Microsoft PowerPoint 02- ÖLÜM. ppt [Uyumluluk Modu]



Yüklə 103,23 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix04.11.2017
ölçüsü103,23 Kb.
#8553


ÖLÜM

Doç. Dr. Yaşar TIRAŞÇI

Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi

Adli Tıp Anabilim Dalı








Neylersin ölüm herkesin 

başında. 

Uyudun uyanamadın olacak. 

Kim bilir nerde, nasıl, kaç 

yaşında? 

Bir namazlık saltanatın olacak, 

Taht misali o musalla taşında

Cahit Sıtkı Tarancı


ÖLÜM



İnsan organizmasına hayat veren üç büyük 



sistem vardır. Bunlar



merkezi sinir sistemi, 



dolaşım ve 



solunum sistemidir. 



Bunlardan birinin 

fonksiyonunu kaybetmesi, diğer sistemler 

çalışsa bile ölümü meydana getirecektir.



Vücudun bir bütün olarak öldüğünün kabul 



edilmesine ‘somatik ölüm’ ‘fizyolojik ölüm’ 

denir, organ, doku ve hücrelerin 

fonksiyonlarının son bulmasına ‘hücresel 

ölüm’ ‘biyolojik ölüm’ denir.




Ö

lümün tanısı için yapılan muayeneler:

Dolaşım sistemi: 



Palpasyon, Oskültasyon, 

Magnus testi, EKG

Solunum sistemi muayenesi



: İnspeksiyon, 

Oskültasyon, Ayna testi

Merkezi sinir sistemi muayenesi:



Kornea, pupilla, 

orofarengeal, vestibulo- oküler, okülo-sefalik

reflekslere bakılır. EEG ölüm tanısı açısından 

yararsızdır.



Beyin Ölümü

: Klinik bir tanıdır ve beyin 

foksiyonlarının tam ve irreversibl kaybıdır.





İrreversibl komanın temel bulguları:

I)Beyin ölümüne karar vermek için komanın aşağıdaki 



nedenlere bağlı olmaması gerekir.

A-Primer hipotermi, B- Hipovolemik ya da hipotansif şok, C-



Geriye dönüşüm sağlayabilecek entoksikasyonlar, metabolik 

ve endokrin bozukluklar. 

II) Bilincin tam kaybı. 



III) Spontan hareketlerin bulunmaması ve ağrılı uyarılara yanıt 

alınmaması. 

IV) Spontan solunum bulunmaması. 



V) Beyin sapı reflekslerin tamamen kaybolması: a) Pupilla 

dilate, fiks, ışık reaksiyonu alınmaması, b) Kornea refleksi c) 

vestibulo-oküler refleks d) okülosefalik refleks e) Palatal ve 

trakeal refleks yokluğu. 

VI) Apne testi: Kan gazı PCO2  60 mmHg üzerinde olmasına 



rağmen spontan solunum bulunmaması


Agoni ( Can çekişme )

Her ölümde uzun ya da kısa bir agoni dönemi 



mevcuttur. Agoni süresi birden ölenlerde çok kısa; 

kronik hastalıklardan ölenlerde saatlerce veya 

günlerce uzayabilir. Agoni kişinin ölmek üzere 

olduğunu gösterir, bilinçte ve iradi hareketlerde 

bozulma meydana geldiğinden kişinin hukuki ve cezai 

ehliyeti yoktur.



Agoni belirtileri: Sistemlerde ağır fonksiyon 

bozuklukları gelişir. Yüz solar, el ve ayaklarda soğuma 

başlar, staza bağlı mor lekeler gelişir, çene düşer, 

irade dışı hareketler yapar, en belirgini elde para 

sayar gibi harekete karfoloji denir. Önce görme, sonra 

işitme ve hissetme duyuları bozulur, bir ara iyileşir 

gibi görünür sonra ölüm meydana gelir.



Ölüm Türleri



Zorlamalı ölümler: Tümü adli tıbbı ilgilendiren bu 

ölümler orijin olarak cinayet, intihar ve kazalardır. 

Doktor otopside orijin bildirmez.

Doğal ölümler: Normal yaşam süresini doldurmuş 



yada bilinen bir hastalığı nedeniyle ‘patolojik ölüm’ 

ölümlerdir.



Ani ölüm: Birden ölüm meydana gelir veya en fazla 24 

saat içinde ölüm olur.



Kuşkulu ölüm: Beklenmeyen ölüm de denir, ölünün 

metruk bir yerde bulunması hüviyetini tesbit ve ölüm 

sebebini izah edecek bir yakınının bulunmaması 

durumlarına denir. Ani ve kuşkulu ölüm başlangıçta 

adli koğuştumaya neden olabilir.



Ölüm Belirtileri

Ölümün erken Belirtileri:



1- Fonksiyonel belirtiler:

2- Kasların gevşemesi:



3- Su kaybı:

4- Cesedin soğuması:



5- Kanın pıhtılaşması:

6- Otoliz:



7- Gözdeki değişiklikler:

8- Kandaki değişiklikler:






1- Fonksiyonel belirtiler: Kişiye canlılık niteliğini veren 

sinir, solunum ve dolaşım sistemlerinin çalışmasının 

son bulması ile ortaya çıkan irreversibl belirtilerdir.



2- Kasların gevşemesi: Ölüm gerçekleşince kaslar 

gevşer ve tonusunu kaybeder buna primer kas 

gevşemesi denir. Daha sonra ölü sertleşir buna ölü 

sertliği ‘rigor mortis’ denir. Bu sertliğinde gevşemesi 

segonder kas gevşemesidir.



3- Su kaybı: Vücudun ¾ ü sudur. Erişkinlerde önem arz 

etmez, yeni doğanda ölümden sonra günde kilo başına 

18-20 gr su kaybederler.

Sıyrık olan kısımlarda veya sıyrık olmadan da 





bazen epidermisin iri gözenekli olduğu skrotum, 

ağız ve genital organ mukozalarında su kaybedince 

Parşömen plağı denen ciltte kuruma sertleşme ve 

sütlü kahve renginde değişim olur. Bu postmortem 

bir bulgudur. Ölüme yakın bazı travmalarda bu 

parşömen plağı kesildiğinde altında ekimoz 

görülebilir buna ekimozlu parşömen plağı denir.



4- Cesedin soğuması: Ölümden sonra ısı üretimi 

durur, fakat ısı kaybı devam eder. Çevre ısı ile aynı 

düzeye gelinceye kadar (yaklaşık 24 saatte) devam 

eder.



Isıdaki düşüş başlıca Radyasyon, Konveksiyon, 

Buharlaşma ve Konduksiyon yoluyla olur. Vücut ısısı 

vücut yüzeyi, koltuk altı veya ağızdan ölçülmez. 

Rektal ısı, intrahapatik veya subhepatik olarak 

ölçülür.


Postmortem ısı düşüşü hesaplanırken ısının ölüm 

anında normal olduğu (35.9- 37.2) kabul edilir (ölüm 

sonu ısı artıran etkenler septisemi gibi gözardı 

edilmemeli ).



Sferik solid yapıda vücut iç ısısı ilk 4 saat aynı 

kalır buna ısı platosu denir. Bu süre geçtikten 

sonra rektal ısı çevre ısısının 5 derece yakınına 

gelene kadar saat başı 0.8 derece ısı kaybeder. 

Ortam ısısı, giyim tarzı, üzerinin örtünme hava 

hareketi, enfeksiyon vb birçok faktör ısı 

düşüşünü etkiler. İç ısı ilk 6 saatte saat başı 2.5, 

ilk 12 saatte ise saat başı 1.5 -2 derece düştüğü 

söylenir.






5- Ölü kanının pıhtılaşması: Ölümden 0.5 saat 

sonra kalp boşluklarında ve damarlarda kan katı 

kısım olarak fibrin ve serumla birlikte kanın diğer 

elemanları iki kısma ayrılarak  pıhtılaşmaya başlar. 

Postmortem pıhtı ya da aleka adını alan fibrin 

katmanı parlak beyaz-sarı renkte olup bazen kalpte 

tümör görünümünü andırır. Canlıda pıhtılaşma katı 

kısım olarak fibrin, eritrosit, lökosit ve trombosit, 

sıvı kısım da serum olarak katmanlaşır.



Asfiksi ile ölümlerde kanda fibrinolizin aktif, 

pıhtılaşma ise yavaş olduğundan otopside pıhtı 

görülmez buna ölü kanının sıvı durumda kalması 

denir.



Pıhtı yoğun formalin içinde bir müddet 



bekletildikten sonra sertleşir, büküldüğünde 

kırılırsa antemortem pıhtı, esnek olarak kıvrılırsa 

postmortem pıhtı denir. Truncus pulmonaliste 

öldürücü antemortem pıhtılaşmada bu şekilde 

ayırıma gidilir. 





6- Otoliz: Ölümden sonra organlar ya da hücrelerin 

kendisi tarafından salgılanan enzimlerin sindirici 

etkisi ile steril şartlarda bile hücre ve dokuların 

normal yapısı bozulur, yumuşama ve sıvılaşma 

meydana gelir. Ölümden 0.5-1 saat sonra sürrenal 

medullası içinde erimiş ve koyu renkli bir madde ile 

dolu boşluk şeklinde görülür. Pankreas kesitinde 

kanamalı görünüm ve kıvamında yumuşama 

görülür. Mide asit ve enzimleri etkisi ile delinebilir..



Postmortem regürjitasyonda bazen mide asit ve 

enzimleri epiglot mukozasını şişirir ‘yalancı 

glottis ödemi’ yapar. 

Mikroskopik olarak; protoplazmada bulanık 



şişme,granuler yapı bozulması, hücre çeperi 

parçalanması, nüvede kromatin ağının 

parçalanması görülür. Lökositler ve glia hücreleri 

otolize daha dayanıklıdır






7- Gözdeki değişiklikler: Ölümde sonra  göz 

kapakları açık kaldığında kornea 10 dakikada 

bulanır, bir damla su ile bu bulanıklık gider, 10-12 

saatte süt rengini alır, göz tansiyonu düşer, 2 saatte 

retina solar disk etrafı sarı renge döner, korneadaki 

sislenmenin örümcek ağı gibi görülmesine toile 

glaireusse denir. Sklera saydamlaşır, koroid ağ 

tabakası siyah noktalar halinde görülür.






8- Kandaki değişiklikler: Serum klorürü 72 

saatten sonra normal seviyenin yarısına iner, 

magnezyum ise 8 katına ulaşır. Kan şekeri 

başlangıçta ekstremite kanında 200mg/dl ise 

hiperglisemi tanısı konulur, serum üre miktarı 

300 mg/dl, kreatinin 10 mg/dl cıvarında olursa 

böbrek yetmezliğine bağlı üremi tanısı koydurur.



Ölümün Geç Belirtileri



1- ÖLÜ LEKELERİ (Ölü morluğu, Livor Mortis, Post-

mortem Lividity, Post-mortem Hypostasis, Lividites 

Cadaveriques) : Ölümden sonra cesedin yere yakın ve 

bası görmeyen deri kısımlarında genellikle koyu mor, 

bazen açık kırmızı, bazen de siyaha yakın renkte 

oluşan normal deri renginden farklı yaygın renkli 

alanlardır. Kalbin itici pompa görevi bitince kan, önce 

büyük venlerde kojesyon görünümde daha sonra yer 

çekimi ile yere yakın yerlerde venül ve kapillerlere 

toplanır. Eritrositler oksijen tüketimine devam eder, 

kan oksijeni azaldıkça kırmızı renk koyu mor renge 

dönüşür.



Sıklıkla konjestif ölümlerde ölü lekeleri içinde, 

bazıları yüzeyden hafif kabarık 3-4 mm çapında 

mavi siyah renkli peteşiler omuz, ense arkası ve 

göğüs ön bölgelerinde görülebilir. Ölü lekeleri 

genellikle ölümden 3-5 saat sonra görülmeye başlar 

8-10 saatte geniş plaklar halinde lokalize olur. 

Hipovolemide az görülür, deneysel kanı 

boşaltılmışlarda görülmeyebilir. Asıda dirsek ve 

dizden aşağıda eldiven ve çizme şeklinde görülür. 




Cesedin pozisyonu ilk 10 saat içinde değiştirilirse 

morluklar yeni pozisyona göre göçer, 10-15 saat 

içinde değişirse ilk meydana gelen lekeler kalır 

yeni pozisyonda da lekeler oluşur yani cesedin 

hem ön hemde arka kısmında ölü lekeleri 

bulunur, 15-20 saat sonra pozisyon 

değiştirildiğinde artık yeni pozisyonda lekeler 

oluşmaz, lekeler yer değiştirmez. Bunlar bize 

cesedin ne zaman pozisyonunun değiştirildiği 

hakkında fikir verebilir.







Ölü lekelerinin renkleri genel olarak mordur, bazı 

özel renkler ölüm nedenini belirlememize yardımcı 

olur. Kanda hemoglobin bileşiği konsantre olarak 

oksijen fazla ise açık kırmızı, karbondioksit fazla ise 

koyu mavi-mor, siyanür, karbonmonoksit 

zehirlenmelerinde açık pembe-kırmızı, potasyum 

klorat (methemoglobin) zehirlenmelerinde kahve 

renginde olur. 



Soğukta oksijen tüketimi az olduğundan açık 

kırmızı, kolerada siyaha yakın, kalp, solunum 

yetmezliği, ası, boğma olgularında koyu mor 

renkte görülür.

İç organlardaki ölü lekelerine hipostaz denir. 



Akciğerlerin paravertebralde, asıda ince barsak 

anslarında, myokartda, özofagus arkasında, 

boyunda oluşan hipostaz yanlış yorumlamalara 

neden olmamalı.





Canlı vücuda yapılan travmanın belirtisi arteriol ve 

venüllerin yırtılması ile ortaya çıkan ve doku arasına 

yayılarak pıhtılaşan kanın oluşturduğu duruma ekimoz-

bere denir. Ölü morluğu ile karışabilir. 

Ayırımı şu şekilde yapılır. 



1- Kuşkulanılan bölge kesilerek mor olan kısım ıslak 

süngerle silinir, renk kaybolursa ölü morluğudur. 

2- ekimoz sıklıkla sıyrık, hematom gibi bulgularla 



birliktedir. 

3- Bu bölgenin histopatolojik incelenmesinde kan 



damarların içinde sınırlı kalmışsa ölü morluğu, doku 

arasına sızmışsa, bazan doku bütünlüğü bozulmuşsa 

ekimozdur denir.





Ölü lekelerinin adli tıptaki önemi:

Ölümün kesin belirtisidir



Ölüm zamanını tayinde işe yarar

Ölüm sebebi hakkında fikir verebilir



Cesedin çevrilip çevrilmediğini gösterebilir

Ceset üzerinden bir şey alındığını gösterebilir






2- ÖLÜ SERTLİĞİ ( Ölü katılığı, Rigor mortis, 

Postmortem rigidite, Rigidite kadaveriqe ) İstemli 

ve istemsiz kasların postmortem katılaşması olup 

ölümden sonra primer kas gevşemesini takip 

ederek değişken bir sürede oluşur. Fleksör kasların 

tonusu ektensörlerden fazla olduğundan 

parmaklar ve büyük elemler belirgin fleksiyon 

durumundadır. Sertlik oluştuğunda eklemler 

ekstansiyon durumuna getirilirse sertlik bozulur ve 

yeniden oluşmaz. 




Cesedin dirsek veya dizi büküldüğünde bir 

mukavemet ile karşılaşılırsa sertlik vardır denir. 

Ölümden sonra ilk 3-5 içinde hafif sertlik vardır, 

10-15 saat sonra en sert halini alır, 36-48 saat 

sonra hafif sertlik vardır, bu sırada çekum 

bölgesinde yeşil renkli çürüme alanı gözlenir. 

Sekonder kas gevşemesi olur. Suda 

boğulmalarda deride mm errektores plorum 

kasılır deri kaz derisi görünümünü alır.




Ölü sertliği oluş mekanizması: ATP resentezi 

glikogenolize bağlı olduğundan, bu sentez ancak 

kaslarda glikojen olduğu müddetçe devam eder. 

Kaslarda glikojen tükenmeye başladığında ve ATP 

%15 azaldığında sertlik başlar, %85 azaldığında en 

sert halini alır. Bu nedenle yoğun efordan sonra 

ölenlerde sertlik çabuk oluşur. 




Kısa kaslarda sertlik uzun kaslara göre daha 

çabuk oluşur.Sertlik ense, alt çene, parmak ve 

diğer eklemlerde önce oluşur, kalpte erken 

oluşur, striknin zehirlenmesi ve tetanozda 

ölümden hemen sonra oluşur.  Çevre ısısı 10 

derecenin altında ise sertlik oluşması yavaşlar. 

Donma ve ısı sertliği ölü serliği ile karışabilir. 






3-Ölü Sıkışması: Ölümden sonra primer kas 

gevşemesi olmadan oluşan ölü sertliğidir. Çoğu 

lokal, bazen tüm kasları içeren total olarak oluşur. 

Tabaca ile intihar edenin tabanca elinden 

düşmeden kalması lokal, savaş yorgunu kişinin 

başından vurularak heykel gibi kalması total 

spazma örnektir. Yüz ifadesi ölüm öncesi son 

durumu muhafaza eder, olayın orijini hakkında bir 

fikir verir.



4- Çürüme (Kokuşma, Decoposition, Putrefaction ): 

Biyolojik varlıklar, öldükten sonra çürümek ve 

ekolojik sisteme katılmak durumundadır. Bu süre 

bazen erken bazen binlerce yıldır. Buna etki eden 

faktörler ise



Canlı etkenler: Vücudun normal florası olan 

bakteriler ile varsa patojen bakteriler en büyük 

etkendir. Oldukça az sayıda bakteri içeren yeni 

doğan bedeni geç çürür. Dış ortamda kalan 

cesetlerde özellikle insektler, et oburlar, kuşlar, 

balıklar cesedin dekompozisyonuna katkıda 

bulunurlar.





Fiziksel etkenler



a- Ortamın ısısı: Çürümenin en iyi ve çabuk 

seyredeceği ortam ısısı 37.5 derece civarıdır. 10’ C 

altında çürüme hızı oldukça yavaşlar, 0’C ve eksi 

derecelerde ise tamamen durur. 



b- Ortamın nemi: hava sıcak, nemli ve hareketsiz 

ise çürüme hızlı seyreder, rüzgar var ise çürüme 

yavaşlar, hava sıcak ve kuru ise su kaybına bağlı 

kuruma ve mumyalaşma görülebilir. Rüzgarlı kuru 

soğuk havada çürüme yavaş seyreder. 






c-Cesedin bulunduğu ortamın yapısı:- Su içinde 

çürüme: Cesetler derin suda baş aşağı 

olduğundan başa kan fazla gider ağız ve 

burundan su girer bu nedenle çürüme kafadan 

başlar. Balıklar cesette yaralar oluşturabilir. 

Çürüme gazları cesedi şamandıra gibi su üstüne 

çıkartır. Ilık, organik maddeden zengin, durgun 

sularda çürüme daha hızlıdır.




-Açık havada kalan cesetlerde çürüme: Açık 

havada kalan cesedin genellikle suda kalandan iki 

kat ve toprağa gömülenden dört kat hızlı sürede 

dekompoze olduğu söylenir. Cesette özellikle 

açıkta bulunan yüz ve ektremiteler hedef 

organlardır, fareler, yanak, topuk kulak kepçesi, 

saçlı deri gibi yağlı ve kıkırdak yapıları kemirirler. 




Karıncalar, hamam böcekleri gibi canlılar göz 

kapakları, burun, ağız, genital organlarda küçük 

dairesel, sınırları belirli düzensiz epidermis 

lezyolarına neden olur. Bu lezyonlar kuru, sarı 

renkte, ekimozsuz epidermis kaybıdır ve 

antemortem lezyonmuş gibi yanlış 

değerlendirilen artefaktlardır. Etoburlar da 

cesede saldırır.



-Gömülen cesetlerde çürüme: Toprak altının daha 

serin olması, hava akımının engellenmesi, cesedi 

parçalayacak birçok canlının bulunmaması cesedin 

decompozisyonunu geciktirir. Bu nedenle açık hava 

ve su içinde olandan daha geç çürür.




Adli entomoloji, sarcosarophogous böcek 

faunasının farklı türlerinin ardarda cesede ulaşma 

programı ve farklı türlere ait döllerin gelişim 

basamaklarının tanımlanması üzerine kuruludur. 

Uçan sinek, et sineği, ev sineği, dermisid böcekler ve 

kemik böcekleri gelir. Böcek aktivitesi toprak altında 

30 cm kadar gömülmüş cesetlerde görülmüş. 

Örnekler cesedin üstünden, içinden, yanından 

olmak üzere yetişkin ve olgun olmayan formlar ayrı 

ayrı toplanarak %70 lik alkolde fikse edilir.Olgun 

olmayan formların bir kısmı fikse edilmez, olgun 

forma geçmesi takip edilir.






Cesede ait özellikler: -Cesedin yaş ve beslenme 

durumu -Dokuların hidratasyon durumu -Cesedin 

giysi durumu ile açıkta ya da gömülü olması -Ölüm 

nedeni çürüme zamanında değişikliklere neden 

olur.



Otoliz: Postmortem dönemde başlayan, organ ve 



dokuların içerdikleri sıvı ve enzimlerin etkisi ile 

aseptik yoldan bozulmadır. Pankreas ve böbrek 

üstü bezi medullası bir saatte otolize olur.





Çürümede görülen doku değişiklikleri: Hemolize 

olan kanda hemoglobin çürümede oluşan kükürtlü 

bileşikler birleşir (HbS) sülfohemoglobin oluşturur. 

Çoğunlukla bakterilerden zengin çekumda oluşan 

bu bileşik bölgeyi yeşil renge döndürür. Bu 

çürümenin dıştan görülen ilk belirtisidir. Yüzeyel 

venlerin yeşile boyanması çürüme haritası, 

mermerleşme denir. Çürüme sırasında H2S, 

fosforlu hidrojen, metan, CO, CO2, amonyak gibi 

gazlar oluşur, çürüme kokusunu merkaptanlar verir. 




Artan gaz basıncı akciğeri sıkıştırır ağız ve 

burundan kanlı köpük gelir buna ölü solunumu 

denir. Deride vital bulguları olmayan çürüme 

bülleri oluşur.Tüm vücut dokuları kademeli 

yumuşayarak sıvılaşmaya ‘likefikasyon’ başlar. 

Üst epidermis sıyrılır ‘skin slippage’, avuç içi ve 

ayak tabanı derileri kabarıp soyulur.






Çürümenin dönemleri: 



1. dönem ölümden yaklaşık 36-48 saat sonra karında 

ilioçekal bölgede cildin yeşil renk alması ile başlar. 

Dokularda renk değişimi, gaz artışı, likefikasyon 

şeklinde değişiklikler oluşur. Uterus ve prostat yoğun 

fibromüsküler kompakt yapıları nedeniyle çürümeye en 

dirençli organlar olup, cinsiyet saptanmasında önemi 

büyüktür. Mide, pankreas otolizin de etkisi ile çabuk 

çürür. Plevral boşlukta 200 ml den az kanlı sıvı birikir. 

Kalp, torba kalp dediğimiz deformasyona uğrar. Safra 

difüzyonla çevresindeki dokuları yeşilimsi renge boyar. 

Karaciğer çürüme gazları ile bal peteği gibi gözenekli 

bir yapıya döner. Ölü solunumu, çürüme haritası, ölü 

dolaşımı gibi olaylar oluşur. Çürüme gazlarının etkisi ile 

karın ön duvarı patlar ve açılır, bu bulgu çürümenin 1. 

döneminin bitip






2. döneminin başladığını gösterir. Bu dönemde iç 

organlar küçülür, barsaklar incelir, beyın boza 

kıvamına gelir, karaciğer yumuşar ufalanır, kaybolur. 

Karaciğerin kaybolması 2. dönemin bitip,



3. dönemin başladığını gösterir. Bu dönemde penis 

ve scrotum küçülmüş, iç organlar kaybolmaya 

başlamıştır. Kaslar kafadan başlamak üzere 

yerinden ayrılmış, tendonlar kemiğe yapışık, 

kemikler görülmeye başlamıştır. Cinsiyetin dıştan 

ayırt edilememesi 3. dönemin bittiğini 



4. dönemin başladığını gösterir. Prostat ve uterus 

ölümden bir yıl sonra dahi tanınabilir. 1-2 yıl içinde 

kaslar ayrılır, 3-5 yılda iskeletleşme tamamlanır.







Çürümenin istisnaları:  



1-Sabunlaşma (Saponifikasyon) Şişman ve yağlı 

cesetler nemli veya su içinde hava akımı olmayan 

ortamda yağ dokusunun hidroliz ve hidrojenerasyonu 

sonucu çürümez. Yağlar önce yağ asitlerine ayrışır, yağ 

asitleri ortamda oluşan amonyak ile birleşerek suda 

eriyen, daha sonra Ca ve Mg amonyakla yer değiştirip 

suda erimeyen yağ ile mum arasında bir özellik 

kazanır. Sabunlaşma genel olarak toprakta 3 ayda 

başlar 3 yılda tamamlanır rengi sarıdır. Suda 1 ayda 

başlar 1 yılda tamamlanır rengi beyazdır. Lokal veya 

genel sabunlaşma görülebilir, mezarlıklar killi toprakta 

olmamalıdır. Dıştan cesedin hüviyeti tespit edilebilir, 

dış lezyonlar belirgindir, otopsi yapılabilir, iç lezyonlar 

görülür.






2- Mumyalaşma: Mumyalaşma cesedin zayıf, yağsız 

olması, kuru,sıcak hava akımı olan yerde bulunması 

halinde birkaç haftadan birkaç yıla kadar değişen 

sürede gelişir. 



Doğal mumyalaşmada derinin kuruyarak sert ve 

kahverengimsi bir görünüm alması iç organların 

kuruyup küçülmesi ile ceset çürümeden uzun süre 

kalır. Kimliği ve varsa vücudunda travma izlerinin 

belirlenme olanağı vardır. Az miktarda sabunlaşma ve 

küflenme eşlik edebilir. 



Yapay mumyalaşma cesetlerin korunarak saklanması 

için ilk çağlardan beri uygulanan işlemdir. İç organlar, 

beyin vücut dışında kurutulur, yerine konur, reçine ile 

kaplanarak bezlere sarılır. 







Tahnit: (Enbalming) Cesetlerin uluslar arası nakli, 

teşhir, disseksiyon kadavrası hazırlanması, 

bekletilmesi sırasında mikroorganizmaların tehlike 

oluşturmasını, görünümünün bozulmasını 

engellemek için cesede koruyucu maddeler 

konmasıdır. Erişkin bir cesede 1.5 -2 litre kadar etil 

alkol, metil alkol veya %10 formaldehit gibi tahnit 

solüsyonlarından biri damar içi veya vücut 

boşluklarına konur.





Maserasyon:(Salamurlaşma) Fötüsün uterus 

içerisinde öldükten sonra belli bir süre amnios sıvısı 

içinde beklemesine bağlı otolitik değişikliklerdir. 

Değişiklikler 6-8 saat içinde başlar, deri haşlanmış 

görünümde pembe -kırmızı renge döner. 6- 12 

saatte epidermis kemik çıkıntıları üzerinde soyulur, 

24 saatte büller oluşur, 4-5 gün sonra dura ve 

periost ayrılır, birkaç haftada sarımsı-gri bir renge 

döner. Bez bebek gibi mobildir.



Miadında normal bir bebekte kalkenousta 

yuvarlak ve femurda baklava dilimi şeklinde  

kemikleşme yerleri beyaz kıkırdak zemininin 

ortasında kırmızı renkte görülür. Maserasyonda 

ise kırmızı kıkırdak zemin ortasında beyaz renkte 

görülür. 






Adli olarak değerlendirilmesi gereken ölüm olguları;

- Kökeninde kaza, intihar ve cinayet olan tüm 



olgular,

-Yakın dönemde travma öyküsü,



- Dış muayenede travmatik lezyonların saptanması,

- Öyküde çelişkiler-tutarsızlıklar bulunması,



- Gözaltı ve cezaevinde meydana gelen tüm ölümler,

- Ölüm nedeni ile ilgili suçlama ve iddianın 



bulunduğu olgular,

- Kimliğin olmadığı veya yakınlarının olmadığı 



olgular,



- Ölüm nedeninin saptanamadığı olgulardır.




Yüklə 103,23 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə