İnsan ırkında varoluşundan itibaren süregelen mizaçlarında birşeylere inanma içgüdüsü her zaman vardır,var olmuştur



Yüklə 500 b.
tarix07.12.2017
ölçüsü500 b.
#14387



İnsan ırkında varoluşundan itibaren süregelen mizaçlarında birşeylere inanma içgüdüsü her zaman vardır,var olmuştur.Dini inançlar dolayısyla insanları kontrol altında tutan bir sistemler bütünüdür ne zaman bu sistem tehlikeye girmiş olsa yeni bir din yeni kurallar ve yeni "peygamberlerle" insanlar tekrar kontrol altına tutulmaya çalışılmıştır...Dini inanç farklılıkları ise bu sistemler bütünün yanılgısından kurtulamamamış kişilerin özelliklerindendir ki aslında o ve ya bu dine inanmak gereksizdir zaten varolan tek birşey vardır ki ona inanmak başlı başına bir inanıştır o ve ya bu aracılara çoğunlukla gerek olmadığı gibi yeterli farkındalığa ulaşmış olan bir kişide bu inanışların gereksiz olduğunun farkındadır... Çünkü Tüm Kozmosta bir TEK yaratıcı vardır ve O'nun kurdugu ve yönettigi işleyen bir tek sistem vardır.Belli bir olgunluga gelenin dine gereksinim duymaması meselesi Arif için Din yoktur cümlesinde gizlidir. Ama,burada da din vardır,çünkü...Zaten dinlerin amacının ''Öznesi'' budur.Arif olmak,İnsan-ı Kamil olmak...O insan ibadetten uzaktır,çünkü zaten,aklı ve vücudu ile her daim zikr halindedir....

  • İnsan ırkında varoluşundan itibaren süregelen mizaçlarında birşeylere inanma içgüdüsü her zaman vardır,var olmuştur.Dini inançlar dolayısyla insanları kontrol altında tutan bir sistemler bütünüdür ne zaman bu sistem tehlikeye girmiş olsa yeni bir din yeni kurallar ve yeni "peygamberlerle" insanlar tekrar kontrol altına tutulmaya çalışılmıştır...Dini inanç farklılıkları ise bu sistemler bütünün yanılgısından kurtulamamamış kişilerin özelliklerindendir ki aslında o ve ya bu dine inanmak gereksizdir zaten varolan tek birşey vardır ki ona inanmak başlı başına bir inanıştır o ve ya bu aracılara çoğunlukla gerek olmadığı gibi yeterli farkındalığa ulaşmış olan bir kişide bu inanışların gereksiz olduğunun farkındadır... Çünkü Tüm Kozmosta bir TEK yaratıcı vardır ve O'nun kurdugu ve yönettigi işleyen bir tek sistem vardır.Belli bir olgunluga gelenin dine gereksinim duymaması meselesi Arif için Din yoktur cümlesinde gizlidir. Ama,burada da din vardır,çünkü...Zaten dinlerin amacının ''Öznesi'' budur.Arif olmak,İnsan-ı Kamil olmak...O insan ibadetten uzaktır,çünkü zaten,aklı ve vücudu ile her daim zikr halindedir....



Din, bireysel ve toplumsal yanı bulunan, düşünce ve uygulama açısından sistemleşmiş olan, insanlara bir yaşam biçimi sunan, onları belli bir dünya görüşü etrafında toplayan kurumdur.

  • Din, bireysel ve toplumsal yanı bulunan, düşünce ve uygulama açısından sistemleşmiş olan, insanlara bir yaşam biçimi sunan, onları belli bir dünya görüşü etrafında toplayan kurumdur.

  • Hayatın her yanı ile ilgilenen din ile felsefe, konu ve problemleri itibariyle yan yanadır; ama alanları ayrıdır. Din felsefesi, dinin temel iddiaları hakkında rasyonel, kapsamlı ve tutarlı bir şekilde düşünmektir. Dinin doğası, özü, değeri hakkında fikir yürütmektir; dini, düşünme konusu yapmaktır.



Teoloji İle Din Felsefesinin Farkı

  • Teoloji İle Din Felsefesinin Farkı

  •  1-Teoloji (İlahiyat), dini konu edinir; amacı dini temellendirmek ve açıklamak, böylece inananların inançlarını güçlendirmektir.

  • 2-Teoloji, doğrudan doğruya inanca dayanır. Dini yargıları hiç bir şekilde sorgulamaz; bu yönüyle dogmatiktir. Oysa din felsefesi, özgür düşünmeyi, nesnel olmayı ve sorgulamayı temel alır.

  • 3-Teoloji belirli bir dini ve bu dine ait problemleri ele alır. Dolayısıyla Yahudi teolojisinden, Hıristiyan teolojisinden söz edilebilmektedir. Din felsefesi ise dini veya dinleri genel olarak ele almaktadır.

  • 4-Din Felsefesi, nesnel-Teoloji ise öznel bir yaklaşım sergiler.



Din felsefesini tek tek dinlerden ayıran özellik hangisidir?

  • Din felsefesini tek tek dinlerden ayıran özellik hangisidir?

  • A)Eleştirel olması

  • B)Fayda sağlamak için bilgiye ulaşmaya çalışması

  • C)Birikimli olarak ilerlemesi

  • D)Olanı olduğu gibi ele alması

  • E)Varlık alanını parçalaması



. Dinin Felsefi Temellendirilmesi

  • . Dinin Felsefi Temellendirilmesi

  • ·         Din felsefesi, dine rasyonel olarak bakmak, aklın bütün olanaklarıyla dinin temel tezlerini gözden geçirmek, onları sorgulamak durumundadır. Bu ise, dinin temel ilke ve inançlarını akla dayanarak akıl ve mantıksal analiz yoluyla temellendirmek anlamına gelir.

  • ·         Din felsefesinin dine bakış açısı tutarlı olmalıdır. Tutarlılık ise, açıklamalarda çelişmelere düşülmemesi, uyuşmazlıkların ve tutarsızlıkların ortadan kaldırılması anlamına gelir.

  • ·         Din felsefesi, dine mümkün olduğunca kapsamlı ve kuşatıcı bir bakışla yaklaşmalıdır. Örneğin, din felsefesiyle ilgilenen filozof, ruhun ölümsüzlüğü veya ahiretin varlığı problemini ele almışsa, bu konuyu bütün yönleriyle değerlendirmelidir.

  • ·         Din felsefesi rasyonel olmalıdır. Dinin lehinde ve aleyhinde bir anlayış içine girmemesi gerekir. Din felsefesi, genel olarak Tanrı var mıdır? Evren yaratılmış mıdır? Vahiy mümkün müdür? Ruh ölümsüz müdür? gibi sorular üzerinde durur.

  •  



Aşağıdakilerden hangisi din felsefesinin yanıt aradığı sorulardan değildir?

  • Aşağıdakilerden hangisi din felsefesinin yanıt aradığı sorulardan değildir?

  • A)Tanrını varlığı problemi

  • B)Evrenin Yaratılışı Problemi

  • C)Ruhun Ölümsüzlüğü Problemi

  • D)Varlığın olup Olmadığı Problemi

  • E)Tanrının Temel Nitelikleri Problemi





a. Tanrı’nın Varlığı Sorunu

  • a. Tanrı’nın Varlığı Sorunu

  • Din felsefesinin merkezinde, Tanrı’nın var oluşuyla ilgili kanıtlar bulunmaktadır.

  • Çünkü dinin temellendirilebilmesi için Tanrı’nın varlığının kanıtlanması gerekmektedir.

  • Bu konuda;

  • Tanrı var mıdır?

  • Tanrı’nın varlığını gösteren kanıtlar nelerdir?

  • Tanrı’nın varlığının özü nedir?

  • soruları sorulur; bunların yanında ya da karşısında yer alan kanıtlar ele alınır, irdelenir.

  •  

  •  



Tanrı’nın evrene aşkın ya da içkin olduğuna ilişkin yaklaşımlar görülür. Tanrı’nın ebedi ve ezeli oluşu, her şeye gücünün yetmesi, yaratılmamış olması, her şeyi bilmesi gibi nitelikleri üzerinde durulur.

  • Tanrı’nın evrene aşkın ya da içkin olduğuna ilişkin yaklaşımlar görülür. Tanrı’nın ebedi ve ezeli oluşu, her şeye gücünün yetmesi, yaratılmamış olması, her şeyi bilmesi gibi nitelikleri üzerinde durulur.

  • SORU:Kozmos yüce varlık tarafından yaratılmadan önce yüce varlık(allah) neredeydi?



Tanrı ile insan, iki ayrı kategoriden varlıktırlar. Buna göre;

  • Tanrı ile insan, iki ayrı kategoriden varlıktırlar. Buna göre;

  • Tanrı, emir ve buyruklarını nasıl iletmektedir?

  • İki farklı varlık olan Tanrı ile insan arasında iletişim nasıl gerçekleşmektedir?

  • Sorularında görüleceği gibi, sonlu bir varlık olan insanla, ezeli ve ebedi olan Tanrı arasındaki iletişimi sorgular.



Ölüm bir son mudur?

  • Ölüm bir son mudur?

  • Ruh ölümsüz müdür?

  • Ölümden sonra yaşam var mı?

  • Beden yok olduğu zaman insan ruhu ortadan kalkar mı?

  • Bu sorulara ilişkin din felsefesi, ilgili görüşlerin kanıtlarını nasıl temellendirdiklerini irdelemektedir.

  •  



Evren yaratılmış mıdır, yoksa ezeli ve ebedi midir?

  • Evren yaratılmış mıdır, yoksa ezeli ve ebedi midir?

  • Tanrı ile evren arasında nasıl bir ilişki vardır?

  • Tanrı, evrenin kendisi midir, yoksa ondan ayrı mıdır?

  • soruları ortaya konur. Bu konudaki görüşler gözden geçirilir ve irdelenir.



Tanrı’nın varlığına ilişkin üç farklı yaklaşımdan söz edilebilir:

  • Tanrı’nın varlığına ilişkin üç farklı yaklaşımdan söz edilebilir:

  • ·         Birincisi, Tanrı’nın varlığını kabul edip kanıtlamaya çalışır.

  • ·         İkincisi, Tanrı’nın varlığını reddedip, bu iddialarını kanıtlamaya çalışır.

  • ·         Üçüncüsü, Tanrı’nın var olup olmadığının bilinemeyeceğini savunur.

  •  

  • a. Tanrının Varlığını Kabul Edenler

  • Tanrı’nın varlığını kabul eden görüşler üç grupta incelenebilir. Teizm, Deizm, Panteizm. Bunlar, Tanrı’nın özelliği ile ilgili görüşlerinde birbirlerinden ayrılırlar.



  • Tanrı’ya inanma anlamına gelir. Bütün varlıkların yaratıcısı olan bir tanrının var olduğuna inanmaktır Tanrı’ya inanmama anlamındaki ateizme karşıttır. Teizm, Tanrı’nın varlığını, O’nun evrenin yaratıcısı ve koruyucusu olduğunu kabul eder. Tanrı ezeli ve ebedidir. Evrende olup biten her şey onun iradesinin ürünüdür. Bu yaklaşıma göre tanrı dünya ve insanlar ile sürekli ilişki içerisindedir.

  • Teist düşünürler, Tanrı’nın varlığını akıl yoluyla temellendirmek için kanıtlar ileri sürmüşlerdir.

  • ·         Ontolojik kanıt: Burada Tanrı’nın var oluşu, Tanrı tanımından çıkar. Buna göre Tanrı kendisinden daha mükemmeli düşünülemeyen en yetkin varlıktır. Yetkin bir varlık, var olmadığında yetkin olamaz. Dolayısıyla Tanrı vardır.

  • ·         Kozmolojik kanıt: Hiç bir şey nedensiz olarak meydana gelmez. Var olan her şeye, mutlak olarak kendisinden önce gelen bir şey neden olmuştur. Bu neden sonuç zinciri sonsuza kadar gidemez; kendisi nedensel bir açıklama gerektirmeyen bir varlıkta sona erer.

  • Böylece nedensel bağıntıdan, evrenin temelindeki ilk nedene ulaşırız. Bu ilk neden Tanrı’dır.

  • ·         Düzen ve Amaç Kanıtı: Evrendeki her şeyde bir düzen görülmektedir. Hiç bir doğal nesne kendi kendisine düzen veremez. O halde evrene düzen veren, güç ve irade sahibi bir varlık olarak Tanrı’nın olması gerekmektedir. Gezegenlerin yörüngelerindeki hareketleri bir düzenin varlığına, bu da Tanrı’nın varlığına kanıt oluşturmaktadır.



Deizm iki temel ilkeye dayanır Tanrı vardır, ama bu evrene hiçbir müdahalesi olmayan bir varlıktır,Kutsal kitap ve Peygamberler gibi aracılara ihtiyaç yoktur. (İnanmaz) İnsan akla ve bilme güvenmelidir Evreni akıl ve bilimin ilkelerine göre açıklayabilir.

  • Deizm iki temel ilkeye dayanır Tanrı vardır, ama bu evrene hiçbir müdahalesi olmayan bir varlıktır,Kutsal kitap ve Peygamberler gibi aracılara ihtiyaç yoktur. (İnanmaz) İnsan akla ve bilme güvenmelidir Evreni akıl ve bilimin ilkelerine göre açıklayabilir.

  • Aristotales, J Lock, Nefton, JJ Russo, Voltaire temsilcileridir



Tanrı everen ikiliğini reddeder, tanırının her şeyi içerdiğini dolayısıyla doğanın ve insanın bağımsız varlıklar olmadığını öne süren bir yaklaşımdır Tanrı ve evren bir bütündür Spinoza, G Bruno temsilcileridir

  • Tanrı everen ikiliğini reddeder, tanırının her şeyi içerdiğini dolayısıyla doğanın ve insanın bağımsız varlıklar olmadığını öne süren bir yaklaşımdır Tanrı ve evren bir bütündür Spinoza, G Bruno temsilcileridir



Tanrının varlığını reddeden görüşlere ateizm, kişilere de ateist denir. Ateizm, inançsızlığı ve tüm dinlere karşı olmayı ifade eder.

  • Tanrının varlığını reddeden görüşlere ateizm, kişilere de ateist denir. Ateizm, inançsızlığı ve tüm dinlere karşı olmayı ifade eder.

  • Ateizm, Tanrı’nın var olmadığını gösteren kanıtlar bulmaya çalışır.

  • ·         Kötülük kanıtı: İçinde yaşadığımız dünya depremler, salgın hastalıklar, kuraklık gibi kötülüklerle dolu bir dünyadır. İnsanın bu kadar kötülüğün karşısında nasıl olup da mutlak iyi olarak belirtilen bir Tanrı’nın varlığına inanabileceği sorgulanır. Her şeye gücü yeten Tanrı bütün kötülüklerin ortaya çıkmasına engel olabilir. Mutlak ve her şeye gücü yeten bir Tanrı’nın var oluşuyla bu dünyadaki kötülüklerin bağdaştırılamayacağı varsayımından hareketle Tanrı’nın varlığı reddedilir.

  • ·         Ahlaki Gerekçeler Kanıtı: Bu görüşteki düşünürler, ahlak söz konusu olduğunda, insanın Tanrı tarafından belirlenmiş bir özünün bulunmadığını, insanın özünü kendisinin belirlediğini savunmuşlardır. İnsan özgürlüğünün ancak Tanrı var olmadığı zaman söz konusu olabileceğini iddia etmişlerdir. Bu görüşü savunan filozoflar Sartre ve Nietzsche’dir



c. Tanrı’nın Varlığının ya da Yokluğunun Bilinemeyeceğini Öne Sürenler

  • c. Tanrı’nın Varlığının ya da Yokluğunun Bilinemeyeceğini Öne Sürenler

  • İnsanın donanımı tanrıyı bilmek için yetersizdir.

  • Tanrı’ya ilişkin bir bilgiye sahip olunamayacağını, Tanrı’nın var olduğunun ya da var olmadığının kanıtlanamayacağını ileri süren felsefi öğretiye agnostisizm (Bilinemezcilik) adı verilir. Agnostikler, Tanrı’nın kanıtı için aklımızın,bilgimizin ve ömrümüzün yetersiz olduğunu ,var olduğunun ya da var olmadığının ilke olarak bilinemeyeceğini savunurlar.

  • Sofistlerin göreli anlayışları Tanrı’yı da kapsamış, onlar Tanrı’nın varlığının ya da yokluğunun bilinemeyeceğini ileri sürmüşlerdir. Sofist olan Protagoras, “Tanrı’larla ilgili olarak, Onların ne var olduklarını ne de var olmadıklarını bilebilirim; çünkü bu konuda bilgi için konunun karanlıklılığı ve insan yaşamının kısalığı gibi bir çok engel vardır” demiştir.



Yüklə 500 b.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə