölümsüzlük 

arzusu  güzel  eserler  verme,  iyi  bir  ün  bırakma,  kamu  işlerinde  önemli 

hizmetlerde bulunma şeklinde kendini açığa vurur. Büyük eserler vermek, 

iyi eylemlerde bulunmak, güzel işler başararak iyi bir ün bırakmak tinsel 

ölümsüzlüğün gerekleridir. “Canlarında bereket olanlara gelince; –çünkü 

böyleleri de var– onlar, bedenden çok daha bol verirler can ürünlerini. Nedir 

canın ürünleri? Düşünce ve daha ne varsa. İşte bütün yaratıcı şairler ve 

sanatlarına yenilik getiren işçiler bu canı bereketli insanlardır. Düşüncenin 

en güzel, en üstün şekli küçük, büyük insan topluluklarının düzenini kuran 

düşüncelerdir: Ona da ölçü ve doğruluk derler. Kim olsa, böylesi varlıklar 

yaratmayı çocuk yetiştirmekten üstün görür, bir baksa yeter Homeros’a, 

Hesiodos’a, bütün büyük şairlere. Onların bıraktığı ölmez çocukları kim 




391

kıskanmaz?  Bu  türlü  çocuklar,  babaları  için  tapınaklar  kurdurmuştur. 

Bedenden doğan çocukların hangisi bunu yapabilmiş”tir? (Platon, 1995: 

66).  Tinsel  değerde  olan  eserler,  biyolojik  üremeden  daha  değerli  ve 

daha ölümsüzdür. Diotima, ölümsüzlük isteği bağlamında tensel sevgiyi, 

biyolojik olarak doğurma ve yaratma, tinsel sevgiyi de eser verme (Homeros 

ve Hesiodos örneğini verir), yönetimde ve kahramanlıkta yetkin örnekler 

sergileme (kanun yapıcı Solon’u ve Lakedaimon’u kurtaran kahramanları 

örnek verir.) güzel ve hayırlı işler yapma, insanlığın gelişimine düşünce 

ve  eylem  olarak  katkıda  bulunma  anlamında  ele  alır.  İki  sevgi  biçimi 

arasında  bir  tercih  yapma  durumunda  ise  tinsel  sevgiyi  yeğler.  Çünkü 

tinsel sevginin ürünleri, zamana gösterdikleri dirençle insanlık özünü daha 

derinden yansıtırlar. 

Leylâ ve Mecnun mesnevîsinde de ün, kahramanlık, adaletli ve erdemli 

yöneticilik  gibi  kavramlara  övgülü  atıflar  vardır.  Sözgelimi  Nevfel’in 

kahramanlığı,  adalet  ve  erdem  için  mücadelesi  övülür.  Bütün  bunların 

yanında  olgunlaşma  yolunda  kişinin  kendini  geliştirmesi  de  sevginin 

sağlayabileceği erdemler arasındadır. Ama yalnız bunlar değildir sevginin 

ürünleri, eser verme şeklinde bir yaratıcılığının olduğu da söylenebilir. Bu 

tinsel üretim başlıca Mecnun’un ve Leylâ’nın okuduğu “temiz üsluplu”, 

“yakıcı sözleri” olan şiirlerde de (gazel ve murabba) ortaya çıkar. Nükteli 

sözlerin ince anlamlarına vakıf, şiirden anlayan, zarif tabiatlı, ölçülü biri 

haline  gelen  Mecnun’un  söylediği  şiirler  öylesine  ünlenir  ki,  dillerde 

dolaşmaya başlar, Leylâ’nın kulağına gider (Fuzûlî, 2006: 267), Nevfel’in 

meclisinde  okunur  (Fuzûlî,  2006:  275).  Bütün  bunlar,  erdem  ve  adalet 

duygusunun  yanında,  tinsel  yoldan  ölümsüzlüğe  işaret  eden  değerler 

olarak görülebilir.



4. Güzelliğin ve Sevginin Aşamaları

Diotima’nın  dediğine  bakacak  olursak,  sevginin  kılavuzluğu  insanı 

çeşitli aşamalardan geçirir. Bu aşamalar, sevginin hareket ettirici gücünü 

kendi içinde hisseden insanın yeryüzündeki tüm varoluş biçimlerini yansıtır. 

Bu varoluş biçimleri, etkisi hissedilen güzellik türlerine göre farklılıklar 

gösterir. Sevginin kılavuzluğuna kendisini bırakan kişi, aşamaları sırası ile 

yaşar, sırlara yolunca erer, bütün aşamaları sevginin ve güzelliğin kaynağına 

ve özüne doğru giden yolda yaşayıp geçer. Buradaki güzellik sıralaması, 

kendi içinde bir hiyerarşi ortaya koyar. Sevginin kılavuzluğuna giren kişi, 

bu  hiyerarşi  içinde  sıra  ile  ilerleyecek,  tüm  güzelliklerin  kaynağı  olan 

“güzelliğin özü”ne doğru adım adım yürüyecektir. Bu yürüyüş, sevginin, 

olgunlaşma yolunda insanı geliştiren bir duygu olduğunu gösterir. 




Yüklə 197,48 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə