ÖLÜM
Doç. Dr. Yaşar TIRAŞÇI
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi
Adli Tıp Anabilim Dalı
Neylersin ölüm herkesin
başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç
yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında
Cahit Sıtkı Tarancı
ÖLÜM
İnsan organizmasına hayat veren üç büyük
sistem vardır. Bunlar
merkezi sinir sistemi,
dolaşım ve
solunum sistemidir.
Bunlardan birinin
fonksiyonunu kaybetmesi, diğer sistemler
çalışsa bile ölümü meydana getirecektir.
Vücudun bir bütün olarak öldüğünün kabul
edilmesine ‘somatik ölüm’ ‘fizyolojik ölüm’
denir, organ, doku ve hücrelerin
fonksiyonlarının son bulmasına ‘hücresel
ölüm’ ‘biyolojik ölüm’ denir.
Ö
lümün tanısı için yapılan muayeneler:
Dolaşım sistemi:
Palpasyon, Oskültasyon,
Magnus testi, EKG
Solunum sistemi muayenesi
: İnspeksiyon,
Oskültasyon, Ayna testi
Merkezi sinir sistemi muayenesi:
Kornea, pupilla,
orofarengeal, vestibulo- oküler, okülo-sefalik
reflekslere bakılır. EEG ölüm tanısı açısından
yararsızdır.
Beyin Ölümü
: Klinik bir tanıdır ve beyin
foksiyonlarının tam ve irreversibl kaybıdır.
İrreversibl komanın temel bulguları:
I)Beyin ölümüne karar vermek için komanın aşağıdaki
nedenlere bağlı olmaması gerekir.
A-Primer hipotermi, B- Hipovolemik ya da hipotansif şok, C-
Geriye dönüşüm sağlayabilecek entoksikasyonlar, metabolik
ve endokrin bozukluklar.
II) Bilincin tam kaybı.
III) Spontan hareketlerin bulunmaması ve ağrılı uyarılara yanıt
alınmaması.
IV) Spontan solunum bulunmaması.
V) Beyin sapı reflekslerin tamamen kaybolması: a) Pupilla
dilate, fiks, ışık reaksiyonu alınmaması, b) Kornea refleksi c)
vestibulo-oküler refleks d) okülosefalik refleks e) Palatal ve
trakeal refleks yokluğu.
VI) Apne testi: Kan gazı PCO2 60 mmHg üzerinde olmasına
rağmen spontan solunum bulunmaması
Agoni ( Can çekişme )
Her ölümde uzun ya da kısa bir agoni dönemi
mevcuttur. Agoni süresi birden ölenlerde çok kısa;
kronik hastalıklardan ölenlerde saatlerce veya
günlerce uzayabilir. Agoni kişinin ölmek üzere
olduğunu gösterir, bilinçte ve iradi hareketlerde
bozulma meydana geldiğinden kişinin hukuki ve cezai
ehliyeti yoktur.
Agoni belirtileri: Sistemlerde ağır fonksiyon
bozuklukları gelişir. Yüz solar, el ve ayaklarda soğuma
başlar, staza bağlı mor lekeler gelişir, çene düşer,
irade dışı hareketler yapar, en belirgini elde para
sayar gibi harekete karfoloji denir. Önce görme, sonra
işitme ve hissetme duyuları bozulur, bir ara iyileşir
gibi görünür sonra ölüm meydana gelir.
Ölüm Türleri
Zorlamalı ölümler: Tümü adli tıbbı ilgilendiren bu
ölümler orijin olarak cinayet, intihar ve kazalardır.
Doktor otopside orijin bildirmez.
Doğal ölümler: Normal yaşam süresini doldurmuş
yada bilinen bir hastalığı nedeniyle ‘patolojik ölüm’
ölümlerdir.
Ani ölüm: Birden ölüm meydana gelir veya en fazla 24
saat içinde ölüm olur.
Kuşkulu ölüm: Beklenmeyen ölüm de denir, ölünün
metruk bir yerde bulunması hüviyetini tesbit ve ölüm
sebebini izah edecek bir yakınının bulunmaması
durumlarına denir. Ani ve kuşkulu ölüm başlangıçta
adli koğuştumaya neden olabilir.
Ölüm Belirtileri
Ölümün erken Belirtileri:
1- Fonksiyonel belirtiler:
2- Kasların gevşemesi:
3- Su kaybı:
4- Cesedin soğuması:
5- Kanın pıhtılaşması:
6- Otoliz:
7- Gözdeki değişiklikler:
8- Kandaki değişiklikler:
1- Fonksiyonel belirtiler: Kişiye canlılık niteliğini veren
sinir, solunum ve dolaşım sistemlerinin çalışmasının
son bulması ile ortaya çıkan irreversibl belirtilerdir.
2- Kasların gevşemesi: Ölüm gerçekleşince kaslar
gevşer ve tonusunu kaybeder buna primer kas
gevşemesi denir. Daha sonra ölü sertleşir buna ölü
sertliği ‘rigor mortis’ denir. Bu sertliğinde gevşemesi
segonder kas gevşemesidir.
3- Su kaybı: Vücudun ¾ ü sudur. Erişkinlerde önem arz
etmez, yeni doğanda ölümden sonra günde kilo başına
18-20 gr su kaybederler.
Sıyrık olan kısımlarda veya sıyrık olmadan da
bazen epidermisin iri gözenekli olduğu skrotum,
ağız ve genital organ mukozalarında su kaybedince
Parşömen plağı denen ciltte kuruma sertleşme ve
sütlü kahve renginde değişim olur. Bu postmortem
bir bulgudur. Ölüme yakın bazı travmalarda bu
parşömen plağı kesildiğinde altında ekimoz
görülebilir buna ekimozlu parşömen plağı denir.
4- Cesedin soğuması: Ölümden sonra ısı üretimi
durur, fakat ısı kaybı devam eder. Çevre ısı ile aynı
düzeye gelinceye kadar (yaklaşık 24 saatte) devam
eder.
Isıdaki düşüş başlıca Radyasyon, Konveksiyon,
Buharlaşma ve Konduksiyon yoluyla olur. Vücut ısısı
vücut yüzeyi, koltuk altı veya ağızdan ölçülmez.
Rektal ısı, intrahapatik veya subhepatik olarak
ölçülür.
Postmortem ısı düşüşü hesaplanırken ısının ölüm
anında normal olduğu (35.9- 37.2) kabul edilir (ölüm
sonu ısı artıran etkenler septisemi gibi gözardı
edilmemeli ).
Sferik solid yapıda vücut iç ısısı ilk 4 saat aynı
kalır buna ısı platosu denir. Bu süre geçtikten
sonra rektal ısı çevre ısısının 5 derece yakınına
gelene kadar saat başı 0.8 derece ısı kaybeder.
Ortam ısısı, giyim tarzı, üzerinin örtünme hava
hareketi, enfeksiyon vb birçok faktör ısı
düşüşünü etkiler. İç ısı ilk 6 saatte saat başı 2.5,
ilk 12 saatte ise saat başı 1.5 -2 derece düştüğü
söylenir.
5- Ölü kanının pıhtılaşması: Ölümden 0.5 saat
sonra kalp boşluklarında ve damarlarda kan katı
kısım olarak fibrin ve serumla birlikte kanın diğer
elemanları iki kısma ayrılarak pıhtılaşmaya başlar.
Postmortem pıhtı ya da aleka adını alan fibrin
katmanı parlak beyaz-sarı renkte olup bazen kalpte
tümör görünümünü andırır. Canlıda pıhtılaşma katı
kısım olarak fibrin, eritrosit, lökosit ve trombosit,
sıvı kısım da serum olarak katmanlaşır.
Asfiksi ile ölümlerde kanda fibrinolizin aktif,
pıhtılaşma ise yavaş olduğundan otopside pıhtı
görülmez buna ölü kanının sıvı durumda kalması
denir.
Pıhtı yoğun formalin içinde bir müddet
bekletildikten sonra sertleşir, büküldüğünde
kırılırsa antemortem pıhtı, esnek olarak kıvrılırsa
postmortem pıhtı denir. Truncus pulmonaliste
öldürücü antemortem pıhtılaşmada bu şekilde
ayırıma gidilir.
6- Otoliz: Ölümden sonra organlar ya da hücrelerin
kendisi tarafından salgılanan enzimlerin sindirici
etkisi ile steril şartlarda bile hücre ve dokuların
normal yapısı bozulur, yumuşama ve sıvılaşma
meydana gelir. Ölümden 0.5-1 saat sonra sürrenal
medullası içinde erimiş ve koyu renkli bir madde ile
dolu boşluk şeklinde görülür. Pankreas kesitinde
kanamalı görünüm ve kıvamında yumuşama
görülür. Mide asit ve enzimleri etkisi ile delinebilir..
Postmortem regürjitasyonda bazen mide asit ve
enzimleri epiglot mukozasını şişirir ‘yalancı
glottis ödemi’ yapar.
Mikroskopik olarak; protoplazmada bulanık
şişme,granuler yapı bozulması, hücre çeperi
parçalanması, nüvede kromatin ağının
parçalanması görülür. Lökositler ve glia hücreleri
otolize daha dayanıklıdır
7- Gözdeki değişiklikler: Ölümde sonra göz
kapakları açık kaldığında kornea 10 dakikada
bulanır, bir damla su ile bu bulanıklık gider, 10-12
saatte süt rengini alır, göz tansiyonu düşer, 2 saatte
retina solar disk etrafı sarı renge döner, korneadaki
sislenmenin örümcek ağı gibi görülmesine toile
glaireusse denir. Sklera saydamlaşır, koroid ağ
tabakası siyah noktalar halinde görülür.
8- Kandaki değişiklikler: Serum klorürü 72
saatten sonra normal seviyenin yarısına iner,
magnezyum ise 8 katına ulaşır. Kan şekeri
başlangıçta ekstremite kanında 200mg/dl ise
hiperglisemi tanısı konulur, serum üre miktarı
300 mg/dl, kreatinin 10 mg/dl cıvarında olursa
böbrek yetmezliğine bağlı üremi tanısı koydurur.
Ölümün Geç Belirtileri
1- ÖLÜ LEKELERİ (Ölü morluğu, Livor Mortis, Post-
mortem Lividity, Post-mortem Hypostasis, Lividites
Cadaveriques) : Ölümden sonra cesedin yere yakın ve
bası görmeyen deri kısımlarında genellikle koyu mor,
bazen açık kırmızı, bazen de siyaha yakın renkte
oluşan normal deri renginden farklı yaygın renkli
alanlardır. Kalbin itici pompa görevi bitince kan, önce
büyük venlerde kojesyon görünümde daha sonra yer
çekimi ile yere yakın yerlerde venül ve kapillerlere
toplanır. Eritrositler oksijen tüketimine devam eder,
kan oksijeni azaldıkça kırmızı renk koyu mor renge
dönüşür.
Sıklıkla konjestif ölümlerde ölü lekeleri içinde,
bazıları yüzeyden hafif kabarık 3-4 mm çapında
mavi siyah renkli peteşiler omuz, ense arkası ve
göğüs ön bölgelerinde görülebilir. Ölü lekeleri
genellikle ölümden 3-5 saat sonra görülmeye başlar
8-10 saatte geniş plaklar halinde lokalize olur.
Hipovolemide az görülür, deneysel kanı
boşaltılmışlarda görülmeyebilir. Asıda dirsek ve
dizden aşağıda eldiven ve çizme şeklinde görülür.
Cesedin pozisyonu ilk 10 saat içinde değiştirilirse
morluklar yeni pozisyona göre göçer, 10-15 saat
içinde değişirse ilk meydana gelen lekeler kalır
yeni pozisyonda da lekeler oluşur yani cesedin
hem ön hemde arka kısmında ölü lekeleri
bulunur, 15-20 saat sonra pozisyon
değiştirildiğinde artık yeni pozisyonda lekeler
oluşmaz, lekeler yer değiştirmez. Bunlar bize
cesedin ne zaman pozisyonunun değiştirildiği
hakkında fikir verebilir.
Ölü lekelerinin renkleri genel olarak mordur, bazı
özel renkler ölüm nedenini belirlememize yardımcı
olur. Kanda hemoglobin bileşiği konsantre olarak
oksijen fazla ise açık kırmızı, karbondioksit fazla ise
koyu mavi-mor, siyanür, karbonmonoksit
zehirlenmelerinde açık pembe-kırmızı, potasyum
klorat (methemoglobin) zehirlenmelerinde kahve
renginde olur.
Soğukta oksijen tüketimi az olduğundan açık
kırmızı, kolerada siyaha yakın, kalp, solunum
yetmezliği, ası, boğma olgularında koyu mor
renkte görülür.
İç organlardaki ölü lekelerine hipostaz denir.
Akciğerlerin paravertebralde, asıda ince barsak
anslarında, myokartda, özofagus arkasında,
boyunda oluşan hipostaz yanlış yorumlamalara
neden olmamalı.
Canlı vücuda yapılan travmanın belirtisi arteriol ve
venüllerin yırtılması ile ortaya çıkan ve doku arasına
yayılarak pıhtılaşan kanın oluşturduğu duruma ekimoz-
bere denir. Ölü morluğu ile karışabilir.
Ayırımı şu şekilde yapılır.
1- Kuşkulanılan bölge kesilerek mor olan kısım ıslak
süngerle silinir, renk kaybolursa ölü morluğudur.
2- ekimoz sıklıkla sıyrık, hematom gibi bulgularla
birliktedir.
3- Bu bölgenin histopatolojik incelenmesinde kan
damarların içinde sınırlı kalmışsa ölü morluğu, doku
arasına sızmışsa, bazan doku bütünlüğü bozulmuşsa
ekimozdur denir.
Ölü lekelerinin adli tıptaki önemi:
Ölümün kesin belirtisidir
Ölüm zamanını tayinde işe yarar
Ölüm sebebi hakkında fikir verebilir
Cesedin çevrilip çevrilmediğini gösterebilir
Ceset üzerinden bir şey alındığını gösterebilir
2- ÖLÜ SERTLİĞİ ( Ölü katılığı, Rigor mortis,
Postmortem rigidite, Rigidite kadaveriqe ) İstemli
ve istemsiz kasların postmortem katılaşması olup
ölümden sonra primer kas gevşemesini takip
ederek değişken bir sürede oluşur. Fleksör kasların
tonusu ektensörlerden fazla olduğundan
parmaklar ve büyük elemler belirgin fleksiyon
durumundadır. Sertlik oluştuğunda eklemler
ekstansiyon durumuna getirilirse sertlik bozulur ve
yeniden oluşmaz.
Cesedin dirsek veya dizi büküldüğünde bir
mukavemet ile karşılaşılırsa sertlik vardır denir.
Ölümden sonra ilk 3-5 içinde hafif sertlik vardır,
10-15 saat sonra en sert halini alır, 36-48 saat
sonra hafif sertlik vardır, bu sırada çekum
bölgesinde yeşil renkli çürüme alanı gözlenir.
Sekonder kas gevşemesi olur. Suda
boğulmalarda deride mm errektores plorum
kasılır deri kaz derisi görünümünü alır.
Ölü sertliği oluş mekanizması: ATP resentezi
glikogenolize bağlı olduğundan, bu sentez ancak
kaslarda glikojen olduğu müddetçe devam eder.
Kaslarda glikojen tükenmeye başladığında ve ATP
%15 azaldığında sertlik başlar, %85 azaldığında en
sert halini alır. Bu nedenle yoğun efordan sonra
ölenlerde sertlik çabuk oluşur.
Kısa kaslarda sertlik uzun kaslara göre daha
çabuk oluşur.Sertlik ense, alt çene, parmak ve
diğer eklemlerde önce oluşur, kalpte erken
oluşur, striknin zehirlenmesi ve tetanozda
ölümden hemen sonra oluşur. Çevre ısısı 10
derecenin altında ise sertlik oluşması yavaşlar.
Donma ve ısı sertliği ölü serliği ile karışabilir.
3-Ölü Sıkışması: Ölümden sonra primer kas
gevşemesi olmadan oluşan ölü sertliğidir. Çoğu
lokal, bazen tüm kasları içeren total olarak oluşur.
Tabaca ile intihar edenin tabanca elinden
düşmeden kalması lokal, savaş yorgunu kişinin
başından vurularak heykel gibi kalması total
spazma örnektir. Yüz ifadesi ölüm öncesi son
durumu muhafaza eder, olayın orijini hakkında bir
fikir verir.
4- Çürüme (Kokuşma, Decoposition, Putrefaction ):
Biyolojik varlıklar, öldükten sonra çürümek ve
ekolojik sisteme katılmak durumundadır. Bu süre
bazen erken bazen binlerce yıldır. Buna etki eden
faktörler ise
Canlı etkenler: Vücudun normal florası olan
bakteriler ile varsa patojen bakteriler en büyük
etkendir. Oldukça az sayıda bakteri içeren yeni
doğan bedeni geç çürür. Dış ortamda kalan
cesetlerde özellikle insektler, et oburlar, kuşlar,
balıklar cesedin dekompozisyonuna katkıda
bulunurlar.
Fiziksel etkenler:
a- Ortamın ısısı: Çürümenin en iyi ve çabuk
seyredeceği ortam ısısı 37.5 derece civarıdır. 10’ C
altında çürüme hızı oldukça yavaşlar, 0’C ve eksi
derecelerde ise tamamen durur.
b- Ortamın nemi: hava sıcak, nemli ve hareketsiz
ise çürüme hızlı seyreder, rüzgar var ise çürüme
yavaşlar, hava sıcak ve kuru ise su kaybına bağlı
kuruma ve mumyalaşma görülebilir. Rüzgarlı kuru
soğuk havada çürüme yavaş seyreder.
c-Cesedin bulunduğu ortamın yapısı:- Su içinde
çürüme: Cesetler derin suda baş aşağı
olduğundan başa kan fazla gider ağız ve
burundan su girer bu nedenle çürüme kafadan
başlar. Balıklar cesette yaralar oluşturabilir.
Çürüme gazları cesedi şamandıra gibi su üstüne
çıkartır. Ilık, organik maddeden zengin, durgun
sularda çürüme daha hızlıdır.
-Açık havada kalan cesetlerde çürüme: Açık
havada kalan cesedin genellikle suda kalandan iki
kat ve toprağa gömülenden dört kat hızlı sürede
dekompoze olduğu söylenir. Cesette özellikle
açıkta bulunan yüz ve ektremiteler hedef
organlardır, fareler, yanak, topuk kulak kepçesi,
saçlı deri gibi yağlı ve kıkırdak yapıları kemirirler.
Karıncalar, hamam böcekleri gibi canlılar göz
kapakları, burun, ağız, genital organlarda küçük
dairesel, sınırları belirli düzensiz epidermis
lezyolarına neden olur. Bu lezyonlar kuru, sarı
renkte, ekimozsuz epidermis kaybıdır ve
antemortem lezyonmuş gibi yanlış
değerlendirilen artefaktlardır. Etoburlar da
cesede saldırır.
-Gömülen cesetlerde çürüme: Toprak altının daha
serin olması, hava akımının engellenmesi, cesedi
parçalayacak birçok canlının bulunmaması cesedin
decompozisyonunu geciktirir. Bu nedenle açık hava
ve su içinde olandan daha geç çürür.
Adli entomoloji, sarcosarophogous böcek
faunasının farklı türlerinin ardarda cesede ulaşma
programı ve farklı türlere ait döllerin gelişim
basamaklarının tanımlanması üzerine kuruludur.
Uçan sinek, et sineği, ev sineği, dermisid böcekler ve
kemik böcekleri gelir. Böcek aktivitesi toprak altında
30 cm kadar gömülmüş cesetlerde görülmüş.
Örnekler cesedin üstünden, içinden, yanından
olmak üzere yetişkin ve olgun olmayan formlar ayrı
ayrı toplanarak %70 lik alkolde fikse edilir.Olgun
olmayan formların bir kısmı fikse edilmez, olgun
forma geçmesi takip edilir.
Cesede ait özellikler: -Cesedin yaş ve beslenme
durumu -Dokuların hidratasyon durumu -Cesedin
giysi durumu ile açıkta ya da gömülü olması -Ölüm
nedeni çürüme zamanında değişikliklere neden
olur.
Otoliz: Postmortem dönemde başlayan, organ ve
dokuların içerdikleri sıvı ve enzimlerin etkisi ile
aseptik yoldan bozulmadır. Pankreas ve böbrek
üstü bezi medullası bir saatte otolize olur.
Çürümede görülen doku değişiklikleri: Hemolize
olan kanda hemoglobin çürümede oluşan kükürtlü
bileşikler birleşir (HbS) sülfohemoglobin oluşturur.
Çoğunlukla bakterilerden zengin çekumda oluşan
bu bileşik bölgeyi yeşil renge döndürür. Bu
çürümenin dıştan görülen ilk belirtisidir. Yüzeyel
venlerin yeşile boyanması çürüme haritası,
mermerleşme denir. Çürüme sırasında H2S,
fosforlu hidrojen, metan, CO, CO2, amonyak gibi
gazlar oluşur, çürüme kokusunu merkaptanlar verir.
Artan gaz basıncı akciğeri sıkıştırır ağız ve
burundan kanlı köpük gelir buna ölü solunumu
denir. Deride vital bulguları olmayan çürüme
bülleri oluşur.Tüm vücut dokuları kademeli
yumuşayarak sıvılaşmaya ‘likefikasyon’ başlar.
Üst epidermis sıyrılır ‘skin slippage’, avuç içi ve
ayak tabanı derileri kabarıp soyulur.
Çürümenin dönemleri:
1. dönem ölümden yaklaşık 36-48 saat sonra karında
ilioçekal bölgede cildin yeşil renk alması ile başlar.
Dokularda renk değişimi, gaz artışı, likefikasyon
şeklinde değişiklikler oluşur. Uterus ve prostat yoğun
fibromüsküler kompakt yapıları nedeniyle çürümeye en
dirençli organlar olup, cinsiyet saptanmasında önemi
büyüktür. Mide, pankreas otolizin de etkisi ile çabuk
çürür. Plevral boşlukta 200 ml den az kanlı sıvı birikir.
Kalp, torba kalp dediğimiz deformasyona uğrar. Safra
difüzyonla çevresindeki dokuları yeşilimsi renge boyar.
Karaciğer çürüme gazları ile bal peteği gibi gözenekli
bir yapıya döner. Ölü solunumu, çürüme haritası, ölü
dolaşımı gibi olaylar oluşur. Çürüme gazlarının etkisi ile
karın ön duvarı patlar ve açılır, bu bulgu çürümenin 1.
döneminin bitip
2. döneminin başladığını gösterir. Bu dönemde iç
organlar küçülür, barsaklar incelir, beyın boza
kıvamına gelir, karaciğer yumuşar ufalanır, kaybolur.
Karaciğerin kaybolması 2. dönemin bitip,
3. dönemin başladığını gösterir. Bu dönemde penis
ve scrotum küçülmüş, iç organlar kaybolmaya
başlamıştır. Kaslar kafadan başlamak üzere
yerinden ayrılmış, tendonlar kemiğe yapışık,
kemikler görülmeye başlamıştır. Cinsiyetin dıştan
ayırt edilememesi 3. dönemin bittiğini
4. dönemin başladığını gösterir. Prostat ve uterus
ölümden bir yıl sonra dahi tanınabilir. 1-2 yıl içinde
kaslar ayrılır, 3-5 yılda iskeletleşme tamamlanır.
Çürümenin istisnaları:
1-Sabunlaşma (Saponifikasyon) Şişman ve yağlı
cesetler nemli veya su içinde hava akımı olmayan
ortamda yağ dokusunun hidroliz ve hidrojenerasyonu
sonucu çürümez. Yağlar önce yağ asitlerine ayrışır, yağ
asitleri ortamda oluşan amonyak ile birleşerek suda
eriyen, daha sonra Ca ve Mg amonyakla yer değiştirip
suda erimeyen yağ ile mum arasında bir özellik
kazanır. Sabunlaşma genel olarak toprakta 3 ayda
başlar 3 yılda tamamlanır rengi sarıdır. Suda 1 ayda
başlar 1 yılda tamamlanır rengi beyazdır. Lokal veya
genel sabunlaşma görülebilir, mezarlıklar killi toprakta
olmamalıdır. Dıştan cesedin hüviyeti tespit edilebilir,
dış lezyonlar belirgindir, otopsi yapılabilir, iç lezyonlar
görülür.
2- Mumyalaşma: Mumyalaşma cesedin zayıf, yağsız
olması, kuru,sıcak hava akımı olan yerde bulunması
halinde birkaç haftadan birkaç yıla kadar değişen
sürede gelişir.
Doğal mumyalaşmada derinin kuruyarak sert ve
kahverengimsi bir görünüm alması iç organların
kuruyup küçülmesi ile ceset çürümeden uzun süre
kalır. Kimliği ve varsa vücudunda travma izlerinin
belirlenme olanağı vardır. Az miktarda sabunlaşma ve
küflenme eşlik edebilir.
Yapay mumyalaşma cesetlerin korunarak saklanması
için ilk çağlardan beri uygulanan işlemdir. İç organlar,
beyin vücut dışında kurutulur, yerine konur, reçine ile
kaplanarak bezlere sarılır.
Tahnit: (Enbalming) Cesetlerin uluslar arası nakli,
teşhir, disseksiyon kadavrası hazırlanması,
bekletilmesi sırasında mikroorganizmaların tehlike
oluşturmasını, görünümünün bozulmasını
engellemek için cesede koruyucu maddeler
konmasıdır. Erişkin bir cesede 1.5 -2 litre kadar etil
alkol, metil alkol veya %10 formaldehit gibi tahnit
solüsyonlarından biri damar içi veya vücut
boşluklarına konur.
Maserasyon:(Salamurlaşma) Fötüsün uterus
içerisinde öldükten sonra belli bir süre amnios sıvısı
içinde beklemesine bağlı otolitik değişikliklerdir.
Değişiklikler 6-8 saat içinde başlar, deri haşlanmış
görünümde pembe -kırmızı renge döner. 6- 12
saatte epidermis kemik çıkıntıları üzerinde soyulur,
24 saatte büller oluşur, 4-5 gün sonra dura ve
periost ayrılır, birkaç haftada sarımsı-gri bir renge
döner. Bez bebek gibi mobildir.
Miadında normal bir bebekte kalkenousta
yuvarlak ve femurda baklava dilimi şeklinde
kemikleşme yerleri beyaz kıkırdak zemininin
ortasında kırmızı renkte görülür. Maserasyonda
ise kırmızı kıkırdak zemin ortasında beyaz renkte
görülür.
Adli olarak değerlendirilmesi gereken ölüm olguları;
- Kökeninde kaza, intihar ve cinayet olan tüm
olgular,
-Yakın dönemde travma öyküsü,
- Dış muayenede travmatik lezyonların saptanması,
- Öyküde çelişkiler-tutarsızlıklar bulunması,
- Gözaltı ve cezaevinde meydana gelen tüm ölümler,
- Ölüm nedeni ile ilgili suçlama ve iddianın
bulunduğu olgular,
- Kimliğin olmadığı veya yakınlarının olmadığı
olgular,
- Ölüm nedeninin saptanamadığı olgulardır.
Dostları ilə paylaş: |