2018/1
|
Hukuk Gündemi 41
AYNALARI KANATAN YALAN MEVSİMİ
Beyazından pembesine kadar rengârenk çeşitlerinden gökkuşağı
giydirerek masumlaştırdığımız yalanlara neden başvururuz acaba?
“Bu gece Mervelerde kalacağım” diyerek annemize, “Evi kırsallık felç
etti valla hocam, elektrikler kesildiği için ödevimi yapamadım” diyerek
öğretmenimize, “Sensiz ölürüm, yaşayamam” diyerek filmlerdeki pembe
gözlük resitali sunduğumuz sevgilimize, olmayan dünyaları vermek
ne işimize yarar? Ya da niye yalanlara başvurma gereği duyarız küçük
kazançlar için, daha büyük kayıplara göz yumarak... Artık normal hatta
bazı çok akıl tebriği bekleyenler için pişkinlik seviyesinde karşılanan
yalanlar ile hakikatin şeytani aynası olma isteğinden geri durmamızın
sebebi nedir?
Yatsıya kadar yananı tutun da, kuyruklusuna kadar çok kollu soya
sahip bu şeytan ürününün yoksa bize bir milyoncudan daha ucuz, kolay
ve rahat gelmesi midir? Çoğunlukla menfaat içerikli bir gidişatı sağlamak
veya aksini engellemek midir? Belki de “Seni leylekler getirdi” lafına
inabilecek kadar temiz birini bulmuşken, fırsatı kaçırmak istemediniz?
Veya korktunuz daha kötüsü zorda kaldınız? Ya da sevdiğiniz bir insanı
incitmekten çekindiniz? Hadi şimdi de biraz dürüst olalım. Kalbini çal-
mak istediğiniz karşı cinsi etkileyebilmek için miydi bu birden vahiyle
inen gitar bilginiz ve yeteneğiniz? Topunuzla camını yerle bir ettiğiniz
sinirli amca bakışlarından kaçmak için mi parmağınız arkadaşınıza
Stj. Av. Seher
BÖYÜKUÇAR
42 Hukuk Gündemi
|
2018/1
yürüdü? Veya hak ettiğiniz primi almak için miydi, emektar takımınızı aldatma pahasına
patronunuzun fanatiği olduğu Fenerbahçe’ye duyduğunuz hastalığınız?
Sanırım en tuhafı da, daha milyon tane kafa ütüleyici sebep dizilebilecek bu mevzuyu,
kimi bilim insanlarının basit bir hormon ile açıklamakla çareyi bulmalarıdır. Üremeye katkı
sağlayan, bağlanma duyusuna dayanak olan ve aşk hormonu olarak bilinen oksitosin hor-
monunun, yalan söyleme dürtüsüne sebep olduğu açıklanmakta. Bunun dışında beynin
özelliklerine bağlı olarak kurgusal dünyalar oluşturma ve işleme hızı değişkenlik göztermekle
birlikte her insanda yalan söyleme güdüsünün mevcut olduğu, hatta bir araştırmaya göre
de her beş dakikada bir akla yalan geldiği söylenmektedir. O zaman doğal ve doğru yolda-
yız diye düşünenler, sevinmek için erkenci olmasınlar yine de… Yalanın en büyük güzide
mağdurunun genellikle aldatılan taraf olduğunu düşünsek de, aslında kendine en büyük
yalan söyleyen kimse ediyordur. Çünkü yalanın bir yandan pembe dünyaları altın tepsiyle
sunarken, aynı zamanda da kurbanın karşılaşacağı sorunları çözebilme becerisinin gelişmesini
engellediği tespit edilmiştir. Bu durum ise, kişinin sürekli zarar göreceğini düşünerek, kendi
yalan dünyasına saklanma davranışını doğurabilir. Mesela “mitomani”, kişinin kendi içinde
yarattığı dünyaya inanarak yaşaması, karşısındakini de inandırma çabası olarak bilinen ve
tıbben kabul edilen, bir çeşit rahatsızlık türüdür. Fakat tıbbi açıklamaları bir kenara bırakırsak,
bunun manevi boyutunun bilançosu acaba nedir?
En çok kirlenmeye müsait renk olan beyaza boyadığımız karanlık yalanlar tek başına
ayakları yere sağlam basabildiği vakit, ne kadar masum görünebilmektedir gözümüze?
Aldatmak riskli olsa bile, genellikle kolaydır. Bunu kabul edebiliriz. Ama ya aldatılan tarafı
dolduruyorsak veya doldurmuşsak? Hiç aptal yerine konarak iyi niyetinizin suistimal edildi-
ğini hissettiniz mi mesela? Değer verdiğiniz veya vermediğimiz biri tarafından hafife alınıp
onun sözleriyle cana kavuşan kurgu ve hayallerle doyasıya inancınızın israf olup gitmesi,
kimi zaman hayal kırıklığı ve kandırılmış hissine, kimi zaman kızgınlık ve kırgınlığa sebep
olmuştur büyük olasılıkla. Belki bunun karşılığında gelin kaynana programlarında görül-
memiş laflarla yılın en iyi laf sokma ödülüne layık görülmek isteyebilir, o kendini çok akıllı
sanan kişiye iyi bir terbiye vermeyi tercih edebilirsiniz. Belki “Dünyanın tek dürüstü ben mi
olacağım sanki” diyerek bu cümbüşe(!) siz de dâhil olmak isteyebilirsiniz. Belki de sadece
-anlayabilenler için- yazık deyip geçmeniz de mümkün.
Sonuç olarak sancılı doğuş-
lara sahne olan güven duygu-
sunun tek saniyelik düşüşünü
izlerken, o kişiye karşı artık
eskisi gibi olamayacağınız
kesindir. Artık eskisi gibi değer
vermeyecek, eskisi gibi içinizi
yiyip bitirse de finali kahkaha
ile biten dedikodularınızı, en
özel sırlarınızı paylaşmayacak-
sınızdır. Biraz daha ileri gidip,
dünyanın masum olmayan
2018/1
|
Hukuk Gündemi 43
tarafı ile sancılı bir şekilde yüzleşecek, kaldırımlara eskisi gibi dalgınca bakmak yerine dikkatli
adımlarla önünüzü görmek isteyecek, biraz daha güvensiz ve biraz daha temkinli tahammül-
süz olan ve fakat güler yüzlü, sevecen bireyleri oynayan insan topluluğunda yerinizi alacak-
sınız. İçinizdeki o kolay teslim olan sevgi ve inanç artık kolay kolay gün yüzüne çıkmayacak,
hayatın temiz suretlerine arkanızı gönül rahatlığıyla dönebileceksiniz. Siz acımasız ve bencil
bir sistemin parçası oluyorken, bir yerlerde sokak hayvanları için mücadele eden gönüllü
fedaileri bilemeyecek, evsizler için yuvalar açan, çocuklar için kütüphanesini bağışlayan
isimsizleri, lösemi hastası arkadaşı için kafasını kazıtan miniği ve nicelerini duyamayacaksınız.
İşte bu yüzden, bir yalan diye geçmek ilerde büyüyen yalanlara, sonrası yalan hastalıkla-
rına ve dahası bu alışkanlık hale gelen yalan zincirleri bir kanıya, bu kanılar da güvensiz bir
topluma frensiz bir kamyon misali hızla yuvarlanarak dönüşmeye mahkûm olacaktır. O zaman
bu kanlı enkazdaki yaralı sayısına değil, belki de ölü sayısına eklenen basit bir rakam olmanın
ötesine geçemeyebilirsiniz. Aynamıza bakıp dünyanın en güzeli ve mükemmeli olduğumuzu
söylerken hepimiz, üstün konforu ile dünyada benzersiz olduğunu iddia ederek kalitesiz
ayakkabıları pazarlayan uyanık bir reklâmcı, yeni bir dünyayı avucunuza sermeye çok istekli
olduğunu bangır bangır ilan edip tek bir kanalizasyon kapağını dahi kaldırmayacak olan
belediye başkan adayı ve daha birçokları, aslında önündeki gerçekleri itiraf edebilse, dünya
biraz daha yaşanası ve dürüst bir yer haline gelebilir belki…