74
Y
akın
D
oğu
Ü
nİversİtesİ
İ
lahİYat
F
akÜltesİ
D
ergİsİ
lu kılardı.
98
Bunun yanısıra Mekkeliler, ticaret için Mekke’ye gelen Fars
ve Bizanslılardan, yabancı tüccarlardan, hareme gelenlerden elbise,
deve vb. türden “harîm” denilen “itâve” vergisi alırlardı.
99
Ukaz panayırı-
na gelen tüccarlar “itâve” denilen vergi öderlerdi.
100
Bu vergiler dışında
güçlü kabilelerin zayıf kabilelerden “itâve” denilen yıllık bir vergi aldığı,
bu verginin zayıf kabileyi koruma ve güçlü kabilenin riyasetini kabullen-
me karşılığında ödendiği de
101
kaydedilir. Cahiliye döneminde Gatârîf’in,
Devs’i boyun eğdirerek ondan yıllık itâve vergisi aldığı
102
Mekke’nin ca-
hiliyede herhangi bir azgına boyun eğmediği ve bunun neticesi olarak
itâve vergisi ödemediği
103
benzer şekilde Evs ve Hazreç’in de cahiliyede
herhangi bir krala itâve ödemedikleri
104
bununla beraber aralarındaki
hâkimiyet çatışmaları neticesinde Kureyş’in Ezd kabilesine
105
Hevâzin’in
de Züheyr b. Cezîme b. Ravâha el-Absî’ye itâve (haraç) ödediği de
106
ta-
rihî rivayetler arasında yer almıştır. Yukarıdaki tüm bu rivayetlerden
itâvenin çarşı pazarlardan, ticarî mallardan alınan bir vergi mi yoksa
zayıf ve mahkûm olan bir kabilenin hâkim olan kabileye verdiği bir mah-
kûmiyet vergisi mi olduğu noktasında bir fikre varmak oldukça zordur.
Çünkü rivayetlerin bir kısmında itâve, çarşı pazarlardan alınan bir tica-
ret vergisi olarak yer alırken diğerlerinde hâkim kabilenin boyun eğen
kabileden aldığı bir vergi olarak yansıtılmıştır. Bununla beraber cahiliye
şairi Huneyn b. Câbir et-Tağlibî’nin
107
ve Yemenli şair Haykatân’ın şiirle-
rinde eryân ve haraç manasında bu vergiden söz edilmiştir:
Irak pazarlarının tamamında itâve vardır, kişinin sattığı her şeyde dirhem
vergisi (meksu dirhem) vardır.
108
‘Biz likâhız, itâve ödemeyiz’ dediniz, eryân
vermek kaçmaktan daha kolay-
dır.
109
98 Sâlim,
Târîhu’l-Arab, s. 360; Dellû,
Cezîretu’l-Arab, s. 148.
99 Muhammed b. Habîb el-Bağdâdî,
Kitâbu’l-Munammak fî Ahbâri Kureyş, (Tas. Hurşid
Ahmed Fâruk) ‘Âlemu’l-Kütüb, Beyrut 1985, s. 128-129; İbn Düreyd,
el-İştikâk, s. 282;
Cevad Ali,
a.g.e., c. VII, s. 21; c. IX, s. 303; Şerîf,
Mekketu ve’l-Medînetu fi’l-Câhiliyye, s.
163; Şevkî Dayf,
Târîhu’l-Edebiyyi’l-‘Arabiyyi el-‘Asru’l-Câhilî, Dâru’l-Me‘ârif, 10. Bsk.,
Kahire ty., s. 50; Selâme,
Kureyş, s. 172.
100 Berrû,
Târîhu’l-‘Arab, s. 247.
101 Alî b. Hüseyin b. Muhammed Ebu’l-Ferec el-İsfahânî,
el-Eğânî, (Tah. Semîr Câbir), Dâru’l-
Fikr, 2. Bsk., Beyrut ty., c. IX, s. 100; c. XIII, s. 248; c. XX, s. 400; Cevad Ali,
a.g.e., c. IX, s.
311; Hüseyin el-Hâc Hasen,
Hadâratu’l ‘Arab fî ‘Asri’l-Câhiliyye, el-Müessesetu’l-Câmi‘atü,
3. Bsk., Beyrut 1997, s. 124; Mahmûd Selâm Zenâtî,
en-Nuzumu’l-İctimâiyye ve’l-Kânûni-
yye fî Bilâdi’n-Nehreyn ve İnde’l-Arab
, yy. 1986, s. 108, (Bilâdi’n-Nehreyn kısmı).
102 İsfahânî,
el-Eğânî, c. XIII, s. 248;
Cevad Ali,
a.g.e., c. IX, s. 311.
103 Câhız,
er-Resâilu’s-Siyâsiyye, s. 16.
104 İbn
Abdi Rabbih,
el-Ikdu’l-Ferîd, c. II, s. 65; c. III, s. 288; Cevad Ali,
a.g.e., c. IX, s. 311.
105 İbn Habib,
el-Munammak, s. 207.
106 İbn Abdi Rabbih,
el-Ikdu’l-Ferîd, c. VI, s. 5.
107 Cevad Ali,
a.g.e., c. IX, s. 306-307, 302; c. XIV, s. 161.
108 Dabbî,
el-Mufaddaliyât, s. 211; Câhız,
el-Hayavân, c. VI, s. 391; c. I, s. 215; Ahfeş el-Asğar,
el-İhtiyâreyn
, s. 333; Nehrevânî,
el-Celîsu’s-Sâlih, s. 382; Habbû,
Târîhu’l-‘Arab, s. 241.
109 Câhız,
er-Resâilu’s-Siyâsiyye, s. 533-534; Câhız,
Resâilu’l-Câhız, c. I, s. 187; Cevad Ali,
a.g.e
., c. IX, s. 302.