HIRİSTİY ANLARıN BÖLÜNME SÜRECİNE
GENEL BİR BAKıŞ
Dr Ahmet Hikmet EROGLU*
GİRİş
Hıristiyanlık, mensuplannın
sayısı bakımından, dünyanın en büyük
dinlerinden birisidir. Filistin bölgesinde ortaya çı.kan ve İsa Merkezli dine
inananlara isim olan "Hıristiyan" kelimesi, Hz. ısa'dan sonra ortaya çık-
mışl ve M.S. 60 yılından itibaren yaygın olarak kullanılmaya başlanmış-
tır. Daha önce, Hz. İsa'ya bağlı olanlara, kardeşler, ermişler veya inanan-
lar denilmiştir.
2
Ancak bu kelime, tarih boyunca mütecanis bir topluluğa
ad olmamıştır.
XVI. Yüzyıldan
itibaren,
"Hıristiyanlık"
kavramından
"Ortodoksluk",
"Katoliklik" ve "Protestanlık" kavramlan daha çok kulla-
nılmaya başlanmıştır. Bu kavramlar, çoğu zaman, Hıristiyan mezheplerini
ifade etmek için kullanılmıştır. Bazan da "Ortodoks dini", "Katolik dini",
"Protestan dini" şeklinde, mezhep adlan sanki ayn birer dini ifade ediyor-
muş gibi kullanılmıştır. Bu kavramlann
ayn dinleri ifade ediyormuş gibi
kullanılmasına,
XX. yüzyılın ortalanna
kadar Ortodoks,
Katolik veya
Protestan olarak nitelenen topluluklann,
birbirlerini küfür ile, sapıklıkla
suçlamalan,
kendilerinden başkalannı
Hıristiyan saymamalan
neden ol-
muştur.
Günümüzde, kendilerini Hıristiyan olarak niteleyen çok sayıda top-
luluk yaşamakta ve bunlar dünyanın her tarafında, taraftar kazanmak için
çalışmaktadır. Ancak, bu topluluklan yeterince tanıyabilmek, onlann geç-
mişleri hakkında bilgi sahibi olmaya, çıkış sebeplerini bilmeye bağlıdır.
Bu çalışmamız, günümüzde, kendisini "Hıristiyan" olarak niteleyen top-
luluklann, aralannda aynlığa sebep olan teolojik tartışmalann ortaya ko-
nulması ve böylelikle, tarihi arka planlannın öğrenilmesi konusunda kat-
kıda
bulunmayı
amaçlamaktadır.
çalışmamızın
sınınnı,
Katoliklik,
•••Ankara Üniversitesi nahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
1. "Hristiyan"
kelimesi, ilk defa Hristiyanların
Kutsal Kitap kolleksiyonuna
dahil
olan ve ısa'dan
sonraki olayların anlatıldığı "Rcsunerin
Işleri" bölümünde kullanılmıştır.
(Bkz. Rcsullerin Işleri,
XI126.)
2. Voltaire, Felsefe Sözlüğü, (Çeviren Lütfü Ay), Istanbul 1995,11456.
310
AHMET HIKMET ERoGLU
Ortodoksluk ve Protestanlığın ortaya çıkış sürecinin tamamlanması belir-
leyecektir.
A. Doğu ve Batı Kiliselerinin
Ayrılışından
Önce, Hıristiyanlar
Arasında
Meydana Gelen Bölünmeler
Hz. İsa'ya inananlar arasında ilk anlaşmazlık, Yahudi şeriatına uyup-
uymama konusunda ortaya ÇıkmıŞtır. Hıristiyanık, ilk zamanlar, yay'ılma-
ya sinagoglardan başlamıştır. Kudüs'te yaşayan Yahudilerden Hz. ısa'ya
inananlar, Yahudi şeriatine uymaya devam etmiştir. Diyaspora Yahudileri
ise, büyük ölçüde Grek nüfuzu altında kalmalanndan dolayı, Yahudi şeri-
atini devam ettirme konusunda
pek titiz davranmamışlardır.
Nitekim
böyle bir çevrede yetişen Pavlus, Grek kült~rünün etkisinden kurtulama-
mış ve diyaspora Yahudileri arasında Hz. ısa'ya inananlann
en önemli
şahsiyeti haline gelmiştifo
Önceleri şiddetli bir Hıristiyan düşmanı olmasına rağmen, sonradan
Havariler arasına katılan Pavlus, Yahudi şeriatına uymayı, Hıristiyanlığın
Putperestler arasında yayılmasının en büyük engeli olarak görmüştür. 0,
Hıristiyan olduktan sonra, dinin kurallanna titizlik göstermekten çok ya-
yılmasına önem vermiş ve Misyonerlik faaliyetine başlamıştır. Bu amaçla
ilk seyahatini Antakya'ya yapmış, daha sonra da Anadolu'daki
sinagog-
larda vaaz etmiştir. Misyonerlik çalışmalannı daha çok Putperestler ara-
sında yoğunlaştırmıştır.
Bu sebeple, Putperestler arasında Hıristiyanlığı
yaydığı için Pavlus'a, "Yabancılar Havarisi" adı verilmiştir.
4
Pavlus, Hıristiyanlığın
Putperestler arasında yayılabilmesini
kolay-
laştırmak için, yeni dine girenlerin Yahudi şeriatine uymayabileceğini dü-
şünmüş ve sünnet gibi, 9nlara zor gelebilecek bazı dini yükümlülüklerden
onlan muaf tutmuştur. Işte Pavlus tarafından verilen dini içerikli tavizler,
yeni Hıristiyan olanlann, Yahudi şeriatına uyup uymama veya hangileri-
ne ne kadar uyacaklan konusunda tartışmalann başlamasına sebep olmuş-
tur. Bu anlaşmazlığın giderilmesi için Pavlus, Kudüs'e gelmiş ve orada,
49-50
yıllannda "Havariler Konsili" adıyla anılan konsili toplamıştır. Bu
konsilde o, Anadolu'daki
Hıristiyanlaştırdığı insanlann durumundan bah-
setrniş, Hıristiyanlann
çoğalması için, bu dine yeni girecek olanlara ko-
laylık gösterilmesinin gereği üzerinde durmuştur. KonsiL, putlara kurban
edilen şeylerden, kandan, boğulmuş hayvan etinden yenmesini ve zina
yapmayı yasaklamış, Putperestlerden yeni dine girenlere başka sınırlama
getirilmemesine
karar vermiştir.
s
Bu konsilde, kısa bir süre sonra, Pav-
3. Claude Prudhomrnc, Histoirc des Chrctiens, Paris 1992,20.
4. Mehmet Aydın, Hristiyan Kaynaklarına
Göre Hıristiyanlık,
TDV Yayınlan, An-
kara 1995, 19.
5. ResuIIerin Işleri, XV (29; Geniş bilgi için bkz. Ekrem Sankçıoğlu,
Başlangıçtan
Günümüze DinlerTarihi,
Istanbul 1983,217-218.
HRISTIY ANLARIN BÖLÜNME SÜRECINE GENEL BIR BAKıŞ
311
lus'un temsil ettiği görüş, Hıristiyanlar arasında egemen olmaya başla-
mıştır. Başlangıçta çoğunlukla muaıpelatla ilgili hususlar üzerinde yoğun-
laşan anlaşmazlıklar,
sonralan. Hz. Isa 'nın tabiatı konusunda ortaya çıka-
cak olan taruşmalar
ve Hz. Isa 'nın tannlaştınlmasına
kadar uzanacak
olan süreci başlatmıştır.
6
Havariler konsilinden
sonra, Hıristiyanlar arasında iki grup ortaya
çıkmıştır. Bunlardan birisi Pavlus'un görüşlerinin hakim olduğu grup, di-
ğeri de "Yahudi-Hıristiyanlar"
grubu olmuştur. Bu husus, Pavlus'un Ga-
latyalılara
yazdığı mektupta, Petrus'a
"sünnetlilik
İncil"i, kendisine de
"süJ?lletsizlik İncili" verildiğinden
bahsetrnesinden
de anlaşılmaktadır.?
Hz ısa'dan sonra II. Yüzyılın ortalanna kadar Pavlus Hıristiyanlığı taraf-
tarlan ilc Yahudi-Hıristiyanlar
arasındaki mücadele yoğun bir biçimde
devam etmiştir.
s
Yukanda da görüldüğü gibi, Pavlus, Hıristiyan inancını Putperestler
arasında yaymayı hedeflemiş, diğerleri de daha çok Yahudiler arasında
yaymaya gayret göstermişlerdir. Ikinci guruba mensup olanlar, Yahudili-
ğin bazı esaslannı, özellikle de Tevhid inancını dev~m ettirmişlerdir.
9
Hz
ısa'nın "Dağdaki Vaazı" olarak bilinen ve Matta Incilinde bahsedilen
lo
fakirliği esas kabul ettikleri için bu ilk Hıristiyan grubuna "Ebionitler"
(Fakirler) denilmiştir. Ebionitler, V. Yüzyıla kadar varlıklannı devam et-
tirmişler, daha sonra da, Pavlus zihniyetinin taraftarlannın
sayılannın art-
masıyla
Hıristiyanlığın
yeni kazandığı
muhtevadan
dolayı adlanndan
bahsedilmez
olmuştur.
l
!
Günümüzde de Hıristiyanlar,
büyük bir çoğun-
lukla Pavlus geleneğini devam ettirmektedirler.
Hıristiyanlık,
II. Yüzyılın SOnlanna doğru, Anadolu'dan
Roma'ya
kadar geniş bi,r alanda yayılmıştır. Hıristiyanlığın
yayıldığı alan! büyük
ölçüde Roma Imparatorluğunun
sınırlan içinde kalmıştır. Roma Impara-
~orluğunda, Hıristiyanlara
büyük zulümler yapılmış; ancak, 313 yılında
Imparator
Konstantin
zamanında Milan Fermanınının
yayınlanması
ile
onlar, geniş bir din ve vicdan hürriyeti elde etmişlerdir.
12
Daha önce
Pagan Imparatoru olan Konstantin, bu tarihlerden itibaren Hıristiyanlann
İmparatoru
konumuna
girmiştir. Daha. önce Hıristiyanlara
baskı yapan
İmparator,
Hıristiyanlığı
resmi din haline getirdikten
sonra Paganlara
baskı yapmaya başlamıştır.
6. Günay-Tümer-
Abdurrahman
Küçük, Dinler Tarihi, Ocak Yayınları, 3. Baskı, An-
kara 1997, 268.
7. Galatyalılara,
II/7.
8. Maurice Bucaille, Kitab-ı Mukaddes, Kur'an ve Bilim, (Çeviren Suat Yıldının),
82.
9. Bkz. Tümer-Küçük,
age., 268.
ıo.
Bkz. Matta,
Y/L-LL.
lL.
Bkz. Sarıkçıoğ1u, 219-228; Tümer- Küçük, 314-315.
12. Paul Lemerle, Histoire de Byzance, PUF, Paris 1948, 18.
312
AHMET HIKMET EROCıLV
381 yılında İCra edilen İstanbul Konsilinde Hıristiyanlığın en önemli
iman esası haline gelen "teslis"
(trinite=üçleme)
inancının
temelleri
büyük ölçüde Pavlus tarafından atılmıştır. Bu inanca, daha ilk yıllardan
itibaren yükselmeye başlayan itirazlar ve Hıristiyanlar arasındaki ihtilaf-
lar,
LV.
Yüzyılda Arius ile yeniden alevlenmiştir.
Arius, "Bab.(
veya
"Tann"nın
sonsuz ve doğrulmamış olduğunu oysa "Oğul" yani "Isa"nın,
"Baba" tarafından yaratıldığını, dolayısıyla ikisinin aynı cevhere sahip
(conssl!bstantialite)
olmadığını ileri sürmüştür. O, bu görüşüyle
ı
dolaylı
olarak Isa 'nın tann olduğu inancını reddetmiştir. Bunun üzerine, ıskende-
riye Patriği, Arius'u afaroz etmiş ve topladığı bir sinod ile bu karannı tas-
dik ettirmiştir.
ı3
Ariusçuluk, afaroz edilmesine rağmen, İmparatorluk içinde problem
olmaya devam etmiştir. Bunun üzerine İmparator Konstantin,. Hıristiyan-
lar arasındaki görüş aynhklannı
gidermek amacıyla 325'te ıznik'te
bir
konsil toplamıştır. Hıristiyanlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olan
ve ilk Genel Konsil olarak kabul edilen bu konsilde büyük tartışmalar
olmuş ve sonunda, Oğul 'un (İsa), Baba ile aynı cevherde olduğuna karar
verilmiş, Arius afaroz edilmiş ve onun fikirleri reddedilmiştir.
ı4
Bununla
beraber, Ariusçuluk cereyanı IV. Yüzyılın sonuna kadar devam etmiştir.
Hıristiyanlığın ilk dönemlerindeki görüş aynlıklannın sonucu olarak orta-
ya çıkan ve Ariusçuluk diye adlandıolan bu mezhe!?in, günümüz Hıristi-
yan mezheplerinden olan ve Teslis'i kabul etmeyen Unitery~izm
'in orta-
ya çıkışında
önemli etkileri olduğu öne sürülmüştür.
ıs
Uniteryanlar,
Hıristiyanlann
günümüzde sürdürdükleri birliği sağlamaya yönelik ÇalıŞ-
malanna, "teslis"i temelolarak
kabul etmelerinden dolayı iştirak etme-
mektedirler.
Arius'tan sonra, Hıristiyanlar arasında kayda değer en önemli bölün-
melerden biri de Nestorius'un (öl. 450), İsa 'nın İnsan-Allah değil, Allah
taşıyıcısı oJduğu görüşünü ileri sürmesinden sonra ortaya çıkmıştır. Ona
göre; Hz. Isa, Allah değil, insan olarak doğmuş ve bedenine Logos'un
(Kelam) girmesi ile Tann olmuştur. Nestorius, bu yüzden Hz. Meryem'e
ı:eotokos
(Tann
Anası)
denilemeyeceğini,
ona sadece
Oıristotokos
(ısa'nın
Anası) qenilebileceğini
öne sürmüştür.
16
Arius'unkinden
farklı
olan, ançak; 325 ıznik Konsili kararlanna da uymayan Nestorius'un fikir-
leri de, ısa'nın tannlığını gölgeleyebilecek
görüşler olarak değerlendiril-
miştir.
13. Bkz. Lemerle, age., 19; Mehmet Aydın, "Batı ve Doğu Hıristiyanlığına
Tarihi
Bir Bakış", AüIF Dergisi, Ankara 1985, XXVII/126.
14. Mehmet Aydın, Müslümanların
Hıristiyanlara Karşı Yazdığı Reddiyeler ve Tar-
tışma Konuları, S.O. Yayınlan, Konya 1989,120-121.
. 15. Bkz. ısmail Yılmaz, üniteryanizm'in
Doğuşu ve Bunu Etkileyen Dini Sebepler,
M.O. Sosyal Bilimle~ Enstitüsü, Basılmamış
Doktora Tezi, Istanbul 1993,38-42;
M. Ebu
Zehra, Hıristiyanlık üzerine Konferansıar, (Çev. A. Nuri) Istanbul 1978, 228-238.
16. Aydın, age., 122-123; Felicien Challaye, Dinler Tarihi, (Çev. Semih Tiryakioğ-
lu), Varlık Yayınlan, II. Baskı, Istanbul, 1963-206.
HRISTIYANLARIN
BÖLÜNME SÜRECINE GENEL BIR BAKlŞ
313
Papa ~arafından Nestorius'un
fikirleri ile mücadele ennekle görev-
lendirilen Iskenderiyye Piskoposu Chrille, Nestorius'un
fikirlerine karşı
şiddetle karşı ÇıkmıŞ ve onun fikirlerini çürütmek amacıyla deliller ileri
sürmüştür. Ancak bunu yeterli bulmayan Papa, Roma'da bir sinod topla-
mış ve Nestorius'u aforoz etmiştir. Nestorius, Papa 'nın afarozundan sonra
da fikirlerini yaymaya devam enniştir. N~storius tarafından başlatılan bu
hareketi durdurabilmek için, 43
i
yılında, ıskenderiye ve Roma Piskopos-
lannın önderliğinde, Hıristiyanlarca III. Genel Konsil olarak kabul edilen
Efes Konsili toplanmıştır. Bu konsilde, Nestorius'un
fikirleri reddedile-
rek, Meryem'e Teotokos yani Tann Anası denilmesi karanna vanImıştır.
17
. Bizans Devleti içinde baskılardan
dolayı yayılma imkanını kaybeden
Nestoril!s'un
fikirleri, İran üzerinden
Orta Asya'da
kadar ulaşmıştır.
IS
Ancak, Islamiyetin Orta Asya 'ya. yayılmasından sonra Nesturililik aralar-
dan kaybolmuştur. Günümüzde, Iran ve Irak'ta çok az sayıda Nesturi bu-
lunmaktadır.
19
Nestorius'un,
İsa'nın ilahi tabiatını zayıflatlcı nitelikleki görüşlerine
tepki olarak, İsa'nın ilahi tabiatı üzerinde daha çok vurgu yapılmaya baş-
lanmıştır.
21l
Bunlardan biri olan Eutyches, .İskenderiyye Piskoposu Chril-
le 'in bu konudaki fikirlerini geliştirerek, Isa 'nın .iki tabiatının, insan ol-
duktan sonra tek ve ilahi tabi at haline geldiğini, ısa'nın insani tabiatının
~lahi tabiatı içerisinde
tamamen eridiğini
ileri sürmüştür.
ıı
Ona göre,
Isa 'nın insani tabiatı, okyanusta bir damla sirkenin kaybolması gibi ilahi
tabiatı içerisinde tamamen erimiştir.
22
Crille tarafından başlatll~
ve Euty-
ches tarafından sistemleştirilen bu görüş etrafında toplananlar, ısa'da tek
tabiat kabul ettikleri için "Monofizit"
(Tek Tabiatçı) olarak nitelendiril-
mişlerdir.
23
İmparatorluğunda
inanç farklılıklanndan
dolayı ortaya çıkan tartı ş-
malardan rahatsız olan İmparator Marcian, bu farklılıklan gidermek ama-
cıyla, 451 yılında Kadıköy'de bir Konsil topl~ıştır.
Hıristiyanlarca
LV.
genel konsilolarak
kabul edilen bu konsilde, ısa'nın tam teşekkül enniş,
birbirinden aynlmaz ancak birbirine de kanştınlamaz
iki tabi~tı olduğu
kabul edilmiş ve Monofizit doktrin reddedilmiştir.
24
Böylece Imparator
da, Konsilin hamisi sıfatıyla konsil kararlannın takipçisi olmuştur.
17. Jean-Michel
Bılıoud,
Histoire des Chretins
d'Orient,
Editions
I'Hartmaııan,
Paris 1995, 49-50, Mehmet Aydın, Hıristiyan
Genel Konsilleri
ve II. Vatikan Konsili,
Konya 1991,17.
18. Nesturiliğin orta Asya'ya yayılışı konusunda geniş bilgi için bkz. Ünver Günay-
Harun Güngör, Başlangıçtan Günümüze Türklerin Dini Tarihi, Ankara 1997, 141-147.
19. Bkz. G. Barker, O'nun Izinde, Istanbul 1985, 60.
20. Ali Isra Güngör, Vatikan, Misyon ve Diyalog, Ankara 1997, 17.
21. Georg Osırogorsky, Bizans Devleti Tarihi, çev. Fikret Işılt~,
Ankara 1991,54.
22. Mustafa Erdem, "Kıpti Kilisesi Üzerine Bir Araştırma", A.ü.l.F.
Dergisi, Anka-
ra 1997, XXXVIIISS.
23. Barker, age., 47.
24. Bkz. Ostrogorsky, 55.
314
AHMET lliKMET ERoGLU
Kadıköy konsilinde Monofizİt görüşün mahkum edilmesi, ahalisinin
büyük bir kısmı Monofizit görüşü benimseyen Bizans'ın Doğu vilayetle-
rinde özellikle de Suriye ve Mısır'da siyasi problemler ortaya çıkarmış ve
onlann merkezı yönetimden uzaklaşma temayülüne girmelerine sebep ol-
muştur. Monofizit görüşü benimseyenler,
Kadıköy Konsilinde mahkum
edilmesine rağmen, görüşlerinden vazgeçmemişlerdir.
Onlann dini tepki-
leri siyasileşmiş ve Mısır Kilisesi, ayinlerinde Grekçeyi kaldırarak, onun
yerine kendi lisanlan olan Kıpt dilini ikame etmiştir. Bu yüzden Müslü-
manlar, Mısır'a geldiğinde, inanç aynlığından dolayı kendi dindaşlannın
zulmü alunda bulunan Kıptiler, onlan kurtancı gibi karşılamışlardır.
25
Kadıköy Konsili kararlannın, siyasi otori~enin desteği alınarak zorla
kabul
ettirilmeye
çalışılmasından
dolayı
ıskenderiye,
Antakya
ve
Kudüs'te kanşıklıklar çıkmıştır.
26
Hem Mısır hem de bir zamanlar Nestu-
rilerin merkezi durumunda bulunan Suriye, Kadıköy konsilinde kabul
edilen dogmayı reddetmiş ve böylece, Diyofizit (iki tabiatçı) Bizans Kili-
sesi ile, Monofizit Suriye Kilisesinin aynlış süreci fiilen başlamıştır.
27
Bu çözülme, farklı Hıristiyan topluluklara da sirayet etmiştir. Nite-
kim, kendi iç meselelerinden dolayı Kadıköy Konsiline katılamayan Er-
meniler, sonradan öğrendikleri konsil kararlannı,
Bizans İmparatorluğu
ile aralanndaki siyasi sebeplerden dolayı kabul etmemiş ve Monofizit gö-
rüşü benimseyerek milli bir Kilise oluşturmaya yönelmişlerdir.
28
Ermeni-
lcrin büyük bir çoğunluğu günümüzde de Monofizit anlayışı devam ettir-
mektedirler.
Kadıköy konsilinden sonra, Monofizİt doktrini benimseyen Kiliseler,
ana guruptan koparak ayn Kiliseler haline gelmişlerdir. Günümüzde, Mo-
nofizit mezhebi benimseyen üç ana Kilise mevcuttur. Bunlar, Yakubi Ki-
lisesi, Kıpti Kilisesi
29
ve Ermeni Kilisesidir.
30
B. Ortodoksluk
ve Katolikliğin
Ortaya Çıkışı
Hıristiyanlık, Doğu 'da ve Batı'da, tarihi se~plerden
dolayı farklı bir
gelişim sürecinden geçmiştir. Daha önce Roma Imparatorluğunda büyük
zulümlere uğrayan Hıristiyanlar, 313 yılında yayınlanan Milan fermanın-
dan sonra dini hürriyet elde ederek r~at
bir ortama kavuşmuşlardır. Bir
kaç yıl sonra da Hıristiyanlık, Roma Imparatorluğunun resmi dini haline
25. Bkz. Erdem, agm., 158.
26. A. Vasiliev, Bizans Imparatorluğu
Tarihi, Çev. Arif Müfid Mansel, Ankara 1943,
1/130-13
ı.
27. Ostrogorsky, 55.
28. Tümer-Küçük,
age. 307.
29. Bkz. Erdem, agm.
30. Bkz. Abdurrahman Küçük, Ermeni Kilisesi ve Türkler, Ankara 1997.
HRISTlY ANLARlN BÖLÜNME
SÜRECINE GENEL BIR BAKIŞ
315
gelmiştir. Ancak bunun sonucunda İmparatorlar, dini işlere hatta ilahiyat
konulanna bile müdahale etmey~ başlamışlardır. Bunun somut bir örneği
olar~,
325'te Ariusçuluğa karşı ıznik'te bir ~onsilin toplanmasının kara-
nru Imparator Konstantin vermiştir.
31
Bizans Imparatorlanııın
anlayışlan-
na göre, dogmalann, kaderine dünyayı yönetmesi yazılan Imparator tara-
fından tespit edildiği ve halka empoze edildiği zorunlu bir devlet dini
vardır. Doğru inanç ve sapıklığın tespitinde din kadar siyaset de etki ede-
bilir. Tarihçiler, Hıristiyanlığın bu şekilde kurumsallaştınlmasına
ve Kili-
se-Devlet ilişkilerinin böyle düzenlenmesine
"Sezaro-Papizm"
adını ver-
mişlerdir.
32
Doğu'da
Hıristiyanlık Bizans'ın
kontrolünde
bir devlet dini haline
gelirken,
Batı 'da Papalann
etkisinin büyük olduğu bir din anlayışıyla
farklı bir gelişim göstermiştir.
Bunun bir sonucu olarak, döneminde
Batı 'nın en yüksek dini otoritelerinden biri olan Milan Piskoposu Ambro-
ise, Ruhani iktidann cismani iktidara karşı bağımsızlığını ilan etmiştir.
33
İmparator Konstantin döneminde .İstanbul, Doğu Roma İmparatorlu-
ğunun başşehri olmuştur. Bu yüzden, Istanbul'a "Yeni Roma" denilmeye
başlanmıştır. 38
i
'de, İmparator
ı.
Theodos, ülkesindeki dini problemlere
bir çözüm bulmak için topladığı konsilde, yeni başkent o~an Istanbul 'un
Patriğinin
konumunu
belirlemiştir.
Ona göre mademki
Istanbul "Yeni
Roma" diye kabul edilmiştir, o halde onun Patriğine de yeni bir konum
kazandınlmalı
ve yeri, Roma Piskoposundan (Papa) sonra birinci olmalı-
dır.
34
Yeni oluşumlar çerçevesinde, İstanbul Patriğinin Roma Piskoposuna
göre konumu, net olarak Kadıköy konsilinde belirlenmiştir.
Bu husus,
Konsilin 28. Maddesinde ele alınmış ve her ne kadar Papa'ya birinci sıra-
yı vermişse de, aynı zamanda "Yeni Roma" ve "Eski Roma" Pis~oposla-
nru, yetki yönünden eşit konuma getirmiştir.
3s
Zira bu madde, Istanbul
Patriğine, Roma'daki Papa'da bulunan yetkilerin benzeri olarak, Anado-
lu'daki ve Trakya'daki
bazı bölgelerin papazlannı tayin yetkisi sağlamış
ve bir bakıma onlan eşit konuma getirmiştir
36
Papalık delegeleri, bu kara-
ra şiddetle. itiraz etmelerine rağmen" onu değiştirmeye
muvaffak olama-
mışlardır.
Işte Kadıköy konsilinde alınan bu karar, iki Kilise arasında
tarih boyunca hüküm süren ve günümüzde
de yankılan
ve uzantılan
31. Vasiliev, age., 66-67.
32. Lcmerle, age., 38; Auguste Bailly, Bizans Tarihi, çev. Haluk Şahin, Istanbul ta-
rihsiz, 1193.
33. Lemerle, age., 34.
34. Lcmerle, age., 37.
35. Ostrogorsky, age., 55.
36. age., 13
ı.
37. Voltaire, age., 1/456.
316
AHMET HIKMET EROGLU
devam eden düşmanlığın başlangıcı olmuştur.
3
?
Kadıköy konsilinin 28. Maddesi, Hıristiyan dünyasının bu iki kutpu
ara~ında uzun yıllar tartışılmaya devam etmiştir. Doğu ve Batı Kiliseleri
arasında meydana gelen bölünmenin, bundan başka sebepleri de şüphesiz
vardır. Bunlardan biri de, Batı'da Papa Gregoir'in Vii. Yüzyılda yaptığı
reformdur. Birinci bölünme, Doğu Hıristiyanlığının yapısal özelliklerinin,
sonuçlan itibariyle de bütün Hıristiyan dünyası için oldukça önemlidir.
Buna mukabil Papa Gregoir'in reformu da yapısal özellikleri bakımından
Batı Hıristiyanlığının,
sonuçlan
itibariyle de bütün Hıristiyan dünyası
için büyük etkiler meydana getirmiştir. Gregoir'in
reformu ile papalık,
monarşik bir kurum haline getirilerek Papa, dünya Hıristiyanlan
üzerin-
de, sadece ruhani değil, cismani yönden de tam yetkiye sahip bir konuma
getirilmek istenmiştir.
3s
Papalığın bıı şekilde iktidan tamamen eline alma-
ya çalışması, Doğu'daki Antakya, ıskenderiye ve Kudüs patriklerinin de
yetkilerinin
kısıtlanması
anlamına
gelmiş ve bu yüzden
onlann
da
Roma'ya karşı soğumalanna neden olmuştur. Aynca Pap!l, 800 yılında,
Şarlman'a (Charlmange) taç giydirerek, onu Kutsal Roma Imparatorluğu-
nun hakimi ilan etmiştir.
39
Böylece, Bizans imparatorunun İstanbul Patri-
ğini destekleyip Roma Piskoposu (papa) ile aynı yetkilere sa~p hale ge-
tirmesine karşı, Papa da Şarlman'a tac giydirerek, onu Bizans Imparatoru
ile aynı yetkilerle donatmıştır.
Doğu ve Batı Kiliselerinin aynlışına sebep olan faktörlerden birisi de
aralanndaki dil farklılığıdır. Doğu Kiliselerinde Grekçe, Batı kilisesinde
ise, Latincenin hakim dil haline gelmesi, bu Kilise mensuplannı
birbirle-
rini yeterince
anlayamaz
duruma düşürmüştür.
Toplanan
konsilIerde,
f'
lisan farklılığı yüzünden yanlış anlamalar ortaya çıkmıştır.
40
Lisan farklı-
lığı yüzünden, özellikle iman konusunda ortaya çıkan tartışmalarda, taraf-
lann birbirini yanlış anlamalanndan dolayı anlaşma imkanı büyük ölçüde
azalmıştır. Bu yanlış anlamalar bazen önemli problemlere neden olmuş-
tur.
Doğu ve Batı Kiliselerinde, teolojik konularda meydana gelen bölün-
meye paralel olarak dini pratikler bakımından da farklılaşmalar
ortaya
çıkmıştır. Doğu kiliselerinde papazlann evlenmelerine müsaade edilirken,
Batı Kilisesinde Ruhban sınıfına evlenme yasağı getirilmiştir.
Ekmek-
Şarap ayininde (Evharistiya), Batı Kilisesinde mayasız ekmek, Doğu kili-
selerinde ise mayalı ekmek kullanılması adeti yerleşmiştir. Farklılaşma,
din adamlannın dış görünüşlerinde de etkili olmuş ve Doğu kiliselerinde,
38. Bk. Olivier Clement, "Ortodoksluk
Mezhebi", Din Fenomeni, (Çeviren Mehmet
Aydın), Konya 1992, 204.
39. Bailly, age., ı/181-182; Barker, age., 75; Pauparde, Le Papa, PUF, Paris 1980,
19.
40. Bkz. Martin Jugie, Le Schisme Byzantin, Paris 1941, 39-42.
41. Bkz. Elisabeth Behr- Siegel, "Le Schisme du 1054, Origines, Consequences,
Perspectives Nouvelles", Supp1ement au S.O.P., Mart 1984, Nu. 86, s. 2.
HRISTlY ANLARIN BÖLÜNME SÜRECINE GENEL BIR BAKıŞ
317
papazlann
sakal bırakması, Batı Kilisesinde ise traş olması esas halinc
gelmiştir.
41
Doğu Kiliscleri ile Batı Kilisesini ayıran en önemli sebep, "vc Oğul"
anlamına gelen Latince "Filioque" kelimesinin, Batı Kilisesi tarafından
iman csaslanna eklenmesi olmuştur. İznik konsolinde tespit edilen iman
esaslannda,
Yuhanna İncilindcki "Baba'dan
çıkan Hakikat
Ruhu,,,,ı iba-
resinden hareketle, Kutsal Ruh'un yalnızca Baba'dan geldiği açıklanmış-
tır.
.İznik konsilinde tespit edilen iman csaslanna VII. ve VIII. Yüzyıllar-
da
Ispanya'da
"Filioquc"
takısı
eklcnmiş
vc. Kutsal
Ruh'un
hcm
Baba'dan hem dc Oğul'dan geldiği belirtilmiştir. Ispanya'da iman esasla-
nna bu kelimenin eklenmesi, dini zaruretlerden çok mahalli kaygılardan
ileri gelmiştir. Bölgede, Monoteist Tann anlayışına sahip olan Yahudiler-
den sonra, net bir tcvhid inanışının temsilcisi Müslümanlann
da gelmesi,
Tann anlayışı konusunda problemleri bulunan Hıri~tiyanlan oldukça ra-
hatsız etmiştir. Aynca, bir iç problcm olan ve Hz. ısa'ya tannlaştırmayı
kabul etmeyen Arilere karşı, onun tannlığını savunmak amacıyla "Filio-
que" kelimesi iman esaslanna eklenmiştir.
43
İspany'a 'da mahalli sebeplerden dolayı kredoya cklenen "Filioque"
kelimesi,
Imparator
II. Henri 'nin
baskısıyla
Pazar
Ayininde
okunan
duaya
Kiliscce resmen eklcnmiştir.
1014 yılında, Papa VIII. Benoit,
"Kutsal Ruh"un hem "Baba"dan hem de "Oğul"dan gcldiğini yani "filio-
que" ekini, iman esaslanna ilavc etmeyi kabul etmiştir.
44
Batı Kilisesinin
"Filioque"
takısını cklemeyi ısrarla istemcsi, Doğu Kilisesinin de buna
karşı çı~ması, Doğu Kilisesinin Oğul'u temsil ettiği (Piyer'in halefi, dola-
yısıyla ısa'nın vekili olarak) iddiasında bulunan Batı Kilisesine boyun eğ-
memek için direnmesi olarak algılayanlar da çıkmıştır.
4S
Yukanda ö~etlemeye çalıştığımız dini, kültürel ve siyasi anlaşmaz-
lıklar yüzünden Istanbul ve Roma Kiliselcri arasındaki ilişkiler uzun süre
askıda kalmıştır. Bu döncmde Hıristiyan dünyasının gündemini ~ini prob-
lemlere
paraıcı
olarak siyasi problemler
de işgal etmiştir.
ıçerisinde
önemli miktarda Grek kolonisi bulunan Sicilya'nın
Normandlar tarafın-
dan işgal edilmeye başlanması, karşılıklı çıkarlan bulunan iki taraf a~asın-
da bir yumuşama arayışım zaruri kılmıştır. Bu amaç doğrultusunda, Istan-
42. Yuhanna, XV(l6.
43. Behr-Siegel,
agm., 5.
44. Martin Vincent, "Aspect Theologique
du Filioque", lrenikon,
Bclgique
1989,
LXII/36.
45. Bkz. Albcrt M. Bernard, "Katolik Mezhebi", Din Fenomeni, (Çeviren Mehmet
Aydın), Konya 1992, 174.
~--------------
-
318
AHMET HIKMET ERoGLU
bul ile ilişkilerini düzeltmek isteyen Roma, hem dini hem de siyasi anlaş-
mazlıkIan çözmek gayesiyle, oraya bir heyet göndermiştir. Roma'yı ilgi-
lendirdiği kadar Bizans'ı da doğrudan ilgilendiren konunun çözümü için
İstanbul' a gelen heyet, aynı zamanda aralannda genel bir rahatsızlık sebe-
bi olan dini farklılıklan da gidermek istiyordu.
46
Papa iX. Leon tarafından
IOS4.
yılında İstanbul'a gönderilen Kardi-
nal Umberto başkanlığındaki heyet, Istanbul Patriği tarafından kabul edil-
miştir. Ancak Umberto, ortak bir nokta ve karşılıklı anlayış ortamı oluş-
turmaktan
öte, Patriğin
huzurunda
uyulması
gereken
kurallara
bile
uymamış, ona karşı emredici bir tavır takınmıştır. Bu yüzden Patrik, onu
bir daha huzuruna kabul etmemiştir. Patrikle görüşemeyen Umberto,
IS
Temmuz IOS4'te, Patrik ve diğer ileri gelen din adamlannı aforoz ettiğini
belirten bir belgeyi Ayasofya'da
ilan etmiş ve İstanbul 'dan aynlmıştr.
47
Bunun üzerine Istanbul Patriği de bir sinod toplayarak Roma Kilisesini
aforoz etmiştir. Böylelikle, iki Kilise arasındaki anlaşmazlıklar, karşılıklı
afarozlaşmaya kadar varmıştır.
48
IOS4
yılındaki karşılıklı afarozlaşma, Roma ve İstanbul Kiliseleri
arasında cereyan etmiş, diğer Doğu. Hıristiyan Kiliseleri bu konu ile doğ-
rudan ilgilenmemişlerdir.
Ancak; Islam 'ın yayılışını önlemek amacıyla
Anadolu ve Ortadoğu üzerine yapılan Haçlı Seferleri esnasında Kudüs ve
Antakya'da Latin (Roma) kiliseleri kurulması, oralarda daha önceden va-
rolan ve Havarilerce kurulduğuna inanılan kiliseler tarafından tepki ile
karşılanmıştır. Bunun neticesi olarak Doğu Kiliseleri, Roma ilc ilişkileri-
ni tamamen kesmişlerdir.
49
Doğu ve Batı Kiliselerinin bu afarozlaşmadan
sonra aynlmalannı
müteakip ise yine bu kiliseleri birleştirme çabalan, bütün bunlara rağmen
devam etmiştir. Fakat hemen belirtelim ki; bu tarihten sonra meydana
gelen olaylar, anlaşmazlıklan çözm~~ten çok aralanndaki uçurumu daha
da derinleştirmeye iieden olmlİştur:'OzelIikle IV;'Haçlı Seferi; bukonuda
çok önemli sonuçlar doğurmuştur.
~..) 294 yı!ında" Mısır'a g~!Jl1~k'ü?:.er
e.
Y9.~itç!k~rH~lÇlı'OrduJan: fikir:
değiştirerek Istanbul'a yönelmiş ve orada yaşayan Hıristiyanlara, aralann-
daki. inanç farklılıklanndan dolayı büyük zulümler yapmıştır. Haçlı Ordu-
su, Istanbul'daki kutsal mekanlara büyük zarar vermiş, ikonlan parçala-
mış, din adamlannı asmış, Doğu Hıristiyanlannca
aziz sayılan kişilerin
mezarlannı
yagmalamış, oralardaki değerli eşyalan almıştır. Bununla da
46. Behr-Siegel, agm., 1-2.
47. Martin Jugie, 208-210.
48. Aydın, Hıristiyanlık, 26.
49. Behr-Siegel, agm., 2.50. Bkz. element,
agm., 205.
50. Bkz. element, agm., 205.
HRİSTlY ANLARıN BÖLüNME
SüRECİNE
GENEL BİR BAKlŞ
319
yetinilmeyerek İstanbul'da bir Latin patrikliği kurulmuş ve halk, zorla La-
tinleştirilmeye çalışılmıştır.
50
1071 yılından itibaren Türklerin Anadolu'ya gelmesinden sonra, zor
durumda kalan Bizans Devleti yöneticileri, halka ve din adamlanna rağ-
men, Türklere karşı Batılılann desteğini almak amacıyla Roma Kilisesi-
nin isteklerine boyun eğmiş ve inanç konusundaki
dayatmalannı
kabul
etme eğilimine girmiştir. Bu amaçla 1274 yılında toplanan Lyon konsilin-
de yumuşama sağlanmış ve l431-l438'de
Bale-ferrare-Aoransa
konsilin-
de Batı Kilisesinin inanç konusundaki isteklerine İmparator ve Patriklik
tarafından boyun eğilmiştir. Bu konsilde, Araf ve Evharistiya (Ekmek-
Şarap Ayini) konularynda anlaşma sağlanmış, Roma Kilisesinin piskopo-
suna Piyer'in halefi, ısa'nın gerçek vekili olarak Evrensel Kiliseyi yönet-
me yetkisi verildiği inancı kabul edilmiştir. Ancak; Bizans halkı ve ruh-
ban sınıfının çoğunluğu, bu karara tepki göstermiştir. Türklere karşı Batı
Hıristiyan dünyasının yardımını isteyen Bizanslılaf, Türkleri yakından ta-
nıdıktan ve Romalı~ann Haçlı Seferleri esnasında ıstanbul'da
yaptıklannı
gördükten sonra, "ıstanbul'da
Latin şapkası görmektense
Türk San~nı
tercih ederiz" sözü ile tepkilerini ifade etmişlerdir.
51
1453'te Türklerin Is-
tanbul 'u fethetmesi ile birlikte, Hıristiyanlar arasında birleşme imkanı or-
tadan
kalkmış
ve Monofizitlerden
sonra, Ortodoksluk
ve Katoliklik
olmak üzere iki büyük mezhep daha ortaya çıkmıştır.
C. Protestanlığın
Ortaya Çıkışı
Doğu ve Batı Kiliselerinin "Ortodoks" ve "Katolik" olarak ikiye ay-
nlmasından
sonra Papalık, bir taraftan nüfuzunu arttırmaya devam etmiş,
diğer taraftan da yaptığı inanç dayatmalanna
karşı tepki ve itirazlara
maruz kalmıştır. Bu dönemde Katolik Kilisesi, tespit ettiği inanç esaslan-
na uymayan görüş ileri sürenleri aforoz etmiş, hatta bilim alanında ileri
sürülen yeni fikirleridinsizlik
olarak nitelemiştir. Bununla da yetinmeye-
rek,' Katolik öğretiye 'uygun ôliiıa)ian'her' tti'rlü fikir ve inancı takip etmek
ve cezalandırmak için Engizisyon mahkemelerin! kurmuştur. Buna karşı-
lık, XV. Xüzyı~daJstiilll?.ul~un fethinden şonra, IsIll!ll'ın bilime ve bilim
adainlanhii'v'erdiği"önem,"Hınstiy:fn
dünyasında hayranlıkla karşılanmış
ve onlan yeni arayışlara sevketmiştir. Aynı yüzyılın sonlannda yapılan
coğrafi keşifler ve tercüme faaliyetleri, Grek-Romen
sanatının yeniden
canlanmasına
yol açmış ve Rönesans (yeniden doğuş) ortaya çıkmıştır.
Rönesans'tan
sonra, Hıristiyanlar arasında dinde de reforma ihtiyaç oldu-
ğu fikri yayılmaya başlamıştır. Bu etkiler neticesinde, XVI. Yüzyılda Re-
form hareketleri, daha sonra da Protestan Kiliseleri ortaya çıkmıştır.
5ı. Dom Pierrc Dumant, "Byzance apres Byzance: 1453-1953", lrenikon, Be1gique
1953, XXYI/162; Siege1, agm., 3; C1ement, agm., 205.
320
AHMET HlKMET ERoGLU
"Protestan"
kelimesi, ilk defa 1529'da ortaya çıkmıştır. Bu tarihte
toplanan Spire Meclisi 'nde, azınlıklann dini durumunun çoğunluğun ka-
ran ile belirlenrnek istenmesini, azınlıkta bulunan Luther yanlılan protes-
to etmiştir. Bu olaydan sonra Reformcular, "Protestan" olarak nitelendi-
rilmeye başlanmıştır.
52
Reform hareketleri, her ne kadar XVI. Yüzyılın başlanndan itibaren
ortaya çıkmaya başlamışsa da, belirtileri daha önceden hissedilmiştir. Bir
çok kişi veya grup, Luther'dan önce, onun fikirlerinin benzerlerini savun-
muş, ancak, Katolik Kilisesinin takibatı neticesinde amaçlanna ulaşama-
mıştır. Mesela XII. Yüzyılda, Fransa'mn Güneyinde, Papalığın görüşleri-
ni kabul etmeyen ye "Albililer" diye nitelenen bir grup ortaya çıkmıştır.
1209'da, Papa III. Innocent, onlara karşı Haçlı Seferleri başlatmış, binler-
ce kişi yakılmak veya kılıçtan geçirilmek suretiyle öldürülmüştür.
53
Papalığın iman konusundaki dayatmalanna
tepki olarak ortaya çı-
kanlardan biri de Lyonlu Pierre Valdo'dur.
0,
1175 yılında, bütün malla-
nm hayır kurumlanna bağışlayarak kendisini dine adamış ve yoksulluğu
esas alan bir anlayış ortaya koymuştur. Onun fikirleri etrafında çok sayı-
da kişi toplanmıştır. O, Papa'nın ve ruhban sınıfının kullandıklan,
yetki-
lere haklan olmadığını savunmuş. Araf'a inanmadığını açıklamıştır. Ayn-
ca,
Hıristiyanlann
en önemli
ayinleri!1den biri
olan
Ekmek-Şarap
Ayininde kullanılan ekmeğin ve şarabın, ısa'nın gerçekten etine ve kanı-
na dönüşmediğini, bunlann sadece simge olduğunu ileri sürmüştür. Tabii
olarak onun fikirleri, Papalığın şimşeklerinin üzerine çevrilmesine yol aç-
mıştır. 1488'de Waldo'nun
fikirlerini devam ettiren Hıristiyanlara karşı
Haçlı Seferleri düzenlenmiştir. Ancak; onlann yaşadıklan bölgeler dağlık
olduğu için tamamen yok edilmemişlerdir.
XVI. Yüzyılda Protestanlığın
ortaya çıkışı ile benzer fikirlerinden dolayı onlann çoğu Protestanlara ka-
tılmıştır.
54
Papalığın tespit ettiği dogmalara karşı İngiltere 'de de tepkiler ortaya
çıkmıştır. John Wyclif (I 320-1384), Roma Kilisesi 'ne bağlı olmasına rağ-
men, Ruhban sınıfının kullandığı yetki1erle ilgili olarak Incillerde tek ke-
lime bile bulunmadığını öne sürmüştür. Aynca o, Kilise'nin yanılmaz ol-
duğu
inancını,
günah
çıkarmayı
ve
kutsal
emanetlere
tapınmayı
reddetmiştir.
55
Verdiğimiz bu bir kaç örnekten, Protestanlığın inançlanna
benzer inançlann,
Protestanlığın başlatıcısı sayılan Luther'den
önce de
Hıristiyanlar arasında bulunduğu anlaşılmaktadır.
52. Jean Boisset, Histoire du Protestantisme,
PUF, Paris
ı
970, 1 1; Roger Mehl, La
Theologie Protestante, PUF, Paris 1967, 249; Aydın, Hıristiyanlık, 129-130.
53. Bkz. Barker, age., 98.
54. Barker, age., 100.
55. Barker, age., 101-102.
HRlSTıy ANLARıN BÖLüNME
SüREClNE
GENEL BıR
BAKlŞ
321
Papalık kurumu, kendi içinde de sorunlar yaşamıştır. 1378-1415 yıl-
lan arasında hem Avignon'da
hem de Roma'da ayn ayn Papalar hüküm
sürmüş ve karşılıklı olarak afarozlaşmışlardır.s6 Aynca,
bazı Papalann
şahsiyetlerinin zayıf olması da, halk arasında Papalık kurumuna karşı gü-
vensizliğin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Kilise'de, daha önceden bulunan ve günahlann bedeli olan cezanın
yapılacak bazı törenlerle veya başka kefaretlerle erteleneceği gibi, Kili-
se 'ye bağış yapılarak elde edilecek Endüljansla da ödenebileceği
inancı
vardı. Bunu daha ileri götüren Papa
LV.
Sixtus, 1476'da, Araf'taki ruhlar
için de Endüljans satın alınabileceğini
açıklamıştır. Buna göre insanlar,
ölen yakınlannın,
Araf'ta bulunan ruhlannı Endüljans satın alarak azap-
tan kurtarabilecektir.s7 Daha sonra, Endüljanslar Kilise tarafından dini bir
uygulamadan
çok bir gelir kapısı haline getirilmiştir. Roma'da yapımına
başlanan Saint Pierre Katedralinin masrafı için gerekli olan parayı temin
etmek amacıyla Papa X. Leo (1523-1521), Endüljans satışını arttırmak
için bir kampanya başlatmıştır. Bu kampanya, Almanya'da,
Tetzel isimli
bir keşiş tarafından tamamen din sömürüsüne dönüştürülmüştür.
Tetzel,
insanlann geçmişlerinin ruhlan için alacaklan bağış belgesinin, onlan ta-
mamen kurtaracağını ilan etmiştir.ss Hatta o, "paranız Kilise 'nin kutusun-
da tınladığı an, ölmüş sevdiklerinizin
ruhlan azap yerinden kurtularak
cennete doğru uçmaya başlar"s9 diyebilecek kadar uç noktaya gitmiştir.
Bir Alman İlahiyatçısı
olan Luther, Papalığın
bu uygulamalanna
karşı halkın tepkisinin bir ifadesi olarak 1517 yılında, Wittenberg Sarayı-
nın kilisesinin kapısına, 95 maddelik iddilannı asmıştır.60 Luther, insanla-
nn Endüljans satışı ile aldatıldıklannı,
onlann sahte tövbekarlığa itildikle-
rini açıklamıştır.
Aynca Luther, günahlan
af yetkisinin Papa'ya
değil,
~sa'ya ait olduğunu, insanlann kurtuluşunun, yaptığı hayır işlerine değil,
ısa'ya imana bağlı olduğunu ileri sürmüştür.61 O, ay in dilinin sadece La-
tince olmasına ve Kilise'nin Kutsal Kitap yorumunu tekelind.e bulundur-
masına da İtiraz etmiştir. Bu anlayışını pratiğe geçirmiş ve Incilleri Al-
mancaya tercüme etmiştir.
Papalık, Luther'in bu hareketini, önceleri fazla ciddiye almamıştır.
Ancak, Luther'in fikirleri, halk arasında taraftar toplamaya başlayıı:ıca onu
56. Bkz. Paul Pauparde, Le Papa, PUF, Paris 1980,23-26;
Barot, age., 16; Barker,
93-94.
57. Bkz. Richard Stauffer, Reform, çev. Cem uhtaroğlu, ıstanbul 1993, 19.
58. Stauffer, age., 17-19; Barker,
i
12.
59. Boisset, age., 16; Barker, age., 112.
60. Bkz. Georgies Gasalis, Luther et
i'
Eglise Confessante, Bourges 1966, 69; Mehl,
age., 247.
61. Bkz. GasaIis, age., 69-74; Stauffer, age., 20-23.
322
AHMET HIKMET EROÖLU
fikirlerinden
döndünnek
için büyük gayret göstenniştir.
Fikirlerinden
vazgeçmeyen
Luther'in
taraftarlannın
sayısı artmaya devam etmiştir.
Bunun üzerine Papalık, onu ve yandaşlannı 3 Ocak 1521'de afaroz etmiş-
tir.
62
Luther'in hareketi, yeni bir mezhep ihdasına yönelik olmamıştır. O,
Kilise'yi içten refonna tabi tutmak istemiştir. Ancak Papalığın hiç bir şe-
kilde buna yanaşmaması, Luther'in başlattığı hareketin yeni bir mezhep
olarak ortaya çıkmasına nçden olmuştur. Çok kısa bir zamanda Alman-
ya'nın büyük bölümü ve ıskandinav ülkelerinin tamamına yakını daha
sonra Luteryanizm olarak adlandınlacak mezhebe ginniştir.
Bu gelişmeler, başlangıçta refonna direnen Katolik Kilisesi 'nde de
etkisini göstenniştir. Papalık, Refonnculann
iddialannda haklılık payının
bulunduğuna inananlan ikna etmek için
i
545'te Trente'de bir konsil top-
lamıştır. 1563 yılına kadar devam eden bu konsilde, Katolik Kilisesi 'nin
iman ve inayet konusundaki inancı net olarak ortaya konmuştur. Refonn
hareketlerine tepki olarak toplanmasından
dolayı bu konsiL, "Karşı Re-
fonn Konsili" olarak nitelendirilmiştir.
63
Luther'in
başlattığı Refonn hareketi, Avrupa'nın
bir çok yerinde
yeni refonnculann
çıkmasına
neden olmuştur.
1524 yılından itibaren
Fransa'da Jean Calvin, İsviçre'de Ulrich Zwingli kendilerine özgü refonn
hareketlerini başlatmışlardır.
64
Zwingli, Refonn hareketini Luther'den ba-
ğımsız olarak yürütmüştür.
Vatandaşlannın,
Papa'nın
ordusunda paralı
askerlik yapmalanna ve endüljans uygulamasına şiddetle karşı çıkmıştır.
1522'de, Zürih'te Roma Kilisesi 'nden aynlarak bağımsız bir topluluk kur-
muştur.
65
Refonn hareketini Fransa'da başlatan Calvin ise, Kilise'nin yönetimi
konusunda diğer Refonnculardan
ayn görüşler ileri sünnüştür. Onun ön-
gördüğü sistemde, Kilise'nin yönetimi, papazlar ve laiklerden oluşan bir
konseye verilmiştir. Kilise yönetimine laikleri katmasına rağmen o da,
farklı inançlara müsamaha göstennemiştir.
Calvin, kendi anlayışına göre
Cenevre'de teokratik bir yönetim kunnuş, aykın fikirlere sahip olanlan
şehirden kovmuştur. 1553'te, "teslis" dogmasınıreddettiğj,jçin~
Michael
Servetus adlı bir bilgini yaktırarak öldürtmüştür.
Calvin'in
önemli görüşlerinden
biri de kader konusundadır.
Ona
göre insanın kurtuluşu, Tann'mn
iradesine bağlıdır. Tann, yaratmadan
62. Stauffer, agc., 29; Mch1, agm. 249.
63. Güngör, agc., 27.
64. Bkz. Aydın. Hıristiyanlık,
133.
65. Barker, 117- 118.
66. Bkz. Boisset, age., 57-58; Barker, age., 120-121.
HRıST1Y ANLARıN BÖLüNME
SüRECINE
GENEL BıR BAKlŞ
323
önce insanın
kaderini
tespit etmiştir.
İnsanlann
bazılannı
kurtulmak
üzere, diğerlerini de ceh.ennemden mahvolmak üzere yaratmıştır.
66
Cal-
vin'in başlattığı reform, ısviçre'de,
Fransa'da,
Macaristan'da
ve Hollan-
da 'da taraftar bulmuştur.
67
İngiltere'de
daha sonra refo~a
yol açacak hareket, inanç konusun-
daki ihtilaflardan değil, Papalık ve Ingiltere Kralı arasındaki anlaşmazlık-
tan kaynaklamnıştır.
Daha önce koyu bir Katolik olan VIII. Henry, siyasi
nedenlerden dolayı evlendiği, ağabeyinin dul kansı Katherin'den
boşan-
mak istemiştir. Ancak Papalık 1530'da, daha önceleri bazı durumlarda 00-
şanma izni verdiği halde, onun. bu isteğini reddetmiştir.
Bunun üzerine
VIII. Henry
i
53
i
'de,kendisini
Ingiltere Kilisesi 'nin mutlak hakimi ilan
etmiş ve 1532'de de Papalığa .ödenen yıllık vergileri
kaldırmıştır.
Bu
süreç devam etmiş ve 1549'da, Ingiliz Kilisesi 'nin inanç esaslannı ihtiva
eden, Genel Dua Kitabı (Prayer Book) adlı kitap, inanç konusunda temel
kabul edilerek Reform uygulamaya konulmuştur. Bu kitap, Katolik öğre-
tiyi açık ifadelerle reddetmeden Reformcu görüşlere yer vermiş, ikisi ara-
sında orta bir yol tutmuştur.
68
Böylelikle, uygulamada Katolik Kilisesine,
inanç konulannda
ise Protestan kiliselere benzeyen ve "Anglikan Kilise-
si" olarak adlandınlan yeni bir Hıristiyan mezhebi ortaya ÇıkmıŞtır.
Protestanlar, ana konularda ortak inançlara sahip olmalanna rağmen,
aralannda
tam bir inanç birliği oluşturamamışlardır.
Hatta, daha önce,
farklı inanç ve kanaatlere sahip olmalanndan dolayı Katolik Kilisesi tara-
fından büyük zulümlere maruz kalmalanna ve bundan şikayet etmelerine
rağmen Protestan Kiliseler (mezhepler), sonralan kendileri de birbirlerine
karşı son derece acımasız olmuşlardır. 1520 yılından önce ortaya çıkan ve
bebeklerin vaftizini geçerli saymayan Anabaptistlerden
(yeniden vaftiz
olanlar anlamında) bir çoğu, başka Protestanlar tarafından, suda OOğdur-
mak suretiyle öldürülmüşlerdir.
69
" .
!
~.;..:
~.
~.'.,
XVI. Yüzy!lın sonlannda -Protestanlar
bölümneye
devam etmiştir.
Bu dönemde,
Ingiltere'de
Anglikan
Kilisesi'nden
aynlan
bir grup,
"Kongregasyonalist
.Kiliseler"i ortayaçıkarmıştır.
Bu Kiliseler, özellikle
mahalli kilisele:rin ötonomisine önem vennektedir. Amerik:a-Birleşik Dev-
letlerine ilk göç eden Hıristiyanlar, Kongregasyonalistlerdir.
70
XVII. yüzyılda, bebeklerin vaftizini kabul etmeyen ve vaftizin bütün
vücudun suya batınlarak yapılmasını savunan Baptist mezhebi ortaya çık-
mıştır. 1611 yılında Hollanda'da oluşan bir grup Londra 'ya gelmiş ve
67. Barot, age., 17.18.
68. Bkz. Stauffer, age., 105.107.
69. Barker, age., 123.
70. Barot, age., 18.
324
AHMET HIKMET ERoGLU
orada Thomas Heiweys'in yönetimin bir topluluk kurarak Anglikan Kili-
sesinden aynımışlardır. Bu yüzden de Krallık yöneticileı:i tarafından onla-
ra büyük baskılar yapılmıştır. Daha sonra da, bir kısmı Ingiltere'de varlı-
ğını devam ettirmiş bir kısmı da Amerika Birleşik Devletleri 'ne göç
etmiştir. Günümüzde de Baptistler A.B.D. 'de etkin halde bulunmaktadır-
lar.
71
Hıristiyanlar asınd~i
bölünmeler, XVIII. Yüzyılda da devam etmiş-
tir. Yüzyılın ortalannda Ingiltere'de John Wesley yeni bir hareket başlat-
mıştır. O, şahsi dindarlığın önemi üzerinde durmuş ve bir ruhi hayat me-
todu tavsiye etmiştir. Görüşlerini yaymak için çok seyahatta bulunmuş,
açık hava toplantılan düzenlemiş, duygusal konuşmalar yapmıştır. Onun
bu hareketi sonunda, Anglikan Kilisesi'nden aynıanlann oluşturduğu yeni
bir mezhep doğurmuştur. John Wesley'in metoduna önem vermesinden
dolayı bu mezhebe "Metodizm" adı verilmiştir. Günümüzde bu mezhep
de, özellikle A.B.D. 'de etkilidir.
n
Hıristiyanlar arasındaki bölünmeler, 1650'de Kuveykırlann,
1830'da
Mormonlann,
183l'de Adventistlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Günümüzde de, gerek bir mezhep şeklinde gerekse tarikata benzer toplu-
luklar halinde bu aynlmalar devam etmektedir.
Sonuç
Protestanlığın ortaya çıkışına kadar olan tarihi süreç içinde Hıristi-
yanlar arasında meydana gelen bölünmeleri ele aldığımız bu çalışmamız-
da, bölünme sebepleri olarak üç husus dikkati çekmektedir. Bunlardan bi-
rincisi "teslis" özellikle de teslisin ikinci uknurnu olan İsa ile ilgilidir.
Ariyusçulann,
Nesturilerin
ve Monofizitlerin
ortaya çıkmasına,
teslis
inancının oluşum sürecinde meydana gelen tartışmalar neden olmuştur.
Doğu ve Batı Kiliselerinin aynlmasının en önemli sebebini de daha önce
oluşan teslis inancına "filioque" (ve Oğul) kelimesinin eklenmesi sebep
olmuştur. Teslis inancının karmaşıklığı ve akla uygun olmaması, tarihi
süreç içinde Hıristiyanlann
bölünmesine en büyük etkiyi yapmıştır. Gü-
nümüzde de bu konuda tartışmalar devam etmekte ve teslis karşıtı mez-
hepler bulunmaktadır.
Hıristiyanlar arasındaki ikinci büyük bölünme sebebinin de Protes-
tanlığın ortaya çıkmasında büyük roloynadığı
görülmektedir. İlk dönem
bölünmelerine
daha çok inanç konulannın
neden olmasına karşılık Pro-
testanlık, yine inanç konusu olmasına rağmen, dünyevi yanı ağır basan
71. Bkz. Barker, ag, 165-166; Boisset, age, 87-8; Claude- Jean Bertrand, Les Eglises
aux Eıats-Unis, PUF, France 1975, 77-79.
72. Bkz. Boisset, 91-93; Barot, 18-19; Barker, 180-183.
HRISTIYANLARıN
BÖLÜNME SÜRECINE GENEL BIR BAKIŞ
325
problemlerden
ortaya çıkmıştır. Günahlann affı, Kilise'nin yönetimi gibi
ihtilaf konulan, Kilise'de Ruhban Sınıfının oluşması ve bu sınıfın insanın
kurtuluşu
konusunda
etki edip edemeyeceği
meselesine
bağlıdır. Lut-
her'in de, Zwingli'nin de, Calvin'in de üzerinde önemle durduğu konu,
Kilise'nin ve görevlilerinin
insanın kurtuluşuna
etki edip edemeyeceği
meselesidir.
Günümüzde
de Hıristiyan mezhepleri
arasında bu konuda
tartışmalar yapılmakta ve yeni teoriler ileri sürülmektedir.
Bu konulara
bağlı olarak yeni gruplaşmalar ve mezhepler ortaya çıkmaktadır.
Hıristiyanlann
bölünme sebeplerinden en önemlisi ise, Kutsal Kitap-
lannda inanç konusunda müphem veya çelişkili sayılabileç:ek ifadelerin
çok olması. ve net olarak inanç esaslann bulunmamasıdır.
Ustelik bu ki-
taplar, Hz. ısa'dan çok az bir zaman sonra, Hıristiyanlar arasında, muame-
lat konulannda bile aynlıklann bulunduğunu haber vermektedir. Çalışma-
mızın
başında
izah ettiğimiz
Yahudi
şeriatına
uyulup-uyulmayacağı
konusu, bunun bariz bir örneğidir.
Document Outline - 00000001
- 00000002
- 00000003
- 00000004
- 00000005
- 00000006
- 00000007
- 00000008
- 00000009
- 00000010
- 00000011
- 00000012
- 00000013
- 00000014
- 00000015
- 00000016
- 00000017
Dostları ilə paylaş: |