A1140013897 2ilhannadir pdf



Yüklə 161,15 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix12.10.2018
ölçüsü161,15 Kb.
#73561


Turkish Studies - 

International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

 

Volume 6/1 Winter 2011, p. 473-481, TURKEY 

 

 

 

 

Ö K SÜ Z  Ö Ğ ÜT  ÜV EY   K AR DEŞ   M İ ?  

B i r   E t i m o l o j i   D e n e m e s i  

Nadir İLHAN

*

 

ÖZET 

Türkçede yeni morfolojik unsurlar meydana gelirken, bu unsurlar, önce bir yardımcı 

kelime olma süreci yaşamakta, daha  sonra da ekleşmektedirler. Üzerinde durulan yapılardan 

öğüt ve üvey yapılarında da ög isminden sonra gelen yapılar bu süreçle ortaya çıkmış şekiller 

olmalıdır. 

Öksüz, öğüt ve üvey kelimeleri aynı seslere dayalı farklı kelime köklerinden 

türetilmedikleri gibi, başka kelime köklerindeki seslerin değişmesiyle tarihî dönemlerde ortaya 

çıkan veya benzeşen üvey kardeşler değildir. 

Farklı köklere bağlı olarak türetilmiş gibi görünen öksüz, öğüt ve  üvey  kelimeleri ög 

kelimesine eklenen kelime ve eklerle meydana çıkmış; kaynaşmalar ve kökte meydana gelen 

ses değişimleri sonucunda farklı şekillere bürünmüş ortak köke sahip, aynı ögden doğmuş ‘öz’ 

kardeş kelimelerdir. 



Anahtar Kelimeler: Etimoloji, ög, öksüz, öğüt, üvey. 

 

ARE ORPHAN ADVISE STEP- SİSTER? 



An Etymological Experimentation 

 

ABSTRACT 

While new morphological elements are formed in Turkish, they first undergo a process 

of being auxiliary words and then they become affixes. In the structures of öğüt and üvey 

which are dealt with, the structures following the noun ög must be the ones formed through this 

process.  

The words öksüz, öğüt and üvey are not derived from the different word roots based on 

the same phonemes and they are not step-sisters sprang or resemble each other through the 

phonem changes in other word roots in historical periods.  

The words öksüz, öğüt and üvey which seem to be derived based on different roots are 

formed through the words and affixes added to the word ög. They are ‘true’ sister words born 

of the same mother sharing the common root transformed into different forms at the result of 

the mixtures and the phoneme changes in the root. 



Keywords: Etymology, ög (mother), orphan, advice, step. 

 

Giriş 

Diller kendilerine mahsus kuralları olan anlaşma sistemleridir. Bu sistemler kendi kuralları 

çerçevesinde bir takım değişmeler ve gelişmeler göstermektedir. Bu kurallar çerçevesinde aynı 

kökene bağlı olan bazı kelimeler, dilin tarihî gelişim süreci içerisinde, farklı lehçe ve şivelerde bir 

takım ses ayrılıklarıyla, bazı ses türemeleri, düşmeleri ve değişimleriyle varlığını devam 

                                                 

*

  Doç. Dr., F. Ü. İnsani ve Sosyal Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü -  ELAZIĞ 



nilhan1@firat.edu.tr, nadirilhan@hotmail.com 


474                                                                                                                Nadir İLHAN 

 

Turkish Studies

 

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic 

Volume 6/1 Winter 2011 

ettirmektedirler. Örneğin Eski Türkçe döneminde kelmek  şeklinde kullanılan kelime Türkiye 

Türkçesinde  gelmek  olarak kullanılırken, Azerbaycan Türkçesinde gälmäk, Başkurt Türkçesinde 

kiliv, Kazak Türkçesinde kelüv, Kırgız Türkçesinde kelǖ, Özbek Türkçesinde kelmàķ, Tatar 

Türkçesinde  kilü  (Ercilasun 1992, 264-265) gibi farklı şekillerde günümüz lehçelerinde 

kullanılmaktadır. 

Dünyada kullanılan diğer sondan eklemeli diller gibi Türkçede de kelime köküne yapım 

ekleri eklenmek suretiyle yeni kelimeler türetilmekte veya kelimeler arası ilişki köke ya da 

gövdeye eklenen çekim ekleriyle sağlanmaktadır. 

Kök sabit olmak kaydıyla yapım ekiyle türetilen yeni kelime gövdelerinin anlam 

bakımından kesinlikle kelime kökü ile ilişkili olması gerekmektedir. Göz kelime kökünden 

türetilecek bütün kelimeler göz nesnesinin işlev ve yapısıyla alakalı olacaktır. Göz+lük+çü+lük, 

göz+le-m+le-, göz-et+men+lik, göz-le-m-le-t-en vb. Sev- fiil kökünden türetilen bütün yeni isim 

veya fiil gövdeleri de sevmek eylemiyle ilgilidir.   Sev-gi-li, sev-iş-, sev-in-ç, sev-in-ç-li, sev-ecen, 

vb. 


Aynı seslere dayalı farklı kelime kökleri Türkçemizde kullanılmaktadır. “Bu türden olan 

kelimelere dilciler eş adlı (homonim) diyorlar yani telaffuzu aynı olup da başka mânâya gelen ayrı 

kelimeler.” (Tekin, 2001, 2-3.) Örneğin yüz kelimesi isim olarak sayı (100), surat, çehre ve fiil 

kökü olarak suda yüzmek, hayvanın derisini çıkarmak gibi farklı anlamlarla kullanılmaktadır. Gül, 

at, kap, sağ, yol, barış, savaş, kat vb. gibi kelime kökleri de isim ve fiil kökü olarak kullanılıyor.  

Aynı seslere dayalı olmakla birlikte farklı görev ve yapılarda kullanılan kelimeler gibi bazı 

ekler de aynı seslerle oluşturulmalarına rağmen farklı görev ve yapılarda kullanılmaktadır. Böyle 

eklerden biri de –A- ekidir. Ek: “yar-a (fiilden isim yapım eki); yaş-a- (isimden fiil yapım eki); gel-



e-y-im (istek eki); sabah-a kadar oturdu, ev-e  gittiler (yönelme hali eki); düş-e  yazdı (bağlayıcı 

ünlü)” (İlhan, 2001, 177-182.) kullanımlarıyla görülmektedir. 

Bir diğer ek de –t-dir. –t- yapım eki de Türkçenin Ekleri adlı eserde, “-t (ıt, ut; -it, -üt) ˜ 

eki, ad veya eylem kök ya da gövdesinden ad kurar. Ağıt, binit, boyut, eşit, geçit, öğüt, yaşıt, yazıt 

vb.” (Hatiboğlu, 1981, 146) gibi farklı isim ve fiil kökleriyle örneklenmektedir. Besim Atalay da bu 

ekle ilgili olarak şu bilgileri vermektedir: “-üt” bu ek, fiil ve isme gelerek bir takım anlamlar 



bildirir. Bu ekle türetilen diğer kelimeler öcüt (öç-üt) sürüt (sürü-t) örgüt (örgü-t), gülüt (gül-üt), 

öğüt, önüt, örüt, düşüt, ölüt (Atalay, 1941, 278-279) 

Türkçede eş adlı (homonim) olarak kullanılan kelimelerden biri de ög kelime köküdür. 

Kelime ‘anne; akıl, anlayış’ isim kökleri yanında ‘öğmek, meth etmek’ fiil kökü şeklinde 

Türkçenin tarihî metinleriyle çağdaş lehçelerinde kullanılmaktadır. Kelimenin tarihî metinlerdeki 

anlamı eserlerin dizin-sözlüklerinde aşağıdaki gibi gösterilmiştir. Eski Türk Yazıtları adlı eserde 

“ög . anne” (Orkun, 1987, 826); Eski Türkçenin Grameri’nde “ög (br.) ana, üveyana; ög (br.) akıl” 

(Gabain, 1988, 289); kelime Kutadgu Bilig’de “ög: akıl, anlayış, ög- : öğmek, medhetmek” (Arat, 

1979, 352-353); Dede Korkut hikayelerinde “ög- : övmek, medhetmek” kelime kökü yanında ögüt 

kelimesi de “övüt, nasihat, ders” anlamıyla dizinde yer almıştır. (Ergin, 1991, 241-242.); Divanü 

Lugat-it Türk’te “ög- : öğmek, sena etmek, ögey : üvey, ögüt : öğüt, vaaz, öksüz : öksüz; şaşkın” 

şeklinde kelime kök ve gövdeleriyle yer almış (Atalay, 1986,  451-455), Sözlerin Soyağacı’nda “ög 

: anne” (Nişanyan, 2002, 337.) kökü öksüz madde başında yer almıştır. 

Drevnetyurkskiy Slovar’da da ‘akıl, fikir, düşünce’ anlamına gelen ög kelimesi yanında; 

‘ana, anne’ anlamında ikinci bir ög kelimesinin de kullanıldığı Eski Türkçe metinlerden örneklerle 

gösterilmiştir. Ayrıca ög gibi bugün kullanımdan düşen ‘baba’ anlamındaki kañ kelimesi de ög ile 

birlikte ikileme olarak kullanılmaktadır. “ÖG II anaanne: ögüm ötin alajïn annemin nasihatini 

alayım (ThS II

90

).   ◊ ög qaŋ ikil. anne ve babaanababa: … qaju kiši ög qaŋ köŋlin bartsar ol 




Ö k s ü z   Ö ğ ü t   Ü v e y   K a r d e ş   M i ?

                                                                                         

475 


 

Turkish Studies 

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic 

Volume 6/1 Winter 2011 

tïnlïγ  tamuluγ bolur oγul qïźqa sanmaź her kim  anne babasının gönlünü kırarsa,  o kişi 

cehennemlik oluyor ve [ooğul [veyakız sayılmaz (KP 11

5

); …” (Nadalyaev vd. 1969, 378) 

Öksüz 

Anne olan ‘ög’den türetilmiş kelimelerden biri öksüzdür. Öksüz kelimesi günümüzde 

annesi olmayan anlamıyla kullanılmaktadır. Türk Dil Kurumu’nun Güncel Türkçe Sözlük’ünde 

Anası veya hem anası hem babası ölmüş olan (çocuk): "Nihayet iki saat uzakta bir köyde öksüz bir 

kız bulundu."-  Ö. Seyfettin. … 2.  (mecaz) Kimsesiz.” şeklinde açıklanıp örneklendirilmiştir. 

Sözlükte bu köke bağlı türetilen “Öksüz, öksüz kalmak, öksüz sevindiren, öksüz doyuran, öksüzler 



anası, öksüzler babası” (TDK Güncel Türkçe Sözlük) gibi yapılarda öksüz kelimesi yer almıştır. 

Kelimenin yapısı ve kökü ile ilgili bir tartışma ve şüphe yoktur. Kelime ög ‘anne’+süz ‘annesiz, 

annesi ölmüş’ (ögsüz >öksüz) yapısına bağlı olarak yukarıdaki paragrafta yer alan kaynaklarda da 

geçmektedir.  

Öksüz kelimesinin ögsüz şekli Orhun Yazıtlarında sadece Kül Tigin Yazıtının kuzey 

cephesinde bir yerde bu günkü anlamıyla geçmektedir. “Kül tig(i)n : ögs(ü)z (a)kin : bin(i)p : tokuz 

(e)r(e)n : s(a)nçdı :” (Tekin, 1988, 22). Türkçenin bazı lehçelerinde kelime sonundaki –g’lerin –

k’ye dönüşmesine bağlı olarak değişmiş olabileceği gibi, yapı içerisindeki –g- sesi ek başındaki –s-

‘nin tesiriyle ünsüz benzeşmesine uğrayarak –k-‘ye dönüşmüş de olabilir. 

Caferoğlu’nun Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü’nde de bugünkü anlamıyla sadece bir 

metinden örneklenmiştir. “ögsüz : 1. öksüz, annesiz: Suv. 495, 4.” (Caferoğlu, 1968, 148) 

Clauson da kelimenin ög kelimesinden türetildiğini ve ilk anlamının annesiz oluğunu, 

ögsüz (ö:gsüz) Priv. N./A. fr. ö:g; ‘motherless’” (Clauson 1972, 116) sözleriyle ifade etmektedir. 

Ayrıca kelimenin Köktürk, Uygur Kıpçak ve Osmanlı dönemi metinlerinde de bugünkü manasıyla 

kullanıldığını örneklemektedir. 

Drevnetyurkskiy Slovar’da öksüz kelimesinin kullanımı bugünkü anlamına uygun olarak 

‘öksüz yetim’ şeklinde verilmiştir. Eserde kelime ve anlamı,  “ÖGSÜZ I öksüz,  yetim: toquz 

jẹgirmi jašïmγa ögsüz bolup on dokuz yaşında öksüz olup (Е 45

2

);”  (Nadalyaev vd. 1969, 381) 

şeklinde yer almış ancak kelimenin kökeni konusunda herhangi bir açıkla.9563 0a yapılmaimıştır.

 

Kelime, Eyüboğlu’nun etimoloji sözlüğünde “ÖKSÜZ, es. tr. ög (ana)den ög-süz / öksüz  



(anasız, anası olmayan, anası ölen).” (Eyüboğlu 1998, 527) açıkla.956(a)1(sıy)12(l)→3(a v)12(e)1(rilm)18(iş)10(ti)7(r. Ey)→üboğlunun 


476                                                                                                                Nadir İLHAN 

 

Turkish Studies

 

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic 

Volume 6/1 Winter 2011 

(Derleme Sözlüğü, 3326)’da yer almıştır. Ög kelimesinin aslı Türkçe kökenli (ö-g)

1

  olmasına, 



yapısının Türkçeye aykırı olmamasına (ö-g+süz) rağmen belki İslamiyetin kabulüyle ve Arapçanın 

tesiriyle ögsüz kelimesinin yerini “akılsız” almıştır. 

Bundan farklı olarak anne anlamına gelen ög ismi üzerine getirilen –süz isimden isim 

yapım ekiyle türetilen “annesiz, annesi ölmüş olan” ögsüz > öksüz yapısı en eski metinlerden 

günümüze kadar varlığını koruyabilmiştir. Ög kelime kökü –süz ekiyle birleşirken ekin başındaki –

s- ünsüzü dolayısıyla ög kelimesinin sonundaki –g de –k’ye dönüşmüştür. Yapısı ög+süz şeklinde 

ortaya çıkan ve asıl anlamı da ‘annesiz, annesi ölmüş olan’  olmasına karşın Güncel Türkçe 

Sözlük’te ‘Anası veya hem anası hem babası ölmüş olan (çocuk)’ şeklindeki açıklama, kelimenin 

halk arasında anlam genişlemesine uğradığını; babası ölmüş olan anlamındaki ‘yetim’i de 

kapsadığını göstermektedir. 

Benzeşen bu iki yapıdan birinin yok olup birinin varlığını devam ettirebilmesini -her ne 

kadar dilimizde aynı seslere dayalı farklı kelimeler varlıklarını devam ettirebiliyorlarsa da- belki 

dilin karmaşadan kaçma, kolay söyleyişi, yaygın kullanımı tercih etme gibi sebeplerle 

açıklayabiliriz. Bazen de ortaya çıkan farklı-aykırı şekilleri “nedensizlik ilkesi”yle de 

değerlendirebiliriz. Ana-anne, kanı-hani, kangı-hangi …vb. örneklerde olduğu gibi. 

Öğüt 

Bazı sözlük ve eserlerde farklı bir kökene bağlanmakla birlikte anne olan ögden 

türetildiğini düşündüğüm ikinci kelime de öğüttür. Güncel Türkçe sözlükte öğüt kelimesi

 

“isim Bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için söylenen söz, nasihat: "Böyle bir 

öğütte bulunacak olduktan sonra bu öğrencimizin okumasının anlamı kalmazdı."- M. C. Anday. 

"Bütün öğütlerine itaat ettiğim hâlde hiç bir şeye muvaffak olamıyorduk."-  A. Gündüz.” şekliyle 

yer alır. Öğüt kelimesi ve içinde geçtiği kelime grupları Türkçe Sözlükte “Öğüt, öğütlemek, 

öğütçü, öğüt vermek, öğütte bulunmak” (TDK sözlük 1133) olarak verilmiştir.  

Nadalyaev vd.’nin sözlüğünde yer almakla birlikte kökeni ve yapısı hakkında herhangi 

bir bilgi verilmeyen kelimelerden biri de öğüt’tür. Sözlükte öğüt kelimesinin anlamı, al- ve ver- 

fiilleriyle kullanımları şöyle yer almaktadır.  “ÖGÜT I öğüt,  nasihat: ögüţügä körä qïldï o  onun 

nasihatine göre davrandı (LOK 37

6

).   ◊ ögüt al- öğüt al-: oγlum ögüt alγïl ey oğlumöğüt al (MK 

440); öğüt ber- tavsiye et-, öğütle-, öğüt ver-, salık ver-: ögüt bẹrdi ħacib kör aj toldïqa Hacip 

Ay Toldıya öğüt verdi (QBH 29

16

).” (Nadalyaev vd. 1969, 382) 

Besim Atalay öğüt kelimesinin kökünü öğ-_ fiiline bağlamak suretiyle diğer dilcilerden 

ayrılmaktadır. Atalay, Türk Dilinde Ekler ve Kökler Üzerine Bir Deneme adlı eserinde yapıyı, 

ÖĞÜT : Nasihat. Kökü “Öğmek” fiilindendir (Anadolu.)”  (Atalay, 1941 278) şeklinde 

anlatmıştır. 

Sir Gerard Clauson, öğüt kelimesini ö- fiiline bağlamakta ancak –g- ve -üt eklerinin yapısı 

hakkında herhangi bir açıklama getirmemektedir. Clauson kelime için “ögüt ‘advise, counsel, 

admonition’; Dev. N. fr. ö:-  S.i.m.m.l.g., sometimes with initial ü-.” (Clauson 1972, 102) 

açıklamasını vermiştir. Clauson’un açıklamasında ögüt kelimesinin ö-  fiilinden türemiş bir isim 

olduğu ve Türk dilinin modern lehçelerinde yaygın olarak kullanıldığı söylenmektedir. 

Fiil ve isim ortak kökler (omoformlar) olan ög ‘düşünce’ ve ög- ‘ikna etmek, inandırmak, 

tavsiye etmek’ gibi şekillerin tarihi birer gerçeklik olduğunu ifade eden Sevortyan, öwüt ~ ögüt gibi 

kelimelerin eylem adı anlamındaki ög-  ~ ök- gibi fiillerine –(a)t ekinin getirilmesiyle 

oluşturulduğunu belirtmektedir. (Sevortyan 1974, 501) Ayrıca Sevortyan, Malov’un ö-‘den 

                                                 

1

  “Köktürk ve Uygur devrinde sık sık kullanılan ö- ‘düşünmek, planlamak, tasavvur etmek’ fiilinden –g ile bir 



isim yapılmış : ö-g.” Şinasi TEKİN, İştikakçının Köşesi, Simurg Yay., İstanbul 2001, s.212. 


Ö k s ü z   Ö ğ ü t   Ü v e y   K a r d e ş   M i ?

                                                                                         

477 


 

Turkish Studies 


478                                                                                                                Nadir İLHAN 

 

Turkish Studies

 

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic 

Volume 6/1 Winter 2011 

Böyle bir yapının ne zaman böyle bir değişimle ortaya çıktığını bilmemiz mümkün 

olmayabilir. Dilin “gizli anlaşmalar sistemi” olmasının sebebi pek çok kelimenin, yapının, dilin 

sisteminin ne zaman, nasıl ortaya çıktığının bilinmemesindendir. Öğüt kelimesi de belki 

bilinmeyen – metinlerle takip edilemeyen bir zamanda bu yapıya bürünmüş olmalıdır. 

Bugün Türkçede kullanılan birçok ek başlangıçta kelime olarak kullanılır iken daha sonraki 

dönemlerde ses olaylarına uğrayarak kaynaşmış, ekleşmiştir. İle → -lA, durur → -dUr, erki → -ki, 

yorı-r → -yor vb. gibi. Kelimelerin ekleşmesiyle ilgili olarak Ahmet Buran, “Türkçede yeni 



morfolojik unsurlar meydana gelirken, bu unsurlar, önce bir yardımcı kelime olma süreci yaşarlar, 

daha sonra da ekleşirler.” (Buran 1999, 208) dedikten sonra bu süreçten geçen kelimelerin, iki ayrı 

grup halinde, iki ayrı temel kelimenin ekleri durumuna geldiklerini ifade etmektedir. Bu görüş ög 

kelime kökü ve onunla birlikte kullanılırken sonra ekleşerek morfolojik unsur durumuna geldiğini 

düşündüğümüz yapılarla ilgili düşüncelerimize dayanak teşkil etmektedir. 

Ana / anne kelimesi ile ög kelimesi mana itibarıyla aynı olmakla birlikte kullanım 

açısından birbirinden ayrılmaktadır. Ög kelimesi daha çok geçmişe dayalı olarak oluşturulan ve 

kalıplaşan bazı kelime görinde 



Ö k s ü z   Ö ğ ü t   Ü v e y   K a r d e ş   M i ?

                                                                                         

479 


 

Turkish Studies 

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic 

Volume 6/1 Winter 2011 

modern dillerin çoğunda kullanıldığı belirtilmiştir. Clauson kelimenin kökeni ve yapısı hakkında 

herhangi bir açıklama yapmadığı gibi, anlam genişlemesine uğrayan bugünkü kullanımına uygun 

bir anlamlandırma ortaya koymuştur. 

Üvey kelimesi de bugünkü kullanım ve anlam genişlemesine paralel bir kullanımla 

Drevnetyurkskiy Slovar’da yer almıştır. “ÖGÄJ: ogäj aqa üvey ağabey (USp 78

8

); ögäj ata üvey 

baba (MK I 123); ögäj oγul üvey oğul (MK I 123); ögäj qïź üvey kız (MK I 123).” (Nadalyaev, vd. 

1969, 379)    Eserde kelimenin kökeni ve yapısı hakkında herhangi bir bilgi verilmemiştir. Ancak 

örneklerden ögey kelimesinin anlam genişlemesine uğrayarak Uygur döneminden beri bugünkü 

şekliyle kullanıldığı metinlerden anlaşılmaktadır. 

E. Viladimiroviç Sevortyan, ögey –  övey gibi biçimlerin Pokrovskaya ve Kononov 

tarafından ög ‘anne’ kelimesi ile mukayese edildiğini; ancak yapının kalan kısmı (-ey) açığa 

çıkmayınca bu seçeneğin ispatlanmamış olduğunu belirtmekte ve üvey-ögey kelimesinin kökenini 

ög ‘anne’ kelimesine bağlamamaktadır. Aksine, Sevortyan “Ögey kelimesi biçim ve anlam 

açısından ügei ile mukayese edildiğinde Moğolcadaki bu benzer biçimden gelmişe benziyor.” 

demek suretiyle kelimenin, Martti Rasänen ve onunla aynı görüşü paylaşan A. Joki gibi Moğolca 

ügei “yok, hayır” kelimesinden geldiği fikrini paylaşmaktadır. (Sevortyan 1974, 496) 

Sevan Nişanyan da kelimeyi “Üvey = ET ögey ana veya babası bir olmayan kardeş (xi) 

Ög ana Asıl anlamının “ana bir” olduğu düşünülebilir.”  (Nişanyan, 2002, 464.)  şeklinde 

anlamlandırmıştır. Ancak Nişanyan’ın bu anlamlandırması kelimenin bugünkü kullanımına uygun 

olarak ortaya konan bir anlamlandırma olmalıdır.  

Üvey kelimesi Gülensoy’un eserinde “yalnız yasaca akraba sayılan, öz olmayan = OT. 

Ögey (DLT: ögey ogul ‘üvey oğul’) < ög ‘anne’+ (e)y …” şeklindeki bir açıklamayla yer aldıktan 

sonra kelimenin tarihi ve çağdaş lehçelerdeki kullanımları da gösterilmiştir. (Gülensoy, 2007, 

1003). Gülensoy’un sözlüğünde de kelime ‘anne’ anlamındaki ög’e bağlanmakla birlikte +(e)y 

ekinin yapısı ve işlevi üzerinde durulmamıştır. 

Hasan Eren kelimenin Eski Türkçeden beri kullanıldığını, Orta Türkçe ve Eski Kıpçakçada 

da ögey biçiminin kullanıldığını belirttikten sonra, “Yaygın inanca göre, Eski Türkçe ög ‘ana’ 

kökünden türetilmiştir. Ancak –ey eki açıklanmamıştır.” (Eren, 1999, 429) demektedir. Eren’in 

Eski Türkçeden beri kullanıldığını belirttiği ögey kelimesi, Eski Türkçenin Orhun Yazıtlarında yer 

almadığı gibi, Caferoğlu’nun Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü’nde ög kelime kökü olmakla birlikte, 

ögey şekli yer almamış, metinlerden örneklenmemiştir. 

İsmet Zeki Eyüboğlu üvey kelimesini “ÜVEY, es. tr. ög  (ana)den  ög-ey / ögey… Ögey-

öğey-ügey-üğey-üvey… kök anlamı, ana ile ilgili olan, anaya değgin. Anlam genişlemesiyle, öz 

olmayan,  anası ya da babası ayrı olan.” (Eyüboğlu 1998, 704) şeklinde açıkladıktan sonra 

kelimenin bugünkü lehçelerde kullanımlarını da göstermiştir. Eyüboğlu yukarıdaki açıklamasıyla 

kelimenin ilk anlamı konusunda diğer araştırıcılardan ayrılmaktadır. Kelimenin anlam 

genişlemesiyle kazandığını belirttiği ‘öz olmayan’ anlamı da bugünkü kullanımın etkisiyle ortaya 

konulmuş olmalıdır. 

Yapı muhtemelen ög+ayrı > ( ögay / ögey > övey > üvey 

şeklindeki ses düşmeleri ve değişmeleriyle birlikte iki kelimenin kaynaşmasıyla ortaya çıkan bir 

şekil olabilir. –r ünsüzü ses özelliği dolayısıyla Türkçede en çok düşürülen seslerden biridir. 

Türkçede r ünsüzünün diğer bazı ünsüzlerle birlikte yazı dilinde ve ağızlarda düşürüldüğü 

görülmektedir. Ağızlarda geçici ünsüz düşmeleri yanında yazı dillerinde kalıcı olarak r ünsüzünün 

düşürülmüş örnekleri Türkçenin tarihi ve çağdaş lehçelerinin metinlerinden çokça 

örneklenebilmektedir. İlhan’ın “Akıcı Ünsüzler (l, r, y, n) de dilimizde en çok düşme eğilimi 

gösteren ünsüzlerdir. Bu düşmenin bazıları kalıcı niteliktedir, bir kısmına ise yalnızca konuşma 



480                                                                                                                Nadir İLHAN 

 

Turkish Studies

 

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic 

Volume 6/1 Winter 2011 

dilinde rastlanır.” (İlhan 2009, 52) dedikten sonra örneklediği aslan < arslan, bile < birlei-mek < 



er-mek,  ise < erser, gibi kelimelerdeki düşmeler ve –lar > -la, -yor > -yo … vb. gibi bir kısım 

eklerdeki düşmeler bazı lehçelerde ve çoğunlukla ağızlarda görülmektedir. Bu yapıda da böyle bir 

ses olayının gerçekleşmesi de muhtemeldir. 

Kelime Elazığ ağzında da ögey şekliyle kullanılmaktadır.  “ögey : (T.)  Üvey (HA.67) bu 

gadın öbir ögey  çocuhlarını evden govmiş. (KBAYA.176)” Derleme Sözlüğünde de üvey 

kelimesinin ağızlarda öğey, oğey, öğe, öve  (DS. 1977, 3315) şekilleriyle bölge ağızlarında farklı 

fonetik görüntüleriyle kullanıldığı örnekleriyle tespit edilmiştir. 

SONUÇ 

Buran’ın da dediği gibi, Türkçede yeni morfolojik unsurlar meydana gelirken, bu unsurlar, 

önce bir yardımcı kelime olma süreci yaşamakta, daha sonra da ekleşmektedirler. Yukarıda 

üzerinde durulan yapılardan öğüt ve üvey yapılarında da ög isminden sonra gelen yapılar bu süreçle 

ortaya çıkmış şekiller olmalıdır. 

Öksüz, öğüt ve üvey kelimeleri aynı seslere dayalı farklı kelime köklerinden 

türetilmedikleri gibi, başka kelime köklerindeki seslerin değişmesiyle tarihî dönemlerde ortaya 

çıkan veya benzeşen üvey kardeşler değildir. 



 

Farklı köklere bağlı olarak türetilmiş gibi görünen öksüz, öğüt ve  üvey  kelimeleri ög 

kelimesine eklenen kelime ve eklerle meydana çıkmış; kaynaşmalar ve kökte meydana gelen ses 

değişimleri sonucunda farklı şekillere bürünmüş ortak köke sahip, aynı ögden türemiş / doğmuş 

‘öz’ kardeş kelimelerdir. 

KAYNAKÇA 

AKSAN Doğan, Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim, Türk Dil Kurumu Yayınları Ankara 

1982. 

ARAT R.R, Kutadgu Bilig III İndeks, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayını İstanbul 1979. 



ATALAY Besim, Divanü Lûgat-it Türk Dizini “Endeks”,  Türk Dil Kurumu Yayınları Ankara 

1986. 


ATALAY Besim, Türk Dilinde Ekler  ve Kökler Üzerine Bir Deneme, Türk Dil Kurumu 

Yayınları, İstanbul 1941. 

BURAN Ahmet, “Türkçede Kelimelerin Ekleşmesi ve Eklerin Kökeni”,  3. Uluslar Arası Türk 

Dili Kurultayı (23–27 Eylül 1996) Bildirileri, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1996, 

s. 207-214. 

CAFEROĞLU Ahmet, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları Ankara 1968. 

CLAUSON Sir Gerard, An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, At 

The Clarendon Press, Oxford 1972. 



Ö k s ü z   Ö ğ ü t   Ü v e y   K a r d e ş   M i ?

                                                                                         

481 


 

Turkish Studies 

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic 

Volume 6/1 Winter 2011 

ERCİLASUN  A.Bican,  Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri  Sözlüğü I,  Kültür Bakanlığı Yayını, 

Ankara 1992. 

EREN Hasan, Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, 2. baskı Ankara 1999. 

ERGİN Prof.Dr. Muharrem, Dede Korkut Kitabı, Türk Dil Kurumu Yayınları Ankara 1991. 

EYÜBOĞLU İsmet Zeki, Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, Sosyal Yayınları, İstanbul 1998. 

GABAİN  A. Von, (çev. Mehmet Akalın), Eski Türkçenin Grameri Türk Dil Kurumu Yayınları 

Ankara 1988. 

GÜLENSOY Tuncer, Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin KÖKEN BİLGİSİ 

SÖZLÜĞÜ, Türk Dil Kurumu Yayınları Ankara 2007. 

HAMİLTON J. Russel, (çev. Vedat KÖKEN), Dunhuang Mağarasında Bulunmuş Buddhacılığa 



İlişkin Uygurca El Yazması İyi ve Kötü Prens Öyküsü,  Türk Dil Kurumu Yayınları 

Ankara 1988. 

HATİBOĞLU Prof.Dr. Vecihe, Türkçenin Ekleri, Türk Dil Kurumu Yayınları Ankara 1981. 

İLHAN Nadir, “Birleşik Fiil Kuruluşunda A-I-U Ünlüleri” Türk Dili S.596, Ağustos 2001. 

İLHAN Nadir, "Türk Dilinde Ünsüz Düşmesi, Nedenleri ve Türleri"ZfWT - Zeitschrift für die 

Welt der Türken / Journal of World of Turks, 

http://www.diewelt-dertuerken.de/

 

index.php/ZfWT, Vol.1, No. 2 (2009), s.43-55 



NADALYAEV D. M.,vd., Drevnetyurkskiy Slovar,  Akademiya Nauk CCCP İnstitüt 

Yazıkoznaniya, Leningradskoe Otdelenie, Leningrad 1969  

NİŞANYAN Sevan,  Sözlerin Soyağacı, Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü, Adam 

Yayınları, İstanbul 2002. 

ORHUN H. Namık, Eski Türk Yazıtları, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1987. 

SEVORTYAN  E. Viladimiroviç,  Etimologiçeskiy Slovar Tyurkskih Yazıkov I-IV, Moskova 

1974-1989. 

TDK, Derleme Sözlüğü IX L-R, Türk Dil Kurumu Basımevi, Ankara 1977. 

TDK, Güncel Türkçe Sözlük,  

http://www.tdk.gov.tr/tdksozluk/

  

TDK, Türkçe Sözlük 1-2, Türk Dil Kurumu Yayınları Ankara 1988. 



TEKİN Şinasi, İştikakçının Köşesi, Simurg Yay., İstanbul 2001. 

TEKİN Talat, Orhon Yazıtları, Türk Dil Kurumu Yayınlar Ankara 1988. 



Yüklə 161,15 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə