Microsoft Word 015spinoza eser tanýtým doc



Yüklə 158,71 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix17.11.2018
ölçüsü158,71 Kb.
#80735


 

 

 



 

Hasan ÖZALP

1

 

 

 



Kitap Tanıtımı 

 

Panteizm, Ateizm ve Panenteizm Bağlamında Spinoza’nın Tanrı 

Anlayışı

M. Kazım Arıcan, İz Yayıncılık, İstanbul 2004, 192 s., ISBN 975-355-570-9. 

 

Din felsefesi alanında Doktora tezi (Spinoza’nın Tanrı Anlayışı) olarak 



hazırlanan bu çalışma,  hakkında pek fazla araştırma bulunmayan Spinoza üzerine 

ülkemizde yapılan ciddi çalışmalardan biridir. Eser kısaca bir Giriş ve iki bölümden 

oluşmaktadır. 

 

 



Giriş bölümünde Spinoza’nın hayatı ve eserleri ve onun düşünce sistemini 

oluşturan bilgi kaynakları üzerine durulmaktadır. Baruch Spinoza, Despinoza, 

Spinosa veya Benedict de Spinoza olarak da isimlendirilen filozof 24 Kasım 1632 de 

Portekiz’den göç eden zengin bir Yahudi tüccarın oğlu olarak Amsterdam’ın Yahudi 

mahallesinde doğdu. Eserde zikredilen küçük bir ayrıntının altının çizilmesi 

gerektiğini düşüyorum. Bazı Spinoza yorumcuları, onun İbranice Baruch olan ismini 

Latince Benedict şeklinde değiştirdiğine işaret ederek, bunun praised yani övülmüş 

kelimesinin karşılığı olarak ilginç bir şekilde ‘Muhammet’ kelimesiyle olan 

benzerliğine dikkat çekmektedirler. Yazarın, Spinoza’nın hayatına ve düşüncelerine 

ilişkin olarak, özellikle batı literatüründeki hemen hemen bir çok teferruatı gözden 

geçirerek  irdelediği noktalardan birisi de 2. dipnotta  değindiği bu ayrıntı, Spinoza’yı 

biraz daha ilginç kılmaktadır. Yazarın eserde işaret ettiği üzere bu ayrıntı, 

Spinoza’nın Müslümanlardan etkilenmesinin bir işareti, tesadüfi bir benzerlik ya da 

Hıristiyan Benedicten mezhebiyle ilintili de olabilir. 

 

Babasının isteğiyle Amsterdam’ın yüksek Yahudi okulunda ilahiyat eğitimi 



alarak ilköğrenimine başlayan Spinoza, burada Talmut ve Orta Çağ Yahudi din 

felsefesiyle birlikte Moimanides felsefesini de öğrendi. Ayrıca Hıristiyanlık yanında 

Eşari ve Gazali bağlamında ilahi determinizm, vesilecilik ve nedensellik 

düşüncesinden, Natura ve Naturans, Natura Naturata kavramlarını da Thomasçılar 

vasıtasıyla İbn Rüşd üzerinden Cabir İbn Hayyan’dan aldığı ve bunlardan etkilendiği 

ifade edilmektedir. Hatta onun, tartışmalı da olsa İbn Tufeyl’in Hay bin Yakzan’ını 

Hollandaca’ya çevirecek kadar İslam düşüncesiyle yakından ilgili olduğu, buradan 

önemli bilgiler ve etkiler aldığı belirtilmektedir.  

                                                           

1

 İslam Felsefesi Yüksek Lisans Öğrencisi, hasanozalp66@gmail.com 



 

cumhuriyet üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi, cilt X/1, s. 291-293, haziran 2006, 




 

 

 



 

 

 



 

292 // 

kitap tanıtımı

 

Bununla birlikte Spinoza’nın, ontolojiden epistemolojiye, değer felsefesinden 

siyaset felsefesine kadar birçok konuda; Machiavelli, Hobbes, Descartes, St. 

Thomas, Farabi ve İbn Sina takipçisi Maimonades, İbn Sina ve İbn Rüşd etkisinde 

olan İbn Gebirol’den etkilendiği ileri sürülmektedir. 

 

 



Hiç evlenmeyen ve gözlük camı parlatıcısı olarak geçimini sağlayan 

Spinoza, Havra tarafından görüşleri sebebiyle lanetlenmiş ve başarısız bir suikaste 

dahi uğramıştır. Bütün bunlara rağmen optimist bir kişiliğe sahip olan Spinoza bir çok 

eser telif etmiş ve bu eserlerinden özellikle Tractatus’da  işlediği metot bakımından 

kutsal metin biliminin ve kutsal metin eleştiriciliğinin ilk sistemcilerinden birisi olduğu 

kabul edilmektedir. Hayatına ve genel düşüncesine ilişkin bazı hususlara işaret edilen 

ve kendi döneminde yaygın dini ve siyasi anlayışlara aykırı gelen fikirleri dolayısıyla 

yalnızlığa itilen Spinoza, 23 Şubat  1677’de de yapayalnız bir şekilde ölmüştür. 

 

 

Panteizm, Ateizm ve Panenteizm Bağlamında Spinoza’nın Tanrı Anlayışı 



adlı eserin birinci bölümü, Tanrının varlığı ve tabiatı üzerinedir. Varlık fikrinden 

hareketle Tanrının varlığı fikrini ortaya koyan Spinoza bu düşüncesinin temeline 

cevheri yerleştirmektedir. Burada cevher başlığı altında öncelikli olarak 

düşünce/felsefe tarihinde cevherden anlaşılan  şey belirtildikten sonra, Spinoza’ya 

göre, cevherin birliği, sonsuzluğu ve bölünmezliği üzerine durulmaktadır. Bu bölüm 

çalışma açısından çok önemlidir. Çünkü bütün sistem bu temel kavramlar üzerine 

oturmaktadır. Bu sebeple yazar, bir takım marjinal sorularla dağınık ve tutarsız gibi 

gözüken konuları açıklamaya, uzlaştırmaya ve aralarında bağıntı kurmaya 

çalışmaktadır. 

 

 



Burada ilginç olan nokta şudur: Spinoza’nın tanrının varlığı ve tabiatını 

ortaya koyarken bir cevher teorisi oluşturması, yazarın haklı olarak Spinoza’nın varlık 

felsefesinden teolojiye nasıl geçtiği üzerine yoğunlaşmasına sebep olmuştur. ‘Varlık 

nedir?’ sorusuyla başlayan bölümde felsefe tarihinde varlıkla ilgili tanım ve telakkilere 

değinilmekte ve arkasından Spinoza’nın varlık tanımı değerlendirilmektedir. Daha 

sonra Spinoza felsefesinin en temel argümanı olan cevher üzerinde 

yoğunlaşılmaktadır. Yine felsefe tarihindeki cevher anlayışları genel hatlarıyla teker 

teker incelenmekte ve değerlendirilmektedir. Biz burada uzun uzadıya Spinoza’nın 

cevherin varlığı, mahiyeti, birliği, sonsuzluğu ve bölünmezliği tartışmalarına girmeden 

onun cevherden anladığı  şeyi ifade ederek genel ve ortak kanıyı ifade edeceğiz. 

Spinoza’ya göre cevher; kendi kendisinin nedeni, sonsuz, tek, zorunlu, ezeli ve ebedi 

olan şeydir. Dikkat edileceği üzere bu tanım doğrudan Tanrı’yla örtüşmektedir. Yani 

sıfatları bakımından ona taalluk etmektedir. 

  

 



Daha sonra eserde, Tanrı’nın tabiatı üzerine durulmaktadır. Sabık ifadelerde 

de geçtiği üzere Spinoza ortaya koyduğu cevher teorisi üzerine Tanrı’nın varlığı ve 

mahiyetini ikame eder. Şöyle ki o, ‘mutlak sonsuz bir varlığa yani sonsuz sıfatları 

olup, ezeli bir özü, bu sonsuz sıfatlardan her biriyle ifade edilmiş olan cevhere Tanrı’ 

demektedir. Bu bölümde doğrudan doğruya cevher ve Tanrı ilişkisi tartışılmaktadır. 

Tanrı’nın tekliği konusunda ısrarcı olan Spinoza, onun sonsuzluğu noktasında da 

ısrarcıdır. Çünkü onun birçok cevheri olması demek birinin diğerini sınırlandırması 



 

 

 



 

 

 



 

cumhuriyet üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi, X/1, haziran 2006             hasan Özalp  



// 293  

demek olacaktır. Oysa Spinoza, sonsuzluktan, başka bir varlık tarafından 

sınırlandırılamayan  şeyi anlamaktadır. Tanrının zorunluluğunu, salt olarak kendi 

tabiatının zorunluluğu sayesinde var olan ve eylemleri yalnızca kendisi tarafından 

belirlenen şeye hür denilmesi gerektiğini ifade ederek açıklayan Spinoza,  var oluşu 

ve eylemleri başka bir şey tarafından belirlenen şeyi ise zorlanmış olarak kabul 

etmektedir. Her biri sonsuz ve ezeli sıfatlardan kurulmuş cevher ya da Tanrı zorunlu 

olarak vardır. Burada yazarın dikkat çektiği veya Spinoza’ya yönelttiği en önemli 

soru, ‘zorunlu varlıktan çıkan  şeylerin sonsuz ve zorunlu olup olmadıkları’ 

meselesidir. 

 

 

Tanrı’nın varlığının kanıtları başlığı altında ise ontolojik (a priori) ve 



kozmolojik (aposteriori) kanıtlar üzerine durulmaktadır. Tanrı düşünülüyorsa onun var 

olması zorunlu olarak gereklidir ve gaye-neden doktrinleri tartışılmaktadır. Tanrı-tavır 

ilişkisi başlığı altında cevherin modifikasyonları veya kendisinde onun sayesinde 

kavranacağı başka bir şey incelenmektedir. Burada iki temel kavram dikkatimizi 

çekmektedir. Natura Naturans ve Natura Naturata. Natura Naturans, yaratan ya da 

meydana getiren tabiat olarak Tanrı’yı ifade ederken Natura Naturata, Natura 

Naturans tarafından meydana getirilmiş tavırları ifade etmektedir. Konu uzun uzadıya 

mantıksal çıkarımlarla tartışılmaktadır. Konunun bu noktasında felsefi ve teolojik bir 

düşüncenin en hassas düğümü olan Tanrı-alem ilişkisine panteist ve panenteist 

doktrinler açısından analiz edilen Spinoza’nın bakış açısını görmek mümkündür.  

 

İkinci bölümde metafizik bir varlık olan Tanrı’ya ontolojik bir bakış ya da 



metafizik bir varlığın ontolojik varlıkla ilişkisi konusu incelenmektedir. Bu başlık 

altında sıfatlar problemine genel bir bakış, Tanrı’nın uzam ve düşünce sahibi olması, 

Tanrı’nın tek ve ezeli-ebedi olması, bilgisi, iradesi, kudreti ve yaratması konuları 

incelenmektedir. Malum olduğu üzere bu konu üzerinde düşünce tarihi boyunca çok 

fazla düşünce üretilmiş ve bugüne kadar teizm, deizm, panteizm, panenteizm vs. gibi 

farklı birçok Tanrı telakkileri ortaya çıkmıştır. Bu başlık altında Tanrı’nın hazır-nazır 

ve her şeyi kuşatması olarak tanımlanan uzam ve düşünce üzerine durulmaktadır. 

Yine bu bölümde vahiy, peygamberlik ve mucize gibi sonsuz bir varlık olan Tanrı’nın 

sonlu varlıklarla ilişkisi ve bu ilişkinin mahiyeti üzerinde durulmaktadır. 

 

Sonuç bölümünde ise, Spinoza’nın cevher merkezli metafizik bir varlık olan 



Tanrı’yı ne tür bir inanç doktrini içerisine yerleştirdiği değerlendirilmektedir. Bu 

meyanda çalışmanın bütününü de dikkate alındığında Spinoza’nın teist, deist, 

panteist, akozmik, panentesit, monist ve hatta ateist düşünce doktrinleri açısından 

nerede yer aldığı görülmüş olacaktır.  

 

Akıcı bir dili olan eseri herkesin rahatlıkla okuyabileceğini düşünüyorum



ancak felsefi ve akademik bir çalışma olması nedeniyle temel felsefi kavram ve 

ifadelerin kullanımının yoğun olduğuna dikkati çekmek isterim. Spinoza ya da onun 

Tanrı anlayışına ilişkin ciddi bir emek mahsulü olan bu eser, ülkemizde Spinoza 

hakkındaki bir takım yanlış anlamaların da önüne geçeceğini düşünüyor, eser 



hakkındaki takdiri Spinoza ve felsefe meraklılarına ve okuyucularına bırakıyorum.   

Yüklə 158,71 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə