Kemâlî Divanı
Münâcât
Hamdü-lâyuhsâ, Hudânın sânına mutlak sezâ
Sâni'-i tekvin odur iycâdına yok intihâ.
Hem senâ-yi âferîn olsun o zâta bîaded
Kullarına fazl u ihsan eylemiş kim lâyuad.
Nev'-i insânı husûsa gayri'dan kalmış şerîf,
«Ahsen-i takvîm» ile öğmüs yaratmış hem zarîf.
Nüsha-yi insanda kılmış âlem-i kübrâyı cem'
Zâtını tevhid için vermiş ona hem nutk u fem.
Şâir-i gafil nizam-ı nazmı kılmışken vebâl
Ârif-i billâha kılmış şi'r ü nazmı Hak helâl.
Âlem-i fark'da ne hoşdur dilberin vechinde hâl
Âlem-i tevhid'de kim var levn ü sûret bir hayâl
Cümle eşya bir cemâlin mazharı düşmüş meğer
Ânın içün rûz u şeb, ay, gün, felek durmaz döner.
Bir tecelli mazharı âlemler etmiş âşikâr
Bilmezem hâb mı, hayâl mi, ya nedir bu rüzigâr.
Aşkile kılmış kimin âşık, kimin ma'şûk-i râz
Âşıka yanmak, yakılmak, ma'şukun elinde nâz..
Her sıfatdan görünen ol, gören oldur bîgüman
Vech-i dilber ziyneti, hem âh u zâr-ı âşıkan.
Kulhüvallahü ahad, Âmentü billâhis-samed
Doğmadı, doğurmadı, şânında yok küfven ahad.
Bâhusûs ol masdar-ı âlem Muhammed Mustafa
Mersad-i Hakdır cemâl-i nûr-i pâk-i pür ziyâ.
Şânına Levlâk okur, hem medheder Bârî-Hudâ
Bûsitan-ı âlem anınla bulur neşv ü nüma.
Mazhar-ı Hakdır, vücûdu Rahmeten-lilâlemin
Vech-i nûrundan bezetmiş yârim etmiş nâzenin.
Rûhuna yâ-Rab salât et, cismine bîhad selâm
Ez ezel âbâd-ı dünya tâ ilâ yevm-il kıyâm.
Vâlideyn-i Ehl-i Beyt, amm-i selâse,Ibn-i amm
Çârıyâr-ı sâdıka, eshâba hem küll-ül ümem.
Nefsini bilmekden âcizken Kemâli bîteab
Medhi-hân olmuş «hüda-Peygamberi» gayet aceb
1
Sâkıya, sun bâde-yi aşkından uşşâka şarâb
Hasret-i lâ’lin ile bağrım yeter etdin kebâb.
Gör bahâristanda eşcâr u nebatın neş’esin
Devreder bâd-ı sebâ, cam doldurur her dem sehâb.
Nev arûs-i âlemin meşşatasın görsen eğer
Her çiçek Cibrîl olup senden sana eyler hitâb.
Ey Çimenzâr giren, gafil temâşâ kılma kim
Hüsnü çıkmış temâşâya şecer, nehr ü hübâb.
Cîyfeder dünya, ana baksan eğer hayvan gibi
Çeşm-i âdemle bakarsân bu dürür hüsn-i beâb.
Zâde-yi tab-ı meni görme mübarek cismini
Sen seni bilsen eğer şânındandır yüzdört kitâb.
Her nefes ihyâ, imâta eyleyen kimdir seni
Kayd-ı unsdur cehennem ger hava vü ger türâb.
Devlet-i diydâr-ı yâri bulmak istersen eğer
Seyr kıl mirsâd-ı dilden sen sana olma hicâb.
“Kenz-i lâ yüfna-yı fakr”ın mahzeni gönlündedir.
Gitme sevda-yı beyâbâna düşüp çekme azâb.
Cümle eşyada Sıfâtullah gör olmuş ayân
Gerçi kesrette zuhûru bâtına çekmiş nikab.
Ârif ol kim, her eser etmiş müessirden zuhûr
Nûr neşretmez kamer ger olmasaydı âfitâb.
Nisbetindir nuru nâr iden nigâristanı hâr
Zıll-ı zâildir vücûdun, gördüğün her su serâb.
Çeşme-yi Âb-ı hayâtın menbai sende nihân
Bulmak istersen KEMÂLÎ aşka eyle intisâb.
2
Kıl lisânın pak herdem, Zât-ı zikrullah ile
Fikrini imhâ edüp isbât-ı zikrullah ile
Bu vücûdun “mâsivallah”dan temâm tathîr kıl
Kalbini tenvir kıl lem’ât-ı zikrullah ile
Öyle zâkir ol ki, “ezkürküm” sana olsun ayân
Öyle zâkir ol ki öl emvât-ı zikrullah ile
“Nahnü akrep” den nigâh etmek dilersen hüsnüne
Pak kıl gönlündeki mir’âtı zikrullah ile
Enfüs ü âfâka Hak zâhir olur bu miryede
Sen lika-yi Rabbi gör âyât-ı zikrullah ile
Nûru görmez ten gözü, a’mâ gelir, a’mâ gider
Gönlünü doldurmadan mişkât-ı zikrullah ile
Âkil ol sicn-i tabiatda kalıp olma helâk
Kıl tabiat sandığın cennât, zikrullah ile
Sırr-ı ârifden KEMÂLÎ sırr-ı aşk olsa ayân
Cümle eşyâyı görür tâât-ı zikrullah ile
3
Nasıl bir mübarek geceydi yâ Rab
Muhammed dünyaya geldiği gece.
Felekler oynayıp cihan güldü hep
Annesi sevinip güldüğü gece.
Göklerden nice bin kapı açıldı
Âlemler üstüne rahmet saçıldı.
Nurdan Muhammede donlar biçildi
Dünya ile dolduğu gece.
Gökten yere indi cümle melekler
Zemine baş eğdi bir bir zfelekler
Anda kabul oldu her bir dilekler
Duâya elini açtığı gece.
Koğuldu göklerden, çıkamaz şeytin
Halâs oldu insan zulmünden insan.
Bir avuç toprakla kör oldu düşman
Tenha çöl yoluna daldığı gece.
Ben hâmile iken dedi annesi
Karnımdan duyardım hak tevhid sesi.
Görürdüm Yemeni, Hindi, Fârisi
Muhammed memesin aldığı gece.
Kisrânın eyvânı yıkıldı gitti
Hem Semâve gölü kurudu bitti.
Mecûsi âteşi söndü kül tuttu
Zâlimlere korku saldığı gece.
Göklerde okundu büyük bir ezan
Muhammed doğduğun eyledi i’lân
İşitti anladı her ehl-i lisan
Şark u garb hayrette kaldığı gece.
Nûr idi gölgesi yere düşmedi
Mübarek yüzünden sinek uçmadı
Ak bulut başından batıp aşmadı
Parmağıyla ayı böldüğü gece
Dehşetinden putlar yere döküldü
Mât oldu müşrikîn beli büküldü
Taşlar dile geldi dağlar söküldü
Müşrikîyne kılıç çaldığı gece
Kırk yaşına geldi oldu Hak Resûl
Eshâb-ı sellâmet ettiler kabûl
Hep acze düştüler erbâb-ı ukûl
Kitâbın eline aldığı gece
Aşkının sonuna yetdi Muhammed
Kendinden kendine geldi bir da’vet
Ümmetin diledi buldu icâbet
Mi’rac namâzını kıldığı gece
Mehabbet nûrundan doğdu Muhammed
Ana ulaştırır yine mehabbet
KEMÂLÎ aşkıdır âşıka devlet
Kurtulur, o aşkı bulduğu gece
4
Neler çekmekteyim derdinle sensiz yâ Resûlallah
Gamınla geçmedi bir an mihensiz yâ Resûlallah
Şikâyet mi, değil haşâ, bihakk-ı Hayder ü sıbteyn
Beni benden halâs et eyle bensiz yâ Resûlallah
Ayırma zümre-yi rindândan bu abd-i mahzûnu
Meseldir derler olmaz gül dikensiz yâ Resûlallah
Bu Ken’an içre Ya’kûbum cüdâyım mâh-ı Ken’andan
Göz a’mâ bînevâ, beyt-ül hazensiz yâ Resûlallah
Ne ten lâzım, ne can lâzım, ne nâm u ne nişan lâzım
Olaydım hâkine medfun yâ Resûlallah
Cemâlin görmeyen bu dâr’da rahat yüzü görmez
Uyup nefse çıkar dâr’a resensiz yâ Resûlallah
KEMÂLÎ gülşen-i hüsnünde bir şûride bülbüldür
Koma bu bağda sevr ü semensiz yâ Resûlallah
5
Aşkın beni rüsvây-ı cihân eyledi gitti
Yaktı çiğerim bağrımı kan eyledi gitti
Efgan ne büyük hâil imiş râh-ı talebde
Hep ehl-i taleb geldi figan eyledi gitti
Erbâb-ı dili gör, ne tale. Var, ne emel var
Hak ile gelüp Hakk-ı beyân eyledi gitti
Cânân yüzünün sırrını fâş etmedi kimse
Erbâb-ı sefâ, dilde nihân eyledi gitti.
İnsan ikiden hâli değil işbu cihânda
Ya cânını ten, ya teni cân eyledi gitti
Onlar ki bu âlemde gelip daldı sivâya
Hayvan gibi her işi yamân eyledi gitti
Esma’da müsemmâyı görüp fakre erenler
Eşyada nihân sırrı ayân eyledi gitti
Cânân ile can birliğini buldu rızâda
Rûhûnu rızâsile revân eyledi gitti
A’mâ ise de nûr-ı basiyretle KEMÂLÎ
Nâmını melâmette nişân eyledi gitti
6
Güllü köy beni seni sevdim ezelden
Sevginle vazgeçtim her bir güzelden
Hayâlin hoş gelir cümle emelden
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Sende saklı durur anamla babam
Onlar orda iken ben nere gidem
Ölmekle ben sanma seni ter edem
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Dedeler üstünde evler yaptılar
İçinde her biri Hak’ka tapdılar
Şimdi o yerleri yâdlar kapdılar
Ey güzeller köyü köyler güzeli
İçinde anamdan doğdum ağladım
Düştüm karanlığa kara bağladım
Kendi ateşimle kendim dağladım
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Karşıda görünen şu karlı dağlar
Bir karış yerinide bin yiğit ağlar
Eski ölenleri bilir mi sağlar
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Güzeller köşküsün tepe başında
Herkes senin havan suyun kasdında
Beslenir düşman da sende dostun da
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Hak seni etmemiş bir şeye muhtaç
İçinde duranlar kalmadı hiç aç
Dört yanında köylerin başına tâc
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Sensin yedi köyün Zühre yıldızı
Sende vurdu beni bir peri kızı
İçimden çıkmıyor hâlâ o sızı
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Bahar gelir çiçeklerin açılır
Her yana suyunla ni’met saçılır
Hazer denizinde suyun içilir
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Ovada tarlalar dağda çayırlar
Bir hanım kız gördüm bulgur sayırlar
Bana bir Kâbedir düzler bayırlar
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Yâ hele bahçede güller açarsa
Dostlarım toplanıp çaylar içerse
Nolur bir kör gelip ordan geçerse
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Kuşlar öter sular çağlayıp akar
Kıble pencereden bir hanım bakar
Kırk yıldır o derd bağrımı yakar
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Meleşir gönlümde koyun kuzular
Çıkmıyor gönlümden eski sızılar
Gönül bir belâdır her şeyi arzular
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Uzun tarlalarda ağlar gezerdik
Sularda cânânın sesin sezerdik
Attâr Hakkı vardı neler yazardık
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Hâfız okur Tayyar yazı yazardı
Bir dilberin peşinde aşksız gezerdi
O dilber başkasının bağrın ezerdi
Ey güzeller köyü köyler güzeli
İstanbula gelmiş duydum sevindim
Bana gelecekmiş bir çok öğündüm
Gelmedi başıma vurdum döğündüm
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Sözlerimi duyan delidir sanar
Sözüme inanır deliler kanar
Kimbilir içimde ne oddur yanar
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Ezanlar okudur namazlar kıldık
Aşkın deryasına gemiler saladık
Muradsız kalmakla biz murad aldık
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Ne güzeldir köyün yağı peyniri
Tali’ bizi etti her şeyden berî
Biraz da gönderse adamın biri
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Kimi sana anlar kimisi bana
Sözüm dostlaradır değil düşmana
Teyzem oğulları sözüm yabana
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Hayâlim derindir sığmaz hayâle
Rağbetim kalmadı mâl ü menâle
Korkarım Tayyar da benzer Cemâl’e
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Bir Cuma namazı eyledim niyyet
Orda kılacağım bulursam fırsat
Maksad ziyârettir değil ticâret
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Ah o dağlar o dereler o taşlar
Ah orada kalan eski kardeşler
Toprağına insan yüz can bağışlar
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Güzel yanağında sanki bir bensin
Dışın harabsa da içinden şensin
Dünyada son sevgim isteğim sensin
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Bir câmii vardı on değirmeni
Otları suları derdler dermanı
Orda öğrenmiştim cân u cânânı
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Şâhiddir derdime dağların taşın
Âşıklar gözüsün kurumaz yaşın
Dünyada çok gezdim bulmadım eşin
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Bir karış yerinde binlerce şehîd
Göğsünde can verdi nice bin yiğit
Son ziyaretimden kesmezim ümit
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Acep oralarda şimde ne kaldı
Felek her birini bir derde saldı
Kimi gurbettedir kimisi ölü
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Sende yetişirdi nâzenin kızlar
Göllerde uçardı turnalar kazlar
Yurdun her yarası gitgide sızlar
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Yurdunu sevmeyen değildir insan
Bak yurtsuz değil en vahşi hayvan
Yurddadır âr u ırz yurddadır îmân
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Ne yazık içinde kimse kalmamış
Hep gelen ağlamış kimse gülmemiş
Hiç biri dünyada murâd almamış
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Ekinciler çıktı ekin ektiler
Bağçeler yaptılar ağaç diktiler
Bîhude dünyada zahmet çektiler
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Ne kalmış yiğidin ne bay ne gedâ
Sanki hevâ imiş oldu bir hevâ
Bâki yok cihanda Hak’dan maâdâ
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Gönül karşı geldi bir hûb cemâle
Çok hizmetler ettik ehl-i kemâle
Aşkın uğratmadı yolum muhâle
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Mağrur zenginlerin beylerin vardı
Bunların başına dünyalar dardı
İnsanlık içinde bir insan kurdu
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Şendin ne güzeldin hani o günler
Çok bayramlar geçti nice düğünler
Sönmeyen bir aşk kalır o ünler
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Fakîre vermezdi zenginler selâm
Yoksullarda yokdu hiçbir hak, kelâm
Ne babam gülmüştü orda ne anam
Ey güzeller köyü köyler güzeli
Adıma cihanda dediler Osman
Çalışınca oldum Hâfız-ül-Kur’ân
Verdiler soyadı KEMÂLÎ OZAN
Ey güzeller köyü köyler güzeli
7
Ben neyim, bilmek tefhime kudret kalmadı
Oldu dil pâmâl-ı aşk tebyîne tâkat kalmadı
El, ayak, dil, göz, kulak işler fakat faili kim
Ya bu ten ne, can nedir, fikr-i iradet kalmadı
Kâh melek, gâhi felek, gâhi tabiat de dedim
“Lâuhibb-ül-âfilin” fâniye rağbet kalmadı
Gitti darlık, geldi varlık Sırr-ı Hak oldu ayân
Benliğim attım anı isbâte hâcet kalmadı
Yerde gökde yok deme Allah’ı, yer gök yok dürür
Ya mekân var, ya Hudâ, ayrı kanâat kalmadı
Zâhir-i eşyâya bakma, zâhir u bâtın odur
Evvel âhir sendedir başka rivâyet kalmadı
Ne mekân var ne zaman Hak’sız cihât u nesne yok
Şems-i tâbandan kamer nûr aldı, zulmet kalmadı
Bu temaşâgâh-ı âlemden garaz, sırrın bilen
Eyledi tekbir, kıyam, secde, kıraat kalmadı
Âzim-i râh-ı beka hep oldu b3i havf ü reca
Mutmainn-ül-kalb ârifde haşiyet kalmadı
Bunca elfaz u hurufun mebdei bir noktadır
Kânı bir, sânii bir fikr-i maiyyet kalmadı
Onsekiz bin âleme girdin unuttun kendini
Renge aldandın, ulu da’vaye avdet kalmadı
Emr-i “kün” te’siridir olmuş olacak her ne var
Ân-ı daimidir KEMÂLÎ şekl-i rü’yet kalmadı
8
Gönül ne dalmışsın şu bahr-i game
Bu gam yakışır mı ibn-i âdeme
Şâd olmak istersen şâd olam deme
Bu dâr-ı mihnetde gülen olmadı
Ma’mûre-yi âlem harâbe râgib
Bu harâbezâre gel olma tâlib
Yazıktır gidersin hâsir ü hâib
Bak gidenler gitti gelen olmadı
Ne nâm u ne nişân, ne şandan eser
Ne tarih, ne zaman, ne kalır haber
Hâdisat bir yeldir durmayıp geçer
Önünden hiç kurtulan olmadı
Bak tarih-i âlem neler kayd eder
Karanlık mâziye halkı sayd eder
Toprak olmuşlarla türlü keyd eder
Bu yokluktan ibret alan olmadı
Kazaya râzı ol eyleme inâd
Bu mihnet-hânede yokdürür murâd
Âdem’den bu âne değin eyle yâd
Gelip bunda bâki kalan olmadı
Kim bilir ne idi bastığın toprak
Belki bir şâh idi yakın ya ırak
Ya bir pehlivandı elinde bayrak
Namlarını bile bilen olmadı
Nice şahlar oldu hâk ile yeksan
Nice mihnetlere katlandı insan
Nice matemlere sahnedir cihan
Bu sahneden korkup yılan olmadı
Çokları dediler benimdin dünya
İçinde oldular en büyük rüsvâ
Dünya bitip gitti, bitmedi gavga
Bu gavgada rahat bulan olmadı
Bu bahr-i zünûna çokları daldı
Kimi ölü çıkdı kimi gark oldu
Bu dağı delerken çok Ferhad öldü
Şu emel dağını delen olmadı
Nice kahramanlar cebbâr sultanlar
Nice pehlivanlar Yûsuf zamanlar
Dünyayı elinde tutan insanlar
Bunda nefsin hoşnud kılan olmadı
Sürûr-i cihanın âhiri matem
Ferâhın peşini ta’kib eder gam
Hangi varlık var ki olmamış adem
Hangi varlık var ki, tâlân olmadı
Kendinde buldunsa bir aşkı mutlak
Anınla bilinir hak ile nâ hak
Âlem hep aşk dır gözün aç da bak
Aşka düşende sarsılan olmadı
İnsan bulmadıkça merd-i maksûdu
Bulamaz vücûdda Rabb-i mevcûdu
Bu günde bilenler yevm-i mev’ûdu
Yarınki günde yorulan olmadı
Dağ’ı mehabbetle çiğerin dağla
Derd ile yüzünü yere sür ağla
Aşk ile eriyip su gibi çağla
Akmayan suda durulan olmadı
Bu fâni dünyaya pek çok sarılma
Doğru yoldan çıkıp yolsuz yorulma
Dost sözü doğrudur sakın darılma
Ehl-i dillerde darılan olmadı
Sakın nâr içinde koyma sen seni
Ömrün hebâ etme acı kendini
Varlığından utan tanı Rabbini
Varlıkdan büyük sorulan olmadı
Eğer ararsan kendi necâtın
Tarik-i sıdk üzre artır sebâtın
Kıyam-binefsihi anla hayâtın
Bu kıyamdan hiç ayrılan olmadı
KEMÂLÎ nutkundan olanlar agâh
Bilirler söyleten, söyleyen Allah
Bu söz benim değil Hakk’ındır billâh
Ârifler sözünde yalan olmadı
9
Âşksız âlemde âdem olmanın imkânı yok
Derd devadır âşıka, bî derdlerin dermanı yok
Âşkdır her müşkülün miftâhı, fethi, fâtihi
Âşk sergerdanının bil müşkül ü âsanı yok
Zulmet-i unsurda nûr-i aşkdan mahrum olan
Ol bir insandır ki öyle vahşî hayvân yok
Nâr-ı unsur nûr-i aşk ile olur gülzar-ı tam
Server-i hûban-ı aşkın nûru var niyranı yok
Âşk ile olmuş ayân serçeşme-i âb-ı hayat
Bu hayat-ı câvidanın haddi yok pâyânı yok
Âşkdır hayvanı insan eyleyen insanı nûr
Bu rumûzatın basiyret ehline pünhanı yok
Sen seni bilmek dilersen aşka terket senseni
Anda mahvol kim KEMÂLÎ şân u âdı, sânı yok
10
Bulmasın yâ Rab tarik-i aşka sâlikler zevâl
Aşksız âlemde insanlık muhâl ender muhâl
Aşkdır bir katreyi bin merdüm-i dânâ kılan
Aşkdır bir katreyi eyler haram eyler helâl
Aşksız insana hayvandan adâldır dedi Hak
Kâinat varsa fenaya aşka yoktur ihtimâl
“Kenz-i mahfi” gevheri aşkdır, o gevherden çıkar
Cümle mevcudun vücudu, nûr u nâr, necm ü hilâl
Kenz-i aşkın remzidir Ahmed, Muhammed Mustafa
Hubb-i Hayder olmasa ol kenz göstermez cemâl
Nûr-i Ahmed’dir o gevher hem odur Mi’rat-ı Hak
Aşıka seyr-i cemâl, bî aşklar görmüş celâl
Cür’a-yi câm-ı ezel mestanesi ârifleri
Zevk-i ukba, afet-i dünya eder mi pây-mal
Herkesin dünyası kendi gönlüdür, anda olur
Ya hayâl-i hâm-ı hasret, ya esir-i zülf ü hâl
Dâm-ı unsurdan halâsa çare ancak aşkdır
İhtiras tûl-i emel, ceng ü sedel, evlâd ü mâl
Dört melek derler mukarreb çâr-unsur aslıdır
Akl cibrîl refrefi aşk aşkla açdı perr ü bâl
Ey KEMÂLÎ aşksız fazl u kemâl tâlibleri
Oldular bunlar ezelden düşmen-i fazl u kemâl
11
Cihanda âkil ol, merd ol, kerîm ol
Ulûl-azm ol, metîn ol, müstakîm ol
İki âlemde istersen saâdet
Afiv ol halkı incitme rahîm ol
Nedamet âybdır her iş sonunda
Ne iş yapsan kılı kırkyar hakîm ol
Harîs olma, tâma’kâra tapınma
Kanaat eyle, mehcûr-i leîm ol
Kılıp kadı-yi hâcâta münâcât
Tevekkül et ana sabret halîm ol
Esir-i nefs olup uyma hevâya
Olup su akma hâk üzre mukîm ol
Emin-ül halk olup kıl hakkı teslîm
Özü doğru, sözü doğru, samîm ol
Günah-ı ekberin kaç asgarından
Selâmet istesen kalb-i selîm ol
Sakın söz söyleme bî sûd u bî câ
Ne söz dersen anı iyce alîm ol
Sahî ol, iyliğin şerretme halka
Vücûdun zenbdir terket adîm ol
Adâvet etme şefkat eyle halka
Vefâ kıl ahdine yâr-i kadîm ol
Huyundur dost hem düşman, başında
Hazer kıl sâhib-i hulk-i azîm ol
Sözü bil nutk-ı Hak, hayr işte söz tut
Sözü az söyle çok dinle fehîm ol
Olur çün ehl-i hizmet seyyid-ül kavm
KEMÂLÎ kâmil insana nedîm ol
12
Ey gönül ağla, gönülde hükmeden sultanı bul
Sen seni terk eyle, sende sâhib-i fermanı bul
Aç gözün ayna ayân olsun basîrün bil-ibâd
Yüzde, gözde, elde, dilde seyreden Sübhânı bul
Üç mevâlid, dört anasırdır yedi tamuyu bil
Âteş-i hırs gazab, şehvettir ol niyrânı bul
Nefs ile kaim olan fehmeyleyemez Mevlâsını
Varlığı kaim-bizâtillah gören insanı bul
Vâhime erbabının her gördüğü mevhûmdur
Şür çıkar şeytanı dilden, Suret-i Rahmânı bul
Eyleme meyl-i serâb, yanma bu sahrada susuz
Bahr-i aşka gerk olup deryayı geç ummanı bul
“Külli şey’in hâlikün” mefhumu mevcud yokdurur
Var olan birdir ikilik gösteren noksanı bul
Nefsini bilmek rumûzu sen seni bilmek değil
Sende ten, tende hayât u can olan cânânı bul
Bilmedi Hızr-ı zamanı hazret-i Mûsa Kelîm
Katl-i nefsi hak gören kâmillere îmanı bul
Kabz u bastın mahzeni kalbindir ey tılsım-ı rûh
Rûha Emr-i Rab diyen bî harf ü savt Kur’anı bul
Cism gir anda cinânı, haddi yok meydanı bul
Hiss-i tendir herşeye muhtac eden mutlak seni
Rûh ise herşey anın muhtacdır ol kânı bul
Her mesâib tendedir, tendir belâlar meskeni
Andadır beyt-i Hüdâ gir cennet ü Rıdvanı bul
Mâvera-yi âklda gümrâhtır akl-i maaş
Sâhib-i akl-i maad, mecmua-yi rindânı bul
Benliğindir mani-i feyz-i Hakîm-i Zülcelâl
Bulmak istersen KEMÂLÎ saâhib-i irfanı bul
13
Kasr-ı dil tahtında senden gayrı sultan istemem
Hâk-i pâyinde gubarım, cân u cânân istemem
Varlığım sensin, senindir benliğim, sensin ne var
Çün vücûdundur, vücûdum, gayr-ı irfân istemem
Vâhime fikr ü hayâl, idrâk ü hıfzın mahzeni
Siyreti hayvan dolu sûrette insan istemem
Bu merâyâ da “lika-ullah”ı gör olmuş ayân
Gayrı görme vehmdir zan içre iman istemem
Feyz-i nûr-i “Hayy ü Kayyum”dur vücûh-i kâinat
Câmi-i küldür muhammed, başka burhan istemem
İstemem benden diyen, ya isteyen, memnun olun
Hayr u şerri halkeder derya katrelerde gizlidir
Nâr içinde nûr var, nûr içre niyran istemem
Kudret-i aşkından a’lâ var mı Rabb-ül Âlemîn
Her ne var aşkın KEMÂLÎ akl u iz’an istemem
14
Bülbül –i gülzar-ı aşkım, başka gülzar istemem
Tâlib-i dîdar-i yarim, ayrı dîdar istemem
Bakdı dil mi’rat-ı dilden oldu dildarım ayân
Gitti dil, dildar geldi, başka dildar istemem
“Sâki-i rûz-i elest” peymanesinden bâde nûş
Olduğum günden beri medhûşum hüşyar istemem
Hak diyen zâkirde Hak olmazsa zikri şirk olur
Fikr-i Hak’dan gayrı dilde başka efkâr istemem
Her nefeste nefy ü isbat etmeyen Mevlâsını
Zâkir olmaz, nefsini isbatla inkâr istemem
Kâ’betullaha giren şah olsa da giymez libas
Ben ziyarethaneme tesbih ü zünnar istemem
Sâimim gerçi iki âlem muradından bu gün
Ben KEMÂLÎ iyde yettim gayrı iftar istemem
14
Nâre yandım aşk-ı pâkinden feragat etmedim
Mahvolup canân yolunda cana rağbet etmedim
Kesmedin ümmîd vaslından, kesildi her emel
Havf-i firkatte kalıp nâdâna minnet etmedim
Çekdim el benden bana benlik veren bildimki sen
Benliğimde kaldığımca lâhza rahat etmedim
Bir zaman sen, ben, gönül, sevda, elem, derd var idi
Hiç birinden bir zaman kalben şikâyet etmedim
Zu’mi-i zâhiddir mükâfat u mücâzât-ı ibâd
Bilmedin havf u reca, zanna ibâdet etmedim
Hâmil-i bâr-ı emanet olduğum günden beri
Hamdü-lillâh âcizim da’va-yı kudret etmedim
Sa’yisiz kalmış fakir, erbâb-ı sa’y olmuş gani
Bu fikir belki cünûndur öyle cinnet etmedim
Bî şerik bir mülkde mümkün mü da’va-yı vücûd
Düşmedim şirk-i vücude öyle gaflet etmedim
Zevk u ekdar-ı cihanı serbeser gördüm velî
Hiç birile kalmadım nefse sehabet etmedim
Elde her nem var ise fazl u rezaletten eser
Anlamam fazlı KEMÂLÎ sarf-ı himmet etmedim
Dostları ilə paylaş: |