1
I En Büyük Santralımızın Kurulacağı Haberleri Vesilesile
i
C a n ım S a k a ry a
*
A i n
Bu seferki Kurban bayramı yur
dun en parlak bir mazhariyetini
müjdeliyerek geldi. Türk - Ameri
kan işbirliğile Sakaryanın Sarıyar
mevkiinde vatanın en büyük ener
ji santralı kurulacak. 128 milyon
luk bu heybetli işe ilk yılda Mar
shall plânından kırk milyon ayrılı
yor. Uç buçuk, nihayet dört yılda
biti{3, 1956 da tamamlandığı zaman,
İstanbuldan Ankaraya,
Karabiik-
ten
Kırıkkaleve,
Adapazarından
Kütahya ve Eskişehire kadar yedi
sekiz vilâyetlik, en kesif bir sanayi
sahası olan, koskoca bir vatan böl
gesinin kat kat nurlandınlıp ener-
jilendirildiğini
görmek
saadetine
ereceğiz. Hem bu nur ve enerji
gürbüzlüğü sudan
alınacağı
için
bedava gibidir. Nehirler ki canlı
mahlûklara benzer, Sakaryanın hal
tercemesi
coğrafyanın
üstünden
kavıb tarihin koynundan süzülerek
bütün endamile gözümün önünden
geçiyor:
En miihim hususiyet:
Vatanın bütün nehirleri delta ya
par. Karadenizde Yeşil ve Kızıl ır
maklar; Akdenizde Ceyhan, Sey
han, Berdan; Ege denizinde Men
deres, Gediz, Meriç hep aktıkları
yere yığdıkları tortularla denizden
fetihler yapmağa koyuldukları için
haliç olmak nimetinden mahrum
durlar. Yalnız Sakarya bir istisna
teşkil ediyor. Karadenizde med ve
cezir olmadığına göre
onu delta
yaprhaktan kurtaran
nedir? Bo-
ğaziçinin yukarıdan aşağıya gözle
görülen üst akıntısından başka bir
de, toz kesafeti farkından
dolayı,
aşağıdan yukarıya gözle görülmiyen
dib akıntısı yok mu? İşte Sakarya-
ya delta tutturmıyan Boğazdaki bu
kerametli dib akıntısıymış. Bu maz
hariyet ona bir kaç yüz kilometre
derinliğine kadar kolayca gemilerin
girip çıkma kabiliyetini veriyor.
Elisée Reclus
(Elize Reklü) nün
«Cihan Coğrafyası» nda (C = 9,
S = 498) Fransız mühendisleri ta
rafından Sakaryada iki yüz elli ki
lometreye kadar sefain
işletmek
üzere projelerle teklifler yapıldığı
yazılıdır. Evet Sakaryanın
bütün
diğer vatan nehirlerinden ayrı böy
le bir hususiyeti var.
Í
Yazan
L
Ismail Habib Sevük
■ M ''
i
ıaziler vurularak» bu işin mümkün
ve kolay olduğu bildirildi. Raporda:
«Değirmen arkına su cereyan eyle
diği gibi Sakarya da İzmit körfezine
dökülecektir» deniyordu. Otuz bin
amele hazırlandı. Sokullıınun oğlu
meşhur Haşan Paşa bu işin başa
rılmasına memur edildiler. Sadrı-
azam Sinan Paşa donanmanın bas
tardasına binerek devlet erkânını
da yanına alıp debdebe ile İzmite
çıktı. Fakat birdenbire padişahtan
«Bu işin terki elzemdir» diye bir
ferman gelmesin mi? Meğer Sinan
Paşanın rakibleri, onun şerefi art
masın diye, rüşvetlerle sarayda fı
rıldak çevirmişler. Vâsıf Tarihi bu
işin üçüncü defa olarak Üçüncü
Mustafa zamanında 1172 (1758) de
tekrar ele alındığını anlatıyor. Bu
işin mazisi padişahı şevke getirmiş.
Müderrislerden meşhur mühendis
Giridî Ahmed Efendinin başkanlı
ğında bir fen heyeti gene müsbet
rapor verdi. Fakat bu sefer de o
havalideki arazi sahihleri rüşvet ve
fırıldaklarla teşebbüsü akim bırak
mışlar. İzmit körfezi ki Sakaryanın
ilk gözağrısıdır. Kimbilir nehir için
için belki hâlâ orayı özlüyor. Üzül
me Sakarya, mazinin yapamadığım
belki yakın bir istikbal yapar.
Nehrin hafızası:
Nehirlerin hafızalan büyüklük
lerde ölçülmez. Dünya nehirlerinin
en azmanı olan Amazonun hafızası
hiç gibidir. Bir tatlı su denizi ha
linde akan o nehrin yatağında tarih
akmıyor. Sakaryanın böğründe ise
taşıdığı sulardan kat kat fazla bir
tarih uğuldar. İlk çağlarda Frik-
yanın belkemiğiydi. Bu devlet K ı
zdırmaktaki Hititleri yenince Sa
karya Kızdırmağı yenmiş oldu. O
zamanlar Sakaryanın en mühim şeh
Diğer ayrı bir hüneri:
Mahlûkların mekân değlştirişleri
gibi nehirler de canları sıkıldıkça
yatak değiştirirler.
Fakat vatanın
hiç bir nehri Sakarya gibi deniz de
ğiştirmedi. Charl Texier (Şarl Tek-
siye) nin «Küçük Asya» sı yazar:
Sakarya, kendi tabiî kaderine uya
rak eski zamanlarda Sabanca gölü
üzerinde İzmit körfezine akarken,
bitip tükenmez tortularla yatağını
doldurduğu için bu yatak ona yol
vermeyince o da Marmaraya küsüp
Karadenize yönelivermiş. Gene ay
nı kitab yazar: Sakarya Bizans
İmparatorluğunun mühim bir sa
ranma hattı olduğu için Jüstinyen
bu geçid vermiyen dikbaş nehrin
üstünde çok
haşmetli bir köprü
kurdurarak onu
kendi
iradesine
râmetmek istiyor. Sekiz gözlü, dört
yüz metreden uzun, cesim kalker
taşlarile yapılan bu köprünün ba
şında bir zafer takı heybetile yük
selen büyük kapıya yazdırdığı k i
tabede İmparator:
«Sakarya, sen
ki azgın akışlı bir nehirsin, şimdi
bu taş abide altından bir esir itaa-
tile geçeceksin» diye övünüyordu.
Denizler değiştiren
Sakarya için
yatak değiştirmek nedir ki? İstik
lâline âşık Sakarya bir gün âni bir
silkinişle
doğuya
sıçrayıvererek
köprüyü kendi başına bıraktı. Se
kiz gözünden beşile hâlâ
ayakta
duran bu köprü asırlardanberi,
mahbusunu kaçıran menkûb
bir
gardiyan hüznile, neye yaradığına
şaşkın bir halde boynunu büküp
duruyor.
Sakarya ve İbni Batuta:
ri Gordiyom’dur. Kralın, boyun
duruğu oka bağlamak suretlle yap
tığı meşhur düğüm orada asılı. O
düğümü kim çözerse cihangir ola
cak. Asırlar boyu kimsenin çöze
mediği o düğümü İskender bir kı
lıç darbesile çözüverdi. Cihangir o-
luşu bundanmış.
Fakat
düğüme
karşı onun yaptığı çözmek
değil
kesmekti. Cihangir olduğu halde
kurduğu devletin payidar olamayışı
da bundan olsa gerek. Evet Sakar-
yanın hafızası çok derin.
İmparatorluk ve o:
Sayısız tarih maceralarına karşı
pek aldırış etmıyen Sakaryanın ilk
büyük övünüşü Osmanlı İmpara
torluğunun bir tehum gibi onun kı
yılarına ekilip oradan filizlenmesi
dir. O ki Türkleri ta on birinci
asırda Selçuk akmcılarile tanıyor
du. Büyük Alâeddin Keykubad Er-
tuğrul Gaziye, Sakarya ile Porsuk
arasındaki
Karacadağ
havalisini
verdiği için imparatorluğun kökü
oradan
başlar. Osman Gazi 691
(1291) de Sakarya seferini yapar
ken en büyük yararlığı Samsa Ça
vuş gösteriyor. Ertuğrul zamanın
dan kalma bu eski gazi, müverrih
Alinin tâbirde «Göynük vilâyetini
fetheder». Şimaldeki
Sakaryanın
en şanlı iki gazisi de Akça-Koca
ile Konur-Alptı.
Birincisi nehrin
batısında iş gördüğü için İzmit ha
valisine Kocaeli dendi. Nehrin do
ğusundaki sahaya da ikinci gaziye
izafeten Konurapa deniyor. Sakar
ya dört asırdan fazla süren impara
torluk yükselişinin başı olduğu gibi
ikinci Viyana muhasarasında Ka
lenberg tepesinden başlayan iki bu
çuk asırlık inişin de sonu oldu.
Büyük melhame ve Sakarya
1921 ağustosunun 23 ünde başla-
yıp eylülün 13 ünde biterek geceli
gündüzlü yirmi iki gün devam eden
Sakarya Meydan Muharebesi o za
mana kadarki askerlik tarihinin en
uzun süren meydan
cengi
oldu.
Büyük melhamenin ilk günü Sa-
karyadan başlayıp son günü gene
Sakaryada biter. O çengin bitişin
den bir buçuk yıl sonra 1923 mar
tının 25 inde, Adanadan dönerken
Beylikköprüde öğle vakti Sakar-
yayı o cenkler çenginin baş kahra
manı Gazi Mustafa Kemalle bera
ber geçiyorum.
O zaman apaçık
gördüm: Şimdiki Cumhuriyet Tür-
kiyesi Sakarya kıyılarının üzerine
kuruldu. Ertesi yıl 30 ağustosta do
ğacak olan Dumlupınara,
on bit
buçuk ay önce Sakarya gebe kal
mıştı. Sakaryadan sonra Dumlupı-
nar nasıl olsa olacaktı. Fakat «A l
tıntaş» badirelerinden sonra en ol-
mıyacak şey Sakaryayı yapmaktı.
Sakarya sahiden bir mucizedir,
iki ışık kaynağı:
1936 yazındaki büyük yurd ge
zisinde, 20 haziran günü Sakarya-
nın kaynağmdayım. Eskişehirin 70
kilometre cenubundaki Çifteler kö
yünden bir kaç
kilometre ileride
bir değirmen yanında bir harman
lık bir havuz var. Havuzun dışında
bir gölcük, bir bend,
dibden
ve
üstten sular akıyor. Havuzun dibi
açık yeşil, koyu mor, dalgalı renk
cünbüşleri içinde. Üç taşlı bir de
ğirmeni döndüren kaynak suyunun
dibine yerleştirilmiş bir dinamo sa
yesinde elektrik ampulları akşam
basınca etrafı
pırıldattı.
Sakarya
cengi ki zaman içinde bütün va
tanı ve istikbali aydınlatan
İlâhî
bir ışıktı; o gün orada bu mazhari-
yetli nehrin kaynağı da ışıklanmış
diye düşünmüştüm. Meğer
onun
mekân içindeki asıl ışığı Sarıyar
santralı ile bundan sonra başlıya-
cakmış. Zamanla mekânın iki hey
betli ışığına imkân veren Sakarya
sana sevgilerimiz gibi şükranlarımız
da sonsuzdur.
Ondördüncü asrın birinci çeyre
ğinde büyük dünya seyyahı İbni
Batûta İznikten Geyveve giderken
«Sakarya denen sakar bir nehri»
geçmek zorunda kaldığım anlatır.
Atlı bir kadın hizmetçisile beraber
giderken seyyah onları takib edi
yor. Suyun ortasında atından yu
varlanan kadını hizmetçi kurtar
mağa çalıştığı sırada nehir ikisini
de sürüklemeğe başladı. Kıyıdaki-
lerin himmetlerde kadın kurtuldu
amma hizmetçi boğulmuştur. Kor
kuya tutulan seyyah atla geçmek
ten vazgeçerek epeyce aşağılardaki
sala kadar gitti. Eşyalarla atın ta
kımları sala alınarak hayvan ye
dekte yüzdürülmek suretile nehri
geçtiler. Sakaryanın bu geçid ver-
meyişi iki sebebden ileri geliyor.
Elisée Reclus «Anadolumm en u-
zun nehri Kızdırmaksa suyu en
dolgun olanı da Sakaryadır» der.
Suyunun azaldığı zamanlarda bile
geçid vcrmeyişi ise yatağının yu
muşak oluşundaııdır. Nehirlerin a-
sıl korkunç tarafı bu yumuşaklık
tan gelir.
Eski yatağı iade teşebbüsleri:
Sakaryanın eski yatağına dönüp
İzmit körfezine akması İstanbul için
bir çok faydalar sağlıyacaktı. Selâ
nikli Mustafa Tarihinde, bu işe ilk
önce Kanunî Süleyman zamanında
teşebbüs edildiği anlatılır.
Oraya
Mimar Sinanla Kiıez Nikola ismin
deki bir zimmî gönderildi. Bunlar
bu işe fennen imkân olduğuna dair
rapor verdiler. Müverrih «Fakat
du
iş o zaman nasılsa yüzüstü kaldı»
diyor. İkinci teşebbüs 1591 de Ü -
çüncü Murad zamanında
yapıldı.
Kâtib Çelebi «Cihannüma» da ya
na yakıla anlatarak Selânikli Mus
tafa da ayrıca tafsilât verir: «Y e
men fatihi Sadrıazam Sinan Paşa
nın İstanbulda odun derdine deva
olmak üzere Sa! ar, Sabanca ve İz
mit körfezini birbirine birleştirmek
için padişahtan ferman çıkarması
üzerine oraya Sermimar ve
Mü
neccim Molla Fütuh, Mimar Çavuş,
ve Mimar Süleymandan miirekkeb |
Ta ha To ros Arşivi