Ekolojik faktörler



Yüklə 48,44 Kb.
tarix29.04.2018
ölçüsü48,44 Kb.
#40319




BÖLÜM 3


EKOLOJİK

FAKTÖRLER
3. CANLILARIN YAŞAMLARININ EN AZ BİR DÖNEMİNDE ONLARI ETKİLEYEN FİZİKSEL, KİMYASAL VEYA BİYOLOJİK ETMENLERİN HER BİRİNE EKOLOJİK FAKTÖR DENİR
Canlı varlıkların yaşamlarının en az bir döneminde onları etkileyen fiziksel, kimyasal veya biyolojik çevre elemanlarının her birine çevre faktörü veya ekolojik faktör denir. Ekolojik faktörler; cansız (abiyotik) ve canlı (biyotik) faktörler olmak üzere ikiye ayrılır.

Cansız faktörler; klimatik faktörler (ışık, sıcaklık, basınç, rüzgar, nem ve yağış), fizyografik faktörler (enlem, boylam, yükselti, bakı, yeryüzü şekli vb.) ve edafik faktörler (toprak özellikleri) olmak üzere üç ana başlık altında incelenir.

Canlı faktörler ise, bitkiler, hayvanlar, insanlar ve mikroorganizmalar olmak üzere dört ana başlık altında incelenebilir.
3.1. Belli bir bölgede uzun süre devam eden atmosferik olayların ortalamasına iklim denir
Meteorolojik verilerin uzun süreli ölçümleri sonucu elde edilen ortalama ve uç değerleri ile geniş bir bölgeyi içermesi halinde makroiklimler oluşur ve yeryüzü 8 makroiklim tipine ayrılır.

Makroiklim alanları içinde, yeryüzü şekli, yükselti, göl, orman gibi fizyografik faktörlerin etkisi ile oluşan belirli alanlara özgü iklim tipine mezoiklim denir.

İçinde bulunduğu makro ve mezoiklim koşullarından veya bazı meteorolojik veriler bakımından çeşitli faktörler altında (toprak, arazi şekli, ve diğer antropojen etkiler) sapma göstermesi halinde mikroiklimler oluşur. Bir ağacın veya çalının tepe tacının altında oluşan iklim mikroiklime örnek verilebilir.
3.1.1. Canlıların yeryüzündeki dağılışları ve morfolojileri ile yıllık sıcaklık arasında yakın ilgi bulunur
Karasal ortamlarda sıcaklık özellikle enlem derecelerine bağlı olarak önemli farklılıklar gösterir. Toprak sıcaklığı; bölgenin güneşlilik durumuna, bitki örtüsüne, rengine, su içeriğine, fiziksel ve kimyasal özelliklerine ve hava hareketlerine göre değişiklik gösterir. Sucul ortamlarda ise, bölge, mevsimler ve ortam tipleri sıcaklık değişiminde önemli rol oynarken, iç suların sıcaklığı genelde hava sıcaklığını izler.

Canlılar -200°C ile +100°C arasında yaşayabilmekle birlikte, genelde hayatsal faaliyetlerini 0°C ile 50°C arasında sürdürürler. Ancak her organizmanın sıcaklığa karşı olan toleransı farklılık gösterir. Canlıların yeryüzündeki dağılışları ile yıllık sıcaklık arasında yakın ilgi bulunur ve kendileri için en uygun bölgelerde toplanırlar. Uygun olmayan sıcak dönemleri canlılar uyku durumunda geçirir veya bir başka bölgeye göç ederler. Uyku durumunun; düşük sıcaklıkların gelişmeyi engelleyecek düzeyde olması halinde ortaya çıkmasına hibernasyon, yüksek sıcaklıklarda ortaya çıkmasına estivasyon denir. Canlılarda bunların dışında sıcaklık değişimine bağlı olarak morfolojik, fizyolojik, ekolojik ve etolojik uyumlar ortaya çıkar.

Hayvanlar alemi sıcak kanlı ve soğuk kanlı hayvanlar olmak üzere iki gruba ayrılır. Soğuk kanlı hayvanlar (heteroterm) vücut ısısı çevre sıcaklığına bağlı olarak değişir (yılan, timsah vb.). Sıcak kanlı hayvanlarda (homoterm) ise vücut ısısı sabit olup (tavşan, at vb.), çevredeki değişimlere göre vücut ısısını ayarlayabilirler.
3.1.2. Yağış ve Nem Canlı Topluluklarının Yapısal Özelliklerini, Tür Çeşitliliğini, Yaşamsal Ritimlerini Etkiler
Aktif haldeki canlı protoplazmasının %70-%90’ı sudur. Yağış (kar, dolu, yağmur, çiğ ve sis) canlıların yaşamı için gerekli suyun kaynağını oluşturur ve sıcaklık faktörü ile birlikte yeryüzündeki bitki ve hayvan topluluklarının yapısal özelliklerini, tür çeşitliliğini, yaşamsal ritimlerini belirleyen önemli bir çevre faktörüdür. Yağışın miktarı, yeryüzündeki dağılışı ve yağış şekli canlılar için sınırlayıcı bir çevre faktörüdür.

Atmosferdeki nem, mutlak nem ve nisbi nem olmak üzere ikiye ayrılır. Mutlak nem 1m3 havada bulunan su buharı miktarının gram olarak ifadesidir. Nisbi nem ise belli miktarda havanın içerdiği su buharı miktarının aynı sıcaklıktaki havanın doymuş su buharı miktarına oranının yüzdesidir.

Suyun donmuş olması sonucu ortamda yeterli yağış olmasına rağmen bitkiler bu sudan yararlanamaz ve bu duruma fizyolojik kuraklık adı verilir. Çöllerde ise su kıtlığının neden olduğu fiziksel kuraklık yaşamı ve tür zenginliğini önemli ölçüde kısıtlar.
3.1.3. Işık, Başta Fotosentez Olmak Üzere Tüm Biyolojik Ritimleri Etkiler
Işığın şiddeti ve yapısı genelde sabit olmayıp ortamsal faktörlere bağlı olarak değişebilir. Işık süresi ise sadece enlemlere ve mevsimlere bağlı olarak düzenli bir değişim gösterir. Bitki ve hayvanların çoğunda izlenen fizyolojik aktiviteler gece-gündüz periyoduna ve mevsimlere bağlı olarak değişir.

Gece gündüz süresi mevsimlere göre değişim gösterir ve bu değişime bağlı olarak canlıların hayatsal faaliyetlerinde mevsimsel biyolojik ritimler görülür. Işık etkisiyle bitkilerde fotosentez, fotoperiyodizm, terleme, çimlenme ve çiçeklenme, hayvanlarda ise üreme ve diyapoza girme gibi biyolojik ritimler görülür.



Günlük (sirkadiyen) ritimler 24 saat veya ona yakın olan ritimlerdir. Canlılarda gece gündüz periyoduna bağlı olarak niktemeral ritim ortaya çıkar. Ayrıca özellikle deniz organizmalarında yaygın olarak aylık ritimler görülür. Bitkilerde fotosentez ile, hayvanlarda yaşam faaliyetleri ile, ışık şiddeti arasında yakın ilişki bulunmaktadır. Bunun yanında canlıların değişik dalga boyundaki ışığa duyarlılıkları da farklık gösterir.
3.1.4. Rüzgâr canlıların üzerinde mekanik ve fizyolojik olmak üzere başlıca iki şekilde etki yapar
Sıcaklık ve basınç farkları nedeni ile oluşan hava kütlesi hareketleri sonucu rüzgâr meydana gelir. Havanın içerdiği gazlar ve hava kirletici olarak bilinen birçok madde rüzgârla taşınır. Rüzgârın ekolojik etkisi esme yönüne, şiddetine ve esme mesafesine bağlı olarak değişir.

Ülkemizde etkin 8 rüzgâr tipi vardır. Lodos sıcak havayı; yıldız, poyraz ve karayel soğuk havayı getirir. Bu nedenle lodos toprakta kurutucu ve ısıtıcı, yıldız ve poyraz ise soğutucu bir etki yapar.

Rüzgâr canlıların üzerinde mekanik ve fizyolojik olmak üzere başlıca iki şekilde etki yapar. Örneğin tek yönlü ve sürekli esen rüzgâr bitkilerde bayrak oluşumuna neden olur. Diğer taraftan hızlı esen rüzgârlar bitkilerin yaprak, meyve ve dal gibi kısımlarında kırılmalara hatta bazen köklerinden sökülerek devrilmelerine neden olabilir.

Rüzgâr toprak ve bitki yüzeylerinden buharlaşmayı hızlandırarak su kaybına neden olur ve bunun sonucu bitkiler yeterince fotosentez yapamaz ve verim düşer. Ayrıca rüzgâr canlıların pasif taşınmasında da etkin rol oynar.

Rüzgâr iklimi büyük ölçüde etkiler, atmosferdeki C02 ve 02 dengesi üzerinde, kirletici unsurların taşınmasında etkili olur. Bunun için hakim rüzgârları şehir içine kadar taşıyacak koridorlar oluşturularak kent ekosistemleri üzerindeki kirletici unsurların etkisi kısmen de olsa azaltılabilir
3.1.5. Su Canlılığın Temelini Oluşturur
Suyun fiziksel ve kimyasal özellikleri hidrografik faktör olarak tanımlanabilir. Hidrosfer yeryüzünün % 71’ine yakın bölümünü örtmüş durumdadır. Suyun doğada katı, sıvı ve gaz şeklinde atmosfer, okyanus ve karalar arasında dolaşmasına hidrolojik dolaşım denir. Sucul ortamdaki sıcaklık değişimleri karasal ortama göre daha yavaş gelişir ve bölgesel değişimler ancak uzak mesafelerde izlenir.

Yüzey gerilimi sayesinde su yüzeyinde küçük ve hafif canlılar yaşamlarını devam ettirirler. Suların içerdikleri askı madde miktarına bağlı olarak berraklığı azalır ve buna suların turbiditesi denir. Genelde sular % 4 den fazla askı yükü içerdiklerinde berraklılığını kaybederler. Sudaki askı madde suyun optik özelliğini bozarak ışık şiddetini ve ışığın su içindeki yayılışını azaltarak bitkiler ve fazla ışığa gereksinim duyan hayvanların ölmelerine neden olur.

Sudaki çözünmüş gazların kaynağını su ve atmosfer arasındaki alışveriş oluşturur. Suyun üst tabakasında çözünen bu gazlar daha sonra derinlere iner. Ekolojik yönden etkin role sahip gazların başında oksijen, karbondioksit, hidrojen sülfür ve metan gelir. Sucul ekosistemlerde oksijen; fotosentez, su yüzeyinin atmosferle ilişkisi, akıntı ve rüzgârların etkisi ile artar, solunum ve oksidasyon ile azalır.

Suda serbest halde bulunan H+ iyonu konsantrasyonuna suyun pH’sı (asitliği) denir ve pH değişimleri canlıların solunum gibi biyokimyasal aktiviteleri üzerinde etkili olur.


3.1.6. Atmosfer çeşitli gazların kaynağı olması yanında güneşten gelen zararlı ışıkları yeryüzüne gelmesini ve yerdeki radyasyonun uzaya kaçmasını büyük ölçüde engeller.
Dünyayı çevreleyen hava tabakasına atmosfer denir. Atmosfer, troposfer, stratosfer, ozonosfer, kemosfer ve iyonosfer olmak üzere beş tabakadan oluşur. Bunlardan troposfer yeryüzü ile direkt ilişkili olup, azot, oksijen, argon ve karbondioksit esas bileşimini oluşturur. Bu gazlardan başka troposferde su buharı, toz, polen, mikroorganizmalar ve kirlilik unsuru olan çeşitli partikül ve gazlar bulunur. Atmosfer güneşten gelen zararlı ışıkların yeryüzüne gelmesini ve yerdeki radyasyonun uzaya kaçmasını büyük ölçüde engeller.
3.2. Toprak ve onun fiziksel, kimyasal ve fizikoşimik özelliklerinden oluşan fiziksel çevreye edafik faktörler denir
Doğal bir oluşum sürecinden sonra oluşan, içinde biyolojik, fiziksel ve kimyasal olaylar cereyan eden, belli özelliklere sahip üst litosfer tabakasına toprak denir. Toprak su, hava, organik ve inorganik maddeler içerir. Toprağın inorganik bölümünün kaynağını yeryüzüne çıkmış ve ayrıştırma faktörlerinin etkisine maruz kalmış kayaçlar oluşturur. Bitki, hayvan ve mikroorganizmaların ölü artıkları topraktaki organik maddenin kaynağını oluşturur.

Toprak içindeki boşlukların bir kısmı su ile dolu olup, buna toprak suyu adı verilir ve bu suyun bir kısmı yerçekimi etkisinde hareket ederken, bir kısmı toprak kolloidleri tarafından tutulur.



Toprak havasının bir kısmı toprak boşluklarını doldurmuş, bir kısmı kolloidler tarafından absorbe edilmiş, bir kısmı da toprak suyunda çözünmüş olarak bulunur. Toprakta bulunan mikroorganizmalar oksijeni kullanarak organik maddelerin karbonunu okside ettiklerinden toprak havasındaki CO2 miktarı atmosferdekine göre fazla olur. Kötü havalanma yüksek bitkilerde; kök gelişiminin yavaşlaması ve durmasına, bitki besin maddelerini ve su alımının azalmasına ve toksik bazı özel organik bileşiklerin oluşmasına neden olur.

Ana kayaçların ve organik artıkların doğal koşullarda parçalandıktan sonra üst üste tabakalaştıkları görülür ve bu yatay katlara horizon denir. Topraktaki bu tabakalar renk, yapı, yapışkanlık, kalınlık, reaksiyon ve kimyasal bileşikler bakımından birbirlerinden farklıdır.

Yeryüzündeki topraklar zonal, interzonal ve azonal toprak ordoları olarak üç büyük ordo altında toplanır. Zonal toprakların oluşumları iklim tarafından kontrol edilir. İnterzonal topraklar kötü drenaj, tuzluluk veya diğer bazı bölgesel şartların tesiriyle oluşan topraklar olup, birçok özelliği aynı bölgenin zonal topraklarının özelliklerine benzer. Azonal topraklar belirli horizon değişimleri göstermeyen topraklardır.

Toprakta bitkisel organizmalar, yüksek bitkilere ait kökler, algler, mantarlar, aktinomisetler ve bakteriler bulunur ve bunlar toprağın mikro ve makroflorasını oluşturur.

Bitki kökleri canlıyken topraktaki çözünebilen besinleri alarak bir denge sağladıkları gibi besin maddelerinin yararlı hale geçmesine doğrudan etki ederken diğer taraftan toprak mikroorganizmaları için ölü doku sağlar.

Alglerin büyük çoğunluğu klorofil içerir ve toprak yüzeyine yakın olarak, bazıları ise daha derinde bulunabilir.

Mantarlar toprakta organik maddenin ayrışmasında büyük bir rol oynar. Aktinomisetler organik artıkların çözülmesini ve besin maddelerinin serbest kalmasını sağlar.

Ototrof bakteriler enerjilerini amonyum, kükürt ve demir gibi mineral maddeleri oksitleyerek temin eder ve sayıca az olmalarına karşın nitrifikasyon ve kükürt oksidasyonu üzerinde etkili olduklarından yüksek bitkiler için büyük bir öneme sahiptirler.

Toprakta bulunan bakterilerin çoğunu ise heterotrof bakteriler oluşturur ve bunlar gerekli enerjiyi doğrudan doğruya toprağın organik materyalinden sağlarlar.

Toprağın mikro faunasını Nematoda, Protozoa ve Rotiferler oluşturur ve bunların bir bölümü çürüyen organik materyal üzerinde, bir bölümü ise yüksek bitkilerin köklerinde parazit olarak yaşarlar. Toprağın makrofaunasının esasını eklembacaklılar, kurtlar, salyangozlar ve bazı memeliler (kemiriciler) oluşturur.


3. 3. Bitki, Hayvan, Mikroorganizma Ve İnsanlar Biyotik Faktör Olarak Tanımlanır
Canlı çevreyi oluşturan bitki, hayvan, mikroorganizma ve insanlar biyotik faktör olarak tanımlanır. Herhangi bir yaşam mekanında biyotik çevreyi oluşturan canlı varlıklar yapı, işlev ve fizyolojik özellikleri bakımından çeşitlilik arz eder. Canlılar arasındaki özellikle beslenme ile ilgili özellikler, ekosistem ve ekosistemdeki süreçler açısından önemlidir. Çünkü besin; üreme, yaşam süresi, gelişme hızı ve ölüm gibi canlıların temel yaşamsal süreçleri üzerinde büyük etkiye sahiptir.

3. 3.1. Besin canlıların enerji kaynağını oluşturur
Besin canlıların enerji kaynağını oluşturur ve besinler bitkisel, hayvansal veya ayrışmış organik maddeler şeklinde olabilir. Canlılar alemi beslenme şekillerine göre ototrof (kendi besinlerini kendileri sentezler) ve heterotrof (besinlerini hazır alır) olmak üzere iki büyük gruba ayrılır.

Ototrof organizmalar organik maddeyi kendisi oluşturur. Heterotrof organizmalar ototrof organizmaları ve çürüyen maddeleri besin olarak kullanırlar. Hayvan ve mantarların tümü ile birçok bakteri bu gruba girer.


Heterotrof organizmalar beslenme özellikleri yönünden üç alt grupta incelenir.

1. Holozoik (besinlerini katı parçacıklar halinde alır)

2. Saprofitik (besinleri doğrudan hücre zarları ile absorbe ederler)

3. Parazitik (besini konukçudan hazır alır)
Holozoik olarak beslenen hayvanlar aldıkları besinin yapısına göre üçe ayrılır

1. Herbivor (sadece bitkilerle beslenen)

2. Karnivor (sadece etle beslenen)

3. Omnivor (hem bitki hem de hayvanla beslenen)
Ancak hayvan türlerinde yıllık beslenme rejimi sabit olmayıp mevsimlere, bölgelere, gelişim evrelerine, ortama ve sekse bağlı olarak değişimler gösterebilir.
3. 3.2. Canlılar Arasındaki Her Türlü İlişki BİYOLOJİK İLİŞKİ Olarak Tanımlanır
Aynı ortamda yaşayan canlılar arasında aynı türün bireyleri (tür içi) veya farklı türler arasında (türler arası) çeşitli ilişkiler vardır.
3. 3.2.1. Aynı türün bireyleri arasındaki her türlü etkileşim TÜR İÇİ İLİŞKİ olarak tanımlanır

Tür içi ilişkiler aynı türün bireyleri arasında, erkek-dişi ilişkileri, koloni, grup, küme ve rekabet şeklinde görülür.


a. Aynı türden olan ERKEK-DİŞİ bireyler çiftleşip türün devamlılığını sağlar

Aynı türden olan erkek-dişi bireyler çiftleşip yavru verme ve koruma amacıyla daima ilişki içindedirler. Bu ilişki bazı türlerde kısa süreli ve zayıf yani yaşantılarının belli evrelerinde ilişkide olabilirler. Hayvanlar alemindeki erkek dişi ilişkisi çiftleşmeden sonrada yavrunun bakımı ve korunmasın sırasında da devam eder.


b. KOLONİLER aseksüel üreme sonucunda oluşan ve birbirinden ayrılmayan bireyler topluluğudur

Koloniler aseksüel üreme sonucunda oluşan ve birbirinden ayrılmayan bireyler topluluğudur. İnsanlar nasıl bir araya gelerek yaşıyor ve aralarında bir iş bölümü yapıyorlarsa bazı hayvanlar da aynı şekilde bir araya gelerek bir topluluk oluşturmakta, hatta çok hücreli bir hayvanın hücre toplulukları arasında bir iş bölümü görülmektedir. Hayvanların çoğunda vücudu oluşturan organlar başlı başına bir iş görebildikleri halde, bazı türlerde bireylerin çoğu bir araya gelerek koloniler oluşturmakta ve aralarında bir iş bölümü oluşturmaktadır. Sucul ortamda koloni yaşamının en iyi örneğini Hydrozoa türleri verir.
c. Aynı türe ait bireyler beli amaçla bir araya gelerek GRUPLAR oluşturur

Aynı türe ait bireyler bazen belli bir amaç için bir araya gelerek gruplar oluşturur. Günlük veya mevsimsel iklimsel değişikler sonucu aynı türün bireyleri grup oluşturur. Örneğin bir tür kabuk böceği (Coccinella septempunctata) sonbaharda hibernasyon için bir araya gelirler. Besinlerin araştırılması veya düşmanlara karşı korunma, gruplar sayesinde kolaylaşır. Örneğin kurtlar sürüler halinde yaşadıklarında büyük boylu avlarını kolaylıkla öldürebildikleri halde, tek başlarına bulunduklarında bu aktivitelerini gerçekleştiremezler.


d. Bazı hayvan topluluklarında sosyal yaşantı vardır

Bazı hayvan toplulukları kendilerine özgü bir yapı ve iş bölümüne sahiptir. Örneğin arı ve karınca topluluklarında işçiler, erkekler ve kraliçe vardır.


e. Aynı türü oluşturan bireyler birbirleri ile rekabet ederler

Populasyonu oluşturan bireyler arasında, yuva, eş seçme, besin ve diğer kıt ekolojik faktörler için birbirleri ile rekabet ederler. Türün yaşlı bireyleriyle genç bireyleri arasında sosyal hiyerarşinin başlaması tür içi rekabetin diğer bir örneğini oluşturur. Örneğin Mayıs böceklerinde üç yaşından sonraki bireyler bir veya iki yaşındaki bireylerin gelişmesine engel olmak isterler. Tür içi rekabet bazı hallerde farklı biyotoplara yerleşen aynı türe ait farklı populasyonun ortaya çıkmasına veya bir bölümünün coğrafik olarak yer değiştirmelerine neden olur.


3. 3.2.2. Farklı türler arasında çeşitli ilişkiler vardır
Türler arasında ilişkiler, rekabet, predatörlük, parazitlik, simbiyosis, mutualizm, komensalizm, amensalizm ve allelopati gibi ana başlıklar altında incelenebilir. İki organizmanın düzenli bir şekilde her zaman yan yana bulunmaları şeklindeki ilişkisine sinesi denir. Ancak türler birbirinden bağımsız olarak yaşayabiliyorsa, yani birinin diğeri üzerinde hiçbir etkisi yoksa buna nötralizm denir.
Tablo 1. Canlılar arasında görülen en yaygın ilişki tipleri

__________________________________



İlişki tipi Türler

A B

___________________________________

Nötralizm 0 0

Kompetisyon - -

Mutualiz + +

Komensalizm + 0

Amensalizm - 0

Parazitizm + -

Predasyon + -

Rekabet - -

___________________________________

("+" fayda; "-" zarar; "0" ne fayda ne zarar)
a. Belli bir yaşam kaynağı için iki organizma veya iki populasyonun mücadele etmesine Rekabet denir

Ekolojide rekabet, belli bir yaşam kaynağı için iki organizma veya iki populasyon arasında oluşan mücadeledeki yaşam şeklidir. Rekabet sonu iki taraf da zarar görür ve taraflardan biri diğerini ortadan kaldırabilir. En yüksek rekabet birbirine çok yakın türler arasında oluşur.


b. Besinini avlayarak sağlayan canlılara Predatör denir

Besinin canlı olarak arayan serbest hayvanlara Predatör (avcı) form denir. Predatör terimi canlı organizmaları yakalayan öldüren ve yiyen organizmaları kapsadığından çok çeşitli biyolojik tipleri içine alır. Avını izleyen etoburlar formlar örnek verilebilir.


c. Yaşam evresinin en az bir dönemini başka bir canlıya bağlı olarak sürdüren canlılara Parazit denir

Parazit canlıların serbest yaşamları yok veya sınırlıdır ve bir organizmaya bağlı yaşarlar. Yaşam evrelerinin en az bir periyodunda konağının içine (Endoparazit) veya dışına (Ektoparazit) bağlı olarak yaşamlarını sürdürürler.


d. Canlılar arasında karşılıklı faydaya dayalı ilişki biçimine Simbiyosis denir

Birbirlerine karşılıklı yararlar sağlayan iki organizmanın bir arada yaşaması haline Simbiyosis denir.


e. İki veya daha fazla türün birbirlerinden faydalanmak zorunda olduğu ortak yaşam biçimine Mutualizm denir

Mutualizm, iki veya daha fazla türün karşılıklı olarak birbirlerinden faydalandığı ve bu faydalanmanın zorunlu olduğu bir ortak yaşam biçimidir. Buradaki ortak yararlanma yeni bir organizmayı oluşturacak kadar güçlü bir yararlanma biçimidir. Bu ortaklığı oluşturan türlerden birinin bulunmaması halinde diğerinin yaşamı felce uğrar. Örneğin alglerle mantarların oluşturdukları likenler tek bir organizma gibi davranırlar.


f. Karşılıklı olarak anlaşmış, fakat bu ilişkiden bir türün yarar sağlarken, diğerlerinin bundan etkilenmediği ilişki biçimine Komensalizm (birlikte bulunma) denir

Farklı türlere ait olan organizmaların, bir arada bulunarak bu ortaklıktan yarar sağlamalarına komensalizm denir. Komensal türler karşılıklı olarak anlaşmış türler olup, bu ilişkiden bir taraf yarar sağlarken; diğerleri bundan herhangi bir şekilde etkilenmez. Bu iki türün birbirlerine karşı zararları olmayıp yararları vardır. Genellikle komensal türler belli bir türü işgal etmezler, her türün birden fazla komensali olabilir. Aslanlar avlarını yakaladıklarında düzenli komensalleri Çakal ve Sırtlanlar ortaya çıkar ve aslanın avını yedikten sonra artan kemik ve deri parçalarını yerler. Bundan aslan zarar görmez, fakat diğer türler fayda sağlarlar. Bir çam ağacının dallarında epifit yaşayan bir liken türü bundan tek taraflı olarak yarar sağlar; fakat çam ağacı bu ilişkiden herhangi bir yarar görmez.


g. Bitkilerde bir türün salgıladığı maddelerle diğer bir türün gelişmesini engellemesi veya öldürmesine Allelopati (Amensalizm) denir

Genellikle bitkilerde bir türün salgıladığı maddelerle diğer bir türün gelişmesini durdurması veya onu öldürmesine Allelopati denir. Bu ilişki tipinde türlerden biri zarar görürken, diğeri bundan direkt veya dolaylı fayda sağlar. Örneğin Ceviz ağacı bazı toksik maddeler salgılayarak ortamda bulunan diğer tek yıllık bitkilerin ölümüne neden olur. Dolayısıyla yakın çevresinde kendisi ve genç fidanları için uygun bir yaşam alanı kazanmış olur.


Önemli Not; “Genel Ekoloji” adlı bu ders notunun, bu bölümünün hazırlanmasında Kocataş, A., Şişli, Berkes, F. ve Kışlalıoğlu, M., N., Chapman, J.L., Reis, M.J., başta olmak üzere; “Yararlanılan Ve Başvurulabilecek Kaynaklar” başlığı altında verilen tüm eserlerden geniş ölçüde yararlanılmış, hatta bazı kısımlar, şekiller ve tablolar aynen alınmıştır. Ekoloji ile ilgili daha geniş bilgiler bu kaynaklardan sağlanabilir.

YARARLANILAN VE BAŞVURULACAK KAYNAKLAR




Akman, Y., Ketenoğlu, O., 1992. Vejetasyon Ekolojisi ve Araştırma Metotları, A.Ü.F.F. Yayınları No.9.


Berkes, F. ve Kışlalıoğlu, M., Ekoloji ve Çevre Bilimleri, Remzi Kitabevi.

Brewer, R., The science of Ecology, Saunder College Publishhing, 1994

Chapman, J.L., Reis, M.J. Ecolgy Preiciples and Aplications, Chambridge Universty Pres, 1992.

Çepel, N., Çevre Koruma ve Ekoloji Terimleri Sözlüğü, TEMA Yay, No. 6.

Çepel, N., Genel Ekoloji, İ.Ü. Yayın No. 3155.

Karol,S.,Suludere,Z.,Ayvalı,C.,1998.Biyoloji terimleri sözlüğü, T.D.K. Yay.No.669.

Keleş, R. ve Hamamcı, C., Çevrebilim, İmge Kitabevi.

Kocataş, A., Ekoloji Çevre Biyolojisi, E.Ü.Su Ürünleri Fak Yayını No.51.

Öztürk, M., Seçmen, Ö., 1992. Bitki Ekolojisi, Ege Üniversitesi Basımevi.

Öztürk, Münir, Ekoloji, (yayınlanmamış ders notları), Ege Üniv., Fen Fak., Biyoloji Böl.

Smith R.L., Elements of Ecology, Harper Collins Publisher, 1992.

Şişli, N., Çevre Bilim Ekoloji, H.Ü. Fen Fakültesi, 1996.



Uysal, İ., Yücel, E., Pirdal, M., Öztürk, M., Çevre Çıkmazı ve Çevre Biliminin Ana İlkeleri. Ekoloji (Çevre Dergisi), Sayı 31: 9-13.

Yücel, E., Canlılar ve Çevre. In (eds) Özata, A., Biyoloji, Anadolu Üniversitesi Yayınları No. 1083, Eskişehir. 823-109.
Yüklə 48,44 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə