Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/7 Fall 2008
GÜLTEN DAYIOĞLU’NUN
YURDUMU ÖZLEDĐM ROMANINDA
DIŞ GÖÇ SORUNUNUN ÇOCUK BOYUTU
Emine KOLAÇ
∗
ÖZET
1961 yılında Federal Almanya ile imzalanan “Đş
Gücü Alımı Anlaşması”, Türkiye’den Federal Almanya’ya
göçü ve beraberinde yaşanan bir dizi sorunu ülkemizin
gündemine taşır. Toplumun bir parçası olan yazarlarımız
da doğal olarak yaşanan sorunlara kayıtsız kalmazlar.
Yaşanan sorunları eserlerinde değişik boyutlarıyla ele
alarak değerlendirirler. Bu yazarlardan biri de Gülten
Dayıoğlu’dur.
Yazar
“gidenler,
kalanlar,
dönenler”
boyutlarıyla dış göç sorununa eserlerinde dikkat çeker,
verdiği çarpıcı ve canlı örneklerle edebiyatımızda önemli
bir yer edinir. Geride Kalanlar ve Geriye Dönenler
eserleriyle dış göç sorununa parmak basan, bu sorunları;
konut, eğitim, parçalanmış aile, çocuk-gençlik, çalışma
koşullarının ağırlığı, küçümsenme, vatana duyulan özlem
boyutlarıyla ele alıp değerlendiren yazar, Yurdumu
Özledim romanında dış göç sorununun çocuk boyutuna
dikkatleri çeker.
Bu romanda; ailesiyle birlikte Almanya’ya giden,
oradaki çevreye, okula uyum sağlamada zorlanan,
yeterince bilmediği bir dil ile eğitim görmenin sıkıntılarını
yaşayan, Alman öğretmen ve öğrencilerin ayırımcı
tavırlarıyla karşı karşıya kalan, iki kültür arasında
sıkışan, yaşadığı olumsuzluklardan dolayı okuldan
uzaklaşan ve her geçen gün biraz daha “yurdunu
özleyen” Atıl şahsında dış göç sorununun çocuk boyutu
bütün gerçekliğiyle gözler önüne serilmeye çalışılır.
Bu
makalede;
Batı
Almanya’ya
dış
göç
sorununun tarihsel gelişimi, Atıl’ın Almanya serüveni,
karşılaştığı sorunlar, üzüntüleri, sevinçleri, özlemleri
romandan yapılan çarpıcı alıntılarla desteklenerek ortaya
konulmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler:Dış göç, çocuk, sorunlar.
∗
Yrd. Doç. Dr., Anadolu Üniversitesi, Türkçe Eğitimi Bölümü.
458 Emine KOLAÇ
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/7 Fall 2008
CHILD PERSPECTIVE OF THE IMMIGRATION
PROBLEM IN GÜLTEN DAYIOĞLU’S YURDUMU
ÖZLEDĐM
ABSTRACT
The “Foreign Workforce Aquisition Agreement”
signed with the FR of Germany in 1961 unleashed a wave
of emigration from Turkey to FR of Gemany and carried a
host of related issues into our country’s agenda. Turkish
contemporary writers as part of the society could not
remain indifferent and have analyzed these issues from
different perspectives in their works. One of these
contemporary authors is Gulten Dayioglu. She focuses on
emigration issues in her works with its dimensions of
“the ones who leave”, “the remaining ones” and “the ones
who return” and she has a distinguished place in our
literature with her works filled with striking examples
concerning emigration. She examines the emigration
issues in her works “The remaining ones and the ones
who return” from the perspectives of living quarters,
education, divided families, youth-childhood, working
conditions, disparagement, and homesickness.
In her novel titled “Yurdumu Özledim” Gulten
Dayioglu exposes the children’s perspective of the
emigration issue as she attempts to analyze the
childrens’ perspective of emigration problems through her
character “Atil” ’s viewpoint. Atil is a child of an
immigrant family with serious adaptation difficulties and
he becomes growingly homesick and eventually a school
drop-out as a result of an environment of racism and
exclusion created by his German friends and teachers.
In
the
article
“Chıld
perspectıve
of
the
ımmıgratıon problem in Gülten Dayıoğlu’s Yurdumu
Özledim” the author attempts to analyze the history of
Turkish emigration to FR of Germany, and Atil’s journey
in Germany with the problems he faced, his moments of
joy and sorrow, his aspirations through several striking
quotations and references to the novel.
Key Words: Emigration, children, problems
Gülten Dayıoğlu’nun Yurdumu … 459
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/7 Fall 2008
GĐ RĐŞ
1. Almanya’ya Türk Đş çi Göçünün Kısa Öyküsü
II. Dünya Savaşından sonra Đngiltere, Fransa, Almanya ve
Amerika’nın hızla sanayileşerek dünya sermayesinin büyük bir
kısmına sahip olması, sanayide çalışacak iş gücü açığını da
beraberinde getirir (Gitmez 1979a, 84). Đş gücü açığını en az maliyetle
kapatmak isteyen bu ülkelerin iş gücü talebine az gelişmiş ülkeler
cevap verirler (Gitmez 1979b, 232). Türkiye ile birlikte Yugoslavya,
ispanya, Yunanistan, Tunus ve Fas bu ülkelere kitleler halinde işçi
gönderirler. Đşçi gönderilen ülkelerin başında Almanya gelmektedir.
Türkiye’den Batı Avrupa'ya yönelen iş gücü göçünün yönü
öncelikle Almanya olur. 1961 yılında yapılmaya başlanan Berlin
Duvarı, Doğu Almanya’dan Batı’ya akan iş gücünün önüne büyük bir
engel olarak çıkar. Gereksinim duyulan iş gücünün bir bölümü 1961
yılından itibaren resmi olarak Türkiye’den alınmaya başlanır (Ceylan
1998, 17). Federal Almanya ile 31 Ekim 1961 tarihinde imzalanan “Đş
Gücü Alımı Anlaşması”, aynı zamanda Türk işçilerinin çalışmak
üzere kitlesel olarak Batı Avrupa ülkelerine gidişlerinin başlangıç
tarihi olarak da kabul edilmektedir (Köksal 1986, 56). Bu anlaşmayı
1964 yılında Avusturya, Hollanda ve Belçika, 1965 yılında Fransa,
1967 yılında Đsveç ve 1968 yılında da Avustralya ile yapılan
anlaşmalar izler ve dışa iş gücü göçü devam eder (Onulduran ve
Renselaar 1975, 28). 1963 yılında Türkiye ve o zamanki adıyla
Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında imzalanan ortaklık anlaşması
Almanya’ya işçi göçünü hızlandırır. Almanya’nın isteğiyle 1964
yılında rotasyon ilkesinin askıya alınmasıyla (Akkaya 2006, 23)
Almanya’ya işçi göçü geçicilikten kalıcılığa doğru bir yön almaya
başlar.
1970’li yılların başında yurt dışına işçi göçünün ülkemizin iş
gücündeki yıllık büyümenin yaklaşık olarak üçte birini emer duruma
geldiği, Batı Avrupa’ya göç eden göçmen nüfusun yaklaşık olarak %
40’ını Türklerin oluşturduğu görülür (Martin 1991, 29).
1973 yılında Almanya petrol krizi ve ekonomik durgunluk
nedeniyle işçi alımını durduğunda ülkedeki Türk işçi sayısı 900
binlere ulaşmıştır bile. Almanya bu tarihten itibaren bir taraftan
yabancı iş gücünün ülkeye gelmemesi için sert önlemler alırken, bir
taraftan da aile birleşimine olanak tanır. Aile birleşimi yasasıyla
işçilerimiz Türkiye’deki eşlerini, çocuklarını yanlarına almaya
başlarlar (Özdemir 2007). Aile birleşimiyle birlikte göçmen kitlesinin
yaş ve cinsiyet dağılımı değişir, “genç misafir işçi” olmaktan çıkmaya
başlar (Todd 1994, 162).
Dostları ilə paylaş: |