İnsanın Zaman ve Mekânla İlişkisi Bağlamında “Uluslararası Hz. Nuh ve Cudi Dağı Sempozyumu”



Yüklə 35,53 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix29.01.2018
ölçüsü35,53 Kb.
#22791


286

Şırnak Üniversitesi



İlahiyat Fakültesi

Dergisi


İnsanın Zaman ve Mekânla İlişkisi Bağlamında 

“Uluslararası Hz. Nuh ve Cudi Dağı Sempozyumu”

İbrahim BAZ

*

Modern zamanın belirgin ve baskın görüntülerinin başında, kâinatın öznesi 



konumunda bulunan insan ile mekân ve zamanın birlik ve beraberliğinin zayıf-

laması ve bunun doğal olarak kabul edilmesi şeklindeki yanılsamadır. Zaman-

sız mekânlar ve mekânsız insanların var olması, insanın eşyanın hakikatine daha 

doğru ifade ile kendi hakikatine uzak olmasının hem nedeni hem de sonucu ha-

line gelmiştir. 

Varlığın zirve noktası olan insan, zamanla mukayyettir. İnsanın gerçekliğini 

ve amacını doğru olarak ortaya koyabilmesi açısından kendisiyle olduğu kadar, 

zaman ve mekânla kurabildiği zaruri iletişim ve dilin üstünde, üst dilin büyük bir 

yeri ve önemi bulunmaktadır. Bu iletişim ve karşılıklı etkileşimin keyfiyeti ve kali-

tesi, insan açısından bakıldığında yaratılışında var olan potansiyelin dışa vurumu 

olan kendini gerçekleştirme ile varlık amacına uygun bir boyut kazanmasına ve 

bunun doğal sonucu olarak bilim ve sanat üretmesine yahut genel ifade ile me-

deniyet inşa etmesine vasat oluşturur. Mekân açısından bakıldığında, buraların 

yalnız fizikî-coğrafi bir düzlem ve boyut olmasının üstüne çıkarak, ortak bir dil 

ve idrakin oluştuğu yaşam alanı ve medeniyet taşıyıcısı haline gelmektedir. Her ne 

kadar ilk bakışta zaman insanı, insan ise mekânı etkilemekte ve şekillendirmekte 

gibi bir görüntü olsa da bu durum daha ziyade dış boyutla ilgili olup zihinsel ve 

duygusal yönüyle insanın inşasında yaşadığı zamanın ve çevrenin büyük etkisi 

vardır. Dolayısıyla etkileşim karşılıklıdır ve ayrılamaz bir bütün halindedir. 

İnsanın mekânla iletişimin sergi alanı ve inşa ettiği medeniyetin sütunları olan 

şehirler ve şehirdeki sembol mekânlar gibi dinler tarihi açısından bakıldığında her 

dinin kutsal mekânları bulunmaktadır. Hatta dinlerin ortak kutsal mekânları da 

bulunmaktadır ki bütün kutsal kitapların benzer şekilde beyan ettiği Hz. Nuh’un 

ve kavminin başından geçen tufandan kurtulmak için bindikleri geminin istiva 

ettiği bereketli bir mekân olan Cudi Dağı bunlardan biridir. Bu ortak kabul ve 

idrak, büyük bir coğrafya ve farklı kültürler açısından ortak bilince ve ahlakî bir 

boyuta da işaret eder. 

Coğrafya yahut mekân bilinci, bilinçli olmayı sağlayan düşünme ve eşyanın 

hakikatine doğru yalnız fiziksel değil zihinsel ve duygusal bir seyrin ortamını 

sağlar. Bu anlamda Cudi Dağı, Hz. Nuh Tufanı’nın son durağı olmanın ötesin-

*  Yrd. Doç. Dr., Şırnak Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Tasavvuf ABD.

  

ibrahim.baz.@hotmail.com




287

Şırnak Üniversitesi



İlahiyat Fakültesi

Dergisi


de insanın Tanrı ve ilâhî emirler karşısındaki tavır ve tutumu ile bunun karşılığı 

olan Sünnetullahın işleyişini ifade eden kadim bir anlam derinliğini de sırtında 

taşımaktadır. Böylece coğrafî bir mekân olarak yalnız zahiri ve yatay değil, içerdiği 

anlam ile dikey ve dinî-ahlakî bir boyutun da taşıyıcısı ve sözcüsüdür. 

Hz. Nuh kıssası ve tufanın ilâhi kitaplarda anlatılması ve Kur’an’da açık bir 

şekilde “Cudi” ibaresinin geçmesi, Müslüman, Süryani, Yahudi ve Yezidi başta 

olmak üzere farklı inançlara ve değişik etnik gruplara ait insanların bu dağa ve 

çevresine ilgi duymasına neden olmuştur. Cudi Dağı’nın kuzeyinde ve Şırnak iline 

yakın bir noktada yer alan ve halen Heştiyan(Heştan)-Seksenler ismiyle anılan 

köy, Hz. Nuh’un gemisinden inen seksen kişinin kurduğu köy olarak kabul edil-

mektedir. Benzer şekilde, Arapça gemi anlamına gelen “sefine” kelimesinin Hz. 

Nuh’un gemisinin oturduğu yer olarak kabul edilen Cudi Dağı’nın zirvesinde yer 

alan bu mekân, Müslümanlarca yüzyıllar boyu bir festival alanı olarak kabul edile-

rek binlerce kişinin katılımıyla dini yönü baskın bir kültür festivaline ev sahipliği 

yapmıştır. Bunun yanında Süryani, Yezidi ve Ermeniler de bu dağın eteklerinde 

köyler kurmuş ve uzun yüzyıllar Müslümanlarla birlikte yaşamışlardır. Böylece 

farklı perspektif ve hayat tarzları ile görüntüdeki paradoksal sosyal yapı, ötekileş-

tirme yerine yakın zamanlara kadar süren birlikte yaşamaya dair bir model oluş-

turmuştur. Tıpkı Nuh (as)’ın gemisi gibi. 

Günümüz insanın yaşadığı modern zamana dair şikâyetlerinin azalabilmesi 

için insanlığın ortak parmak izlerini taşıyan mekânlardaki yolculuğu büyük öne-

mi haizdir. Zira bu, yalnız tarihi bir kazı ve antropolijik bir uğraş olmaktan öte

kadim olan değerlerin yeni bir toplum inşa etmede ilke olarak ortaya konulması 

gereken bilimsellik, sorumluluk, duyarlılık, estetik ve ahlaki unsurlar taşıyan bir 

vizyon içermektedir. Entellektüel bilincin yükselmesi için geçmişin birikimi zaru-

ridir. Çünkü insanın mekâna işlediği ve zamanın taşıdığı üst ve aşkın değerler ve 

inşalar; geçmiş, gelecek ve ân şeklindeki ayrışmış gibi görünen zamanın bütünlü-

ğüne ve birliğine ulaştıran bir bilincin görüntüyle konuşan öğreticileridir.

Bu anlamda Cudi Dağı, yalnız tufanın son durağı olmanın ötesinde, vahye 

mazhar olan Nur ve Tur dağları gibi, yüksekliğiyle yüce olana işaret eden bir sem-

bolik anlam da taşımaktadır. Bu dağın ziyaretçilerinin, ziyaretlerindeki saiklerden 

biri de yüce olanla irtibattır. Tarih boyunca yüksekler yücelmenin mürebbisi ol-

muştur. Manevî özgürlük arayan dervişler kadar maddî özgürlük arayan eşkıyala-

rın da mekânıdır dağlar.

İşte bu denli derin dînî ve târihî olduğu kadar sembolik bir anlam da taşıyan 

Cudi Dağı’nın karşısında kurulmuş olan Şırnak’ta, Şırnak Üniversitesi her yıl ge-

leneksel olarak düzenlemiş olduğu kültür ve tarih ağırlıklı sempozyum dizisinin 

devamı olarak 27-29 Eylül tarihlerinde Uluslararası Hz. Nuh ve Cudi Dağı Sem-



pozyumu düzenledi. Şırnak Valiliği, Şırnak Belediyesi ve Şırnak Ticaret ve Sanayi 


288

Şırnak Üniversitesi



İlahiyat Fakültesi

Dergisi


Odası’nın da katkı sağladığı bu sempozyum, Şırnak Üniversitesi’nin sorumlulu-

ğunda ve düzenleme zorunluluğunda bulunduğu bir faaliyetti ve gerçekleştirilerek 

tarihi bir görev yerine getirilmiştir. Sempozyuma yurtiçi ve yurtdışından büyük 

bir ilgi gösterildi. Yurtiçinden 35, yurt dışından ise 25 civarında araştırmacı tebliğ 

sunarak katılım sağladı. Bu tebliğler yüzden fazla tebliğ arasından seçilerek belir-

lendi.


Sempozyum üç gün olarak planlanmış ve ilk iki gün tebliğlerin sunumu, 

üçüncü gün ise katılımcıların Şırnak’a yakın kadîm yerleşim mekânları olan Cizre, 

Midyat ve Hasankeyf gezisine ayrıldı. 

Sempozyum açış ve protokol konuşmalarından sonra, tebliğler belirtilen iki 

salonda, her gün için dörder oturum olmak üzere iki günde toplam on altı oturum 

ve kapanış oturumuyla tamamlandı.

Sempozyumun üçüncü günü Cizre’de Nuh Nebi Camii ve Nuh Peygamberin 

makamı, Ulu Cami, Kırmızı Medrese, Mem u Zin Türbesi ziyaret edildikten sonra 

İdil ile Midyat arasında bulunan ve 397 tarihinde kurulmuş olan Mor Gabriyel 

kilisesi gezildi. Ardından Midyat’ta şehir müzesi ziyareti gerçekleşti. Son olarak, 

yapımı devam eden Ilısu Barajı altında kalacak olan tarihi Hasankeyh şehri ka-

tılımcıların büyük merak ve ilgisi ile gezildi. Bu gezi programı, zamanlaması ve 

ziyaret mekânları itibariyle doğru ve güzel bir organizasyondu.

Sempozyum düzenleme kurulunun Uluslar Arası Hz. Nuh ve Cudi Dağı 

Sempozyumu icrası için Şırnak Şehr-i Nuh Oteli’nin tercih etmesi sempozyumun 

konusuyla bir bütünlük arz etti. Ayrıca sempozyumda tebliğlerin sunulması için 

otelde bulunan el-Cezerî Salonu ve Kasrik Salonlarının kullanılması da bu bütün-

lüğü daha anlamlı hale getirdi. İlave olarak otelin sunduğu imkânlar, sempozyu-

mun başarısına katkı sağladı.

Sempozyumun bütün süreç yönetimlerinin ancak özellikle katılımcıların şeh-

re gelmesi ve ayrılması ile programın icrası günlerinde dinamik bir yönetimin var 

olduğu görüldü. Özetle sempozyum, ilk gününden son gününe kadar başarı ile 

tamamlandı. Bu konuda özellikle Düzenleme Kurulu Başkanı ve genç bazı akade-

misyenlerin gayretleri takdire şayandı. Bu noktadan sonra organizasyondan ziya-

de akademik zihniyetin sempozyuma yansıması üzerinde bazı değerlendirmeler 

yapmak faydalı olacaktır.

Sempozyum değerlendirmeleri genellikle sunulan tebliğlerin üzerinde odak-

landığı konuların ele alınışı hususunda analiz ve olumlu-olumsuz eleştiri şeklinde 

yapılmaktadır. Biz burada böyle bir yöntemden ziyade bu sempozyum çerçevesin-

de yapısal bazı hususlara işaret etmeye çalışacağız.

Özellikle son yıllarda Türkiye’de üniversite sayısında görülen artışın doğal 

bir sonucu olarak birçok yeni kurulmuş üniversite bölgesel ancak konusu ger-

çekten çok önemli sempozyumlar tertip etmektedirler. Muş Alparslan ve Bingöl 



289

Şırnak Üniversitesi



İlahiyat Fakültesi

Dergisi


Üniversitelerinin “Medreseler”, Artuklu Üniveristesi’nin “Bediuzzaman”, Dicle 

Üniveristesi’nin “Göçler” konusunda bölgesel açıdan olduğu kadar ulusal ve ulus-

lararası boyutu olan sempozyumları bunlardan bazılarıdır. Şırnak Üniversitesi’nin 

yazımızın konusunu teşkil eden “Uluslar Arası Hz. Nuh ve Cudi Dağı Sempozyu-

mu” da bu denli önemli bir sempozyumdur. Bu sempozyumlarda, çok kıymetli 

sunumlar yapıldığı gibi maalesef sadece gezi amaçlı birkaç satır kaleme alarak su-

num yapan akademisyenlerin varlığına da şahit olmaktayız. Bu nedenle sempoz-

yumların genel kalitesinde ve doğal olarak da sonuçları açısından etkisinde bir 

düşüş gözlemlenmektedir. Sadece yapmış olmak maksadıyla sempozyum düzen-

lemek yerine iyi bir planlamayla ve sayısı az olsa da özellikle davetli tebliğcilerle 

sempozyum düzenlemenin organizasyon ve sonuçları açısından daha faydalı ola-

cağı aşikardır. 

Sempozyum Cudi Dağı ve Hz. Nuh olmak üzere iki ana başlık üzerine kur-

gulanmıştı. Ancak sunulan tebliğlerin büyük bir çoğunluğu Hz. Nuh ve Tufan ko-

nusunu ele aldı. Tufanın son durağı olan Cudi Dağı, tufan çerçevesinde birkaç 

tebliğde değinilen ikincil bir konu halinde kaldı. Halbuki üzerinde ve çevresinde 

kurulan çok farklı etnik köken ve inanca sahip olan insan ve medeniyetin izlerini 

taşıyan kadim yerleşim alanlarına dair sunumlar da yapılabilirdi. 

Sempozyum, konusu itibariyle dinlerin ve kültürlerin ortak tarihî birikimini 

içeren ve doğal olarak uluslarası bir boyutu kendiliğinden taşımaktadır. Bu yönüyle 

uluslarası boyutta icra edilmesi ve dünya kamuoyuna duyurulması faydalı olmuş-

tur. Yurtdışından konuya ilgi duyan özellikle Amerikalı araştırmacıların katılımı, 

bu duyuruyu bilim dünyasına aktarma konusunda yıllar içerisinde önemi daha iyi 

anlaşılacak şekilde etkili olacaktır. Ancak yurt içinde yazılı ve görsel medya yahut 

canlı yayın imkânlarıyla kamuoyuna aktarılması daha da güçlendirilebilirdi.

Sempozyuma katılan dinleyici ve araştırmacıların ekserisinin dikkatini çek-

tiği gibi bizim de dikkatimizi çeken önemli bir husus vardı. Yurtdışından katılan 

özellikle batılı araştırmacıların araştırma teknikleri ve sunumda kullanmayı tercih 

ettikleri görsellik, gerek konunun anlaşılması gerekse dinleyicilerin konuya kon-

santrasyonu açısından ayırt edici bir özellik oldu. Görsel materyal kullanmayanlar 

dahi yazılı metinlerini genellikle Powerpoint’e aktarmayı tercih etmişlerdi. Buna 

mukabil yurtiçinden katılan araştırmacıların az bir kısmı istisna yazılı metinlerini 

okuyarak sunmayı tercih ettiler ki bu da uzun süre dinlemek durumunda olan 

izleyicilerin dikkatlerini sürekli hale getiremedi. 

Belirtilmesi gereken kanımızca en önemli husus, birçok araştırmacının sun-

dukları tebliğler isim itibariyle farklı olmakla birlikte az sayıdaki kaynakları ve 

konuyu ele alış yönleri itibariyle benzerlikler içermekteydi. Bu konuda akademik 

zihniyetinin gelişimi açısından özellikle dini konular içeren sunumların akade-

mik vaaz boyutunun üzerine çıkmasında, araştırma yöntem ve tekniklerinin kul-



290

Şırnak Üniversitesi



İlahiyat Fakültesi

Dergisi


lanılmasında ve ayrılan az zamanda doğru sunum tekniklerinin kullanılmasında 

büyük yarar olduğu kanaatindeyiz. Bir diğer önemli husus da özellikle batıdan 

katılan araştırmacıların saha çalışmasına dayalı yahut bütünüyle bilimsel kriter-

lere göre analizler içeren araştırma sunmalarıydı. Örneğin Anne Habermehl’in 

“Geminin Oturduğu Yerin Tespitinde Bilimin Rolü” başlıklı görsel sunumu, Bill 

Crouse’un “Ağrı Dağı’na Geminin Oturmadığına Dair Beş Neden, Cudi Dağı’na 

Geminin Oturduğuna Dair Beş Neden” başlıklı analitik sunumu, Rex Gesisler’in 

“Ağrı Dağıyla İlgili Arkeolojik Kazılar ve Tarihi Belgeler” isimli çalışması bunlar-

dan bazılarıdır. 

Özellikle Bill Crouse’un “Five Reasons Noah’s Ark Did not Land on Mt. Ararat; 

Five Reasons Why It Did Land on Cudi Dagh” başlıklı tebliği konuyu bütüncül ola-

rak ele alan en önemli araştırmalardan biri olarak dikkat çekti. Bir zamanlar Hz. 

Nuh’un gemisinin Ağrı Dağı’na yerleştiğini düşünürken bizzat dağa çıkarak yaptı-

ğı araştırmalar yanında, geminin durduğu yer olarak kabul edilen mekânın yaşam 

alanı olarak özellikleri ve suyun kabarması ile gelebileceği seviye ve bunun etkileri 

ile kalıntılarının ne ve nasıl olabileceği şeklindeki soruları tamamıyla bilimsel kri-

terlerle analiz ederek Ağrı Dağı’nda olamayacağına dair beş neden ortaya koyması 

önemlidir. Bunun yanında niçin Cudi Dağı’nda olması gerektiği ile ilgili beş nede-

nin de aynı şekilde bilimsel gerekçelerle ortaya koyması sempozyumun başlığını 

oluşturan Cudi Dağı ve Tufan bütünlüğünü bütün yönleriyle kapsamaktadır.

Sonuç olarak Tufan bölgesine en uzak noktada yer alan Amerika’da Nuh’un 

Gemisi (Noah’s Ark) isminde bir enstitü mevcut olup yıllardır konuyla ilgili faali-

yet gösterirken Türkiye’de böyle bir enstitünün bulunmaması, akademik gelişmiş-

likle gelişmemişliğin arasındaki en belirgin faktörlerden birinin kurumsallaşma 

olduğuna işaret etmektedir. Dileriz bu sempozyumun en somut sonucu yalnız 

tebliğlerin sunulduğu kitapçık değil, uzun soluklu çalışmalara merkez olabilecek 

“Cudi Dağı” veya “Nuh’un Gemisi” gibi isimler altında bölgesel çalışmalara mekân 

olabilecek bir enstitünün kurulması olur.

Böylece, Bereketli Hilal dairesinde bulunan ve kadîm medeniyetlerin kav-

şağında kurulmuş olan Şırnak Üniversitesi, daha güzel bir geleceğin inşası için 

kadîm geleneğin birikimini ve tecrübesini aktarabilmek için her yıl birden fazla 

ilim, irfan ve kültür merkezli sempozyum yapabilir.



Yüklə 35,53 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə