Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi



Yüklə 25,23 Kb.
tarix18.06.2018
ölçüsü25,23 Kb.
#49349

Ankara Üniversitesi - Eğitim Bilimleri Fakültesi

Eğitim Ekonomisi ve Planlaması


Thomas MORE – ÜTOPYA

Hasan Hüseyin AKSOY


Hazırlayan: Hakan HASANÇEBİ


İÇİNDEKİLER:


  • THOMAS MORE’UN YAŞAMI




  • ÜTOPYA




  • ÜTOPYA KİTABININ YAYINLANMASI İLE İLGİLİ




  • THOMAS MORE ‘UN ÜTOPYASININ ÖZETİ




  • SONUÇ


THOMAS MORE’UN YAŞAMI
Sir Thomas More, üniversite eğitimi sırasında Grekçe ile tanışmış ve Grek düşüncesini yeniden araştıran İtalyan Rönesansı’na sempati duymuştu. Hukuk eğitimi alan More 1504’te İngiliz Parlamentosu’nun muhalif bir üyesiydi. Kral, pek hoşlanmamakla birlikte, giderek popülerleşen, bilgisi ve tutumu ile sivrilen More’la ilişkilerini sıcak tutmaya çalıştı. More, önce adalet bakanlığına getirildi. Ancak mahkemeye işi düşenlerden hediye almayı reddederek bazı kesimleri rahatsız etti. Ardından kralın boşanma isteğini reddetti. Böylece sarayla arası açıldı ve 1532’de bakanlıktan istifa etti. More’un yargıçlığı sırasında en karışık davaları çabuk ve hızlı biçimde sonuçlandırması nedeniyle halk arasında soyle bir tekerleme yayılmıştır:

More bir süre yargıç olunca

Dava kalmadı artık ortada

More yeniden yargıç oluncaya dek

Böyle şey bir daha görmeyecek.
1534’de VIII. Henry’nin parlamentodan geçirdiği “Üstünlük Yasası”nı da inançlarına ve hukuka aykırı bulduğu için kabule yanaşmadı ve kralın papadan üstün olduğuna dair yemin etmeyi reddetti. Af dilemeyi de reddeden More, 1535 yılında “vatana ihanet” suçlaması ile idam edildi.
Son olarak “Sir Thomas More” oyununda halktan sözler söylenebilir:
Ondan akıllı, ondan erdemli, soylu kimse

Şimdiye dek yetişmedi İngiltere’de.

Yoksullar öz yaşlarıyla gömecekler onu.

Dünyaya geldiğinden beri,

Böyle yas tutulduğunu görmedim hiç kimse için.
ÜTOPYA

Ütopya kelimesinin öncelikle sözlük anlamı; yaşayanlarına kusursuz bir düzen içinde var olma olanağı sağladığı kabul edilen ideal ülke demektir. Kelimenin çağrışımı ise; olanaksız ölçüde idealist demektir. Bu kelime ilk olarak Thomas More tarafından kullanılmış ve terimi qu (değil) ve topos(yer) sözcüklerinden türetmiş, olmayan yer anlamına gelen sözcüğü, bütünüyle akıl yoluyla yönetilen ortak mülkiyete dayalı bir kent devleti olarak betimlemiştir.



Ütopya Kitabının Yayınlanması ile ilgili

1511 ile 1514 arasında Cambridge’de Yunanca dersleri veren Erasmus ile Mora çok iyi dost olmuşlardır. Erasmus, birçok bakımdan More’un görüşünü paylaşmış, savaşa ve ölüm cezasına, haksız vergilere karşı çıkmıştır. Kısaca, sosyal adaleti savunmuştur.

Ütopya 1516’ da yayınlanmıştır. Birçok dile çevrilmiştir. Ütopya, Antwerp’ de basılırken, bu işle Erasmus uğraşmıştır. More, şakacı bir mektuplar Erasmus’a “Ütopya Kralı” ilen edildiğini bildirmiştir.

Thomas More ‘un Ütopyasının Özeti

More’un Ütopya kitabı iki kısımdan oluşur; Kitap I ve Kitap II. Kitap I’ de, More, Notre – Dame kilisesinden otele dönerken, Peter Giles’i görür ve onun aracılığıyla, Amerigo Vespucci’nin gemisiyle seyahat etmiş tipik bir rönesans insanıyla tanışır: Raphael Hythloday. Hythloday, Vespucci ile yolları ayrıldıktan sonra gezip gördüğü yerleri anlatmaya başlar. On altıncı yüzyılı büyük heyecanlara boğan keşiflerden, bu keşiflere lokomotif olan pusuladan bahseder. Kitap I ‘in devamında, More’un yaşamında da olduğu gibi, aileye karşı duyulan sorumluluk, kralların hizmetine girmeye dair düşünceler dile getirilir. Kralların danıştığı insanları, dalkavukları, akıllı geçinenleri Hythloday’in ağzından eleştirir. Çünkü Hythloday tüm bilgi ve görgüsüne karşın birikimini Krallarla paylaşmaya yanaşmamaktadır ”Diyelim ki ben bir kralın bakanı oldum. Ona en doğru yolları gösteriyorum; Yüreğinden ve ülkesinden kötülük tohumlarını söküp atmaya çalışıyorum. Beni sarayından kovmaz ya da dalkavuklarının alayları karşısında yalnız bırakmaz mı desiniz?”.(s.43) Ona bu teklifi More getirir “Platon Der ki: Günün birinde filozoflar kral ya da krallar filozof olursa, insanlık o zaman mutluluğa kavuşur. Filozoflar krallara öğüt vermeyi bile küçümserlerse o mutluluktan çok uzaktayız demektir”(s.42). More burada kendi yaşamından duyduğu memnuniyetsizliği dile getirme fırsatı yaratmaktadır. Hythloday, onun yapacağı türden felsefi konuşmalara kralın ihtiyacı olmadığına inanır. More yanıtı ilginçtir: “Evet, ama okul felsefesinin yeri yoktur: Zamanı, yeri, insanları hesaba katmayan felsefenin. Bu kadar kırıcı olamayan başka bir felsefe daha vardır: O hangi tiyatroda, hangi oyunda oynadığını bilir, rolünü ölçülü biçili bir ustalıkla oynar. Sizin kullanacağınız felsefe budur. Plautus’un bir komedyası oynanırken, kölelerin keyifle gülüştükleri bir sırada, siz filozof kılığıyla ortaya çıkar da Seneca’nın Octavia’da Neron’a verdiği dersi okursanız, alkışlanacağınızı hiç sanmam. Halka böylesi bir gülünç tragedya sunmaktansa sessiz bir rolde kalmanız daha yerinde olur. Okuduğunuz parça oyundan yüz kat daha değerli de olsa bu olmayacak sokuşturma herşeyi bozar. İyi bir oyuncu hangi rolü daha iyi oynuyorsa , bütün ustalığını o rolü tam gereğince oynamakta kullanır; parlak bir söylev çekebilmek için oyunun bütünlüğünü bozmaz.”(s.52).



More insanların düşündüklerinin saçma ve haksız olduğunu yüzlerine vurmanın da bir yarar getirmeyeceğini söyler. “Dikine değil yanlamasına gideceksiniz. Doğruyu yerinde ve ustalıkla söyleyeceksiniz”(s.52) derken bir yerde gerçekte hizmet edilenin kral değil, halk olduğunu da belirtmiş olur.

İkinci kitapta Ütopya adasındaki yapılanma, yaşam biçimi anlatılır. Şehirler, başkent, yönetim görevlileri, bilimler, sanatlar, uğraşlar, ilişkiler, geziler, köleler, hastalar, evlenme, boşanma, savaş ve dinler üzerine bölümler vardır.

Ütopya adasında özellikle işsizlik, hırsızlık, açlık gibi ekonomik kaynaklı sorunlara çözüm bulunmuştur. Seçimle gelen yöneticiler ve rahipler gibi küçük bir azınlık dışında herkes tarım ve el sanatlarına dayalı üretici çalışmaya katılır. Böylece gıda sorunu çözülür. Giyecek ve barınma ihtiyacı belirli standartlara bağlanarak savurganlık ve lüks önlenir. Para ve özel mülkiyet yoktur. Bizler için değerli sayılan madenlerin Ütopya’da hükmü yoktur. Yaşam için gerekli tüm ürünler ortak üretimle, tam donanımlı tarlalarda sağlanır.

Suçlular için ön görülen sistem tarlalarda ki evlerde, çalışmaya dayalı kölelik sistemidir. ancak suçlu hatasını tekrarlarsa ölümle cezalanabilir. Kölelik ise sınırsız süreli bire ceza değildir. İyi davranışlar ödüllendirilebilir.

Ütopya adasında birbirine tıpatıp benzeyen 54 kent ve bir başkent bulunur. Her şehirde de aynı dil kullanılır. Kentlerdeki plan birbirinin aynıdır. Başkent Amaurote’in adı hayal kent, başkentten geçen ırmak Anydra susuz, kent başkanı Ademus ise halksız anlamına gelir.
Ütopya da yönetim, otuz aile her yıl, eski dilde Syhogrant, yeni dilde philarcy denilen bir baş seçerler. On syhogrant, üçyüz aile ile birlikte, eski dilde tranibore, yeni dilde baş philarch denilen birisinin buyruğu altındadırlar.

Tüm insanlar aynı giysileri giyer ve giyimde hem rahatlık hem güzellik aranır, aynı saatte yatar, aynı saatte kalkar, aynı saatte çalışırlar. Yemeklerini tüm şehir halkı aynı anda büyük bir salonda yer. Herkes Ütopya’nın çıkarı için çalışır. Ancak Ütopya dışındaki insanlara farklı davranılır. Herhangi bir Ütopyalıya zarar gelmemesi için başka devletlerden insanlar kolayca harcanır. Özellikle savaş bölümünde bunun üzerinde uzun uzun durulur. Ütopya devleti sorunlarını mümkün olduğunca diplomasi yoluyla çözmeye çalışmaktadır. Bazı sorunlar önce syhogrant’ın seçim bölgelerine sunulur ve durumu ailelere anlatılır ve sonra syhogrant’lar aralarında konuşur ve kendi düşüncelerini, halkın düşüncelerini yüksek kurultaya sunarlar. Ama bazı sorunları da bütün halka karşı sunarlar. Böylece ayaküstü yarattığı büyük tehlikeler böylece önlenmiş olur. Ancak savaşa girmesi gerektiğinde paralı askerler satın alır. Kendi askerlerini ancak son çare olarak kullanır.

Ütopya’da uyuşamayan eşler boşanabilir. İnsanlar yalnızca altı saat çalışır, geri kalan süreyi hazlara ayırırlar. Mesela, İki çeşit oyunları vardır; biri bir hesap oyunudur, ikincisi de iyilik ve kötülük savaşı diyebileceğimiz bir savaş oyunudur. Din konusunda büyük bir hoş görü vardır. Yalnızca insanların kendi inançlarını başkalarına dayatmasına hoşgörüyle bakılmaz.
SONUÇ
Kısaca özetlemek gerekirse, birinci kitapta o günkü Avrupa toplumlarının yönetimi, kralları, eğitim düzeni, kilisesi, yasalar sistemi, iç ve dış politikası eleştirilir. İkinci kitapta ise More’un anlatımı nesnel bir gözlemci niteliğindedir.


Yüklə 25,23 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə