Konu: Ruhsal nsan
Yazı: 07
ASYA ŞAMANLIĞI
Doç. Dr. Haluk Berkmen
Asya kıtasında binlerce yıldır devam eden şaman kültürü, hem zengin bir inanç
dünyasını hem de topluma yararlı pratik sonuçların oluşmasını sağlamıştır.
Gökteki ve yeraltındaki ruhlarla ve tanrısal güçlerle ilişki kuran şamanlar gündelik
sorunlara çözüm getiren ve yönlendirip şifa sağlayan kişiler olarak topluma ve
kişilere pratik yararları dokunmuştur.
Asya toplumlarından Altay, Tuva, Teleüt, Telengit ve Kuman Türkleri bu tür
görev yapan kişilere Kam, Kırgızlar ve Kazaklar Baksı, Tunguzlar, Nanaylar ve
Mançular Sam veya Sama adını vermişlerdir. Şaman sözünün de bunlardan
türediği bilinmektedir.
Şaman kişinin kendi isteği ile bu yola girmediği ve genelde Bay Ülgen veya Ulu
Toyon adı verilen göksel güçler tarafından seçildiği kabul edilir. Şaman statüsüne
geçişte demircilerin patronu Kıday Baksı’nın da etkileyici olduğu, ateşle demiri
ısıtan, yumuşatan ve şekil veren demircilerin özel kişiler oldukları, kötü ruhları
kovdukları, tedavi edici ve gelecekten haber verici özelliklere sahip olduklarına
inanılır. Ateşe egemen olan ve sert demire şekil veren demirci ustası ile insana,
doğaya ve topluma etkin olan şaman kişi arasında ortak özelliklerin bulunduğu
inancı en eski dönemlerden beri var olan bir görüştür.
Ana Hatlarıyla Türk Şamanlığı başlıklı kitabının 215’inci sayfasında Fuzuli
Bayat şunları söylüyor:
“Türk mitolojisine göre bilgeliğin kaynağı, başlangıcın kaynağı olan
öteki dünyadır. Şaman, kozmik seyahat olarak değerlendirilen
kamlık süresi boyunca bu bilgiyi insanlara ulaştıran aracı kişi
görevini üstlenir. Kamlık, işlevi açısından önce evreni ve maddi
âlemle ruhlar âlemi arasındaki ilişkiyi anlama ve algılama yoludur”.
Şaman inancında insan soyu ışıktan ve karanlıktan türeyen iki zıt kuvvetin
etkisi altındadır. Bunlardan birincisi, yani ışık üreten kuvvet, semada oturur,
güneşin ısıtan ve aydınlatan ışınlarını yeryüzüne gönderen odur. Şaman kişiler
tarafından bu güce verilmiş olan ad Gök Khan’dır. “Gök” aynı zamanda göğün
rengi olan mavi rengin de adıdır. Böylece Gök Khan, veya Gök Tengri, aydınlık ve
bulutsuz göğü simgeleyerek Türk panteonunun en saygın ve iyilik saçan, yaşam
veren, tanrısı durumundadır. Gök Khan’ın Su Khan ve Temir Khan adlı iki oğlu
vardır. Bunlar yer tanrıları olarak kabul edilirler ve insanların kendilerine
sundukları adakları sevgiyle kabul ederek istekleri karşılarlar.
Wilhelm Radloff, Türklük ve Şamanlık adlı kitabında şunları söylüyor:
“Şamanlara göre bütün dünya ruhlarla doludur. Dağlar, göller,
ırmaklar (yer-su) hep canlı nesnelerdir. Bunlar yalnız coğrafi
yapılar değil, fakat konuşan, duyan varlıklardır. Kutsal saydıkları
dağlardan ve ırmaklardan bahsettiklerini dinlerken, gözle görülen
dağlardan ve sulardan mı yoksa o isimleri taşıyan insanlardan mı
söz ettiklerini fark etmek güçtür; ruh bizzat dağdır ve dağ bizzat
ruhtur”.
Görülüyor ki Asya şamanları ruh-beden ayırımını batılı düşüncede olduğu gibi
yapmıyorlar ve Hem-hem mantığına uygun düşünüyorlar. Aynı şekilde ruh sahibi
olan ateşe inandıklarından, ateşin kendilerine birtakım bilgiler aktaracağına da
inanırlar. Radloff kitabının 273’cü sayfasında şunları aktarıyor:
“Ateşe bakıp kehanet etmek Türklerde çok eski bir görenektir. Ateş
ıslık çalarsa uzaktan bir kişinin geleceğine işarettir. Yakutlar
ocaktaki külün kıpırdadığını görürlerse “oğ kutu oynuyo” (çocuk
ruhu oynuyor) derler ve ateşin ailede bir çocuk doğacağını haber
verdiğine inanırlar. Umumiyetle ateşe bakıp fal bakmak Orta Asya
Türklerinde yaygındır. Kırgızların Manas destanında Manas’ın
babası Çakıp Han ateşe bakıp gelinlerinin geleceği hakkında
yorumlar yapar. Şamanlara göre ateş her şeyi temizler, kötü
ruhları kovar”[sayfa 274].
Anadolu inancına göre de ateş üzerinden atlamak hem ruhu temizler hem de
insana yeni bir enerji sağlar. Yani, şamanlar bedenlerini enerjiye dönüştürme
gücüne sahiptirler. Bu konuda Radloff şunlar diyor [sayfa 298]:
“ slam şeyh ve dervişlerinin menkıbelerine benzeyen menkıbeler
(Altayca yürümler) kamlar-şamanlar hakkında da söylenir. “Ateşe
atmışlar yanmamış”, “Kuş suretine girmiş uçmuş” veya “iki rakip
şaman boğa donuna girip kavga etmişler” şeklinde söylemler
bulunur.” Resimde bir Tuva şamanının kıyafeti görülüyor.
Şaman kişilerin enerji kozalarındaki iplikçileri kullanarak dönüşmeleriyle ilgili
olarak Carlos Castaneda Kartalın Armağanı kitabının 336cı sayfasında şunları
söylüyor:
“DJM daha sonra bana, gün batımında oradan ayrılacaklarını ve
gitmeden önce benim için yapabilecekleri en son şeyin, zamanımın
sürekliliği içinde bir açıklık, bir kesinti yaratmak olacağını söyledi.
Bende süreklilik içinde bir bütün olduğum duygusuna müdahalede
bulunmak üzere beni derin bir uçuruma fırlatacaklardı. Boşluğa
atlayış, normal bilinç düzeyinde bulunduğum anda başlayacaktı ve
söylenene göre düşüş anında ikinci dikkatim dizginleri ele alacaktı;
uçurumun dibine vardığımdaysa ölmeyecek, tamamen öteki
benliğimin içine girmiş olacaktım. Don Juan enerjim tükendiğinde
öteki benlikten çıkacağımı, ancak kendimi, atladığım uçurumun
kenarında bulmayacağımı belirtti. Tahminine göre kendimi en
sevdiğim yer neresiyse, orada bulacaktım. Bu, bendeki zaman
duygusunun akışına bir müdahale olacaktı”.
Bu sözlerden şunu anlamak mümkündür: Büyücü olacak olan şaman kişi ikinci
dikkate geçtiği vakit fiziksel bedeni saf enerjiye dönüşebilmekte ve bu enerji-
bedenin veya kozasının ışıltılı iplikçikleri sayesinde diğer enerji dalgalarını
kullanarak farklı ve uzak yerlere giderek maddeye yeniden dönüşebilmektedir.
şte, bilim adamlarının araştırdığı “teleportation” denen maddenin bir yerden
diğer bir yere ışınlanması ve yeniden madde olarak belirmesi olayını şamanların
gerçekleştirebildikleri anlıyoruz. Bu dönüşümü madde âleminden ruhsal âleme
geçiş ve tekrar geriye dönüş olarak tanımlayabiliriz. Ancak bu dönüşümün ne
şekilde gerçekleştiğini şamanlar dahi açıklamaktan acizdirler.
Dostları ilə paylaş: |