1
“Haklara Yönelik İnanç” konulu Beyrut Deklarasyonu (F4R)
“Dünyadaki ruhlar kadar Tanrı’ya giden yol vardır.” (Rumi)
1
1. Biz, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin (OHCHR)
2
başlattığı bir dizi toplantı
neticesinde 28-29 Mart 2017 tarihlerinde Beyrut’ta bir araya gelen, insan hakları alanında çalışan inanç-
temelli ve sivil toplum aktörleri olarak, karşılıklı din ve inanışlarımızın, tüm insanoğlunun haysiyeti ve eşit
değerini savunmak gibi ortak bir taahhüdü paylaştığı yönündeki derin kanaatimizi ifade ediyoruz.
Dolayısıyla, ortak insani değerler ve eşit haysiyet, kültürlerimizin ortak kökenleridir. İnanç ve haklar,
birbirlerini karşılıklı olarak güçlendiren alanlar olmalıdır. Dinlerin veya inançların bireysel ve topluluk
düzeyinde ifadesi, tüm bireylerin eşit değeri temelinde insan haklarının korunduğu ortamlarda gelişip
zenginleşir. Benzer şekilde, insan hakları, dinlerin veya inançların sağladığı derinlere yerleşmiş etik ve
ruhani temellerden faydalanabilir.
2. Karşılıklı dini inanışlarımız veya inançlarımızı, insanlara ait devrolunamaz yetkilerin geniş
spektrumunu korumak üzere bir kaynak olarak görüyoruz: yaşam hediyesinin korunmasından, düşünce,
vicdan, din, inanç, fikir ve ifade özgürlüklerine, her türlü şiddetten korunma dahil her türlü arzu ve korku
özgürlüğünün ifadesine dek.
Ø
“Kim ki bir hayatı koruyorsa, Kitabı Mukaddes tarafından tüm dünyayı koruyormuş gibi kabul edilir.”
(Talmud, Sanhedrin, 37, a).
Ø
“Her kim bir can kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur.” (Kuran 5:32)
Ø
“Tanrı’yı tüm kalbin, ruhun, gücün ve zihninle sevmelisin; ve aynı şekilde komşunu da.” (Luke 10:27)
Ø
“Onları açlıktan ve korkudan kurtaran bu Evin Efendisi için ibadet etmelerine izin verin.” (Sourat Quraish,
ayetler 3,4)
Ø
“Her kim ki tek bir kişinin can vermesine yol açarsa, tüm dünyayı yok etmiş sayılacağını ve her kim ki tek bir
ruhu kurtarırsa tüm dünyayı kurtarmış olacağını öğretmek için dünyada tek bir kişi yaratıldı.” (Mishna
Sanhedrin 4:5)
Ø
“Birlik olalım, topluca açıklamalarda bulunalım ve düşüncelerimiz bir olsun.” (Rigveda 10:191:2)
Ø
“Kendimi küçük de olsa nahoş şeylerden korumam gibi, diğerlerine karşı şefkatli ve yardımsever şekilde
davranmalıyım.” (Shantideva, Bodhisattva’nın Yaşam Biçimine dair Rehber)
Ø
“Hayatın çocuklarımız için neler getirebileceğini görmek için zihinlerimizi birleştirelim.” (Baş Oturan Boğa,
Lakota)
3. Yukarıda belirtilenler temelinde ve diğer birçok inanç kaynağı bağlamında, din veya inançlarımızın,
herhangi bir ayrım gözetmeksizin tüm bireyler ve toplulukların özgürlükleri ve insan haysiyetinin
korunması için temel kaynaklardan biri olduğuna kaniyiz. Dini, etnik ve felsefi metinler, insanoğlunun
biricikliğinin, yaşam hakkının kutsallığının ve buna ilişkin olarak müminlerin kalplerine yerleşik bireysel ve
kolektif görevlerin savunulmasında uluslararası hukuktan önce ortaya çıkmıştır.
4. Bizleri birleştiren ortak insani değerleri yayma sözü veriyoruz. Bazı teolojik meselelerde yollarımız
ayrılsa da, şiddet, ayrımcılık ve dini düşmanlığı savunmak üzere bu farklılıkların herhangi bir şekilde
kullanılmasına karşı mücadele ediyoruz.
Ø
“Her biriniz için bir şeriat, bir yol tayin ettik. Eğer Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet yapardı; ancak bu,
verdikleriyle sizi denemesi içindir. O halde iyiliklere koşun, hepinizin dönüşü Allah’adır. O, ayrılığa düştüğünüz
şeyleri size bildirecektir.” (Kuran 5, 48)
Ø
“Ey, bir ağacın meyveleri ve bir dalın yaprakları.” (Bahá’u’lláh)
5. Din veya inanç özgürlüğünün, insanın özü ve onun tercih hakları ve din veya inanç özgürlüğüyle
bağlantılı tüm özgürlüklerden önce gelen düşünce ve vicdan özgürlüğü olmaksızın var olamayacağına
inanıyoruz. Bir insan, bütün olarak, her türlü inancın temeli olup, sevgi, bağışlayıcılık ve saygı ile gelişir.
2
6. Burada, kendi egolarımız, bireysel çıkarlarımız ve yapay ayrışma noktalarımız karşısında barışçıl ancak
güçlü olan tüm mücadelelerimizin en asilini Beyrut’tan başlatmak için bir araya gelmiş bulunuyoruz. Dini
aktörler olarak ne zaman ki karşılıklı rollerimizi benimseriz, sorumluluklarımıza dair ortak bir vizyon
geliştiririz ve vaaz vermektense artık eyleme geçeriz, ancak o zaman farklı din ve inanışlardaki insanlar
arasında karşılıklı kabul ve dostluğu inandırıcı şekilde teşvik etmiş ve onları nefret, ahlaksızlık, tahrif, hırs,
zulüm ve ilgili diğer insanlık dışı davranışların olumsuz itkileriyle mücadele etmede güçlendirmiş oluruz.
Tüm dini ve inanç topluluklarının, her bir insanoğlunun mutlak vicdan özgürlüğüne saygı ve ortak
insanlığımız ışığında, herkese eşit haysiyet verilmesi için hareket etmek suretiyle bu yolda tartışmasız bir
şekilde ilerleyen, kararlı bir liderliğe ihtiyacı var. “Haklara Yönelik İnanç” faaliyetleri aracılığıyla, özgürlük
ve çeşitliliği korumak suretiyle bu ortak liderlik açığını doldurmak üzere elimizden geleni yapmaya söz
veriyoruz.
Ø
“Nefse ve onu düzgün biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve kötülükten sakınma yeteneğini ilham
edene and olsun ki, nefsini arındıran kişi, kurtuluşa ermiş sayılır.” (Kuran 91, 7-9)
7. “Haklara Yönelik İnanç” konulu işbu deklarasyon, dünyanın tüm bölgelerinden farklı din ve inanışlara
ait kişilere erişmekte olup, amacı ilgili tüm tarafların üzerinde anlaştığı ve hedeflerini paylaşan tüm
taraflara açık olan, ortak bir eylem-hedefli platform temelinde saygılı, barışçıl ve birbiriyle uyumlu
toplulukları güçlendirmektir. Haklara Yönelik İnanç deklarasyonumuzun, öncülü olan ayrımcılığa,
düşmanlığa ve şiddete teşvikin önlenmesine dair Rabat Eylem Planı (Ekim 2012) gibi, yeryüzünün tüm
halklarını temsil eden ve Özel Raportörler ve Antlaşma Kurulu üyeleri gibi BM insan hakları
mekanizmalarıyla zenginleşen Birleşmiş Milletler’in desteği ve çatısı altında ele alınıp yürütülmesini
önemsiyoruz.
8. İnancı, herkesin yararına olacak şekilde haklarla bağdaştırmak üzere zaman içerisinde ortaya atılan
birçok girişimi memnuniyetle karşılasak da, bu girişimlerin hiçbiri söz konusu hedefe tam olarak
erişmemiştir. Dolayısıyla, dini tarafların, nefrete teşvikle, toplumların huzurunu kaçırmaktan yarar
sağlayanlarla ve eşit ve devrolunamaz insan haysiyetinin aleyhine korku manipülatörleriyle mücadele
konusunda ortak insanlığımızın korunmasındaki sorumluluklarını üstlenmek üzere ulusal ve uluslararası
düzeyde etkinleştirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Mevcut F4R Deklarasyonu ile, aramızda ortak zeminler
yaratmak suretiyle inanç ve hakları birbirine yaklaştırmak ve birbirlerini güçlendirebilmeleri için inancın
hakların yanında daha etkin bir şekilde durmasını sağlayan yolları tanımlamak üzere daha önceki
girişimler ışığında kalpleri ve elleri birleştirmeyi amaçlıyoruz.
Ø
Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani
sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler
olmuştunuz. (Kuran 103, 3)
9. İşbu Deklarasyon temelinde, tüm bağımsız dini aktörlere ve bu deklarasyonun amacını yerine getirmeye
katkı sağlayan alanlarda sahada projeler yürütmek suretiyle F4R deklarasyonuna bağlılığını ve kabulünü
kanıtlayan inanç temelli topluluklara açık olan, çok-düzeyli bir koalisyon kurarak, vaaz verdiklerimizi
uygulamaya geçirme niyetindeyiz. Aynı zamanda, spesifik alanlarda somut eylemler için bir yol haritası
belirleyeceğiz ve bu harita, Haklara Yönelik İnanç küresel koalisyonumuz tarafından düzenli olarak gözden
geçirilecek.
10. Yukarıdaki hedefi yerine getirmek üzere, biz müminler olarak (tanrıcı olanlar, olmayanlar, ateistler
veya diğerleri
3
), beş temel ilkeye olan tam bağlılığımızı beyan ederiz:
a) Geleneksel inançlar-arası diyalogu, yerel düzeyde somut ve eylem-odaklı Haklara Yönelik İnanç
(F4R) projelerine dönüştürmek. Diyalog önemli olsa da, kendi başına bir amaç değildir. İyi
niyetler, onlara karşılık gelen eylem olmaz ise, sınırlı bir değer ifade eder. Sahadaki değişim
hedeftir ve uyumlu eylemler, bunun mantıklı araçlarıdır.
3
Ø
“İnanç, fiiliyatla kanıtlandığı zaman kalbe yerleşir.” (Hadis)
b) İşbu F4R Deklarasyonu’nda tanımlandığı şekliyle, ortak inançlar-arası ve inançlar-içi vizyon
alanlarında hareket etmek üzere teolojik ve doktrinal uçurumların önlenmesi. Bu deklarasyon,
dinler arası diyalogun bir aracı olarak değil, herkes için insan haysiyetinin korunmasında ortak
eyleme yönelik müşterek bir platform olarak tasarlanmaktadır. İfade özgürlüğüne saygı
gösterirken ve farklı dini söylem düzeylerinde bir ihtilafın devam ettiğinin ayrımındayken,
siyaset ve çatışmalarda dinin manipülasyonuna meydan okumaya kararlıyız. Dayanışma, mantık,
merhamet, itidal, aydınlanma ve halk tabanında buna tekabül eden kolektif eylemin dengeleyici
ve birleşik bir sesi olma niyetindeyiz.
c) İç gözlemsellik, el üstünde tuttuğumuz bir erdemdir. Karşılıklı topluluklarımızda kendi
zayıflıklarımız ve zorlu görevlerimiz konusunda açıkça konuşacağız ve öncelikli olarak bu alanda
harekete geçeceğiz. Daha küresel meseleleri kolektif olarak ve tutarlı bir şekilde, en değerli
gücümüz olan dürüstlüğü koruyan içeride ve kapsayıcı bir müzakerenin ardından ele alacağız.
d) Özellikle şiddete teşvik, ayrımcılık veya din, inanış, cinsiyet, siyasi veya diğer düşünceler, ulusal
veya sosyal köken veya herhangi bir statüden bağımsız olarak tüm insanların sahip oldukları eşit
haysiyete dair herhangi bir ihlale karşılık gelen nefret savunuculuğuna karşı tek sesle konuşmak.
Nefrete teşvik, adaletsizlikler, dini temelde ayrımcılık veya herhangi bir dini hoşgörüsüzlüğü
ihbar etmek yetmez. Kalplere ve toplumlara şifa olan bir dayanışma sergilemek ve iyileştirici
merhamet göstermek suretiyle nefret söylemini ıslah etmek gibi bir görevimiz var. Bu sorunu
düzeltmeye yönelik kullandığımız sözcükler, dini veya inanç sınırlarını aşmalıdır. Dolayısıyla bu
tür sınırlar artık manipülatörler, yabancı düşmanları, popülistler ve şiddet yanlısı aşırılıkçılar için
serbest bir alan olarak kalmamalıdır.
e) Bir yandan dini ve seküler mercilerle, ilgili hükümet kurumlarıyla ve Haklara Yönelik İnanç (F4R)
koalisyonlarının işbu deklarasyona uygun olarak özgürce kuruldukları her yerdeki devlet-dışı
kurumlarla ortaklıklar kurmaya çabalarken, sadece vicdanımıza kulak vererek, tamamen
bağımsız bir şekilde hareket etmeye kararlıyız.
11. Başlıca aracımız ve varlığımız, işbu F4R Deklarasyonu’nda kutsallaştırılmış ortak inançlarımızı
ulaştırmak üzere önleyici yapısal bir şekilde yüz milyonlarca mümine ulaşmamızdır. İnsanlığın
karşısındaki tüm ortak zorluk alanlarında herkese eşit haysiyetin savunulması konusunda tek sesle
konuşmamız da inanç ve haklar davasına hizmet etmektedir. İnsanoğlunun, inançlı olmasından veya
olmamasından bağımsız olarak, sırf hoşgörü yerine tam ve eşit saygıya hakkı vardır. Karşılıklı beceri
alanlarımızda bu taahhüdü savunmak görevimizdir. Ayrıca, tüm müminleri, dinleri veya inanışları ne
olursa olsun, dezavantajlı durumda olanlara ve ihtiyaç sahiplerine yönelik olarak derinlemesine
benimsenen adalet, eşitlik ve sorumluluk değerlerini korunmasında bireysel sorumluluklarını üstlenmeye
teşvik edeceğiz.
Ø
“İnsanlar ya sizin din kardeşinizdir, ya da insanlık kardeşiniz.” (İmam Ali ibn Abi Talib)
Ø
“İnsan yaşamının uzun yolculuğunda, İnanç en iyi yol arkadaşıdır.” (Buda)
12. Dini aktörlerin koalisyonunun bu deklarasyona bağlı kalmayı ve buna uygun olarak hareket etmeyi
seçtikleri dünyanın her yerinde halk tabanındaki insanlar için önemli olan bu hedefi somut bir şekilde
gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Birbirimizin eylemlerini destekleyeceğiz. Buna, dünyanın her yerinde her
yıl 10 Aralık günü çeşitlilik içinde birliğimizin en zengin ifadesi olarak Yıllık Haklara Yönelik İnanç Yürüyüşü
gibi son derece sembolik bir etkinlik gerçekleştireceğiz.
13. 2012 Rabat Eylem Planı ve buna müteakip gerçekleşen toplantılar temelinde, işbu deklarasyon
kanalıyla dini aktörler için ortak bir vizyon geliştirilmesi, karanlığın güçlerini silahlarından arındırmak için
4
bir taşma noktası olacak ve korku ve nefret arasındaki birçok kalpteki kötücül ittifakın ortadan
kaldırılmasına yardımcı olacak. Din adına şiddet, onun temel dayanakları olan merhamet ve şefkati yok
etmektedir. Merhamet ve şefkat mesajlarını, yerel, ulusal, bölgesel ve küresel düzeylerde topluluklar-
arası sosyal, gelişimsel ve çevresel inanç-temelli projeler yoluyla dayanışma faaliyetlerine dönüştürme
niyetindeyiz.
14. Uluslararası insan hakları araçlarında evrensel olarak kabul edilen değerleri, ortak insanlığımızın
ortak standartları olarak tümüyle benimsiyoruz. İşbu F4R deklarasyonundaki taahhütlerimizi öncelikli
olarak, dinler ve inançların insan haysiyetine saygı, adalet ve dürüstlük gibi temel ortak değerleri paylaştığı
yönündeki kanaatimiz üzerine temellendiriyoruz. Ayrıca söz konusu taahhütleri, “Herkesin özgür ve tam
gelişiminin ancak orada mümkün olduğu topluma karşı ödevleri olduğu”
4
gerçeğine dair kabulümüze
dayandırıyoruz. Görevimiz, vaaz ettiklerimizi uygulamak, bütünüyle angaje olmak, sesimizi yükseltmek ve
tehdit altına girmeden önce insan haysiyetinin korunması için sahada çalışmaktır.
Ø
“Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi neden söylersiniz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında
konu olması bakımından büyük bir suç teşkil etti.” (Kuran 61: 2-3)
Ø
“Kendi adlarına konuşamayanlar için, haklarından mahrum kalanların hakları için sesini yükselt. Sesini yükselt
ve adil bir şekilde değerlendir; yoksulların ve ihtiyaç sahiplerinin haklarını koru.” (Özdeyişler Bölüm 31: 8-9)
15. Dini öğretiler ve mevcut uluslararası yasal çerçeveler, dini aktörlere sorumluluklar yüklemektedir.
Dini aktörlerin güçlendirilmesi, mevzuat, kurumsal reformlar, destekleyici kamu politikaları ve kendi
eylem alanlarında sosyal değişim ve eğitimin genellikle başlıca kaynaklarından biri olan yerel dini
aktörlerin ihtiyaçlarına uygun eğitim gibi alanlarda eyleme geçilmesini gerektirir. Uluslararası sözleşmeler
ve anlaşmalar, soykırım, mülteci, dini ayrımcılık ve din veya inanç özgürlüğü gibi kilit yasal terimleri
tanımlamıştır.
5
Tüm bu kavramların, farklı dinler ve inançlarda karşılık bulan anlamları vardır. Buna ek
olarak, farklı deklarasyonlar ve önergeler
6
, işbu F4R deklarasyonunda benimsediğimiz ve pekiştirdiğimiz
dini aktörlerin rol ve sorumlulukların unsurlarını ortaya koymaktadır.
16. Dinin tanımlandığı ve genellikle de çarpıtıldığı biçimleri düzeltmek konusunda tüm insanlara karşı
mesul olduğumuz konusunda insanoğlu olarak hemfikiriz. Eylemlerimizden dolayı sorumluyuz, ancak
eyleme geçmezsek veya uygun ve vakitlice davranmazsak sorumluluğumuz çok daha büyük olur.
Ø
“Her birinize tüm yaptıklarınızı ve söylediklerinizi soracağız. Muhakkak ki siz onlardan mesulsünüz.” (Kuran,
Saffat, 24)
Ø
"Herkesin görevi açıkça belirtilmelidir." (İncil, 1 Korint iii. 13)
17. Devletler, herkesin –bireysel ve kolektif olarak korkudan ve yoksunluklardan azade onurlu bir yaşam
sürdürmek ve yaşamın tüm alanlarında tercih özgürlüğünden faydalanmak üzere- tüm haklarını teşvik
edip korumak gibi temel bir sorumluluğu üstlenirken, biz dini aktörler veya münferit müminler olarak
kendi vaaz, öğretim, ruhani yönlendirme ve sosyal angajman alanlarımızdaki tüm koşullarda her bir
insanoğlunun eşit haysiyetini ve ortak insanlığı savunmak üzere ayrı bir sorumluluk üstleniyoruz.
Ø
“Her kim bir adaletsizlik veya bir kabahate tanıklık ederse, bu gidişatı eliyle değiştirmelidir. Eğer bunu
yapamazsa, sözcükleriyle değiştirmelidir. Eğer bunu da yapamazsa, kalpleriyle değiştirmelidir. Bu, iman
eylemleri arasında en zayıfı olacaktır.” (Hadis)
18. Dini toplulukların, liderlerinin ve müritlerinin hem ulusal hem de uluslararası yasal araçlar
çerçevesinde kamu mercilerinden bağımsız olarak bir rolü ve sorumlulukları vardır. 1981 yılında kabul
edilen Birleşmiş Milletler Din veya İnanca Dayalı Her Türlü Hoşgörüsüzlüğün ve Ayrımcılığın Ortadan
Kaldırılması Deklarasyonu’nun 2(1) maddesi uyarınca, “hiç kimse, din ya da başka inançları gerekçesiyle
herhangi bir Devlet, kurum, grup ya da bir kimse tarafından ayrımcılık konusu olamaz.” Bu hüküm, dini
kurumların, liderlerin ve hatta dini veya inanç toplulukları içindeki her bir bireyin doğrudan
sorumluluklarını belirlemektedir.
19. Etkin kontrol
7
kavramının çatışma zamanlarında devlet-dışı aktörlerin sorumluluklarını belirlemesi
gibi, her daim müritlerinin kalpleri ve zihinleri üzerinde yüksek düzeyde etki yaratan dini liderler
5
konusunda da benzer bir yasal ve etik gerekçe görüyoruz.
20. Söylem, bireysel ve topluluk gelişimi açısından asli önemi haizdir. İnsanlığın iyi ve kötü taraflarının
en temel araçlarından biridir. Savaş zihinlerde başlar ve genellikle gizlenen nefret savunuculuğuyla
tetiklenen bir muhakemeyle işlenir. Olumlu söylem, aynı zamanda kalplerde ve zihinlerde barış inşası ve
uzlaşmaya dair sağaltıcı bir araçtır. Öte yandan, söylem, Rabat Eylem Planı’nın dile getirdiği eşik değerler
temelinde işbu F4R deklarasyonu aracılığıyla uygulanmaları için üstlenmeye ve birbirimizi desteklemeye
taahhüt ettiğimiz en stratejik sorumluluk alanlarından biridir.
21. Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi çerçevesinde (madde 20, paragraf 2), devletler,
ayrımcılığa, kin ve nefrete veya şiddete tahrik eden herhangi bir ulusal, ırksal veya dinsel düşmanlığın
savunulmasını yasaklamakla mükelleftir. Bu kapsamda, din adına bazı dini liderlerin nefreti körüklemesi
de söz konusudur. Hatibin konumu, bağlam, vaazın içeriği ve uzunluğu sebebiyle, dini liderlerin bu tür
açıklamaları, nefrete tahrik eşik değerine karşılık geliyor olabilir. Bu tür tahriklerin önlenmesi yeterli
değildir. Uzlaşmaya yönelik sağaltıcı savunuculuk da, özellikle nefretin dinler veya inanışlar adına
savunulduğu durumlarda dini liderler için de eşit şekilde bir görevdir.
22. Bu alandaki en net ve en yeni yönlendirme, 2012 yılındaki Rabat Eylem Planı’nda
8
yer almaktadır.
Söz konusu Plan, dini liderlerin üç spesifik temel sorumluluğunu belirlemektedir: (a) Dini liderler, şiddet,
düşmanlık veya ayrımcılığı körükleyebilecek ifadeler veya hoşgörüsüzlük mesajları kullanmaktan
sakınmalıdır; (b) Dini liderler aynı zamanda hoşgörüsüzlük, ayrımcı klişeler ve nefret söylemi vakalarına
karşı tavırlarını kararlı bir şekilde ve derhal ortaya koymak gibi kritik bir role sahiptirler; ve (c) Dini liderler
aynı zamanda şiddetin nefretin körüklenmesine bir yanıt olarak asla hoş görülemeyeceği konusunda net
olmalıdır (örneğin, şiddet, daha önceki bir provokasyonla gerekçelendirilemez).
1
Dini veya inanç metinlerinden elde edilen tüm alıntılar Beyrut atölyesinin katılımcıları tarafından kendi din veya inançlarıyla
bağlantılı olarak sunulmuştur ve sadece açıklayıcı ve kapsamlı değildir.
2
OHCHR, Cenevre'de (Ekim 2008), Viyana'da (Şubat 2011), Nairobi'de (Nisan 2011), Bangkok'da (Temmuz 2011), Santiago de
Chile'de (Ekim 2011), Rabat'da Cenevre (Şubat 2013), Amman (Kasım 2013), Manama (2014), Tunus (Ekim 2014 ve Nisan 2015),
Lefkoşa (Ekim 2015), Beyrut (Aralık 2015) ve Amman (Ocak 2017) (Ekim 2012) ile benzeri uluslararası toplantılar, uzman
seminerleri ve bölgesel atölyeler düzenledi.
3
Bkz. BM İnsan Hakları Komitesi, genel yorum no. 22 (1993), BM Doc. CCPR / C / 21 / Rev.1 / Add.4, para. Bkz. BM İnsan Hakları
Komitesi, genel yorum no. 22 (1993), BM Doc. CCPR / C / 21 / Rev.1 / Kat.4, para. 2.
4
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin (1948) 29. Maddesinin, 1. Paragraf.
5
Bunlara Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi (1948); Mültecilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme (1951);
Her Türlü Irk Ayrımcılığının Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi (1965); Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi (1966);
Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi (1966); Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi
(1979); Işkence ve diğer Zalimane, Gayri insanı veya Küçültücü Muamele veya cezaya karşı sözleşme (1984); Çocuk Haklarına Dair
Sözleşme (1989); Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunması Uluslararası Sözleşmesi (1990); Engellilerin
Hakları Sözleşmesi (2006); ve Tüm Kişilerin Zorla Kaybedilmeye Karşı Herkesin Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme (2006).
6
Bunlara İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (1948); Din veya İnanca Dayanan Her Türlü Hoşgörüsüzlük ve Ayrımcılığın Tafsiye
Edilmesi Bildirgesi (1981); Ulusal veya Etnik, Dini ve Dilsel Azınlıklara Sahip Kişilerin Hakları Bildirgesi (1992); Afet Müdahale
Programlarında Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi ve STK'lar İçin Davranış İlkeleri (1994); Hoşgörü Prensipleri Üzerine
UNESCO Bildir”gesi (1995); Din veya İnanç Özgürlüğü, Hoşgörü ve Ayrımcılık Yasağı Açısından Okul Eğitimi Konulu Uluslararası
Danışma Konferansının Son Belgesi (2001); Toledo Devlet Okullarında Din ve İnançların Öğretilmesinde Yol Gösterici İlkeler
(2007); Birleşmiş Milletler Yerli Halkların Haklarına Dair Deklarasyon (2007); "İnsan Hakında İnanç" konusundaki Lahey Bildirgesi
(2008); Camden İfade Özgürlüğü ve Eşitlik İlkeleri (2009); İnsan Hakları Konseyi, Hoşgörüsüzlükle Mücadele, Negatif Klişeleşme
ve Damgalama ve Ayrımcılıkla Mücadele, Din veya İnanç Esasına Dayalı Şiddet ve Şiddeti Teşvik Etme Konusunda 16/18 Kararı
(ve İstanbul Süreci, 2011); Ayrımcılığa, düşmanlığa veya şiddete teşvik oluşturan ulusal, ırksal veya dini nefrete yönelik
savunuculuk yasağı üzerine (2012) Rabat Eylem Planı; Vahşet Suçlarında Analiz Çerçevesi (2014); Genel Sekreter'in Şiddete Dayalı
Aşırılığı Önleme Eylem Planı (2015); hem de şiddet olaylarına yol açabilecek tahriklerin önlenmesi hakkındaki Fez Deklarasyonu
(2015).
7
Bazı durumlarda, özellikle devlet dışı aktörler bölge ve nüfusta (örneğin, fiili makamlar olarak) önemli / etkili bir denetim
yaparken, uluslararası insan haklarına görev verenlere saygı göstermekle yükümlüdürler (bkz. UN Docs. CEDAW / C / GC / 30,
para 16; A / HRC / 28/66, paralar 54-55).
8
Bkz. UN Doc. A / HRC / 22/17 / Add.4, ek, ek, para. 36.
Bu metin, Kıbrıs Barış Sürecinde Dini Yolu Ofisi (RTCYPP) tarafından 'Haklara İnanç' inisiyatifine katkı olarak Türkçe'ye çevrilmiştir.
Dostları ilə paylaş: |