EğİTİm sosyolojiSİ prof. Dr. Hİkmet celkan 2012 – 2013 – DÖnem



Yüklə 79,49 Kb.
tarix26.11.2017
ölçüsü79,49 Kb.
#12554

EĞİTİM SOSYOLOJİSİ

PROF. DR. HİKMET CELKAN

2012 – 2013 – 2. DÖNEM

23. 02.2013

HERAKLİTOS: “BİR NEHİRDE AYNI ANDA İKİ DEFA YIKANMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR.”



SOSYOLOJİNİN, TOPLUMUN İKİ TEMEL ÖZELLİĞİ VARDIR:

  1. STATİK ÖZELLİK, DÜZENİ İFADE EDER.

  2. DİNAMİK ÖZELLİK, DEĞİŞMEYİ İFADE EDER.

TOPLUMLARI KARAKTERİZE EDEN UNSURLAR:

  1. ULAŞIM

  2. İLETİŞİM

ANARŞİZM: KURALSIZ, DÜZENSİZ BİR TOPLUM ŞEKLİDİR. KARGAŞA SİSTEMİDİR.

EĞİTİM SOSYOLOJİSİNİN ORTAYA ÇIKIŞI

EĞİTİM, SOSYAL BİR SÜREÇTİR. EĞİTİM BİR OLGUDUR. EĞİTİMİN TOPLUMSAL, FELSEFİ, PSİKOLOJİK VE KÜLTÜREL TEMELLERİ VARDIR. BUNUN YANINDA SİYASAL VE EKONOMİK TEMELLERİNDEN DE BAHSEDEBİLİRİZ. BİR ASIR ÖNCESİNE KADAR FELSEFENİN VE DİĞER MANEVİ BİLİM DALLARININ ŞEMSİYESİ ALTINDA BULUNAN TERBİYE İLMİ (EĞİTİM) 19. ASRIN SONLARINA DOĞRU AVRUPA VE AMERİKADA MÜSTAKİK BİR BİLİM DALI HALİNE GELMİŞTİR. ÖNCE AVRUPADA DAHA SONRA ABD’DE EĞİTİM SOSYOLJİ, PSİKOLOJİ, AHLAK, ANTROPOLOJİ, SOSYAL PSİKOLOJİ, ETNOLOJİ GİBİ İNSAN BİLİMLERİ BİRİBİRİNDEN BAĞIMSIZ VE MÜSTAKİL BİLİM DALLARI OLARAK BİLİMLER HİYERARŞİSİNDE YERLERİNİ ALMIŞLARDIR. ASLINDA EĞİTİM, ASIRLAR ÖNCESİNDEN BERİ HER KÜLTÜRDE MEVCUT OLDUĞU HALDE ÇEŞİTLİ İSİM VE ŞEKİLLERDE VAROLMASINA RAĞMEN MÜSTAKİL BİR BİLİM HALİNE GELEBİLMESİ İÇİN AVRUPADA RÖNESANSI VE DAHA SONRA 19. ASRI BEKLEMEK GEREKMİŞTİR. ÖNCELERİ PEDAGOJİ ADIYLA YÜRÜTÜLEN TERBİYE HAREKETLERİ BU BİLİM DALININ TEORİK TEMELLERİNİN GENİŞLEMESİ, KENDİ MÜSTAKİL ALANINI BULMASI, KENDİNE ÖZGÜ AMAÇ, İLKE, METOT, ARAÇ VE GEREÇLERİ GELİŞTİRMESİ NETİCESİNDE EĞİTİM BİLİMLERİ ADINI ALMIŞTIR.

EĞİTİM BİLİMLERİ, PEDAGOJİDEN DAHA GENİŞ KAPSAMLI BİR KAPSAMDIR. ZİRA EĞİTİMİN SOSYAL BİR SÜREÇ VE OLGU OLARAK ANLAŞILMASI ONUN TOPLUMSAL, KÜLTÜREL, PSİKOLOJİK VE FELSEFİ TEMELLERİNİN BULUNDUĞU GERÇEĞİNİ ORTAYA ÇIKARMIŞTIR. DOLAYISIYLA EĞİTİM SOSYOLJİSİ DİSİPLİNİ BU TEMELLERDEN TOPLUMSAL BOYUTU İLGİLENDİRMEKTE VE İSTİNAD ETMEKTEDİR.

ESKİ DİLDE EĞİTİM, İLM-İ TERBİYE ŞEKLİNDE İFADE EDİLMEKTEYDİ.

SOSYOLOJİ, KOLLEKTİF ŞUUR OLAYLARI İLE İLGİLENEN BİR BİLİM DALIDIR. KOLLEKTİF ŞUUR, BİREYSEL ŞUURLARIN SADECE TOPLAMI DEĞİL AYNI ZAMANDA BİR SENTEZİDİR.


ERZURUMLU BİR ADAM İSTANBULA GİTMİŞ, BİR HEMŞERİSİN YANINDA KALIYORMUŞ.

HEMŞERİSİ SORMUŞ,” NE VAR NE YOK, MEMLEKETTE?” DİYE.

MİSAFİR ERZURUMLU: “NOLSUN! HEP KAR YAĞİİİ!” DEMİŞ.

HEMŞERİ, “SAHAPSIZ MEMLEKET! TEBİ, KAR YAĞAR!” DEMİŞ.


TOPLUM BİREYLER ARASINDAKİ FARKLI İTİM – ÇEKİM MÜNESEBETLERİNİN BİR MANZUMESİ OLUP SOSYOLOJİ BUNU İNCELER. HER TÜRLÜ ARZULAR, İSTEKLER, KİN, NEFRET, KISKANÇLIK, GIPTA, HAYRANLIK, REKABET, DAYANIŞMA, İŞ BÖLÜMÜ, YARDIMLAŞMA, KRİZ VB OLAYLAR SÖZÜ EDİLEN İTİM-ÇEKİM MÜNASEBETLERİNİN ÇEŞİTLİ ŞEKİLLERİDİR. BUNLARIN HEPSİ SOSYOLOJİNİN İNCELEME KONUSUDUR.

SOSYOLOJİ;

  1. TOPLUMUN DÜZENİNİ

  2. TOPLUMUN DEĞİŞMESİNİ

  3. TOPLUMSAL İLİŞKİLERİ

  4. TOPLUMSAL KURUMLARI

  5. TOPLUMSAL SAPMALARI

  6. TOPLUMSAL DEĞERLERİ

  7. TOPLUMSAL MÜEYYİDELERİ

  8. TOPLUMSAL OLUŞUMLARI (BİREY, GRUP, KİTLE, SINIF, TABAKA, STATÜ, ROL VS.) İNCELEYEN BİR BİLİM DALIDIR.



  • 1820’DE SOSYOLOJİYİ AUGUSTE COMTE MÜSTAKİL BİR BİLİM HALİNE GETİRMİŞTİR.

  • KAŞGARLI MAHMUT, TÜRK KÜLTÜRÜNÜ VE TOPLUMUNU İLK İNCELEYEN BİLİMCİ OLARAK BİR SOSYOLOG SAYILABİLİR.

  • İBN-İ HALDUN, İSLAM SOSYOLOJİSİNİN KURUCUSU SAYILABİLİR.

02.03.2013

Sosyoloji 1820 yılında Avrupa’da Auguste Komte’un Felsefeden ayırması ile bir bilim haline geldi. Emile Durkheim, Karl Mannheim kurucularındandır. Zamanla Amerkika’ya geçti ve deneysel bir hususiyet kazandı. Avrupada spekülatif ve teorik olarak, 1789 Fransız İhtilalinden sonra toplumdaki çalkantı, kriz, kargaşa ve belirsizlikler karşısında problemlerin çözümü arayışları sosyolojiyi (toplum bilimi) doğurmuştur.



Sosyoloji:

Kollektif şuur olaylarını inceleyen bilim dalıdır.

Fertlerin kendi aralarındaki, zümrelerle aralarındaki ve zümrelerin kendi aralarındaki ilişkileri, bu ilişkiler sonucu ortaya çıkan toplumsal kurumları, bunların geçirdiği değişiklikleri inceleyen bilim dalıdır.

Toplumsal zümreler ve örgütlerde, kurum ve kuruluşlarda meydana gelen ortak toplumsal hayat ve ilişkileri inceleyen bilim dalıdır.

Sosyal olaylar iki türlüdür: normal sosyal olaylar ve patolojik (anormal) sosyal olaylar. Toplumsal bir olay, işsizlik, intiharlar, boşanmalar, çocuk suçluluğu, örf adetlerin yanlış değerlendirilmesi, iktisadi krizler, şiddet vb. patolojik olaylar arasındadır.

Avrupa sosyolojisi Amerika sosyolojisi



  1. Avrupa sosyolojisi teorik, Amerikan sosyolojisi deneysel karakterdedir.

  2. Avrupa sosyolojisi çeşitli sınıflamalar yapar, genel kanunlara varmak ister. Amerikan sosyolojisinde buna pek itibar edilmez.

  3. Sosyolojinin verileri Avrupa’da toplumsal realiteye hemen intikal ettirilememiş, Amerika’da bundan azami ölçüde faydalanılmıştır.

  4. Avrupa sosyolojisi kendini değer yargılarından tamamen kurtaramamıştır. Amerikan sosyolojisi değer yargılarına göre değil, meydana gelen hadiselere göre hareket eder.

  5. Amerikalılar Avrupalıların uğraştığı sınıf mücadelesi, ihtilal gibi meselelerle uğraşmak yerine kendi toplumsal yapıları içerisinde önemli yer tutan günlük hayatın ilişkileri, grupların dinamizmi, sanayi işletmelerindeki ilişkiler, ahenk ve işbirliği, aile, işçi kuruluşları, siyasal partiler gibi birimler üzerinde araştırmalar yapmayı tercih ederler.

  6. Amerikalılar araştırmalarında fertlerin çeşitli durumlarda ve ortamlarda ne gibi tutum ve davranış içinde bulunduklarını tespit ederler; bunun için de psikoloji, sosyal psikoloji gibi öteki davranış bilimlerinin verilerinden faydalanırlar.

Bilimler ve Sanatlar Hakkında Nutuk: Jean Jacque Reussau.” Toplumlar, bilimsel alanda ne kadar ilerlerse ilerlesinler, bireylerin mutluluk ve refahını sağlayamazlar.

Kemal Tahir: Kurtlar Kanunu

Sosyoloji olması gerekenle uğraşır: Avrupa sosyolojisi

Sosyoloji olanla uğraşır: Amerikan sosyolojisi

Günümüz sosyolojisinin özellikleri;



  1. Evrensel (universal) (cihan şümûl) değil; özel bir bilim dalıdır.

  2. Normatif değildir; pozitif bir bilim dalıdır.

  3. Amprik (gözlem ve deneye dayalı) bir bilim dalıdır.

  4. Katı bir determinizm’e değil, sebeplilik prensibine ve belirleyicilik kuralına dayanır.

  5. Sosyoloji, tarihsel bilimler değil, sistematik bilimler kategorisinde yer alır.

Bir bilim dalının oluşabilmesi için;

  1. Müstakil bir inceleme alanı (Gerçeklik, Şeniyet, Realite) olmalıdır.

  2. İnceleme teknik ve metotlarına (gözlem, deney, istatistik, monografi, sosyometri, tarih, dokumantasyon) sahip olmalıdır.

  3. Sistematizasyon ve genelleme yapabilmelidir.

  4. Somut veriler ve sonuçlar elde edebilmelidir.

Bu özellikleri barındırmasından dolayı sosyoloji bir bilim dalıdır.

Sosyal ilişkiler ve kültürel değerler, sosyal yapı (morfoloji) - fiziki yapı, kültürel yapı-, sosyal kurumlar, sosyal değişme, hareketlilik, sapma ve kontrol sosyolojinin çalışma ve inceleme alanlarıdır.

Sosyolojide Monist (tekçi) Düşünce - tek bir sebebe bağlama - ve Pluralist (çoğulcu – katılımcı) Düşünce – bir sosyolojik olayı birden çok sebebe bağlama – vardır. Bir olay kendisinden önceki olayların neticesi, kendinden sonraki olayların da sebebidir. Bu nedenle sosyolojide pluralist düşünce daha hakimdir. Monist düşüncelerin geçerliliği sosyolojik olaylarda düşüktür; ancak, yok sayılamaz.

Eflatun: devlet adamları fizolof ya da filozoflar devlet adamı olmalıdır.

09.03.2013

EĞİTİM

Eğitim, sosyal bir kurumdur. Eğitimin bilimsel, pedagojik ve aktüel bir yönü mevcuttur. Eğitim, uygulama yönü ele alındığında ise bir tekniktir. Böylelikle eğitim öğretim kurumlarındaki faaliyetler: tahsil, terbiye, yetişme ve yetiştirme gibi kavramları ihtiva eder. Eğitimin konusu ise insandır. İnsan, beden özellikleri ve şuur özellikleri açılarından ele alınmalıdır. Beden özellikleri ile tıp bilimi uğraşırken, şuur özellikleri ile psikoloji, sosyoloji, eğitim bilimleri inceler. Eğitim insan kavramı ile bütünleşmiştir denilebilir. İnsan: bebek, çocuk, genç, yetişkin, ihtiyar yönleri ile söz konusudur.

Arkaik (eski çağlar) dönemden itibaren başlarsak, yazılı kaynaklarda karşımıza bazı medeniyetler: Hint, Çin, Türk, Arap, Fars, Mısır, Yunan, Roma gibi medeniyetler çıkar. Medeniyet (Civilisation), Kültür (Culture) – Ekin, kavramları birbirinden farklıdır. Kültür maddi ve manevi olarak ayrılır. Maddî kültür medeniyet olarak ele alınabilir. Somut ürünler, keşif ve icatlar bunu oluşturur. Manevi tarafı ise kültür olarak ele alınabilir. Ziya Gökalp, “bir toplumun vicdanında yaşayan değer yargılarının tümüne “kültür” denir”, şeklinde bir tanımlama yapar. Bir toplumun vicdanında yaşayan gerçeklik yargılarının tümüne “medeniyet” denir. (Medeniyet = uygarlık.) Eğitim öncelikli olarak manevi kültür ile ilgilidir. İnsan, homo sapien – düşünen – homo ekonomikus – üreten – homo faber – alet üreten - bir varlıktır. İnsan, cosmo (fizikî) – bio – psiko – sosyal bir varlıktır.

Yunan düşünürü Sokrates’in ahlaki şahsiyeti:



  1. İnsanın kendi kendisi ile tutarlı olması,

  2. Özü sözü bir, denk olması,

  3. Medeni cesaret sahibi olması,

  4. Fikirleri uğrunda ölebilmesi.

Sokrates, gençleri zehirlediği suçlaması ile idama mahkûm edilmiş; ancak, kendi eli ile baldıran zehri içmiş, son anlarında “Acillius’un oğluna bir horoz borcum var” olmuştur.

Uranus – Kronos – Zeus

İnsanda katı determinizm değil, ihtimali determinizm vardır; olmalıdır. Değişken bir varlık olduğundan belirli bir çizgide bazı değişmeler gösterebilir. Yağmur nereye, tarla oraya düşüncesinde olan insanlar (her devrin adamı) bu kapsamın dışındadır.

*** Mümtaz Turhan – “Garblılaşmanın neresindeyiz?”, “Kültür Değişmeleri” kitapları incelenmelidir.

Eğitimin en önemli amacı elit insan yetiştirmektir. İnsan ile uğraşmak dolayısıyla zordur ve toplumda çoğunlukla fatura eğitimcilere kesilir.

Eğitim konusunda neler yapılmalıdır? Sorusu için Yunan medeniyeti kaynaklarında bazı unsurlardan bahsedilir:



  • Güzel vücut (sağlıklı bir beden),

  • Zihinsel gelişme,

  • Ruh ve ahlak temizliği,

Yunanlılar eğitimde şiir, sanat ve felsefeyi kullanmışlardır. Bu özellik ile Yunan eğitiminde bireyci ve milliyetçi (Helen Irkı İdealizmi) bir eğitim söz konusudur. Sonraları eğitim humanist (insancıl) bir eğitime dönmüş; bunların üçünün karışımı ile bir eğitim anlayışı benimsenmiştir.

Esasen eğitim ta ilk çağlardan bu yana değişmemiş; yalnızca yeni dönemde eğitime bilgisayar dahil edilmiştir.

Eğitim:


  1. Bireysel

  2. Bölgesel

  3. Milli

  4. Evrensel boyutlardan oluşur.

  5. Tarihi

  6. Kültürel özellikleri de mevcuttur.

Bu durum tüm zamanlarda da böyle olmuştur.

Eğitim geniş manada Emile Durkheim tarif etmiştir. Ona göre, eğitim, fizik ve sosyal tabiatın insan üzerinde meydana getirdiği tesirlerdir – makro boyut. Ancak bizim ilgilenmemiz gereken tarafı okulda, ailede yapılanlar ve etkileri – mikro boyut – olmalıdır.

Kant’a göre eğitim insanların mükemmelleştirilmesidir.

Jean Stuart Mille; eğitim, ferdin kendisi ve başkaları için bir mutluluk aracıdır.

***Herbert Spencer: eğitim, iyi yaşama imkanları sağlayan etkinliklerin tümüdür.***

Modern toplumları karakterize eden iki temel özellik: ulaşım ve iletişim.

Durkheim’e kadar eğitimde birey esas alınmış, hep bireye yönelik görüşler sunulmuştur. Ancak, Durkheim toplumcu eğitim düşünceleri aktarmıştır.

Türk Dünyasında Eğitim Görüşleri

23.03.2013

TÜRKİYE’DE MEŞRUTİYETİN İLANINDAN İTİBAREN YENİ BİR DÖNEM BAŞLAR. BATILILAŞMA DÖNEMİ BAŞLAR. EĞİTİM ANLAMINDA DA AVRUPAİ UYGULAMALAR BAŞLAMIŞTIR.

2.MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE DARÜL MUALLİMİNİ ALİ YÜKSEK ÖĞRETMEN OKULU MÜDÜRÜ SATI BEY DERS ÖĞRETİM PROGRAMINDA, METODLARINDA, İLKELERİNDE, ARAÇ VE GEREÇLERİNDE, AMAÇLARDA VE HEDEFLERDE, DĞERLENDİRME USULLERİNDE YENİLİKLERİN YAPILDIĞINI GÖRÜYORUZ.

1908 II MEŞRUTİYETİN İLANINDAN SONRA MİLLİ TERBİYE HAREKETLERİ BAŞLAR.

İSTANBUL DARÜL FÜNUNUNDA SOSYOLOJİ, PSİKOLOJİ VE PEDAGOJİ GİBİ DERSLERİN OKUTULMASINA BAŞLANIR.

20.ASRIN BAŞLARINDAKİ BU GELİŞMELER EĞİTİM AKIMLARI İTİBARİYLE İKİ ANA GRUPTA TOPLANIR:



1. BİREYCİ EĞİTİM GÖRÜŞÜ

PRENS SABAHATTİN, ABDULLAH CEVDET VE SATI BEY.



2. TOPLUMCU EĞİTİM GÖRÜŞÜ

ZİYA GÖKALP, İSMAİL HAKKI BALTACIOĞLU

İLM-İ İÇTİMA = SOSYOLOJİ, GÖKALP EMİLE DURKHEİM’IN TEMSİLCİSİ OLARAK SOSYOLOJİ DERSLERİ VERMİŞTİR.

1923 ÖNCESİNDE EĞİTİM DİNİ, GELENEKSEL BİR ÖZELLİK TAŞIR.

1923’TEN SONRA MİLLİ, DİNİ, İLMİ, LAİK VE ASRİ (ÇAĞDAŞ) BİR ÖZELLİK TAŞIR. DAHA SONRA TEKNOLOJİK, KÜRESEL, EVRENSEL GİBİ ÖZELLİKLER EĞİTİME ENTEGRE EDİLMİŞTİR.

EĞİTİM SOSYOLOJİSİ

ORTAYA ÇIKIŞI VE KONUSU:

TARİHİ KISADIR AMA GEÇMİŞİ ASLINDA ÇOK ESKİLERE DAYANIR.

İYİ BİR ASKER VE VATANDAŞ OLARAK İNSANI YETİŞTİRMEK MAKSADI İLE EĞİTİM İLE TOPLUMSAL OLAYLAR ARASINDA ROMALILAR VE YUNANLILAR TARAFINDAN BÜYÜK ÖNEM VERİLMİŞTİR.

PLATON, DEVLET ADLI ESERİNDE ATİNA VE SPARTA DEVLETLERİNDE GENÇLERİN VE SAVAŞÇILARIN NASIL YETİŞMESİ GEREKTİĞİNİ ANLATIR.

TOLUMLARIN NÜFUSU ARTINCA SOSYAL HADİSELER ÇEŞİTLENMİŞTİR. SOSYAL OLAYLAR NORMAL VE PATOLOJİK SEVİYEDE CEREYAN ETMİŞTİR. SAVAŞLAR, BARIŞ DÖNEMLERİ, KITLIK, HASTALIK, İKTİSADİ KRİZLER, BİLİMSEL KEŞİFLER VE İCATLAR…

EĞİTİM SOSYOLOJİSİNİN ARAŞTIRMA KONULARI:



  1. ÖĞRENCİLERİN TUTUM VE DAVRANIŞLARI, İDEOLOJİLERİ VE OKUL BAŞARILARI

  2. OKULUN, ÖĞRENCİLERİN KİŞİLİĞİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ.

  3. OKULUN, TOPLUMSAL KURUMLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ.

  4. OKULUN, YAPI VE FONKSİYONU İLE İLGİLİ REFORMLAR, YENİ MODELLER, SİSTEMLER.

  5. EĞİTİM SÜRECİNİN SOSYAL YÖNÜ VE EĞİTİME ETKİ EDEN SOSYAL FAKTÖRLER.

  6. EĞİTİMLE SOSYAL KURUMLAR, SOSYAL GRUPLAR VE SOSYAL SÜREÇLER ARASINDAKİ KARŞILIKLI İLİŞKİLER VE ETKİLEŞİM.

  7. GRUP DİNANİZMİ, GRUP İLİŞKİLERİ, ETKİLEŞİMİ, BÜTÜNLEŞMESİ VE ÇÖZÜMLERİ GİBİ KAVRAMLAR ÜZERİNDE DURMAK, EĞİTİM KURUM VE SİSTEMLERİNE, EĞİTİM ETKİNLİKLERİNE NÜFUZEDEBİLMEK İÇİN SOSYOLOJİ İLMİNİN VERİLERİNİ KULLANMAK.

BUNLARIN DIŞINDA EĞİTİM SOSYOLOJİSİNİN ARAŞTIRMA VE İNCELEME KONULARINI;

  1. KÜLTÜR VE EĞİTİM İLİŞKİSİ

  2. EĞİTİM ÜZERİNDE AİLE, SOSYAL SINIF, SİYASAL REJİM, COĞRAFİ FAKTÖRLER VE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ ETKİLERİ

  3. OKUL BAŞARISININ ARTILIRILMASI

  4. ÖRGÜN VE YAYGIN, EĞİTİM FAALİYETLERİNİN TOPLUMSAL FAYDALARI

  5. TOPLUMUN EĞİTİDEN BEKLENTİLERİ

  6. EĞİTİMİN EKONOMİK ŞARTLARI VE FAYDALARI

  7. OKUMA YAZMA ORANININ YÜKSELTİLMESİ

  8. DENGELİ VE HIZLI OKULLAŞMA POLİTİKALARI

  9. ÇOCUĞUN ZİHİNSEL, SOSYAL VE KİŞİLİK GELİŞİMİNDE, ARAKADAŞ GRUBUNDA, MESLEK SEÇİMİNDE, OKULDA, ÇEVREDE TUTUM VE DAVRANIŞLARINDA, AİLELERİ İLE İLİŞKİLERİNDE EĞİTİMİN ETKİLERİ.



  • EĞİTİM + ZİHİNSEL FAALİYETLER = EĞİTİM PSİKOLOJİSİ



  • EĞİTİM + SOSYAL FAALİYETLER = EĞİTİM SOSYOLOJİSİ

************* 30.03.2013 ****************

Eğitim sosyolojisinin önemi, özellikleri ve öteki bilimlerle ilişkisi

Eğitimde sosyal ve fiziksel çevreyi tanıyıp bilmek çok önemlidir.



  1. Fizik ve sosyal tabiatı tanımak,

  2. keşfetmek,

  3. sosyal değişmeyi idrak etmek ve

  4. bunların doğurduğu problemleri takip edip çözmek.

Bu nedenle öğretmen ve eğitimciler kendini sürekli yenilemelidirler. Alan bilgisi, becerileri, tutumları ve alışkanlıklarını gözden geçirmek, geliştirmek ve değiştirme zorundadırlar. Bunları gerçekleştirirken uygun yöntem ve teknikleri araştırıp bulmalı ve uygulamalıdırlar. Bunları yaparken bireysel farklılıkları da göz önünde bulundurmayı unutmamalıdırlar. Bu farklılıklar bireyin kişilikleri, cinsiyetleri, sınıfta, okulda, ders başarılarında ortaya çıkar. Sosyal sınıflar, etnik gruplar, yaş, sosyo ekonomik ve sosyo kültürel çevreler, bölgesel farklılıklar, inanç ve mezhep farklılıkları da bireylerin rollerine yansır. Bu yansıma dil, davranış, tutumları ve okul başarılarında görülür. Bu farklılıkların topluca ortaya çıkması okul programlarının, okullaşma politikalarının, okul sistemlerinin üzerinde de etkilidir. Bu okul ve toplum etkileşimini doğurur. Bunların arkasından eğitim reformları, ilgili kanun ve diğer düzenlemeler gelir. Toplumda gözlemlenen nüfus artışı da eğitim programları ve politikaları üzerinde etkilidir. Nüfus artışı: ihtiyaçların çoğalması, toplumsal ilişkilerin karmaşık hale gelmesi, sosyal problemlerin artması ve bunlara bağlı olarak daha fazla bilgiye ihtiyaç duyulmasıdır. Tüm bu anlatılanlar eğitim sosyolojisine duyulan ihtiyacı doğurur ve kanıtlar. Bunların neticesinde ihtisaslaşma (uzmanlaşma) ve özel beceriler ön plana çıkar. Aile ve toplum hayatındaki ilişkilerde yapılanma, etkileşim, hak ve sorumluluklar giderek farklılaşır. Burada mevcut gelişmeler ışığında öğretmen ve eğiticiler, sosyologlar ve psikologlara; yani eğitime çok fazla görev düşmektedir.

Eğitim sosyolojisinin özellikleri



  1. Siyaset kurumundan etkilenen

  2. Ekonomi kurumundan etkilenn

  3. Toplumun kültürel yapısından etkilenen bir bilim dalıdır.

Amacı, toplumun eğitim ihtiyaçlarının belirlenmesi, bunların deneysel araçlarla sınanması, eğitim kurumlarının toplumsal kalkınmaya katkılarının tespitidir.

Eğitim sosyolojisi bir davranış bilimidir. Bazı bilim insanlarına göre eğitimin, bazılarına göre sosyolojinin bir alt dalıdır. Eğitim sosyolojisi sosyal bilimlerin tamamından etkilenir.

Eğitim sosyolojisi, sosyoloji ve eğitim bilimlerinin bir sentezidir. Ayrıca eğitim antropolojisi, sosyal psikoloji, genel psikoloji, eğitim felsefesi, tarih, iktisat ve siyasal bilimlerle de etkileşim halinde olan bir bilim dalıdır.

Eğitim sosyolojisinin tarihi gelişimi

19. YY. başlarına kadar Felsefe’nin kapsamı altında iken, bu tarihten itibaren eğitim sosyolojisinin tarih sahnesinde yerini aldığı görülmektedir.

***Terbiyeyi Ehemmiyeti Sibyan – Münif Paşa’nın eseri. Günümüz ilköğretim uygulamalarının temel çatısını oluşturmuştur.

19.YY sonlarında eğitim sosyolojisi alanında teorik yayınlar görülmeye başlanmıştır. Teori dışında, deneye dayalı ilk yayınlar Amerika’da yayınlanmıştır.

Amerika’da John Dewey – Okul ve Toplum, Lesler – Dinamik Toplum, adlı eserler deneysel anlamda eğitim sosyolojisi ilminin ilk temsilcileri olarak belirmişlerdir.

Avrupa’da Karl Manheim, Marx Weber, Emile Durkheim, George Gurbich ilk temsilcilerdir.

ABD de eğitsel sosyoloji olarak başlamıştır. Avrupa’da eğitim sosyolojisi olarak başlamıştır.

Bu bilim başlangıçta okul problemlerini, eğitsel problemleri, eğitsel uygulamalar ve süreçlerle ilgilenmiştir. Eğitsel sosyoloji;



  1. Eğitim veya okul toplumsal değişmenin aracıdır.

  2. Eğitsel sosyoloji, sosyolojinin metod ve tekniklerini eğitim kurumlarında uygular.

  3. Toplumsal ihtiyaçlara uygun öğretim programları geliştirir.

  4. Öğretmen, öğrenci ve sınıf gibi öğretim öğelerinin etkileşimini ve özelliklerini araştırır.

Zamanla bireyin sosyalleşmesi, eğitimcilere toplumsal araştırma metod ve tekniklerin öğretilmesi, okul içinde - dışında bireyin gruplarla etkileşimi ve sosyal rolleri de eğitim sosyolojisinin çalışma alanına girmiştir.

*************06.04.2013************

Karl Mannheim eğitimin sosyolojik yaklaşımının prensiplerini şöyle sıralar:



  1. Eğitim insanı soyut bir kavrama göre değil; topluma göre hazırlamalıdır.

  2. Eğitimin en son gayesi fert değil toplumdur.

  3. Toplumun eğitsel gayeleri her yaştaki ferdin karşılaşabileceği durumları bilmektir.

  4. Sosyolog gözünde kadrolar ve normlar kendi içlerinde birer gaye değil; toplumun ve ferdin aksiyonları ile tepkilerinin bir ifadesidir.

  5. Eğitsel teknikler toplumdan soyutlanmış halde değil; fakat, toplumsal tekniklerin genel inkişafının (gelişiminin) bir parçası olarak gelişirler.

  6. Eğitsel sistemler okul dışında toplumsal örgütlerle (aile, sosyal gruplar, mesleki örgütler, STKlar vb.) ortak bir stratejiye sahip olmadan fertlerde zihin bütünlüğünü devam ettiremezler.

Yukarıdaki prensiplerden Manheim’ın toplumsal kurumlara dayalı dinamik karakterde bir eğitim düşündüğü sonucunu çıkartabiliriz ( Toplumlar dinamiktir, sürekli gelişir. Eğitimin de ona dayanması sürekli değişimini sağlayacaktır).

Durkheim ve Manheim’ın eğitim ile ilgili yaklaşım tarzı hümanisttir. Bu yaklaşım tarzında eğitim;



  1. Özerk bir statü ve aşağı yukarı metafizik bir karaktere sahiptir.

  2. Bireyin ve toplumun tabiatını inceleyip tespit etmek ve buna uygun bir eğitimi geliştirmek ister.

  3. Muhafazakar olmayan aksine değişmeyi öngören kollektif değerler üzerine kurulu bir eğitim amaçlanır.

Yukarıdaki özellikleri itibari ile daha genel bir açıdan bakıldığında eğitim sosyolojisinin temel eğilimlerini şöyle sıralayabiliriz:

  1. Siyasal bir bilim haline gelmesi

  2. Milletler arası bir karakter kazanması

  3. Gittikçe hem ekonomik bilimler hem de siyasal bilimler arasında her ikisine de katkıda bulunarak disiplinler arası bir hal – mahiyet kazanması

  4. Faaliyet alanını en geniş biçimde ele alınmış topluma (toplumun tüm kurumlarına), yüksek seviyede eğitime ve eğiticinin toplumsal fonksiyonlarına yayması

  5. Saf bir Amerikan ilmi olmaktan kurtulması

EĞİTİM SOSYOLOJİSİNİN ARAŞTIRMA METOTLARI

  1. Gözlem

  2. Deney

  3. Dokümantasyon (Belgesel)

  4. Tarih

  5. Projeksiyon (Yansıtma)- Geçmişten elde edilen deneysel sonuçların geleceğe doğru uzatılması

EĞİTİM SOSYOLOJİSİNİN TEKNİKLERİ

  1. İstatistik

  2. Monografi

  3. Sosyometri

  4. Anket

  5. Örnek olay incelemesi vb.

Gözlem ve deney tüm bilim türlerinde kullanıldığı üzere Eğitim Sosyolojisinde de kullanılır. En sık kullandığı metot dokümantasyondur (belgelerin incelenmesidir). En yakın işbirliğini Tarih bilimi ile gerçekleştirir.

“Hislerimin babası Ziya Gökalp; fikirlerimin babası Namık Kemal’dir.”M.Kemal ATATÜRK

*********13/04/2013*********

TOPLUM VE EĞİTİM

Toplum sürekli evrimleşir (değişir, büyür). İlkel toplumlardan günümüz modern (sanayi, bilgi, asri ) toplumlarına kadar tüm toplumlar da gelişmiştir. Aşiret, kavim, ümmet ve millet aşamalarından geçmiştir. Günümüzde millet unsuru üzerinde çalışan ve daha küçük birim olan halk düzeyine dönüştürmeyi iddia eden sosyolojik iddialar da görülmektedir.

Toplum öncelikli olarak bir düzen, örgüt, organizasyondur. Toplumun düzen unsuru statik, değişim unsuru ise dinamik özellikleridir. Nasıl ki her birey fetüs, bebek, erken çocukluk, çocukluk, ergenlik, gençlik, yetişkinlik, olgunluk ve ihtiyarlık dönemlerinden geçmekte ise toplum da öyledir. Ancak, birey kısa ömürlü iken toplumlar süreklidir. Toplumun en önemli özelliği de sürekli olmasıdır.

Toplumun evrimleşmesinde bireylerin ihtiyaç duyduğu en önemli ihtiyaç unsuru eğitimin kendisidir. Eğitim toplumlar için yapı taşıdır. Auguste Komte, toplumların evrimleşmesinde “Üç hal Kanunu”nu tanımlar. (Bunlar; 1. Metafizik Dönem, 2. Teolojik Dönem, 3.Pozitivist Dönem.) Metafizik, fizik öncesi dönemdir. Toplumsal olayların fiziki eylemlerle anlatılmasından farklı olarak toplumsal olayların sihir, büyü gibi açıklamalar ile anlatılmasıdır. Teolojik dönemde (Totemizm, Fetişizm, Naturizm, Animizm), büyük bir dağ, ağaç, güçlü bir nehir, korkulan bir yırtıcı hayvana toplumsal olayların bağlanmasıdır. Bunlara kurban verilmesi – totemizm, var olan nesnelere kutsallık tanımlanması – fetişizm, tabiat olaylarının çok üstün, korkulası, kutsal kılınması – natürizm, ataların ruhuna tapma – animizm eylemleri gerçekleşmiştir. Günümüz toplumu pozitivist (bilim, metod) dönemini yaşamaktadır. Akıl, bilim, deney, sezgi, teknoloji, sanayi, bilgi bu dönemde öne çıkan unsurlardır. Bu gelişim sonucunda toplumlarda refah artmış, yaşam şartları iyileşmiş, ulaşım ve iletişim asrımıza damgasını vurmuştur.

Eğitim antik medeniyetlerde, batıda medeniyetlerinde, doğu medeniyetlerinde, Türk toplumlarında olmak üzere dört ana başlık altında incelenebilir. Antik toplumlarda (Mısır, Çin, Hint, Mezopotamya, İbrani, Pers, Maya, Astek, Roma, Yunan, ve diğerleri) eğitimin özelliği: gökyüzü, astronomi, matematik, geometriye ağırlık verilir; çocuğun yetişmesinde sağlam vücuda – bedenen ve ruhen – sahip olacak şekilde yetişmesi, savaşçı bir kimlik kazanması, hukuki ve ahlaki açıdan bir formasyon elde etmesi gibi esaslar ön plana çıkar. Mesela, eski Yunan medeniyetinde müzik ve jimnastik ruh ve bedenin eğitimi için kullanılır.


  1. Bireyde ruh ve beden ahengi aranır.

  2. Ailenin eğitimine önem verilir.

  3. Zihni eğitim, felsefe, hitabet, dilbilgisi, diyalektik ve ahlaki erdemler (cesaret, itidal, cömertlik, hakseverlik) verilir.

  4. Yurttaşlık bilgisi dersleri verilir.

  5. Eğitim liberal ve sosyal temellere oturtulur (Atina’da liberal eğitim, Isparta’da sosyal eğitim).

Bunların dışında Yunan eğitiminde şiir, sanat, felsefe ve bilim önemli yer tutar. Romalılarda ise askerlik, hukuk, politika, retorik(hitabet sanatı) ve devlet idaresi ön plandadır. Romalılar iyi vatandaş yetiştirmeyi düstur edinmişlerdir. Cicerron, Seneyo, Contilien, Plutak önemli eğitimcilerdir. Söz konusu değerler bireyi okul için değil; hayat için hazırlamayı amaçlamaktadır.

Ortaçağ döneminde ise dini bir eğitim esas hale gelmiştir. Kilisenin Hristiyan ahlak ve kuralları verilmiştir. Skolastik bir eğitim, teosantrik (tanrısal) bir düşünce sistemi hakimdir. Kilise tüm eğitim kurumlarının patronudur. Günümüz batısında kilisenin bu ağırlığı halen devam etmektedir. Şövalyelik ahlakı da verilmiştir. Lonca teşkilatının eğitimdeki etkisi görülmektedir. Şövalyelikteki eğitimde:



  1. Tanrıya,

  2. Efendiye,

  3. Kadına hizmet temel dayanak ve esaslardır. Ayrıca dindanlık, kibarlık, silah kullanma, gibi zorunlu faziletlerin yanında şövalyeliğin yedi temel sanatı vardır.

  1. Ata binme

  2. Yüzme

  3. Ok atma

  4. Kılıç kullanma

  5. Satranç oynama

  6. Şiir yazma

  7. Şarkı söyleme

*** Aynı özellikler Osmanlı Enderun Mekteplerinde de vardı.

Yeni çağla birlikte Rönesans ve reform hareketleri başlar. Eski – Antik – çağın hümanist eğitimi yeniden canlandırılır. İnsan ve tabiat bilimi iki temel unsurunu oluşturur. Aristokrasi ve elit eğitimi ön plana çıkar. Bireyci ve liberal bir eğitim gelişir. Akıl ve deney bilimde esas alınır.

18.YY aydınlanma çağıdır. Yani Rasyonalizm ile Naturalizm bu yüzyıla damga vurmuştur. De Cart, Spinosa, Bacon, Homps, John Lock, David Henry gibi filozoflar bu çağı temsil ederler. Reussau’nun Naturalist eğitim anlayışı önem kazanmıştır. (Naturalist eğitim okula karşı çıkar, bireyin tabiatta eğitimini savunur. “Cemiyet kötüdür; cemiyet bireyi bozar” anlayışı vardır. Okul öncesi eğitimi Frawbell ile önem kazanmıştır. Daha sonraki sosyalci eğitimciler ortaya çıkmıştır. Marksizm düşüncesi bu sayede oluşmuştur. Karl Marks insanlar için kollektif üretimin, dolayısıyla eğitimin önemini savunmuştur. Diyalektik düşünce bu dönemde devam etmiş, komünist bir toplum özentisi belirmiş, eğitim maddi esaslar ve üretime indirgenmiştir.

Eğitimin en önemli özellikleri:



  1. Toplumsal üretimin artırılması,

  2. İnsanların çok yönlü eğitilmesi ön plana çıkmıştır.

Daha sonraları pozitivist eğitim ile karşılaşılmıştır. Spencer bu akımı geliştirmiştir. İnsanın tüm yeteneklerinin geliştirileceği bir eğitimi savunur. Faydacı düşünceyi (utilitalizm) esas alır.

Son olarak Nitczhe ve Shopahaler’in geliştirdiği irrasyonalist eğitim (bireyci eğitim) görülür. Birey ve irade ön plana çıkar. Akıl ile değil irade ile hareketi savunur. Bu eğitim anlayışında her şey akla uymak zorunda değildir.

***************** 20.04.2013***************

Ben bu hafta derste yoktum.

*****************27.04.2013****************

Eğitimde amaçların gruplandırılması

Çeşitli düşünürler eğitimin farklı amaçlarından bahsetmişlerdir. Bertrand Russell eğitimin iki amacı olduğundan:

1. Öğretim yapmak (bilgi kazandırmak),

2. İyi davranışlar kazandırmak.



Aynı zaman içerisinde Amerikalı bir düşünür ise:

  1. Bilişsel (Cognitive)

  2. Duygusal (Affective)

  3. Motor beceri (Psiko motor) olmak üzere üç alanda kazanım sağlamaktan bahseder.



  1. alan: bilgi edinme ve zihinsel yetenekler kazandırma,

  2. alan: ilgi, tutum, davranış ve değerler kazandırma,

  3. alan: bireyin hareki gelişimi ve bununla ilgili beceriler kazandırmaya yöneliktir.

Diğer bir bakış açısı ile eğitimin amaçları:

  1. Uzak amaçlar,

  2. Genel amaçlar,

  3. Okulun amaçları,

  4. Derslerin amaçları,

  5. Bir ünite veya konunun amaçları.



Eğitimin öngörülen amaçlarına ulaşılmasını engelleyen faktörler

  1. Taklitçilik

  2. Amaç – muhteva çelişkisi

  3. Amaçlara ulaşacak uygulamaların eksikliği

  4. Nüfus artışı ve eğitim talebi

  5. Öğretmen azlığı

  6. Araç-gereç eksikliği

  7. Finansman yetersizliği

  8. Eğitim felsefesi ve politikalarının yetersizliği

Eğitimin Sosyal (Makro) Fonksiyonları

  1. Kültür birikimi ve nakli

  2. Sosyalleştirme

  3. Yenilikçi ve gelişmeci bireyler yetiştirme

  4. Eğitimde fırsat ve imkan eşitliğinin yaratılması

  5. Politik (siyasal) işlev

  6. Ekonomik işlev

*** Eğitimin mikro işlevleri bireysel işlevleridir.

Eğitimde imkan ve fırsat eşitliği

İmkan eşitliği: devletin, bireyler arasında bölge, cinsiyet, yaş, ırk, dil, din, mezhep, siyasal düşünce farkı gözetmeksizin bütün vatandaşlarına uygun ve eşit eğitim öğretim imkanlarını sunmasıdır.

Fırsat eşitliği: devletin, kabiliyetli, yetenekli, gayretli çocuklara kendi özellikleri ve amaçları doğrultusunda okuyup, gidebilecekleri en son noktaya kadar öğrenim görme imkanını tanımasıdır.


Yüklə 79,49 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə