Borçalı adı verilir. Resmî ola- rak buraya Aşağı Kartlı diya rı da denir. Burada nüfusun çoğunluğunu Azerî Türkleri oluşturur. Borçalı’ya sembolik an- lamda sazın sözün beşiği



Yüklə 181,69 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix25.08.2018
ölçüsü181,69 Kb.
#64038


Bugün  Gürcistan’da  Türklerin  genel  sayı-

sı 500 bin kişi olup nüfus itibariyle Gürcülerden 

sonra ikinci, Gürcü olmayan-

lar arasında birinci sırayı alır-

lar.  Bu  ülkede  Türklerin  yo-

ğun  olarak  yaşadığı  araziye 



Borçalı adı verilir. Resmî ola-

rak buraya Aşağı Kartlı diya-

rı  da  denir.  Burada  nüfusun 

çoğunluğunu  Azerî  Türkleri 

oluşturur.

Borçalı’ya  sembolik  an-

lamda 

sazın  sözün  beşiği, 

âşıklar yurdu gibi isimler de 

yakıştırılır.

Arşivler ve sine defterleri, 

Orta  Çağın  çeşitli  sanatçıla-

rımızdan bize önemli müjde-

ler, şiir incileri çelengi eriştirir.

XVIII.  yüzyıl  arşiv  belge-

lerinde  Borçalı’nın  Ağcaga-

la  nahiyesinde  Âşıklı  cema-

ati, Ahstav nahiyesinde Âşık 

köyü de kayıtlıdır [Tiflis Eya-

letinin  Mufassal  Defteri,  Borçalı  ve  Gazah, 

1728 Yılı, Bakü 2001, s. 169, 230]. Demek ki 

Borçalı’da âşık özel bir zümre gibi seçilmiş ve 

köylere halk âşıklarının adı verilmişti.

XIX.  yüzyılın  ortalarında  Rus  şair  Yakov  Po-

lonski, Borçalı’nın Demirci Hasanlı nahiyesinde 

gördük lerini 

Кавказ/Kafkas  gazetesi  sayfaların-

da  şöyle  anlatır:  “Bir  defa  bundan  iki  yıl  önce 

Tiflis’ten  40  verst  mesafedeki  Demirci  Hasan-

lı köyünde sıcak bir günde çay hanenin çar dağı 

altında dayandım, kepeneğimi çıkardım, at üs-

tünde  gezmek  insanı  yorduğundan  beni  uyku 

bastı. Birden çungur (saz) sesi, nihayet, yanıklı 

şarkı  sesi  duydum.  Sonra  bu  ses  feryada  dö-

nüştü. Mecbur eyledi başımı kaldırdım. On adım 

ötedeki çardağın altında üç yaşlı kişi ye re uzan-

mıştı ve onların önünde taşın üstünde genç âşık 

oturup, metal simlerde el gezdiriyordu. Yaşlan-

mış,  elden  ayaktan  düşmüş  bu  dinleyicilerin  

yüzlerinin  ifadesini  hiçbir  zaman  unutmam. 

Sanki  onlar  uykudaydılar,  fakat  kirpiklerini  kal-

dırmadan bana bakıyorlardı. 

Benim de onlar gibi bu aşık-

tan ve söylediği tatlı şarkılar-

dan  hoşlandığımdan  emin 

olmak istiyorlardı. [

Кавказъ/

Kavkaz, Tiflis 1851, sayı 1, 

s. 3]. 

Maalesef  tatlı  tatlı  çalıp 



söyleyen  bu  Borçalı  sanat-

çısının  adı  hatırlanmamıştır. 

Fakat anlatılanlardan anlaşı-

lıyor ki onun hafif çalgısı, ya-

nıklı  okuması,  şair  misafire 

hoş gelmiştir. 

...Borçalı’da  bağlamaya 

saz  denir.  Ve  onun  varlığı-

nın,  özlüğünün  ölçüsü,  ön-

celikle  onun  sazıdır;  eşsiz 

saz ve söz dünyasıdır. Onun 

bütün maddî ve manevî kül-

türünün  üstün  kuvveti  saza 

bağlılığın kudreti olmuştur.

Bölgede kullanılan deyimlerden:



Saz harada, söz orada.

Saz kudreti, Tanrı muhabbeti.

Saz seven yürek saz kalır...

Borçalı Karapapakları arasında saz da bir ka-

rakter, tip olarak halk ağzında övgü, terennüm 

öznesine dönüşmüştür:



Azizim, sim ağlar,

Saz inilder, sim ağlar,

Sen öldün, men ağladım,

Men ölsem, pek kim ağlar?

Borçalı-Garayazı,  halk  geleneklerine,  göre-

neklerine daha derin köklerle bağlı olduğundan 

burada âşık sanatı, saz şiiri, daha geniş olarak 

yayılmış;  bir  ekol/mektep  gibi  kalıplaşmış  ve  

edebî kültürü de üstelemiştir.

Borçalı edebî düzeninde üç yaratıcılık yönü-

nün bütün ilişkisi aşağıdaki şemadaki gibidir:



 Prof. Dr. Şureddin MEMMEDLİ

BORÇALI ÂŞIKLARININ ÖNCÜLERİ

Bizim AHISKA

37

Kış 2012



Âşık edebiyatı

Halk edebiyatı

Yazılı edebiyat

Her  üç  edebiyat  kolunun  görev  süreklili-

ği, Borçalı edebî muhiti örneğinde daha kaba-

rık biçimde öne çıkar. Öncelikle de, Borçalı’da 

âşık ve saz şairi, âşık ve yazılı edebiyat taşıyıcı-

sı arasında kesin sınır koymak mümkün değil-

dir.  Aslında,  Borçalı’da  yazılı  edebiyatı  da  yö-

neltenler çok halde saz şairi, kâmil üstat âşıklar 

olmuşlardı.

Genellikle, âşıklık sırf halk edebiyatı, folklor 

olgusu olmadığı gibi, tam yazılı edebiyatın içe-

riği  de  olamaz.  Çünkü  o,  halk  edebiyatından 

yararlandığı,  ağız  edebiyatı  gibi  hafızayla  ya-

yıldığı  halde,  hem  de  müelliflerinin  (söyleyici-

lerinin) belirgin olması, dil ve üslûp semantiği 

ve başka yönleri itibariyle yazılı edebî gelişime 

kaynayıp  karışır.  Âşık  şiirini  anonim  halk  ede-

biyatıyla  yazılı  edebiyat  arasında  geçit,  köp-

rü  olarak  değerlendirenler,  elbette  haklıdırlar. 

Çünkü  o,  kökü-kökeniyle  halk  ilhamından  su 

içer,  kol  kanadıyla  yazılı  edebiyata  kavuşur...  

Bu, Borçalı edebî muhiti örneğinde daha açık-

ça görülür.

Âşıklık millî sanattır. Borçalı’ya da haklı olarak 

sazın beşiği, ozanların ana vatanı, koşmaların, 

giraylıların,  bayatıların  (manilerin)  kaynar  pına-

rı diyebiliriz. Bu diyarın manevî zevkini âşık süs-

lemiş, saz sanatı bu yurtta coş muş, kendi mec-

rasından çıkmamış, mihverinden kopmamış, ilk-

liğini, saflığını koruyup sak la mıştır. Borçalı âşık 



havalarının başlıcaları şu adlarla anılır: Tereke-

me halk raksı, Başgeçit Güzelleme, Bor çalı Dü-

beyti, Borçalı Gevheri, Borçalı Güzelleme, Bor-

çalı İbrahimi, Borçalı Kaytarma, Borçalı Mansırı, 

Bor çalı Sultanî, Borçalı Urfanî, Borçalı Yurt Yeri, 

Borçalı Zarınca, Destanı, Eh me dî Kerem, Fahra-

lı  Dilgem  (Doşanguloğlu),  Fahralı  Muhammes, 

Güllâbi, Mem medbağırî, Sürütme Köroğlu, Ter-

se Giraylı… Bu havaları okumak için özgünlükle 

sesin akarı yeterince tabiî olmalıdır.

Azerbaycan  Halk  Şairi  Bahtiyar  Vahabzade 

der  ki:  “Borçalı-Başgeçit  mahalleri,  koruduğu 

güzel an’aneleri, en vacibi de dil saflığı ve tabii-

liğiyle seçilir.” Prof. Dr. Eflatun Saraçlı da, “Bor-

çalı âşık mektebi öz uzun ömürlülüğü, orijinalli-

ği, çalar ve dest-hattıyla seçilir.” demektedir. 

Bu  sanat  ekolünün  uzun  ömürlülüğünü, 

dest-üslûp  özgülüğünü  sağlayan  birincil  unsur 

onun  saflığındadır.  Âşık  sanatı  bilgini  Prof.  Dr. 

Mu har rem  Kasımlı  tarihçe  biçimlenmiş  âşık  or-

tamları  arasında  Gencebasar  (Gence-Gazah) 

muhi tinden  sonra  Borçalı  (Borçalı-Başgeçit-

Karayazı) muhitini belirtir ve şöyle der: “Borça-

lı  âşık  mektebi,  teşekkül  tarzına  göre  Azerbay-

can  âşıklığının  tekçe  kökenli  tipinde  daha  çok 

âşıklaşmış  ozanlar  kanadına  dâhildir...  Aslında, 

Borçalı âşıklarının tek saz ifacılar olması da on-

ların ozan geleneğine dayalı olduğunu gösterir.” 

Borçalı  kökenli  başka  bir  edebiyat  bilimci-

si  Arif  Emrahoğlu’nun  belirttiği  gibi,  “Saz-söz 

perestişkârlarına  yahşi  malûmdur  ki,  sazın  da, 

saz meclisi yönetmenin de en eski biçimini saf 

yaşatanlar Borçalı sanatkârları olmuştur.” 

Borçalı âşık muhitinin tarihi-kültürel seciyesi-

ni  incelemiş  Tinatin  İsabalıkızı’nın  yazdığı  gibi, 

“Borçalı saz şairinin âşıkla beraber meclis yürüt-

mesi başka edebî-âşık çevrelerinde müşahede 

edilmez; bu, Borçalı aşığının, doğrudan doğru-

ya, seçkin yönüdür.”

Borçalı  saz  ekolü  ana,  öncül  muhitlerimiz-

den sayılır; onun özgünlüğü kabul edilir. Bu öz-

günlük, özgülük ağır, saf saz çalma üslûbu, eze-

li (klâsik) makam dağarcığı, çeşitli saz koşuları, 

düzgüleriyle karakterize olunur.

Borçalı  sanat  coşkusunun  şah  damarı  millî 

âşıklık geleneğidir. Bu geleneğin nefesi âşık ifa-

cılığına,  besteciliğine  dayanan  zengin  saz  şiiri 

mirasıdır.

Borçalı’nın  ağır  yıllarında  zamanlarca  çok 

sayıda  farklı  âşıklar,  şairler,  memleketin  saz 

keyfini yüceltmiş, manevî, estetik ihtiyacı gider-

mişlerdir.

Genellikle, Borçalı’nın edebî öz geçmişi eski 

çağlardan beri ozanlıkla, ozan kökenli âşıklıkla 

ilgilidir  ve  onun  coşkuluğu  mitolojik  motiflere 

bağlı efsane/rivayetlerle, eski Türk-Oğuz, Türk-

Kıpçak folklor, edebî alanının gelenekleriyle, ay-

rıca, Orta Çağın âşık kültürünün ünlü temsilcile-

rinin edebî miraslarıyla zenginleşerek, yön almış 

ve gelişmiştir.

Borçalı  âşıklığına  tarihî  görüntüden  bakar-

sak,  şunu  edebî  özneler  (âşık  şiiri  oluşturucu-

ları) ve edebî nesneler (saz şiiri metinleri) düze-

yinde çözümleyebiliriz.

Bizim AHISKA

38

Kış 2012



1920  yıllarına  kadar  Borçalı  edebî  muhitini 

temsil  eden  104  sanatçı  tespit  etmişiz.  Bunun 

çoğu âşıklar (üstat veya yaratıcı) saz şairleridir. 

Borçalı’nın köylerindeki âşık-şiir ocak ları (yuva-

ları) arasında ürünlülük, verimlilik derecesi deği-

şik olmuştur. Bu bakımdan aşağıdaki mıntıkalar 

üstünlük kazanmışlardır (yaşayış meskenleri ve 

âşıklar sayısı nispetinde): Tiflis-Şeytanbazar: 28, 

Fahralı:5, Kürüstü Kosalı: 5, Gızılhacılı: 4, Lec-

beddin:  4,  Gaçağan:  4,  Sarban:  3,  Guşçu:  3, 

Kölayır: 3, Hasan Hocalı: 3, Soğanlık: 3, Arıklı: 3.

Borçalı edebî âşık muhitine mensup sanatçı-

ların tarihî, coğrafî ve edebî şeceresine ait bilim-

sel tabloyu yaşayış yerleri de belirtilmekle şöyle 

düzenleyebiliriz:

17-18. yüzyıllarda: Aşır Seyit Ahmet oğlu/ Teh-

le, Memmedhalil/ Tehle, Gul Allahgulu/ Görarhı, 

Soğanlık, Fatma Alıkızı/Fahralı, Polad/Fahralı.

  18.  yüzyıl  sonları  19.  yüzyıl  başlarında:  Za-

bit/Tiflis-Kösalı, Gasım Ağa/ Gaş Muğanlı, İvey-

ler  Allahverdi/  Fahralı,  Sadıg/  Tiflis-Tekeli,  Veli 

Efendi/ Kösalı.

19.  yüzyılda:  Gul  Alı/Tiflis-Gızılhacılı,  Gül-

ler  Peri/Fahralı,  Güller  İsmail/  Fahralı,  Kerbe-

layı  Alı/  Fahralı,  Nebi  Efendi/Kösalı,  Alhas  Ağa 

Hacallı/  Bolus  Kepenekçi,  Mehemmed  Şindili/ 

Garabulag-Ceferli, Abbaseli/Guşçu, Gul Garanı/ 

Beyler-Ahıska, Oruç/Fahralı.

19.  yüzyılın  sonları  20.  yüzyılın  başlarında: 

Receb/Şeytanbazar,  Allahverdi/Yırğançay,  Mir-

ze  Mehdi/Kösalı-Hacılar,  Miskin  Veli/  Eyrem, 

Molla  Gasım/Eyrem,  Zakir/  Garaçöp,  İsmail 

Merdanoğlu/Garaçöp,  Murğuzlu  Abdulla/  Ga-

raçöp, Pirili Elihan/Garaçöp, Yetim Musa/ Gaz-

lar, İbad/ Gazlar, Dollu Ebuzer/ Gaçağan-Ulaşlı, 

Nebi Miskin/ Fahralı, Ağacan/ Guşçu-Gaçağan, 

Dost Pirmemmed/ Sarban, Heste Namaz/ Lec-

beddin,  Derdli  Hurşit/  Tiflis-  Soğanlıg,  Gul  Ne-

cef/Gızılhacılı,  İmamgulu/  Molla  Eyublu,  Gö-

yemlikli Ehmed/ Molla Eyublu, Emin Ağa Hacal-

lı/Bolus  Kepenekçi,  Tomaroğlu  Hasan/  İmirha-

san, Yusuf Allahyaroğlu/ Hasan Hocalı, Arıklı İs-

mail/Saraçlı, Meşedi Mirze İsmail/Gaçağan.

1920-1930’lu  yıllarda:  Hüseyin  Mahmudoğ-

lu/Fahralı, Ahmed Hancallıoğlu/Lecbeddin, Se-

kine  Almemmedli/Fahralı,  Kerbelayı  İbrahim/

Fahralı,  Balakişi/Saca,  Tülü  Memmed/  Soğuk-

bulak, Ahmed/Saraçlı, Hüseyin/Saraçlı, Abbas-

gulu 


Ėlebağlı/Görarhı, İsa Borçalı/Gaçağan, Veli 

Seyyar/Lecbeddin, Eyyar/Lecbeddin, Guşçu İb-

rahim/Muluhsa-Guşçu,  Mehemmed  Gasımoğ-

lu/ Aşağı Kepenekçi, Mail Yusufoğlu/Kösalı, Bi-

çare  Esedullah/Tiflis-Soğanlıg,  Bayram  Bay-

ramlı/ Garaçöp, Resul Yetimi/Tiflis-Meydan, Me-

sim  Yadigarlı/Beyazıt-Gayagocalı,  Hındı  Mem-

med/Gaş  Muğanlı,  Oruç/Görarhı,  Bayram  Sar-

ban/Fahralı,  Eslioğlu  Mehemmed/Tüller,  Me-

hemmed Mühegger/Kölayır, Mirze Hasan Mec-

ruh/Kireç Muğanlı, Hüseyinhan/Gırıklı, Hüseyin/

Tiflis-Meydan,  Refi/Tiflis-Meydan,  Eli/Şülever, 

Paşa/Kürüstü, Daşdemir/Kölayır, Şaban/Fahralı, 

Hoca Mehemmed/Goçulu, Bedir Minasazlı/Sar-

van, Sadıg Sultanov/Görarhı-Soğanlıg, Gurban/

Soğanlıg.

Borçalı âşıklarının, âşık şiiri tarzı temsilcileri-

nin şiirlerinden örnekler:



Ehmed’em, yâdında kallam illerin,

Sohbeti olarım şirin dillerin,

Serin serin esen kara yellerin

Belki talihimi daraya, dağlar! 

Fahralı Seyid Ehmed’den (17. yüzyıl)

Gönül, kulluk eyle kâmil üstada,

Üstat görmeyenin işi ham kaldı,

Nice danandalar gitti dünyadan,

Yerinde bir nice ağlı kam kaldı. 

Gul Allahgulu’dan (18. yüzyıl)

Fahralı’da bir babanın kızıyım,

Ne uzağa düştü yolum, ay felek;|

Atam anam Borçalı’da kaldılar,

Bizi hardan tapar Alım, ay felek. 

Fatma Alıkızı’ndan (19. yüzyılın başları)

Kars’a doğru bakıp bakıp ağlarım,

Vurulup köksüme yaralar, kardaş!

Sinem üstün çalın çapraz dağlarım,

Dolanır kalbimde haralar, kardaş! 

 

Güller Peri’den (19. yüzyılın ortaları)

Borçalı’dır bil mahalim,

Herkese bellidir halim,

Gaçağan’da hoş ahvalim,

Vardı dillerde, dillerde... 

İsa Borçalı’dan (20. yüzyılın başları)

Bizim AHISKA

39

Kış 2012



  Cihangir SÜLEYMANOĞLU

DAVA ADAMI

Uralanmış bostan, derinmiş tenek,

Biçilmiş zemisin, ay Alhas Ağa.

Çırpılmış teknesin, kırılmış senek,

Dağılmış gemisin, ay Alhas Ağa. 

Alhas Ağa Hacallı’dan (20. yüzyılın başları)

Menim adım Şair Nebi, sanatın binasıyım,

Sarraf olsa, bu mekânda âşıkların hasıyım,

Âşık olup iller gezdim, men ilin anasıyım,

Tuttum sözün meydanını, bir pehlivan olmuşum. 

Şair Nebi Miskin’den (20. yüzyılın ortaları)

Belirli  zaman  dilimlerinde  Borçalı  diyarın-

dan  göçen  saz-söz  adamlarının  Borçalı  saz, 

âşıklık  üslûbunu,  sanat  özelliklerini  kendileriy-

le taşıyıp yaydıkları dolayısıyla Ahıska, Kars ve 

Urmiye’nin de Karapapak âşık muhitleri Borçalı 

sazının coşkusu üzere şekillenmiştir diyebiliriz. 

İlgili  bölgelerden  derlenmiş  anonim  halk,  âşık 

edebiyatları ve yazılı edebiyat örnekleri fikrimi-

ze destektir. Borçalı sazı, âşıklığı daha çok etki-

leyici kuvveye sahip olmuştu. Ahıska, Kars ve 

Urmiye’nin saz-söz sarraflarının şecere kökünü 

aslında Borçalı’da arayıp bulmak mümkündür. 

Gürcistan  Türklerinin  âşıklık  geleneğinin 

gelişimini  XX.  yüzyılın  ortalarında  ve  sonrala-

rı üstat kâmil âşıklar Nebi Miskin, Ağacan, sa-

zın sultanı Sadıg Sultanlı, avazın lokmanı Hın-

dı Memmed, makam üstadı Dede Emrah, des-

tan sandığı Hüseyin Saraçlı, âşıklığın hanı Han 

Kâmandar,  üstatlar  Elihan  Garayazılı,  Göyçe, 

Almaz  Görarhılı,  İbrahim   Halil  Lecbeddinli,  Al-

maz  Velizade,  Veli  Tomayev,  İsa  Sa dıg,  Tehle 

Nevruz, Reşid Hacallı ve başkaları başarıyla de-

vam ettir mişlerdir. Halen kâmil âşıklar Mehem-

med  Sadaglı,  Ehmed  Sa daglı,  Gülabi,  Nured-

din Gasımlı, Aslan Kösalı, Şahbaz Göyçeoğlu, 

Ziyeddin  ve  başkaları  Borçalı  edebî-âşık  orta-

mının gelişimi, zenginleşmesi, çiçeklenmesine 

kaygılanıyorlar.

Borçalı  edebî-âşık  muhiti  ayrıntılı  sanat 

çevre lerindeki âşıkların, saz şairlerinin, şiir mec-

lislerinin genellikle oluşturmuş ve taşımış oldu-

ğu edebî faaliyet düzeni doğrultusunda değer-

lendirilmelidir.



“Ahıska Türklerinin lideri yok!” diyorlar.

Doğrudur.  Bunca  yıl  sürgünde  yaşa-

yan, hukuku çiğnenen bir halkın hâlâ va-

tansız ve şurada burada darmadağınık bir 

hâlde yaşayan fakat onun hak ve hukuk 

bayrağını  dalgalandıran  sembol  bir  isim 

yok.

Dava adamı yetiştirmek için önce hal-



kımızın  kendisi  davasını  bilmesi  ve  bun-

da kararlı olması gerekir. Dava adamı da 

bu halkın içinden çıkar ve kendisi davanın 

ne anlama geldiğini iyi bilir. Davasını bilen 

adam, bu davayı kendi hayatında yaşar. 

Millete  himmet  edeyim  diye  bir  dava 

uğruna yola çıkan, o davayı öyle yaşama-

lı  ve  yaşatmalı  ki  bir  zaman  sonra  millet 

kendisini dava etmesin! 

Milletle dava ederek dava adamı olun-

maz; millete hizmetle dava adamı  olunur.

Kendi  menfaatlerine  bir  zarar  gelme-

mesi için halka samimi görünen samimi-

yetsizlere ihtiyacımız yoktur. 

Dava adamı, millet hakkında bir mese-

le geçtiği zaman kalbi coşan, gözü yaşa-

ran,  iş  yapan,  haksızlık  karşısında  aslan 

gibi mücadele eden adamdır. Milletin sır-

tından zengin olmak için sahte pozlar ve-

ren  lider  kılıklı  kişiler  bizi  temsil  edebilir 

mi? Halkımızın başına ne geldiyse bu tip-

lerden geldi.

Paranın ucunu görende kendi durumu-

nu değiştiren değil, halkın durumunu de-

ğiştiren adama ihtiyacımız var. 

Halkımızın  önünde  gidecek  kişiler, 

sade, sıradan yaşayıp sıra dışı işler yap-

malıdır.


Bizim AHISKA

40

Kış 2012



Yüklə 181,69 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə