C. Senatosu B : 63
esasen dünyada ela görüyoruz ki, dinsizlik hiç
bir vakit ekseriyetin nezhebi olamamıştır ve
olamaz, insan mutlaka inanmak ihtiyacmda-
dır. Ama gerçek inanışı insana veremediğimiz
takdirde işte o zaman bâtıla inanacak, taassuba,
hurafeye dalacak, nihayet bir çalı parçasına
bez bağlıyacak ve oradan bir şeyler bekliye-
cek. Halbuki Kuran tamamen taassup ve hu
rafeden âridir. İlk âyeti «İkra» diye baslar,
«oku» diyor. Şehidin kanı ile âlimin mürekkebi
müsavidir, diyor. Böyle bir din de, ilme bu ka
dar ehemmiyet veren bir din de taassup bulu
nabilir mi? Bunu nasıl düşünebiliriz. O halde
mesele...
BAŞKAN — Sayın Yılmaztürk iki dakika
nız var hatırlatıyorum.
ALÂEDDİN YILMAZ TÜRK (Devamla) —
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Mesele şu olu
yor; biz inadı, hissi, nefsaniyeti, siyasi kanaat
ve düşünceleri bir tarafa bırakarak, bugünkü.
Türk Milletinin bu tarihin en eski efendisi olan
aziz milletimizin gerçek karakter, ahlâk vas
fını, kaybettiği unsurları kaşandırmak için,
gerçek islâma eğilmek, din eğitim ve öğretimim
yapmak mecburiyetindeyiz. Bunu yaptığımız za
man, siyaset te yapmamış oluruz, din istismarı
meselesi de kalkar bütün mesele cehaletten do
ğuyor.
Bir futbol maçında dahi, bir bilgi sahibi ol-
mıyaıı adamı hakem yapmazlar. Nasıl olur ki
koca bu islâm dinindeki Peygamberi bunu 23
senede insanlığa vermiş, bir iki senelik
bir kurs veya mektepten sonra, din adamı ve
o da tabiî bu işin hakemi, elbette böyle hakem,
o camiayı, o kütleyi birbirine düşürür.
Binaenaleyh, meselenin gerçeğine böyle eğil
mek lâzım.
Bugün 10 Mayıs meselâ, anneler günü diyo
ruz, ne basında, ne yayında anne hakkında, is-
lâmm beyan ettiği mühim cümlelerden bir
tanesi yok. Peygamber «Cennet annelerin ayak
ları altında» buyurmuş, kadın hakkı, anne hak
kını Allah hakkından sonra ilk soracağım hak
lardan buyurmuş. Ebeveyin, anne, baba hakkı.
Bakıyoruz her şey söyleniyor, fakat 14 asır
evvel, annenin babanın, ailenin, ferdin nasıl
olması lâzımgeldiğini, bilhassa anne hakkının
ne kadar mühim bir hak olduğunu beyan eden
müslüman olduğumuz halde biz Türkler rad-
10 . 5 . 1970 O : 2
yomuz da, basınımızda bunu söylemiyoruz. Bu
gün anneler günü, islâmm anne hakkındaki be
yanından bir cümle alamadım, radyodan bugün
maalesef.
Bu neden? Ya islâma mugayir olmaktan,
sırt çevirmekten veya bunu bilmemekten. O
halde meseleyi bu yönden ele almak icabsder
Bu konular böyle kısa 20 dakikalık bir ko
nuşmaya girecek konular değildir. Yalnız Ada
let Partisi Grupu adına Diyanet bütçesinde bir
nsbze, bir silsile halinde, meselenin ehemmiyeti
ne değinmek istiyoruz. Tabiî zaman kifayetsizliği
bunun geniş tahlilini imkânını bize vermiyor.
BAŞKAN — Sayın Yılmaatürk, ikmal et
menizi rica edeceğim nutkunuzu.
ALÂEDDİN YILMAZTÜSK (Devamla) —
Topluyorum Saym Başkan.
O halde bunu, meselâ irtica diyoruz, gerilik,
dar düşünmek, taassup denilen hak ve hakika
ti kabul etmemek üzerinde inat ederek durmak.
islâmm bununla ne alâkası va.r, Kuranın ne alâ
kası var bununla. İnsanların kendi telâkki ve an
layışlarına göre tutturdukları birtakım yollar.
Mesele müslümanlıkta değil sayın senatör
ler, kabahat, bizim müslümanlığımısdadır, is-
lâmiyette değil. Bunu anlamak lâzım.
İlericilik, gericilik; vay ben ilericiyim, sen
gericisin, şöyle düşünüyorsun, ben böyle düşünü
yorum. Onu da yanlış anlanıışızdır. İlericilik
dediğimiz zaman, inanç ve idealleri inkâr edip,
maddenin kesafetin boğulmak olmayıp, bilâkis
inanç ve idealleri ve manevi kuvvetleri koru
maktır. ilericilik deyince gerçek mânada bunu
anlıyoruz.
islâmm özü evvelâ insani bir karakter ter
biyesi ve yüksek bir ahlâka sahip kılmak şuu
ru, ondan sonra ilim, sanat, felsefe, yüksek kül
t ü r ve teknik gelir.
Bugün bize düşen vazifelerden biri, din ve
vicdan hürriyeti bahsinde, düşülen tarihî hata
yı düzeltmek ve memlekette temiz bir sulh ni
zamı kurmak, Bunu yaptığımız zaman gerçek
hizmeti yapmış oluruz. Memleketi ve milleti de
fereha, selâmete götürmüş oluruz.
Hülâsa meselelerde ihtilâflarda, içtimai
adaletin teminin de, bir milletin topyekûn kal
kınmasında, saadetin de selâmetin de, Kuran'ı
mübini hâkim tâyin etmedikçe, bu meselede
acaba Allah Kuran-ı mübinde ne buyuruyor, ne
147 —