Bilişsel Gelişimsel teori



Yüklə 445 b.
tarix23.09.2017
ölçüsü445 b.
#1384





Bilişsel - Gelişimsel teori

  • Bilişsel - Gelişimsel teori

    • Davranışlar kişinin bilişsel dünyası ile dış dünyadaki gerçekliğin etkileşimi ile oluşur
  • Sosyal öğrenme teorisi

    • Davranışlar sosyal bir çevre içinde uyaran-tepki ilişkisi şeklinde gelişir
  • Bilgi-işleme teorisi

    • Cinsel nitelikli davranışlar düşünceyle belirlenir (Şemalar).
  • Erikson’un Psikoseksüel Gelişim Teorisi (Yaşamın 8 Evresi)

    • Kültür ve toplum önemlidir, kişilik gelişimi hayata boyu sürer
  • Psikoanalitik teori (Dürtü-çatışma kuramı)

    • Davranışlar iç güdüler ve onların engellenmesiyle oluşur


Bilişsel-gelişimsel teori: Bilişsel-gelişimsel teoriye göre (Kohlberg 1966,Piaget 1950:

  • Bilişsel-gelişimsel teori: Bilişsel-gelişimsel teoriye göre (Kohlberg 1966,Piaget 1950:

  • çocuk seksüel şemaların oluşmasıyla ilk önce erkek-kadın ayırımını öğrenir. Daha sonra çocuk tanımladığı cinsel rolün belli stereotipi (önyargısal) hareketlerini ayırt eder. “Ben bir erkeğim veya kızım” fikri çocuğun cinsiyetine uygun şekilde davranması sağlar.

  • Sosyal öğrenme teorisi: Bu teoride (Bandura ve Walters 1963) :

  • Çocuk yeni davranışları, cinsel rollere ait bilgileri, kişileri gözlemleyerek ve onları taklit ederek öğrenir. Anne ve babalar hem iletişim yoğunluğu açısından hem de çocuğun algılamasına göre en güçlü, en sıcak olma özellikleri nedeniyle çoğu kez özdeşim modeli olarak rol alırlar.

  • Erikson’un yaşamın 8 evresi:

  • 0-1 yaş: güvenli bağlanma 1-3 yaş: Özerklik 3-5 yaş: girişkenlik-suçluluk, oyun

  • 6-12 yaş: başarı-yetersizlik 12-16: Kimlik-rol kargaşası 17-30 yaş: yakınlık, yatılılmışlık

  • 30-60 yaş: üretkenlik, durgunluk 60+:Benlik bütünlüğü umutsuzluk



  • Bilgi-işleme teorisi:

  • Bilgi-işleme yaklaşımına göre cinsel tiplemenin ana belirleyicisi şemadır. Şemalar günlük tüm davranışlarımızı organize etmek için var olmak durumundadır. Cinsel rollere dayanan şemalar çocukların bilgiyi sınıflamasına ve çocukların kız ve erkek olarak rollerinin ayırımına ait bilgiyi kazanmalarını sağlar. Cinsel kimliğe ait net bir şekillenme olmadan çocuklar önce hem kız hem de erkek tiplerine ait şemalar oluştururlar.

  • Psikoanalitik teori:

  • Freud, psikoanalitik kuramın temsilcisi olarak, çocuğun bazı gelişimsel aşamalardan geçerek kişiliğini şekillendirdiğini ve cinsel gelişimin de bu sürecin temelini oluşturduğunu savunmaktadır. Freud fallik dönemdeki anne-erkek çocuk ve baba-kız çocuk ilişkisinin oedipal ve elektra kompleksiyle çözümlenerek, kişilik gelişiminin şekillendiğini ve bu sürecin cinsel gelişime ait bir süreç olduğunu belirtmektedir. Freud Kastrasyon korkusu ve penis hasedi gibi kavramları ilk kullanandır.





  • CİNSELLİK: Doğuştan getirilen biyolojik cinsiyetle beraber fizyolojik, sosyal ve psikolojik anlamda kişinin kadın ya da erkek olmasını algılama ve kabulü, bu algı ve kabul doğrultusundaki cinsel yönelimleri ile cinsel davranışları cinsel kimliğini, toplumsal davranışını, cinsel yönelimini, eş seçimini belirleyen unsurların tümüdür.

  • CİNSİYET (Biyolojik): Doğuştan getirilen, hormonlarla belirlenen erkek veya kız cinsiyetine özgü özelliklere sahip olmaktır.

  • Cinsiyet Kimliği: Bireyin kromozomları, dış genital organları, iç genital organları, hormonsal yapıyı ve ikincil seks özelliklerini içeren  biyolojik cinsel özellikleridir.

  • CİNSEL KİMLİK-GENDER: Bireyin cinsiyetinden haberdar olması, bedeni ve benliğini belli bir cinsellik içinde algılayışı, kabullenişi, duygu ve davranışlarında buna uygun biçimde yönelişidir. Başka bir deyişle; bireyin kadın ya da erkek olarak kendisinin farkına varması ve kabullenmesidir.



CİNSEL ROL (Toplumsal Cinsiyet): : Toplumun erkek ve kadından cinsiyetine özgü beklediği tutum ve davranışlardır. Toplumsal öğrenme kuramına göre kişinin cinsiyet rolünü öğrenmesi ve buna uygun davranmasıdır. Örneğin; Bir erkek kendini erkek olarak görür, kabul eder, vücudunu erkek olarak algılar; dışa vuran davranışlarında, toplumsal uyumunda erkeksi bir görünümü (rolü) benimser. Aynı şey kadın içinde geçerlidir. CİNSEL DAVRANIŞ: Biyolojik cinsiyete yada cinsel kimliğe uygun öğrenilmiş davranışlar olup kişinin cinsel olarak ne yaptığı ile ilgilidir. Cinsel arzular, fanteziler, eş arama, mastürbasyon şekli, cinsel gereksinimleri karşılamak için yapılan eylem ve davranışlar bu gruba girer.

  • CİNSEL ROL (Toplumsal Cinsiyet): : Toplumun erkek ve kadından cinsiyetine özgü beklediği tutum ve davranışlardır. Toplumsal öğrenme kuramına göre kişinin cinsiyet rolünü öğrenmesi ve buna uygun davranmasıdır. Örneğin; Bir erkek kendini erkek olarak görür, kabul eder, vücudunu erkek olarak algılar; dışa vuran davranışlarında, toplumsal uyumunda erkeksi bir görünümü (rolü) benimser. Aynı şey kadın içinde geçerlidir. CİNSEL DAVRANIŞ: Biyolojik cinsiyete yada cinsel kimliğe uygun öğrenilmiş davranışlar olup kişinin cinsel olarak ne yaptığı ile ilgilidir. Cinsel arzular, fanteziler, eş arama, mastürbasyon şekli, cinsel gereksinimleri karşılamak için yapılan eylem ve davranışlar bu gruba girer.

  • CİNSEL OLGUNLUK: Cinsel olgunluk insanın üreme sisteminin ve organlarının sağlıklı döl üretebilecek düzeye ulaşabilmesidir. Cinsel olgunluk bedenin “büyüme” sine ilişkin bir kavramdır ve cinsel gelişimin temelini oluşturur. Büyüme, genetik ve çevre faktörlerinin etkisi altındadır. Cinsel olgunluk ve psikolojik olgunluk birbirinden bağımsız gelişebilir.



CİNSEL YÖNELİM (Cinsel Yakınlık): Kişinin, bir başka bireye karşı duygusal, düşünsel, romantik ve cinsel şehvet ile yaklaşımıdır. Bu yaklaşım her zaman cinsel eylemi gerektirmez, hatta çoğu kez duygusal, düşünsel, romantik ve fantezi düzeyinde kalabilir. Önemli bir bölümü, biyolojik yatkınlıklar, cinsel organlar, genetik yapı, hormonlar, doğum öncesi belirlenmiştir. Doğumla getirilen özellikler cinsel yönelimin tek belirleyicisi değildir.

  • CİNSEL YÖNELİM (Cinsel Yakınlık): Kişinin, bir başka bireye karşı duygusal, düşünsel, romantik ve cinsel şehvet ile yaklaşımıdır. Bu yaklaşım her zaman cinsel eylemi gerektirmez, hatta çoğu kez duygusal, düşünsel, romantik ve fantezi düzeyinde kalabilir. Önemli bir bölümü, biyolojik yatkınlıklar, cinsel organlar, genetik yapı, hormonlar, doğum öncesi belirlenmiştir. Doğumla getirilen özellikler cinsel yönelimin tek belirleyicisi değildir.

  • Heteroseksüel: Kişinin karşı cinsiyete cinsel ve duygusal ilgi duymasıdır.

  • Eşcinsel (Homoseksüel): Kişinin kendi cinsiyetine cinsel ve duygusal ilgi duymasıdır. .

  • Biseksüel: Kişinin her iki cinsiyetten olanlara cinsel ve duygusal ilgi duymasıdır.

  • Transseksüel: Cinsiyetini değiştirmesi gerektiğine, ruhsal ve bedensel olarak diğer cinsiyete sahip olması gerektiğine inanan kişidir.

  • Travesti: Karşı cinsin eşyalarını kullanmaktan, karşı cinsin giydiği kıyafetleri giymekten, karşı cinsin davranışını sergilemekten cinsel haz alan kimselerdir.

  • Aseksüel: insel arzuları, ilgileri veya cinsel tercihleri olmayan kişi



Sigmund Freud (1856-1939) yetişkinlerde kişilik ve anormal davranışlar üzerinde çalışmalar yapsa da kişiliğin yapısında bebeklik ve çocukluk yıllarının önemini belirten ilk kuramcı olması nedeniyle önemli bir yere sahiptir. Freud kişiliğin biçimlenmesinde yaşamın ilk altı yılının önemini vurgulamış ve çocuk yetiştirmede anne-baba tutumlarının önemine dikkati çekmiştir.

  • Sigmund Freud (1856-1939) yetişkinlerde kişilik ve anormal davranışlar üzerinde çalışmalar yapsa da kişiliğin yapısında bebeklik ve çocukluk yıllarının önemini belirten ilk kuramcı olması nedeniyle önemli bir yere sahiptir. Freud kişiliğin biçimlenmesinde yaşamın ilk altı yılının önemini vurgulamış ve çocuk yetiştirmede anne-baba tutumlarının önemine dikkati çekmiştir.

  • Freud’a göre kişilik id, ego ve süperego olmak üzere üç kısımdan oluşur. İd kişiliğin temel taşıdır. Doğuştan getirilir ve ruhsal enerjinin kaynağıdır. Aynı zamanda id, iç güdülerinde (libido ve saldırganlık) kaynağıdır. Ruhsal enerji iç güdüler şeklinde ortaya çıkar ve bir an önce doyurulmak ister. Ruhsal enerji doyurulma istemiyle içgüdü şeklinde ortaya çıkınca, Ego devreye girer. Ego kişiliğin yürütme organıdır. İd’in istekleriyle dış dünyanın (Süperegonun) eşleştirilmesi ile uğraşır.

  • Ego gerektiğinde idin isteklerini ertelemeye, hoş yaşantıları seçmeye, hoş olmayanlardan uzak durmaya çalışır. Ego akılcıdır, mantıklıdır, bir anlamda kişiliğin karar organıdır. Süperego ise; toplumsal ahlak kurallarını içerir. Süper ego bu anlamda vicdan demektir. Kişinin değer yargıları ve ahlak kuralları süper egosunda bulunur. Her zaman kafasına estiği gibi davranan ve toplumsal kuralları hiçe sayan kişilerde id baskındır, sürekli olarak ahlak kurallarını ve başkalarının ne diyeceğini dikkate alan, kurallara sıkı sıkıya bağlı kalan kişide süper ego baskındır; sürekli olarak akılcı davranmaya çalışan kişide ego baskındır.



Oral dönem (0-2 yaş), Preödipal

  • Oral dönem (0-2 yaş), Preödipal

  • Anal dönem (2-4 yaş), Preödipal

  • Falllik dönem (4-6 yaş), Ödipal

  • Latent (gizil) dönem (6-12 yaş)

  • Genital (puberte) dönem (12-20 yaş ve üstü)





Bu dönemde haz bölgesi ağızdır. Belli başlı davranış biçimi olarak emme, ya da içine alma gösterilebilir. Bebek bu dönemde etrafındaki uyarıcıları almaya çalışır. Bunu hem emme biçiminde hem de diğer duyu organlarıyla yapmaya çalışır. Örneğin, gözleriyle etrafında gördüklerini, kulaklarıyla duyduklarını içine almaya çalışır. Bu dönemin ikinci kısmında diş çıkarma ile birlikte ısırma davranışı görülmeye başlar. Bu dönem uygun geçirilmediği taktirde, ağızla ve içe almayla ilgili bir takım davranışlar sıklıkla görülebilir.

  • Bu dönemde haz bölgesi ağızdır. Belli başlı davranış biçimi olarak emme, ya da içine alma gösterilebilir. Bebek bu dönemde etrafındaki uyarıcıları almaya çalışır. Bunu hem emme biçiminde hem de diğer duyu organlarıyla yapmaya çalışır. Örneğin, gözleriyle etrafında gördüklerini, kulaklarıyla duyduklarını içine almaya çalışır. Bu dönemin ikinci kısmında diş çıkarma ile birlikte ısırma davranışı görülmeye başlar. Bu dönem uygun geçirilmediği taktirde, ağızla ve içe almayla ilgili bir takım davranışlar sıklıkla görülebilir.

  • Bebek bu dönemde dünyanın güvenilir bir yer olup olmadığını anlamaya çalışır. Eğer bu dönem iyi geçirilirse temel güven duygusu edinilir. Annenin (veya onun yerine geçen kişinin ) davranışları bu dönemin en önemli öğelerindendir. Çocuk üç boyut içinde güven duygusu kazanabilir: Tanıdıklık, tutarlılık ve süreklilik. Anne bebeğin ihtiyaçları ile doyumu arasında yer alır. Bebeğin ihtiyaçlarının düzgün aralıklarla ve yeterli miktarda karşılanması, çocukta temel güven duygusunun gelişimine yol açar. Bu dönemde annesiyle sıcak, sevecen ve güven verici bir ilişki yaşayan çocuğun yaşam boyu diğer insanlarla da benzer nitelikte ilişki kurması beklenir. (Bowlby-Bağlanma teorisi)



3–4 aylıktan itibaren, dış genital organların temizliği veya bezlerinin değişimi esnasında çocuklar bu bölgelerinin varlığını fark ederler. Erkek çocukların çoğunluğu 6–7 aylık olduklarında penisleriyle oynamaya başlarlar. Kız çocuklar ise çoğunlukla 10–11 aylıkken kendilerini cinsel açıdan uyarmaya başlar. Genital oyunun mastürbasyondan farkı, amaçlı olarak orgazma giden bir eylem olmamasıdır.

  • 3–4 aylıktan itibaren, dış genital organların temizliği veya bezlerinin değişimi esnasında çocuklar bu bölgelerinin varlığını fark ederler. Erkek çocukların çoğunluğu 6–7 aylık olduklarında penisleriyle oynamaya başlarlar. Kız çocuklar ise çoğunlukla 10–11 aylıkken kendilerini cinsel açıdan uyarmaya başlar. Genital oyunun mastürbasyondan farkı, amaçlı olarak orgazma giden bir eylem olmamasıdır.

  • Bu yaşlarda ortaya çıkan genital oyun patolojik bir durum olmayıp, ruh sağlığı yerinde ve ebeveyniyle ilişkisi iyi olan çocukların keşif amacıyla yaptıkları bir eylemdir. Benzer şekilde, çocuk-ebeveyn ilişkisinin psikolojik açıdan yeterli olduğu çocuklarda genital oyun azalır veya tamamen kaybolur. Bu tür kendi kendini uyarma eylemi sağlıklı gelişim için şart değildir. Bu eylemi hiç yapmamış olan sağlıklı çocuklar da vardır.





Anal dönem, haz ve ilginin dışkılama bölgesinde yoğunlaştığı dönem anlamındadır. Bu dönemde çocuk dışkı tutma ve bırakma davranışlarını yoğun biçimde kullanır. Bu dönem tuvalet eğitiminin ağır bastığı dönemdir. Çocuk dışkısını ve çişini, kaslarını kontrol altına alarak tutmasını öğrenir. Tuvalet eğitimi aşamasında anne, çocuğun dışkısını tutmasını ve uygun zaman ve yerde yapmasını ister. Bunun için ödül ve ceza kullanır. Çocuk için dışkısı önemlidir. Dışkısı ile oynayabilir ve çevreye sürebilir. Bu durumda annenin tepkisiyle karşılaşır. Aynı dışkılama işlemi için annenin bazen sevinmesi, bazen kızması çocukta şaşkınlık yaratır. Annesinin baskısı sonucu çocuk, istenmeyen güdülerini bastırır. Annenin tuvalet eğitimi sırasında gösterdiği baskıcı ve katı tutumu çocuğun dışkısını tutmasına ve ileriki yaşamında inatçı, cimri ve yıkıcı kişilik özellikleri göstermesine neden olur.

  • Anal dönem, haz ve ilginin dışkılama bölgesinde yoğunlaştığı dönem anlamındadır. Bu dönemde çocuk dışkı tutma ve bırakma davranışlarını yoğun biçimde kullanır. Bu dönem tuvalet eğitiminin ağır bastığı dönemdir. Çocuk dışkısını ve çişini, kaslarını kontrol altına alarak tutmasını öğrenir. Tuvalet eğitimi aşamasında anne, çocuğun dışkısını tutmasını ve uygun zaman ve yerde yapmasını ister. Bunun için ödül ve ceza kullanır. Çocuk için dışkısı önemlidir. Dışkısı ile oynayabilir ve çevreye sürebilir. Bu durumda annenin tepkisiyle karşılaşır. Aynı dışkılama işlemi için annenin bazen sevinmesi, bazen kızması çocukta şaşkınlık yaratır. Annesinin baskısı sonucu çocuk, istenmeyen güdülerini bastırır. Annenin tuvalet eğitimi sırasında gösterdiği baskıcı ve katı tutumu çocuğun dışkısını tutmasına ve ileriki yaşamında inatçı, cimri ve yıkıcı kişilik özellikleri göstermesine neden olur.

  • Çocuk tuvalet eğitimi ile tutma ve bırakma davranışlarını geliştirmektedir. Aynı zamanda bu dönem inatçılık dönemidir. Bu dönemde çocuk inatla bir şeyi ellerine alır, inatla onu savunur ve korur veya istemediklerinde onu atarlar. Çocuk bu dönemi iyi atlatamazsa, Freud’a göre ileriki yaşlarda cimri olabilir, koleksiyon yapabilir (tutar) veya müsrif birisi olabilir (bırakır).



İki yaşından itibaren, çocukların anne ve babalarının vücutlarına olan merakları artar. Onların vücutlarına dokunma ve keşfetme arzusu duyarlar.

  • İki yaşından itibaren, çocukların anne ve babalarının vücutlarına olan merakları artar. Onların vücutlarına dokunma ve keşfetme arzusu duyarlar.

  • Ebeveynin vücuduna yönelik olan merak 6 yaşına kadar devam eder. Daha sonra ise erkek çocuklarda bu ilgi, aynı cinsiyetteki akranlarının genitallerine yönelik bir merak olarak devam eder.

  • 2–3 yaşlarındaki çocuklar idrar yaparken kendilerini seyretmekten çok keyif alabilir ve bu işlemi bir oyun hâline getirebilirler. Aynı zamanda başkalarının nasıl idrar yaptıklarını da merak ederler. 2–4 yaş çocukları banyo yaparken su ve köpükle oynamaktan çok hoşlanırlar.

  • Okul öncesi çocuklarında cinsel içerikli oyunlar çok popülerdir. 4 yaşından itibaren “evcilik”, “doktorculuk” gibi oyunlar doğal bir kurgu içinde oynanır. Burada ebeveyn rolleri cinselliğe dayalı temalar üzerinden işlenir. Anne ve babalar genellikle çocukların bu yaşlarda oynadığı cinsel içerikli oyunlardan dolayı tedirgin olurlar. Burada “oyunun”, çocukların “cinselliği” kavramaları konusunda eğitici bir yeri vardır.





Erkek çocuğun annesine yönelik cinsel duyguları özellikle babasıyla olan ilişkilerinde çatışma yaratır. Babadan gelecek cezanın cinsel isteklerin merkezi olan organlarına yöneleceğini bekleyen çocuk, babasının kendisinin cinsel organlardan yoksun bırakacağından korkar (İğdiş edilme korkusu). Bu durum anneye duyulan cinsel duyguların babaya yönelik düşmanlık duygularının bastırılmasına neden olur. Bu karmaşa aynı zamanda erkek çocuğun babasıyla özdeşleşmesine neden olur, anneye yönelen cinsel isteklerin yerini sıcak sevgi duygularının almasını sağlar.

  • Erkek çocuğun annesine yönelik cinsel duyguları özellikle babasıyla olan ilişkilerinde çatışma yaratır. Babadan gelecek cezanın cinsel isteklerin merkezi olan organlarına yöneleceğini bekleyen çocuk, babasının kendisinin cinsel organlardan yoksun bırakacağından korkar (İğdiş edilme korkusu). Bu durum anneye duyulan cinsel duyguların babaya yönelik düşmanlık duygularının bastırılmasına neden olur. Bu karmaşa aynı zamanda erkek çocuğun babasıyla özdeşleşmesine neden olur, anneye yönelen cinsel isteklerin yerini sıcak sevgi duygularının almasını sağlar.

  • Kız çocuklarda ise bu dönemde ilk sevgi nesnesi olan kişi yani annenin yerini giderek baba alır. Freud’a göre bu durum kız çocuğun penisten yoksun olduğunu fark etmesi ile başlar. Kız çocuk eksiklik duyduğu bu durumdan annesini sorumlu tutar ve babasına yaklaşır. Babasına karşı geliştirdiği bu yakınlık aynı zamanda kendinde olmayan bir organa sahip olmasındandır. Penise imrenme adı verilen bu durum, erkekteki iğdiş edilme korkusunun karşılığıdır. Bu karmaşa erkek çocukta olduğu gibi kız çocukta da bastırılır ya da çözümlenir.



Bu dönemde kişinin dikkati, ilgisi ve haz duygusu cinsel organlara yönelmiştir. Freud kuramını bu dönemde yaşandığını düşündüğü Oedipus ve Elektra Kompleksleri üzerine kurmuştur.

  • Bu dönemde kişinin dikkati, ilgisi ve haz duygusu cinsel organlara yönelmiştir. Freud kuramını bu dönemde yaşandığını düşündüğü Oedipus ve Elektra Kompleksleri üzerine kurmuştur.

  • Oedipus kompleksi, erkek çocuğun annesine karşı (cinsel) bir istek duyması ve babasını rakip olarak algılaması demektir. Bu dönemde cinsiyeti(ni) keşfeden çocuk, bir yandan babasına hayranlık duyar, öte yandan (annesine karşı hissettiği duyguları anlarsa diye) babadan korkar. Elektra kompleksi ise kız çocukların babalarına karşı bir ilgi duyması ve annelerini rakip olarak görmeleri durumudur.

  • Freud daha çok oedipus kompleksi ile ilgilenmiştir. Gerek kız çocuğun gerekse erkek çocuğun ilk olarak anne ve babasıyla başlayan cinsel tercihleri süreç içinde kız çocuğun annesine benzeme, erkek çocuğun ise babasına benzeme çabalarıyla yön değiştirir. Çocuklar artık kendileri için rakip olan anne ve baba modelleriyle kurdukları özdeşimle onlar gibi olmayı deneyerek bu çatışmayı çözümlemeye çalışırlar. Bu mücadele Freud’un kuramının temelini oluşturur.



Burada cinsellik yetişkin gözüyle olan seksüel davranışları içeren bir cinsellik değil, daha çok ebeveynin sevgisine tek başına sahip olma, özel ve değerli hissetme, yakın olma, dokunma, haz alma ve kendini güvende hissetmedir.

  • Burada cinsellik yetişkin gözüyle olan seksüel davranışları içeren bir cinsellik değil, daha çok ebeveynin sevgisine tek başına sahip olma, özel ve değerli hissetme, yakın olma, dokunma, haz alma ve kendini güvende hissetmedir.

  • Çocuk bu duygu ve düşüncelerinden dolayı diğer ebeveyni bir tehdit olarak algılar onun gücü ve büyüklüğü karşısında boyun eğerek içine gömer.

  • Ergenlik döneminde başkalarına karşı yeniden ortaya çıkan bu duyguya AŞK adı verilir.





İlkokul dönemini kapsayan altı - oniki yaş dönemi Freud’a göre latent dönem olarak adlandırılır. Bu dönemde çocuk önceki cinsel meraklarını ansızın unutur. Ruhsal ve cinsel alanda daha önceki yıllarda yaşanmış olan çalkantılar ve çatışmalar yatışır. Okula başlama, cinsel aktivitelerin azalması ve toplumsallaşma görülür. Toplumsal kurallar benimsenir. Bu dönemde anne-baba ve aile bireylerine, öğretmen ve akranlar eklenmiştir. Çocuk artık anne babasının yanında başka kişilerle de özdeşim kurar.

  • İlkokul dönemini kapsayan altı - oniki yaş dönemi Freud’a göre latent dönem olarak adlandırılır. Bu dönemde çocuk önceki cinsel meraklarını ansızın unutur. Ruhsal ve cinsel alanda daha önceki yıllarda yaşanmış olan çalkantılar ve çatışmalar yatışır. Okula başlama, cinsel aktivitelerin azalması ve toplumsallaşma görülür. Toplumsal kurallar benimsenir. Bu dönemde anne-baba ve aile bireylerine, öğretmen ve akranlar eklenmiştir. Çocuk artık anne babasının yanında başka kişilerle de özdeşim kurar.

  • Bu dönemde cinsel roller sağlamlaşır ve pekişir. Kız ve erkek çocukların oyunlarının niteliği farklılaşır, kızlar kızlarla, oğlanlar oğlanlarla oynayarak cinsel kimliklerini pekiştirir, bu dönemi cinsel kimliklerine özgü rolleri öğrenip zenginleştirmekle geçirirler.





Freud ergenlik dönemini genital dönem olarak adlandırmaktadır. Çocuğun cinselliği üreme amacına yönelik değil daha çok haz almaya yöneliktir. Ergenlik ile birlikte kişinin cinselliği üreme amacına yönelik hale gelir. Bu dönem çocuklukla erişkinlik arasında yer alan, ruhsal sorunları bol olan bir dönemdir. Buna paralel olarak çocukluğun bağımlılık döneminden, erişkinin bağımsız dönemine geçiş başlar.

  • Freud ergenlik dönemini genital dönem olarak adlandırmaktadır. Çocuğun cinselliği üreme amacına yönelik değil daha çok haz almaya yöneliktir. Ergenlik ile birlikte kişinin cinselliği üreme amacına yönelik hale gelir. Bu dönem çocuklukla erişkinlik arasında yer alan, ruhsal sorunları bol olan bir dönemdir. Buna paralel olarak çocukluğun bağımlılık döneminden, erişkinin bağımsız dönemine geçiş başlar.

  • Bu dönemin amacı gencin anne-babasına olan bağımlılığından koparak, aile dışındaki karşı cinsle olgun ilişkiler kurabilmeyi öğrenmesidir.

  • Hayatın şekillendiği, kartların yeniden karıldığı, geçmiş travmaların onarılabildiği, ikinci bir şans dönemidir.





Ergenlik kimilerine göre 11-17, kimilerine göreyse 12-20 yaşlarını içeren, çocukluktan çıkıp yetişkinliğe geçilen bir gelişim dönemidir. Daha erken veya geç başlayabilir veya bitebilir.

  • Ergenlik kimilerine göre 11-17, kimilerine göreyse 12-20 yaşlarını içeren, çocukluktan çıkıp yetişkinliğe geçilen bir gelişim dönemidir. Daha erken veya geç başlayabilir veya bitebilir.

  • Belirgin özelliği, fizyolojik ve hormonal değişikliklerdir, hem ergen için hem de ergenin ailesi oldukça çalkantılı, bir o kadarda önemli bir periyoddur.

  • Ergen için aileden uzaklaşma-bireyleşmenin önemlidir, odasına kapanır, karşı cinse ilginin artar, akademik gelişim, araştırma yetisi güçlenir, arkadaşlık ve aidiyet öne çıkar, ani öfke patlamaları yada üzüntü nöbetleri geçirebilir.

  • Duygular cinsel hormonlarında etkisiyle karışıktır, dalgalanmalar olur, birbirine zıt şeyleri aynı anda isteyebilir, bedensel değişiklikler çok hızlıdır, bu tedirgin eder, bedeni saklama yada aşırı sergileme isteği olabilir. Bazı ciddi ruhsal bozuklukların ilk belirtileri bu dönemde görülebilir.



1-Erken ergenlik dönemi (12-14 yaş): İlk bağımsızlık denemeleri ve aile değerlerini sorgulama başlar, dış görünüş aşırı önem kazanır, otoriteyle çatışır, yüksek sesle müzik dinleme, değişik şeyleri giyme deneme eğilimi vardır.

  • 1-Erken ergenlik dönemi (12-14 yaş): İlk bağımsızlık denemeleri ve aile değerlerini sorgulama başlar, dış görünüş aşırı önem kazanır, otoriteyle çatışır, yüksek sesle müzik dinleme, değişik şeyleri giyme deneme eğilimi vardır.

  • 2-Orta ergenlik dönemi (14-16 yaş): Bağımsız olma isteği artar, riskli davranışlar, duygusal ilişkiler artar, ilk sert çatışmaların, meydan okumaların başladığı dönemdir.

  • 3-Geç ergenlik dönemi (16-20 yaş): Spora ve akademik başarıya ilgi artar, arkadaşlık ve sosyalleşme önemli olur, karşı cinsle yakınlaşmalar, cinsel deneyimler olabilir, nispeten sakin bir dönemdir,





Büyüme atılımı kızlarda 11-13 erkeklerde 13-15 yaşları arasında olur.

  • Büyüme atılımı kızlarda 11-13 erkeklerde 13-15 yaşları arasında olur.

  • Beden ölçüleri ve beden oranları değişir, esas cinsiyet özelliklerine uygun ek cinsiyet özellikleri belirginleşmeye başlar,

  • Boy ve ağırlık artar, kızlarda daha erken başlar ve erken sonlanır,

  • Ter bezleri büyür, yağ bezleri fazla çalışır, ses tellerindeki değişime bağlı ses çatallaşır, koltuk altı ve genital bölgelerde kıllanma olur,

  • Erkeklerde testesteron hormonunun salgılanmasına bağlı cinsel organlarda büyüme olur ve ejakülasyon başlar

  • Kızlarda, overlerin salgıladığı östrojen hormonuyla birlikte adet dönemi başlar, belirgin bölgelerin yağlanmasıyla birlikte yuvarlak kadınsı hatlar oluşur,

  • Cinsel ilgi ve merak artar, mastürbasyon keşfedilir, özellikle erkeklerde yoğun mastürbasyon yapma isteği olur.



Yaşamın ilk yıllarında anne-çocuk ilişkisinin niteliği, cinsel kimliğin belirlenmesinde çok önemlidir. Aşağılayıcı ve düşmanca tutumlar cinsel sorunlara neden olabilir. Çocukluk çağındaki öğrenmeler, ilk ilişkiler ve özdeşimler cinsel kimliğin gelişmesini etkiler; ona biçim verir.

  • Yaşamın ilk yıllarında anne-çocuk ilişkisinin niteliği, cinsel kimliğin belirlenmesinde çok önemlidir. Aşağılayıcı ve düşmanca tutumlar cinsel sorunlara neden olabilir. Çocukluk çağındaki öğrenmeler, ilk ilişkiler ve özdeşimler cinsel kimliğin gelişmesini etkiler; ona biçim verir.

  • Cinsiyet hormonları; Doğal gelişimde cinsiyet kromozomlarının, doğum öncesi ve doğum sonrasında uygun cinsiyet hormonlarının yeri büyüktür.

  • Erkek çocuğun baba ya da baba yerinde olan bir erkek; kız çocuğun anne ya da anne yerine geçen bir kadın ile özdeşim yapma olanağı bulunması; erkek çocuğun babayı, kız çocuğun anneyi benimsemesi; onun özelliklerini benliğine sindirmesi sağlıklı cinsel kimlik gelişimi için zorunludur. Bir çok cinsel korkular, saplantılar, sapmalar bu özdeşimin yapılamayışından kaynaklanır.

  • Çekirdek cinsel kimlik çocukluğun ilk 1,5-2 yılında, genel olarak cinsel kimlik duygusu ilk dört yılında yerleşmektedir. Bu yaştan sonra cinsel kimlikte değişme çok güçtür.



18 Ay: Oğlan ve kız çocuklarını ayırmaksızın ikisi için de bebek deyimini kullanır.

  • 18 Ay: Oğlan ve kız çocuklarını ayırmaksızın ikisi için de bebek deyimini kullanır.

  • 2 Yaş: Oğlan ve kız çocukları aralarındaki ayırımı giyim ve saçlarının şekli ile fark eder.

  • 2,5 Yaş: Kendi cinsel organını öğrenir, çıplakken ona dokunduğu olur. Annesinin memeleri üzerine sorular sorar. Babası gibi erkek ya da annesi gibi kadın olduğunu, yani diğer cinsten farklı olduğunu bilir. Kızlar oğlanların işeme biçimine ilgi duyarlar. Çocukları cinslerine göre ayırt etmeye başlar. Kendi cinsi sorulduğunda “Ben kız değilim” ya da “Ben oğlan değilim” gibi karşı cinsten olmadığını belirten cevaplar verir.



3 Yaş: Kendisine sorulduğunda hangi cinsten olduğunu ifade edebilir. Cinsler arasında bedensel ayrılıklara dikkat etmeye başlar. Büyüklerin vücutlarına, bilhassa annenin göğüslerine, babanın penisine dokunmak ve bakmak isteyebilirler. Evliliğe karşı ilgileri vardır. Baba, anne ya da bir başkasıyla evlenmek istediğini söyler. Oyun sırasında cins ayrımı yapmaz. Bebeklere karşı ilgisi vardır, bebek isteyebilir. Bebekler hakkında soru sormaya başlar.

  • 3 Yaş: Kendisine sorulduğunda hangi cinsten olduğunu ifade edebilir. Cinsler arasında bedensel ayrılıklara dikkat etmeye başlar. Büyüklerin vücutlarına, bilhassa annenin göğüslerine, babanın penisine dokunmak ve bakmak isteyebilirler. Evliliğe karşı ilgileri vardır. Baba, anne ya da bir başkasıyla evlenmek istediğini söyler. Oyun sırasında cins ayrımı yapmaz. Bebeklere karşı ilgisi vardır, bebek isteyebilir. Bebekler hakkında soru sormaya başlar.

  • 4 Yaş: Cinsel organlarını başkalarına gösterebilir. Herkesin içinde soyunur. Başkalarının nasıl işediğini merak eder ve öğrenmek ister. Bebeğin anne karnından nasıl çıktığı hakkında sorular sormaya başlar. Oyunlarında cins ayrımı yapmaya başlayıp kendi cinsinin oyunlarına yönelir.



5 Yaş:  Cinsler arasındaki bedensel ayrılıklara, eskiye nazaran daha az ilgi duyar, cinsel oyunlar azalır, daha utangaç bir hali vardır. Bebeklerin nereden geldiği sorusu devam eder. Eğer tatmin edici bir cevap alamazsa kendine göre bir cevap bulmaya çalışır.

  • 5 Yaş:  Cinsler arasındaki bedensel ayrılıklara, eskiye nazaran daha az ilgi duyar, cinsel oyunlar azalır, daha utangaç bir hali vardır. Bebeklerin nereden geldiği sorusu devam eder. Eğer tatmin edici bir cevap alamazsa kendine göre bir cevap bulmaya çalışır.

  •  6 Yaş: Cinslerin beden yapılarının ayrılığını bilir. Bebeklerin dünyaya geliş şekli kadar, annenin karnında oluşumu ile ilgili sorular da sorar. Bebek isteyebilir. Bebeklere karşı ilgi duyar, onu kucağında taşımak ister.

  • 7 Yaş: Cinslerin beden ayrılığına karşı ilgi azalmıştır. Kız ve oğlanların cinsel rollerine ilgi duyabilir. Kız ve erkek çocuklar, birlikte oynamaktansa kendi cinsleri ile oynamayı tercih etmeye başlarlar. İlk aşk hikayeleri ve evlenme istekleri başlar.



8-11 yaş: “Yalancı Homoseksüel Dönem” Okul Çağı Çocukları

  • 8-11 yaş: “Yalancı Homoseksüel Dönem” Okul Çağı Çocukları

  • Erkek çocuklar bu dönemde özellikle birbirlerinin cinsel organını merak etmeye başlarlar. İdrar yaparken birbirlerini seyrederek cinsel organlarını mukayese ederler. Bazen kim daha uzağa idrar yapabilir diye iddiaya girerler.

  • Her iki cinsiyetteki çocuklar arasında ilk homoseksüel tecrübeler bu dönemde yaşanabilir. Bunlar, genellikle cinselliği keşfetme çabaları olup, gelip geçicidir. Hatta, bu döneme bu sebeple “Yalancı Homoseksüel Dönem” de denir.

  • Cinsel ilgileri hakkındaki utanma duygusu kız çocuklarda 4–6 yaşlarında, erkek çocuklarda ise 5–8 yaşlarında ortaya çıkar. Okula başladıktan sonra, kız ve erkek çocuklar ayrı tuvaletleri kullanmayı ve ayrı yerlerde giyinmeyi öğrenir.



  • 4 – 5. sınıftan itibaren iç çamaşırlarının bir şekilde görünmesinden büyük rahatsızlık duymaya başlarlar.

  • 8–9 yaşlarında karşı cinsten olan ebeveynin kendilerine banyo yaptırmalarını istemezler.

  • Okul döneminde cinselliğe yönelik ilgi yavaş yavaş bunu görsel olarak yaşayabileceği dergilere, internet sitelerine veya cinsel içerikli fıkralara kayar. “Seks kirli bir şeydir” düşüncesi “seks insana kendini iyi hissettirir” düşüncesiyle bir aradadır.

  • Ön ergenlik dönemi olan 9-10 yaşlarında, hormonların tesiriyle cinsel ve saldırganca dürtüler açığa çıkar, kız erkek ilişkileri gerilmeye başlar. Aynı cinsiyetteki arkadaşlıklar tercih edilir olur.



1-Mastürbasyon bağımlılığı: Mastürbasyon, bireyin (kadın veya erkek), cinsel partneri olmaksızın kendi kendine cinsel doyuma ulaşmak için çeşitli şekilde yaptığı davranıştır. Mastürbasyon yapmanın kadında veya erkekte hiçbir fiziksel (bedensel) kötü etkisi yoktur, aksine rahatlamayı ve gevşemeyi sağlar.

  • 1-Mastürbasyon bağımlılığı: Mastürbasyon, bireyin (kadın veya erkek), cinsel partneri olmaksızın kendi kendine cinsel doyuma ulaşmak için çeşitli şekilde yaptığı davranıştır. Mastürbasyon yapmanın kadında veya erkekte hiçbir fiziksel (bedensel) kötü etkisi yoktur, aksine rahatlamayı ve gevşemeyi sağlar.

  • Herkeste olmasa da bazı çocuklarda iki veya üç yaşlarında, genital oyun yavaş yavaş mastürbasyona dönüşebilir. Ara ara bu eylemin yapılması sağlıklı cinsel gelişimin bir parçasıdır. Mastürbasyonun, kişinin günlük yaşamını etkilemeyecek sıklıkta yapılması uygundur. Sıklığında aşırıya kaçılması, uzun vadede bazı sorunlar yaratabilmektedir.





2-Cinsel kimlik bozuklukları: Kişinin biyolojik cinsiyetinden ya da cinsel rolünden devamlı bir şekilde rahatsızlık duyması ile belirlenir. Başka bir deyişle kadının kendisini erkek veya erkeğin kendisini kadın gibi görmesidir.

  • 2-Cinsel kimlik bozuklukları: Kişinin biyolojik cinsiyetinden ya da cinsel rolünden devamlı bir şekilde rahatsızlık duyması ile belirlenir. Başka bir deyişle kadının kendisini erkek veya erkeğin kendisini kadın gibi görmesidir.

  • Erkeklerde, kadınlara oranla 6-30 kat fazla görülmektedir. Cinsel kimlik bozukluklarının temel özelliği, kişinin belirlenmiş cinsiyetine ilişkin sürekli ve şiddetli rahatsızlık duyması ya da cinsiyeti uygun olmadığı duyumunun olması ve karşı cinsiyetle güçlü ve sürekli bir özdeşim kurma isteği ve ısrarıdır.



3-Cinsel işlev bozuklukları: Cinsel uyaranlara verilen cinsel yanıtların normal biçiminin uzun süreli bozulması olarak tanımlanabilir. Bireyin cinsel işlevinin bozuk olarak tanımlanabilmesi uygulamada profesyonellerin takdirinde değil, bireyin kendisine veya partnerinin yakınması ile mümkün olabilmektedir.

  • 3-Cinsel işlev bozuklukları: Cinsel uyaranlara verilen cinsel yanıtların normal biçiminin uzun süreli bozulması olarak tanımlanabilir. Bireyin cinsel işlevinin bozuk olarak tanımlanabilmesi uygulamada profesyonellerin takdirinde değil, bireyin kendisine veya partnerinin yakınması ile mümkün olabilmektedir.

      • 1-Cinsel istek bozuklukları,
      • 2-Cinsel uyarılma bozuklukları,
      • 3-Orgazmla ilgili bozukluklar,
      • 4-Cinsel ağrı bozuklukları,
      • 5-Genel tıbbi Bir duruma bağlı CİB,
      • 6-Madde kullanımının yol açtığı CİB,
      • 7-Başka türlü adlandırılamayan CİB.


4-Parafililer: Temel olarak, bir kişinin cinsel açıdan uyarılabilmesi için, alışılmadık nesneler, eylemler ya da durumları içeren tekrarlayıcı ve yoğun cinsel dürtü, fantezi ve davranışlara gereksinim duyması ile ortaya çıkan bozukluklardır. Egzibisyonizm (teşhircilik), fetişizm (yalnızca belirli nesnelerle uyarılabilme), frötterizm (sürtünmecilik), pedofili (küçük yaştaki çocuklara yönelik cinsel ilgi), mazohizm (acı çekerek uyarılabilme), sadizm (acı yaşatarak uyarılabilme), transvestik feşitizm (karşı cins gibi giyinerek/ giysileriyle uyarılabilme), voyörizm (gözetlemecilik), telefon skotolojisi (açık seçik telefon konuşmaları ile uyarılabilme), nekrofili (cesetlere yönelik cinsel ilgi), parsiyalizm (bedenin sadece bir bölümüne odaklanma), zoofili (hayvanlara yönelik cinsel ilgi), koprofili (dışkıya yönelik cinsel ilgi) ve ürofili (idrara yönelik cinsel ilgi) en sık rastlanan parafili türleridir.

  • 4-Parafililer: Temel olarak, bir kişinin cinsel açıdan uyarılabilmesi için, alışılmadık nesneler, eylemler ya da durumları içeren tekrarlayıcı ve yoğun cinsel dürtü, fantezi ve davranışlara gereksinim duyması ile ortaya çıkan bozukluklardır. Egzibisyonizm (teşhircilik), fetişizm (yalnızca belirli nesnelerle uyarılabilme), frötterizm (sürtünmecilik), pedofili (küçük yaştaki çocuklara yönelik cinsel ilgi), mazohizm (acı çekerek uyarılabilme), sadizm (acı yaşatarak uyarılabilme), transvestik feşitizm (karşı cins gibi giyinerek/ giysileriyle uyarılabilme), voyörizm (gözetlemecilik), telefon skotolojisi (açık seçik telefon konuşmaları ile uyarılabilme), nekrofili (cesetlere yönelik cinsel ilgi), parsiyalizm (bedenin sadece bir bölümüne odaklanma), zoofili (hayvanlara yönelik cinsel ilgi), koprofili (dışkıya yönelik cinsel ilgi) ve ürofili (idrara yönelik cinsel ilgi) en sık rastlanan parafili türleridir.





Yüklə 445 b.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə