Marjinal Faydanın Sonu
Koray Çalışkan
koray.caliskan@boun.edu.tr
Bir şey neden değerlidir? Politik iktisadın en önemli sorusu bu. Çok uzun süre sağ ve sol siyasi
iktisatçılar bu soruyu aynı şekilde yanıtladılar. Smith de Marx da değeri emek tarafından üretilen
bir zenginlik olarak gördü. Bu yüzden emek değer kuramı uzun süre hegemonik yaklaşım olarak
kaldı.
FAYDA
Sömürgecilik dönemiyle birlikte Mill ve Bentham gibi düşünürler bir taraftan emperyalizmden
nemalanırken diğer taraftan emperyalizmden bahsetmeden dünyayı anlatabilmenin yolunu
arıyordu. Bu ilk küresel uzmanlar Mısır valisi Mehmet Ali’ye yeni hapishane planları satmaya
çalışıyor, Hindistan ofisi için yayılma ve sömürge kurumsallaşması planları çiziyorlardı. Diğer
taraftan da insanı iki egemen itkinin yönlendirdiğine dair evrenselci bir sosyal iktisadi kuram
peşindeydi: Acıdan kaçmaya ve zevke yaklaşmaya meyletme diye tanımladıkları bu iki kanun
her şeyi açıklıyor, iktisadi rejimlerin doğasının bir özeti oluyordu.
Emek değer kuramı yanlıştı. Bir şeyin değerli olmasının nedeni ona harcanan emekten dolayı
değil, şeye içkin faydadan dolayıydı. Yani bir şey faydalıysa değerliydi, faydasızsa değersiz.
Değersiz bir metayı istediğiniz kadar emek harcayarak üretin, insanlık onu faydasız bulursa
değersiz olacaktı.
Faydacılık birçok politik iktisatçıyı derinden etkiledi. Ancak yine de emek değer kuramını
tahtından edemedi. Zira fayda çok özneldi ve ölçülmesi mümkün değildi. Bu sorun bir aşılsa,
solun kalesi düşecek, zenginlikle emekçi arasındaki zorunlu bağ kesilecekti.
MARJ NAL FAYDA
1870’lerde bu da oldu. Hemen hemen aynı zamanlarda Walras, Jevons ve Marshall faydanın
ölçülemeyeceğini teslim ettiler, ancak faydadaki değişimin gözlenebilir bir yanı olduğunu iddia
ettiler. Yani bir lahmacunun aç bir insana faydası vardı. Ne kadar subjektif olursa olsun bu fayda
lahmacun yedikçe düşüyordu. 1 liraya bir lahmacun alın yiyin. Sonra bir liraya bir lahmacun
daha. Sonra bir tane daha. Bir süre sonra lahmacunun sizin için faydası sıfırlanacak ve artık bir
lira daha ödeyerek lahmacun almak istemeyecektiniz. Fikir basitçe buydu. (Zamanın solcuları bu
fikirle bayağı dalga geçtiler tabii. Kafası azıcık çalışan biri bile “yahu adam doydu! Ama
lahmacun hâlâ değerli” der ama biz demeyelim. En azından şimdilik.)
MARJ NAL FAYDANIN SONU
ktisadi düşünce tarihçilerinin “marjinalist devrim” dediği dönüşüm öylesine etkili oldu ki, emek
değer kuramı ana akım politik iktisadi yorumlardan tamamen silindi. Marjinal fayda kuramcıları
dünyayı fayda üzerinden anlayan, daha da önemlisi iktisadi ilişkileri marjinal fayda eksenli arz
talep eğrileriyle açıklayan bir sistemi her yere yaydılar. Dünyadaki nerdeyse bütün üniversite
öğrencilerinin çizmeyi öğrendiği Arz Talep Eğrisi de bu marjinal faydacıların ürünü. Bu eğrilere
göre, bir malın arzı ve talebi fiyatını yani pazardaki değerini belirler.
AMA!
Piyasayı anlamak için uydurulan arz ve talep eğrileri gayet yamuk kuramsal varsayımlara
dayanıyor. En yanlış varsayımı ise fiyat ve marjinal fayda arasında kurduğu ilişki. Düşünün,
buğdayın marjinal faydası daha çok buğdaya sahip olundukça düşer. Doğru. Ama buğday
piyasaları buğday ihtiyacına göre şekillenmezse ne olacak? Yani buğday alan satanlar buğday
değil para ihtiyacı üzerinden ve vadeli işlem-opsiyon ticareti sayesinde alım satım yapıyorlarsa
ne olacak? O zaman esas fayda buğday üzerinden değil, ana meta olan para üzerinden
hesaplanmalı. Peki. Biz de öyle yapalım.
Ama ciddi bir sorun var. Paranın marjinal faydası tükettikçe düşmez! Yani üçüncü lahmacundan
sonra doyulur ama üçüncü 1,000 dolardan sonra doyulmaz. Hatta biraz üfüreyim, paranın
marjinal faydası kazandıkça artar. Zenginler kadar şikâyet edip ağlayan var mı?
ş
te krizi aslen açıklayan budur. Marjinal faydanın sonu. Dünya tarihinde spekülatif türev ticareti
hiçbir zaman reel sektörün 11 katına ulaşmamıştı. Altında kalacağımız yük bizim değil 11
kuşağın belini bükecek. Çok dikkat.