Iğdır Üniversitesi / Iğdır University Sosyal Bilimler Dergisi / Journal of Social Sciences



Yüklə 163,26 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix25.11.2017
ölçüsü163,26 Kb.
#12338


Iğdır Üniversitesi / Iğdır University  

Sosyal Bilimler Dergisi / Journal of Social Sciences 

Sayı / No: 1, Nisan / April 2012: 11-29 

 

 



Iğdır Üniversitesi 

Sosyal Bilimler Dergisi 

Sayı: 1, Nisan 2012 

11 


 

________________________________________________________

 

Dünya Görüşü Öğretisi 



 

FATİH ÖZKAN 

Yrd. Doç. Dr.Iğdır Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü 

 

 

 

Özet:  Dünya  görüşü,  düşünmenin  konu  edildiği  her  durumda 

gündeme  gelen  ve  farklı  doğrultuları  olan  bir  kavram.  Düşün-

menin yanı sıra hayatın ve eylemlerin ereği ve doğrultusuyla da 

yakından ilgili olduğunu söyleyebiliriz, ki insanın fiziki ve zihni 

yönelimleri -bilinçli ya da bilinçsiz- kaçınılmaz olarak bir dünya 

görüşü  arka planı  barındırmaktadır.  Dünya görüşü incelemele-

rinin  en  anlamlı  sonucu,  insanın  düşünen  bir  varlık  olmasının 

yanı sıra zorunlu olarak eyleyen ve değerlemelerde bulunan bir 

varlık olması nedeniyle hiç kimsenin dünya görüşsüz yapamaya-

cağı  gerçeğinin  ortaya  çıkmasıdır.  Bu  yazımızda  dünya  görüşü 

kavramının  muhtevasını  analiz ederek  felsefi  dayanaklarını  or-

taya koymayı amaçlıyoruz. 



Anahtar Kelimeler: Dünya görüşü, sosyal bilinç, kültür, tutum, 

erek. 



 

Fatih Özkan 

 

 



Iğdır Üniversitesi 

Sosyal Bilimler Dergisi 

Sayı: 1, Nisan 2012 

12 


 

1. Dünya Görüşünün Kavramsal Çerçevesi  

Dünya görüşü, bireye, aileye, topluma ve de bütün bir kül-

türe ilişkin olarak gerçekliği etkili ve anlamlı bir şekilde yansıtan 

ve  insanın  bilinç  içeriğini  güçlü  ve  derin  bir  biçimde  yorumla-

maya  imkan  sağlayan  bir  konumda  bulunmaktadır.  İnsanın  ha-

yatı  ve  varoluşu  hakkında  derin  sorular  söz  konusu  olduğunda, 

onun temel dünya görüşünden daha tatminkâr cevaplara, başka 

bir  kaynaktan  ulaşılamamaktadır.  Öyleyse  dünya  görüşü  nedir? 

Kavramsal içeriği zamanla ne tür değişikliklere uğramıştır? Kav-

ramı  kullanırken  göz  önünde  bulundurulan  hususlar  nelerdir? 

Bunlar  ilk elde irdelenmesi gereken  hususlar olarak  karşımızda 

durmaktadır.  

‘Dünya görüşü’  kavramı,  etimolojik  kökeni itibariyle,  ‘dün-

ya’  anlamına  gelen  ‘welt’  kelimesi  ile  ‘kavrayış’  anlamına  gelen 

anschauung’  kelimelerin  birleşiminden  meydana  gelen  ‘weltan-

schauung’  sözcüğünün  karşılığı  olarak  kullanılmıştır.  Dünya 

görüşü (weltanschauung) sözcüğü ilkin dînî bir hüviyette ortaya 

çıkmış ve ‘dinin dünya tasavvuru’ olarak dilimizde ifade edebile-

ceğimiz bir anlam içeriğine sahip olmuştur. Zamanla bu kavram 

var  olan  hakkındaki  tasavvurlarımızın  bütününü  içine  alacak 

biçimde  bir  anlam  genişlemesine  uğramıştır.

1

  Dünya  görüşü 



konusu  başta  felsefe  olmak  üzere  sosyoloji,  antropoloji,  edebi-

yat, estetik ve mimarî gibi pek çok disiplinin ilgi alanına girmiş-

tir.

2

  Bununla  birlikte  konunun  irdelenmesini  yalnızca  felsefe 



sahasında kalarak gerçekleştirsek dahi, pek çok filozofun (Kant, 

Schleiermarcher,  Kierkegaard,  Dilthey,  Husserl,  Heidegger, 

Jaspers  vb.)  farklı  dünya  görüşü  tanımlarıyla  karşılaşmaktayız. 

Söz konusu filozoflarından biri olan Kant, 1790 yılında yayımla-

dığı Yargı Gücünün Eleştirisi adlı eserinde dünya görüşünü, süje-

nin bütüncül bir kavrayışa ulaşmasını sağlayan aşkın bir yetenek 

                                                             

Online Etymology Dictionary, 1968,  



http://www.etymonline.com/index.php? 

term=weltanschauung&allowed_in_frame=0

2

 Ninian Smart, Worldviews: Crosscultural Explorations of Human Beliefs, Charles 



Scribner’s Sons, New York 1983, s. 6-7. 


Dünya Görüşü Öğretisi 

 

 



Iğdır Üniversitesi 

Sosyal Bilimler Dergisi 

Sayı: 1, Nisan 2012 

13 


 

olarak tanımlamıştır.

Bu tanıma göre dünya görüşü, -aynı- dün-



yaya  ilişkin  konuşabilmemizi  temin  eden  doğuştan  gelen  zihnî 

bir  yetenektir. Martin  Heidegger,  Kant’ın  dünya  görüşü  kavra-

mını,  dünyanın  duyularla  kavranması  anlamında  dünya-sezgisi 

(mundus sensibilis) kavramıyla karşıladığına işaret eder.

4

 

Dünya görüşü sözcüğü, ilkin 18. Yüzyılın başlarında Alman-



ya’da ‘Romantik’ diye adlandırılan düşünürlerin çevresinde orta-

ya  çıkmıştır.

5

  Bu  çevrenin  ileri  gelenlerinden  Schleiermarcher, 



dünya  görüşü  sözcüğünü  evren  üzerindeki  tasarımların  tümü 

diye tanımlamıştır. Ona göre “dünya  görüşü, dünya ile ilgili çe-

şitli izlenimlerin, doğa bilimleri ve tarih araştırmalarının sonuç-

larından da yararlanarak ‘bilincin eksiksiz bütünlüğünde’ küme-

lenmesidir.”

Dilthey  ise  kavramı  şöyle  tanımlar:  “Bütün  dünya 



görüşleri dünya bilmecesinin tam bir çözümünü vermeye kalkış-

tıklarında hep aynı yapıyı kapsarlar. Bu yapı öyle bir bağlamdır 

ki,  içinde  bir  dünya  tablosuna  dayanarak  dünyanın  önemi  ve 

anlamı ile ilgili sorular karara bağlanır; bundan da yaşama tutu-

mu için gerekli ülkü, en yüksek iyi, en üstteki ilkeler türetilir.”

7

 



 

Jaspers ise dünya görüşü kavramını oldukça farklı bir yön-

den  ele  alır:  “Dünya  görüşü  nedir?  Bütüncül  bir  şey,  evrensel 

birşey.  Diyelim  ki  bilmeden  söz  ediliyor,  bu  tek  tek  uzmanca 

bilme değil, bir bütünlük, kosmos olarak bilmedir. Dünya görü-

şü  basitçe  bir  bilme  olmayıp,  değerlemelerde,  değerlerin  haya-

tımızdaki  sıra  düzeninde,  hayata  ilişkin  tercihlerde,  kaderde, 

kendini  açığa  vurur.”

8

  İskoçyalı  teolog  James  Orr  ise  genelde 



dünya görüşünün, özelde Hristiyan dünya görüşünün, insanların 

                                                             

3

  Immanuel  Kant,  Critique  of  the  Power  of  Judgment,  trans.  Eric  Matthews, 



Cambridge University Press, London 2001, s. 111-2. 

4

  Martin  Heidegger,  The  Basic  Problems  of  Phenomenology,  trans.  Albert  Hofs-



tadter, Indiana University Press, Bloomington 1982, s. 4. 

5

 Bkz. R. Maximillian Wernaer, Romanticism and the Romantic School in Germa-



ny, Cornell University Library Press, New York 2009. 

6

 Nermi Uygur, Dünya Görüşü, İstanbul 1963, s. 10. 



7

 Uygur, Dünya Görüşü, s. 12. 

8

 Uygur, Dünya Görüşü, s. 12-3. 




 

Fatih Özkan 

 

 



Iğdır Üniversitesi 

Sosyal Bilimler Dergisi 

Sayı: 1, Nisan 2012 

14 


 

hayatında  kaçınılmaz  bir  biçimde  (in  a  manner  indispensable) 

yer tuttuğunu ifade eder. Ona göre dünya görüşü, “Zihnin, felse-

fe veya ilahiyat zaviyesinden eşyayı bir bütün olarak kavrayabil-

diği en geniş bakıştır.”

Orr, Tanrıya ve Dünyaya Hristiyanca Bakış 



adlı meşhur eserinde ortaya koyduğu dünya görüşü kavramı ile, 

hayata ve gerçekliğe Hristiyanlık bağlamında kapsamlı bir bakış-

la bakmayı ifade etmektedir. 

Çeşitli disiplinler göz önünde bulundurularak dünya görüşü 

kavramının tarihine bakmak ve onun tarih sahnesine ne tür be-

timlemeler  olarak  yansıdığını  gözlemlemek,  araştırmacılara  he-

yecan  veren  bir  uğraş  olmuştur.

10

  Örneğin,  Hegel'in  idealizmi, 



Kierkegaard'ın  teizmi,  Dilthey'in  tarihselciliği,  Nietzsche'nin 

ateizmi,  Husserl  fenomenolojisi,  Jaspers'in  varoluşçuluğu  ve 

postmodernistlerin  şüpheciliği  dünya  görüşüne  ilişkin  hipotez-

leri  derinden  etkilemiştir. Dünya görüşü  ile  ilgili  teorik  düşün-

celer  analiz  edildiğinde  bir  görelilik  fark  edilmektedir.  Bu  ne-

denle bir felsefi düşünceyi ele almak, bizatihi onun dünya görü-

şüyle  bir  bağ  kurmayı  gerekli  kılmaktadır.

11

  Görüldüğü  üzere 



dünya görüşüne ilişkin tanımlamalarda doğrudan doğruya insan 

hayatına ve bu hayata etki eden unsurlara dikkat çekilmektedir. 

Nasıl yaşamalı? Bütün yapıp etmelerin gayesi ve ilkesi ne olmalı? 

Hayatımızı düzenleyen ilkeler meşruiyetini nereden almalı? Bü-

tün bu sorular bizim yapıp etmelerimizin ardındaki ahlaki daya-

nakları da sorgulamamızı gerekli kılmaktadır.

12

 

Dünya görüşü bilgisinin analizi birçok bilimsel ve felsefi di-



siplinin devreye girmesini ve konunun felsefî, psikolojik, sosyo-

lojik ve antropolojik yönden ele alınmasını gerekli kılmaktadır. 

                                                             

9

  James  Orr,  The  Christian  View  of  God  and  the  World,  Vernon  C.  Grounds, 



Kregel Publications,   1989 s. 3. 

10 


Nitekim Naugle  bu kavramın  tarihini  müstakil bir  eser  olarak  ele  almıştır: 

David K. Naugle,     Worldview: The History of a Concept, Eerdmans Publishing, 

Cambridge 2002. 

11

 David K. Naugle, The History of a Concept, s. 256. 



12

 Latif Tokat, “Dünya Görüşü-Din İlişkisi”, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 



Dergisi, 9, 2006, s. 61-2. 


Dünya Görüşü Öğretisi 

 

 



Iğdır Üniversitesi 

Sosyal Bilimler Dergisi 

Sayı: 1, Nisan 2012 

15 


 

Herkesin dünya hakkında sahip olduğu zihni durum, onun sos-

yal ve sınıfsal çerçevesiyle yakınlık arz etmektedir. “Bireyin gö-

zünde dış dünya onun ‘toplum’ ve ‘sınıf’ından gerçeklik aynasına 

ve  nesnellik  perdesine  düşen  resimdir.  (...)  Kapalı  toplumda 

yaşayan insanın gözünde dış dünya sınırlı, küçük ve durağandır. 

Buna karşılık ‘açık toplum’a mensup insan onu sınırsız, geniş ve 

daima değişim halinde görecektir.”

13

 

İnsanlar dünyayı nasıl görüyorlarsa, ona göre davranış geliş-



tirmektedirler. Bu nedenle dünya görüşlerini incelemek aslında 

insanları  incelemektir.  Bir  akımın,  grubun  ve  milletin  yapısı 

tabiatı ve sıfatlarının niteliği üzerine düşünmektir.

14 


Örneğin Pir 

Sultan  Abdal’ın  “Hoşça  bak  zatına  kim  zümde-i  alemsin  sen”

15

 

dizesi  onun  dünya  görüşünü  yansıtmaktadır.  Yani  dünyada  bi-



linçli  bir  tasarım  vardır  ve  tasarımın  merkezinde  de  insan  yer 

alır. Oysa bir Sartre’ın dünya görüşünde “insan bu dünyaya atıl-

mıştır.”  İnsan  bu  dünyada  kendisine  yabancılaşmış  bir  statüde 

yaşamaktadır. Yine Dostoyevski’nin ifadesiyle, “Dünyada Tanrı 

yoksa,  her  şey  mubahtır.”  Çünkü  bu  durumda  iyi  ve  kötünün 

kriteri  ortadan  kalkmış  olur.  Dolayısıyla  her  bir  dünya  görüşü 

bizi dünyaya ilişkin farklı bir tutum almaya sevk etmektedir.  

2. Dünya Görüşü Bilgisi 

Dünya  görüşü  bize  bir  tür  bilgi verir. Bu  bilgi,  bilimsel  bir 

bilgi değildir. Dünya görüşünün bir tür bilgi verdiği söylendiğin-

de, kısmen dünya görüşü bilgisinin bilimsel olmadığı söylenmiş 

olur. Çünkü dünya görüşünün nesnel, genel-geçer ve sınanabilir 

bir  bilgi  vermediği  açıktır.  Dünya  görüşleri  ne  kadar  güvenilir 

bir forma bürünürse bürünsün, sonucun öznelliği aşılamaz.  

Dünya  görüşlerini  doğrulayıp  yanlışlayan  yegane  ölçek,  in-

san  yaşamındaki  başarılardır.  Başarıda  ise  her  zaman  istikrar 

tutturulamayabilir.  Öte  yandan  belli  bir  dünya  görüşüne  bağlı 

                                                             

13

 Ali Şeriati, Dünya Görüşü ve İdeoloji, Fecr Yayınevi, Ankara 2011, s. 13. 



14

 Şeriati, Dünya Görüşü ve İdeoloji, s. 14. 

15

 Beşir Ayvazoğlu, Şeyh Galib Kitabı, İBB Yayınları, İstanbul 1995, s. 147. 




 

Fatih Özkan 

 

 



Iğdır Üniversitesi 

Sosyal Bilimler Dergisi 

Sayı: 1, Nisan 2012 

16 


 

yaşama başarıları, çok kez başka dünya görüşleri karşısında, on-

larla  hesaplaşma  sırasında  gerçekleştirilir.  Bir  dünya  görüşünün 

başarılı sayılmasında karşıt görüşlerin payı göz ardı edilmemeli-

dir.

16

 Dünya görüşlerini değerlendirmede bilimsel analiz yapmak 



yerine  daha  çok  pratik  başarı  ve  yüksek  duygu  oluşturabilme 

niteliklerine bakılır. Aksi halde, birbirine çelişik dünya görüşle-

ri, çok yerde karşılaştığımız gibi, aynı zamanda doğru olma iddi-

asıyla öne çıkamazdı. Nermi Uygur’un ifadesiyle “Hiç şüphe yok 

ki çelişmezlik ilkesine meydan okur dünya görüşleri.”

17

 



Dünyanın  ne  olduğu  üzerinde  kuşatıcı  bir  bilgisi  olmayan 

bir kimse, kendi kendisiyle çelişik bir konuma düşer. Öte yan-

dan dünya görüşünün kendisini kuşatıcı bilgi diye sunması, sun-

duğunun gerçekten bilgi olduğunu belgelemeye yetmez. Bu du-

rumda, dünya görüşündeki dünya bilgisinin doğruluğunu denet-

lemek gerekir.

18

 Öncelikle bilinçli olarak yapılan her eylemin bir 



bilgiye  dayandığını  kabul  etmeliyiz.  Başka  bir  ifade  ile  biz  bir 

bilgiye gere hareket ederiz.

19

 İnsan var olanı ya doğrudan doğru-



ya temasla, yani kişisel tecrübesi ile veya başkalarının elde ettik-

leri bilgilerin ona aktarılması ile dolaylı yolla tanır. Edinilen bil-

gilerle insan, var olanı temsil eden kavramlar kurar.  

İşte dünya görüşü kavramında olduğu gibi, içeriği tespit edi-

lip  tanımı  yapılan  bu  kavram,  onun  yaygınlık  kazanan  anlamını 

kabul  edenlerin  eylemini  aynı  şekilde  etkilemez.  Öner’e  göre 

insan  eylemine  etki  eden,  kavramın  objektif  anlamı  değildir. 

Her  kavramın  objektif  anlamı  fertlerde  farklı  izlenim  doğurur. 

Ferdin eylemine etki eden şey de o kişinin o kavram hakkındaki 

izlenimidir.  O  halde  var  olanın  ferde  etkisi  şu  sıralı  yolla  olur: 

Varlık-Kavram-İzlenim. Kavramın objektif niteliğine karşı izle-

nimin  sübjektifliği  vardır.  Bu  subjektiflik  ferdin  var  olan  karşı-

sındaki tutumuna bağlıdır. Var olan ferdin tutumuna göre izle-

                                                             

16

 Uygur, Dünya Görüşü, s. 19-20. 



17

 Uygur, Dünya Görüşü, s. 20-1. 

18

 Uygur, Dünya Görüşü, s. 15. 



19

 Necati Öner, Felsefe Yolunda Düşünceler, Akçağ Yayınları, Ankara 1999, s. 50. 




Dünya Görüşü Öğretisi 

 

 



Iğdır Üniversitesi 

Sosyal Bilimler Dergisi 

Sayı: 1, Nisan 2012 

17 


 

nim  bırakır.

20

  Tutum  ise  ferdin  zihinsel  ve  duygusal durumuna 



göre  biçimlenir.  Dünya  görüşünün  temelinde  bu  tutum  alışlar 

yer  almaktadır.  Tutum  bir  vaziyet  alış  ve  bir  dünya  görüşünün 

ifadesidir.  Dünya  görüşü  insan  zihninin  içinde  hareket  ettiği 

ortamdır. Kavramlar, onu kullanan kişinin dünya görüşüne göre 

anlam  kazanır.

21 


İnsanın  var  olanı  tanıması,  değerlendirmesi, 

böylece  kazandığı  bilgileri  kullanması,  herhangi  bir  eylemde 

bulunması  dünya  görüşüne  bağlıdır.  Başka  bir  ifade  ile  insanı 

dünya görüşü yönlendirir.

22

 

Var  olanı  bilmede  tutum  başlıca  rolü  oynar.  Kişisel  dene-



yimle  elde  edilen  bilgide  yani  var  olanla  karşılaştığımızda,  onu 

bilmede,  tanımada  içinde  bulunduğumuz  ruh  hali  ve  önceden 

edinilen bilgiler bakış açısını tayin eder ve yeni bir tutum oluş-

turur.


 

Bilgi edinen bir tutum içinde o bilgiyi alır.

23

 Fert var olana 



nüfuz ettikçe, onu tanıdıkça, ondan etkilendikçe tutumu değiş-

me içerisinde olur.

24 

Diyebiliriz ki, biz âlemi ancak dünyaya iliş-



kin  tutum  alışlarımız  üzerinden  anlayabiliriz.  Başka  bir  deyişle 

“alış”  durumlarımız  takındığımız  tutumları  doğrudan  etkiler. 

Kullandığımız  kavramlar,  temel  kabullerimize  göre  anlam  ka-

zandığından farklı anlamlar ve tutumları ortaya çıkarır.  

Konuya ilişkin olarak Öner, anlamlı bir anekdotu nakleder. 

Anekdotta Dönemin Rus Devlet Başkanı Kuruşçev, bir Ameri-

ka  ziyareti  sırasında  kendisine  Amerika’daki  özgürlüklerin  kul-

lanımını  metheden  bir  zenci  Amerikalı  parlamentere  şunları 

söyler: “Siz kendi anayasal düzeninizin sağladığı hakları kullanı-

yorsunuz, biz de bizimkini. Sizin için hürriyet olan bizi esarete 

sevk edebilir.”

25

 İnsanların kabul ettikleri temel hükümler onla-



rın zihin dünyalarını şekillendirir. Onların temel kabullere bağlı 

                                                             

20

 Öner, Felsefe Yolunda Düşünceler, s. 52. 



21

 Öner, Felsefe Yolunda Düşünceler, s. 54. 

22

 Necati Öner, Felsefe Yolunda Düşünceler, s. 253. 



23

 Necati Öner, Felsefe Yolunda Düşünceler, s. 255. 

24

 Necati Öner, Felsefe Yolunda Düşünceler, s. 59. 



25

 Necati Öner, Felsefe Yolunda Düşünceler,  s. 61-2. 




 

Fatih Özkan 

 

 



Iğdır Üniversitesi 

Sosyal Bilimler Dergisi 

Sayı: 1, Nisan 2012 

18 


 

olarak verecekleri her hüküm, yapacakları her davranış kendile-

rine özgü tutumların ortaya çıkışını sağlar. Fertlerin ve toplum-

ların var olanı kavrayışı, algılayışı, anlayışı farklı farklıdır. Edin-

diği  bilginin  kazandırdığı  tutum,  insanı  belli  bir  dünya  görüşü-

nün içine sokmaktadır. 

Öner, dünya görüşünün teşekkülünü bir zihin faaliyeti ola-

rak  görür:  ‘‘Zihin  faaliyeti  içerisine,  objenin  bilgisini  edinme, 

mevcut bilgilerle yeni bilgiler elde etme, bilgileri farklı yollarla, 

farklı şekillerde dışarı aktarma gibi hususlar girer.”

26

 Farklı vası-



talarla  dışarı  aktarılan  bu  bilgiler,  nesilden  nesile  devretmek 

suretiyle  bir  toplumun  ortak  malı  olur.  Bu  bilgilere  dayanarak 

ortaya  konulan eser  ve  davranışlar, sahip olunan  dünya  görüşü-

nün tezahürleri olarak ortaya çıkar. 

Fertlerin kabullendikleri değerler de var olan karşısında ta-

kındıkları  tutumlarını  doğrudan  etkiler.  İnsan  tabiatı  gereği 

hadiseleri kabullendiği değerler açısından anlamlandırır. Fertleri 

mensup oldukları gruba bağlayan en sağlam unsur olan değerle-

rin  sağlamlığı  oranında  dünya  görüşleri  istikrarlı  ve  kalıcı  bir 

konum elde eder.  

Dünya görüşünü, bir ferdin veya sosyal grubun düşüncesini 

sevk ve idare eden bir zihin hali olarak anlarsak, insanın dünya 

görüşüne göre varlık karşısında tutum aldığı fikrine kolayca ula-

şabiliriz.  Buna  göre,  insanların  aynı  mantığı  kullandıkları  halde 

aynı  hadise  karşısında  farklı  sonuçlara  varıp  farklı  davranışlar 

içerisine  girmeleri  de onların  farklı  dünya görüşlerine  sahip ol-

malarından  kaynaklanır.

27

  Pascal’ın  ‘Prenelerin  bir  tarafında 



doğru olan diğer tarafında yanlıştır’ sözü dünya görüşleri arasın-

daki farklılığı işaret eder.

28

 Ayrıca Pascal’ın bu sözünde insanın 



dünya  görüşünün  teşekkülünde  içerisinde  yaşadığı  toplumun 

rolüne dikkatlerin çekildiğini görmekteyiz. 

                                                             

26

 Necati Öner, Felsefe Yolunda Düşünceler, s. 64-5. 



27 

Öner, Felsefe Yolunda Düşünceler, s. 229. 

28

 Öner, Felsefe Yolunda Düşünceler, s. 234. 




Dünya Görüşü Öğretisi 

 

 



Iğdır Üniversitesi 

Sosyal Bilimler Dergisi 

Sayı: 1, Nisan 2012 

19 


 

3. Bilimsel Dünya Görüşünün İmkânı ve Dayanakları 

Bilimsel  faaliyetlerde  zihin,  nesnel  gerçekliği  dışa  yansıtır. 

Buna göre fizik, matematik, iktisat, antropoloji vb. birer yansı-

ma formlarıdır. İnsan bilimsel faaliyetler yoluyla var olanlar ara-

sında bir ilke, bir bağ veya bir özelliğin keşfine çalışır. O halde,  

“bilim  adamı  bilinen  üzerinde  bir  etki  bırakmadığı  için  bilim, 

esas  itibariyle  negatif  bir  uğraşıdır.”

29

    Dünya  görüşü  ise,  dış 



gerçekliğin  değeriyle  ve  değerlendirilmesiyle  ilgili  olarak  düşü-

nürün  bir  tür  inancıdır.  Aynı  şekilde  bu  dış  gerçekliğin  ne  tür 

olumsuzluklar  barındırdığına  ve  bunların istenilen  yönde değiş-

tirilmesi veya dönüştürülmesi gerektiğine inançtır.

30

 Dünya gö-



rüşü  olarak  din  de  bu  ideallerin  gerçekleşmesi  için  bir  akide 

olarak  seçilebilir.

31 

Buna  göre,  dünya  görüşünü,  içerisinde  üç 



aşamayı  barındırır.  (1)  Dünyaya ilişkin  tasavvurlarımız.  (2)  Olan 

bitene ilişkin değerlendirmelerimiz. (3) Olmasını öngördüğümüz 

durumun  gerçekleşmesinin  istek  ve  iradesini  taşımak.  ‘Böyle 

olmalıdır’ aşamasında ise idealler devreye girmektedir. 

Günümüzde  bilimin  işlevinin  gerçekliği  analiz  etmekle  sı-

nırlandırılması  talepleri  tarihte  hiç  olmadığı  kadar  güç  kazan-

mıştır.  Bilimsel  anlamda,  yapıp  etmelerimizin  arka  planında 

gözetilen amaçlara yönelik tercih ve değerlendirme rolünün göz 

ardı edilmesi, toplumları ahlaki ve siyasi açıdan bazı problemler-

le karşı karşıya bırakmıştır. Öte yandan bilimin eleştiri ve değer-

lendirme  haklarından  ödün  vermesi,  sermayenin  bilim  üzerin-

deki tahakkümünün artmasına ve bilimsel özerkliğin zarar gör-

mesine  zemin  hazırlamaktadır.  Bilimsel  çevrelerde bilimin  işle-

vinin  objeleri  analiz  etmekle  sınırlanıp  geri  kalan  hususlarda 

tarafsızlık  tavrının  sergilenmesi,  dünya  görüşü  perspektifinin 

kaybolmasına,  bilimsel  faaliyetlerin  sermaye  ve  iktidar  çevrele-

rinin manipülasyonlarına açık hale gelmesine sebep olmaktadır. 

                                                             

29

 Şeriati, Dünya Görüşü ve İdeoloji, Fecr Yayınevi, Ankara 2011, s. 66-7. 



30

 Şeriati, Dünya Görüşü ve İdeoloji, s. 67. 

31

 Şeriati, Dünya Görüşü ve İdeoloji, s. 75. 




 

Fatih Özkan 

 

 



Iğdır Üniversitesi 

Sosyal Bilimler Dergisi 

Sayı: 1, Nisan 2012 

20 


 

Bu bağlamda Ali Şeriati, dünya görüşünün insanlığa çıkış yo-

lu  olabileceğini  savunmaktadır.  Ona  göre,  dünya  görüşü  -bir 

yönüyle- ‘mevcut durumun nasıl olması gerektiğine ilişkin olarak 

bilinçli  bir  kabuldür.  Mevcut  durum  ise  her  halükarda  dünya 

görüşünün izah ettiği şeydir. Sınıf, millet, insanlık olarak hangi 

durumdayız, neredeyiz, zamanın hangi tarihsel merhalesindeyiz 

gibi soruları açıklığa kavuşturmak ve konumumuzu, kapsamlı bir 

dünya  görüşü  ile  netleştirmek  durumundayız.

32

  Son  değerlen-



dirmede  “insanların  ilişkileri  dünya  görüşüne  bağlıdır  ve  ahlak 

felsefesi,  toplumsal  düzen  ve  kâinat  düzeniyle  uyum  içindedir. 

Evreni hangi şekilde algılarsa, o şekilde ve onunla uyumlu olarak 

insana  anlam  verilir.  İnsan  nasıl  anlamlandırılırsa,  toplumsal 

düzen  de  buna  uygun  olarak  açıklanır.  Bunlar  şimdiye  dek  ba-

ğımsız  ve  soyut  biçimde  incelenmiş  ve  bu  sebeple de  herhangi 

bir sonuca varılamamıştır.”

33

 Çünkü dile getirilen her dünya gö-



rüşü, dünyanın çok çeşitli görüşlerini bir araya getiren ve onları 

tek  bir  bakışta  derleyip  toplayan  bir  niteliktedir.  Her  dünya 

görüşü, genellikle yalın olmayan, karmaşık, çok içerikli ama bir-

likli bir yapı sergilemektedir. 

Dünya görüşünün teşkilinde ve canlılığını korumasında bazı 

dayanaklar  vardır.  Dünyaya  ilişkin  olarak  biriktirdiğimiz  izle-

nimler, vuku bulan olayların hatıraları, dünyanın her geçen gün 

aldığı  şekiller  ve  zamanda gelinen merhale,  yani  topyekûn  şim-

diye  ilişkin  izlenimler  ve  geleceğe  dönük  inançlar, dünya  görü-

şünün başlıca dayanaklarını oluşturmaktadır. 

Nermi  Uygur,  dünya  görüşünün  son  tahlilde  yaşadıkları-

mızdan hâsıl olan dünya algımıza dayandığını vurgular. Ona gö-

re, “karmaşık yapılı dünya görüşleri dönüp dolaşıp insan algıları-

na dayanır. İnsan, algıları olmadan dünyada yaşayabilseydi dünya 

görüşünden yoksun olacaktı.”

34 


 

                                                             

32

 Şeriati, Dünya Görüşü ve İdeoloji, s. 88. 



33

 Şeriati, Dünya Görüşü ve İdeoloji, s. 235. 

34

 Uygur, Dünya Görüşü, s. 26. 




Dünya Görüşü Öğretisi 

 

 



Iğdır Üniversitesi 

Sosyal Bilimler Dergisi 

Sayı: 1, Nisan 2012 

21 


 

Öte yandan dünya görüşünün oluşumuna büyük ölçüde etki 

eden  algılar  da  dünya  görüşlerinden  etkilenir.  Algılar,  dünya 

görüşü  aracılığıyla  bir  takım  değerleri  yüklenir.  “Algı  ile  dünya 

görüşü gerçeklikleri birbirlerinden ayrılmazlar; belli bir öncelik-

sonralık  bağı  yoktur  aralarında;  birbirlerini  karşılıklı  olarak  ge-

rektirip belirlerler. Belli bir dünya görüşüne vardıran algılar çok 

kez  belli  bir  dünya  görüşü  ortamında  gerçekleşebilen  algılar-

dır.”

35 


Örneğin  toplumsal  bağlam  itibariyle  idealist  bir  çevrede 

sık sık rastlanan bir algılama biçimi, mekanist kimselere oldukça 

yabancıdır.  Dolayısıyla  insan,  çevresinden  yalıtılmış  bir  halde 

salt canlı bir varlık olmayıp, tarihsel ve toplumsal anlamda mis-

yon yüklü bir varlıktır.  

4. Dünya Görüşü Sınıflamaları 

Dünya  görüşlerindeki  farklılıklar  bizi  kapsamlı  bir  bakışla 

onları  tasnife  sevk eder.  Bu  konuda,  çağdaş  düşünürlerin  farklı 

zaviyelerden  farklı  tasnifler  ortaya  koyduklarını  görmekteyiz. 

Dünya  görüşlerin  ilk  sistematik  tasnifini  Auguste  Comte’da 

görmekteyiz. Onun Üç Hal Kanunu olarak adlandırdığı bu teori 

önemlidir. Asrımızın başında Fransız Sosyoloji Ekolü mensupla-

rı,  Durkheim  ve  arkadaşları,  Levy-Bruhl,  İngiliz  Antropoloji 

Ekolü mensupları Frazer, Taylor vs. ile başlayan dünya görüşleri 

ile ilgili değerlendirmeler günümüze kadar devam etmektedir.

36

 

Auguste Comte, Pozitif Felsefe Kursları kitabında Üç Hal 



Kanununu kastederek “insan zihninin en basit olan ilk halinden 

günümüze  kadar olan  eksiksiz  gelişimini  inceleyerek,  temel  bir 

yasa  keşfettiğimi  sanıyorum.”  der.

37

  Auguste  Comte’a  göre  üç 



dönem: teolojik, metafizik, pozitif. O bu üç dönemi şöyle açık-

lamaktadır:  Teolojik  dönemde  insanlar  tabiat  olaylarını  tabiat 

üstü  varlıklarla  izah  ederler.  Metafizik  dönemde  tabiat  üstü 

                                                             

35

 Uygur, Dünya Görüşü, s. 27. 



36

 Öner, Felsefe Yolunda Düşünceler, s. 239. 

37

 Auguste Comte, Pozitif Felsefe Kursları, çev. Erkan Ataçay, Sosyal Yayınlar, 



İstanbul 2001, s. 32. 


 

Fatih Özkan 

 

 



Iğdır Üniversitesi 

Sosyal Bilimler Dergisi 

Sayı: 1, Nisan 2012 

22 


 

varlıklar, yerini soyut kavramlara bırakırlar. Bu dönemde teolo-

jik  devrenin  antropomorfik  tanrı  düşüncesinin  yerini  öz  bilgisi 

alır.  Pozitif  dönemde  ise  insan  evrenin  başlangıcı  ve  yöneldiği 

yeri aramaktan ve fenomenlerin asıl nedenlerini öğrenmeye ça-

lışmaktan  vazgeçer.  İnsan  zihni,  kendini  akıl  yürütmenin  ve 

gözlemin kullanımıyla evrenin gerçek yasalarını keşfetmeye çalı-

şır. Bu insanlığın eriştiği son merhaledir.

38

 

Nermi Uygur, Dilthey’den mülhem tasnifinde, dünya görüş-



lerini üç kısımda inceler.  Bu kısımlardan biri ‘doğalcılık’, öbürü 

‘özgürlük  idealizmi’,  ötekisi  de  ‘nesnel  idealizm’dir.  Doğalcılık, 

materyalizm,  empirizm,  pozitivizm  gibi  çok  çeşitli  görüşlerin 

toplandığı  bir  kısımdır.  Özgürlük  idealizmi  ise  her  şeyi  kişinin 

bağımsız  ve  üstün  düşünme  gücündeki  yaratışa  dayatan;  bilme-

de,  yapıp  etmelerinde  insanın  çevresine  biçim  veren  etken  bir 

varlık olduğuna inanan dünya görüşüdür. Platon, Kant, Schiller, 

Fichte, Maine de Biran, Carlyle böylesine bir idealizmden yana-

dır. Nesnel İdealizme gelince, bu kişideki duygu ve yaratmaların 

dünya  gerçekliğine  yayılıp  her  şeyi  kuşatan  bir  duygudaşlığa 

varmasıdır.  Herakleitos,  Stoalı  düşünürler,  Spinoza,  Leibniz, 

Shaftesbury, Goethe, Schelling hep bu görüşün temsilcileridir.

39 

 

Necati  Öner  ise  dört  temel  dünya  görüşünden  bahseder. 



Bunlar  büyüsel,  olgusal,  felsefî  ve  dinîdir.  Ona  göre  bu  temel 

dünya  görüşleri  birbirlerinin  devamı  değildir.  Yani  aralarında 

evrimsel  bir  bağ  yoktur.  Toplumlara  göre  bunların  hakimiyet 

dereceleri  değişir.  Her  toplumda  neredeyse  dördü  de  yer  alır. 

Dünya  görüşlerinin  bir  toplumdaki  tezahür  biçimleri  farklı  za-

manlarda farklı yoğunlukta olur.

40 

Dini dünya görüşünde mutlak 



güç  kaynağı  aşkın  (trancendant)  Tanrı’dır.  Dini  inançla  ilgili 

bilgi  ise  vahye  dayalı,  bu  anlamda  objektif  ve  düzenlidir.  Buna 

dayanılarak  sistematik  bilgi  kurulabilir.  Teolojiler  bu  tür  bilgi-

                                                             

38

 Comte, Pozitif Felsefe Kursları, s. 33. 



39

 Uygur, Dünya Görüşü, s. 29-30. 

40

 Öner, Felsefe Yolunda Düşünceler, s. 231. 




Dünya Görüşü Öğretisi 

 

 



Iğdır Üniversitesi 

Sosyal Bilimler Dergisi 

Sayı: 1, Nisan 2012 

23 


 

lerdir.  Din  alanında  yapılan  tefekkür  sonucu  elde  edilen  öner-

meler tecrübe ile tahkik edilemez. Bu bakımdan pozitif değildir-

ler.  Felsefî  dünya  görüşü  ise  pozitif  bilgi  temeline  dayanmaz. 

İnsan tecrübenin verileri ile yetinse idi felsefeye ihtiyaç kalmaz, 

bilim yeterli olurdu. İnsan tecrübenin verilerini değerlendirmek 

suretiyle  ister  bilgi  ister  varlık  felsefesi  yapsın,  bu  faaliyetinde 

tecrübeyi aşar.

41

 

5. Dünya Görüşünün İnşası ve Değişimi 



Toplumların  geleceğe  yönelik  yeni  bir  insan  tipini  ortaya 

çıkarma talepleri, beraberinde bir dünya görüşü inşasını gerekli 

kılar.  Dünyanın  yeni  bir  biçim  kazanması,  salt olarak  edebiyat, 

sanat,  bilim  ve  teknoloji  ile  gerçekleştirilemez.  Ancak  dünya 

görüşü,  beraberinde  bilimsel,  sanatsal,  edebi,  felsefi  ve  dini  bir 

karakter taşımak suretiyle bunu gerçekleştirebilir. Öyleyse dün-

ya görüşüne toplumun inşacı unsuru diyebiliriz. 

Özellikli insanın kendini bilmesi ve kendisi hakkındaki bi-

linci, toplumları inşa eder.

42 


Ali Şeriati’nin işaret ettiği gibi Hris-

tiyan kültür ve medeniyetini ortaya çıkaran ne Saint Thomas ne 

J. J. Rousseau ve ne de Leonardo da Vinci olmuştur. Ona göre 

bunlar, dünya görüşü zemininde ortaya çıkmış figürlerdir. Tari-

he  baktığımızda,  kültürler  ve  medeniyetleri  inşa  eden  simalar 

olarak  bir  tarafta  Hz.  İbrahim,  Hz.  Musa,  Hz.  Muhammed, 

diğer  tarafta  Zerdüşt  ve  Buda,  Konfüçyüs  ve  Lao-Tzu’yu  gör-

mekteyiz.  Bunlar  bilim adamı,  edip,  filozof,  sanatçı  değildirler; 

fakat her biri yeni bir toplum inşa etmişler ve yukarıda saydığı-

mız  figürler,  onların  oluşturduğu  toplum  ve  hareketin  içinde 

yetişmişlerdir.

43

 



Belli  bir  tarihte  milletler  arası  düzeyde  zayıf  konumdaki 

milletlerin, daha sonra üstün bir konuma yükselmelerinin teme-

linde insanın kendini bilme bilinci ve bu yolla kendini yaşatan ve 

                                                             

41

 Öner, Felsefe Yolunda Düşünceler, s. 232. 



42

 Şeriati, Dünya Görüşü ve İdeoloji, s. 147. 

43

 Şeriati, Dünya Görüşü ve İdeoloji, s. 148. 




 

Fatih Özkan 

 

 



Iğdır Üniversitesi 

Sosyal Bilimler Dergisi 

Sayı: 1, Nisan 2012 

24 


 

güçlü  kılan  unsurlara  dayanma  iradesi  vardır.  İşte  bu  kendini 

bilme, fertlere ve toplumlara, bünyesinde barındırdığı imkanlara 

hükmetme  bilinci  kazandırır.  İnsanda  toplumu  inşa  edecek, 

ortak hareket etme imkanı sağlayacak ve hedefe giden yolu aça-

cak bir güç vardır. Fertlerdeki bu ortak bilinç toplumda da gü-

zellik, incelik ve zevk başta olmak üzere toplumsal sağlığı temsil 

eden unsurları besler ve büyütür. 

Aynı teknik şartlar ve aynı metotlar bir yerde istenilen ve-

rimi sağlarken bir başka yerde tam aksi sonuçlar hasıl ediyorsa, 

farkın usul ve aletlerden çok onları kullanan kimselerin vasıfla-

rından  kaynaklanabileceği  çoğu  zaman  göz  ardı  edilmektedir.

44  

Herhangi bir fiil ve davranışı bizim için üstünde durmaya değer 



bir  konu  haline  getiren  derindeki  anlam  boyutudur.  Sosyal  bir 

olayı  tanımlamak,  bir  bakıma  ondan  tezahür  eden  hareketin 

içteki anlam ve esasını kavramaktan ibarettir.  Buna göre dünya 

görüşü, dünyaya  ve  dünya  ilişkilerine  yönelik  içeriden  bir  tutu-

mun benimsenmesidir. 

Dünya  görüşü,  haklılığına  gerek  bireysel  gerekse  toplumsal 

düzeyde inanılan değer hükümleridir. Bu anlamda günlük hayat-

taki sıradan davranışlar bile değer yüklüdür. Örneğin bir miting 

alanına toplanmış, ya da mescit saflarına dizilmiş kalabalığın dış 

görünüşünü  teşhis  edebildiğimiz  kadar  hangi  maksat  ve  moti-

vasyonla oraya toplandıklarını da bilebiliyoruz.

45 


Dünya görüşü-

nün  kendine  göre  istikrarlı  bir  duruşu  ve  dış  tesirlere  karşı  ol-

dukça muhkem bir direnişi olduğunu kabul etmek gerekir. Belli 

bir çağın dünya görüşünü örgütleyen çeşitli fikirler zamanla üst 

üste  yığılır  ve tabakalanırken  altta  ve  derinde  kaldığı  sanılanlar 

unsurların  şaşılacak  bir  sebatla  muhafaza  olunur  ve  zaman  za-

man  üst  tarafa  rengini  vermekte  gecikmezler.  Dünya  görüşü 

elbette  zamanla  bir  takım  değişiklikler  gösterir.  Ancak  özgün 

                                                             

44

 Sabri F. Ülgener, Zihniyet, Aydınlar ve İzm’ler, Mayaş Yayınları, Ankara 1983, 



s. 15. 

45

 Ülgener, Zihniyet, Aydınlar ve İzm’ler, s. 98-9. 




Dünya Görüşü Öğretisi 

 

 



Iğdır Üniversitesi 

Sosyal Bilimler Dergisi 

Sayı: 1, Nisan 2012 

25 


 

yapısını ve derin anlamını korumak suretiyle varlığını yeni form-

lar kazanarak sürdürür. Sabri Ülgener’e göre dünya görüşü, belli 

bir toplum kesiminin (grup, sınıf, mezhep, meslek vs.) paylaştık-

ları  ortak  düşünceler,  mithos’lar  ve  değer  yargıları  toplamıdır. 

Buna göre, dünya görüşü, tek kişinin kendi başına ve kendi bo-

yutları içinde avunma ve illüzyonu değil, kollektif bakış açısının 

ifadesidir.  Öte  yandan  dünya  görüşü  yalnızca  düşünce  katında 

kalan zihnî  spekülasyonlarla  yetinmez,  aynı  zamanda  pratik  te-

zahürleri  de  içine  alır.  Temsilcileri,  dünya  görüşünü  hakikatin 

kendisi olarak görür.

46

 Dünya görüşü bu yönüyle grup davranışı-



nın bilinç-altı ile birleştiği konumda bulunur. 

Dünya  görüşünü  inşa  eden  ve  değiştiren  başlıca  unsur  bir 

tür bilgidir. Bir dünya görüşünün hâkim kılınmasını veya değiş-

tirilmesi  bilgilerin  benimsenmesi  ve  aktarılmasıyla  olur.  Her 

dünya görüşü temel önermeleri bakımından tutarlı ve kapsamlı 

bir  bütünlük  arz  eder.  Belli  bir  dünya  görüşünü  benimseyen 

kişinin dünyaya ilişkin söz ve davranışları tutarlıdır; dünya bilgisi 

zihninde anlamlı ve sistemli bir çerçeveye oturur. 

Dünya  görüşünün  sistemli  bütünlüğü  en  açık  bir  şekilde 

ideolojilerde  kendini  gösterir.  Mesela  kapitalizmin  temelinde 

teşebbüs hürriyeti, marksizmde ekonominin bütün faaliyetlerin 

alt  yapısını  oluşturduğu  iddiası  ve  İslam’da  Kur’an’ın  hem  lafız 

hem de mana yönüyle Allah’ın kelamı olduğu inancı vardır. 

Necati Öner, herhangi bir dünya görüşüne sahip olmayı in-

san  için  kaçınılmaz  görür.  Ona  göre,  ‘‘bu  tabii  halin  zararlı  bir 

kipi vardır. O da o halin taassubudur. Bir toplum içerisinde olup 

bitenler  karşısında  fertler,  yetişme  tarzları,  kültür  seviyeleri 

sebebiyle  farklı  tutumlarda  bulunurlar.  Tutumların  bu  çokluğu 

karşısında herhangi bir tutumda taassup göstermek, yine insanın 

tabii bir hali olan sosyal hayatı istikrarsızlığa sürükler.”

47

 Dolayı-


sıyla  bir  dünya  görüşlerindeki  farklılıklar  doğal  karşılanmalıdır. 

                                                             

46

 Ülgener, Zihniyet, Aydınlar ve İzm’ler, s. 98-9. 



47

 Öner, Felsefe Yolunda Düşünceler, s. 257-8. 




 

Fatih Özkan 

 

 



Iğdır Üniversitesi 

Sosyal Bilimler Dergisi 

Sayı: 1, Nisan 2012 

26 


 

Zira  bir  toplum,  bünyesinde  farklı  dünya  görüşlerini  barındıra-

bildiği gibi, bunların hâkimiyet dereceleri de onları benimseyen 

fert ve topluma göre değişkenlik gösterir. 

Dünya  görüşünün  oluşması  için  belli  bir  kültür  düzeyine 

erişmek lazımdır. Kültür ise, Necati Öner’in yaklaşımıyla fert ve 

toplum  hayatında  bir  takım  bilgilerin  tezahürü  olarak  ortaya 

çıkar.  Buna göre kültür, insan hayatında pratik sonuçlar doğu-

ran bir bilgidir.

48

 Bilgilerimizin temelinde bir takım kabullenme-



ler vardır. Bilgi edinirken eşyaya, daha önce kabullendiğimiz bir 

açıdan bakarak hüküm veririz. Dolayısıyla bilgi edinirken bakış 

açımızın arka planında ise dünya görüşümüz yer almaktadır. Bu 

durumda dünya görüşünün bilgiden önce geldiğini ileri sürebili-

riz. Ancak Öner’in de vurguladığı gibi ilk bakışta bilgi mi önce, 

yoksa dünya görüşü mü meselesi, bir çıkmaz karşısında olduğu-

muz  intibaı  uyandırsa  da  bir  dünya  görüşünü  oluşturan  ve  onu 

değiştirecek olanın bilgi olduğu gerçeği yadsınamaz.  

Mevcut  dünya  görüşünü  aşarak  onu  değiştirebilecek  yeni 

bilgileri  elde  etme,  yani  varlığa  daha  derinliğine  nüfuz  ederek 

evrensel kültür alanını genişletme işini az sayıda kişi gerçekleşti-

rebilmektedir.  Bunlar  bilim  adamı  ve  mütefekkirlerdir.  Büyük 

kitleler  bir  dünya  görüşüne  sahip  olmakla,  o  dünya  görüşünün 

oluşmasındaki malzemeyi temin eden bu seçkin kişilerin peşin-

den  gitmektedirler.  İnsanların  çoğu  içinde  yaşadığı  toplumun 

dünya görüşünü paylaşır. Bireysel kültürlerin toplumsal kültürün 

bir  parçası  olduğu  gibi  bireysel  dünya  görüşleri  de  toplumsal 

dünya  görüşünün  bir  parçasıdır.    İnsan  fiillerini  yöneten  zihin 

faaliyetleri, bir dünya görüşünün etkisi altında yürür.   

Sonuç 

Dünya görüşünün temel önermelerinin nesnellikten yoksun 

oluşu, bilimsel bir dünya bilgisi ortaya koymayışı, bir dünya gö-

rüşünü çürütmek için çoğu kez başka bir dünya görüşüne başvu-

                                                             

48

 Öner, Felsefe Yolunda Düşünceler, s. 235. 




Dünya Görüşü Öğretisi 

 

 



Iğdır Üniversitesi 

Sosyal Bilimler Dergisi 

Sayı: 1, Nisan 2012 

27 


 

rulması gibi hususlar çoğu kimseyi dünya görüşü bilgisini yadsı-

maya  sevk  etse  de  insanlar,  genellikle  dünya  görüşü  bilgisine 

olumlu  bakmışlardır.  Toplumsal  yapılar  tarih  boyunca  dünya 

görüşü bilgisinin nesilden nesle aktarılmasını sağlamış ve güveni-

lirlik  açısından  onun  nesnel  dayanağını  oluşturmuştur.  Hatta 

öyle ki toplumların yatay ve dikey olarak kurumsal yapılanmaları 

son  noktada  dünya  görüşünden  beslenmektedir.  Bizim  dünya 

görüşü bilgisine ulaşmamız, sosyal bilimcilerden daha çok kritik 

ve  analitik  düşünme  tutumu  kazanmış  filozoflara  kulak  verme-

mizi gerekli kılmaktadır. Zira onlar, dünya görüşlerinin anlam ve 

geçerliliğini  analiz  ederler.  Yeni  bir  dünya  görüşü  önermekten 

çok  mevcut  dünya  görüşlerini  bilinç  katına  çıkarıp  eleştirirler. 

Öte  yandan  antropoloji,  psikoloji  ve  sosyoloji  de  dünya  görüşü 

bilgisinin bazı hususiyetlerini teşhis eder. Dünya görüşü incele-

melerinin en anlamlı sonucu, insanın düşünen bir varlık olmanın 

yanı  sıra  zorunlu  olarak eyleyen  ve  değerlemelerde bulunan  bir 

varlık  olması  nedeniyle  kimsenin  dünya görüşsüz  yapamayacağı 

gerçeğinin ortaya çıkmasıdır. 

Kaynakça 

Ayvazoğlu,  Beşir,  Şeyh  Galib  Kitabı,  İBB  Yayınları,  İstanbul 

1995. 

Comte, Auguste, Pozitif Felsefe Kursları, çev. Erkan Ataçay, Sos-



yal Yayınlar, İstanbul 2001. 

Heidegger,  Martin,  The  Basic  Problems  of  Phenomenology,  trans. 

Albert Hofstadter,  Indiana University Press, Bloomington 

1982. 


Kant,  Immanuel,  Critique  of  the  Power  of  Judgment,  trans.  Eric 

Matthews, Cambridge University Press, London 2001. 

Naugle, David K., Worldview: The History of a Concept, Eerdmans 

Publishing, Cambridge 2002. 

Online  Etymology  Dictionary,   

http://www.etymonline.com/  in-

dex.php?term=weltanschauung&allowed_in_frame=0

, 1968. 



 

Fatih Özkan 

 

 



Iğdır Üniversitesi 

Sosyal Bilimler Dergisi 

Sayı: 1, Nisan 2012 

28 


 

Orr,  James,  The  Christian  View  of  God  and  the  World,  foreword 

Vernon C. Grounds, Kregel Publications 1989. 

Öner, Necati, Felsefe Yolunda Düşünceler, Akçağ Yayınları, Anka-

ra 1999. 

Smart,  Ninian,  Worldviews:  Crosscultural  Explorations  of  Human 



Beliefs, Charles Scribner’s Sons, New York 1983. 

Şeriati,  Ali,  Dünya  Görüşü  ve  İdeoloji,  Fecr  Yayınevi,  Ankara 

2011. 

Tokat,  Latif,  “Dünya  Görüşü-Din  İlişkisi”,  Hitit  Üniversitesi 



İlahiyat Fakültesi Dergisi, 9, 2006. 

Uygur, Nermi, Dünya Görüşü, İstanbul 1963. 

Ülgener, Sabri F., Zihniyet, Aydınlar ve İzm’ler, Mayaş Yayınları, 

Ankara 1983. 

Wernaer, R. Maximillian, Romanticism and the Romantic School in 

Germany,  Cornell  University  Library  Press,  New  York 

2009. 


 


Dünya Görüşü Öğretisi 

 

 



Iğdır Üniversitesi 

Sosyal Bilimler Dergisi 

Sayı: 1, Nisan 2012 

29 


 

________________________________________________________

 

The Doctrine of Worldview 



 

FATİH ÖZKAN 

Assist. Prof.Iğdır University, Faculty of Divinity, Department of Philosophy and 

Religious Sciences 



 

 

 

Abstract: 

The worldview is a concept that came up in all 

cases in which the subject of thinking and which is diffe-

rent  directions. It  is  closely  related to objective  and  di-

rection of life and actions as well as thinking. We can say 

that  man's  physical  and  mental orientation  -consciously 

or  not-  inevitably  contains  the  background  of  a 

worldview. In this paper, by analyzing the content of the 

concept of worldview, we aim to reveal its philosophical 

foundations. 

Keywords:  Worldview,  social  conscious,  culture,  attitu-

de, aim. 



 

Yüklə 163,26 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə