23 GÜvenlik kavraminin realiZM, neorealizm ve kopenhag okulu çERÇevesinde tartişilmasi dr. Övgü kalkan küÇÜksolak



Yüklə 91,11 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix02.12.2017
ölçüsü91,11 Kb.
#13474


TU RA N-SAM  *  YI L:  201 2  * C İ LT: 4 *  SAYI : 1 4 * İ LKBA HA R ,  2012  

TURAN STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ DERGİSİ  

www .tura nsa m.o rg  

 

 



202 

(23) 

GÜVENLİK KAVRAMININ REALİZM, NEOREALİZM ve KOPENHAG 

OKULU ÇERÇEVESİNDE TARTIŞILMASI 

Dr. Övgü KALKAN KÜÇÜKSOLAK

*

 

 

ÖZET 

Uluslararası  ilişkiler  alanının  en  temel  unsurlarından  birini  teşkil  eden 

güvenlik,  çok  boyutlu  yapısıyla  farklı  kuramsal  değerlendirmelere  konu  olmuştur.  

Realizmin  ve  neo-realizmin  kuramsal  çerçevesinde  güvenlik,  askeri  güç  unsurları  ve 

devletlerarası  güç  dağılımı  kapsamında  değerlendirilmiştir.  Bu  yaklaşımlara  karşı 

eleştirel  bir  duruş  sergileyen  Kopenhag  Okulu  ise,  geniş  bir  kapsamda  ele  aldığı 

güvenliğin politik, sosyal (toplumsal), ekonomik, askeri ve çevresel sektörlerine vurgu 

yapmıştır. 

Anahtar Kelimeler: Realizm, Neorealizm, Kopenhag Okulu, Güvenlik  

 

ABSTRACT 

The issue of security, which has been one of the most prominent issues of the 

International  Relations  discipline,  has  been  discussed  under  different  theoretical 

approaches. Within the theoretical framework of realism and neorealism, security has 

been evaluated under the issues of military power and distribution of power among the 

states.  As a critique of this approach, the Copenhagen School has widened the context 

of  security  by  placing  emphasis  on  political,  societal,  military,  economic  and 

environmental sectors. 

Keywords: Realism, Neorealism, the Copenhagen School, Security 

 

 



 

GİRİŞ 

Güvenlik, Hans Günter Brauch’un da belirttiği üzere konulara, değişen tarihsel 

şartlara  ve  durumlara  göre  uyarlanan  bir  kavramdır.

354


  İdealizmin  felsefi  temelini 

teşkil  ettiği  Milletler  Cemiyeti’nin  Birinci  Dünya  Savaşı’nın  ertesinde  güvenlik 

ortamını sağlamakta yetersiz kalması ve ikinci bir savaşa engel olamamasıyla birlikte 

realist  yaklaşımın  güvenlik  tanımlaması  uluslararası  ilişkilerde  güç  kazanmıştır. 

Soğuk Savaş’ın zirvesinde yani Büyük Güç rekabetinin varlığının inkâr edilemeyeceği 

veya  tehlikelerinin  göz  ardı  edilemeyeceği  bir  dönemde

355

  realizm  hâkim  güvenlik 



anlayışını  teşkil  etmiş,  ancak  özellikle  de  Soğuk  Savaş  sonrası  dönemde  ciddi 

eleştirilerle karşı karşıya kalmıştır. Eleştirel yaklaşımların başlıcaları arasında yer alan 

ve  Soğuk  Savaş  sonrasının  değişen  koşullarında  öne  çıkan  Kopenhag  Okulu 

kapsamında  güvenlik  unsurlarının  ve  değerlerinin  çeşitlendiği  görülmektedir.  Çift 

kutuplu  sistemin  son  bulmasıyla  girilen  yeni  dönemde  güvenliğin  içeriği  askeri 

boyutunun  yanı  sıra  siyasi,  ekonomik,  sosyal  (toplumsal)  ve  çevresel  dinamikleriyle 

tartışma konusu olmuştur.  

 

  



 

                                                 

*

 Namık Kemal Üniversitesi, Dr. Uzman, E-posta: okalkan@nku.edu.tr 



354

  Hans  Günter  Brauch,  “Güvenliğin  Yeniden  Kavramsallaştırılması:  Barış,  Güvenlik,  Kalkınma  ve 

Çevre Kavramsal Dörtlüsü”, Uluslararası İlişkiler Dergisi, 2008, Cilt.5, No:18, s.2. 

355


 Chris Brown ve Kirsten Ainley, Uluslararası İlişkileri Anlamak, Yayın Odası, İstanbul, 2007, s.28. 


TU RA N-SAM  *  YI L:  201 2  * C İ LT: 4 *  SAYI : 1 4 * İ LKBA HA R ,  2012  

TURAN STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ DERGİSİ  

www .tura nsa m.o rg  

 

 



203 

 Realist ve Neo-Realist Yaklaşımlarla Güvenlik 

Realizmin  güvenlik  anlayışında  devlet  temel  aktör  olarak  yerini  almakta  ve 

devletin  temel  amacı  bekâsının  sağlanması,  çıkarının  yerine  getirilmesi  şeklinde 

tanımlanmaktadır.  Temel  analiz  birimi  olan  devletin  bekâsının  sağlanmasındaki  araç 

ise  güç  unsurudur.  Realizmin  güvenlik  anlayışı  devletlerin  sahip  oldukları  güç 

unsurları  ve  bu  unsurların  uluslararası  ilişkileri  “güç  mücadelesi”  üzerinden 

şekillendirmesine dayanmaktadır.  

Devletlerin  güç  potansiyellerine  etki  eden  önemli  faktörler  bulunmaktadır. 

Coğrafya, demografi, kaynaklar ve jeopolitik  unsurlar bunlar arasında  yer alırken

356


güç  unsuru  temel  olarak  askeri  güç  üzerinden  tanımlanmaktadır.  Düzen  kurucu 

merkezi bir otoritenin bulunmadığı anarşik uluslararası yapıda devletlerin çıkar odaklı 

davranışlarını  sınırlandıran,  sistem  içerisindeki  diğer  devletlerin  güç  kapasiteleridir. 

Dolayısıyla  güç  faktörleri  devletlerin  güvenliğini  sağlayacak  temel  unsur  olarak  öne 

çıkmaktadır.  Devlet  bekâsının  güç  faktörlerine  bağımlı  olduğu  söz  konusu  sistemde 

güvenlik,  askeri  gücün  maksimize  edilmesi  aracılığıyla  sağlanmaktadır.  Merkezi  bir 

otoritenin bulunmadığı uluslararası sistemin işleyişi “kendi kendine yardım” prensibi 

çerçevesinde  gerçekleşmektedir.  Uluslararası  normların,  ilkelerin  bulunmadığı  bir 

ortamda  devletlerin  kendi  güvenliklerini  kendilerinin  sağlamasıyla  meşrulaşan 

maksimum  güç  geliştirme  ve  uygulama  durumu,  yapının  “rekabetçi  ve  çatışmacı 

karakterini”  ortaya  koymaktadır.  Bu  yapıya  uyum  sağlayamayan,  kendi  kendine 

yardım  mantığını  uygulamakta  başarısız  olan  devletlerin  ise  sistemden  dışlanacağı 

öngörülmektedir.

357

  

Realizmin  rekabetçi  ve  çatışmacı  sistemsel  yaklaşımının  temelinde  insan 



doğasının  durağan,  değişmez  olarak  algılanışı  yatmaktadır.  Söz  konusu 

“davranışsalcı”  bakış  açısı;  rekabetçi,  egoist  ve  çıkarcı  temellerde  tanımlanan  insan 

doğasının  durağan  veya  kolaylıkla  değişmez  oluşundan  hareket  ederek  uluslararası 

sistemin  temel  unsurları  olan  devletlerin  bireylerinden  çok  da  farklı  bir  anlayışta 

olamayacağı sonucuna varmaktadır.  

1960’larda  ve  1970’lerde  realizme  ciddi  eleştiriler  yöneltilmiş  ve  Kenneth 

Waltz’un  “Uluslararası  Siyaset  Teorisi”  adlı  eseri  Yeni  Gerçekçilik  (Neo-Realizm) 

teorisine  öncülük  etmiştir.  Uluslararası  ilişkileri  sistemsel  bir  yaklaşımla 

değerlendiren  Waltz,  “hiyerarşik”  ve  “anarşik”  olmak  üzere  iki  tür  sistemin 

bulunduğunu  belirtmiştir.

358

  Hiyerarşik  sisteme  göre  kurumların  bir  otorite  altında 



organize  olması,  devletin  kanunlar  ve  uygulama  gücüyle  bireylerini  sınırlayıp 

güvenliklerini  sağlarken,  uluslararası  sistemdeki  otorite  boşluğu  rekabetin  ve 

çatışmanın  egemen  olduğu  bir  güvenlik  anlayışını  doğurmaktadır.  Bu  görüşe  göre, 

uluslararası  sistemin  anarşik  yapısının  kendi  kendine  yardım  prensibi  çerçevesinde 

dayattığı  davranışlar  devletlerin  davranışlarını  şekillendirmektedir.  Devlet  içi 

mekanizmaların  analiz  düzeyinde  dışlanarak  devletlerin  “kara  kutular”  olarak  ele 

alındığı bu yaklaşımda sistemsel unsurlar devletlerin benzer davranışlar göstermesine 

neden olmaktadır.

359

 Diğer taraftan, devlet davranışlarını homojen bir biçimde ele alan 



yaklaşıma,  devletlerin  kendi  iç  dinamiklerinden  kaynaklanan  politik  değişimleri 

açıklamada  yetersiz  kaldığı  yönünde  eleştiriler  yöneltilmektedir.  Neorealizmin 

                                                 

356


 Terry Terriff vd., Security Studies Today, Blackwell Publishers, UK, 1999, s. 32. 

357


Alexander Wendt, “Anarchy is What States Make Of It: The Social Construction Of Power Politics”, 

International Organization, 46: 2, 1992, s. 392. 

358

 Brown ve Ainley, a.g.e. s.37. 



359

 Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, Alfa Yayınevi, İstanbul, 2006, s. 167. 




TU RA N-SAM  *  YI L:  201 2  * C İ LT: 4 *  SAYI : 1 4 * İ LKBA HA R ,  2012  

TURAN STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ DERGİSİ  

www .tura nsa m.o rg  

 

 



204 

sistemsel yaklaşımına göre, devletlerin benzer davranışlar gösterdiği sistem içerisinde 

yapısal ve sonuçsal farklılıklara neden olan temel unsuru devletlerin güç kapasiteleri 

oluşturmaktadır.  Güç  dağılımındaki  farklılıklar  sistemin  yapısında  değişikliklere 

neden olmaktadır.

360


 Söz konusu dağılımda devletlerin güvenliklerinin sağlanması ve 

herhangi  bir  unsurun  sisteme  egemen  olmasının  engellenmesi  amacıyla  devletlerin 

tehdit  olarak  gördükleri  diğer  devletlerin  gücünü  dengeleme  çabasına  girdiği 

görülmektedir.  Kenneth  Waltz’un  uluslararası  sistemin  temel  teorisi  olarak  belirttiği 

güçler  dengesi

361


  özellikle  de  Soğuk  Savaş  döneminin  iki  kutuplu  sistemine  işaret 

etmektedir. Waltz, iki kutuplu güç dengesinin şeffaflık ve öngörülebilirlik sağlaması 

açılarından istikrarın korunmasında daha olumlu olduğunu öne sürmüştür.

362


 

Neorealist  yaklaşımda  devletlerarasında  işbirliğinin  gerçekleşebileceği  ancak 

sınırlı  olacağı  kabul  edilmektedir.  İşbirliğinin  sınırları  ise,  işbirliklerinin  düzeyinden 

bağımsız  olarak  güvenlik  meseleleri  üzerinden  şekillenecek  ve  hâkim  güvenlik 

rekabeti  mantığına  dayanacaktır.  Dolayısıyla  uzun  dönemli  kalıcı  bir  barıştan  veya 

güç mücadelelerinden arınmış bir dünyadan söz etmek mümkün değildir.

363

 

Realist ve neorealist anlayışların uluslararası ilişkilere bakışı güç ve güvenlik 



konuları üzerinden şekillenmektedir.

364


 Temel aktör olan devletlerin  ilişkileri  anarşik 

sistemin  güvenlik  boşluğu,  bu  boşluğu  dolduracak  olan  davranışlar  ve  güç  dağılımı 

çerçevesinde  incelenmektedir.  Devletler,  realist  /  neorealistlerin  durağan  güvenlik 

anlayışı  neticesinde  sistem  içerisinde  aynı  işlevleri  sergileyen  verili  üniteler  olarak 

konumlandırılır,  kendi  içlerindeki  yapısal  farklılıkların  göz  ardı  edilmesinden 

kurtulamazlar.  Bu  bakış  açısı,  devletlerin  yapısal  farklılıklarının  güvenlik  anlayışına 

olan  etkisini  en  aza  indirgeyerek  sistemsel  dayatmaların  hâkim  güvenlik  anlayışı 

haline gelmesine  yol açmaktadır. Söz konusu yaklaşım ise, sistem içerisindeki güçlü 

devletlerin  güvenlik  yaklaşımlarının  hâkim  söylem  haline  gelmesine  ve  bu  anlayışın 

türevleri olan unsurların diğer devletlere dayatılmasına sebebiyet vermektedir. 

Realist  yaklaşımda,  güvensizliğin  sistemin  temel  karakterini

365


  teşkil  etmesi 

güvenlik  boşluğunu  büyüten  ve  diğer  konuları  da  kendi  içine  çekerek 

“güvenlikleştiren”  bir  etki  yaratmaktadır.  Güvenlik  yaklaşımını  askeri  güvenlik 

üzerine  inşa  eden  ve  güvenlik  anlayışını  devletlerarasındaki  güç  dağılımına  bağımlı 

kılan  realist  /  neorealist  yaklaşıma  eleştiri  getiren  Kopenhag  Okulu  güvenliğin  daha 

geniş kapsamlı irdelenmesi gerektiğini öne sürmüştür.  

 

Kopenhag Okulu’nun Güvenlik Anlayışı 

Kopenhag Okulu’nun önde gelen teorisyenlerinden Barry Buzan 1983 yılında 

yayınladığı  “Halklar,  Devletler  ve  Korku”  isimli  kitabında  klasik  askeri  odaklı 

güvenlik  anlayışına  eleştiriler  yöneltmiştir.  1990’larda  da  Ole  Waever  ve  Jaap  de 

Wilde  Soğuk  Savaş  sonrası  değişen  koşullarda  güvenliğin  temel  birimlerini  ve 

değerlerini çeşitlendiren çoğulcu ve yapısalcı bir yaklaşım ortaya koymuşlardır. 

Gelenekçiler  ile  Kopenhag  Okulu  arasındaki  güvenlik  tartışmalarının  odak 

noktasını  güvenliğin  kapsamı  oluşturmaktadır.  Kopenhag  Okulu  bir  güvenlik  tanımı 

                                                 

360


 Arı, a.g.e., s. 35. 

361


 Michael Sheehan, Balance of Power, Routledge, UK, 1996, s. 192-193. 

362


 Thomas W. Smith, History and International Relations, Routledge, UK, 1999, s. 100. 

363


 John Baylis,  “Uluslararası İlişkilerde Güvenlik Kavramı”,  Uluslararası İlişkiler Dergisi,  Yaz 2008, 

Cilt 5, Sayı 18, s.72. 

364

 Baylis, a.g.e. s. 38. 



365

 Terry Terriff vd., a.g.e., s. 38. 




TU RA N-SAM  *  YI L:  201 2  * C İ LT: 4 *  SAYI : 1 4 * İ LKBA HA R ,  2012  

TURAN STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ DERGİSİ  

www .tura nsa m.o rg  

 

 



205 

ortaya  koymaktan  ziyade  güvenliğin  içeriği  ve  içeriğin  oluşum  süreciyle 

ilgilenmektedir.  İçeriğe  ilişkin  olarak,  Barry  Buzan  “Halklar,  Devletler  ve  Korku” 

başlıklı  çalışmasında  güvenliğin  “çok  dar  anlamda  tanımlandığı”

366

  eleştirisinde 



bulunmuş  ve  güvenliği  daha  geniş  bir  çerçevede  değerlendirmiştir.  Güvenlik 

çalışmalarını  savaş  kavramı,  tehdit  ve  askeri  gücün  kullanımı  çerçevesinde 

değerlendiren

367


  Gelenekçiler  karşısında  Buzan  “genişletilmiş  güvenlik”  kavramını 

ortaya  koymuştur.  Genişletilmiş  güvenlik  ile  güvenlik  kavramının  içeriği  devletlerin 

askeri  güç  kullanımı  tekelinde  şekillenen  anlayıştan  öteye  götürülerek  halkın 

yaşantısını  etkileyen  ve  daha  önce  güvenlik  ajandasının  dışında  tutulan  alanları 

kapsayacak şekilde geniş anlamda tartışmaya açılmıştır.   

Buzan  güvenliği  askeri,  siyasi,  ekonomik,  sosyal  (toplumsal)  ve  çevresel 

olmak  üzere  beş  ayrı  sektörde  incelemektedir.

368


  Sektörlerin  belirlenmesinde  ilgili 

birimler  ve  bu  birimler  arasındaki  ilişki  önem  kazanmaktadır.  Askeri  güvenlik 

devletlerin savunma ve saldırı kabiliyetleri ile bu alanlarda karşılıklı etkileşimlerini ve 

diğer  devletleri  algılayışını  içermektedir.  Siyasi  güvenlik  devletlerin  örgütsel 

istikrarını,  yönetim  sistemlerini  ve  yönetime  meşruiyet  veren  ideolojileri 

ilgilendirmektedir.  İktisadi  güvenlik,  devletin  gücünü  ve  refah  seviyesini  kabul 

edilebilir düzeyde tutmak üzere gerekli kaynaklara, finans ve pazarlara ulaşımı ifade 

etmektedir.  Sosyal  güvenlik,  geleneksel  dil,  kültür,  dini  ve  ulusal  kimlik  ile 

geleneklerin  gelişimi  için  gerekli  koşulların  sürdürülebilirliğini  kapsamaktadır. 

Çevresel  güvenlik  ise,  tüm  insani  faaliyetlerin  bağımlı  olduğu  yerel  ve  evrensel 

biyosferin  korunmasını  ilgilendirmektedir.  Buzan’ın  ortaya  koyduğu  beş  sektörde 

temel  birimi  devlet  oluşturmakta  ve  sektörler  devletlerin  çıkarlarına  göre  şekil 

almaktadır.

369


  Dolayısıyla  Buzan’ın  genişletilmiş  güvenlik  kavramı  bir  taraftan 

güvenlik  ajandasının  içeriğinin  genişletilmesine  katkıda  bulunmakla  beraber  diğer 

taraftan eleştiri yönelttiği realizmin devlet odaklı yapısından kaçamamıştır.  

Soğuk Savaş sonrasının değişen koşullarında öne çıkan Kopenhag Okulu’nda 

güvenlik göndergesinin ve değerlerin çeşitlendiği görülmektedir. Kopenhag Okulu’na 

göre söz konusu beş sektör, ilgili aktörler arasındaki farklı türde ilişkilerin gelişimine 

ve  farklı  tanımda  güvenlik  göndergelerine  dikkat  çekmektedir.

370


  Nitekim  Soğuk 

Savaş  sonrası  dönemde  Buzan  da  bu  görüşü  benimsemiş  ve  Kopenhag  Okulu’nun 

önde gelen teorisyenleri  ile birlikte  yayınladığı  eserde çok boyutlu bir  yaklaşım için 

devlet dışındaki güvenlik göndergelerinin elzem olduğunu belirtmiştir.

371

  

Kopenhag Okulu’nun önde  gelen isimlerinden  Ole Waever, Okulun üç temel 



konu  üzerinde  şekillendiğini  belirtmektedir.  Bunlar;  sektörler,  güvenlikleştirme  ve 

bölgesel  güvenlik  yapılanmalarıdır.

372

  Güvenlik,  önceki  paragraflarda  da  belirtildiği 



üzere,  realizmin  devlet  odaklı  askeri  güç  potansiyeline  bağımlı  anlayışının  ötesine 

                                                 

366

 Barry Buzan, People, States and Fear: An Agenda for International Security Studies in the Post-Cold 



War Era, Harvester Wheatshef, 2nd Edition, London, 1991, s. 8. 

367


  Barry  Buzan  vd.,  Security  A  New  Framework  for  Analysis,  Lynne  Rienner  Publishers,  London, 

1998,  s.3. 

368

 Barry Buzan, People, States and Fear.., , s. 19-20. 



369

 Ken Booth, Theory of World Security, Cambridge University Press, UK, 2007, s. 162. 

370

  Matt  McDonald,  “Constructivism”,  Paul  Williams  (ed.),  Security  Studies:  An  Introduction, 



Routledge, 2008, s.68. 

371


 Barry Buzan vd., Security A New.., s.8. 

372


 Ole Weaver, “Aberystwyth, Paris, Copenhagen New ‘Schools’ in Security Theory and their Origins 

between Core and Periphery”,   Konferans Bildirisi, International Studies Association,  Montreal, Mart 

17-20, 2004, s. 8. 



TU RA N-SAM  *  YI L:  201 2  * C İ LT: 4 *  SAYI : 1 4 * İ LKBA HA R ,  2012  

TURAN STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ DERGİSİ  

www .tura nsa m.o rg  

 

 



206 

taşınarak  çok  boyutlu  bir  yaklaşımla  sektörler  bazında  incelenmektedir. 

Güvenlikleştirme  konusunda  önemli  çalışmalar  yapan  Waever,  yapılandırmacı  bir 

yaklaşımla güvenlikleştirmenin bir “konuşma eylemi” olduğunu belirtmiştir. Waever, 

güvenliğe yönelik tehditlerin “yaşamsal tehditler” şeklinde sunularak “söylem yoluyla 

yapılandırılmasına”  dikkat  çekmiştir.  Waever’a  göre  güvenlikleştirme  sürecinde 

üzerinde  durulması  gereken  nokta  bir  konunun  tehdit  olarak  nitelendirilmesi  ve 

kolektif  cevap  verilmesi  konularında  ortak  bilincin  nasıl  yapılandırıldığıdır.

373

 

Kopenhag  Okulu  güvenlikleştirme  sürecinde  önemli  rol  oynayan,  güvenlik 



kavramının  iki  önemli  niteliği  üzerinde  durmaktadır.  Güvenliğin  bir  özelliği 

“göndergesel”  olmasıdır.  Kimin/neyin  güvenliği  sorusu  ile  belirlenmesi  ve 

göndermelerde  bulunularak  güvenlik  meselesi  haline  getirilmesi  söz  konusudur.

374


 

Güvenlik,  “öz-göndergesel”  bir  pratik  ortaya  koymaktadır.  Nitekim  konunun 

“gerçekten” yaşamsal bir tehdit olmasından ziyade kendi pratiği içinde (tehdit olarak 

sunuluşu  ve  olağanüstü  önlemlerin  alınması  gerekliliğinin  vurgulanması  gibi)  

yaşamsal bir tehdit olarak sunulması - konumlandırılması ile güvenlik konusu haline 

gelmesi  söz  konusudur.

375

  Diğer  bir  özellik  ise,  güvenliğin  “karşılıklı  öznel” 



olmasıdır.  Aktörün  ortaya  koyduğu  öznel  değerlendirmelerin  karşı  taraftan  kabul 

görmesi,  seyircilerin  karşılıklı  olarak  güvenlik  meselesi  üzerinde  mutabık  olması 

gerekmektedir.  Kısaca  ifade  etmek  gerekirse  Kopenhag  Okulu  güvenlik  kavramının 

ilişkiselliğine,  karşılıklı  etkileşim  sonucu  oluştuğuna  ve  sosyal  bir  şekilde 

yapılandırıldığına vurgu yapmaktadır.

376


 

Bir  meselenin  güvenlikleştirilmesine  ilişkin  ilk  adım,  meselenin  aktörler 

tarafından  güvenlik  göndergesine  yönelik  bir  “yaşamsal  tehdit”  olarak  sunulması  ile 

başlamaktadır.  Konuşma  eylemiyle  sosyal  olarak  yapılandırılan  tehdidin  sunulan 

izleyiciler / halk tarafından kabul görmesi gerekmektedir. Nitekim mesele ancak halk 

tarafından  belirtilen  şekilde  kabul  görürse  veya  kabul  edildiği  zaman  güvenlik 

meselesi  haline  gelecektir.

377


  Aktörler  tarafından  tehdit  olarak  algılanan  şey  söylem 

yoluyla yapılandırılacak, karşılıklı öznel olarak güvenlik meselesi haline getirilecek ve 

toplumsal  kabul  görmesiyle  konu  güvenlikleştirilecektir.  Sosyal  olarak  kurgulanmış 

ve  toplumsal  kabul  görmüş  tehdide  karşı  olağanüstü  tedbirler  alınabilecek  ve 

böylelikle söz konusu olağanüstü uygulamalar meşruluk kazanabilecektir. Kopenhag 

Okulu’na göre güvenlik, liberal demokrat devletlerde açıkça yapılan politik tartışmalar 

ve  hukukun  üstünlüğü  prensibi  çerçevesinde  şekillenen  “politizasyon”  veya  “normal 

politika”  kavramsallaştırmalarının  tersi  yönünde  tanımlanmaktadır.

378

  Kopenhag 



Okulu,  konuların  normal  politika  alanlarının  dışına  taşınarak

379


  anti-demokratik 

uygulamalara  neden  olduğu  gerekçesiyle  güvenliği  negatif  bir  anlamda  da 

yorumlamaktadır.  Nitekim  Okula  göre,  konuların  normal  politika  çerçevesinde 

değerlendirilip, 

olağanüstü 

uygulamalara 

gerek 

kalmadan 



çözümlenmesi 

                                                 

373

 Ibid.  


374

 Barry Buzan vd., Security A New.., s.24. 

375

 Ibid. 


376

Münevver  Cebeci,  “Tehdit  Algılamasında  Yapısal  ve  Konjonktürel  Nitelikler/İthal  Tehditler”, 

Türkiye'ye  Yönelik  Dış  Kaynaklı  Tehditler  Sempozyumu,  Sempozyum  Bildirileri,  Harp  Akademileri 

Komutanlığı,  İstanbul, 2007. 

377

 Barry Buzan vd., Security A New.., s.25. 



378

 Matt McDonald, a.g.e., s. 69-70. 

379

  Ole  Waever,  “Identity,  Integration  and  Security:  Solving  the  Sovereignty  Puzzle  in  E.U.  Studies”, 



Journal of International Affairs, 1995, 48: 2, s.405. 


TU RA N-SAM  *  YI L:  201 2  * C İ LT: 4 *  SAYI : 1 4 * İ LKBA HA R ,  2012  

TURAN STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ DERGİSİ  

www .tura nsa m.o rg  

 

 



207 

gerekmektedir.

380

 Siyasi liderlerin ele aldıkları konuları devletin egemenliğine yönelik 



yaşamsal  tehditler  üzerinden  şekillendirmeleri  dikkat  çekicidir.    Örneğin,  göçmenler 

konusu  klasik  güvenlik  çalışmalarında  güvenlikle  fazlaca  ilişkilendirilmezken, 

özellikle de batılı devletlerdeki tartışmalarda göçmenlerin tasvirinin (dilin kullanımı – 

konuşma eylemi) ve  göçmenlere  yönelik davranışların  bir güvenlik tehdidine benzer 

şekilde yapılandırıldığı görülmektedir. 

381


 

Kopenhag  Okulu’nun  üzerinde  durduğu  diğer  bir  önemli  konu  bölgesel 

güvenlik yapılarıdır. Bölgesel güvenlik yapıları anarşik uluslararası sistem içerisinde, 

uluslararası  güvenliğin  ilişkiselliğinden  ve  güvenliğin  karşılıklı  bağımlılığından 

hareketle incelenmektedir. Barry Buzan bölgesel güvenlik yapılarını bir grup ülkenin 

temel  güvenlik  kaygılarının,  gerçekçi  bir  şekilde  birbirinden  ayrı  düşünülemeyecek 

kadar  birbirine  bağlanması  şeklinde  tarif  etmektedir.

382


  Okul  1980’ler  ve  1990’ların 

özelliklerinden biri olarak “olgun anarşi” kavramını ortaya atmıştır. Buzan, devletlerin 

kendi  ulusal  güvenlik  çıkarlarına  odaklanma  eğilimini  kabul  etmekle  beraber 

sistemdeki  daha  “olgun”  devletlerin  politika  yapımında  komşularının  çıkarlarını  da 

dikkate  alma  yönünde  artan  bir  farkındalık  içinde  bulunduğunu  belirtmiştir.

383


 

Güvenlik  toplumuna  doğru  “olgunlaşma  süreci”nden  geçen  İskandinav  ülkelerini 

örnek  gösteren  Buzan’a  göre  uluslararası  güvenliğin  daha  fazla  vurgulandığı  bir 

değişim mümkündür.

384

 Bu değişimin en önemli örneklerinden biri olarak da Avrupa 



Birliği gösterilmektedir. 

 

 



SONUÇ 

Bu  çalışmada  güvenlik  konusu  realizm,  neo-realizm  ve  Kopenhag  Okulu 

yaklaşımlarıyla  irdelenmiştir.  Soğuk  Savaş  döneminde  realist  yaklaşımın  askeri  güç 

odaklı  değerlendirmeleri  ana  akım  halini  alırken,  Soğuk  Savaş  sonrası  dönemde 

Kopenhag Okulu’nun genişleyen ve çeşitlenen çerçevesi öne çıkmıştır. Bu durum ise, 

güvenlik kavramının içeriğinin bir taraftan ne kadar farklı açılardan ele alınabildiğini, 

diğer  taraftan  da  sistemsel  ve  tarihsel  konjonktüre  paralel  yönde  şekillenebildiğini 

ortaya koymaktadır.   

 

 

KAYNAKÇA 



Arı, Tayyar (2006). Uluslararası İlişkiler Teorileri, Alfa Yayınevi, İstanbul. 

Baylis, John (2008). “Uluslararası İlişkilerde Güvenlik Kavramı”, Uluslararası 

İlişkiler Dergisi,  Cilt 5, Sayı 18. 

Booth,  Ken  (2007).  Theory  of  World  Security,  Cambridge  University  Press, 

UK. 

Brauch,  Hans  Günter  (2008).  “Güvenliğin  Yeniden  Kavramsallaştırılması: 



Barış,  Güvenlik,  Kalkınma  ve  Çevre  Kavramsal  Dörtlüsü”,  Uluslararası  İlişkiler 

Dergisi, Cilt.5, No:18. 

Brown, Chris ve Ainley, Kirsten (2007). Uluslararası İlişkileri Anlamak, Yayın 

Odası, İstanbul. 

                                                 

380


 Ole Waever, “Aberystwyth, Paris, Copenhagen..”,  s. 8. 

381


 Matt McDonald, a.g.e., s. 69-70. 

382


 Barry Buzan, People, States and .., s. 190. 

383


 Baylis, a.g.e. s. 77. 

384


 Ibid. 


TU RA N-SAM  *  YI L:  201 2  * C İ LT: 4 *  SAYI : 1 4 * İ LKBA HA R ,  2012  

TURAN STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ DERGİSİ  

www .tura nsa m.o rg  

 

 



208 

Buzan,  Barry  (1991).  People,  States  and  Fear:  An  Agenda  for  International 

Security  Studies  in  the  Post-Cold  War  Era,  Harvester  Wheatshef,  2nd  Edition, 

London. 


Buzan Barry, Waever Ole, Wilde Jaap de (1998). Security A New Framework 

for Analysis, Lynne Rienner Publishers, London. 

Cebeci,  Münevver  (2007).  “Tehdit  Algılamasında  Yapısal  ve  Konjonktürel 

Nitelikler/İthal Tehditler”, Türkiye'ye Yönelik Dış Kaynaklı Tehditler Sempozyumu, 

Sempozyum Bildirileri, Harp Akademileri Komutanlığı,  İstanbul. 

McDonald,  Matt  (2008).  “Constructivism”,  Paul  Williams  (ed.),  Security 

Studies: An Introduction, Routledge, UK. 

Sheehan, Michael (1996). Balance of Power, Routledge, UK. 

Smith,  Thomas  W.  (1999).  History  and  International  Relations,  Routledge, 

UK. 


Terriff  Terry,  Croft  Stuart,  James  Lucy,  Morgan  Patrick  (1999).  Security 

Studies Today, Blackwell Publishers, UK. 

Waever,  Ole  (1995).  “Identity,  Integration  and  Security:  Solving  the 

Sovereignty Puzzle in E.U. Studies”, Journal of International Affairs, 48: 2. 

Weaver,  Ole  (2004).  “Aberystwyth,  Paris,  Copenhagen  New  ‘Schools’  in 

Security Theory and their Origins between Core and Periphery”,  Konferans Bildirisi, 

International Studies Association, Montreal. 

Wendt,  Alexander  (1992).  “Anarchy  is  What  States  Make  Of  It:  The  Social 

Construction Of Power Politics”, International Organization, 46: 2. 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

 

 



Yüklə 91,11 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə