74
yıldızların bu âleme etkisi konusundaki düşüncelerinden dolayı şirkle itham ederken
onların ayrıca Molla Sadra üzerine etkileri de incelenmiştir. Risalelerin ansiklopedik
nitelikte olması, kendi dönemlerinden sonraki ansiklopedik eserler üzerinde genel bir
etkide bulunmuş, özel olarak da ahlâkî görüşleri, sembolik yorumları, matematiksel
yaklaşımları ve evrim düşünceleri sonraki yüzyıllarda daha fazla ilgi görmüştür.
157
B-ĠġRÂKĠLĠK
Şehâbeddin es-Sühreverdî‘nin (ö. 587/1191) kurduğu mistik ve teosofik
felsefe.
Şark kökünden türetilen işrâk kelimesi sözlükte ―güneşin doğuşu sırasındaki
ışıma, aydınlanma, parlama, tan ağarışı‖ gibi anlamlara gelir. Aynı kökten türeyen
meşrik ise coğrafya olarak doğuyu ifade eder. Terim anlamında işrâk, epistemolojik
açıdan akıl yürütmeye veya bir bilgi vasıtasına gerek kalmadan bilginin doğrudan içe
doğması, iç aydınlanma, keşf ve zevke dayanan bilgi için kullanılır. Ontolojik açıdan
işrâk, aklî nurların tecellisi sonucunda varlığın zuhur edip gerçeklik kazanmasıdır.
Aynı zamanda işrâk, arınan insan nefsinin ilâhî nurların tecellisiyle aydınlanıp
kemale ermesi şeklinde ahlâkî anlamda da kullanılır. İşrâk ayrıca, güneşin doğudan
157
Uysal, “İhvan-ı Safâ”, s.5; T.J.de Boer, İslâm’da Felsefe Tarihi, s.68; Ayrıca
bakınız, M.M Şerif, İslâm Düşüncesi Tarihi, (Mustafa Armağan), İstanbul 1990,
İnsan Yayınları, c.1, ss.327-347; Bkz. Ebû Hafs Şihâbüddîn Ömer es-Sühreverdî,
Tasavvufun esasları, -Avârifü’l-Meârif Tercemesi-, (Haz: H.Kamil Yılmaz, İrfan
Gündüz), ss.5,64,72.; Murtaza Mutahharî, Felsefe Dersleri 1, (Çev: Ahmet Çelik),
İnsan yayınları, 1997, ss.319-331.
75
yükselerek her şeyi aydınlatması olgusundan hareketle coğrafî anlamda ışığın ve
aydınlanmanın ana yurdunun Doğu hikmeti olduğunu sembolize eder. ―Işık doğudan
yükselir‖ özdeyişi buradan gelmektedir. İşrâkıyye terimi, İslâm düşünce tarihinde
bilginin kaynağı olarak akıl yürütmeyi (istidlal) temel alan rasyonalist Meşşâî
felsefeye karşı mistik tecrübe ve sezgiye (keşf, zevk, hads) dayanan teosofik düşünce
sisteminin adıdır. İşrâkıyyün da bu düşünceyi izleyenlerin oluşturduğu akımı ifade
etmektedir.
158
Bolay, Felsefi Doktrinler Sözlüğünde ―işrâk‖ kavramını şöyle açıklar:
İşrâkiye felsefesinin bir terimi olan işrâk, bu felsefede hem keşf‘i hem de zuhuru
ifade eder. Güneşin işrâkı ile eşyanın görülmesine imkân vermesi gibi manevî işrâk
yahut sezgi de insana birçok bilgiyi (marifeti) ilhâm yoluyla verir. Bu felsefede keşif
ve sezgi çok önemlidir.
159
İşrâkilik seçmeci (eklektik) bir sistemdir; ancak kaynağını nereden aldığı ve
sisteme asıl rengini verenin hangi filozof veya doktrin olduğu tartışma konusudur.
İslâm düşünce tarihinde işrâk felsefesinin en önemli temsilcisi kabul edilen Şe-
hâbeddin es-Sühreverdî el-Maktûl, görüşlerini temellendirdiği Hikmetü‘l-İşrâk adlı
eserinin giriş kısmında İşrâki hikmetin mahiyetini ve önceki felsefî doktrinlerle olan
ilişkisini açık bir şekilde belirtir. Ona göre kadîm hikmet biri kanıtlamaya (istidlal)
dayalı araştırma ve incelemeyi(el-hikmetü‘l bahsiyye), diğeri mistik tecrübe ve
sezgiyi (el-hikmetü‘üz-zevkıyye) temel alan iki farklı metot kullanıyordu. Bunlardan
158
Mahmut Kaya, “İşrâkıyye”, T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 2001, Cilt, 23.,
s.435.; Bkz: Eyüp Bekir Yazıcı, Şihabuddin Sühreverdî’nin Hikmet-i İşrâk Anlayışı,
Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Erzurum 2000, s.20.
159
Bolay, a.g.e., s.121.
76
ilkinin önderi Aristo, ikincisininki Eflâtun‘dur. Fakat burada Eflâtun, nurla
sembolize edilen kadîm Zerdüştî felsefenin bir devamı ve temsilcisi olarak sunulur.
Ayrıca Câmasb, Ferşâvüşter ve Büzürgmihr gibi eski İran bilgeleri; Agathedemon,
Hermes ve Asklepios gibi eski dünyanın Aristo dışındaki bütün bilge ve filozofları
keşf ve aydınlanma yöntemini benimseyip kullanan birer İşrâki sayılır. Ancak
bilgelerin babası Hermes, hikmetin önderi ve reisi Eflâtun, hikmetin sütunları sayılan
Empedokles ve Pisagor İşrâki hikmetin en belirgin simalarıdır. Bu bilgeler, halkın
cehaleti yüzünden düşüncelerini sembollerle (rumuz) ifade etmek zorunda
kalmışlardır. Dolayısıyla onlara yapılan itirazlar asıl düşüncelerini değil sözlerinin
zahirini ilgilendirir. Sühreverdî nur ve zulmeti temel alan kadîm İran hikmetinin, şirk
ve îlhâdı gerektiren kâfir Mecûsî ve Maniheistler‘in sistemiyle herhangi bir
ilişkisinin bulunmadığına dikkat çeker.
160
İşrâkın meşrıkî hikmetle olan irtibatını Goodman‘ın ifadelerinden hareketle
ortaya koyan İlhan Kutluer şu ifadelere yer verir: ―Her ne kadar hakiki kurucusu
Sühreverdî ise de Fars ―İlluminist‖ (aydınlanmacı) geleneği, İbn Sînâ‘nın
metafiziğinden hareket etmektedir; yani işrâkî hikmet‘in çıkış noktası Maşrıkî
Hikmet‘tir. İbn Sînâ Maşrıkî Hikmet‘ten Yeni-Eflatuncu ve Aristocu gelenek içinde
kalarak orijinal fakat dikkatli tarzda fikir üretmeyi anlıyordu. Bu felsefe geleneği,
tasavvufî icraatı aklın araştırma sahasının dışında görmüyordu.‖
161
Her ne kadar Sühreverdî, İşrâkiliğin kaynağının kadîm İran hikmeti, kendi
amacının da o felsefeyi diriltmek olduğunu sık sık vurguluyorsa da yukarıda adları
sayılan Pers kökenli bilgelerden intikal etmiş orijinal hiçbir esere sahip değildi.
160
Kaya, ―İşrâkıyye‖, s.435.
161
Yazıcı, a.g.e., s.21.
Dostları ilə paylaş: |