Allah yolunda cihad 1



Yüklə 227,59 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix19.10.2018
ölçüsü227,59 Kb.
#75120


 

ALLAH YOLUNDA CİHAD



1

 

İnsanların  dünyada  güven,  huzur  ve  barış  içinde  yaşayabilmeleri  için  üç  rehbere 

ihtiyaçları vardır: 

Akıl, ilâhî vahiy ve peygamber.

2

  

Yüce Allah, kutsal kitapları ve peygamberleri insanlara rehber olsun diye göndermiştir. 



Bu  rehberden  faydalanabilmek  için  aklın  kullanılması,  ilâhî  vahyin  ve  peygamberin  doğru 

anlaşılması gerekir. 

Akıl;  doğru  işlerde  ve  hakka  uygun  olarak  kullanılmadığı;  ilâhî  vahiy  ve  peygamber, 

doğru  anlaşılmadığı  zaman  amaca  ve  hedefe  ulaşılamaz;  güven,  huzur  ve  barış  ortamı 

sağlanamaz. 

اَذٰهَو


 

  َنوُمَحْرُت ْمُكَّلَعَل اوُقَّتاَو ُهوُعِبَّتاَف ٌكَراَبُم ُهاَنْلَزْنَا  ٌباَتِك

 

"Bu (Kur'an), bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir kitaptır. Artık ona uyun ve Allah'a 



karşı  gelmekten  sakının  ki,  size  merhamet  edilsin."

3

  anlamındaki  ayette  beyan  edildiği  gibi, 



rahmet olsun diye gönderilen Kitap ve Peygamber'in, doğru anlaşılması gerekir. Yüce Allah 

da, Kur'an'ın anlaşılmasını istemektedir: 

 َنوُهَقْفَي ْمُهَّلَعَل ِتاَيٰ ْلْا  ُفِّرَصُن  َفْيَك ْرُظْنُا... 

"...Bak anlasınlar diye ayetleri değişik biçimlerde nasıl açıklıyoruz."

4

  

"Biz,  anlayan  bir  toplum  için  ayetleri  ayrı  ayrı  açıkladık."



5

  anlamındaki  ayetler  ve 

benzeri birçok ayet bu gerçeği dile getirmektedir. Yüce Allah, kâfir, müşrik ve münafıkları 

gerçekleri anlamamakla yermektedir.

6

  

Bu  itibarla  dinimizi,  onun  ana  kaynakları  olan  Kur'an  ve  Sünnet'i,  dinî  konu  ve 



kavramları çok iyi anlamamız ve öğrenmemiz gerekmektedir. Bu bağlamda, "Allah yolunda 

cihad" konusunu anlatmaya çalışacağız. 

Sözlükte;  gayret  etmek,  bir  işi  yapabilmek  için  bütün  imkânları  kullanmak

7

  anlamına 



gelen  "cihad"  kavramı;  Kur'an  ve  hadislerde;  saldırı  olduğunda  Allah  yolunda  İslâm 

düşmanlarıyla savaşmak anlamını ifade ettiği gibi, dini öğrenmeyi, dinin emir ve yasaklarına 

uymayı,  haram  ve  günahlara  karşı  nefis  ile  mücadele  etmeyi,  İslâm'ın  bilinmesi,  tanınması, 

yaşanması ve yücelmesi için çalışmayı da ifade eder. Dolayısıyla cihad kavramının geniş bir 

anlamı  vardır.  Ancak  bu  kavram,  zihinlerde  daha  çok  savaş  (kıtal)  kavramı  ile  özdeş  hâle 

gelmiştir.

8

  Bu  nedenle  olmalı  ki  gerek  İslâm  dünyasında  gerek  batıda  "cihad"  kavramı  hep 



savaş ve saldırı söz konusu edildiğinde gündeme gelmektedir. Daha ötesi batıda "İslâm", terör 

ile  birlikte  düşünülmektedir.

9

  Maalesef  bazı  ülkelerde  bir  kısım  insanlar  cihad  adı  altında 



terör yapabilmektedirler. Halbuki "cihad" kavramının terör ile asla ilgisi yoktur. Hatta cihad 

deyince  ilk  akla  gelecek  kavramın  terör  ve  savaş  değil,  "İslâm'ı  tebliğ  ve  toplumda  kötü-

lüklerle mücadele etme" olması gerekir. 

"Cihad"  kavramı;  Mekke  döneminde  İslâm'ın  bilinmesi,  tanınması,  yücelmesi  ve 

yaşanması için gösterilen çabayı ifade etmek için kullanılmıştır. 

                                                           

1

 Doç. Dr. İsmail Karagöz, Din işleri Yüksek Kurulu Üyesi. 



2

 Bkz. Bakara, 2/7, 185; Mülk, 67/8, 11; Ra'd, 13/7; Şûra, 42/52; En'âm, 6/153. 

3

 En'am, 6/155. 



4

 En'am, 6/65. 

5

 En'am, 6/98. 



6

 Bkz. Nisa, 4/78; En'am, 6/25; İsra, 17/46; Kehf, 18/57; Fetih, 15; Haşr, 59/13. 

7

 Ankebut, 29/8; Lokman, 31/15. 



8

 Şibay, Halim Sabit, Cihad, İslâm Ansiklopedisi, III, 168, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1977. 

9

 Ömer Lütfi Mete, 10.03.2005 tarihli Sabah Gazetesi, s. 22. 




 

"Ey  Peygamber!  Kâfirlere  ve  münafıklara  karşı  cihad  et  ve  onlara  karşı  çetin  ol..."



10

 

anlamındaki ayette, Peygamberimize emredilen kâfir ve münafıklarla cihad,  "kıtal" anlamında 



cihad değildir.

11

  



Çünkü  münafıklarla  fiili  bir  savaş  yapılmamıştır.  Dolayısıyla  ayetteki  cihad  kavramı; 

münafıklarla hak uğrunda dil ile mücadele etmek, İslâm gerçeği ile ilgili delilleri anlatmak, 

fitne ve fesatlarına engel olmak anlamındadır.

12

  



Mekke'de ve henüz fiili savaşa izin verilmeyen bir dönemde inen

13

  



 َّمُث

 

 ُفَغَل اَهِدْعَب  ْنِم َكَّبَر  َّنِا  اوُُٓرَبَصَو اوُدَهاَج َّمُث اوُنِتُف اَم ِدْعَب  ْنِم اوُرَجاَه  َني ۪ذَّلِل َكَّبَر  َّنِا



  ٌمي ۪حَر ٌرو

 

"Sonra şüphesiz ki Rabbin, eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra Allah yolunda 



cihad  edip  sabreden  kimselerin  yanındadır.  Şüphesiz  Rabbin  bundan  sonra  da  çok 

bağışlayandır, çok merhamet edendir."

14

 anlamındaki ayette geçen cihad kavramı ile Furkan 



suresinin,  

 َلَف


 

ا ًري۪بَك اًداَهِج  ۪هِب ْمُهْدِهاَجَو  َني ۪رِفاَكْلا ِعِطُت  

"Öyle  ise  kâfirlere  itaat  etme,  onlara  karşı  bu  Kur'an  ile  büyük  bir  cihatta  bulun."

15

 



anlamındaki  ayette  geçen  "kâfirlere  karşı  büyük  cihad",  fiilen  savaşmayı  değil,  onlara  karşı 

Kur'anî  delillerle  mücadele  etmeyi  ifade  eder.

16

  Müfessir  Kâdî  Beydâvî'nin  (ö,  691/1292) 



dediği  gibi,  gerçeği  göremeyen  ve  aklını  bu  yönde  kullanamayan  kimselere  karşı  deliller 

ortaya koyarak mücadele etmek, düşmanlara karşı fiilen savaşmaktan daha büyüktür.

17

  

Yine İslâm düşmanlarıyla fiilen savaşa izin verilmeden önce inen, 



 َني ۪ذَّلاَو

 

 َني۪نِسْحُمْلا َعَمَل َ ٰٰاللّ  َّنِاَو ۜاَنَلُبُس ْمُهَّنَيِدْهَنَل اَني۪ف اوُدَهاَج



 

"Bizim  uğrumuzda  cihad  edenler  var  ya,  biz  onları  mutlaka  yollarımıza  ileteceğiz. 

Şüphesiz Allah, mutlaka yararlı işleri en güzel biçimde yapanlarla beraberdir."

18

 anlamındaki 



ayette  geçen  "Allah  yolunda  cihad",  müfessir  Ebu  Süleyman  ed-Darani'nin  (ö.  215/830) 

dediği  gibi düşmanlarla fiilen savaşmayı  değil,  Allah'ın  dinine  yardım etmeyi,  İslâm'a karşı 

çıkanlara karşı koymayı, zulmü önlemeyi,  emr-i  bi'l-ma'ruf ve nehy-i  ani'l-münker  görevini 

yapmayı ve Allah'a itaat edebilmek için nefisle mücadele etmeyi ifade eder.

19

  

Bu  ayetler,  cihadın  İslâm'ın  doğuşundan  beri  var  olduğunun  ve  doğrudan  savaş 



anlamına  gelmediğinin  delilidir.  "Cihad"  kavramı  Kur'an'da  "savaş"  anlamında  da 

kullanılmıştır. Meselâ Peygamberimizin ve ashabının savaşlarının söz konusu edildiği ayetlerde

20

 

geçen  cihad  kavramı  savaş  anlamındadır.  Ancak  savaş  anlamındaki  cihadın  uygulamaya 



konulabilmesi için, düşman tarafından fiili bir saldırının yapılmış olması gerekir. Meselâ, 

 َني ۪ذَّلَا

 

 ِٰٰۜاللّ َدْنِع ًةَجَرَد ُمَظْعَا   ْمِهِسُفْنَاَو ْمِهِلاَوْمَاِب ِ ٰٰاللّ ِلي۪بَس ي۪ف اوُدَهاَجَو اوُرَجاَهَو اوُنَمٰا



 َنوُزُِآَُفْلا ُمُه َكَُِٰٓل  وُاَو 

 

"İman  edip  hicret  eden  ve  Allah  yolunda  mallarıyla,  canlarıyla  cihad  eden  kimselerin 



                                                           

10

 Tevbe, 9/73; Tahrim, 66/9. 



11

 Yazır, Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili, IV, 2591, Ensâr Neşriyat, İstanbul, 1971. 

12

 Beydâvî, Envaru't-Tenzil ve Esraru't-Te'vil, III 158, ilgili ayet. 



13

 Yazır, V, 3601. 

14

 Nahl, 16/110. 



15

 Furkan, 25/52. 

16

 Beydâvî, IV, 450. 



17

 Beydâvî, aynı yer. 

18

 Ankebut, 29/69. 



19

 Kurtubi, el-Cami' li Ahkami'l-Kur'an, Zili. 365, ilgili ayet. 

20

 Bakara, 2/218; Âl-i imran, 3/142; Nisa, 4/95; Enfal, 8/72, 74, 75; Tevbe, 9/16,19,20,24,41,44,81.86; 



Muhammed, 47/31; Mümtehıne, 60/1. 


 

mertebeleri, Allah katında daha üstündür, işte ancak onlar, başarıya erenlerdir."



21

 anlamındaki 

ayette  sözü  edilen  cihad,  fiilî  savaş  anlamındadır.  Bu  anlamda  meselâ  Peygamberimiz  ve 

ashabı,  Bedir  ve  Uhud'da  müşriklerin  saldırılarına  karşı  cihad  etmiş  ve  vatanlarını  koru-

muşlardır.  Milletimiz  Çanakkale  ve  Kurtuluş  savaşlarında  yurdumuza  saldıran  düşmanlara 

karşı büyük bir cihadda bulunmuşlar, vatanımızı düşman istilasından kurtarmışlardır. 

"Ey  iman  edenler!  Allah'a  karşı  gelmekten  sakının,  O'na  yaklaşmaya  vesile  arayın  ve 

O'nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz."

22

 ve "Allah uğrunda hakkıyla cihad edin..."



23

 

anlamındaki ayetlerde geçen "Allah yolunda cihad" emri, hem İslâm düşmanlarıyla meşru bir 



harp  çıktığında  savaş  araç  gereçleriyle  fiilen  savaşmayı,  hem  İslâm'ın  hükümlerini  bizzat 

uygulamayı, nefsi kötülüklerden ve haramlardan alıkoymayı, hem de İslâm'ın bilinmesi, yü-

celmesi  ve  hükümlerinin  uygulanması  için  gösterilen  sözlü,  ekonomik  ve  her  türlü  çabayı 

ifade eder.

24

  

"Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir 



topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler, Onlar müminlere karşı alçak 

gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir 

kınayıcının kınamasından da korkmazlar, işte bu, Allah'ın bir lütfudur, Onu dilediğine verir. 

Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir."

25

  

"İman edenler ancak, Allah'a ve Peygamberine inanan, sonra şüpheye düşmeyen, Allah 



yolunda  mallarıyla  ve  canlarıyla  cihad  edenlerdir.  İşte  onlar  doğru  kimselerin  ta 

kendileridir."

26

 

"Ey  iman  edenler!  Sizi  elem  dolu  bir  azaptan  kurtaracak  bir  ticaret  göstereyim  mi? 



Allah'a  ve  Peygamberine  inanır,  mallarınızla  ve  canlarınızla  Allah  yolunda  cihad  edersiniz. 

Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır. (Bunu yapınız ki) Allah, günahlarınızı bağışlasın, 

sizi içinden ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koysun, işte 

bu büyük başarıdır."

27

 anlamındaki ayetlerde ve benzeri birçok ayette



28

 geçen “Allah yolunda 

cihad", Allah sevgisine mazhar olan, kurtuluşa eren, özünde, sözünde ve işlerinde dürüst olan 

sadık  müminlerin  niteliği  olarak  zikredilmiştir.  Allah'ın  övdüğü  bu  kimseler;  sadece  Allah 

yolunda  fiilen  savaşanlar  değil,  İslâm'ın  bilinmesi,  tanınması,  yücelmesi  ve  hükümlerinin 

hayatta uygulanması  için çaba  gösteren her Müslümanı ifade eder. Kur'an'da Allah  yolunda 

malları ve canlarıyla cihad edenler övülmekte, onlara Allah'ın rahmeti, mağfireti, mükâfatı ve 

cenneti va'd edilmektedir. İmanları uğrunda hicret edenler ve bunlara yardım edenler, gerçek 

müminler olarak nitelenmektedir:  

"İman  edenler,  hicret  edenler,  Allah  yolunda  cihad  edenler;  şüphesiz  bunlar  Allah'ın 

rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."

29

  



"Müminlerden  özür  sahibi  olmaksızın  (cihattan  geri  kalıp)  oturanlarla,  Allah  yolunda 

mallarıyla,  canlarıyla  cihad  edenler  eşit  olamazlar.  Allah,  mallarıyla,  canlarıyla  cihad 

edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah (müminlerin) 

hepsine  de  en  güzel  olanı  (cenneti)  va'd  etmiştir.  Ama  mücahitleri  büyük  bir  mükafat  ile 

kendi  katından  dereceler,  bağışlanma  ve  rahmet  ile  cihattan  geri  kalanlara  üstün  kılmıştır. 

                                                           

21

 Tevbe, 9/20. 



22

 Mâide, 5/35. 

23

 Hac, 22/78. 



24

 Hazin, IV, 328. 

25

 Maide, 5/54. 



26

 Hucurat, 49/15. 

27

 Saf, 61/10-12. 



28

 Maide, 5/35, 54; Hac, 22/78; Nahl, 16/110; Furkan, 25/52; Ankebut, 29/6, 69; Tahrim, 66/9. 

29

 Bakara, 2/218. 




 

Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."



30

  

"İman  edip  hicret  eden  ve  Allah  yolunda  cihad  edenler  ve  (muhacirleri)  barındırıp 



(onlara) yardım edenler var ya; işte onlar gerçek müminlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve 

bol bir rızık vardır."

31

  

Hadis  kitaplarının  "cihad"  bölümlerine  baktığımızda,  bu  bölümlerde  cihad  kavramının 



hem bir saldırı olduğu zaman fiili savaş yapma, savaş araç gereci hazırlama, Allah yolunda 

infakta  bulunma  ve  savaş  hukuku  ile  ilgili  hadislere  yer  verildiğini,  hem  de  doğrudan  fiili 

savaş  ile  ilgili  olmayan  nefisle  mücadele  etmeyi,  İslâm'ın  bilinmesi,  yücelmesi  ve 

hükümlerine uyulması  için  gösterilen çabayı  ifade eden hadislere  yer verildiğini görüyoruz. 

Bu da "cihad" kavramının  "harb,  gaza ve kıtal" kavramları ile özdeş olmadığını, bunları  da 

içine alan ancak bunlarla sınırlı olmayan, İslâm'ın bütün hükümlerini öğrenme ve uygulama 

çabasını da kapsayan bir kavram olduğunu ifade etmektedir. Meselâ, 

اَزَغ ْدَقَف ِ َّاللّ ِليِبَس ىِف اًيِزاَغ َزَّهَج  ْنَم 

"Kim savaşa katılacak bir kimseyi savaş araç gereci ile donatırsa, o kimse bizzat Allah 

yolunda savaşmış gibi olur."

32

  

"Kim Allah yolunda bir infakta bulunursa, o kimseye yedi yüz kat sevap yazılır."



33

  

 َّلَجَو َّزَع ِ َّاللّ ِليِبَس ىِف َوُهَف ىَلْعَأ َىِه ِ َّاللّ ُةَمِلَك  َنوُكَت ىَّتَح َلَتاَق  ْنَم 



"Kim Allah'ın kelimesinin yücelmesi için savaşırsa o, Allah yolundadır."

34

  



"Kimin Allah yolunda ayakları tozlanırsa, ona cehennem ateşi haram olur."

35

  



"Allah yolunda öldürülen kimse şehittir."

36

 anlamındaki doğrudan savaş ile ilgili hadisler 



ve benzerlerine cihad bölümünde  yer verilmiştir. Aynı  şekilde Allah'a itaat  konusunda nefsi 

ile  mücadele  etmeyi  ifade  eden,  "Mücahid,  nefsi  ile  mücadele  eden  kimsedir."

37

 anlamındaki 



hadis, İslâm'ı Müslüman olmayanlara tebliğ etmeyi ifade eden, 

"Müşrikler ile mallarınız, canlarınız ve dilleriniz ile cihad edin."

38

 anlamındaki hadis, 

Oruç ibadeti ile ilgili,  

 َدَعاَب ِ َّاللّ ِليِبَس ىِف اًمْوَي َماَص ْنَم

اًفيِرَخ َنيِعْبَس ِهِهْجَو ْنَع َراَّنلا ِمْوَيْلا َكِلَذِب ُ َّاللّ

 

"Kim  Allah  rızası  için  bir  gün  oruç  tutarsa,  Allah  onu  cehennemden  bin  (yıllık)  bir 



mesafeye uzaklaştırır."

39

 anlamındaki hadis cihad bölümlerinde zikredilmiştir. 



Kadınların  cihadı  ile  ilgili  Hz.  Aişe'den  rivayet  edilen  şu  hadis,  formel  ibadetlerin  de 

cihad olduğuna delalet eder: 

"Hz.  Aişe;  ey  Allah'ın  elçisi!  Biz  amellerin  en  faziletlisinin  cihad  olduğunu  görüyoruz. 

Biz cihad yapmayalım mı?" diye sorar. Bunun üzerine Hz. Peygamber, "Cihadın en faziletlisi 

makbul bir hacdır"

40

 buyurur.  



                                                           

30

 Nisa, 4/95-96. 



31

 Enfal, 8/74. 

32

 Müslim, İmare, 135; Ebu Davud, Cihad, 20; Tirmizi, Fedailü’l-Cihad, 6. 



33

 Tirmizi, Fedailü’l-Cihad, 4. 

34

 Ebu Davud, Cihad, 24; Nesai, Cihad, 21. 



35

 Tirmizi, Fedailü’l-Cihad, 7. 

36

 İbn Mace, Cihad, 17. 



37

 Tirmizi, Fedailü’l-Cihad, 2. 

38

 Ebu Davud, Cihad, 17; Ahmed, III, 124; Nesai, Cihad, 3.  



39

 Buhari, Cihad, 36; Müslim, Sıyâm, 167.  

40

 Buhari, Cihad, 1. 




 

Şu hadis de anne-babaya hizmetin cihad olduğunu ifade etmektedir: 



Abdullah ibn Amr anlatıyor: Bir sahabi Hz. Peygambere geldi ve ondan cihada (savaşa) 

katılmak  için  izin  istedi.  Bunun  üzerine  Hz,  Peygamber  ona,  "Annen-baban  var  mı"  diye 

sordu, 

Adamın "evet" demesi üzerine, "Sen onlara hizmet ederek cihad et" buyurdu.



41

  

"Zalim  devlet  başkanının/yöneticilerin  yanında  doğru  sözü  söylemek  en  büyük 



cihattır."

42

 



“...  Kim,  (emredilmedikleri  şeyleri  yapanlar  ve  yapmadıkları  şeyleri  söyleyenler  ile) 

eliyle cihad ederse o mümindir. Kim onlarla diliyle cihad ederse mümindir, kim onlarla kalbi 

ile  cihad  ederse  mümindir,  bunun  dışında  hardal  tanesi  kadar  iman  yoktur."

43

  anlamındaki 



hadisler, İslâm'ı tebliğ etmenin, hakkı ve doğruyu söylemenin ve anlatmanın en büyük cihad 

olduğunu ifade etmektedir: 

Yukarıda zikrettiğimiz ayet ve hadisleri birlikte değerlendirdiğimizde; cihadı; iman edip 

salih ameller işlemek, hak dinde sebat etmek, nefsi kötülüklerden ve haramlardan alıkoymak, 

İslâm'ı  öğrenmek  ve  öğretmek,  İslâm'ın  bilinmesi,  tanınması,  yücelmesi  ve  hükümlerine 

uyulması için çalışmak, Müslümanları her türlü tehlike ve saldırılara karşı savunmak, fitne ve 

fesadı  önlemek,  güven  ve  huzuru  sağlamak  vb.  İslâm  toplumunun  yararına  olan  kişisel  ve 

kurumsal  bazda  sözlü,  yazılı,  görsel,  bilimsel  ve  ekonomik  olarak  yapılan  her  türlü  çabayı 

göstermek; Allah rızasına yönelik her türlü gayret; gerektiğinde İslâm düşmanlarıyla canı ve 

malı ile savaşmak ve savaş araç gereci hazırlamak ve hazırlanmasına katkı sağlamak şeklinde 

anlayabiliriz. Buna göre cihadı, üç kısma ayırmak mümkündür: 

a)  İslâm'ı  anlatarak  ve  bizzat  yaşayarak  tebliğ  etmek;  Müslümanlara  saldırı  ve  savaş 

açıldığında mal ve canla fiilen savaşmak,

44

  



b) 

Allah'a itaat konusunda nefisle mücadele etmek

c) 

Şeytanın hile ve tuzaklarına karşı koymak.



45

  

İnsanların  en  faziletlisi  cihad  eden  mümin,  cihad  da  en  faziletli  amellerden  biridir. 



Sahabeden Abdullah ibn Mes'ûd anlatıyor: Allah'ın Elçisine, "Ey Allah'ın Elçisi! Hangi amel 

daha  faziletlidir"  diye  sordum.  "Vaktinde  kılınan  namaz"  buyurdu.  "Sonra  hangisidir"  diye 

sordum. "Anne-babaya iyi davranmak / iyilik etmektir" buyurdu. "Sonra hangisidir" diye sor-

dum. "Allah yolunda cihad etmektir" buyurdu.

46

  

Sahabeden  Ebu  Said  (r.a.)'in  bildirdiğine  göre,  "Ey  Allah'ın  Elçisi!  İnsanların  en 



faziletlisi hangisidir"  diye  sorulması  üzerine  Hz. Peygamber  (s.a.s.),  "Malı  ve  canı  ile  Allah 

yolunda cihad eden mümindir" buyurmuştur.

47

  

Sonuç  olarak;  ilk  insandan  beri  var  olan  tevhid  esasına  dayalı  hak  din  İslâm'ın  temel 



amacı, yer yüzünün halifesi olan Âdem oğlunun; malının, canının, aklının, neslinin ve dininin 

korunmasıdır.  Bunların  korunabilmesi  için  insanların;  sulh  ve  sükun,  güven  ve  huzur  içinde 

yaşamaları  gerekir.  Bu  amaçla  bütün  peygamberler  insanları,  dünya  ve  âhiret  mutluluğunu 

sağlayacak ilâhî prensiplere davet etmişlerdir. Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.) ve ona 

                                                           

41

 Müslim, Birr, 5; Tirmizi, Fedeilü'l-Cihad. 2; Nesai, Cihad, 5, 6.  



42

 Tirmizi, Fiten, 13. 

43

 Müslim, İman, 80. 



44

 Buhari, Rikak, 34. 

45

 Bkz. Bakara, 2/44, 285; Âl-i imran, 3/173; Maide, 5/67; Yusuf, 12/108; Nahl, 16/125; Ankebut, 29/46; Sebe', 



34/46. 

46

 Buhari, Cihad, 1. 



47

 Müslim, İmare, 123. 




 

indirilen Kur'an da, insanlığın barış ve huzurunu amaçlamıştır. 



Savaş;  ancak  saldırı  olduğu  zaman  barışın  korunması,  baskının  ve  zulmün  önlenmesi, 

can  ve  mal  güvenliğinin  sağlanması  amacına  yönelik  olarak  meşru  olur.  Dolayısıyla 

Kur'an'da  "cihad",  "harb",  "mücadele"  ve  "kıtal"  gibi  savaşı  ifade  eden  kavramların,  bu 

bağlamda değerlendirilip anlaşılması gerekir. 

Yapılan  kötü  muameleye  karşılık  verilecekse  ancak  misliyle  karşılık  verilmesini,  fakat 

sabredip  karşılık  verilmemesinin  daha  hayırlı  olduğunu

48

  hatta kötülüğün iyilikle savılmasını



49

 

tavsiye  eden  bir  din;  canlara,  mallara,  nesillere  ve  ekolojik  dengeye  zarar  veren  savaşı  esas 



alamaz. 

Hem  savaş  anlamını  ifade  eden  kavramlar,  hem  de  "kıtal"  kavramının  geçtiği  ayetler, 

savaş ortamı ile ilgilidir. Ayetlerde "savaşın" şeklindeki emirlerin uygulanması ancak meşru 

bir savaş olması hâlinde söz konusudur. Bir anlamı da "barış" olan İslâm, savaşı değil barışı, 

kavgayı  değil  uzlaşmayı,  kötülüğü  değil  iyiliği  esas  alır,  barışın  korunmasını  ister.  Herkesi 

Allah  yoluna  çağırır  ama  zorlamaz,  davette  baskıyı  değil  sadece  tebliğ  yöntemini  tavsiye 

eder. Fitne, zulüm ve baskının ortadan kalkmasını, toplumlara adalet, güven, huzur, barış ve 

din özgürlüğünün yerleşmesini ister. Herkesi bu yönde çaba göstermeye çağırır. 

İslâm'ın barışı esas aldığı, cihadın ancak saldırı olduğunda ve meşru bir savaş çıktığında 

"kıtal"  anlamına  geleceği,  "kıtal"  ile  ilgili  ayetlerin  savaş  ortamı  ile  ilgili  olduğu,  dinde 

zorlamanın  yapılamayacağı,  küfrün  savaş  ve  öldürme  gerekçesi  olamayacağı  şeklinde 

zihinlere  yerleşecek  bir din  anlayışının, ulusal  ve  uluslararası  barışın  varlığına  ve  devamına 

katkı sağlayacağı, akl-ı selim sahibi herkesin kabul edeceği bir gerçektir. 

                                                           

48

 Nahl, 16/126. 



49

 Fussılet, 41/34. 



Yüklə 227,59 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə