​ > Kültür & Sanat 90 Kültür & Sanat 1- retorik Nedir?



Yüklə 110,56 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix07.12.2017
ölçüsü110,56 Kb.
#14161




>

Kültür & Sanat



90

Kültür & Sanat



1- Retorik Nedir?

Retorik sözlük anlamıyla hitabet sanatı-

dır. Ancak bu tanım çalışmada görüleceğe 

üzere çok basit ve kaba bir tanımdır. Platon, 

retoriği –sofistler sayesinde-kandırmaca ve 

manipülasyon aracı olarak görmüştür, igno-

re etmiştir. Ancak öğrencisi Aristoteles, re-

toriği  toplumdaki  karşıt  düşünüşler  bağla-

mında, sofistler kullanıyor diye görmezden 

gelmeyi  seçmemiştir:  Retoriğin  panzehiri, 

retoriğin  bizzat  kendisidir,  susmak  değil. 

Zaten farklı düşünüşlerin olması, diyalekti-

ğin ana dayanağıdır. Platon’un biraz kibirli 

davrandığını söylemek aşırı olmayacaktır. 

Retoriğin  en  yakın  olduğu  meslek-

ler  genelde  hukukla  ilgili.  Mustafa  Tören 

Yücel’in(ÇÜHF  Hukuk  Felsefesi)  belirttiği 

gibi:  ’’Bir  avukatın  retoriği  okumaksızın 

mesleğini  icra  etmesini  düşünmek  olası 

değildir.  ’’Her  ne  kadar  Amerikan  film-

lerindeki  avukatlık  gösterilerini,  duruş-

malarımızda  pek  göremesek  de,  temeli 

mantığa(diyalektik  yöntem  ve  kanıtlama 

yolları)  dayanan  hukuk,  retoriğe  sonsuza 

kadar  bağımlı  olacaktır.  Diyalektiğin  ana 

teması,  esas  ve  şekil  bakımdan  düşündü-

ğümüzde, hitabet sadece; telaffuz, coşkulu 

anlatımlar  veya  izleyiciye  oynamak  değil-

dir.  Ortalama  bir  insanın  yaptığı  çoğu  işte 

olduğu gibi, konuşmanın da ardında beyni 

ve  düşünceyi  görüyoruz.  İşte  Aristoteles 

sofistlerden ve Amerikan tarzından burada 



RETORİK – ARİSTOTELES

Ahmet Çadırcı

Stj. Avukat



Kültür & Sanat

91

Kültür & Sanat





>

ayrılıyor.  Zaten  mantık  biliminin  kurucusu 

ve akılcılığın babasından da, etkileyici bakış 

atma tekniklerini (artistik hareketler) tartış-

masını beklemek de, ona saygısızlık olurdu. 

Aristoteles Retorik’inde, bir bilim adamı 

gibi (‘’…dizgesel inceleme…’’) gözlemlemiş 

olduğu  konuşmacıyı  (ethos),  dinleyiciyi 

(pathos) ve konuşmaları (logos) yorumlaya-

rak tümevarımlara gidiyor (retorik sınıflarla 

ilgilenir, kişilerle değil: bilimin genelliği)

2- Retorik ve Sofistler: 

Bir klasik yapıtı okurken, yazıldığı zama-

nın şartlarıyla kendinden önceki ‘’tezini’’ in-

celemek, eseri daha kolay anlamamıza yar-

dımcı  olabiliyor.  (‘’Bir  şeyi  kavramanın  en 

iyi yolu, onu tarihiyle ele almaktır’’Auguste 

Comte. Tersi görüş için: Slavoj Zizek)

Felsefe  tarihinden  önce,  mitoloji  vardı: 

’’Mitoloji aşamasında söz şairlerinmiş. Ha-

yal  ürünü  bir  dünya  kurmuşlar…Güzellik 

tülüyle  sarılı  devasa  bir  hayal  oyunu…Bu 

alemde hakikati arama cehdi görülmez, an-

latılanlar dış alemin tasvirinden ibarettir.”

1

 



Mitoloji eski Yunanlıların diniydi ve sonuç-

ta  dogmatikti,  sorgulanmazdı.  Thales-ilk 

filozof-  gerçeği  dogma  dışında  arayan  ilk 

düşünür  sayılır.  Ona  göre  evrenin  kayna-

ğı  suydu.  Ardılları  da  evrenin  temelini  ha-

vada,  sayılarda,  ateşte  aradı.  Sonra  gelen 

sofizm akımı ise, felsefeyi insana indirdiler. 

’’İnsan  her  şeyin  ölçüsüdür’’(Protogoras) 

ve ‘’hiçbir şey yoktur, olsa bile bilemezdik, 

bilseydik  de  bunu  başkalarına  bildiremez-

dik. ’’(Gorgias). Başlangıçta sofizmin anlamı 

kuşkuculuktu.  Getirdiği  şüphecilik,  dogma 

eleştiriciliği,  bilimsel  yöntemin  ve  felsefe-

nin temellerini atmıştır. Ancak daha sonra 

gelen  temsilcileri,  hayatın  anlamsızlığına 

varmalarından mıdır bilinmez, ’’kötü niyet-

le yanlış sonuca götür(t)en’’

2

 kişiler olarak 



görülmüştür,  bunlar  Yunanistan’ın  çeşitli 

yerlerine  giderek,  zenginlere  konuşma  sa-

1  Kolay kısa keyifli felsefe, Carpe Diem, İstanbul, 2007,

s: 13


2  Hukukda  öğretim-kaynaklar-method,  Banka  Ticaret

Hukuku Araştırmaları Enstitüsü, Ankara 2001, s. 94

natını  öğretmiştir.  Aristoteles’in  eserini, 

bu laf cambazlarına ‘‘cevap’’ olarak yazdı-

ğı kesine yakın. Sofistlerle Aristoteles bana 

Hz. Musa ve firavunun sihirbazlarını hatır-

latıyor.  Sihirbazların  büyüsü  ilüzyon,  izle-

yenler bunları gerçekmiş gibi görüyor oysa 

aslında  “aldatılıyor”lardır.  Hz  Musa’nın 

çıkardığı aslan ise gerçek ve bu ilüzyonları 

yutuyor(retoriğin panzehiri yine retoriktir). 

Sofistlerin, amacı doğru ya da gerçeği ifade 

etmek  değildi.  Onların  amacı  istediklerini 

alabilmekti, herkesin bir doğrusu olduğuna 

göre  doğruyu  anlamak-felsefeleri  gereği-

anlamsızdır,  önemli  olan  dinleyicileri  et-

kilemek,  konuşmanın  başarılı  ve  ‘’yararlı’’ 

olmasını sağlamak olmalıdır. 

İşte  Retorik  de,  esas  ve  şekil  (diyalek-

tik  ve  şiir)  arasındaki  dengeyi  kurmaya 

çalışıyor.  Söylev  tarzlarını  ve  aslında  en 

önemlisi  ne  söylendiğini  inceliyor.  İyi  bir 

konuşma  ne  kupkuru  bir  bilgisayar  loga-

ritması  gibi  olmalı  ne  de  içi  boş  bir  sofist 

demagojisi(Toplumun değer ve önyargıları-

nı kullanarak var olanları farklı şekilde gös-

terme sanatı) olmalıdır. Binlerce kez karşı-

laştığımız sınıflamalarda çoğunlukla olduğu 

gibi doğrusu karma olanıdır. 

3-Retorik İncelemesi: 

Aristoteles  iyi  bir  konuşma  için  tüm 

ayrıntıları  incelemiştir.  Sınıflamalar,  ta-

nımlamalar  ve  örnekler.  Çoğu  değiş-

keni  incelemiş  olmasına  rağmen  bazı 

değişkenleri-retorikten  bağımsız  olduğu 

için-inceleme  dışında(ceteris  paribus)  bı-

rakmıştır:  tanıklar,  yazılı  anlaşmalar  vb. 

(Ancak  bu  uzun  bir  liste  değildir.  Mesela 

hakimin karşısında iyi bir takım elbise giy-

miş bir avukatın hareketsiz duruşu bile re-

torikle  ilgilidir.  Çünkü  yukarıda  belirtildiği 

gibi, retorik insanlar arası etkileşimle ilgili-

dir. Giydiğiniz bir kıyafet ya da çiğnediğiniz 

sakız karşı tarafa, sayfalar dolusu cümleden 

daha etkili mesajlar veriyor olabilir. )

Aristoteles eserine, herhangi bir konuş-

manın  yapısını  kurcalayarak  başlıyor.  Bir 






>

Kültür & Sanat



92

Kültür & Sanat

konuşmada 3 tür inandırma tarzı vardır, ki 

bunlar  aynı  zamanda  herhangi  bir  konuş-

manın bileşenleridir, az ya da çok tüm ko-

nuşmalarda vardır: 



A)  ETHOS:  Hatibin  konuşmasıyla  olan 

uyumu ve kişisel karakteridir. Örneğin do-

muz gribi aşısıyla ilgili konuşan bir doktorsa 

söylediği  –ve  muhtemelen  anlaşılmayan- 

Latince  kelimeleri  tamamen  doğru  kabul 

ederiz.  Ama  bunları,  bölge  şivesiyle  konu-

şan sıradan bir vatandaş –doğru söylediğini 

bilsek de-söylerse gülüp geçeriz. Kişisel ka-

rakterse, konuşmacının izleyicilerin gözün-

deki profilidir. Dürüst olarak tanınan birinin 

söylediklerine daha kolay inanırız (Örneğin, 

hakim  ya  da  vali  veya  imam,  papaz,  ha-

ham. Avukatlar ise ne yazık ki sadece türk 

toplumunda  değil  batı  toplumlarında  da 

çantalı  hırsızlar  olarak  görülebilmektedir.)

İmamı  ele  alırsak,  insanların  konuşma  ön-

cesinde  (apriori)  imama  karşı  kafalarında 

bir tiplemesi vardır zaten. Bu inanış gereği 

olabilir  veya  sosyal  bir  değerden  kaynak-

lanabilir. Bu tipleme genel olabileceği gibi 

kişilere özgü de olabilir (Ahmet’in çalışkan, 

Mehmet’in  tembel  olarak-konuşmadan 

önce-kafada yer edinmesi gibi). 

B )PATHOS: Dinleyiciyi belli bir ruh hali-

ne sokmadır. Ethostan farklı olarak apriori 

ve  durağan  değildir.  Konuşmasındaki  şiir-

sellik, dinleyicilerin duygularına seslenme-

dir  ve  bu  konuşmadan  önce  şekillenmiş 

değildir.  Konuşmacı,  dinleyici  kitlesinin 

özelliklerini bilmeli ve konuşması sırasında 

–gerçekten usta olanlar- dinleyicilerden ge-

len tepkileri konuşmasına geri besleme ola-

rak katmalıdır. İzleyicinin gözyaşı dökmesi, 

saatine  bakması  veya  kafa  sallaması  vb, 

bunlar aposterioridir, konuşmayla beraber 

gerçekleşir.  Konuşmacı  eğer  doğaçlama 

yapmıyorsa, konuşmasını hazırlarken buna 

dikkat  etmelidir.  Mümkünse  dinleyicinin 

sürpriz tepkileri için b planları hazırlamalı, 

tabi  en  önemlisi  alternatifleri  kullanırken, 

konuşmanın  bütünlüğünü  bozmamalıdır. 

Platon  ve  Aristoteles’i  isyan  ettiren,  sofist 

tarzı konuşmalar neredeyse tamamen pat-

hos  yoluyla  dinleyiciyi  etkilemeye  çalışır. 

Çünkü eğer bir konuşmacı bir şey bilmiyor-

sa – ya da bilmediğini zannediyorsa-ya da 

konu bakımından haksızsa –kaybedenlerin 

mızıkçılığı-pathosa  yüklenmelidir.  Siya-

setçilerde  demagojiye  sık  rastlamamızın 

nedeni  budur.  26  yıllık  ömrümde  bir  siya-

setçinin  hatasını  kabul  ettiğini  görmedim. 

Ayrıca bazı konuşmalar vardır ki en önemli 

örnek  törensel  konuşmalardır,  konuşmacı 

ses tonuyla veya duygu yüklü ve ezbere bir 

şiir  dizesiyle  milyonları  ayağa  kaldırabilir. 

(Ör: cesur yürekteki savaş öncesi konuşma)

Bu  tür  konuşmalarda  duygulara  oynamak 

konuşmanın  mahiyetinden  gelir.  Ancak 

pathos da diğer bileşenler(ethos ve logos) 

gibi her konuşmada yer aldığından, bunun 

derecesini  konuşmacı  ayarlayabilir.  Nite-

kim  sofistler,  adli  ve  siyasi  konuşmalarda 

da  pathosu  ağırlıklı  olarak  kullanmışlardır. 

Mesela  müdafi  avukatın,  savunmasında 

hakimin duygularına oynaması durumu ya 

da hukuki argümanlardan çok ahlaki değer-

lere dayanması. Veya politik bir tartışmayı, 

zorlayarak  toplumun  hassas  olduğu  dini/

'Dahi değilsen bile öyle davran kesin dahi sanarlar.’ 

Salvador Dali



Kültür & Sanat

93

Kültür & Sanat





>

kutsal  değerlere  dayandırma.  Demagogun 

asıl inandırma yolu da pathostur. 

C)  LOGOS:  Aristoteles’e  göre  iyi  bir  ko-

nuşma,  sadece  konuşmacının  karakterine 

veya  dinleyicilerinin  duygularına  yönelmiş 

olmamalıdır.  Logos  konuşmadaki  kanıtla-

ma  ve  mantıktır.  Kitapta  doğru  kanıtlama 

yolları da gösterilmiştir. Tümdengelim (ta-

sım, deduction) ve tümevarım (örnek, en-

duction).  Tümdengelim  hukuki  düşünme-

nin temelidir: 

Büyük  önerme(Kübra,  kanun,  olgu): 

Adam öldüren 10 yıl hapis alır. 



 

 

Küçük  önerme(Suğra,  olay):  Mehmet 

adam öldürmüştür. 

 

 

Çıkarım: Mehmet 10 yıl hapis cezası alır. 

Tabi  gündelik  bir  konuşmada  herkesin 

kesin olarak bildiği[ör: (a) canlıdır dedikten 

sonra  ‘’canlılar  ölür’’  demeye  gerek  yok-

tur,  dinleyiciyi  sıkar.  Ancak  avukat  olarak 

savunma yapma durumunda, nacizane her 

türlü  ayrıntıya  girilmesinde  (hukuki  olmak 

kaydıyla)  gerek  vardır  diye  düşünüyorum. 

Örneğin milli piyango kağıdı üstündeki ufak 

bir  kazıntı]  önermeleri  kullanmaya  gerek 

yoktur. İşte burada da karşımıza örtük ta-

sım çıkıyor: 

Örtülü(Büyük önerme: İnsanlar uçamaz)

Demeye gerek yok. 

 

 

Küçük önerme: Mehmet bir insandır. 



 

 

Çıkarım: Mehmet uçamaz. 

Diğer  kanıtlama  aracı  ise  örneklerdir. 

Örneğin: Uçan 1. karga karadır. 2., 3. …x. ’si 

de karadır, o halde uçan her karga karadır. 

Burda mantık bilimi açısından şunu belirt-

mekte  yarar  var:  Tümdengelimde(sosyal 

bilimlerin  tekniği)  yeni  bir  bilgi  oluşmaz. 

Çıkarım  büyük  önermenin  içinde  gizlidir 

zaten  ve  bu  çıkarım  da  büyük  önermeyle 

küçük önerme yanlışlanmadıkça kesinliğini 

kaybetmez(şekli bir kesinlik). Oysa tümeva-

rımda (fenbilimlerinin tekniği) yeni bir bil-

gi  ortaya  konur.  Araştırmacı  gözlemlediği 

1000 karganın siyah olmasından hareketle 

(Büyük sayılar yasası: bir rassal değişkenin-

karganın siyah olması ya da olmaması du-

rumu  veya  5.  katlarda  oturan  Rize’lilerin 

depremden  fazla  etkilenmesi=riskin  yük-

sek olması, sigorta priminin yüksek olma-

sı/Sigorta hukuku- uzun vadeli kararlılığını 

tanımlayan bir olasılık teoremidir.) yeni bir 

önerme  sunuyor,  ki  bu  önerme  şekli  bir 

çıkarım  değildir,  büyük  sayılar  kanununa 

‘güvenerek’  ortaya  atılmış  bilimsel  bir  hi-

potez/teori  veya  kanundur(denenmesine 

ve  süresine  göre).  Bunu  konuşma  veya 

tartışmalarda  akıldan  çıkarmamak  gere-

kir. Örneğin (a), ’’Nijerya halkı açtır çünkü 

fakir  bir  devleti  vardır,  Kongo  halkı  açtır 

çünkü fakir bir devleti vardır (tümevarım)

o  halde  fakir  devletlerin  halkları  da  açtır. 

‘’dediğinde  şeklen  doğruluğu  kesin  olma-

yan bir önermeyle karşı karşıyayız demek-

tir.  Çünkü  örnekleme  yoluyla  yepyeni  bir 

bilgiye varılmıştır. (Ki gerçekten de, Suudi 

Arabistan devleti zengin bir devlettir ama 

halkı  çok  fakirdir.)  Aristoteles  –  bundan 

olsa gerek- en etkili konuşmanın örtük ta-

sımlarla  meydana  geldiğini  ancak  yine  de 

kişinin karakterine göre örnek metodunun 

da iyi bir konuşma için kullanabilir olduğu-

nu  belirtmektedir.  Aristoteles  kanıtlama 

yollarını herhangi bir bilgi alanı(hukuk, ma-

tematik,  fen…)  bakımından  değil,  sıradan 

birinin  daha  iyi  konuşabilmesini  sağlama 

yolunda incelemiştir. Yani retoriğin esasla-

rını bir avukat da kullanabilir bir çocuk da, 

uzmanlık  gerektiren  alan  bilgisi  inceleme 

dışıdır(ceteris paribus) ”Aristoteles, doğru 

düşünmenin biçimsel yani zihinle ilgili ku-

rallarını  araştırarak  biçimsel  mantığın  te-

mel kurallarını bulmuştur. ’’

3

3  Hukukda  Öğretim-Kaynaklar-Method,  Banka  Ticaret



Hukuku Araştırmaları Enstitüsü, Ankara 2001, s 95




>

Kültür & Sanat



94

Kültür & Sanat

Aristoteles  Retorik’te  kanıtlama  bölü-

münde (logosta), iyice mantık bilimine giri-

yor. Örneğin üçüncü durumun imkansızlığı 

ilkesi:  Mantıken  çelişen  2  önermeden  biri 

doğrudur, başka bir seçenek yoktur. Bir in-

san ya canlıdır ya ölüdür veya ya vardır ya 

da yoktur. Hukukumuzda bu ilkenin 2 örne-

ğini aktarırsak: 

4

1. Alibi ile ispat: (A) Ankara’da öldürül­

müştür. Öldürme anında (B), İstanbul’da ol­

duğunu ispatlarsa katil olmadığı kesinleşir. 

2. Yaş tashihi: 1968’de nüfusa kaydedil­

miş  biri,  o  tarihten  sonra  doğduğu  kabul 

edilerek, hakkında hüküm kurulamaz. Çün­

kü kişinin doğmasından önce nüfus kütüğü­

4  Hukukda  öğretim-kaynaklar-method,  Banka  Ticaret

Hukuku Araştırmaları Enstitüsü, Ankara 2001, s 99

ne kaydı düşülemez. 

Sofistlerin,  konuşmada  daha  çok  pat-

hosa ağırlık verdiğinden bahsedildi. Ancak 

dinleyiciler her zaman kolay ‘’kandırılamıy

or’’(‘’Müvekkilinizi  aptal  yerine  koymayın, 

o  sizden  benden  daha  akıllı’’­Av.  Mehmet 

Nalçakar).  Akıllı  bir  dinleyici  ya  da  konu-

su  ahlaki  değer  veya  duygusallıktan  uzak-

örneğin  bilimsel  bir  tartışma-bir  konuş-

mada,  sofistin  pathosu  kullanması  zordur. 

Bu  durumda,  tıpkı  hackerların  güvenlik 

yazılımlarının antisini: Bilgisayar virüslerini 

kodlaması  gibi,  sofistler  de  işin  mantığına 

girerek (logos), akıllı bilgisayarları  (hakim?)

kodlarla yanıltmaya girişmiştir. Burada söz 

sırası, sofistike kodlamalara geliyor. 

4-Sofistike Mantık (Hacker oyunları):

5

Hakikat:  Bilinenle  bilgi  arasındaki  tam 

uygunluk halidir. 

Bilgisizlik:  Hakikat  hakkında  hiçbir  bilgi-

nin bulunmaması halidir. 

Yanılgı: Hakikatle bilgi arasındaki tam uy-

gunsuzluk halidir. 

‘’Hata,  kavramsal  olarak  bilmemeden 

farklıdır. Bilmeme, bilgi eksikliği veya yok-

luğudur. Oysa hata yanlış bir bilgidir ve bir 

kanıyı  içerir.  Her  hatada  bilmeme  vardır 

ancak  her  bilmemede  hata  olmayabilir. 

’’(Nevzat  Toroslu,  Ceza  Hukuku  Genel  Kı-

sım, Savaş Yayınları, Ekim 2005, s: 216)

Yanılgıya 2 durumda düşülebilir: 

1-Kötü niyetle yanlış bilgilendirmek 

2-İyi niyetle kazayla sebep olmak. 

Hukukta söz ve gramerin, cümle kurulu-

şunun  doğru  yorumunu  bulmak  bakımın-

dan  önemli  bir  yeri  vardır.  Ancak  söz  ve 

gramer oyunu ile karşı tarafı yanılgıya dü-

şürmek mümkün olduğu gibi hukuk kuralla-

rını veya iradeleri açıklayan metinlerde yer 

alan  söz,  terim,  cümle  kuruluşunu  değer-

5  Hukukda  öğretim-kaynaklar-method,  Banka  Ticaret

Hukuku Araştırmaları Enstitüsü, Ankara 2001 S: 104-

106’dan çoğunlukla alıntılanmıştır.

‘’Satranç tahtasında yalana ve riyakarlığa yer yoktur. 

Satranç kombinezonunun güzelliği onun doğruluğundadır. 

Satrançta ifadesini bulan amansız doğrular, riyakar insanın 

gözüne batar. 

’’Emanuel Lasker, ünlü felsefeci ve matematikçi, 

dünya satranç şampiyonlarından



Kültür & Sanat

95

Kültür & Sanat





>

lendirmedeki hatalar dolayısıyla da ilgililer 

bizzat yanlış sonuçlara varabilirler. 

Yanıl(t!)ma türleri: 

1-Yetersiz  Gözlem:  Delillerin  toplanma-

sında, iddia ve savunmanın bunlara dayan-

dırılmasında. 

2-Tasımda  Evirme:  Olumlu  tümel  öner-

menin  evirmesi  ancak  olumlu(veya  olum-

suz)tikel önerme olabilir. Ör: ’’Her suçlu in-

sandır’’ → ‘’Her insan suçlu değildir. ’’ değil 

‘’Bazı  insanlar  suçludur(veya  bazı  insanlar 

suçlu değildir. )’’dur. 

3-Dört Terimli Tasım: Bir tasımda sadece 

3  terim  olabilir.  (Sokrates,  insan,  ölür)Eş-

sesli bir sözcük (örnekte Türk) önermeler-

de  2  farklı  anlamıyla  kullanılırsa  sonuç  da 

yanlış olur: 

‘’Türkler’in  ana  dili  Türkçedir.  “Türk= 

Türk soyundan gelen kişi



 

 

‘’Hirş Türk’tür. ’’ Türk=Tc vatandaşı olan 

kişi

 

 

‘’ Hirş’in ana dili Türkçedir. ’’

Şekli anlamda doğru bir önermedir ama 

maddi anlamda hayır çünkü ilk 2 önerme-

deki maddi mantıksal bağ kurulamamıştır. 

Yukarıda bahsedildiği üzere, bir tasımı yan-

lışlayabilmek  için  mutlaka  önermelerden 

birinin  yanlışlığını  ispatlamak  gerekir.  Aksi 

halde şekli anlamda doğru kurulmuş bir ta-

sım, yalanlanamaz. 

4-Savı Kanıtsama(Totoloji): İspat edilme-

si  gereken  hususu  delil  olarak  sunmaktır. 

Örneğin: (A)bekardır, çünkü hiç evlenmedi. 

5-Konuyu değiştirmek, bilmezlikten gel-

mek, başka bir alana aktarmak: Nerde kal-

mıştık, boş söz kanıtları…

6.  Boş  söz  kanıtları:  Çapraz  sorgu  siste-

minde  ispat  hukukunu  ilgilendiren  mantık 

oyunlarıdır.  Ör:  Karısını  dövmediğini  iddia 

eden  birine,  ’uygun  an’da  ‘’Karınızı  döv-

mekten vazgeçtiniz mi?’’ gibi bir soru sor-

mak ya da Ör: Kaza sırasında (A)’nın ehliyeti 

yoktu → kazaya (A) sebep olmuştur. (Kaza 

B’nin kırmızıda geçmesinden de kaynaklan-

mış olabilir.) 

Sanık ya da şüphelinin içinde olduğu özel 

psikoloji  vardır  bir  de  ama  bu  başlı  başına 

bir  araştırma  alanıyla  ilgili.  Ör:  Bir  türk  fil-

minde şüphelinin yakını çağrılıyor, komiser 

normal sorguda cevabı alamıyor, kadın ‘’Bil-

miyorum  bilmiyorum’’  diyor.  Komiser  te-

şekkür edip çıkarken, aniden adı neydi diye 

soruyor ve kadın da sakladığını o şokla açığa 

çıkarıyor.  (‘’Sanığın  ya  da  şüphelinin  avu-

kata ihtiyaç duymasının en önemli nedeni, 

psikolojiktir. Suç isnat edilen kişi şok geçirir 

genelde-nitelikli  suçlular  haricinde-  ve  kişi 

dünyanın en iyi avukatı dahi olsa kendini sa-

vunamaz. ’’Doğan Soyaslan, ÇÜHF)

Litigiousus  (Sofistler  de  ‘yanılır’):  Sofist 

Protogoras  ve  öğrencisi  Euathlus  arasında 

geçer. 


Öğrenci bir gün hocasına gidip, ’’Senden 

ders  almak  istiyorum  ama  param  yok,  ka-

zanacağım  ilk  davadan  alacağım  parayla 

borcumu ödeyeceğim. ’’ der. Hocası kabul 

eder ve öğrenci avukat olur. Ancak davaları 

kazanmasına  rağmen  borcunu  ödemez(ifa 

etmez).  Bunun  üzerine  hocası  öğrenciye 

dava açar, öğrencisi mahkemede şunu söy-

ler: ’’Duruşmanın şimdi sonlanması gerekir. 

Çünkü davayı kazanırsam ilam gereği para 

vermeyeceğim, kaybedersem de sözleşme 

gereği…’’ (Halbuki öğrencinin kazandığı ilk 

dava  daha  öncedir,  karşılaştıkları  dava  ilk 

kazanma değildir. )

‘’İdeolojiyi  değerlendirirken,  söylenme-

yenlere bakın. ’’ Slavoj Zizek



5-Retorik Türleri ve Adli Retorik: 

Aristoteles konuşmaları 3’e ayırmıştır: 



1)  Politik  Söylev:  Antik  Yunan’da,  doğ-

rudan  demokrasi  vardı.  İnsanlar  bir  mey-

dana  toplanır  ve  kurayla  yönetici  olmuş 





>

Kültür & Sanat



96

Kültür & Sanat

kişilerin  politikalarını  doğrudan  dinler  ve 

yine  doğrudan  oy  kullanırdı.  Dolayısıyla 

yurttaşlık=politikacılıktı.  Böyle  olunca  re-

toriğin bu alanı da incelemesi kaçınılmazdı. 

Politik söylevde, kürsüye çıkan ve asıl mes-

leği  çiftçilik  ya  da  demircilik  olan  sıradan 

bir  yurttaş,  devleti  bizzat  yönetirdi.  Ancak 

bu  toplumun  çıkarına  olabileceği  gibi  (Po-

lity),  özel  çıkarlarına  yönelik  de  olabilirdi 

(Demokrasi. Bkz: Aristoteles-Politika) Karar 

verici dinleyiciydi. 

Politik  söylevde  konuşmacı  insanları  bir 

şey  yapmaya  yöneltirdi,  çağırırdı  ve  on-

lardan  destek  isterdi(bana  oy  verin  de  şu 

Spartalılar’ı  yenelim  gibi…).  Politik  konuş-

ma site devletinin geleceğiyle ilgilidir. (Ka-

nunların uygulanmasında ana kural derhal 

uygulanmadır.  )Aristoteles,  politik  konuş-

manın ana konularını 5 başlıkta toplamıştır: 

1-Yollar ve araçlar(altyapı) 2-Savaş ve barış 

3-Ulusal  savunma  4-Dış  ticaret  ve  5-Yasa-

lar. Politik konuşma ideolojiktir ve geneldir. 

(Kanunların genelliği ve soyutluğu)

2)  Törensel  (Epideiktik)  Söylev:  Amaç 

insanları  coşturmak  ve  duygularına  hitap 

etmektir.  Mantığın  en  az  olduğu  türdür. 

Konuşmacı  bir  şeyi/kişiyi  ya  övüyordur  ya 

da  kötülüyordur.  Şimdiki  zamanla  ilgilidir, 

amaç  ilgili  şey/kişi  hakkında  dinleyenlere 

duygu yüklemektir. 

3) Adli Söylev: Sofistlerin ilk avukatlar ol-

duğu  söylenir:  ’’Sicilya’da  zorbalığın  çökü-

şünden sonra, mülk sahiplerinin kaybettiği 

mallara yeniden kavuşmak amacıyla ortaya 

çıkmıştır. ’’

Aristoteles  avukat  ya  da  hakimlerden 

-retorik unsurlardan- önce yasalara değin-

miştir. 2 tür yasa vardır: 1-Özel Yasa: Bel-

li  bir  ülkedeki  yazılı  ya  da  yazısız  yasalar 

2-Genel  Yasa:  Evrensel  hukuk  yani  adalet 

duygusu  (hukukun  genel  ilkeleri).  Kuvvet-

ler  ayrımının  (yargı  ve  diğerleri  için)  teo-

rik  temelini  atmıştır.  Ona  göre  Amerikan 

filmlerindekinin aksine hakim olabildiğince 

az şey hakkında karar vermelidir. Hakimin 

hukuk  yaratmasında  olduğu  gibi,  ancak 




Kültür & Sanat

97

Kültür & Sanat





>

uygulayacak bir kural bulamıyorsa yasama 

yerine geçmelidir: Hakim kanunun konuşan 

ağzı  olmalıdır.  Bunun  nedenleri:  Yasaları 

yapmak  farklı  bir  uzmanlık  (Aristoteles  de 

Platon gibi siyasetin bilgelere bırakılmasını 

savunduğundan,  kamu  tercihiyle  ilgili  bir 

görüş  sunmamıştır)  gerektirir,  bunlar  yar-

gılamadaki  gibi  kısa  sürede  yapılmaz,  tüm 

insanlara  yönelik  (genel)  ve  değindiği  her 

konuya (soyut) yöneliktir. Halbuki yargı ka-

rarlarında,  kişilerin  özellikleri  ve  konunun 

somut  şartları  önem  taşır.  Yani  yargıç  da-

vadaki olayın gerçekliğine odaklanmalıdır. 

Aristoteles  genel  yargı  sisteminden  son-

ra, adli konuşmacının retoriğine geliyor. Adli 

konuşmacının  bilmesi  gereken  adli  bilgileri 

tartışıyor ve günümüzdeki hukuk teorilerinin 

temellerini  atıyor.  Kötü  (hukuka  aykırı  de-

mek  istiyor)  davranış  yasaya  aykırı,  bilerek 

ve isteyerek zararlı davranışlardır. Bu (tipik) 

davranışın ardındaki nedenleri (saik) 7 alan-

da topluyor: Şans, Doğa, Zorlama, Alışkanlık, 

Uslamlama, Öfke ve Bedensel arzu. Aristo-

teles  sınıflamalardan  sonra,  yasanın  elinin 

değemeyeceği alanları gösteriyor. Bir yarısı, 

kanunların tercihen düzenlemediği ahlaki ve 

görgü alanı. Diğer yarısı ise, yasamanın ter-

cihen  değil  zoraki  olarak  düzenleyemediği 

alandır  ki  yasa  koyucu  her  şeyi  düzenleye-

meyeceğine göre hakime belli oranda takdir 

yetkisinin verilmesi gerekir. Ör: Silah türle-

rinin tümünü içeren bir düzenleme yapmak 

imkansızdır.  Bu  noktada  hakimin  hakkani-

yete  göre  karar  vermesi  karşımıza  çıkıyor 

(MK m: 4, BK m:  44), ki Aristoteles adaleti 

2’ye ayırır: 1-Geniş anlamda adalet: Fazilet, 

erdem  2-Dar  Anlamda  adalet=hakkaniyet. 

Hakkaniyet, adil olmayan normların düzeltil-

mesi değil, adil olmayan norm uygulamaları-

nın düzeltilmesidir. Aristoteles 2 tür hakka-

niyet  öngörmüştür:  a)Denkleştirici  Adalet: 

Mutlak  eşitlik.  Ör:  Kanun  önünde  herkes 

eşittir-An  md:  10  b)Dağıtıcı  Adalet:  Farklı 

durumda olanlara farklı davranılmalıdır. Ör: 

Vergide adalet ilkesi. 



6. Sonuç: Retoriğin hitabet sanatı oldu-

ğu  tanımı  çok  dardır.  Bir  avukatın  giydiği 

takım  elbisenin  hakimi  etkilemesi  ya  da 

Obama’nın başkanlık yarışında medya şovu 

(Pathos)  kesinlikle  retoriğin  alanına  girer. 

İnsanın başka bir insanla etkileşimde oldu-

ğu yerde retorik vardır. Aristoteles, hocası 

Platon’un aksine retoriğe eğilmiş ve –bilim 

adamı ciddiyetinde - genel doğrular bulma-

ya  çalışarak  sofist  retoriğini  de  eleştirmiş-

tir. Bunları yaparken mantık bilimine, siya-

set  teorilerine,  hukuk  teorilerine,  bilimsel 

metodlara ilişkin insanlığa büyük bir miras 

bırakmıştır.  3  büyüklerden  (Sokrates,  Pla-

ton  ve  Aristoteles)  sonra  gelen  filozoflar, 

hukukçular, siyaset bilimciler, 3 büyüklerin 

birikimine  katkıda  bulunmuştur.  (Felsefe-

nin  kümülatif  ilerlemesi)Kanımca,  insanın 

kolay yola girmeden doğru olan zorduru id-

rak etmesi ve benimsemesi gerekir. Kolay-

cılık ve kurnazlık uzun ömürlü değildir, kısa 

vadede  yararlı  olabilir  ama  uzun  vadede 

mutlaka zarar getirir(Kurnaz bir öğrencinin 

derslerini  kopya  çekerek geçmesi  gibi).  İyi 

bir avukat olmanın yolu da kurnazlıktan de-

ğil,  ayrıntıcılıktan  ve  araştırmadan  geçiyor 

olsa gerek diye düşünüyorum. Retorik hu-

kukçuların okuması gereken bir kitap. 



Kaynakça

1. Aristoteles, Retorik, Yapı Kredi yayın-

ları, 2006

2.  Yaşar  Karayalçın,  Hukukda  Öğretim 

–kaynaklar-metod,  Banka  Ticaret  Hukuku 

Araştırma Enstitüsü, 2001

3.  Michel  Meyer,  Retorik,  Dost  Kültür 

Yay(no: 89), 2009

4. Ömer Sevinçgül, Kolay kısa keyifli fel-

sefe, Carpe Diem, 2007

5. Mustafa Tören Yücel, Hukuk Felsefesi, 

Başkent Matbası, 2005

6.  Nevzat  Toroslu,  Ceza  Hukuku  Genel 

Kısım, Savaş Yay, 2005






>

Kültür & Sanat



98

Kültür & Sanat



BİR KAMU AVUKATININ MURAFAASI

hakim bey 

Sözün bittiği yerdeyiz

artık

Söz savunmanın

mavunmanın 

Şüphe

Sanık lehine yorumlanır*

mı acaba

Söz biter de

fikir bitmez

Siz bunu çok iyi biliyorsunuz

anlıyorsunuz beni

hani

Savunma hakkı kutsaldır

Engellenmez engellenemez

Engellemiyorsunuz zaten

Biliyorsunuz ‘dünyanın günah keçisiyim

İnsanlığın haklarını avucumun içinde tutarım

Ama kendi haklarımı sağlamayı bir türlü beceremem(louis lande)’

Öyle bakıyorsunuz ki bana, 

Yüce Heyetinizin sadece

gözleri parlıyor ateş gibi

Anlıyorsunuz,

anlıyorsunuz beni

Corpus iurus civilis

İnstitutions

Anayasa

Anayasal


Kültür & Sanat

99

Kültür & Sanat





>

ahlak

etik

hukuksal

hukuki

hukuk devleti

‘Guguk Kuşu’

filmi,

ne güzel filmdir o

(kölelik, masumiyet, ihanet)

o güzel

sade renkli

cübbeniz

Benim sade

siyah cübbem,

hırpani cübbem!

asil, onurlu

Sizin gibi

(zulüm, baskı, bürokrasi)

Davanın reddini talep eder,

vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin karşı tarafa yüklenmesini arz ve 

talep ederim.

Yüce Heyetinizden...

* in dubio pro reo

 

 

 

 

 

 

Melih UYSAL

Yüklə 110,56 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə