75 Ezoterik Grupların Epistemolojisi Hasan Yücel Başdemir Doç. Dr



Yüklə 217,73 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix15.07.2018
ölçüsü217,73 Kb.
#56050
növüYazı


75 

Ezoterik Grupların Epistemolojisi

Hasan Yücel Başdemir

Doç. Dr. | Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi



Özet

İnsanların sınırları belirli, rasyonel ve açık bilgi edinme süreçleri vardır. Bütün epistemolojik 

görüşler bu süreçleri kabul eder. Ancak ezoterik gruplar, normal olmayan, kapalı ve tuhaf bir 

bilgi edinme süreci ortaya koyarlar. Bu makale, bu sürecin epistemik değeri ile ilgilidir. Ezoterik 

epistemoloji rasyonel temellere sahip değildir. Algı, bellek, akıl, içebakış, tanıklık gibi normal 

bilgi kaynakları yerine rüya ve güvenli olmayan tanıklıklara dayanır.

Anahtar Terimler: epistemoloji, ezoterizm, rüya, Gülenizm.

Epistemology of Esoteric Groups

Abstract

In knowledge acquisition, people possess various kinds of rational and open processes which 

have limitations. Epistemological approaches accept all of these processes. However, esoteric 

groups put off abnormal and strange processes of knowledge acquisition. This article relates 

to the epistemic value of these processes. Esoteric epistemology has no rational basis. It is 

based on dreams and unreliable testimonies instead of the normal resources such as percep-

tion, memory, reasoning, introspection.

Key Words: epistemology, esotericism, dream, Gülenism.

Ezoterik Grup Nedir?

“Ezoterik” sözcüğü gizli, kapalı, olağan dışı gibi anlamlara gelir. Sözcüğün 

bu  şekilde  kullanımı,  antik  çağa  kadar  geri  gider.  İskenderiyeli  Clemens 

(150-219),  metinlerinde  (Protrepticus, Paedagogus ve Stromata)  bu  sözcüğü 

Aristoteles’in takipçilerini sınıflamak için kullanır: Onların bir kısmı gizem-

lidir  ve  düşüncelerini  mitlerin  ve  efsanelerin  içine  yerleştirirler;  diğer  bir 

kısmı ise gizemden kaçınır.1 

Sözcük ilk olarak, miladî ikinci yüzyılda Antik öğretilerin, özellikle de pi-

sagorculuğun etkisi altında kalan Hıristiyan öğretisi için kullanılmaya baş-

1  György E. Szonyi (2006), “Esotericism”, Dictionary of Gnosis and Western Esotericism, editör: Wouter J. Hanegraaff,  

Leiden: Brill NV, s. 336.

* Bu makale hakem denetiminden geçmiştir.




76  |  Hasan Yücel Başdemir

landı ve zaman içinde bazı insanların, başkalarına açık olmayacak şekilde özel 

bilgi edinme süreçlerine sahip olduklarını ifade eden bir terim haline geldi.

Ezoterizm, genellikle dinler içindeki gizli ve derin boyutları olan grupla-

rın ibadet ve faaliyet şeklini ifade etmek için kullanılır. Bazı yazarlar ise onun 

anlamını  dinle  irtibatlandırmazlar;  dinî  olmayan  yapılar  içinde  de  ezoterik 

unsurların  bulunabileceğini  ifade  ederler.  Gizli  güçler  atfedilen  bir  liderin 

kurtarıcı  kişiliğine  yapılan  dinsel  olmayan  vurgu  da  ezoterik  olarak  kabul 

edilir.  Marjinal  seküler  ideolojilerdeki  lider  kültü,  bunun  tipik  örneklerin-

dendir.


Ezoterizmin  kavramsallaşmasını  belirli  tarihsel  dönemlerle  açıklamak 

mümkündür.  Pisagor  (M.Ö.  570-495),  gizli  bir  dinsel  topluluk  olmaları  ne-

deniyle ezoterik olarak nitelenebilecek ilk büyük tarikatın kurucusudur. Bir 

matematikçi olan Pisagor, matematiği gizemli öğretilerle birleştirir. Evrenin 

sayısal bir düzen üzerine kurulu olduğunu ve sayıları tanımanın, bu gizemi 

çözmeye imkân sağlayacağını ileri sürer. Bu nedenle pisagorcular, kendile-

rine  matematikçiler  adını  verirler;  tarikata  yeni  girenlere  ise  akuzmatiklar 

(dinleyiciler) denilir. Pisagorcular, Milattan sonra beşinci yüzyıla kadar bü-

yük, etkili ve gizli bir dinsel ve siyasî akım olarak varlıklarını sürdürmüşler-

dir. 


Ezoterizmin  ikinci  dönemini  miladî  takvimin  başlangıcı  ile  tarihlendir-

mek mümkündür. Bu dönemde pisagorculuğun yanında maniheizm, İskende-

riye paganizmi, Pers ve Hint mistisizmleri gibi birçok ezoterik öğretinin var 

olduğunu biliyoruz. Milatla birlikte bu ezoterik hareketler, kurumsal dinlerle 

mücadeleye girişmeye başlamışlardır. Bu dinlerin ilki Yahudilikti. 

Milattan önce iki binlere kadar dayandırılan Yahudilik, milada kadar ken-

di içine kapalı, sınırlı ritüelleri olan nispeten tek düze bir topluluk diniydi. 

Roma İmparatorluğu döneminde ticaretin de etkisiyle dışarı açılmaya başla-

yan bu din, zaten kendi içindeki Kabala kültüründe var olan ezoterik unsur-

lara, dışarıdan gelen yenilerinin de eklenmesiyle ezoterik bir istilaya maruz 

kaldı. Miladın ilk yıllarında Yahudilerin büyük kısmı, kurumsal dinî yapıdan/

mezheplerden koparak ezoterik grupların etkisi altına girdiler ve Yahudi ol-

mayanlara verilen “Gentile” sıfatı, bunlar için de kullanılmaya başlandı: Gen-

tile Yahudiler. 

İskenderiyeli Philon, bu ezoterik istilayı engellemek için rasyonel ilahi-

yatı (teoloji) Yahudiliğe uyguladı ve standardize edilmiş bir Yahudi inancı ve 

teolojisi ortaya koydu. Ruh-beden ayrımına dayalı bu teolojinin amacı, ezote-

rizmin kişisel ve keyfî inanç yorumlarını belirli bir yöntemle otantik kutsal 




Ezoterik Grupların Epistemolojisi  | 

77 

metne bağlamak ve bu şekilde geleneksel Yahudi inancını sınırları belirli öğ-

retilerle pekiştirerek dış etkilerden korumaktı.

2

 



Philon’un yöntemi, daha çok Hıristiyanların işine yarayacaktı, çünkü bu 

yüzyılın ezoterik dünyası, en çok da kurumsal bir yapısı olmayan Hıristiyan 

inancı için büyük bir senkretizasyon tehdidi oluşturuyordu. Tertullianus, Jus-

tin  Martyr,  Irenaeus,  Sabellius,  Arius,  Athenasius,  Clemens,  Origenes,  Au-

gustine  gibi  yüzlerce  ilk  dönem  Kilise  Babası  ve  din  adamı  Hıristiyanlığı 

ezoterik etkilerden korumak için büyük mücadeleler verdiler; bir kısmı Antik 

teolojiye, bir kısmı da kutsal metinlere dayanarak. Ancak pisagorculuk ve İs-

kenderiye paganizmi o kadar güçlüydü ki Hıristiyanlık bunlara direnmekte 

zorlandı ve nihayetinde Hıristiyanlık, ezoterik pagan inançlarının bir koalis-

yonu haline gelecek şekilde birinci ve ikinci yüzyılın neredeyse tüm ezoterik 

inançlarını kendi içine aldı.

Bu mücadele, exoterik ve ezoterik ifadeleriyle ya da pistis ve gnosis ifa-

deleriyle sembolleşmişti. Exoterik dış, ezoterik iç anlamına geliyordu. Pistis 

inanç, gnosis bilgi anlamına geliyordu. Dinî teolojilerin inancı, rasyonel tas-

dike dayandırmasına karşı ezoteriklerin bilgisi, mest olma (ecstacy) ve coş-

kuya (enthusiasm) dayanıyordu. Hıristiyanlık, bu gnostik yapıdan ve ezoterik 

unsurlardan arınma mücadelesini bin yıldan daha fazla bir süre devam ettir-

di, ta ki Thomas Aquinas’ın (1225-1274) ölümüne kadar.

Daha sınırlı olsa bile aynı süreç, tehditkâr bir şekilde İslam tarihinde de 

yaşandı. Miladî dokuzuncu yüzyıldan itibaren İslam, ezoteriklerin yöneldiği 

din haline gelmeye başladı. Önce Mutezile, sonra Eşarî kelamcıları; daha son-

ra  Kindi’nin  geleneğini  sürdüren  başta  Farabi  (872-950)  ve  İbn  Sina  (980-

1037)  olmak  üzere  Müslüman  filozoflar,  İslam  itikadını  ezoretik  unsurlara 

karşı korumak için büyük çaba sarf ettiler. Ancak onbirinci yüzyılın sonlarına 

doğru Müslüman dünyaya en büyük tahribatı veren en güçlü ezoterik saldırı, 

Hasan Sabbah (1050-1124) ve taraftarlarından geldi. 

Müslüman dünyaya doğudan Moğol istilalarının, batıdan Haçlı seferleri-

nin en yoğun olduğu bir dönemde Gazali’nin Talimiyye adını verdiği bu Şiî-

İsmailî grup, iki büyük imparatorluğu (Abbasiler ve Büyük Selçuklular) bu 

saldırılara karşı direnemez hale getirdi. Talimiyye, Hint ve Pers gnostizminin 

unsurlarını İslam inancına sokmaya çalışan, iki imparatorluğun saraylarına 

sızmış, gizli bir dinî ve siyasî örgüttü. Gazali (1058-1111), Nizamülmülk’ün 

desteği ile kelamcıların ve filozofların mücadelelerini daha keskin bir şekilde 

2  Wouter J. Hanegraaff (2012), Esotericism and the Academy: Rejected Knowledge in Western Culture, Cambridge: 

Cambridge University Press, ss. 46-51.



78  |  Hasan Yücel Başdemir

sürdürdü, ama bu, on ikinci yüzyıl ezoterizminin, Müslüman dünyaya verdiği 

siyasî zararı ortadan kaldırmadı.

Ezoterizmin  ikinci  aşamasını,  kurumsal  dinlerin  korunma  stratejilerini 

esas alan Gazali ve Thomas Aquinas’la bitirmek mümkündür. Ancak on üç ve 

on dördüncü yüzyıldan itibaren Avrupa’da Rönesans’la birlikte yeni bir ezote-

rik eğilim ortaya çıktı. Daha sonra Antoine Faivre’nin Batı ezoterizmi

3

 adını 



vereceği bu akım, Tanrı’nın mesajı ve gizemli doğa kombinasyonu ile Hıris-

tiyanlığı seküler bir ezoterizme doğru yöneltmeye başladı. Maister Eckhart 

(1260-1328),  Francesco  Petrarca  (1304-1374),  Pico  della  Mirandola  (1463-

1494), Paracelsus (1493-1541), Faustos Socinus (1539-1604) ve daha birçok 

Rönesans düşünürü bilimsel olanı mistik olanla birleştiren bir din ve dünya 

görüşü ortaya çıkardı.

4

Günümüz dünyasında ezoterizm, milenyum veya yeniçağ tarikatları adıy-



la anılırlar. 1990’ların sonlarında özellikle Birleşik Devletler’deki kendi kili-

selerinde toplu intihar saldırılarıyla adlarını duyuran bu tarikatlar, ülke si-

yasetleri üzerindeki etkileri nedeniyle fundamentalizm başlığı altında siyasî 

ideolojiler arasında anılagelmiş ve ders kitaplarında bölüm haline gelmiştir.

5

Ezoterizmi,  ona  benzeyen  diğer  şeylerden  ayırmak  kolay  değildir.  Bun-



ların başında mistisizm gelir; doğaüstücülük, gnostizm, paganizm, büyü ve 

astroloji  de  ezoterizmle  benzerlikler  taşır.  Çoğu  zaman  bunların  birbiriyle 

ilişkileri olduğu düşünülür. Genel olarak bakıldığında aralarında benzerlikler 

görülse de her birinin ifade ettiği anlam farklıdır. Ancak ezoterizm, bu anlam-

ların tamamını, hatta onların karşıtı olan düşünceleri de içine almaya çalışan 

daha karmaşık ve eklektik bir tutum ve zihniyeti ifade eder.

Mistisizm, akılcılığın karşısında yer alır. Paganizm dinin karşısında yer 

alır. Büyü bilimin karşısında yer alır. Astroloji ise astronominin karşısında 

yer  alır.    Mistisizm,  aklın  analitik  ve  sözel  şekilde  çalışmasına  karşı  için-

de bulunduğumuz çevrenin kişisel ve bütüncül deneyimini esas alır. Evre-

nin gerçekliği, görünen yüzüne bakarak anlaşılmaz, aksine onu anlamak için 

görünmeyen yüzünü keşfetmek gerekir. Gerçeklik gizlidir ve kişilerin geliş-

tirdikleri bir yetenekle keşfedilebilir. Bu herkesin sahip olduğu bir yetenek 

değildir. Ayrıca evren parçalara ayrılarak anlaşılamaz, sadece bütüncül olarak 

anlaşılabilir. Sözler ve kavramlar bu bütünlüğü hatalı şekilde belirli yönle-

riyle tasvir edebilir. Oysa onu sözlerle değil, kişisel deneyimle anlayabiliriz. 

3  Antoine Faivre (1994), Access to Western Esotericism, New York: State University of New York.

4  Wouter 2012, s. 52. Wouter J. Hanegraaff (1996), New Age Religion and Western Culture: Esoterisicism in the Mirror 



of Secular Thought, Leiden, New York: Brill, s. 322.

5  Andrew Heywood (2016), Siyasi İdeolojiler, Ankara: Adres Yayınları.




Ezoterik Grupların Epistemolojisi  | 

79 

Akılcılık, evreni kavramlarla anlamaya çalışırken mistisizm, bunu reddeder 

ve kendisini akılcılığın yerine koyar.

Bu özellikler, ezoterizmde de vardır ancak o, aynı zamanda akılcılığa da 

dayandığını iddia ederek karşıt tutum ve yönetmeleri kendi içinde barındırma 

özelliğine sahiptir. Pisagorcuların ileri matematik bilgisi ile gizemciliği yan 

yana getirmiş olmaları bunun tipik örneğidir. 

Büyü konusunda da aynı şey geçerlidir. Büyü, kendini bilimin yerine ko-

yar. Bilim nedenleri göstermeye ve olaylara herkesin anlayacağı şekilde açık-

lamalar getirmeye çalışırken büyü, ya nedenleri açıklamaktan kaçınır ya da 

bilimin herkese açık olan nedenleri yerine erişilebilir olmayan açıklamalara 

dayanır. Oysa ezoterizm, bilime büyüsel unsurlar katarak birbirine zıt bu ya-

pıları bir araya getirir. Bu da onüçüncü yüzyıldan itibaren gelişen Batı ezote-

rizminin tipik özelliğidir.

Bu  makale  açısından  bu  ayrımları  uzun  uzadıya  ortaya  koymaya  gerek 

yoktur. Akıl, bilim ve din iddialarını mantıksal kurallara, realiteye ve makul 

açıklamalara  dayandırma  çabasından  ortaya  çıkar.  Bunda  ne  kadar  başarılı 

oldukları veya gizemli unsurların onların içindeki varlığının sorgulaması da 

yine akılcılığın sınırları içinde yürütülür. Oysa mistisizm, büyü ve paganizm 

mantığın kurallarıyla uyuşma endişesi taşımaz; realiteyi varlığın görünme-

yen yüzünde ararken bu dünyayı yadırgama eğiliminde olur.

Bu  karşıtlıklar  arasındaki  farklar  belirgin  ve  açıktır.  Mistisizm,  akılcılık 

iddiasında bulunmaz. Büyü bilimin yaptıklarını küçümser ve onu anlamsız 

görür. Bunların tersi de doğrudur. Ezoterizm ise çok daha karmaşık bir yapıya 

sahiptir. Öncelikle o bir şeyin karşıtı değildir, çünkü bütün karşıtlıkları içine 

alma özelliğine sahiptir. Ezoterizmde akıl ve mistisizm biraraya gelir; büyü 

ve bilim aynı yerdedir. Ezoterizm, bunların her birini biraraya toplayan daha 

karmaşık bir sistemdir; mistisizmin kişisel dinsel deneyimine hırs, zevk ve 

coşkuyu katarak onu aşar. Paganizmin tabu ve totemini kurumsal dinle bir-

leştirir. Büyüsel olanı bilimle süsler. Harflerin ve sayıların gizemli anlamla-

rını kâinata hükmetme idealiyle birleştirerek astrolojiyi aşar. Velhasıl karşıt 

olan her şeyi kendi içine alan sentetik bir gizemli ideoloji oluşturur.

Ezoterizmin Özellikleri

Bu  makalenin  ilgilendiği  konu,  daha  ziyade  ezoteriklerin  bilginin  sınırı  ve 

kaynağı ile ilgili yaklaşımlarıdır. Onlar, normal olmayan, kapalı ve tuhaf bir 

bilgi edinme süreci ortaya koyarlar. Bu makale bu sürecin epistemik değeri 

ile ilgilidir. Ancak bu amacın ortaya çıkması için ezoterizmin bazı temel özel-



80  |  Hasan Yücel Başdemir

liklerine yer vermek anlamlı olacaktır. 

Ezoterizmin  en  önemli  özelliklerinden  biri,  bağımsız  özgün  bir  hareket 

olarak ortaya çıkmamasıdır; onlar özellikle dinî inançlar veya güçlü toplum-

sal hareketler içinde kendilerini konumlandırırlar. Bu şekilde itibar devşirir-

ler. Özellikle dinlerin rasyonel teolojilerden meşruiyet elde etmeye çalışırlar. 

Dinlerde doğa-üstü unsurlar vardır. Teoloji/ilahiyat, onları rasyonelleştirme 

ve sınırlandırma işlevi görür. Ezoterik inanç grupları, kendi özel bilgi edin-

me süreçlerini bunlara benzeterek meşruiyetlerini saygı duyulan yapılara da-

yandırmaya  çalışırlar.  Örneğin,  peygamberler  yaratıcıyla  konuşur.  Bu,  dini 

düşüncede özel ve sınırlı bir deneyim olarak kabul edilirken dinin içindeki 

ezoterik gruplar, peygamberin özelliklerini karizmatik liderlerine de atfeder-

ler.  Dinin  kurucusunun  bütün  otoritesi,  bu  lidere  transfer  edilir.  Grup  ön-

deri, kararlarının kendisine ait olmadığını ve rüyasında peygamberden veya 

Tanrı’dan bir emir aldığını söyler. Bu durumun inandırıcılığı, kurumsal bir 

dinin içinde konumlanmakla kolaylaşır.

Dinî inanca eklemlenen ezoterik gruplar, peygamberlerin rolünü grup li-

derine atfederler. Bu şekilde özel bilgi edinme araçlarına sahip, karizmatik 

bir lider kültü yaratılır. Lidere atfedilen bu kutsallığın, farklı şekillerde ge-

rekçelendirildiği görülür. Grup lideri, rüyasında peygamberi veya Allah’ı gö-

rür. Bu rüyalarda kesin dinsel emirler olduğu düşünülür. Diğer bir gerekçe-

lendirme de peygamberin ya da Tanrı’nın grup liderinin bedeninde yeniden 

ete ve kemiğe büründüğü iddiasıdır. Batı ezoterizminde buna enkarnasyon 

(incarnation) denirken doğu ezoterizminde “hulûl” adı verilir. İsmailiyye’de 

Tanrı’nın Ali’ye, Ali’nin de 7 imama hulûl ettiğine inanılır. İsa’nın Tanrılığı 

meselesi de Pisagorik enkarnasyonun Hıristiyanlık üzerindeki etkisinin tipik 

göstergesidir.

Liderden  başlayarak  grubun  diğer  üyeleri  arasında  hiyerarşik  bir  ilişki 

vardır. Örneğin Pisagorcular, üstte bulunanlara matematikçiler adını verir-

ken alttakilere öğrenciler adını verirlerdi. Grubun sırlarına vakıf olma, güve-

nilir olma gibi ölçütlerle örgütteki bazı kişiler, liderlerine daha yakındır ve 

daha fazla söz hakkına sahiptir. Çünkü ezoterik gruplar, asıl amaçlarını top-

lumdan ve otoritelerden saklarlar. Güvendikleri fedaileri, gizli ve kritik devlet 

görevlerine getirirler. Sabbahiler, hem Abbasi hem de Selçuklu saraylarında-

ki en kritik görevlere kendi adamlarını yerleştirmeyi başarmışlardı. Bunlar, 

sır olarak saklanması gerektiği gibi diğer insanların dinsel bilgilere yönelik 

tepkilerini bertaraf etmek için gizlilik esastır. 

Gizlilik ve olduğundan farklı görünme (takiyye), bu grupların toplumdan 

izole olmasını gerektirir. Grup üyelerinin birbirleriyle ilişkileri daha samimi 



Ezoterik Grupların Epistemolojisi  | 

81 

ve güven esasına dayanır. Hatta bu güven aile fertlerine olandan daha yük-

sektir. Gruba sadakat, aileye sadakatten önce gelir. Bu sadakatin ve gizliliği 

korumanın altında üstün bir amaç için kendini feda etme anlayışı vardır. Bu 

üstün amacın kabulü de bir kötülüğün yok edilmesi motivasyonuna dayandı-

rılır. Bu nedenle ezoterik gruplar, dünyayı ve insanları iyi-kötü veya hak-batıl 

düalizmi ile değerlendirirler. Ya iyi ya da kötüsünüzdür. Dikkat çekici olan bu 

düalizm değildir, aksine bu iyilik ya da kötülüğün, grubun ölçütlerine göre 

belirlenmesidir. Destek verenler iyi, vermeyenler kötüdür. 

Bu gruplar, kendilerini çok önemli görürler ve bütün tarihin kendi etraf-

larında döndüğüne inanırlar. Diğer bütün insanlar, onlara göre ya kötü ya da 

cahildir. Kurtuluş, öğretinin kabul edilmesiyle, hiyerarşiye bağlı kalmakla ve 

tam itaatle mümkündür. Bu itaat, motivasyonunu bu kötü dünyayı değiştirme 

inancından alır. Bütün ezoterik gruplarda dünyanın belli bir zaman diliminde 

iyi olduğu, gelecekte iyi olacağı veya “iyi” insanlar tarafından yönetileceği 

inancı  vardır.  Bu  nedenle  dönemlere  ayrılmış  bir  tarih  anlayışı  savunulur, 

hatta bu dönemler, dünyanın başlangıcından önceki ve kıyametten sonraki 

dönemleri de içine alır. Ezoterik tarih anlayışı, tarihe yön veren gizemli tarih-

sel olaylarla dönemlere ayrılır. Deccal, büyük savaş (armagedon, melhame-i 

kubra), Mesih ve Mehdi gibi karakter ve olaylar, bu dönemlerin geçiş aşama-

ları olarak verilir. Sürekli önceden tarihler verilir, ancak bu tarihlerde söyle-

nen şeyler gerçekleşmediğinde Tanrı’nın vaadini ertelediği ve ondan vazge-

çildiği ileri sürülür ki buna da beda anlayışı denilmektedir. 17-25 Aralık 2013 

tarihinde yolsuzluğu perde yaparak yargı yoluyla seçilmiş meşru hükümeti 

etkisiz hale getirmek için girişilen darbeden sonra Gülenist örgüt, mensup-

larına sürekli olarak umut vermek için bedayı kullanmıştır. Yani örgütün ba-

şarısının  arkasında  ilahî  bir  güç  vardır  ve  gücün  yenilme  ihtimali  yoktur. 

Bugün eğer başarısız olmuşsak çok yakın gelecekte ilahî vaadin bir sonucu 

olarak başarılı olacağız. Şu anki durum başarısızlık değil başarıya giden yol-

daki bir aşamadır. Allah vaadini ertelemiştir. Beda, umudu diri tutmak için 

ezoterik grupların tamamında yer almaktadır.

Ezoterik grupların bilgi süreçleri ile ilgili bakışlarında da belirgin şekilde 

sıra dışı ve gizemli unsurlara yer verilir. Ancak bu unsurları çözümlemeden 

önce epistemoloji disiplininde bilgi edinme süreçlerine nasıl bakıldığı konu-

suna değineceğim.

Epistemoloji Nedir?

Felsefî  düşüncede  üç  önemli  araştırma  alanı  vardır:  Varlık,  bilgi  ve  değer. 

Epistemoloji,  bilginin  elde  edilme  süreçlerini  ele  alan  felsefîi  disiplindir. 




82  |  Hasan Yücel Başdemir

Onu en iyi tanımlamanın yolu, bilgi hakkındaki bilgidir. Bilgilerimizi nasıl 

elde ederiz? Doğruluk nedir, nasıl elde edilir? Ezoterik gruplar, epistemoloji-

de ortaya koyulan süreçlerin dışında bilgi edinme mekanizmalarını kullanır-

lar. Ancak bu mekanizmanın güvenilir olup olmadığı konusunu tartışmazlar. 

Onların güvensiz olduğu, rasyonel temellere değil duygusal motivasyonlara 

sahip olduğu görülmektedir. Bu nedenle ezoterik epistemolojinin yetersizli-

ğini göstermek için klasik epistemolojinin genel işleyişi konusunu kısaca tas-

vir etmekle başlayabiliriz. Buna başlamadan önce bu iki yaklaşım arasındaki 

farklılığın sınır ve kaynak sorununa dayandığını söylemek gerekir.

İnsan bilgisinin sınırları ve kaynağı sorunu, bilgi kuramının temel tartış-

malarını oluşturur. Neleri bilebiliriz? Nasıl bilebiliriz? Sınır ve kaynak soru-

nu bu iki soru etrafında döner. 

Sınır Sorunu

Kolayca bilebileceğimiz şeyler olduğu gibi asla bilmemiz mümkün olmayan 

şeyler  vardır.  Bazı  şeyleri  bilmesek  de,  bilinmesi  zor  olsa  da  öğrenmemiz 

imkânsız değildir. Bilgi, bilinenler ve bilinmeyenler arasında imkân ve zorluk 

seviyesine göre sıralanmış geniş bir alanın sorunudur. 

Şu  anda  gündüz  olduğunu  kolaylıkla  biliyorum.  Bugün  Halep’teki  hava 

saldırılarında  kaç  masum  insanın  öldüğünü  bu  kadar  kolay  bilemiyorum, 

ama  bilmek  istersem,  bu  imkânsız  değildir.  Tam  sayıya  ulaşamayabilirim 

ama  yaklaşık  bir  rakam,  ölenlerin  sayısı  hakkında  bilgim  olduğunu  söyle-

mem için yeterli olabilir. Yine de tam sayıyı söyleyebilmek imkânsız değildir. 

Fakat evrendeki galaksiler hakkındaki bilgilerimiz oldukça sınırlı. Dünya gibi 

canlıların  yaşadığı  başka  bir  evrenin  olup  olmadığını  bilmiyoruz.  Şu  anda 

bunu bilmemiz, imkânsız görünüyor, ama bunun hiçbir zaman bilenemeye-

ceğini de söyleyemeyiz.

Sınır sorununun bu kısımlarıyla ilgili anlaşmazlıklar gerçek olmaktan zi-

yade sözseldir; yani sözel anlaşmazlıklar, gerçek sorunların önüne geçer. Çün-

kü bu türden bilgilerin sınırı, insanın duyusal ve zihinsel erişimine açık olup 

olmamalarına göre belirlenir. Bilimsel gelişmeler, güvenli duyusal mesafeler 

(mikroskop ve teleskoplar gibi mercekli aletlerle casus kulaklıklar da dâhil), 

güvenli akıl yürütme süreçleri, mantık kurallarına uygunluk ve geçmişe ait 

tutulmuş güvenli kayıtlar vs. bilginin sınırlarını belirler.

Bilginin sınırları ile ilgili asıl anlaşmazlıklar, duyusal olanı, yani bu dün-

yayı aşanlarla ilgilidir. Bu evrenin görünmeyen bir yüzü var mıdır? Zihinsel 

ve duygusal dünyamızı dışa dönük algılarımızla bilemesek bile içebakış (int-



Ezoterik Grupların Epistemolojisi  | 

83 

rospection) ve muhakeme (reflection) vs. gibi içe dönük algılarımız yoluyla 

bilebiliriz. Ancak bu dünyayı içinde barındıran veya buranın devamı olan bir 

metafizik  dünyanın  bilgisi  konusunda  bu  kadar  emin  konuşamayız.  Çünkü 

bu  dünyaya  ait  bilgilerimizi  oluştururken  kullandığımız  araçlar,  metafizik 

dünya ile ilgili bilgiler edinmek için yetersiz kalmaktadır.

Bizim (Kartezyen şüpheciliğin iddiaları bir tarafa bırakılırsa) sağduyuya 

(genel algıya) bağlı olarak bu evrenin varlığından ve algıladığımız şeylerin 

genel olarak algıladığımız gibi olduğundan şüphemiz yoktur. Çünkü içinde 

yaşadığımız bu evren, bizim bilişsel süreçlerimize açıktır. Ancak öte-dünya 

için aynı şeyi söylemek bu kadar kolay değildir. Öte-dünyada yaşamadığımız 

için oraya ait deneyimlere sahip değiliz. Bu nedenle öte-dünyanın bizim bi-

lişsel süreçlerimize ne kadar açık olduğu konusunda uzlaşmamız mümkün 

değildir. Bazıları bunun bize tamamen açık olduğunu, bazıları kısmen açık 

olduğunu, bazıları da açık olmadığını söyler. 

Bilgi sınırımızın metafizik alana kadar geliş olduğunu ileri sürenleri iki 

grupta ele almak mümkündür. 

Birinci gruptakiler, doğruluğu apaçık olan 

bazı tümel yargılardan dedüksiyon yöntemi ile öte-dünyaya dair yargılar elde 

edebileceğimizi ileri sürerler. Örneğin, “var olan her şey bir nedene dayanır”, 

“bir şeyin varlığının nedeni kendisi olamaz”, “nedenler sonsuz şekilde geri gi-

demez” gibi tümel yargılar, “bu evrenin de bir nedeni vardır”, “bu evren kendi 

dışında  bir  nedene  dayanır”  türünden  mantıksal  sonuçlar  doğurur.

6

  Bunun 


yanında  aksiyomlar,  saçmaya  indirgeme,

7

  yeter-sebep  ilkesi



8

  gibi  metafizi-

ğin imkânını rasyonel süreçlere ve mantık kurallarına dayanarak ortaya koy-

maya çalışanların olağan, objektif, tutarlı, kapsamlı ve erişilebilir 



ölçütlere 

dayanma endişesi vardır. 

İkinci  gruptakiler ise mantıksal ve rasyonel ölçüt peşinde değillerdir. 

Burada akıl yürütme süreçlerine herkesin erişimi yoktur. Belirli bir grup in-

san, kendine özgü yöntemlerle öte-dünyaya dair bilgiler sunar. Duygusal ve 

dinsel deneyim, mistifikasyon, ilham, sezgi gibi rasyonel sebep zinciri dışın-

daki yollarla metafizik bilgilere erişildiği ileri sürülür. 

İlkine akılcı (ilmî, burhanî, demonstrative) gelenek, ikincisine ise mistik 

veya irfanî gelenek adı verilir. Akılcı gelenek, rasyonel ölçütlere dayanmaya 

çalışır. Bu ölçütler, üç tür soruya cevap verecek şekilde kurgulanır: (1) Bir öte-

6  Aristoteles,  metafizik  bilginin  doğruluğundan  şüphe  edemeyeceğimiz  tümel  yargılara  dayandırmak  ister.  Bkz. 

Aristoteles, Metafizik, çeviren: Ahmet Arslan, Ankara: Sosyal Yayınlar.

7  Kindi,  zamanın  bir  başlangıcı  olduğunu  ispatlamak  için  bu  yöntemi  kullanır.  Bkz.  Kindi  (2014),  “Sonluluğa  Dair 

Aksiyomların İzahı”, Felsefe Metinleri, editör: Mahmut Kaya, s. 17.

8  Leibniz metafiziğin imkânını bu ilkeye dayandırır. Bkz. Leibniz, Monadoloji.



84  |  Hasan Yücel Başdemir

dünyanın  (metafizik)  varlığı  ispatlanabilir  mi?  (2)  Öte-dünyada  olan  biteni 

bilebilir  miyiz?  (3)  Öte-dünya  ile  ilgili  bilgi  elde  etmek  için  hangi  araçlar 

güvenlidir? Mistik gelenek ise kişisel deneyimlere dayanır. Bu deneyimler, 

rasyonel sebep zinciri ile açıklanmak yerine sadece tecrübe edilmiş olmaları 

nedeniyle bilgi kaynağı olarak görülür. 

Bu  türden  deneyimlerle  kastedilenin  ne  olduğunu  anlamanın  en  kolay 

yolu, rüyalardır. Mistik gelenekte rüyalar, bilgi kaynağı olarak kabul edilir. 

Rüyanın bir bilgi kaynağı olup olamayacağı felsefî bir sorun olmakla birlikte 

mistik geleneğin daha belirgin özelliği, rüyayı rasyonel açıklama süreçleri-

nin önüne koymuş olmasıdır. Bu açıdan mistik gelenek, akılla olan ilişkisine 

bağlı olarak kabul edilebilir olandan aşırı olana kadar birçok versiyona sa-

hiptir. En aşırı şekilleri, gnostizm ve ezoterizm olarak isimlendirilir.

9

 İslam 



düşüncesinde bu aşırı yaklaşımlara batinilik adı verilir.

Bilginin  sınırı  sorununun,  burada  anlatılandan  daha  karmaşık  boyutları 

vardır. Sınır meselesi sadece fizikten metafiziğe geçişle ilgili değildir, aynı 

zamanda bir bilgiyi nasıl elde ettiğinizle de ilgilidir. Güvenli araçlarla elde 

edilmemiş fiziksel bilgilerin, doğruluk bakımında metafizik bilgilerden daha 

sağlam  olduğunu  iddia  etmek  anlamsızdır.  Bu  durum,  bizi  epistemolojinin 

ikinci bir önemli sorun alanına götürür: Hangi kaynaklarla elde ettiğimiz bil-

giler doğru olabilir? 

Bilginin Kaynağı

Geleneksel epistemolojide bilginin kaynaklarıyla ilgili sıralama algı, akıl, ta-

nıklık, bellek, içebakış ve muhakeme şeklindedir.

10

 Sezgi, tanışıklıkla belleğin 



birlikte çalışması sonucu meydana gelen durumun adıdır. Epistemologların, 

bu araçların bilgi üzerindeki etkisi ve güvenilirlik dereceleri konusunda uz-

laştıkları söylenemez, ancak bunların bilgilerimizin kaynakları olduğu konu-

sunda geniş mutabakat vardır. Farklılıklar daha ziyade ayrıntıda ve bunların 

bilginin oluşumu üzerindeki etkilerindedir.

İnsanoğlu  dünyaya  geldiği  andan  itibaren  çevresiyle  zihinsel  ilişkiye 

girer. Bu ilişkinin her anında sayısız deneyime sahip olur. Duyu algıları dışarı 

açıktır ve her an yeni veriler toplar. Akıl sürekli onların mahiyetini sorgular. 

Kitaplar okuyarak ve başkalarının anlattıklarını dinleyerek başkalarının sahip 

olduğu bilgi deneyimlere tanık oluruz. Her birini bellekte gelecekte, belirsiz 

9  Szonyi 2006, s. 336-7.

10  Robert Audi (2002), “The Sources of Knowledge”, The Oxford Handbook of Epistemology, edit.: Paul Moser, Oxford: 

Oxford Handbook of Epistemolgy, s. 72. 



Ezoterik Grupların Epistemolojisi  | 

85 

bir zaman dilimi içinde kullanmak için saklarız ve bellek sürekli olarak de-

poladığı verileri hatırlama yoluyla ve uyarıcılar sayesinde bize tekrar sunar. 

Kendimize ait iç deneyimlerimiz ve algılamalarımız da vardır. Karın ağrımızı 

algılarız, duygularımızın ne yönde olduğunu da algılarız. Dışa dönük algıla-

rımız olduğu gibi içimize bakan algılarımız da vardır. Buna içebakış deriz. 

Bazen düşüncelerimizi gözden geçiririz, zihnimizi muhakemeye tâbi tutarız.

Tüm  bu  süreçler  bizde,  yaşadığımız  hayata  ve  dünyaya  dair  üst  üste 

yığılmış ve bellekte saklanan yargı, sorgulamalar oluşturur. Bunlar, doğru-

dan bilgi değildir ama bilgilerimizin ilk kaynaklarıdır ve bellekte şüphe, zan, 

inanç gibi basit tasdikler şeklinde bulunabilir. Bunlar, bilgilerimizin verile-

ridir ama bilgi değillerdir. Bu verileri bizim gerçeklikle karşı karşıya gelerek 

verdiğimiz düşünülür. İçebakışta ve muhakemede de durumun bu şekilde ol-

duğu düşünülür ancak bunlara zihinsel gerçeklik denilir. 

Bu ilk yargılarımız, bilgi değildir, çünkü biz biliyoruz ki her inandığımız 

veya tasdik ettiğimiz şey doğru değildir. Tasdiklerimizin doğru olduğunun 

peşine  düşmeye  başladığımızda,  inançlarımızı  gerçekliğe  bağlamayı  başar-

dığımızda bunu başarma seviyemize göre kesinlik kazanan bilgilere ulaşmış 

oluyoruz. Oturduğum yerde dışarıda yağmur yağdığını andıran sesler duyu-

yorum.  Bu  sesler,  beni  bir  yargı  ile  yüz  yüze  getirmiş  ve  sonuçta  dışarıda 

yağmur yağdığına dair bende bir yargı oluşturur. Dışarıda yağmur yağıyor 

yargısının, bilgiye dönüşmesi için dışarıdaki yağmurla ilişkilendirilmesi ge-

rekir. Bu ilişkiyi başka bir algı kurar. Yağmur tanelerini görmemle ve onlara 

dokunmamla inancım ve gerçek arasında bir ilişki kurmuş olurum. 

Basitleştirilmiş olan bu hikâyenin çok daha karmaşık olduğunu anlamak 

zor olmasa gerekir. Çünkü bu örnekte algıları olgularla ve gerçeklikle ilişki-

lendirmek çok zor değildir, ama bunda bile bizi yanıltması mümkün olan çok 

fazla etken vardır. Zihin bu türden basit bir bilgide bile kendisini yanıltacak 

etkenleri elemeye çalışır. Diğer taraftan geçmişe ait yargılarımızın hiçbirini 

gerçekliğe bu şekilde bağlayamayız. Roma veya Osmanlı diye imparatorluk-

ların olduğuna dair duyumlarımızı, gerçekliğe başka şekilde bağlamamız ge-

rekiyor. Elimizde güvenilir tanıklıklardan başka hiçbir şey yoktur. Dünyanın 

yuvarlak olduğu şeklindeki bilgiye erişme süreçlerimiz de bundan çok farklı 

değildir.  Buralarda  yargıları  olgularla  ilişkilendirmek,  yağmur  örneğindeki 

kadar kolay değildir. Ama biz yine Osmanlı’yı, Roma’yı ve dünyanın yuvar-

lak olduğunu biliriz. Çünkü onları bilmek için p olgusu ile p yargısı arasında 

nedensel ilişki kurmamızı sağlayan araçlara sahibiz. Roma ile ilgili kaynak-

lar güvenli tutulmuş ve birçok kaynaktan gelmiştir. Kalıntılar da anlatılarla 

uyuşuyor, vs. 



86  |  Hasan Yücel Başdemir

Ezoterik gruplar, bu bilgi edinme süreçlerini kullandıklarını iddia ederler 

ancak p olgusu ile p yargısı arasında kurdukları ilişki, sıradan ve anlaşılabilir 

değildir. Çoğu zaman nedensellik ilişkisini yok sayarlar. Grup liderinin dene-

yimleri (tanışıklıkları) güvenilir bulunur ve onun tanıklığı ile gelen her bilgi 

doğru kabul edilir. Yine liderin ve hiyerarşidekilerin rüyaları, en önemli bilgi 

kaynaklarıdır. 

Diğer  taraftan  ezoterik  gruplar,  içinde  yer  aldıkları  toplumun  veya  dinî 

cemaatin doğru ve güvenli saydığı sağduyusal araçlara sembolik yorumlar ve 

metaforik anlamlar katarak ezoterik bilgiler üretirler. Bu bilgiler, genellikle 

de grubun tasarladığı dünya görüşüne göre dizayn edilmiş oluyor. Aslında 

sınır  ve  ölçütleri  belli  olmadığı  için  kabul  edilmesi  zor  olan  bu  yorum  ve 

bilgilerin kabul görmesinin altında epistemik olmayan bazı unsurlar vardır.

1-  Karizmatik  kişilikten  gelen  bilgi:  Tek  kişinin  tanıklığı  ile  önemli  bir 

bilgi verilmesi

2- Grup içinde sürekli tekrarlama: Bir bilginin, yakın zaman dilimleri için-

de bütün grup üyelerine farklı yollarla defalarca anlatılması

3- Özel terminoloji oluşturma: Bu anlatılanların kolayca kabul edilmesini 

mümkün kılacak şekilde önceden kabul ettirilmiş olan bir terminolojiye 

eklenerek anlaşılması

Bu özelliklerin benzerleri dinî bilgide de vardır. Ezoterik gruplar bu ben-

zerlikten yararlanırlar. Oysa dinî inançların yapmaya çalıştığı şey, aynı de-

ğildir;  dinin  temeline  kişisel  deneyimlere  bağlı  olmayan  rasyonel  ölçütler 

koymaya çalışırlar. Kişisel deneyimi vahiyle sınırlandırarak ölçütlerin keyfi-

liğini ortadan kaldırmayı garanti altına almaya çalışırlar. Örneğin İbn Rüşd 

akıl  ve  vahyin  aynı  hakikatleri  söylediğini  ve  bunlar  arasında  bir  çelişme 

olamayacağını; şayet bir çelişki bulunuyorsa bunun bizim kutsal mesajı ye-

terince anlamadığımızdan kaynaklandığını savunur. Hıristiyan ve Müslüman 

kelamcıların yapmaya çalıştığı şey bundan farklı değildir. Yakın zamanlarda 

bu tür yaklaşımların en önemli temsilcileri Alvin Plantinga (1932-), William 

P. Alston (1921-2009), Nicholas Wolterstorff (1932-) ve Kelly James Clark gibi 

düşünürlerdir. Onlar reforme edilmiş epistemoloji dedikleri bir anlayışla dinî 

inançtan gelen bilgileri genel epistemoloji geleneği içinde meşru ve makul 

bir yere yerleştirmeye çalışırlar.

11

 Bu çabanın sorunları olabilir, ancak inan-



cı rasyonel sürelere bağlama ve genel epistemoloji içinde dinî bilgiyi keyfî 

ölçütlerden koruma çabası nedeniyle dinî epistemoloji, ezoterik epistemolo-

jiden tamamen ayrılır. 

11  D. Z. Phillips (1988), Faith after Foundationalism, London: New York: Routledge, s. 24.




Ezoterik Grupların Epistemolojisi  | 

87 

Ezoterik gruplar, normal epistemik süreçlere dâhil olmazlar, bu grupların 

kendilerine ait özel bir bilgi edinme süreçleri vardır. Bu süreçler, dinlerden 

çok farklıdır. Çünkü onlar, mistik ve gizemli yolları sıradanlaştırarak kabul 

edilmesi imkânsız şeyleri, meşru gösterirler. Dinlerin aksine ezoterik grup-

lar, vahyin yerine yeni bir kutsal var etmeye çalışırlar ya da kendi kutsalla-

rını, vahyin otoritesinden yararlanmak için ona bağlama yollarını denerler. 

Bunu da yine kurumsal dinlerin epistemik yöntemlerinde yer almayan usul-

lerle yapmaya çalışırlar. Ölen kişilerle konuşmak, liderin ve grup üyelerinin 

sürekli öte dünyadan bilgiler taşıması dinsel epistemolojilerin hoş gördüğü 

bir yöntem değildir. 

Gülenizmin Ezoterik Epistemolojisi

Ezoterik grupların ortaya çıkış nedenleri çok çeşitli olabilir. Siyasî baskıların 

bunda önemli bir payı olabileceği gibi ihtiraslı bir kişinin yıllar süren ısrarlı 

çalışmaları, kendi başına ikna edicilik ortaya çıkarabilir. Bunun etkisinde ka-

lan insanlar, epistemik süreçlerin güvenilirliğini sorgulamaktan vazgeçebi-

lirler. Güç de bu sorgulamayı bırakmayı sağlayan etkenlerden biridir. 

Siyasî baskı ile kişisel hırsın biraraya gelmesi, Türkiye’de ezoterik bir ye-

niçağ tarikatinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Dinî yaşantı üzerindeki bas-

kı,  Gülenistlerin  kendini  gizleme,  yalan  söyleme,  dinî  hükümleri  örgütün 

beklentilerine göre dönüştürme (Gülen’in kurumlara zekât verilebilir fetvası 

gibi), komitacılık yapma, bağışlanan kurbanları kesmeme, devlet kademeleri-

ne hile yoluyla yerleşme gibi aslında açıkça herkesin gözü önünde olan olay-

ların tasvip edilmemesine rağmen anlayışla karşılanmasına yol açtı. Ezoterik 

gruplar en çok da bu baskıların meyana getirdiği travmaları istismar etmiş-

lerdir. 


Gülenist hareket, 28 Şubat sürecinden zaferle çıkmıştır. Baskı, dindar in-

sanları toplumda etkisiz hale getirip mağdur ederken ezoterik yollar seçmiş 

olan Gülenist hareket, geliştirdiği özel korunma ve gelişme stratejileri ile sü-

recin tek kazananı olmuş, hatta 28 Şubatla birlikte daha güçlü bir uluslararası 

aktöre  dönüşmüştür.  Gülenistlere  gizliliği,  meşru  hayat  tarzları  üzerindeki 

baskılar öğretmiştir. Türkiye’deki bürokratik vesayet ile kamunun şeffaf ve 

etkin çalışamaması gibi önemli iki eksikliğin biraraya gelmesi, demokratik 

değerlerin  ve  dolayısıyla  temel  özgürlüklerin  gelişmesini  engellemiş,

12

  bu 


da dinî gruplar üzerindeki sivil denetimin engellenmesine yol açmış, baskı 

12  Buğra Kalkan (2016), “The Role of the Economic Rents in the Political Transformation of Turkey after the 1980s”, 



Eurasian Journal of Social Sciences, 4(3), 2016, s. 1-13.


88  |  Hasan Yücel Başdemir

ezoterizmi birçok açıdan olduğu gibi epistemolojik açıdan da mazur göster-

miştir.

Güç, merhamet gibi epistemik olmayan unsurların, bilgi olmayanı bilgi 



gibi  gösterme;  teknik  ifadeyle  gerekçelendirici  etkileri  vardır.  Ezoterik  ge-

rekçelendirme diyebileceğimiz bu anlayış, geçerliliğini bizzat örgütün güçlü 

şekildeki varlığından almıştır. Gülenist hareket hiyerarşik yapılanması, özel 

kendini koruma stratejisi ve gerçekçi olmayan üstün bir amacı olan ezoterik 

bir örgüte dönüşmüştür. Deccal, Mesih ve Mehdi gibi kurumsal dinler içinde 

kendine  her  zaman  yer  bulabilmiş  ama  baskılanmış  olan  ezoterik  unsurla-

rın tamamı, Gülenist harekette vardır. Bunların yanında Gülenistler, ezoterik 

grupların bilgi süreçlerini de sürekli kullanmışlardır. 

Gülenizm,  bir  rüya  hareketidir.  Örgütün  bütün  bilgi  kaynağı,  Fethul-

lah  Gülen’in  gördüğü  rüyalardır.  Fethullah  Gülen,  sürekli  rüya  görüyor, 

örgüt mensuplarına talimatlarını rüyasında gördüğü peygamberin dilinden 

aktarıyor, zaman zaman Allah’la görüşüyor, ahir zamanda gelecek olan Mehdi 

ya da Mesih olduğunu ileri sürüyor; bunu temellendirmek için birtakım işa-

retler inşa ediyor. Örneğin Gülen, doğum tarihini çevresindeki insanlara 10 

ve  11  Kasım  1938  olarak  veriyor  ve  bunu  (Atatürk’ü  kastederek)  Deccal’in 

ölüm tarihi ve Mesih’in geliş tarihi olarak imalı bir şekilde ifade ediyor. Bu, 

açık bir ezoretik gerekçelendirme biçimidir.

Bu rüyalarda Gülen’in dinsel pozisyonu ya peygambere eşit ya da ondan 

üstündür. Örneğin meşhur gazete aboneliği rüyalarında Gülen, sürekli otu-

rur ama peygamber ayaktadır. Bu rüyalarda peygamberin, sürekli Zaman ga-

zetesi ve Sızıntı dergisi aboneliği meseleleriyle ilgilendiği görülür. Kurban 

bayramına  yakın  zamanda  da  kurban  derisiyle.  Aslında  çok  saçma  olan  bu 

kurguları kabul edilebilir kılan şey, grup üyelerinin aynı şeyleri defalarca tek-

rar etmesi, bu rüyaların Cuma sohbetlerinde bütün Türkiye’de aynı saatte an-

latılıyor olması, karizmatik bir liderden gelmesi, din ve eğitim vurgusu gibi 

gerekçeleyicilerdir.  Bir  grup  tarafından  tekrarlamanın,  ikna  edici  bir  yönü 

vardır. Ezoterik gerekçelendirme, bu yönteme başvurur.

Ancak  bunlar,  insanın  sıradan  bilgi  edinme  süreçlerine  uygun  değildir. 

Bilgide  tanıklık  bir  bilgi  kaynağıdır.  Örneğin  bizler  dünyanın  yuvarlak  ol-

duğunu tanıklıkla biliriz. Ancak bir kişinin sürekli rüyalarda dinsel mesajlar 

görmesi ve bu rüyaların tamamen gerçeklik olarak kabul edilmesi, bu tanık-

lıkları  epistemolojik  açıdan  geçersiz  yapar.  Çünkü  epistemik  kaynaklardan 

gelen verileri kontrol eden zihin süreçleri vardır. Bunlardan en önemlisi, akla 

uygunluktur. Bununla kastedilen birçok unsur olsa da en önemlisi, inançla 

olgu arasında illiyete dayalı bir ilişki kurulmuş olmasıdır ki bu koşul, rüyala-



Ezoterik Grupların Epistemolojisi  | 

89 

ra uygulanabilir değildir. Ayrıca hiçbir kaynağın akıl ilkeleriyle çelişmemesi 

gerekir. Oysa Gülen’in, doğumundan önceki olaylara şahitlik ettiğini anlatan 

vaazları  vardır.  Ayrıca  şehir  girişlerine  yapılan  kapıların  büyülüğü  olduğu 

ve altından geçenlerin bu büyünün etkisinde kaldığı türünden iddialar, örgüt 

içinde yaygındır ve rasyonel temelleri yoktur. 

Ezoretikler  bazen  neden-sonuç  bağlantısının  kurulduğunu  ileri  sürmek-

tedirler ama bu bağlantı şekli, normal, objektif, sağduyusal değildir, özel bir 

yöntemle yapılmaktadır. Bu nedenle bu tür gerekçelendirmeler, sahip olduk-

ları kendilerine özgü ve sembolik özellikler bakımından epistemik, deonto-

lojik,  duygusal  ya  da  ahlâkî  gerekçelendirmeler  arasında  yer  almazlar.  Bu 

nedenle bunlara ezoterik gerekçelendirme denilebilir ve bunun, sosyal gerek-

çelendirme diye bilinen yöntemin ölçütlerine göre değerlendirilmesi gerekir 

ki bu ölçütlere uygun olmadığı açıktır, çünkü sosyal gerekçelendirmeler, as-

gari epistemik gerekçelendirme koşullarını şart koşarlar.

Rasyonellik, mantık kurallarına uygunluk ve illiyete dayanmanın yanı sıra 

bilginin izlenebilir süreçlere dayanması, herkese açık ve erişilebilir olması 

gerekir. Ezoterik gruplar, bunu yapıyormuş görünmek için bilimsel verilere 

çok önem verdiklerini göstermek isterler; bilimin otoritesiyle epistemik ye-

tersizliği  gidermeye  çalışırlar,  ancak  kullandıkları  daha  çok  sahte  bilimdir. 

Ezoterik iddialarla bilimsel veriler birbirine yaklaştırılarak sunulur. 

Yine ezoterik hareketler, dinlerin içinde daha kolay yaşama ve meşruiyet 

kazanma imkânı bulurlar; metafizik kaygılara rasyonel ve illiyete dayalı ce-

vaplar üreten teolojinin/ilahiyatın meşruiyetini ve entellektüel gücünü kul-

lanarak ezoterik iddialarına yer açarlar. 

Ezoterik  epistemoloji  rasyonel  temellere  sahip  değildir.  İnsanın  normal 

bilgi edinme süreçleri dışındaki deneyimlerine değer verilebilir ancak bun-

ların asgari epistemik süreçlerle çelişmemesi gerekir. Bu, ezoterizmi mistik 

olandan ayıran en önemli ölçüttür. 

Kaynakça


Aristoteles, Metafizik, çeviren: Ahmet Arslan, Ankara: Sosyal Yayınları.

Audi,  Robert  (2002),  “The  Sources  of  Knowledge”,  The Oxford Handbook of Epistemology

edit.: Paul Moser, Oxford: Oxford Handbook of Epistemolgy. 

Faivre, Antoine (1994), Access to Western Esotericism, New York: State University of New 

York.

Hanegraaff,  Wouter  J.  (1996),  New Age Religion and Western Culture: Esoterisicism in the 



Mirror of Secular Thought, Leiden, New York: Brill.


90  |  Hasan Yücel Başdemir

Hanegraaff, Wouter J. (2012), Esotericism and the Academy: Rejected Knowledge in Western 



Culture, Cambridge: Cambridge University Press.

Heywood, Andrew (2016), Siyasi İdeolojiler, Ankara: Adres Yayınları.

Kalkan, Buğra (2016), “The Role of the Economic Rents in the Political Transformation of Tur-

key after the 1980s”,  Eurasian Journal of Social Sciences, 4(3), 2016, s. 1-13.

Kindi (2014), “Sonluluğa Dair Aksiyomların İzahı”, Felsefe Metinleri, editör: Mahmut Kaya. 

Phillips, D. Z. (1988), Faith after Foundationalism, London: New York: Routledge.

Szonyi György E. (2006), “Esotericism”, Dictionary of Gnosis and Western Esotericism, editör: 



Hanegraaff Wouter J.,  Leiden: Brill NV.

Document Outline

  • Künye
  • Editörden
  • 15 Temmuz Direnişi ve Türkiye Demokrasisi
  • Çoğulculuk Problemi ve FETÖ: Olsoncu Bir Analiz
  • Ezoterik Grupların Epistemolojisi
  • Cemaatten Terör Örgütüne Gülen Hareketinin Anatomisi
  • 15 Temmuz ve Sonrası Üstüne
  • Askerin Sivil Denetiminde İspanya’nın Yolundan Gitmek
  • Genelkurmay Başkanının Türk Silahlı Kuvvetlerinin Komutanı Olarak Hukuki Konumu
  • Darbe Günlerinde Ekonomik Görünüm: 15 Temmuz 2016 ile 12 Eylül 1980 Karşılaştırması
  • Hamza Al ile Röportaj: Mustafa Ali Aykol
  • Kitap Değerlendirmesi: Hukuk ve Ekonomi
  • Liberal Düşünce Dergisi'ne yazı gönderme şartları

Yüklə 217,73 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə