Benim adim necdet angin`dir. Hoscakal



Yüklə 72,67 Kb.
tarix07.12.2017
ölçüsü72,67 Kb.
#14371



KONU 8
İSA’NIN ÖZYAPISI


8.1 İSA’NIN ÖZYAPISI : GİRİŞ
Hıristiyan düşüncesinde en büyük trajedilerden biri, Efendimiz İsa Mesih’in mükemmel bir karakter geliştirme yoluyla günah üzerindeki zaferi nedeniyle ona layık saygınlık ve yüceliğe (tam olarak) ulaşmadığı olmalıdır. Geniş çapta inanılan ‘teslis’ öğretisi, İsa’nın kendisini Tanrı yapar. Tanrıı’nın ayartılamadığı (James 1:13) ve günah işleme olasılığına hiç sahip olmadığı dikkate alındığında; bu, İsa’nın günaha karşı gerçekten savaşmamış olduğu anlamına gelir. O zaman; insan deneyimlerini yaşama, ama, onun vasıtasıyla kişisel olarak etkilenmediği dikkate alındığında, insan ırkının ruhsal ve bedensel ikilemleri için gerçek duyguya hiç sahip olmama şeklindeki, onun yeryüzündeki yaşamı bir düzmece olurdu.
Mormonlar ve Yehova Şahitleri gibi diğer en uç gruplar, İsa’nın, babası Tanrı olan biricik oğul olduğu mucizesini gereği gibi kavramayı başaramamaktadırlar. Bunun gibi, o bir melek ya da Yusuf’un doğal oğlu da olamaz. Kimilerince, yaşamı süresince İsa’nın özyapısının (dünyaya) düşmeden önceki Adem’inkine benzer olduğu varsayılmaktadır. Bu görüş için İncilsel kanıt olmadığı bir yana; bu, İsa Tanrı tarafından baba olunmak suretiyle Meryem’in rahminde yaratılırken, Ademin Tanrı tarafından topraktan yaratıldığı hususunu kavramayı başaramamaktır. Böylece; İsa insan bir babaya sahip olmamasına karşın, hamile kalındı ve diğer tüm yönlerden bizim gibi doğdu. Çoğu kişi, bizim günahkâr özümüzdeki bir adamın mükemmel bir karaktere sahip olabileceğini kabul edemez. Bu olgu, Mesih’te gerçek bir imanın bir engelleyicisi durumundadır.
İsa’nın bizim özümüzde olduğuna, ama karakterinde ayartılmalarına karşı daima üstün gelen günahsızlık bulunduğuna inanmak, kolay değildir. Gerçek Mesih’te iman ve sağlam bir anlayışa ulaşabilmek üzere, onun mükemmel yaşamıyla ilgili olarak; onun Tanrı olduğunu yalanlayan birçok İncil bölümüyle birleştirilerek Müjde kayıtlarına yansıyan pek çok görüş bulunmaktadır. Onun kendisinin Tanrı olduğuna ve bu nedenle otomatikman mükemmel olduğuna inanmak çok daha kolaydır. Yine de bu görüş, İsa’nın günaha ve insan özüne karşı kazandığı zaferin büyüklüğünü küçültür.
O, insan özyapısına sahipti; o günahkâr eğilimlerimizin her birini paylaştı (Heb. 4:15) ve yine de onlara, Tanrı’nın yollarına bağlılığı ve günaha üstün gelmek üzere O’nun yardımını araması yoluyla üstün geldi. Bu Tanrı ona seve seve şu mertebeyi verdi: “Kendini dünya ile barıştırmak üzere, Tanrı Mesihte idi”; kendi gerçek oğlu aracılığı ile (2 Cor. 5:19).

8.2 TANRI VE İSA ARASINDAKİ FARKLILIKLAR


‘Tanrı Mesihte idi’ ifadesinin düzeyini vurgulayan ve onun insanlığına dikkat çeken bu bölümler arasında ortaya çıkan duyarlı bir denge vardır. Bu bölümlerin ikinci grubu; Teslis öğretisinin ‘gerçek Tanrı’nın gerçek Tanrısı’ şeklinde yanlış olarak ifade ettiği, İsa’nın kendisinin Tanrı olduğu hakkındaki görüşü İncilsel olarak haklı göstermeyi olanaksız kılar. (Bu, gerçek Tanrı’nın gerçek Tanrısı” deyimi, M.S. 325’de, ilk Hıristiyanlarca bilinmeyen Tanrı’nın bir ‘üçlük’ olduğu görüşünün ilk defa ilan edildiği İznik Konseyi ’inde kullanıldı). İncil’de ‘üçlük’ sözcüğü hiç yoktur. Konu 9, Mesih’in günah üzerindeki mutlak zaferini ve onda Tanrı’nın rolünü derinliğine incelemektedir. Biz bu çalışmalara başlarken, kurtuluşun gerçek İsa Mesih’in doğru bir anlayışına bağlı olduğunu hatırlayalım (Jn. 3:36 ; 6:53 ; 17:3). Bir kez bu onun günahı ve ölümü alt etmesinin gerçek anlayışına ulaştığımızda, bu kurtuluşu paylaşmak üzere, onda vaftiz olabiliriz.
Tanrı ve İsa arasındaki ilişkinin en açık özetlerinden birisi, 1 Tim. 2:5’ de bulunmaktadır: Tek Tanrı ve Tanrı ile insanlar arasında tek aracı vardır: insan olan Mesih İsa”. Koyu yazılmış sözcükler üzerinde düşünülmesi, aşağıdaki sonuçlara götürür:


  • Sadece tek Tanrı’nın olması, İsa’nın Tanrı olabilmesini olanaksız kılar; eğer Baba Tanrı ise ve İsa da Tanrı ise, o zaman iki Tanrı olur. “Ama bizim için sadece tek Tanrı vardır, Baba” (1Cor. 8:6). Bu nedenle, ‘Baba Tanrı’ tek Tanrı’dır. Onun için, üçlük yanlış öğretisinin ifade ettiği gibi, ‘Oğul Tanrı’ denen ayrı bir varlığın olabilmesi olanaklı değildir. Aynı şekilde Eski Ahit de Yahweh tek Tanrı’yı Baba olarak betimler (örneğin, Is. 63:16 ; 64:8).




  • Bu tek Tanrı’ya ilaveten, aracı vardır: insan olan Mesih İsa - …ve tek aracı…”. ‘Ve’ sözcüğü, Mesih ile Tanrı arasındaki bir farklılığı göstermektedir.




  • ‘Aracı’ olarak Mesih, onun bir vasıta olduğu anlamına gelir. Günahkâr insan ile günahsız Tanrı arasındaki bir aracı, Tanrı’nın kendisi gibi günahsız olamaz. O, günahkâr insan özüne sahip günahsız bir insan olmalıdır.”İnsan olan Mesih İsa” ifadesi, bu açıklamanın doğruluğu konusunda bizde hiçbir şüphe bırakmaz. İsa’nın göğe alınışından sonra yazmış olmakla birlikte, Pavlus ‘Tanrı Mesih İsa’ dememektedir.

Birçok kez anımsatmaktayız ki, “Tanrı bir insan değildir” (Num. 23:19 ; Hos. 11:9). Yine de Mesih, Yeni Ahit’te sık sık dendiği gibi açıkça “insan oğlu’dur”, yani buradaki “insan olan Mesih İsa”. O, “En Yüce Olan’ın Oğlu” idi (Lk. 1:32). Tanrı’nın ’En Yüce’ olması, sadece onun nihai yüceliğe sahip olduğunu göstermektedir. İsa’nın “En Yüce Olan’ın Oğlu” olması, kişisel olarak onun Tanrı’nın kendisi olamayacağını göstermektedir. Tanrı ve İsa hakkında kullanılan Baba ve Oğul’un gerçek ifade tarzı, onların aynı olmadığını açık hale getirmektedir. Bir oğul babasıyla bazı benzerliklere sahip olabilmekle beraber; o ne tek ve aynı kişi olabilir ne de babası kadar yaşlı olabilir.


Bununla aynı doğrultuda; Tanrı ile İsa arasında, İsa’nın Tanrı’nın kendisi olmadığını açıkça gösteren, birçok açık farklılık vardır:


TANRI

İSA

Tanrı ayartılamaz” (James 1:13).

Mesih,”her hususta bizim gibi

ayartılmayaçalışıldı”(Heb. 4:15

Tanrı ölemez - Öz itibariyle O ölümsüzdür (Ps. 90:2; 1 Tim. 6:16).

İsa üç günde öldü (Mt. 12:40 ; 16:21).

Tanrı, insanlar tarafından görülemez (1 Tim. 6:16; Ex. 33:20)

İnsanlar İsa’yı gördüler ve ona dokundular (1 Jn. 1:1 bunu vurgulamaktadır).

Ayartıldığımızda, günah ve Tanrı’ya itaat arasında bir tercihe zorlanırız. Çoğu kez, Tanrı’ya itaatsizliği seçeriz. İsa da aynı seçeneklere sahipti; ama o daima itaat etmeyi seçti. Böylelikle o, gerçekte hiç günah işlememesine karşın, günah işleme olasılığına sahipti. Tanrı’nın herhangi bir günah işleme olasılığına sahip olduğu düşünülemez. 2 Sam. 7: 12-16’daki Davut’un soy’unun kesinlikle Mesih olduğunu gösterdik. 2 Sam 7: 14, Mesih’in günah işleme olasılığından söz eder: “Eğer o günah işlerse, onu terbiye edeceğim”.



8.3 İSA’NIN ÖZYAPISI
‘Özyapı’ (öz) sözcüğü bizim doğal olarak, temelde ne olduğumuzu ifade eder. Konu 1’de İncil’in sadece iki özyapı’dan söz ettiğini gösterdik - Tanrı’nınki ve insanınki. Tanrı öz itibariyle ölemez, ayartılamaz, vb. İsa’nın yaşamı sırasında Tanrı’nın özünde olmadığı açıktır. Bu bakımdan o, tamamen insan özünde idi. ‘öz’ sözcüğünü tanımımızdan, İsa’nın aynı anda iki öze de sahip olamadığı açık olmalıdır. Mesih’in bizim gibi sınandığı çok önemlidir (Heb. 4:15); o kadar ki ayartmaya mükemmel şekilde üstün gelmesi yoluyla, bizim için bağışlanma kazanabildi. Bizim ayartılmalarımızın temeli olan kötü emeller, bizim içimizden (Mk. 7: 15-23), bizim kendi insan özümüzden gelmektedir (James 1: 13-15). Onun için Mesih’in, bu ayartmaları görüp geçirsin ve onları yensin diye, insan özyapısında olması gerekli idi.
Heb. 2: 14-18, pek çok sözcükle bütün bunu ortaya koyar:
Madem ki çocuklar (biz) et ve kanın paydaşlarıdırlar, o da kendisi aynı şekilde onlarınkinin aynısına (aynı öze) katıldı (yani, paydaş oldu -R.S.V.); ki o ölümü ile…şeytanı (ölümün gücünü) yok edebildi... Çünkü kuşkusuz o meleklerin özünü değil, ama İbrahimin soyununkini (özünü) üstlendi. Bunun için her yönden kardeşlerine benzer yapılması gerekiyordu; öyle ki, halkın günahlarını bağışlatabilmek üzere, merhametli ve sadık bir baş rahip olabilsin. Kendisi sınandığında acı çektiği için, sınananların yardımına koşabilir”.
Bu bölüm, İsa’nın insan özüne sahip olmuş olduğu gerçeğine olağanüstü önem verir: “o da kendisi aynı şekilde” ona paydaş oldu (Heb. 2:14). Bu ifade, konuya tam son noktayı koymak üzere, hepsi aynı anlama gelen üç sözcük (italikle yazılı), kullanmaktadır. O ‘onlarınkinin aynısı’ özü paylaştı. Kayıt, ‘o (İsa), onu paylaştı’ diyebilirdi; ama ‘o’ (paylaşılan öz) “O, onlarınkinin aynısını paylaştı” şeklinde vurgulanmaktadır. Heb. 2:16, benzer şekilde, onun, İbrahim’in soyundan olacak olan inançlılar kalabalığı için kurtuluş getirme durumunda olan İbrahim’in soyu olduğu dikkate alındığında, Mesihin meleklerin özüne sahip olmadığı hususu üzerinde durulur. Bu yüzden, Mesih için insan özüne sahip olmak gereği vardı. Her yönden “kardeşlerine benzer yapılması” gerekiyordu (Heb. 2:17); Mesih’in kurban edilmesi yoluyla Tanrı bize bağışlama bahşedebilsin diye. Bu nedenle, İsa’nın tam olarak insan özünde olmadığını söylemek için, Mesih’in iyi haberlerinin gerçek temellerini hakkında bilgisiz olmak gerekir.
Vaftiz edilmiş inançlılar ne zaman günah işlerlerse, İsa yoluyla duada kendi günahlarını itiraf ederek Tanrı’ya ulaşabilirler (1 Jn. 1:9). Tanrı, İsa’nın aynen insanlar gibi günaha ayartıldığının, ancak aşırı ayartılmaya insanların başaramadığı şekilde üstün gelerek mükemmel olduğunun farkındadır. Bundan dolayı, “Tanrı, Mesih’in hatırına” bizi bağışlayabilir. (Eph. 4:32). Bu nedenle, Mesih’in nasıl tam bizim gibi ayartılmaya çalışıldığını (sınandığını) ve bunun olanaklı olması için de bizim özyapımıza sahip olmasının gerektiğini kavramak çok önemlidir. Heb. 2:4, bunu olanaklı kılmak üzere, İsa’nın ‘et ve kan’ (insan) özüne sahip olduğunu açıkça ifade etmektedir. Maddi bir bedene sahip olmasına karşın, öz itibariyle “Tanrı, Ruh’tur” (Jn. 4:24); ‘Ruh’ olarak O, et ve kana sahip değildir. Mesih’in ‘et’ özüne sahip olması; onun, yaşadığı süre esnasında hiçbir şekilde Tanrı’nın özüne sahip olmadığı anlamına gelir.
Tanrı’nın sözünü yerine getirmek, yani ayartılmalara karşı tam anlamıyla üstün gelmek, üzere insanlar aracılığı ile yapılan bütün girişimler başarısız oldu. Bu nedenle, “Tanrı, günah için bir kurban diye günahkâr insan benzerliğinde kendi oğlunu göndererek, günahı insanda mahkûm etti” (Rom. 8:3 A.V. dipnot).
‘Günah’, öz itibariyle sahip olduğumuz, Tanrı’nın buyruklarına karşı gelme doğal eğilimini ifade eder. Biz halihazırda buna müsaade ettik ve böyle yapmaya devam etmekteyiz; ama “günahın ücreti ölüm’dür”. Bu zor durumdan kurtulmak için, insan dışarıdan yardım almak gereksinimini duydu. İnsan kendisini, insanı kurtarmak için bedenin içinde olmuş olan ya da olmayan kusursuzlukluğa sahip olmada aciz gibi gördü. Bu nedenle Tanrı işe karıştı ve bize bizim sahip olduğumuz günaha yöneltici tüm özendirmelerle birlikte bizim günahkâr bedenimize sahip kendi öz oğlunu verdi. Diğer her bir insandan farklı olarak, Mesih; başarısızlık ve günah işleme olasılığına tam bizim kadar fazla sahip olmasına karşın, her bir ayartmayı yendi. Rom. 8:3, Mesih’in insan özünü, ‘günahkâr insan nefsi” olarak tanımlamaktadır. Bundan birkaç ayet önce, Pavlus, bedenin (nefsin) içinde nasıl “hiçbir iyi şeyin bulunmadığını” ve bedensel isteklerin (nefsin) doğal olarak nasıl Tanrıya itaate engel olduğunu söyledi (Rom. 7: 18-23). Bu çerçevede, Rom. 8:3’ deki, Mesih’in “günahkâr beden” sahibi olduğunu okumak, her şeyden daha harikadır. Bundan ve bu bedenin isteklerine (nefse) üstün gelmesinden dolayıdır ki, nefsimizden kurtulmanın bir yoluna sahibiz. İsa onun kendi özünün günahkârlığının büyük ölçüde farkında idi. Ona bir keresinde, onun iyi ve mükemmel olduğunu ifade eder şekilde, “İyi öğretmen” diye hitap edilmişti. O, yanıtladı: “Bana sen niçin iyi diyorsun? İyi (mükemmel) olan tek biri var, O da Tanrı’dır” (Mk. 10: 17,18). Diğer bir vesileyle, insanlar Mesih’in büyüklüğünü, onun tarafından yapılmış bir seri göze çarpan mucizelere göre kanıtlamaya başladı. İsa bundan yararlanmadı; “çünkü her şeyi biliyordu ve insanın tanık olmasına herhangi bir gereksinimi yoktu: çünkü insanın içinde ne olduğunu biliyordu” (Jn. 2:23-25, Yunanca metin). Onun insanın özü hakkındaki büyük bilgisinden dolayı (“bu konuda her şeyi biliyordu”), Mesih; insanlardan şahıs olarak onu, kendi kişisel görüşü nedeniyle kişisel olarak övmelerini istemedi; çünkü o kendi insan özünün ne kadar kötü olduğunu biliyordu.

8.4 İSA’NIN İNSANLIĞI
Müjde kayıtları, İsa’nın nasıl tamamıyla insan özüne sahip olduğuyla ilgili birçok örnek sağlar. Onun yorgun olduğu ve bir kuyudan su içmek üzere oturmak zorunda kaldığı kaydedilmektedir (Jn. 4:6). Lazar’ın ölümünde “İsa ağladı” (Jn. 11:35). En mükemmel şekilde, onun nihai acılarının kaydı, onun insanlığı hakkında yeterli kanıt olmalıdır: O çarmıhtaki ölümünü çekmek zorunda olmaktan onu kurtarması için Tanrı’ya dua ederken itiraf etti: “Şimdi canım sıkılmaktadır”. “O, şunu diyerek dua etti: ‘Ey Babam, eğer mümkünse, (acı çekme ve ölümle ilgili) bu kâse benden geçip gitsin; yine de benim istediğim gibi değil, ama senin istediğin gibi olsun (Mt. 26:39). Bu, bazı durumlarda Mesih’in isteği ya da arzularının Tanrı’nınkilerden farklı olduğunu göstermektedir.
Mesih, bütün yaşamı süresince, çarmıhtaki bu son deneme sınavına hazırlık için, kendi isteğine karşı olan Tanrı’nın isteğine boyun eğdi: “Ben kendiliğimden hiçbir şey yapamam: işittiğim gibi yargılarım ve benim yargım adildir. Çünkü ben, benim kendi isteğimi değil, ama beni göndermiş olan Baba’nın isteğini yapmaya çalışırım” (Jn. 5:30). Mesih’in isteği ve Tanrı’nınki arasındaki farklılık, Mesih’in Tanrı olmadığına ilişkin yeterli kanıttır.
Yaşantılarımız boyunca bizler, hayatta geçirdiğimiz denemelerden öğrenerek Tanrı’ya ilişkin bilgimizi büyütmeyi umarız. Burada, İsa bizim yüce örneğimizdir. O, (doğuştan) iletildiği kadarıyla, bizden daha fazla Tanrı’nın tam bilgisine sahip değildi. Çocukluğunda, “İsa bilgelikçe ve kişilikçe (yani, ruhsal olgunluk, krş. Eph. 4:13) gelişti; ve Tanrı ve insan yanındaydı” (Lk. 2:52). “Çocuk büyüdü ve ruhça gücünü arttırdı (güçlü oldu)” (Lk. 2:40). Bu iki ayet, İsa’nın ruhsal gelişmesine paralel olarak fiziksel büyümesini betimlemektedir; büyüme süreci hem doğal ve hem de ruhsal yoldan olmaktadır. Atanasçı inanışın ‘üçlük’ hakkında ifade ettiği gibi, eğer ‘Oğul, Tanrı’ ise; bu durum mümkün olamayacaktı. Yaşamının sonunda bile İsa, ikinci gelişinin tam zamanını, Baba’nın bilmesine karşın, kendisinin bilmediğini itiraf etti (Mk. 13:32).
Tanrının isteğine itaat, hepimizin bir zaman döneminden sonra öğrenmek durumunda olduğumuz bir şeydir. İsa’da, herhangi bir oğul’un yaşamak durumunda olduğu gibi, Babasına itaati öğrenmek üzere bu süreci geçirmek zorunda kaldı. “Bir Oğul olduğu halde, yine de o, ona acı veren şeyler yoluyla, itaati (yani, Tanrı’ya itaati) öğrendi: ve mükemmel (yani, ruhsal açıdan olgun) yapıldı. O, kendi tamamlanmış ve bütün ruhsal büyümesinin bir sonucu olarak, sonsuz kurtuluşun kaynağı oldu (Heb. 5: 8,9). Phil. 2: 7,8 (Arasöz 27’ de daha fazla yorumlandı) İsa’nın, çarmıhtaki ölümünde doruğa ulaşan, aynı ruhsal büyüme sürecini kaydeder: “Kendini yücelikten arındırdı ve bir hizmetkârın biçimine (tavrına) büründü…çarmıhtaki ölümde… kendini alçalttı ve itaatkâr oldu”. Burada kullanılan ifade tarzı; İsa’nın, sonunda Tanrı’nın onun çarmıhta ölmesi gerektiği şeklindeki arzusuna itaatkâr olmak üzere, bilinçli olarak kendini giderek daha fazla alçaltarak ruhsal gelişiminde nasıl ilerlediğini göstermektedir. Böylece o,

kendi acılarına doğru olarak karşılık vermek yoluyla mükemmelleştirildi. Buradan, İsa’nın doğru olabilmek üzere, bilinçli kişisel çaba harcamak zorunda kaldığı hususu ortaya çıkmaktadır. O, Tanrı tarafından böyle yapmaya onun sadece bir kukla olması sonucunu doğuracak şekilde, hiçbir yoldan zorlanmadı. İsa bizi gerçekten sevdi; ve bu güdü’den ötürü çarmıhta canını verdi. Eğer Tanrı onu çarmıhta ölüme zorladıysa, İsa’nın bize karşı olan sevgisinin sürekli olarak vurgulanması anlamsız olurdu (Eph. 5: 2,25; Rev. 1:5; Gal. 2:20). Eğer İsa Tanrı olsaydı, o zaman mükemmel olmaktan başka seçeneği olmazdı; ve bu durumda çarmıhta ölmezdi. İsa’nın bu seçeneklere sahip olmuş olması, bizim onun sevgisini takdir edebilmemizi ve onunla kişisel bir ilişki oluşturabilmemizi sağlar. İsa’nın kendi yaşamını gönüllü olarak vermek üzere istekliliğinden dolayı, Tanrı ondan çok hoşnut oldu: “Böylelikle Babam beni sever; çünkü canımı veririm…Onu (canımı) kimse benden alamaz; ama onu ben kendim veririm” (Jn. 10: 17,18). Eğer İsa Tanrı olsaydı, günahkâr insanla bir çeşit göstermelik ilişki şeklinde insan formunda bir yaşamdan vazgeçme hususunda İsa’nın gönüllü itaatiyle Tanrı’nın çok hoşnut olmasını anlamak zor olurdu (Mt. 3:17; 12:18; 17:5). Bu; Baba’nın, oğul’un itaatine olan hoşnutluğu kayıtları, İsa’nın itaat etmeme olanağına da sahip olduğu, ancak bilinçli olarak itaatli olmayı seçtiği hususunda yeterli kanıttır.


İSA’NIN KURTULUŞ GEREKSİNİMİ
İnsan özyapısından dolayı İsa; tıpkı bizim gibi hafif hastalıklar, yorgunluk, vb. geçirdi. Böylelikle, bunun sonucu olarak; eğer o çarmıhta ölmüş olmasaydı, bir şekilde, örneğin ihtiyarlıktan, ölecekti. Bu düşünüldüğünde, İsa ölümden Tanrı tarafından kurtarılmaya gereksinim duydu. Bunun yoğun olarak farkına vardığında İsa, “Ona (Tanrı’ya) güçlü feryat ve gözyaşları ile, kendini ölümden kurtarabilecek ve dindarlığını işitecek Tanrı’ya dualar ve niyazlar sundu” (Heb. 5:7 A.V. dipnotu). İsa’nın Tanrı’ya, kendini ölümden kurtarmak üzere yakarmak zorunda olması gerçeği, onun kişisel olarak Tanrı olmasına hiçbir olanak tanımaz. İsa’nın dirilişinden (göğe alınışından) sonra, ölümün onun üzerinde, önceden varmış gibi ima edilen egemenliği artık kalmadı (Rom. 6:9).
İlahiler kitabında ilahilerin çoğu, İsa’nın kehanetidir. Bir ilahiden, İsa hakkında bazı ayetler Yeni Ahit’te alıntı yapıldığında, o ilahinin diğer birçok ayetinin de onun hakkında olduğunu varsaymak mantıklıdır. Birçok vesileyle Mesih’in Tanrı tarafından kurtarılmaya gereksinim duyulduğu vurgulanmaktadır:


  • Ps. 91: 11,12’ dan İsa hakkında Mt. 4:6’da alıntı yapılmaktadır. Ps. 91:16 Tanrı’nın İsa’ya kurtuluşu nasıl verdiği hakkında kehanette bulunmaktadır: “Uzun ömürle (yani, sonsuz yaşam) onu doyuracağım ve ona kurtarışımı göstereceğim”. Ps. 69:21, Mesihin çarmıha gerilmesini ifade etmektedir (Mt. 27:34); tüm bu ilahi çarmıhta Mesih’in düşüncelerini tanımlamaktadır: “Kurtar beni ey Tanrı… Canıma yaklaş ve onu kurtar… Senin kurtarışın ey Tanrı beni yükseltsin” (Ps: 69: 1, 18, 29).




  • Ps. 89 , Tanrı’nın Davut’a ettiği Mesih’e ilişkin vaat üzerine bir yorumdur. Ps. 89:26 İsa’ya ilişkin şu kehanette bulunur: “O (Tanrı) beni çağıracak; Sen benim babam, Tanrım ve kurtuluşumun kayasısın”.

Mesih’in kurtuluş için Tanrıya yaptığı duaları işitildi. O, kendi kişisel ruhsallığı nedeniyle işitildi; bir ‘üçlük’teki yeri nedeniyle değil (Heb. 5:7). Tanrı’nın İsayı diriltmesi ve onu ölümsüzlükle yüceltmesi, Yeni Ahit ana temasında önemli bir daldır:




  • Tanrı… İsayı diriltti… Tanrı bir Prens ve Kurtarıcı olarak onu kendi sağ yanı ile yüceltti” (Acts 5: 30,31).




  • Tanrı…ölümden diriltmiş olduğu… oğlu İsa’yı yüceltmiştir” (Acts 3: 13,15).




  • Bu İsa’yı Tanrı diriltti” (Acts 2: 24, 32, 33).




  • O Tanrı’dan kendini yüceltmesini dileyince, bütün bunları İsa kendisi kavradı (Jn. 17:5 krş. 13:32; 8:54).

Eğer İsa Tanrı’nın kendisi ise; o zaman, Tanrı’nın ölemez olduğu dikkate alındığında, bütün bu vurgular yersiz olurdu. Eğer İsa Tanrı olsaydı, kurtulmaya gerek duymazdı. İsa’yı Tanrı’nın yüceltmiş olması, Tanrı’nın onun üzerindeki üstünlüğünü ve Tanrı ile İsa’nın ayrılığını göstermektedir. İngiliz devletleri Kilisesi’nin ilk 39 maddesindeki gibi; Mesih hiçbir şekilde, Tanrı’lık ve insanlık olarak “iki özyapılı gerçek ve sonsuz Tanrı” olamazdı. Sözcüğün gerçek anlamına göre, bir varlık sadece tek özyapıya sahip olabilir. Çok büyük kanıtlara boyun eğmeliyiz ki, Mesih bizim insan özyapımızda idi.



8.5 TANRI İLE İSA’NIN İLİŞKİSİ
Tanrının İsa’yı ölümden nasıl dirilttiğinin dikkate alınması bizi Tanrı ve İsa arasındaki ilişkiyi düşünmeye yöneltir. Eğer onlar, ‘üçlük’ öğretisinin ifade ettiği şekilde ‘eşdeğer…ortak-sonsuzlukta’ iseler; o zaman onların ilişkisinin de eşit olacağını umabilirdik. Henüz gördüğümüz gereğinden çok kanıt, bunun böyle olmadığı şeklindedir. Tanrı ve Mesih arasındaki ilişki, karı-koca arasındakine benzer: “Her erkeğin başı Mesih, kadının başı erkek ve Mesih’in başı Tanrı’dır” (1 Cor.11:3). Erkek kadının başı olduğu gibi; karı ve koca arasında olması gereken aynı amaç birliğine sahip olmalarına karşın, Tanrı da İsa’nın başıdır. Böylece; karı, kocaya ait olduğu gibi “Mesih Tanrı’nındır” (1 Cor. 3:23). Baba Tanrı, çoğu kez Mesih’in Tanrısı olarak ifade edilir. Aslında Tanrı’ya şu gözle bakılır: “Tanrı ve Efendimiz İsa Mesih’in Babası” (1 Pet. 1:3 ; Eph. 1:17). Mesih’in göğe alınışından sonra bile şu anda da onların ilişkisinin Mesih’in ölümlü yaşantısındaki gibi olduğu görülmektedir. Ara sıra üçlük’çülerce tartışıldığı şekilde, Mesih’in yeryüzündeki yaşantısı sırasında, sadece Tanrı’dan daha düşük derecede olduğundan söz edilir. Mesih’in göğe alınışından birkaç yıl sonra yazılan Yeni Ahit mektuplarında, halen Tanrı’dan Mesih’in Tanrısı ve Babası olarak söz edilmektedir. İsa yine de Babasını, Tanrı’sı olarak görmektedir.
Yeni Ahit’in son kitabı olan Vahiy (Esinleme), Mesih’in diriltilmesi ve yüceltilmesinden en az 30 yıl sonra yazıldığı halde, yine de Tanrı’dan şöyle söz eder: “Onun (Mesih’in) Tanrısı ve Babası” (Rev. 1:6 R.V.). Bu kitapta göğe alınan ve yüceltilen Mesih, inançlılara mesajlar verdi. O şunlardan söz etti: “Tanrım’ın tapınağı… Tanrım’ın adı… Tanrım’ın kenti” (Rev. 3:12). Bu, İsa’nın o anda bile Babasını Tanrı olarak düşündüğünü kanıtlar - ve bu nedenle o (İsa) Tanrı değildir.
İsa, ölümlü yaşamı sırasında Babasıyla benzer bir tarzda ilişkiliydi. O göğe alınışından şöyle söz etti: “benim Babama ve senin Babana; benim Tanrım’a ve senin Tanrına (geri dönüyorum)” (Jn. 20:17). Çarmıhta, İsa insanlığını tam anlamıyla sergiledi: “Tanrım, Tanrım, Sen beni niçin terk ettin?” (Mt. 27:46). Böylesi sözcükleri, eğer kendisi Tanrı olan söylemişse, anlamak mümkün değildir. Şurası çok gerçektir ki, İsa Tanrıya “güçlü feryat ve gözyaşları ile” yakardı; ki bu kendi içinde onların ilişkisinin gerçek niteliğini göstermektedir (Heb. 5:7 ; Lk. 6:12). Açıktır ki, Tanrı kendisine yakaramaz. Şu anda bile, Mesih Tanrıya bizim için yakarmaktadır (Rom. 8: 26,27 N.I.V. krş. 2 Cor. 3:18 R.V. dipnot).
Şu anda, İsa’nın kendi ölümlü yaşamı sırasında Tanrı’yla olan ilişkisinin, temelde şimdikinden farklı olmadığını gösterdik. Mesih Tanrıyla Babası ve Tanrısı olarak ilişkilidir ve O’na yakardı; aynı durum, Mesih’in dirilişi ve göğe alınışından sonra, şu anda da sağlanmaktadır. Mesih, yeryüzündeki yaşamı sırasında Tanrı’nın kölesi (kulu) idi (Acts 3: 13,26 N.I.V. ; Is. 42:1 ; 53:11). Bir köle efendisinin isteğini yerine getirir; ve hiç bir şekilde efendisine eşit olamaz (Jn. 13:16). İsa, sahip olduğu güç ve otorite ne ise, onun kendi yetkisinden çok Tanrıdan olduğunu vurguladı: “Ben kendiliğimden bir şey yapamam… Beni gönderen Baba’nın isteğini yapmaya çalışırım… Oğul kendiliğinden bir şey yapamaz” (Jn. 5: 30,19).

ARASÖZ 27 : “Tanrı’nın Şeklinde Olma”
Tanrı’nın şeklinde (özünde) olan İsa, Tanrı’yla eşit olmayı ele geçirmeyi düşünmedi; ama kendini adsız yaptı ve bir kölenin (kulun) şekline (özüne) büründü” (Phil. 2: 5-11).

Bu ayetler, İsa’nın Tanrı olduğu anlamında alınır; ama o doğumunda bir insan olmuştur. Eğer bu doğruysa, o zaman Konu 7 ve Konu 8’de varılan her nokta da açıklanmalıdır. Şu ileri sürülebilir ki, bir ayetin İncil öğretisinin genel anlamıyla çelişmesine izin verilemez. Şurası anlamlıdır ki; bu, üçlük’çü düşünce tarzında noksan bağlantıyı - İsa Cennetteki Tanrı olma durumundan kendini Meryem’in rahminde bir bebek olmaya nasıl çevirdiğini - açıklamak üzere ortaya konabilecek hemen hemen tek bölümdür. Aşağıdaki analiz, bu bölümün gerçekten ne anlama geldiğini göstermeye çalışmaktadır.
1. Bu bölümün içinde, ‘üçlük’çü’ görüşle tamamen çelişen neredeyse rastlantısal birkaç ifade bulunmaktadır:

a) “Tanrı da İsa’yı pek çok yüceltti ve ona bir isim verdi” (Phil. 2: 9). Bu ifade göstermektedir ki İsa kendini yüceltmedi- onu Tanrı yaptı. Bundan, dirilişte Tanrı bunu ona yapmadan önce, onun yüceltilmiş bir durumda olmadığı sonucu çıkar.

b) Mesih’in kendini alçaltması ve sonraki Tanrı tarafından yüceltilme, “Baba Tanrı’nın görkemi için” (Phil. 2:11) olmalıydı. Böylelikle, Baba Tanrı oğul ile eşdeğer olmaz.
2. Bu bölümün genel anlamı, dikkatlice düşünülmelidir. Pavlus İsa hakkında konuşmaya hemen ‘ansızın’ başlamaz. O, Phil. 1:8’de İsa’nın bilincini ifade eder. Tekrar Phil. 1:27’e geri dönüldüğünde, Pavlus, bilincimizin durumunun öneminden söz etmeye başlar. Bu, Filipililer 2. Bölüm’ün ilk ayetlerinde geliştirilmektedir: “tek düşüncede, tek bilinçte… bilincin alçak gönüllülüğünde olarak… Herkes kendi çıkarını değil, ama diğerlerinin çıkarını da gözetsin. Bu Mesih İsa’da da olmuş olan bilinç sizinle olsun...(Phil. 2: 2-5). Böylelikle Pavlus, İsa’nınki gibi, alçakgönüllülükle diğerlerinin hizmetine adanmış olan , bir bilince sahip olmanın öneminden söz ediyor. Bu nedenle, bunu takip eden ayetler, özyapıdaki herhangi bir değişimden söz etmek yerine, İsa’nın gösterdiği alçakgönüllü bilinci yorumluyor.
3. İsa, “Tanrı’nın şeklinde(özünde)” idi. Konu 8.3’ de İsa’nın insan özyapısında olduğunu gösterdik; ve onun için bu, İsa’nın ilahi bir özyapıya sahip olduğunu ifade edemez. Bu bölümün N.I.V. çevirisi, burada ciddi yanlışlığa yol açmaktadır. Bu konuyu geçerken, kolay okunacak şekilde düzenlenen bazı modern çevirilerin Yunanca metnin tam anlamını yanlış yorumlama eğiliminde oldukları ve kimi bölümleri (tam olarak) tercüme etmek yerine o anlamı başka sözcüklerle vermek eğiliminde oldukları hususuna da dikkat edilmelidir. Phil. 2:5-8, bunun klasik bir örneğidir. Yine de bu, onların diğer tarzlarda kullanımlarını kötüleme değildir.
Şekil (Yunanca morf -biçim) Phil 2:7’de İsa’nın “bir köle’nin şeklini” aldığından söz edilerek kanıtlandığı gibi, asıl özyapıyı ifade edemez. O, Tanrı’nın şekline sahipti, ama bir kölenin (hizmetkârın) şekline büründü. Bir kölenin asıl özyapısı, diğer insanlardan farklı değildir. Genel anlamla uyumlu şekilde bunu şu anlamda güvenle kullanabiliriz: mükemmel olmamasına karşın İsa, tamamıyla Tanrı-benzeri bir bilince sahipti; ama yine de o, bir kölenin davranış biçimine bürünmeye istekli oldu. Daha sonraki ayetlerde, Pavlus bizi , “(Mesih’in) ölümünde (ona) benzer” (Phil.3:10) olmak için bizi yüreklendirmektedir. Biz, onun kendi ölümünde gösterdiği biçimi, Mesih’in şeklini, paylaşmak durumundayız. Bu, onun o zaman sahip olmuş olduğu özyapıyı paylaşıyor olduğumuz anlamına gelemez; çünkü biz henüz insan özüne sahibiz. İnsan özüne sahip olmak için kendimizi değiştirmek zorunda değiliz; ama ölümünde İsa’nın sahip olduğu biçim ya da zihinsel imaja sahip olabilelim diye, düşünce tarzımızı değiştirmeliyiz.
Yunanca morf (biçim) sözcüğü; bir imaj, bir iz ya da benzerlik anlamına gelir. İnsanların “Tanrınınki gibi bir şekle (biçime)” sahip olduğundan söz edilir (2 Tim. 3:5). Gal. 4:19, “Mesih inançlıların içinde şekillenir” demektedir. Mükemmel bir karaktere ve mükemmel bir Tanrı benzeri düşünce tarzına sahip olmuş olduğundan dolayı, İsa “Tanrı’nın şeklinde” idi. Bundan dolayı, kendini Tanrı ile bir olduğu anlamında düşünmek ya da bilmek onun için haksız edinilmiş bir şey değildi. N.I.V. bu deyime, İsa’nın Tanrı’yla eşitliği “havada kapılacak bir şey” olarak düşünmediğinden söz eden farklı bir çeviri vermektedir. Eğer bu çeviri doğruysa (ki bu R.S.V. tarafından da desteklenmektedir), o zaman bu İsa’nın Tanrı olduğuna ilişkin teorinin tamamen yanlış olduğunu kanıtlar. N.I.V. çevirisine göre, İsa, Tanrı’yla eşdeğer olma fikrini bir an bile aklından geçirmedi; o Tanrı’nın hükmü altında olduğunu, O’nunla eşdeğer olmadığını gördü.
4. Mesih, Is. 53:12’deki kendi çarmıha gerilişi kehanetinden söz ederek, “kendini adsız yaptı” ya da “kendini boşalttı” (R.V.): “O canını ölüme döktü”. O, yandaşlarına karşı, çarmıhta ölümü yoluyla muhteşem şekilde gösterdiği köle gibi tutumuyla (Mt. 20:28), “kendini bir kölenin şekline (davranış biçimine) bürüdü” (Jn. 13:14). Is. 52:14, Mesih’in çarmıhtaki acılarına ilişkin kehanette bulundu: “görünüşü herhangi bir insanınkinden daha fazla ve onun biçimi insan oğullarından daha fazla bozuldu”. Ölüme karşı, hatta çarmıhtaki ölüme karşı” devam eden bu kendini alçaltma; onun doğumunda değil, yaşamı ve ölümü esnasında oluşan bir şeydi. Bu bölümün genel anlamının, İsa’nın bilincine ilişkin bize taklit edilecek bir örnek olarak arz edilmiş olan alçakgönüllülük’le ilgili olduğunu gösterdik. Bu yüzden bu ayetler, İsa’nın yeryüzündeki bizim insan özyapımızdaki yaşamından ve tamamen Tanrı’yla uyumlu bir bilince sahip olmasına karşın, bizim ihtiyaçlarımızı düşünerek kendini nasıl alçalttığından söz ediyor olmalıdır.
5. Eğer İsa özde Tanrı idi ise, üçlükçülerin yorumlamaya çalıştıkları gibi, daha sonra bunu bıraktı ve insan özünü aldı; ki bu durumda İsa yeryüzünde iken ‘gerçek Tanrı’ değildi; ama yine de üçlükçüler onun (Tanrı) olduğuna inanırlar. Bütün bunlar, üçlük gibi insan-yapımı tanımları kabul etmek yoluyla yaratılan çelişkileri göstermektedir.

6. Son husus, Tanrı’nın şeklinde ‘olma’ ya ilişkindir. Süresizlik şeklinde ‘olma’ diye tercüme edilen Yunanca sözcük, aslında bu anlama gelmemektedir. Acts 7:55, Stefan’dan “Kutsal Ruh’la dolu olan” şeklinde söz eder. O, o zaman Kutsal Ruh’la dolu idi ve ona belli bir zaman önce sahip olmuştu; ama her zaman onunla dolu olmamıştı. Diğer örnekler, Lk. 16:23 ; Acts 2:30 ; Gal. 2:14’da bulunabilir. Bu nedenle, Mesih’in “Tanrı’nın şeklinde olması”, (ölümünden) biraz önce onun (bilinç olarak) Tanrı’nın biçiminde olmuş olduğu anlamına gelir; bu, zamanın başlangıcından itibaren bu formda olduğu anlamına gelmez.

KONU 8 : Sorular
1. İncil, Tanrı’nın bir üçlük olduğunu öğretmekte midir?
2. Tanrı ve İsa arasındaki üç farklılığı sıralayınız.

3. İsa, aşağıdaki yönlerden hangisinde bizden farklıydı?

a) O, hiç günah işlemedi

b) O, Tanrı’nın kendi biricik oğluydu

c) O, asla günah işleyemedi

d) O, Tanrı tarafından doğru olmaya zorlandı.
4. İsa, aşağıdaki yönlerden hangisinde Tanrı’ya benzerdi?

a) O, yeryüzündeki yaşamında Tanrı’nın özüne sahipti

b) O, Tanrı gibi mükemmel bir karaktere sahipti

c) O, Tanrı kadar fazla biliyordu

d) O, doğrudan Tanrı’yla eşdeğerdi.
5. İsa, aşağıdaki yönlerden hangisinde bize benzer idi?

a) O, bizim ayartılmalarımızın ve insan deneyimlerinin hepsine sahipti

b) O, küçük bir çocuk iken günah işledi

c) O, kurtarılmaya gereksinim duydu

d) O, insan özüne sahipti.
6. Aşağıdaki ifadelerden hangileri doğrudur?

a) İsa, mükemmel bir özyapı ve mükemmel karakter sahibi idi

b) İsa, günahkâr özyapıda, ama mükemmel karakterde idi

c) İsa, hem gerçek Tanrı ve hem de gerçek insan idi

d) İsa, günah işlemeden önceki Adem’in özüne sahipti.
7. İsa günah işleme olasılığına sahip miydi?


Yüklə 72,67 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə