Yazılmış ilk ve en önemli çalışmalardan biridir. Platon bu diyaloğunda



Yüklə 197,48 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə5/8
tarix06.05.2018
ölçüsü197,48 Kb.
#42344
növüYazı
1   2   3   4   5   6   7   8

392

4.1.  Göreli  Güzellik  Aşaması:  Güzelliğin  ilk  aşamasını,  tek  tek 

bedenlerde cisimleşen göreli güzellik (pros ti kalo) oluşturur. Bu güzelliğin 

karakteri,  kişiden  kişiye,  zamandan  zamana  değişmesidir.  Sözgelimi, 

bir kişi için güzel olan bir yüz, bir başkası için güzel olmayabilir, bugün 

güzel olan bir kişi, ihtiyarlayınca güzelliğini kaybedebilir. Göreli güzellik, 

kişiye ve zamana bağlı bir güzelliktir. Herkes için geçerli değil ve tüm 

zamanlar için sürekliliği yoktur. Kişi, bir bedende cisimleşen bu güzellik 

tarafından  etkilenir.  Güzelliğin  bedendeki  ışıması,  sevme  gücünü  etkin 

hale  getirir.  Güzelliği  kendi  yüreğinde  hisseden  kişi,  ona  yaklaşmak  ve 

onunla  birlikte  olmak  ister.  Bu  yakınlığı  sağlayabilmek  için  kendini  de 

güzelleştirmeye, güzel sözler söylemeye, güzel düşünceler edinmeye ve 

erdemli davranışlarda bulunmaya çalışır. 

Göreli  güzellik  aşaması,  Leylâ  ve  Mecnun’da  da  ifade  bulur.  Göreli 

güzel, Leylâ’dır. Mecnun, onun güzelliği ile içindeki sevgi gizilgücünü, 

“âşıklık istidadı”nı aktif hale getirir (Fuzulî, 1985: 56), kendini Leylâ’nın 

yüzündeki  güzelliğin  ışığı  tarafından  harekete  geçirilmiş  hisseder. 

Kavuşmaları engele uğrayınca, çevresindekiler Mecnun’a, Leylâ’dan daha 

güzelini  bulacaklarını  söylerler.  Fakat  onun  için  güzel  olan,  Leylâ’dır. 

Leylâ’nın  güzelliği  diğerleri  için  farklılık  gösterir.  Bu  husus,  bir  başka 

mesnevîde, Mevlâna’nın (1207-1273) Mesnevî’sinde şu şekilde yer alır: 

“Halife Leylâ’ya dedi ki, ‘Sen o musun ki, Mecnun, senin aşkından perişan 

oldu ve kendini kaybetti. Sen başka güzellerden daha güzel değilsin. Leylâ, 

‘Sus, çünkü sen Mecnun değilsin” diye cevap verdi” (Mevlâna, 1988: 33). 

Mevlâna, Fîhi Mâfih’te ise şu hikâyeye yer verir: “Rivayet ederler ki; bir 

padişah Mecnun’u çağırıp ona: ‘Sana ne oldu ve neyin var da kendini böyle 

rüsva  ettin,  aileni  terk  ettin,  harap  oldun.  Leylâ  da  ne  oluyor,  sanki  ne 

güzelliği var? Gel sana güzelleri, sevimlileri göstereyim, onları sana feda 

edeyim, bağışlayayım’ dedi.” Mecnun, bu öneri karşısında tepkisiz kalır 

ve  Leylâ’nın  sevgisinden  dönmez.  Mevlâna,  “Sevilen  kimse  güzeldir.” 

dedikten sonra göreli güzelliğe bağlı sevgi durumunu ve göreli güzellik 

yoluyla amaçlanan tinsel olgunlaşmayı, bu metaforik anlatımlarla ortaya 

koyar (Mevlâna, 1990: 81, 113).



4.2. Düşünce Güzelliği Aşaması: Göreli güzellik aşamasında, güzellik 

karşısında  söylenen  güzel  sözler,  yeni  bir  aşamanın  kapısını  aralar.  Bu 

aşamada,  bedendeki  güzellikten  düşüncedeki  güzelliğe  geçilir.  Ancak 

bu geçiş, gerçekten birinci aşamayı yaşayanlar için söz konusu olabilir. 

Bu  aşamayı  yaşamayanlar  ikinci  aşamaya  geçemezler.  Doğrudan  ikinci 

aşamadan başlamak da söz konusu olmaz. İlk önce bir bedende cisimleşen 




393

güzelliği  sevmek,  ona  âşık  olmak  gerekir;  onu  övmek,  onu  geliştirecek 

ve  mutlu  edecek  güzel  sözler  söylemek  gerekir.  Güzel  sözler,  ancak 

düşüncedeki  güzelliğin ürünü  olarak  ortaya  çıkabilir.  Düşünce  güzelliği 

aşamasında, bedensel güzelliğe olan düşkünlüğün aşılması söz konusudur. 

Bu aşamaya gelen kişi, anlar ki, şu bedende gördüğü güzellik bu bedende 

gördüğünün eşidir, kardeşidir. “Bunu iyice anladı mı, bütün güzel bedenleri 

sever, bir tekine olan düşkünlüğü gevşer, çünkü artık böyle bir düşkünlüğü 

küçümser, hiçe sayar. Bundan sonra yapacağı şey, can

2

 güzelliğini beden 



güzelliğinden üstün görmektir. Değerli bir can, bedendeki pırıltısı sönük 

de  olsa,  sevgisini  coşturmaya  yetmeli;  ona  kendini  verip  gençlerin 

yükselmesi  için  söylenecek  en  güzel  düşünceleri  aramalı,  bulmalıdır” 

(Platon, 1995:67). 



Leylâ ve Mecnun’da ortaya çıkan olgunlaşma süreci, çeşitli aşamalardan 

geçer. Bunlardan biri duygu ve düşüncelerdeki arınma ve temizlenmedir. 

Mecnun’un çöldeki yaşantısı, bir temizlenme ve arınma sürecidir. Bunun 

sonucunda, içi dışı arı duru olmuş, insandan hayvana tüm varlıklara sevgi 

duymayı, iyilik düşünmeyi ve iyi eylemlerde bulunmayı öğrenmiştir. Yine, 

insan  dünyasının  bir  zulüm  ve  şiddet  dünyası  olduğu  fikrine  ulaşmıştır. 

Sevgiyi, kendi toplumlarından sürmeye çalışanlar, dünyayı bir zulüm ve 

şiddet dünyası haline getirmişlerdir. Sevgi, Mecnun’a insanlığı, dürüstlüğü, 

sadakati, fedâkârlığı, şefkati bir insanlık değeri olarak öğretmiştir. Aynı 

zamanda dünyanın fâniliğini de öğretmiştir (Fuzûlî, 2006: 387). Sevgi ile 

fâniliği tanımış olan Mecnun, bu fâniliğin üstesinden gelmenin yolunun 

yine  sevgi  ile  olduğunu  keşfetmiş  ve  bunu  insanın  özünü  geliştiren 

erdemlerde bulmuştur. 

4.3.  Eylem  Güzelliği  Aşaması:  Düşünce  güzelliğinin,  salt  düşünce 

güzelliği  olarak  fazla  bir  değer  taşımadığı  kanısına  varan  kişi,  güzel 

düşünceleri  güzel  yaşantılara  çevirmek  ister.  Burada  “eylem  güzelliği” 

ortaya çıkar. Bu durum, Şölen’de şu şekilde dile gelir: “Böylece güzelliği 

ister istemez yaşayış, davranış yollarında görecek, hepsindeki güzelliğin 

2

 Abadan ve Meray çevirisinde “ruh” olarak geçiyor: “Zira artık ruhun güzelliğini görecek ve bu güzelliğin vü-



cut güzelliğinden daha kıymetli olduğunu tasdik edecektir (Platon, 1937: 62). İngilizce çeviride “soul” (tin, 

ruh)’la karşılanıyor (Plato, 1989; 562). Antik Yunan kültüründeki ruh anlayışı, önemli ölçüde dinlerin anlam-

landırdığı ruh anlayışından farklıdır. Dinler, başı ve sonu olan bir zaman içinde, hesap gününe (mahşereskaton

doğru ilerleyen, Tanrı huzurunda gerçek konumuna kavuşan ruhtan söz ederler. Bu ruh, sonsuz bir ruhtur, ölü-

mü söz konusu değildir. Yunan kültüründe ise, dinlerdeki gibi bir “hesap günü” yoktur. Sürekli yineleniş için-

de, ruh göçüyle (palingenesía) dünyaya gelip gitmeler söz konusudur. Dinlerde doğum, ölüm, mahşer gibi içe-

rimleriyle ruh biricikliğe sahiptir ve bireye özgüdür. Antik Yunan kültüründeki orfeizm inancında bu niteliklere 

sahip bir ruh anlayışı yoktur. Ruh, farklı bedenlerde tekrar tektar cisimleşir. Sonsuzluk ise, başı ve sonu olma-

yan bir sınırsızlıktır. Bu sınırsızlık içinde olup biten şey, sürekli yineleniştir. Bu anlamda, psyche “yaşamın ne-

fesi, can, canlılık, yaşamsal ilke, tin” gibi anlamlara gelmesine karşın (Peters, 1976; 166), dinsel bir içeriğe sa-

hip olan ruhtan farklıdır.




Yüklə 197,48 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə