Yeni Symposium / Eylül 2015 / Cilt: 53, Sayı: 3
YENİ SYMPOSIUM
43
ÖZET
Şizofreninin klinik görünümünün homojen olmadığı, bu
nedenle bu hastalığın birden fazla alt tipi olabileceği düşüncesi
Kraepelin’den beri mevcuttur. Bununla beraber önde gelen tanı
sistemlerinde yer alan şizofreni alt tiplerinin tanısal geçerliliği de
hep tartışma konusu olmuştur. Bir tanısal sınıflandırmanın ge-
çerliliğini güçlendirecek en önemli dayanakların biyolojik kanıtlar
olduğu iddia edilebilir.
“Defisit sendrom şizofreni” terimi şizofreni tanısı almış hastalar
içinde klinik belirti ve bulgular açısından göreceli olarak homojen
bir grubu tanımlamak için ileri sürülmüştür. “Defisit sendrom şi-
zofreni” terimi bugün için şizofreni hastalığını alt tiplere ayırma
konusunda güçlü sayılabilecek bir öneri gibi görülmektedir. Bu
gözden geçirme yazısında defisit sendrom şizofreninin tarihçesi,
klinik özellikleri ve tanılandırılmasına kısa bir şekilde değinilecek,
defisit sendrom şizofreni ile ilgili biyolojik çalışmaların sonuçları
değerlendirilecek ve bu sınıflamanın biyolojik açıdan geçerliliği
hakkında bilgiler sunulacaktır.
Anahtar sözcükler: Defisit, şizofreni, biyolojik kanıtlar, sınıflan-
dırma, alt tipler
ABSTRACT
Deficit Syndrome Schizophrenia: A review about biological
evidences
Especially because of the lack of clinical homogeneity within
schizophrenia patients, opinions claiming that there should be
subtypes of schizophrenia have been existing since Kraepelin.
Nevertheless, diagnostic validity of schizophrenia subtypes in
leading classification systems has been controversial. It can be
asserted that the biological proofs are the most important refer-
ences to strengthen the validity of a classification system.
The concept of “deficit syndrome schizophrenia” was introduced
to identify a relatively homogeneous group within the schizo-
phrenia patients, in terms of clinical signs and symptoms. This
concept can be considered as a promising candidate for the at-
tempts to identify subtypes of schizophrenia. In this review, the
history of “deficit syndrome schizophrenia”, its clinical aspects
and its diagnostic validity will be addressed shortly and then re-
sults of the biological studies about deficit syndrome schizophre-
nia will be evaluated, and by this way some information about the
biological validity of this classification system will be presented.
Key words: Deficit, schizophrenia, biological evidences, classifi-
cation, subtypes
Defisit Sendrom Şizofreni: Biyolojik Kanıtlara Dair Bir
Gözden Geçirme
Murat Beyazyüz
1
, Yakup Albayrak
2
, Murat Kuloğlu
3
1
Yard. Doç. Dr.,
2
Doç. Dr., Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Tekirdağ
3
Prof. Dr., Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Antalya
Yazışma adresi: Murat Beyazyüz, Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Tekirdağ
E-mail: beyazyuz@yandex.com - Tel: 0539 3974656 - Fax: +902822509950
Geliş Tarihi: 13 Aralık 2015 - Kabul Tarihi: 20 Aralık 2015
Gözden Geçirme
DOI: 10.5455/NYS.20151221071920
Yeni Symposium / Eylül 2015 / Cilt: 53, Sayı: 3
YENİ SYMPOSIUM
44
GİRİŞ
Şizofreni toplumda %1 oranında görülen, önemli
ölçüde işlevsellik kaybına neden olan bir hastalıktır.
1
Şizofreninin tarihçesine bakıldığında, Kraepelin’in “de-
mentia praecox” tanımından bu zamana kadar bu has-
talığın homojen bir bozukluktan ziyade, birden fazla alt
tipi olan bir hastalık olduğu konusuna dikkat çekildiği
görülebilir.
2
Hastalığın bu heterojen doğası nedeniyle
Amerikan Psikiyatri Birliği’nin Mental Bozuklukların Ta-
nısal ve Sayımsal El Kitabının 4. düzenlenmiş baskısında
(DSM-IV-TR) şizofreni hastalığı, paranoid, hebefrenik,
katatonik, rezidüel ve ayrışmamış tipler olmak üzere sı-
nıflandırılmıştır.
3
Ancak bu alt sınıfların tanısal geçerlili-
ğinin zayıf olduğu düşünüldüğü için DSM-5’te alt tiplere
yer verilmemiştir.
4
Alt tipler açısından süregelen karma-
şanın, DSM-5’te alt tiplerin yer almamasıyla aşılamadı-
ğı, bilakis tiplendirme konusundaki belirsizliğin daha da
arttığı söylenebilir.
Negatif belirti ve bulguların şizofreni görüngüsünde
önemli bir yere sahip olduğu ile ilgili görüşler ilk kez
1980’lerde dile getirilmiştir.
5,6
Bununla beraber zaman
içinde şizofrenideki negatif ve pozitif belirti ve bulgula-
rın ayrımı ile ilgili yapılan çalışmaların önemli kısıtlılık-
ları olduğu düşünülmüştür.
7,8
Çeşitli çalışmalarda ağır-
lıklı olarak negatif belirti ve bulgular gösterdikleri için
negatif belirtili olarak sınıflandırılan hastaların zaman
içinde belirti ve bulgular açısından farklılık gösterebil-
dikleri ve bu nedenle önceden belirlenen tanısal sını-
fa uymadıkları görülmüş, bu nedenle negatif ve pozitif
belirtiler esas alınarak yapılan sınıflandırmanın etkin
ve işlevsel olmadığı düşünülmüştür. Bu çalışmalardan
elde edilen bulguların tutarsızlık göstermesi, negatif ve
pozitif kümeler için yapılan faktör analizlerinde bekle-
nen sonucun çıkmaması şizofreninin negatif ve pozitif
şizofreni şeklinde ayrılmasının doğru olmayacağını gös-
termiştir.
9-12
Bunun yanı sıra, şizofrenide hem negatif
hem pozitif bulguların bir arada olma ihtimalinin nadir
olmadığı, şizofrenide görülen negatif bulguların pozitif
bulgulara, sosyal izolasyona, depresyona, özellikle ilk
kuşak antipsikotiklerin kullanımı sırasında görülen yan
etkilere ikincil olabileceği de bildirilmiştir. Bu sebepler-
le “negatif şizofreni”’ ve “pozitif şizofreni” sınıflaması
zamanla geçerliliğini yitirmiştir.
13
Dolayısıyla şizofreni
ile ilgili sınıflama ihtiyacı tekrar ortaya çıkmıştır. Bu ih-
tiyaç doğrultusunda Carpenter ve arkadaşları 1988’de
“defisit sendrom şizofreni” (DS) terimini ve bu terim
etrafında şekillendirdikleri yeni bir sınıflama sistemini
psikiyatri literatürüne sunmuşlardır.
14
Günümüzde yeni bir tanısal sınıflandırmayı güçlü kıla-
cak en geçerli dayanakların sınıflamaya dair biyolojik
kanıtların ortaya çıkarılması olduğu söylenebilir. Bu göz-
den geçirme yazısında DS’nin tarihçesi, klinik özellikleri
ve tanılandırılmasına kısa bir şekilde değinilecek ve DS
ile ilgili yapılan biyolojik çalışmalarla ilgili literatür tara-
ması yapılarak bu sınıflamanın biyolojik açıdan geçerli-
liği hakkında bilgiler sunulacaktır.
DS’NİN TARİHÇESİ
DS’nin tarihçesinin göreceli olarak çok uzun olmadığı-
nı söylemek mümkündür. DS ilk kez 1988 yılında Car-
penter ve arkadaşları tarafından tariflenmiştir. Bu tari-
fe göre DS olarak kabul edilen hastalar şizofreni tanılı
hastalar arasında göreceli olarak homojen bir grup
olarak görülmektedir. Tanımlamaya göre negatif belirti
ve bulguların hastalığın başlangıcından itibaren olma-
sı ve süreğen olması ön koşullardır. Bu koşulların var
olup olmamasına göre şizofreni hastaları DS ve defisit
sendrom olmayan şizofreni (non-deficit) (ND) olarak iki
gruba ayrılabilmektedir.
13
Bu tanımlama yapıldıktan sonra sınıflandırmanın ge-
çerliliği ile ilgili çalışmalar yapılmıştır. Epidemiyolojik ça-
lışmalara göre şizofreni popülasyonu içinde DS hasta-
larının ND olanlara göre daha düşük bir oranda olduğu
bildirilmektedir. Şöyle ki, ilk epizod şizofreni hastaların-
daki DS oranın %15, klinik örneklemlerdeki oranın %25-
30 ve popülasyon çalışmalarındaki oranın %17 olduğu
bildirilmektedir.
15
DS ile ilgili daha geniş örneklem grup-
larını içeren yeni çalışmalara ihtiyaç vardır.
TANI VE KLİNİK ÖZELLİKLER
DS’nin tanılandırılmasında altın standart hastaların
Defisit Sendrom Skalasındaki (DSS) kriterlere göre de-
ğerlendirilmesidir. DSS psikiyatristler, psikologlar ve
diğer ruh sağlığı profesyonelleri tarafından şizofreni
hastalarına uygulanabilecek yarı yapılandırılmış bir öl-
çektir.
16
DSS kullanılarak DS ve ND ayrımının yapılması,
hasta ile yapılan görüşmeden, hastanın klinik kayıtla-
rından, hasta yakınlarıyla yapılan görüşmelerden elde
edilen bilgilerle mümkün olur. Bu değerlendirmenin
akut psikotik durumlarda yapılması uygun değildir, bu
nedenle değerlendirme sırasında hastanın klinik açı-
dan stabil olması gerekmektedir. Dolayısıyla DSS’nin
uygulanabilmesi için uygulayıcı ruh sağlığı profesyo-
nelinin deneyimli ve bu konuda eğitimli olması da bir
zorunluluktur.
13
Şizofreni tanısının konulmasının güçlüğünün yanında
negatif belirti ve bulguların birincil ya da ikincil olup
olmadığını belirlemek de kolay değildir. Ancak DSS’nin
Gözden Geçirme
DOI: 10.5455/NYS.20151221071920
Yeni Symposium / Eylül 2015 / Cilt: 53, Sayı: 3
YENİ SYMPOSIUM
45
kullanımıyla DS-ND ayrımının yapılmasındaki test-tek-
rar test güvenirliğinin 0,73-1 arasında değiştiği ve bu
açıdan güvenilir olduğu söylenebilir.
13
DSS’nin yanı sıra
Kirkpatrick ve ark. DS tanısının konması için başka yön-
temler de ileri sürmüşlerdir. Bu yöntemlerin DSS kadar
geçerli olmadığı, fakat yine de araştırmalarda ve klinik
uygulamalarda kullanılabileceği düşünülmektedir.
13,17,18
DSS’nin Türkçe geçerlilik ve güvenirlik çalışması Çıtak ve
arkadaşları tarafından yapılmıştır.
19
DS’nin klinik görünümünde ND’ye göre önemli bazı
farklılıklar olduğu bildirilmektedir.
13
Tahmin edilebi-
leceği gibi DS’de negatif belirtilerin ön plandadır, fa-
kat bu hastalarda şüphecilik, disfori, hostilite, özkıyım
düşünceleri gibi belirtiler ve madde kötüye kullanımı eş
tanısı ND hastalarına göre daha nadirdir. Yine iki grup
arasında pozitif belirtiler açısından da önemli farklılık-
lar vardır.
20-25
DS hastalarında nörolojik bozukluklar ND’ye göre daha
sıktır. Bu konuda yapılan çalışmalarda nörolojik de-
ğerlendirme ölçeğine göre “duyusal bütünleştirme”
alt ölçek puanlarının DS hastalarında ND hastalarına
göre daha düşük olduğu bildirilmektedir. Bunun yanı
sıra «motor eşgüdüm” ve “karmaşık motor hareket se-
kansları” alt ölçek puanlarının DS’de ND’ye göre daha
düşük olduğu gösterilmiştir.
26,27
Yakın zamanda tarafı-
mızca yapılan çalışmada, nörolojik silik işaretler ölçe-
ğinin toplam puanlarının ve alt ölçek puanlarının DS
hastalarında ND hastalarına göre daha yüksek olduğu
bulunmuştur.
28
DS ile ilgili uzun dönem tanı tutarlılığı ve sendromun
uzun dönem seyri ile ilgili de çalışmalar mevcuttur.
Amador ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada DS ve
ND hastaları ilk tanıdan ortalama 3.8 yıl sonra ilk tanıya
kör olan bağımsız uygulayıcılar tarafından tekrar de-
ğerlendirilmişlerdir. Bu değerlendirme sonucunda tanı
tutarlılığının DS için %83, ND için % 88 olduğu bildiril-
miştir.
29
Galderisi ve arkadaşları da DS ve ND şizofreni
alt tiplerinin beş yıl sonra tekrar değerlendirilmesi so-
nucunda uzun dönem tanı tutarlılığının önemli ölçüde
korunduğunu bildirmişlerdir.
30
DS’nin seyri ile ilgili yapılan çalışmalarda DS hastaların-
da hastalığın ND hastalarına göre daha kötü seyrettiği
bildirilmektedir. DS hastalarının ND hastalarına göre
daha düşük hayat kalitesine sahip olmaları, sosyal ve
mesleki işlevlerde daha fazla yıkım göstermeleri ve
bu hastalardaki negatif belirtilerin daha uzun süreye
yayılması seyrin kötü olmasındaki etkenler olarak be-
lirtilebilir.
31
Ek olarak antipsikotiklerin-özellikle birinci
kuşak antipsikotiklerin- negatif belirtilere daha az etki
göstermeleri kötü seyrin bir başka sebebi olabilir.
32
Bu-
nunla beraber antipsikotikerin etkileriyle ilgili güncel
çalışmalar ve sosyal ve mesleki işlevselliği arttırmaya
yönelik rehabilitasyon çalışmaları DS›de görülen kötü
seyrin değiştirilebileceğini düşündürmektedir.
13
DS’DE BİYOLOJİK KANITLAR
Günümüzde tüm psikiyatrik bozukluklarda olduğu gibi
şizofrenide de biyo-belirteçler konusu dikkat çekmek-
te ve bu konuyla ilgili araştırmaların sayısı gün geçtikçe
artmaktadır. Uzun zamandan beri psikiyatrik bozukluk-
ların tanılandırılmasında tanımlayıcı yöntemler kullanıl-
maktadır ve bu durum tanısal geçerlilikler ve güvenilirlik
hakkında bazı şüphelere sebep olmaktadır. Özel olarak
şizofreni hastalığı ve hastalığın heterojen doğası göz
önünde bulundurulduğunda bu bozukluktaki biyo-be-
lirteç çalışmalarının hem hastalığın tanısının geçerlili-
ğinde, hem de hastalığı alt sınıflara ayırmada önemli bir
yer tutabileceği düşünülmektedir.
33
DS’nin tanımlanma-
sından günümüze kadar bu konuda birçok çalışma ya-
pılmış ve bu çalışmalarda DS’nin ND’den farklı özellikler
gösteren ve ayrı bir tanısal alt grup olduğu tezini güçlen-
diren sonuçlar elde edilmiştir.
34
Günümüze kadar DS ile
ilgili sosyodemografik, obstetrik, nörobilişsel özellikleri,
premorbid uyum ve işlevsellik düzeylerini, klinik özel-
likleri araştıran çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Ancak bu
belirtilen özellikler tam olarak biyolojik belirteç şeklinde
tanımlanamayacağı için bu gözden geçirmenin kapsa-
mı dışında bırakılmıştır.
Bu bölümde, DS’nin biyolojik altyapısına ilişkin genetik,
nörofizyolojik, nörobiyokimyasal, nöro-görüntüleme ve
diğer biyo-belirteçlerle ilgili literatür gözden geçirilecek-
tir.
Genetik Çalışmalar
Şizofreninin genetik yönü uzun zamandır dikkat çeken
bir konudur. Şizofreni hastalığının genetiği ile ilgili ilk
dikkat çeken bulgular ailesel geçiş ve ikiz çalışmaları ile
elde edilmiştir. Çelişkili bulguların yanı sıra şizofreninin
genetiği ile ilgili tutarlı bulgular da mevcuttur.
35
DS’nin
genetik yönüyle ilgili en temel saptama DS hastalarının
ailelerinde şizofreni öyküsünün varlığıdır.
13,34
Çalışma-
larda DS hastalarında ND hastalarına göre ailesel öy-
künün yüksek olduğu bildirilmektedir.
36,37
Kirkpatrick ve
arkadaşlarının çalışmasında aile öyküsü ile DS arasında
önemli bir ilişki olduğu bildirilmiştir (OR:3,45).
38
Bunun
yanı sıra DS hastalarının yakınlarında ND hastalarının
yakınlarına kıyasla daha ciddi sosyal izolasyon olduğu
bildirilmektedir.
38
Gözden Geçirme
DOI: 10.5455/NYS.20151221071920
Yeni Symposium / Eylül 2015 / Cilt: 53, Sayı: 3
YENİ SYMPOSIUM
46
Yukarıda bahsedilen ailesel özelliklerle ilgili bulguların
literatüre sunumu sırasında ve sonrasında özgül gene-
tik çalışmalar da yapılmıştır. Wonodi ve ark. DS ve ND
hastalarında katekol-O-metil transferaz (COMT) alel ve
genotip frekanslarını incelemiş ancak her iki grup ara-
sında önemli bir farklılık olmadığını tespit etmişlerdir.
39
Başka bir çalışmada nörogelişimden sorumlu olduğu
düşünülen nöroglin-1 (NRG-1) geni DS ve ND hastaları
ve sağlıklı kontrol grubunda incelenmiş, bu genin ND ile
daha fazla ilişkili olduğu bulunmuş ve NRG-1’in ND’de
nörogelişimsel bozukluğun bir göstergesi olabileceği
bildirilmiştir.
40
Minoretti ve ark., GNAS-1 genindeki T393C fonksiyonel
tek nükleotid polimorfizminin şizofrenide risk faktö-
rü olup olmadığını ve bu polimorfizmin DS ve ND alt
grupları arasında fark gösterip göstermediğini incele-
mişlerdir. 393TT genotipinin DS hastalarında ND has-
talarına göre ve sağlıklı kontrol grubuna göre önemli
ölçüde yüksek olduğu bildirilmiştir.
41
Pelka-Wysiecka ve
arkadaşlarının Polonyalı şizofreni hastaları üzerindeki
çalışmalarında rs4680 COMT genotip dağılımının DS ve
ND arasında önemli ölçüde farklı olduğunu, homozi-
got val-val genotipinin ND’de DS’ye göre yüksek oldu-
ğunu bildirmişlerdir. Bu çalışmada hastalar BDNF gen
polimorfizmi açısından da incelenmiş, ancak DS ve ND
grupları arasında herhangi bir farklılık bulunmamıştır.
42
Çok yakın zamanlı bir çalışmada matriks metalloprotei-
naz-9 (MMP-9) gen polimorfizmi DS ve ND hastalarında
kıyaslanmış, MMP-9 geninin fonkisyonel polimorfizmi
açısından gruplar arasında herhangi bir farklılık olma-
dığı bildirilmiştir.
43
Görüldüğü üzere DS’de sınırlı sayı-
da genetik çalışma vardır ve bu çalışmaların sonuçları
birbirleriyle tutarlı değildir. DS ve ND ayrımı açısından
daha ileri genetik çalışmalara ihtiyaç vardır.
Elektrofizyolojik Çalışmalar
Elektrofizyolojik çalışmalar, elektroensefalografi (EEG),
magnetoensefalografi (MEG), uyarılmış potansiyeller
(UPs) ve uyku çalışmalarını içermektedir. Şizofreni has-
talarında tutarlı fizyolojik değişiklikler olmasına rağmen
bunların hiçbiri şizofrenide tanı koydurucu değildir.
Bunun en büyük sebeplerinden biri şizofreninin hete-
rojen doğasıdır.
44
Nörofizyolojik çalışmalar genellikle
görüntüleme çalışmaları ile birlikte yapılmaktadır,
ancak tek başına nörofizyolojik çalışmalar da klinik
uygulama ve araştırmalar için değerlidir.
44
Şizofrenide
genel olarak delta ve teta yavaş dalgalarının artışı bildi-
rilmiştir.
13
Spektral EEG çalışmaları negatif semptomla-
rın sıklığı ile artmış yavaş aktivite arasında ilişki olduğu-
nu göstermektedir. Her ne kadar şizofrenideki negatif
belirti ve bulgular ve EEG parametreleri arasındaki iliş-
kileri inceleyen çalışmalar olsa da bilgimize göre özel
olarak DS hastalarını içeren bir EEG çalışması bulunma-
maktadır.
13
Okülomotor disfonksiyonun DS ile önemli derecede
ilişkili olduğu ve DS’deki okülomotor disfonkisyon ile
serebral kortikal döngülerdeki patofizyolojinin aynı
yolaklarla ilişkili olduğu bildirilmiştir.
45,46
Ayrıca DS’de
gözle takip etmenin zayıflamasının azalmış duyusal
integrasyonla yakından ilişkili olduğu gösterilmiştir.
47
Fonksiyonel görüntüleme çalışmaları DS hastalarında
görülen belirti ve bulgularla bu hastalardaki gözle takip
etmedeki bozukluğun aynı beyin bölgeleri ile ilişkili ol-
duğunu göstermiştir. Bunun yanı sıra DS hastalarında
ND hastalarına göre görsel tepki zamanında anlamlı
derecede uzamalar olduğu saptanmıştır.
48
Olay ilişkili
potansiyelleri (Event related potentials (ERPs)) araştı-
ran çalışmalarda DS hastalarında ND hastalarına göre
M-1 amplitüdünde azalma, topografide azalma ve P-3
amplitüdünde artma olduğu saptanmıştır. Buna ek
olarak DS ve ND hastaları üzerinde yapılan ERPs ça-
lışmasında kortikal kaynakların incelenmesinde ND
hastalarında bazı farklar olduğu bildirilmiştir. Yukarıda
bahsedilen çalışmalar göz önüne alınarak DS’nin başka
bir klinik antite olabileceği iddia edilmiştir.
49
Nkam ve
ark., göz takip hareketleri açısından DS ve ND hastaları
arasında herhangi bir fark bulamamışlardır.
50
Hong
ve ark. ise, ND ve DS hastalarını ve hastaların etkilen-
memiş yakınlarını incelemiş, sadece DS hastaları ve
yakınlarında azalmış başlangıç performansı olduğunu
bildirmişlerdir.
51
Li ve ark.’nın DS ve ND hastalarında
uyarılmış beyin potansiyellerini inceledikleri çalışma-
larında şarta bağlı negatif değişiklikler açısından ND
hastalarında S2’-C latansında sağlıklı kontrol grubu ile
karşılaştırıldığında gecikme görülmüş, DS hastaların-
da bu latans sağlıklı kontrol grubuna göre daha kısa
bulunmuştur. Aynı çalışmada sadece DS hastalarında
sağlıklı kontrol grubuna göre şarta bağlı negatif deği-
şikliklerdeki A noktasının latansında gecikme olduğu
bildirilmiştir. Bu çalışmanın sonucunda yazarlar DS›nin
şizofreni hastaları içinde göreceli olarak homojen
bir grup olduğunu ve bu hastalardaki patofizyolojik
değişikliklerin özgün olduğunu iddia etmişlerdir.
52
Literatürdeki DS ile ilgili nörofizyolojik çalışmalar DS’in
ve ND’nin ayrı birer klinik antite olabileceğini güçlü bir
şekilde desteklemektedir.
Nörogörüntüleme çalışmaları
Psikiyatrik bozuklukların hemen hepsi ile ilgili lite-
ratüde nöro-görüntüleme çalışmaları önemli bir yer
Gözden Geçirme
DOI: 10.5455/NYS.20151221071920
Yeni Symposium / Eylül 2015 / Cilt: 53, Sayı: 3
YENİ SYMPOSIUM
47
tutmaktadır. Literatürde şizofreni ile ilgili nöro-
görüntüleme çalışmalarının yoğunluğu da dikkat
çekmektedir. DS ile ilgili nöro-görüntüleme çalışmaları
oldukça dikkat çekici sonuçlar vermiştir.
53
DS’de yapısal
magnetik rezonans görüntüleme çalışmalarının (MRG)
sonuçları birbirinden farklılık göstermektedir. Bucha-
nan ve ark. çalışmalarında DS, ND ve sağlıklı kontrol
gruplarının beyin yapılarını yapısal MRG ile incelemiş-
ler ve ND hastalarında sağlıklı kontrol grubuna göre
prefrontal beyaz cevher hacminde azalma olduğunu,
DS hastalarında ise prefrontal korteks hacminin sağlık-
lı kontrollerdekinden farklı olmadığını bulmuşlardır.
54
Pozitron Emisyon Tomografisi (PET) ile yapılan çalış-
malarda DS ve ND hastalarının incelenmesi sonucunda
dorsolateral prefrontal korteks disfonksiyonunun DS
hastalarındaki semptomlarla ilişkili olabileceği bildiril-
miştir.
55
Tamminga ve ark. yaptıkları beyin PET çalış-
masında DS ve ND hastaları ile sağlıklı kontrol grubunu
karşılaştırmışlar ve DS hastalarında talamusta, frontal
ve pariyetal kortkeslerde glukoz kullanımının azaldığını
göstermişlerdir. Bir başka PET çalışmasında DS hasta-
larında ND hastaları ve sağlıklı kontrol grubuna göre
dorsolateral prefrontal ve inferior parietal kortekslerde
kan akımının azalmış olduğunu bildirmişlerdir.
56
Lidd-
le ve ark. süreğen negatif semptomları olan şizofreni
hastalarında dorsolateral prefrontal kortekste bölgesel
kanlanmanın azaldığını göstermişlerdir.
57
Proton MRG
ile DS hastalarında ND hastaları ve sağlıklı kontrollere
kıyasla medial prefrontal kortekste nöron kaybının an-
lamlı oranda yüksek olduğu bildirilmiştir.
58
Casella ve
arkadaşlarının DS, ND ve sağlıklı kontrolleri karşılaştır-
dıkları görüntüleme çalışmalarında, DS hastalarında bi-
lateral insula, medial temporal ve oksipital bölgelerdeki
gri madde hacminde azalma olduğunu göstermişlerdir.
Ek olarak üst frontal girus, bilateral üst temporal girus-
lar, sol suplementar motor alan, sol anterior singulat
alan ve sağ putamendeki gri cevher azalmalarının DS
hastalarında önemli ölçüde daha fazla olduğunu ve
DS ve ND hastaları için ayırıcı olduğunu bildirmişler-
dir. Takayanagi ve ark. DS hastalarında sağ ön singulat
girus hacminin ND hastalarına ve sağlıklı kontrollere
göre önemli ölçüde azaldığını göstermişler ve katego-
rik nöroanatomik değişikliklerin DS ve ND ayrımında
önemli bir yere sahip olabileceğini iddia etmişlerdir.
59
Volpe ve ark. dorsolateral prefrontal korteks hacimleri
açısından DS ve ND hastalarını birbirleriyle ve sağlıklı
kontrol grubuyla karşılaştırmışlardır. Bu çalışmanın so-
nucunda her iki şizofreni hasta grubunda dorsolateral
prefrontal korteks hacim azalmasının sağlıklı kontrolle
göre önemli ölçüde yüksek olduğunu göstermişlerdir.
Ek olarak bu hacim azalmasının DS hastalarında ND
hastalarına nazaran daha fazla olduğunu ve DS hasta-
larında görülen ciddi klinik tablonun ve kötü progno-
zun bu hacim azalması ile ilişkili olabileceğini bildir-
mişlerdir.
59
Lei ve ark. yakın zamandaki görüntüleme
çalışmalarında DS hastalarında ND hastalarına kıyasla
serebellum, bilateral ekstranükleer ve frontotemporal
alanlarda, korpus kallozumda, posterior superior lon-
gitidunal fasikül ve unsinat fasikülde beyaz cevher ile
ilişkili hacim azalmasının daha fazla olduğunu ortaya
koymuşlardır. Ayrıca DS hastalarının birinci derece ya-
kınlarında sağ ekstranükleer beyaz cevher hacim kaybı-
nın anlamlı olarak fazla olduğunu ve görülen bu beyaz
cevher değişikliklerinin DS için bir endofenotip adayı
olabileceğini bildirmişlerdir.
60
Kitis ve arkadaşlarının ça-
lışmasında DS hastaları, ND hastaları ve sağlıklı kontrol
grubu unsinat fasikül fraksiyonel anizotropisi açısından
karşılaştırılmış, fraksiyonel anizotropi değerlerinin DS
hastalarındaki sol unsinat fasikülde ND hastaları ve
sağlıklı kontrol grubuna göre daha düşük olduğu gös-
terilmiştir.
61
DS ve ND ayrımına dair yukarıda belirtilen çalışmalar
göz önüne alındığında, görüntüleme çalışmalarının so-
nuçlarının tutarlı olduğu ve şizofreni hastalarının DS
ve ND şeklinde sınıflandırılması için bu çalışmaların
önemli kanıtlar sunduğu görülmektedir.
Nörobiyokimyasal Çalışmalar
Şizofreni ile ilgili nörobiyokimyasal çalışmalar uzun süre-
dir yapılmaktadır ve bu çalışma alanı halen güncelliğini
korumaktadır. Şizofreni ile ilgili nörobiyokimyasal ça-
lışmalara oldukça önem atfedilmekte ve bu çalışmalar
dikkat çekmektedir.
62
Çünkü nörobiyokimyasal çalışma-
lardan elde edilen sonuçlar günlük klinik pratiğe de yan-
sıyabilecektir. Daha da önemlisi bu sonuçlar şizofreni
ile ilgili tanısal geçerlilik ve güvenilirliği güçlendirecektir.
Şizofrenideki nörobiyokimyasal çalışmalar araında DS
ve ND ayrımı üzerine yapılan nörobiyokimyasal çalış-
maların sayısının önemli ölçüde az olduğu dikkati çek-
mektedir. Ribeyre ve ark. plasma homovalinik asit dü-
zeylerinin DS’de ND’ye nazaran önemli ölçüde azalmış
olduğunu saptamışlardır. Thibault ve arkadaşlarının
benzer yöntemle yaptıkları çalışmanın sonuçları da Ri-
beyre ve arkadaşlarının elde ettiği sonuçları destekler
niteliktedir.
63
Bunun yanı sıra Nibuya ve ark. ise cinsiyet
ve yaş eşleştirilmiş DS ve ND gruplarındaki plazma ho-
movalinik asit düzeylerini karşılaştırmış ve DS grubun-
da plazma homovalinik asit düzeyinin önemli ölçüde
yüksek olduğunu bildirmişlerdir.
64
Özdemir ve arkadaş-
ları çalışmalarında DS, ND ve sağlıklı kontroller arasında
N-Asetil Aspartat düzeylerini karşılaştırmışlardır.
Gözden Geçirme
DOI: 10.5455/NYS.20151221071920
Yeni Symposium / Eylül 2015 / Cilt: 53, Sayı: 3
YENİ SYMPOSIUM
48
Çalışma sonucunda DS grubunda N-Asetil Aspartat dü-
zeyinin ND grubuna ve sağlıklı kontrol grubuna göre
önemli ölçüde düşük olduğu gösterilmiştir.
65
Tarafımız-
ca yapılan çalışmada DS, NDS ve sağlıklı kontroller ara-
sında total antioksidan kapasite, total peroksit düzey-
leri ve oksidatif stres karşılaştırılmıştır. Çalışmamızda
DS grubunda diğer gruplara kıyasla total antioksidan
kapasitenin önemli ölçüde düşük ve oksidatif stresin
ise yüksek olduğu gösterilmiştir.
66
Valentia-Gomez ve
ark.’nın çalışmasında DS, ND ve sağlıklı kontroller ara-
sında serum beyin kaynaklı nörotrofik faktör (BDNF)
düzeyleri karşılaştırılmıştır. Şizofreni hastaları bütün
olarak sağlıklı kontrol grubuyla karşılaştırıldığında se-
rum BDNF düzeyinin sağlıklı kontrollere göre önemli
ölçüde düşük olarak saptanmış, fakat DS ve ND has-
taları arasında önemli bir farklılık olmadığı bildirilmiş-
tir.
67
Yakın zamanda tarafımızca serum BDNF düzeyleri
DS, ND ve sağlıklı kontroller arasında karşılaştırılmıştır.
Çalışmamızda, serum BDNF düzeyinin, sağlık kontrol
grubu ve ND grubunda benzer olduğu, DS grubunda
ise her iki gruba göre önemli ölçüde düşük olduğu gös-
terilmiştir.
68
DS hastalarının serum kortizol düzeyleri
açısından ND hastaları ve sağlıklı kontrollerle karşılaş-
tırıldığı bir çalışmada DS hastalarının ND hastalarına ve
sağlıklı kontrol grubuna göre dikkat çekici biçimde daha
düşük kortizol düzeyleri olduğu saptanmıştır.
69
Glukoz
toleransı açısından DS hastaları, ND hastaları ve sağlıklı
kontrollerin karşılaştırıldığı bir çalışmada plazma 2. saat
glukoz düzeylerinin ND hastalarında DS hastalarına ve
sağlıklı kontrol grubuna göre daha yüksek olduğu, DS
hastaları ile sağlıklı kontrol grubu arasında fark olmadı-
ğı sonucuna varılmıştır.
70
DS ve ND ayrımı açısından nörobiyokimyasal çalışma-
ların sayısının kısıtlı olduğu görülmektedir. Bu alanda
nörobiyokimyasal açıdan bir kanaatin oluşabilmesi için
daha fazla sayıda çalışmaya ihtiyaç olduğu düşünül-
mektedir.
Diğer Çalışmalar
DS’de yukarıdaki başlıklarda sunulan bilgiler haricinde
biyolojik olarak değerlendirilebilecek başka sonuçlara
ulaşan çalışmalar da mevcuttur. Waltrip ve ark. DS’de
ND’ye kıyasla Borna hastalığı virüsüne karşı oluşan anti-
korların miktarının önemli ölçüde yüksek olduğunu bil-
dirmişlerdir.
71
Başka bir çalışmada Borna virüs antikor-
ları ve şizofreninin negatif belirti ve bulguları arasında
önemli bir ilişki olduğu saptanmıştır.
72
Bir diğer çalış-
mada DS ile sitomegalovirüs antikorlarının varlığı ara-
sında önemli bir ilişki olduğu gösterilmiştir (OR: 2,01;
p=0,06).
73
Bir çalışmada ise DS ile tardiv diskinezinin
varlığı arasında da önemli bir ilişki olduğu gösterilmiş-
tir (OR:2,97; p=0,009).
74
DS hastalarında koroner arter
hastalığı ve metabolik sendrom riskinin ND hastalarına
göre daha yüksek olduğu bildirilmiştir.
75
Bu çalışmalar da DS’nin ND’den farklı bir patofizyolojik
sürecin sonucu olduğunu veya DS’nin ND’den farklı bir
patofizyolojik sürece sebep olduğunu düşündürmekte-
dir.
SONUÇ
DSM-5 sonrasında önceki şizofreni sınıflandırması kal-
dırılmış, fakat yeni bir sınıflama sistemi sunulmamıştır.
Bu açıdan bakıldığında ve şizofreni hastalığının hete-
rojen doğası göz önüne alındığında yeni bir sınıflama
sistemine ihtiyaç olduğu aşikardır. Bu yazıda sunulan
çalışma sonuçları DS’nin sadece klinik görüngü olarak
değil patofizyolojik olarak da ND’den farklılık gösterdi-
ğini kanıtlar niteliktedir. Bu farklılığın farklı klinik görün-
günün sebebi mi, yoksa sonucu mu olduğu sorusunun
tam olarak aydınlatılabilmesi için daha ileri çalışmalara
ihtiyaç vardır.
KAYNAKLAR
1. Eaton WW, Martins SS, Nestadt G, Bienvenu OJ, Clarke D,
Alexandre P. The burden of mental disorders. Epidemiol Rev
2008; 30: 1-14.
2. Kraepelin E. Psychiatrie: ein lehrbuch fur studierende und art-
ze. 5. Auflage, Leipzig: A. Abel; 1896.
3. American Psychiatric Association. Diagnostic and Statistical
Manual of Mental Disorders. 4th ed. Washington, DC: American
Psychiatric Association. 2000.
4. American Psychiatric Association. Diagnostic and Statistical
Manual of Mental Disorders. 5th ed. Washington, DC: American
Psychiatric Association. 2013.
5. Andreasen NC, Olsen S. Negative versus positive schizophrenia.
Arch Gen Psychiatry 1982; 39: 789-794.
6. Crow TJ. The two-syndrome concept: origins and current sta-
tus. Schizophr Bull 1985; 11: 471-486.
7. Johnstone EC, Owen DG, Frith CD, Crow TJ. The relative stability
of positive and negative features in chronic schizophrenia. Br J
Psychiatry 1987; 150: 60-64.
8. McGlashan TH, Fenton WS. The positive-negative distinction in
schizophrenia: review of natural history validators. Arch Gen Ps-
ychiatry 1992; 49: 63-72.
9. Galderisi S, Mucci A, Mignone ML, Bucci P, Maj M. Hemispheric
asymmetry and psychopathological dimensions in drug-free pa-
tients with schizophrenia. Int J Psychophysiol 1999; 34: 293-301.
10. Liddle PF, Barnes TRE. Syndromes of chronic schizophrenia.
Br J Psychiatry 1990; 157: 558-561.
11. Smith RC, Kadewari RP, Rosenberger JR, Bhattacharyya A. Non-
responding schizophrenia: differentiation by neurological soft sig-
ns and neuropsychological tests. Schizophr Bull 1999; 25: 813-825.
Gözden Geçirme
DOI: 10.5455/NYS.20151221071920
Yeni Symposium / Eylül 2015 / Cilt: 53, Sayı: 3
YENİ SYMPOSIUM
49
12. Tandon R, DeQuardo JR, Taylor SF, McGrath M, Jibson M, Eiser
A, ve ark. Phasic and enduring negative symptoms in schizophre-
nia: biological markers and relationship to outcome. Schizophr
Res 2000; 45: 191-201.
13. Galderisi S, Maj M. Deficit schizophrenia: an overview of clini-
cal, biological and treatment aspects. Eur Psychiatry 2009; 24(8):
493-500.
14. Carpenter Jr WT, Heinrichs DW, Wagman AMI. Deficit and
nondeficit forms of schizophrenia: the concept. Am J Psychiatry
1988; 145: 578-583.
15. Kirkpatrick B, Fenton WS, Carpenter Jr WT, Marder SR. The
NIMHMATRICS consensus statement on negative symptoms. Schi-
zophr Bull 2006; 32: 214-219.
16. Kirkpatrick B, Buchanan RW, McKenney PD, Alphs LD, Carpen-
ter Jr WT. The schedule for the deficit syndrome: an instrument
for research in schizophrenia. Psychiatry Res 1989; 30: 119-124.
17. Goetz RR, Corcoran C, Yale S, Stanford AD, Kimhy D, Amador
X, ve ark. Validity of a ‘proxy’ for the deficit syndrome derived
from the Positive and Negative Syndrome Scale (PANSS). Schi-
zophr Res 2007; 93: 169-177.
18. Kirkpatrick B, Buchanan RW, Breier A, Carpenter Jr WT. Case
identification and stability of the deficit syndrome of schizophre-
nia. Psychiatry Res 1993; 47: 47-56.
19. Citak S, Oral ET, Aker AT, Senocak M. Reliability and validity of
the schedule for deficit syndrome in schizophrenia. Turk Psikiyat-
ri Derg 2006; 17(2): 115-127. (Turkish)
20. Fenton WS, McGlashan TH. Antecedents, symptom progressi-
on, and long-term outcome of the deficit syndrome in schizoph-
renia. Am J Psychiatry 1994; 151: 351-356.
21. Galderisi S, Maj M, Mucci A, Cassano GB, Invernizzi G, Rossi A,
ve ark. Historical, psychopathological, neurological and neurops-
ychological aspects of deficit schizophrenia: a multicenter study.
Am J Psychiatry 2002; 159: 983-990.
22. Kirkpatrick B, Amador XS, Flaum M, Yale SA, Gorman JM, Car-
penter WT, ve ark. The deficit syndrome in the DSM-IV Field Trial.
I: alcohol and other drug abuse. Schizophr Res 1996; 20: 69-77.
23. Kirkpatrick B, Buchanan RW, Breier A, Carpenter Jr WT. Dep-
ressive symptoms and the deficit syndrome of schizophrenia. J
Nerv Ment Dis 1994; 182: 452-455.
24. Danion JM, Rein W, Fleurot O, Amisulpride Study Group. Im-
provement of schizophrenic patients with primary negative sy-
mptoms treated with amisulpride. Am J Psychiatry 1999; 156:
610-616.
25. Kirkpatrick B, Ram R, Bromet E. The deficit syndrome in the
Suffolk County Mental Health Project. Schizophr Res 1996; 22:
119-126.
26. Buchanan RW, Kirkpatrick B, Heinrichs DW, Carpenter Jr WT.
Clinical correlates of the deficit syndrome of schizophrenia. Am J
Psychiatry 1990; 147: 290-294.
27. Arango C, Kirkpatrick B, Buchanan RW. Neurological signs
and the heterogeneity of schizophrenia. Am J Psychiatry 2000;
157: 560-565.
28. Albayrak Y, Akyol ES, Beyazyüz M, Baykal S, Kuloglu M. Neuro-
logical soft signs might be endophenotype candidates for pa-
tients with deficit syndrome schizophrenia. Neuropsychiatr Dis
Treat 2015; 11: 2825-2831.
29. Amador XF, Kirkpatrick B, Buchanan RW, Carpenter WT, Mar-
cinko L, Yale SA. Stability of the diagnosis of deficit syndrome in
schizophrenia. Am J Psychiatry 1999; 156: 637-639.
30. Galderisi S, Bucci P, Mucci A, Kirkpatrick B, Pini S, Rossi A, ve
ark. Categorical and dimensional approaches to negative symp-
toms of schizophrenia: focus on long-term stability and functio-
nal outcome. Schizophr Res 2013; 147(1): 157-162.
31. Tek C, Kirkpatrick B, Buchanan RW. A five-year follow-up study
of deficit and non-deficit schizophrenia. Schizophr Res 2001; 49:
253-260.
32. Breier A, Buchanan RW, Kirkpatrick B, Davis OR, Irish D, Sum-
merfelt A, ve ark. Effects of clozapine on positive and negative sy-
mptoms in outpatients with schizophrenia. Am J Psychiatry 1994;
151: 20-26.
33. Razafsha M, Khaku A, Azari H, Alawieh A, Behforuzi H, Fadlal-
lah B, ve ark. Biomarker identification in psychiatric disorders:
from neuroscience to clinical practice. J Psychiatr Pract 2015;
21(1): 37-48.
34. Grover S, Kulhara P. Deficit schizophrenia: Concept and vali-
dity. Indian J Psychiatry 2008; 50: 61-66.
35. Chen J, Cao F, Liu L, Wang L, Chen X. Genetic studies of schi-
zophrenia: an update. Neurosci Bull 2015; 31(1): 87-98.
36. Dollfus S, Germain-Robin S, Chabot B, Brazo P, Delamillieure
P, Langlois S, ve ark. Family history and obstetric complications
in deficit and non-deficit schizophrenia: Preliminary results. Eur
Psychiatr 1998; 13: 270-272.
37. Fouldrin G, Jay M, Bonnet-Brilhault F, Menard JF, Petit M, Thi-
baut F. Concordance of deficit and non-deficit subtypes in siblings
affected with schizophrenia. Psychiatry Res 2001; 102(1): 59-64.
38. Kirkpatrick B, Ross DE, Walsh D, Karkowski L, Kendler KS. Fa-
mily characteristics of deficit and nondeficit schizophrenia in the
Roscommon Family Study. Schizophr Res 2000; 45: 57-64.
39. Wonodi I, Mitchell BD, Stine OC, Hong LE, Elliott A, Kirkpatrick
B, et al. Lack of association between COMT gene and deficit/non-
deficit schizophrenia. Behav Brain Funct 2006; 2: 42.
40. Bakker SC, Hoogendoorn ML, Selten JP, Verduijn W, Pearson
PL, Sinke RJ, ve ark. Neuregulin 1: Genetic support for schizophre-
nia subtypes. Mol Psychiatry 2004; 9: 1061-1063.
41. Minoretti P, Politi P, Coen E, Di Vito C, Bertona M, Bianchi M,
ve ark. The T393C polymorphism of the GNAS1 gene is associa-
ted with deficit schizophrenia in an Italian population sample.
Neurosci Lett 2006; 397: 159-163.
42. Pełka-Wysiecka J, Wroński M, Jasiewicz A, Grzywacz A, Tybura
P, Kucharska-Mazur J, ve ark. BDNF rs 6265 polymorphism and
COMT rs 4680 polymorphism in deficit schizophrenia in Polish
sample. Pharmacol Rep 2013; 65(5): 1185-1193.
43. Bienkowski P, Samochowiec J, Pelka-Wysiecka J, Grzywacz
A, Skibinska M, Jasiewicz A, ve ark. Functional polymorphism of
matrix metalloproteinase-9 (MMP9) gene is not associated with
schizophrenia and with its deficit subtype. Pharmacol Rep 2015;
67(3): 442-445.
44. Cermolacce M, Micoulaud-Franchi JA, Faugere M, Naudin J,
Besson M, Vion-Dury J. Electrophysiology and schizophrenic vul-
nerability: the N400 component as endophenotype candidate?
Neurophysiol Clin 2013; 43(2): 81-94.
Gözden Geçirme
DOI: 10.5455/NYS.20151221071920
Yeni Symposium / Eylül 2015 / Cilt: 53, Sayı: 3
YENİ SYMPOSIUM
50
45. Ross DE, Thaker GK, Buchanan RW, Kirkpatrick B, Lahti AC,
Medoff D, ve ark. Eye tracking disorder in schizophrenia is chara-
cterized by specific ocular motor defects and is associated with
the deficit syndrome. Biol Psychiatry 1997; 42: 781-796.
46. Ross DE, Thaker GK, Buchanan RW, Lahti AC, Medoff D, Bart-
ko JJ, ve ark. Association of abnormal smooth pursuit eye move-
ments with the deficit syndrome in schizophrenic patients. Am J
Psychiatry 1996; 153: 1158-1165.
47. Ross DE, Buchanan RW, Medoff D, Lahti AC, Thaker GK. Asso-
ciation between eye tracking disorder in schizophrenia and poor
sensory integration. Am J Psychiatry 1998; 155: 1352-1357.
48. Bustillo JR, Thaker G, Buchanan RW, Moran M, Kirkpatrick
B, Carpenter WT. Visual information-processing impairments in
deficit and nondeficit schizophrenia. Am J Psychiatry 1997; 154:
647-654.
49. Mucci A, Galderisi S, Kirkpatrick B, Bucci P, Volpe U, Merlotti E,
ve ark. Double dissociation of N1 and P3 abnormalities in deficit
and nondeficit schizophrenia. Schizophr Res 2007; 92: 252-261.
50. Nkam I, Thibaut F, Denise P, Van Der Elst A, Ségard L, Brazo
P, ve ark. Saccadic and smooth-pursuit eye movements in deficit
and non-deficit schizophrenia. Schizophr Res 2001; 48: 145-153.
51. Hong LE, Avila MT, Adami H, Elliot A, Thaker GK. Components
of the smooth pursuit function in deficit and non-deficit schi-
zophrenia. Schizophr Res 2003; 63: 39-48.
52. Li Z, Zheng B, Deng W, Liu X, Zheng Z, Li T. Multi-components
of evoked-brain potentials in deficit and nondeficit schizophre-
nia. Asia Pac Psychiatry 2013; 5(2): 69-79.
53. Isobe M, Miyata J, Hazama M, Fukuyama H, Murai T, Taka-
hashi H. Multimodal neuroimaging as a window into the patho-
logical physiology of schizophrenia: Current trends and issues.
Neurosci Res 2015; 30. pii: S0168-0102(15)00203-5.
54. Buchanan RW, Breier A, Kirkpatrick B, Elkashef A, Munson RC,
Gellad F, ve ark. Structural abnormalities in deficit vs non-deficit
schizophrenia. Am J Psychiatry 1993; 150: 59-65.
55. Turetsky B, Cowell PE, Gur RC, Grossman RI, Shtasel DL, Gur
RE. Frontal and temporal lobe brain volumes in schizophrenia:
Relationship to symptoms and clinical subtype. Arch Gen Psychi-
atry 1995; 52: 1061-1070.
56. Tamminga CA, Thaker GK, Buchanan R, Kirkpatrick B, Alphs
LD, Chase TN, ve ark. Limbic system abnormalities identified in
schizophrenia using positron emission tomography with fluoro-
deoxyglucose and neocortical alterations with deficit syndrome.
Arch Gen Psychiatry 1992; 49: 522-530.
57. Liddle PF, Friston KJ, Frith CD, Frackowiak RS. Cerebral blood
flow and mental processes in schizophrenia. J R Soc Med 1992;
85: 224-227.
58. Delamillieure P, Fernandez J, Constans JM, Brazo P, Benali K,
Abadie P, ve ark. Proton magnetic resonance spectroscopy of the
medial prefrontal cortex in patients with deficit schizophrenia:
Preliminary report. Am J Psychiatry 2000; 157: 641-643.
59. Cascella NG, Fieldstone SC, Rao VA, Pearlson GD, Sawa A,
Schretlen DJ. Gray-matter abnormalities in deficit schizophrenia..
Schizophr Res 2010; 120(1-3): 63-70.
60. Lei W, Deng W, Li M, He Z, Han Y, Huang C, ve ark. Gray matter
volume alterations in first-episode drug-naïve patients with de-
ficit and non-deficit schizophrenia. Psychiatry Res 2015; 234(2):
219-226.
61. Kitis O, Ozalay O, Zengin EB, Haznedaroglu D, Eker MC, Yalvac
D, ve ark. Reduced left uncinate fasciculus fractional anisotropy
in deficit schizophrenia but not in non-deficit schizophrenia. Psy-
chiatry Clin Neurosci 2012; 66(1): 34-43.
62. Kahn RS, Sommer IE. The neurobiology and treatment of
first-episode schizophrenia. Mol Psychiatry 2015; 20(1): 84-97.
63. Thibaut F, Ribeyre JM, Dourmap N, Menard JF, Dollfus S, Petit
M. Plasma 3-methoxy-4-hydroxyphenylglycol and homovanillic
acid measurements in deficit and nondeficit forms of schizophre-
nia. Biol Psychiatr 1998; 43: 24-30.
64. Nibuya M, Kanba S, Sekiya U, Suzuki E, Matsuo Y, Kinoshita N,
ve ark. Schizophrenic patients with deficit syndrome have higher
plasma homovanillic acid concentrations and ventricular enlar-
gement. Biol Psychiatry 1995; 38: 50-56.
65. Ozdemir B, Uzun O, Özşahin A, Battal S. Left frontal lobe N-a-
cetylaspartate levels in patients with deficit schizophrenia. Klinik
Psikofarmakoloji Bülteni 2005; 15: 112-118.
66. Albayrak Y, Ünsal C, Beyazyüz M, Ünal A, Kuloğlu M. Reduced
total antioxidant level and increased oxidative stress in patients
with deficit schizophrenia: a preliminary study. Prog Neuropsy-
chopharmacol Biol Psychiatry 2013; 45: 144-149.
67. Valiente-Gómez A, Amann BL, Mármol F, Oliveira C, Messegu-
er A, Lafuente A, ve ark. Comparison of serum BDNF levels in de-
ficit and nondeficit chronic schizophrenia and healthy controls.
Psychiatry Res 2014; 220 (1-2): 197-200.
68. Akyol ES, Albayrak Y, Beyazyüz M, Aksoy N, Kuloglu M, Has-
himoto K. Decreased serum levels of brain-derived neurotrophic
factor in schizophrenic patients with deficit syndrome. Neuropsy-
chiatr Dis Treat 2015; 11: 865-872.
69. White RG, Lysaker P, Gumley AI, McLeod H, McCleery M, O’Ne-
ill D, ve ark. Plasma cortisol levels and illness appraisal in deficit
syndrome schizophrenia. Psychiatry Res 2014; 220(3): 765-771.
70. Kirkpatrick B, Fernandez-Egea E, Garcia-Rizo C, Bernardo M.
Differences in glucose tolerance between deficit and nondeficit
schizophrenia. Schizophr Res 2009; 107(2-3): 122-127.
71. Waltrip RW 2nd, Buchanan RW, Carpenter WT Jr, Kirkpatrick
B, Summerfelt A, Breier A, ve ark. Borna disease virus antibodies
and the deficit syndrome of schizophrenia. Schizophr Res 1997;
23: 253-258.
72. Iwahashi K, Watanabe M, Nakamura K, Suwaki H, Nakaya T,
Nakamura Y, ve ark. Positive and negative syndromes and Bor-
na disease virus infection in schizophrenia. Neuropsychobiology
1998; 37: 59-64.
73. Dickerson F, Kirkpatrick B, Boronow J, Stallings C, Origoni A,-
Yolken R. Deficit schizophrenia: Association with serum antibo-
dies to cytomegalovirus. Schizophr Bull 2006; 32: 396-400.
74. Telfer S, Shivashankar S, Krishnadas R, McCreadie RG, Kirk-
patrick B. Tardive dyskinesia and deficit schizophrenia. Acta Psy-
chiatr Scand 2011; 124(5): 357-362.
75. Arango C, Bobes J, Kirkpatrick B, Garcia-Garcia M, Rejas J. Ps-
ychopathology, coronary heart disease and metabolic syndrome
in schizophrenia spectrum patients with deficit versus non-deficit
schizophrenia: findings from the CLAMORS study. Eur Neuropsy-
chopharmacol 2011; 21(12): 867-875.
Gözden Geçirme
DOI: 10.5455/NYS.20151221071920
Dostları ilə paylaş: |