Prof. Dr. Abdurrahman Güzel Armağanı,(Ed. Doç. Dr. C. Demir, Yrd. Doç. Dr. H. Parlakyıldız),
Akçağ Yayınları, Ankara, 2013, s.353-371.
KAZAK TÜRKLER NDE ÖLÜMLE LG L KEL ME,
KEL ME GRUBU VE DEY MLERDEN HAREKETLE ÖLÜM KAVRAMI
Nergis B RAY
1
ÖZET
Bu yazıda Kazak Türkçesinde kullanılan ölümle ilgili kelime, kelime grubu ve
deyimlerden hareketle Kazak Türklerinin ölümü algılayışı ve ölümle ilgili gelenekler
konusu ele alınacaktır. Sonuçta Kazak Türklerinin ölümle ilgili kavram dünyası yanında
geleneklerin yer aldığı kültür çevresi belirlenmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Kazak Türkleri, ölüm kavramı, ölümü algılayış.
ABSTRACT
In this article, the perception of the death of Kazakh Turks and the tradations about
death of their will be discussed through the Kazakh Turkic word about the death, a group
of words and phrases. As a result, cultural environment where traditions be determined in
the addition to the world of concepts relating to death of Kazakh Turks.
Key Words: Kazakh Turks, the concept od death, perception of death.
Ölüm bir bilinmez, tekrarı olmayan bir fenomen olduğu için insanoğlunun dikkatini
çeker ve hayal etmeye çalıştığı bir konu olarak karşısına çıkar. Ölümle ilgili tavrımız, onu
nasıl kabul edip kavradığımıza ve uygulamalarımız yoluyla ölüm karşısındaki
tutumumuza, bu kavramı nasıl algıladığımıza dair ipuçları verir. Kültür ortamında yer alan
kelimeler, toplumumuzun kültür yapısını, kültürel arka planını ve kelimeleri anlayıp
yorumlama açısından tavrımızı belirler (Condon, 1998: 47). Bazı toplumlar ölümü bir bitiş
olarak değerlendirirken bazıları için bir başlangıçtır. Bazıları hayatın bir karşıtı olarak
görürken bazısı için bir parçasıdır (Brown, 1996: 111). Bazı filozoflara göre “ölüm
zamanda bir yerde değildir, ama zaman kökensel bir şekilde olmak, yani ölmek içindir”
(Lævinas, 2006: 50-55).
1
Doç. Dr. Pamukkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü.
nergisb@gmail.com
Ölüm karşısındaki bilgi eksikliği ve belki ürperti, insanoğlunun onu doğrudan
“ölmek, ölüm, ölü, öldürmek” gibi kelimelerle ifade etmekten kaçınmasına, dolaylı
anlatımlara başvurmasına yol açar. Ölümü gerçek anlamıyla anlatan kelimeler kullanılsa da
daha çok dolaylı anlatımlı kelime, kelime grubu ve deyimler tercih edilmektedir. Söz
varlığında bu tür dolaylı kullanımlar çok ve çeşitlidir. Bu yapılar üzerindeki çalışmalardan
yola çıkarak bir toplumunun ölüm karşısındaki tutumu ve uygulamalardan hareketle de yer
aldıkları kültür çevresi tespit edilebilir.
Ölüm, inançlarla ilişkili bir konu olduğu için kendiliğinden inanç
sistemini/sistemlerini de meseleye taşıyacaktır.
Bu yazıda yukarıda bahsettiğimiz yaklaşımlardan hareketle Kazak Türklerinin
kullandıkları ölümle ilgili kelimeler ve deyimler anlamlarıyla birlikte tek tek verilecek ve
Kazakların ölümü ifade ediş biçimleri yanında ölümü algılayışları hatta yapmış oldukları
uygulamalar da belirlenecektir.
I. “Ölüm” Kavramıyla lgili Kelimeler
Ölüm kavramıyla doğrudan bağlantılı olan, gerçek anlamında kullanılan
kelimelerden oluşan bu grupta bir çağrıştırma, sembolik anlatım söz konusu değildir.
I.1. “öl-” Fiili: lk/gerçek anlamı ölüm olan kelimeler: Bu kelimelerin gerçek
anlamları da “ölmek”le ilgilidir. “ölüv, öltirüv, öltürtüv”.
Ölüm ile ilgili kelimelerden birkaçı da Arapça’dan dilimize girmiştir: “acal “ecel,
ölüm”
; qaza “kader, ölüm”; opat “vefat, ölüm”.
I.2. “Ceset
~cenaze ~ ölü ~ morg” Kavramıyla lgili Kelimeler
Bu kelimeler, ölü ile ilgili kullanımlarda slâmî kabullerin de göstergesidir.
Kullanılan “canaza, mäyit, marqum, mäyithana” kelimelerinin Arapça olması, bu
kelimelerin slamî uygulamalarla birlikte dile yerleştiklerinin bir göstergesidir. Sadece
“mürde” kelimesi Farsçadır.
Cenaze ile ilgili kelimeler: canaza “cenaze”; canazaşı “cenaze namazı kıldıran
kimse, imam”.
Ceset ile ilgili kelimeler: mäyit, mürde, ölik, ölim “ ceset”; öli boy ; ölekse / öliktik
“leş
[
havyan için kullanılır
]
”;
süyek
2
“naaş, ceset”.
Ölü ile ilgili kelimeler: öli, cansız “ölü”; marqum // carıqtıq “merhum, rahmetli”.
Morg ile ilgili kelimeler: Arapça bir kelimeye gelen Farsça ekle oluşturulan
mäyithana “morg” kelimesi ile Fransızcadan Rusça yoluyla Kazak Türkçesine giren
“morg”.
I.3. “Ölü” çin Kullanılan Bazı Eş yalarla lgili Kelimeler
Kefen ve kefenlenmek slamî uygulamaların göstergesidir. Kaynaklarda verilen
bilgiler, Türklerin eski tarihlerden beri ölülerini kefenleme geleneğini kullandıkları
söylenmektedir. Kaşgarlı, kefenden “esük: ölü beylerin ve hanların üzerine örtülen bir
kumaş
” şeklinde bahsederken; Orhun Yazıtları’nda esük kelimesini ilk okuyan kişi olarak
L. Bazin ise kelimeye, “Cenaze kefenini getirdi ve dikti” anlamını vermektedir ( ltar, 2003:
15).
“Kefen”: “aqıret, kebin; aqırettik “ kefenlik kumaş ”; aqıret kiyim kiygizdi, kebindev,
kebin kiygizdi “kefenle(n)mek”; kebindi “kefenli, kefenlenmiş”.
“Tabut”: Özellikle “ağaç-at” tabiri, Anadolu ağızlarında da “salaca, tabut”
anlamıyla kullanılmaktadır. “tabıt; ağaş-at “içinde cenaze taşınan üstü açık tabut”.
I.4. Ölünün Yıkanması le lgili Kelimeler
ltar, slamiyet’ten önce Türkler arasında geleneksel olarak ölünün yıkandığını
söyler (2003: 15). Kazak Türkçesindeki kelimeler bu uygulamanın slamiyet’le birlikte
Arapça bir kelimenin katılımıyla devam ettiğini göstermektedir. cuvıq, aruvlap cuvdı, aq
cuvıp aruvladı, därettev “ölüyü yıkama merasimi, guslet(tir)mek”.
I.5. Gömmek / Cenaze Çıkarmak le lgili Kelimeler
Kazaklarda cenaze slâmî kurallara uygun biçimde gömülmektedir. Gömmekle
ilgili kelimeler şunlardır: meyit uzatuv, canazalav, canazasın şığaruv, canaza oqıdı
[şığardı], cöneltüv “yolcu etmek, cenaze çıkarmak”; cerle(nü)v, cüzin casırdı, kömilüv,
kömüv, kömip tastav, cerge kömip tastav, qabirdev, süyegine kirdi, topıraq buyırdı, topıraq
buyırğan topıraq sal(ıs)uv, topıraq saluv buyırdı “göm(ül)mek”; tereñ qazıp tepkilep
kömgen “derince gömmek”.
2
Buradaki “süyek” kelimesi Eski Türkçede “süñgek” şeklindedir. Bu kelimenin Kazak Türkçesi
sözlüğündeki diğer anlamı “ kemik”, “ soy, nesep”tir. “Kemik” anlamı, “ceset, ölü” anlamlarının buradan
geliştiğini düşündürmektedir.
Kazak anlayışında “ gömülmeden kalmak, gömülmemek” büyük bir ceza, büyük bir
suç karşılığı olarak algılanmaktadır. Aileden biri öldüğünde akrabalar toplanır, her biri
toprak atarak bu kadere ortak olduklarını gösterir. Bu gelenek aynı zamanda ölen kişinin
iyi niyetli ve dürüst olduğunun aile fertlerince kabulü anlamına da gelir. Bu tarz törenlerde
birçok küskünlük unutulur. Ama bazen öç alma duygusu, kötülük üstün gelirse cenaze
gömülmez. Bu büyük bir cezadır. Kazak toplumunda bu sözlerin ve ifadelerin kullanılması
bu cezanın uygulandığını da göstermektedir. Bu konuyla ilgili kelime ve ifadeler şunlardır:
canazasız “cenaze töreni yapılmamış olan”; kelbini coq köri coq, ay dalada qaldı, kebinsiz,
kömüvsiz ölim, iyt pen qusqa jem boldı “ölüsü ortada kaldı”; kömüvsiz, kömüvsiz qaldı,
topıraq buyırmağan, topıraq salmağan, cüzi casırılmay qaldı “gömülmemiş(~di)”.
I.6. Ruh Anlayışıyla lgili Kelimeler
Eski Türk bozkır inanç sistemi unsurlarından olan atalar kültü, slamiyet sonrasında
da Kazak inançlarında yerini korumuştur. Eski Türk inancında ruh ebedidir, bedeni terk
etmesiyle ölüm ortaya çıkar. Bu sebeple ölen atalara saygılı davranılır, onların ruhlarına
adaklar adanır, kurbanlar kesilir. Atalara saygı, aynı zamanda “baba hukukunun” inanç
sahasında görünüşüdür (Kafesoğlu, 1989: 291). Eski Türklere göre kâinatın yaratıcısı
“Teñgri” ebedidir. Her şey gibi ölüm de onun iradesine bağlıdır. Her şeyi bilir, her şeye
kadirdir. O, maddi semada ayrı bir manevi kudrettir (Kafesoğlu, 1989: 295-296). slamiyet
sonrasında konar-göçer Kazaklar arasında Tanrı inancı ve ataların ruhlarına saygı, slamî
inanışla bir arada devam eder. Kazaklar “ata-babaya” yani ecdada ta‛zim ederek ve
sığınarak, berekete, mutluluğa, mal ve mülklerinin güvene kavuşacağına inanırlar (Kazak
SSR 1983: 375). Ataların ruhlarının kendi soylarından gelenleri koruduğuna inanırlar.
Çeşitli yarışmalarda ve genellikle savaşlarda milleti gayrete getirmek, düzeni sağlamak
maksadıyla uran
3
adı verilen ataların adını haykırırlar (Ünal 2008: 104). Kazak geleneğinin
ana unsurlarından birisi olan “Yedi atanın bilinmesi” de bu kültün uzantılarındandır.
19. asrın ikinci yarısından sonra slamiyet’in Kazaklar arasında öğrenilmesi, okuma
yazma alanındaki gelişmeler sonrasında bu tür geleneklerde değişmeler yaşanmıştır. Yine
de “aruvaq~äruvaq” kelimelerinde, öli aruvaq “ölenlerin ruhu”; öli rıyza bolmay, tiri
bayımaydı (Ata sözü) “Ervah razı olmadan, diriler mutlu olamaz”gibi ifadelerde bu kültün
izleri yaşamaktadır.
I.7. Öbür Dünya Kavramını Karşılayan Kelimeler
3
Her boyun uranı olmakla birlikte Kazakların hepsinin ortak kullandığı ve birliklerini sağlayan “Alaş”
uranıdır.
aqıyret, aqıret, aqırettik ömir, o düniyä, mahşar, “ ahiret, öbür dünya”; aqırettik
“sonsuz, ahiret”.
Öbür dünya ile ilgili diğer kelimeler: äzireyil “can alıcı”; cannam, tozaq, tamuq,
can qıynaytın, azaptı cer “cehennem, tamu”; cumaq, cannat, peyiş, uşpaq “cennet”; perişde
“melek”;
kävsar, cumaq suvı “kevser”; tuba “tuba, cennetteki ağaç”; savap, iygilikti is
“sevap”;
künä, qılmıs, caza “günah”; qıyamet, aqırzaman.
Türklerde eskiden de öteki dünya anlayışı vardı. Mezara ölen kişinin atının,
eşyalarının konulması, bunları öteki dünyada kullanacağı anlayışından kaynaklanmaktadır.
Fakat Kazak Türkçesinde öteki dünyayı anlatan kelimeler, slâmî öbür dünya anlayışını
ifade etmektedir. Öbür dünya ile ilgili diğer kelimeler de bu anlayışı destekleyen birer
göstergedir.
I.8. Mezar ve lgili Kelimeler
Eskiden Türkler, hayat ve ölümün sudan türediğine inanmış, mezarlarını “mezar ile
su” ilişkisini de temsil etmek üzere su yataklarına yapmışlardır. Bu anlayışta mezar,
“yeniden doğum”la ilişkilendirilir. Bu yüzden de ölenin kimlik sembolüdür (Bıçak, 2004:
159). Gökle yerin arasındaki geçişin diğer bir ifadeyle bu dünya ile öteki dünya arasındaki
geçişin sembolü olan mezarlara dikilen taşlar da ölen kişiyi temsil eder. (Roux, 1994: 232)
Mezar: arıstannıñ avzına (ketti) “mezar, uzak yer”; beyit, kör, qabır, (quvrağan)
quv mazar, mazar, mola, mürde, ziyrat “kabir, mezar”; kümbez “damı kubbe biçiminde
olan mezar binası, kümbet”;
qara cerdiñ talısı “yer koynu”; mürdehana, mola “kabristan,
mezarlık”;
kesene “türbe”.
Mezar taşı: köktas, qulpıtas, qabir tası “mezar taşı”; basına tas [aq tas, qulpı tas,
kök tas] qoydı “mezarının başına abide yaptırdı, taş diktirdi”.
Mezarlıktaki uygulamalar: laqattav “mezarın içinde cesedin kıbleye dönük olarak
durmasını sağlamak için oyuk bırakmak
”
Mezar görevlisi: qabirşi, mürdeşi “mezarcı”; ziyratşı, kör qazuvşı “mezar kazan,
mezarcı”.
Kazak Türkleri ölen kişiyi ilk defnettikleri mezara “ mola” derler. Bir yıl sonra
buraya kümbez, ziyrat, kesene veya beyit denilen taş veya demirden oba yaparlar.
Kazaklarda gelenek olarak kurulan bu yapılar türbeye / kümbete benzer (Ünal, 2008: 116).
Bu tür uygulamalar Kazakların ölene, atalarına saygısını, kendi kimliklerinin
sembolü olan mezarlara önem verdiklerini gösterir.
I.9. Ölünün Ardından Yapılan Anma Törenleriyle lgili Kelimeler
Kazak Türklerinde özellikle ölünün gömülmesinden sonra yapılan uygulamalar
hakkında çok fazla kelime, kelime grubu ve deyim yer almaktadır. Bu durum, bu tür
törenlere Kazaklar arasında çok değer verildiğinin bir göstergesidir. Önce bu kelime,
kelime grubu ve deyimleri konulara göre ayırarak görelim:
Ölüm haberini vermek: estirtüv, habarlav, aytuv “ölüm haberini yakınlarına
duyurma, söyleme”.
Burada yapılan uygulamaya ‘estirtüv cırı’ denir. caman at “kötü
haber, ölüm haberi”
; qazanama “bir kimsenin ölüm haberini ulaştıran mektup”.
Maddî yardım: aza “cenaze evine yapılan maddî yardım”.
Mezarlıkta yapılanlar: beyit başı, kümbet başı “Kümbet yapıldıktan sonra verilen
küçük yemek”;
azagül “ölen bir kimsenin mezarına konulan çiçek, çelenk”.
Kan parası ödemek: qun “öldürülmüş kimse için ödenen para, kan hakkı”; qundav,
qunın coqtav “öldürülen kişinin kan bedelini istemek”; qunın tarttı [tartqızdı] “ölüm ya da
sakatlanma karş ılığ ında belirlenen miktarda ücret ödetmek”.
Evdeki uygulamalar: ısqat, pidiya, qayıt-sadaqa “ölenlerin kılınmamış namazları ve
tutulmamış oruçları için verilen sadaka, ıskat”;
pidıyalıq “ıskatla ilgili, ıskata özgü”;
canazağa [pidiyağa] mal bayladı “fidye yani ıskat için mal mülk hesabının, borç hesabının
yapılması”.
Bu tören, ölü çadırdan çıkarılmadan yapılır. Burada eski inançların izleri
vardır. Kazaklar eski inanç dönemlerinde ölen kişinin bulunduğu çadırın önüne dokuz tane
at getirir, bağlar, dinî tören yapar, ölenin günahlarının onlara geçtiğine inanır, sonra bu
atları kabir başında kurban edip ölen kişinin en sevdiği atın başını onun mezarına
koyarlarmış. Ölenin eşyaları ile birlikte atı ve koşum takımları da mezara gömülürmüş.
Ş
imdi bu eşyalar fakirlere ve hocalara dağıtılmaktadır. Ölü, bu törenden sonra çadırdan
çıkarılır. (Ünal, 2008: 108, 109)
aruvlav “dinen ölüyü yıkayıp cenazesini dualarla gömdükten sonra onun
giyeceklerinin fakirlere verilmesi”
; cırtıs, cırtıs berüv, cırtıs cırtuv “yaşlı birinin ölümü
ardından onun kadar yaş amak dileğ iyle kumaş dağ ıtmak”
; tul cırtıs “yılı dolup aşı da
verilen kiş inin kurallarıyla paylaş tırılan kıymetli giyecekleri”.
üşi “ölen kişinin ardından üç gün sonra verilen yemek, üçü”; cetisi [qırqı, cılı]
boluv “yedisi (kırkı, yılı) olmak”; cetilik, cetisin berüv “yedisini vermek”; qırqın berüv
“kırkını vermek”; qırqın ötkizüv “(ölünün) kırkı çıktığında okutulan mevlit”; cılın berüv,
cılın berdi [ötkizdi] “yılını vermek”; cılı boldı [toldı] “ölümünün üstünden bir yıl geçmesi,
cenazenin ardından adetlere uygun olarak söylenen zaman ölçüsü”
; as berüv “yılında
büyük bir yemek vermek”.
Quran oqıyuv “Kur’an okumak”.
savın aytuv “ölen kişinin yılı olunca verilecek aş zamanını, yerini, özelliğini yani at
yarış ı, pehlivan güreş i vs. geleneklerin olacağ ını söylemek için birini göndermek, altı ay
veya bir yıl önceden davet etmek için bir görevli yollamak”
.
as berüv “Ölen kişinin 40’ında ve bir yıl sonrasında verilen yemek. Ölen kişinin
ardındakilerin en son büyük bir yemek vermesi, kalabalık halkı toplaması, özellikle
fakirlere yemek vermesi esasına dayanan bir gelenektir. “As attınıki, toy toydıniki (Aş
atlının, toy toylunun
)” sözünden de anlaşıldığı üzere aşın en önemli kısmı at yarışlarıdır.
Aş, sadece ölü için değil, özellikle diriler için gereklidir. Onlar ölümü bahane edip kendi
adlarının, şöhretlerinin, övünme duygularının, açık kalpliliklerinin de aşını verirler. Bu
yüzden aşı ölüsü olan yapmaz, sadece yiğit, bay, güçlü olanlar yapar.
Baş sağlığı dileme: köñil aytuv, qayğı qasiretke ortaqtasuv “baş sağlığı dilemek”.
Bu geleneğe göre kocası ölen eve girip iyi niyetini, bu kadere ortak olduğunu, ölümün
herkese ağır geldiğini söyleyip “bolğanğa bolattay bol (olan karşısında polat gibi ol)”
diyerek teselli verme geleneği vardır. Burada söylenenlere “köñil aytuv cırı” denir.
Dua: aq bata, caqsı tilek, izgi niyet “hayır dua etmek”; aqırın [-ıñ qayırın] bersin!
“Allah kolay ölüm versin. Ölümün azapsız olsun”; bata, bata qıluv, bata oquv “ölen kişi
için okunan dua, fatiha”
; canaza oquv “cenaze duası”; canın cannatta bolsın! “mekanın
cennet olsun”
; catqan ceriñ torqa bolsın!, topırağı torqa bolsın! “Nur içinde yatsın!”;
catqan ceri caylı, topırağı torqa bolsın! “Yattığı yer cennet olsun, kabri rahat olsun”;
qarañğı qabiri nur bolsın! “mekanı cennet olsun.”; qayırlı bolsın, qaza qayırlı bolsın
“Başınız sağ olsun! Ölüm de olsa sonu hayırlı olsun.”; qayırın bersin! “her şeyin, ölümün
de kaza kaderin de hayırlısı olsun”
; şapaq atsın! “ölümün sonu hayırlı olsun”; tiye bersin,
tiye bersin aytuv “verilen yemek veya yapılan bir iyilik ruhuna deysin”.
Beddua: ata-babañnıñ köri cañgır “Atalarının ruhu rahatsız olsun! Atalarına lanet
olsun!”;
ölip keteyin(/sin) “Allah canımı(/nı) alsın”; körde bası qalğır! “ölün gelsin,
mezarlarda kalasıca!”;
qara sorpasın urttatqır “Ölsün de aşı/yemeği yensin! Ölümünü
görelim!”
; mürdem ket [ketkir!] “öl de kal, mezar evin olsun”; mürdem qat! “öl de kal,
mezar evin olsun
”; o, kök tigilgir! “ölüm gelsin”; ölme, ölseñ qaytıp kelme! “ölme,
ölürsen de geri dönme! (hicvederek)”
öspey öndirşegiñ üzilgir! “vakitsiz git, genç yaşta
öl!”;
pışaqqa tüskir [ilingir!] “canın çıksın!”; teriñ jayılgır! “canın çıksın!”.
Bu bölümde kullanılan sözlerden hareketle ölümün özellikle akrabalar arasında
duyurulmasının büyük önem taşıdığı anlaşılmaktadır. Büyük aşların verildiği toplantılarda
Kazak toplumu arasında maddî yardımlaşmanın da önemli olduğu görülmektedir.
Mezar başında yapılan ölüye aş verme geleneği, bugün slamî tarzda ölüye aş
verme şeklinde değil de “ölüye sevabı değsin” anlayışıyla yaşayan insanlara aş verme
ş
eklinde yapılmaktadır. Aslında ölen kişinin üçünde, yedisinde, kırkında, yılında aş
verilmesi geleneği bütün Türk topluluklarında ve ülkemizde hala yaygın olarak
uygulanmaktadır. Kazaklarda aşta yarışların yapılması, aşın uzak yakın bütün aile
fertlerinin katıldığı büyük bir tören şeklinde uygulanıp birkaç gün sürmesi gibi
uygulamalar da bugün biraz daha hafifletilmiş şekliyle devam etmektedir. Acıyı paylaşmak
olarak yapılması yanında bu tür törenler ölen kişinin toplum ve devlet katındaki yerini
göstermesi açısından da önem taşır.
Baş sağlığı dileme ve dualar etme de kötü bir durumu paylaşmanın ve ölen kişinin
yakınlarını teselli etmenin bir yoludur. Dualarda Allah’tan gelen bu durum karşısında
yapılacak en güzel şeyin sabretmek olduğu, bu acının yine onun yardımıyla aşılacağı
vurgulanır. Diğer dikkat çeken durum, ölümün sonrasında her şeyin hayırlı olmasının
dilenmesidir. Burada başka acı görmeme temennisi vardır.
I.10. Yas
Ölenin ardından yas tutma, ağıt yakma, saçını başını yolma, karalar bağlama gibi
geleneksel uygulamalar hemen hemen bütün Türk boylarında vardır. Bu gelenek
slamiyet’in kabulüyle ve etkisiyle birlikte hafifletilmiş olsa da hala devam etmektedir. Bu
konularla ilgili olarak Kazak Türkçesinden tesbit edilmiş örnekler şunlardır:
Kelimeler: aza “yas, matem”; azalı “yaslı”; coqtav “ağıt”; coqtavşı “ağıtçı, ağıt
yakan kimse”
; qazalı “matemli”; köris “ölenin ailesi tarafından yüksek sesle söylenen
ağ ıt”;
davıs “sesi düzgün iki kadın tarafından kendine özgü bir makamla ve düzenli olarak
söylenen ağ ıt”.
Kelime grupları: azağa salğanım [qosqanım], aruvağına arnağanım [atağanım] “yas
tutmak”; qaralı at “vefat etmiş kiş i için hazırlanmış adaklı at”;
qaralı er-turman. “ölen
kiş inin sağ ken kullandığ ı eyer takımlarına verilen ad”
; qaralı qatın, tul qatın “beyi ölen ve
yas tutan kadın”
; qaralı qız “babası ölüp ardında kalan yas tutan kız”; qaralı teñ “ölen
kiş inin dul kaldığ ına inanılan eş yalarının dağ ıtılması ile ilgili gelenekler”
; qaralı üy, qaralı
avıl “yiğidi ölen, yas tutan köy”.
Deyimler: azağa saluv, azalav, azalap baruv, aza [azasın] kütüv, aza qıluv, aza
tutuv, aza tartuv, qazalı boluv “yas tutmak”; azasın ötkerdi “yasını tuttu”; cılav aytuv,
davıs aytuv “ölen kişinin hanımı, kızları, yakın akrabaları, kız kardeşlerinin ağıt yakması”;
coqtav “ağıt yakmak, yas tutmak”; qabir quştı “mezarında ağıt yakıp yas tuttu”; qarasın
aldı, qarasın tastadı “kocası ölünce karalara bürünen kadının bir yıl geçip aşı verildikten
sonra karaları çıkarması geleneği”;
qara kiyüv “yas tutmak, karalar bağlamak”; öliktiñ
artın kütüv “ölen kişi için hayvan kesip halkı toplayarak dualar edip yas tutma geleneği”.
Aq üy tigüv: Kazaklarda ak da kara da yas alâmeti olarak kullanılır. Onlar yas evi
için ak üy dikerler ama üzerine bir acı yaşandığını anlatmak ve dua edilmesini sağlamak
için kara bağlarlar.
Yas çadırı kurulması geleneği de oldukça eskilere dayanmaktadır. Dede Korkut’ta
yaslı evlere bayrak asıldığından ve bunlara “karalu, göklü otağ” denildiğinden söz edilir.
Bu gelenek Kazak Türklerinde devam etmektedir. Aynı uygulamalar, Anadolu’nun birçok
bölgesinde de görülmektedir.
aq üy tigüv “cenazenin konulması, taziyelerin kabul edilmesi için kurulan ak otağ;
“ölü evinde beyaz otağ kurmak. Ölen kiş inin eş yaları da bu çadıra konulur ve sergilenir.
Bugünki türbe geleneğ i bununla ilgili olmalıdır. ( nan, 1986:117).
Qara tigüv ~ kara bağ lamak: qara baylav [tigüv] “Bir evde veya köyde birisi
öldüğ ü zaman üzüntünün göstergesi olarak dikilen mızrak”;
qara camıluv “karalara
bürünmek”
; qara cıqtı “yılı dolup aşı verildikten sonra kara tuğu kaldırma geleneği”; qara
saluv “karalar bağlamak”; qara tigüv, qaralı tuv tigüv “boz üyün sağına dikilen mızrağa
ölen kişinin yaşına uygun olarak ak, gök, kara tuğ bağlanması geleneği”.
Aq bürkey ~ aq belbev kiyüv: ker “kocası ölen kadının yas döneminde başına
bağladığı iki parmak genişliğindeki beyaz bant”
; aq belbav/belbev “babası ölen oğlanın
yas döneminde beline taktığ ı beyaz kuş ak”.
Elin, cüzin cırtuv: şaşın cayuv, şaşın culuv “ saçını açıp yolmak”; betin cırtuv
“yüzünü yırtmak”.
Coqtav: coqtav aytuv, coqtav söz [cır] aytuv, coqtav “Ölen kiş inin hanımı veya
kızının ağ ıtlar söylemesi.
Burada ölen kişinin özellikleri, topluma hizmetleri sırasıyla
söylenir
.”; qaralı davıs “ölen kişinin arkasından söylenen ağıt”; qara kiydi [camıldı, saldı]
“Yas tutmak. Ölen kiş inin arkasından ağ ıt yakmak”
; coqtavşı “ağıtçı”.
Quran oquv: hatım qıldı [tüsirdi], qatım tüsirüv, quran şığaruv [avdaruv] “ ölen
kiş inin mezarına gidip Kur’an-ı Kerim okumak, hatim indirmek”
.
At tuldav: tuldav “ ölen kimsenin atının yelesini ve kuyruk kıllarını kesmek, kara
bağ lamak,
vs.”; at tuldadı, tuldağan at [kiyim], tul at, tul kiyim [tul taqiya, tul tumaq, tul
işik] “ölen kişinin bindiği at, giydiği kıyafetler yetim ve sahipsiz kaldı, sahibinin ardından
bekler anlayışı ile uygulanan gelenekler”;
tuldanuv “kadının ölen kocası için yas tutması;
kadının dul, çocukların yetim kalması
”.
Qaralı qatın: qara “yas tutarken örtülen siyah örtü”; qaralı cesir, qaralı qalıñdıq
“düğününe hazırlık yaparken nişanlısı ölen kız”;
qaralı qatın“kocası vefat eden, yas tutan
kadın. (‘Yaslı kadın’ olarak kalmak önceleri bir sene sürüyordu. Bu geleneğ e gore: kara
örtünmek, göç ettiğ inde kocasının eğ er gibi eş yalarını tersinden bağ lamak ve örtmek vs.
uygulanıyordu.)”;
tul qaldı, cesir qaldı “sahipsiz kalmak, kimsenin elinde olmayan, ardını
beklemeyen, yas tutan”.
Yas tutma ile ilgili kelimeler ve deyimler, bu geleneğin Kazaklar arasında hala
yaygın bir şekilde devam ettiğini göstermektedir. Karalar bağlamak, bir yıl yas tutmak, atın
dul bırakılması gibi geleneksel uygulamalar slamiyet öncesine uzanmaktadır. Kelime,
kelime grubu ve deyimlerin kullanışından hareketle Kur’an okuyup hatim indirmek gibi
uygulamaların slamiyet’in kabulüyle yapılmaya başlananlar arasında yer aldığı
söylenebilir. Burada ölen kişiye saygı göstermenin, onun ruhunu incitmemek için
yapılanların “atalar kültü” ile bağlantılı olduğunu da söylemek mümkündür.
Tarihin derinliklerine kadar giden ağıt yakma ~ “coqtav” geleneğinin bütün Türk
boylarında olduğu gibi Kazaklarda da hala yaygın olarak uygulandığı kullanılan söz
varlığından anlaşılmaktadır.
I. 11. Teselli ~ cubatuv
Kazaklarda teselli etmeye “cubatuv” denir. Yumuşatma yani insanı rahatlatma,
avutma. Teselli etme, acı veren olayların topluluk içinde paylaşılması esasına dayanan bir
gelenektir. Kazak Türkçesinde ‘ölüm konusunda teselli etme’ ile ilgili geniş bir söz
varlığından bahsetmek mümkündür.
acal ortaq “ecel ortak”; bärimizdiñ barğan ceribiz sol cer “hepimizin gideceği yer
orası”;
bergen de quday qlğan da quday; bul Qudaydıñ buyruğı “bu Allah’ın emri”;
cubatuv söz, könilin avlav, cubanış, aldandıruv, toqtav söz “kocası ölünce ağıt yakan
karalı insanlara teselli edici sözler söylemek”
; curttıñ bäri öledi “bütün insanlar ölecek”;
qazağa şükir/şükirlik/şükirşilik etüv “ kazaya ş ükretmek”; köz aldıñda ketti “senin gözünün
önünde/sen sağ ken öldü, ş ükret
; köp cılama, artı qayırdı/izgilikti bolsın! “Çok ağlama,
arkası hayırlı olsun!;
Quday tağala qalğan ömirin sizge bersin!, qudaydıñ munısına şükir
“Allah’ın verdiğ i bu kadarına ş ükür”; ölgenniñ artınan ölmek coq “ölenle ölünmez”;
ölimge bel [bas] baylav, ölimge bas tigüv “tevekkül etmek, razı olmak”; ölimnen eşkim
qutılmaydı “ölümden kimse kurtulmaz”; ölim ulı soğan qarsı bolma “ölüm büyük/ulu, ona
karşı çıkma);
öziñ cöneltip otırsıñ “kendine dikkat etmelisin”; tirşilik bar cerde ölim bar
“hayatın olduğ u yerde ölüm var”
.
Kullanılan ifadelerden hareketle slamî anlayışa uygun olarak tevekkül etme ve
sabretmenin topluma yerleştiğini söylemek mümkündür. Kullanılan kelimelerde ölümün
kaçınılmaz olduğu, hayat kadar gerçek olduğu, herkesin başına geleceği anlayışı
vurgulanmaktadır. nsanların ortak kaderi olduğunun vurgulanması, ölümü daha çekilir ve
sabredilir hale getirme gayretinden kaynaklanır.
2. Ölüm ve Buna Bağlı Kavramları Sembolize Eden Kelimeler:
2.1. Kazak Türkçesinde ‘ölmek’ fiili yerine “ötmek, uçmak, kaytmak”, gibi fiillerin
kullanıldığını görürüz. Ölüm bu kelimelerle çağrıştırılmaktadır.
Asıl anlamı öl- olan kelimeler, bu fiilden türemiştir. ‘ölmek, ölüm, ölüv, öltirüv,
öltirilüv’. Ölmek fiili Türkçenin hemen her devrinde sık kullanıma sahip bir fiildir. Ahmet
Bican Ercilasun “öl-“ fiili ile ilgili yazısında “yükselmek” anlamındaki “ör-, ön-“ filleri ile
“göğe yükselen, uçan ruh” anlamındaki “öz” kelimesini “yükselmek, havalanmak”
anlamındaki farazi bir *ö- fiiline dayandırmaktadır (Ercilasun, 2002: 47-48). Kazak
Türkçesinde öl- fiili diğer kelime, kelime grubu ve deyimlere göre daha az
kullanılmaktadır.
2.2. nsanoğlu, korktuğu, esrarengiz bulduğu ve saygı duyduğu ölüm kavramını
doğrudan ifade etmek yerine, ‘güzel adlandırmalar’ (~’hüsnütabir’) ile diğer bir söyleyişle
‘örtmeceler’le karşılamıştır. Kazak Türkçesinde ölmek kavramı kendi fiili olan “öl-”ten
ziyade ölümü üstü kapalı olarak sezdirme yoluyla anlatan kelime, kelime grubu ve
deyimlerle anlatılmaktadır:
Kelimeler
qaytuv, ötüv, üzilüv “dünyadan göçmek, ölmek”; qaza “ölüm”; ötkinşi “ölümlü”.
Kelime grupları
acal oq “ölümün gelmesi, ecel oku”; acalı cetüv [kelüv] “eceli gelmek”; aq buyrıq
[aq buyrıqtı] ölim “kaderin yazdığı değişmeyecek olan ölüm”; aqıret saparı “ölmek”; alıs
cer “uzak yer”; ant mezgil “ ölüm zamanı, ölüme teslim olunan zaman”; bir uvıs topıraq
“ölüm, bir avuç toprak”
; can alğış “canını alıcı, öldüren, Azrail”; can degende calğızcılıq
“can yalnızlık demektir, sonu ölümdür, ölmek”; canı şığuv “canı çıkmak, ölmek”; cürip
ketüv “ölmek”; dämtuzı tüzelisüv “tadı gitmek, ölmek”; qaralı kün “cenaze günü”; qaza
boluv “ölmek, kaderinde ölüm olmak”; opat boluv “vefat etmek”; opat keldi “eceli
yetmek”;
quday almav
[
~ quday aluv
]
“ölmemek, gebermemek”; ol/sol cer “o yer”; ölgen-
citken “çeşitli sebeplerle ölüp gidenler”; ölim-citim “ölüm, vefat, zayi”.
Deyimler:
1. “Ölmek” ifade edenler: acal qarmağın saldı, acal qunı boldı, acal nävbeti cetti,
acal tabuv, aq cuvdı, aqırettin castandı, aqıret saparğa jönev, aqırğı demi bitüv, arıstannıñ
avzına ketti, barar kün boldı, cağı tüsip öldi, cahannamğa ketti, canın cännemge tapsırdı,
cal-quyrığın kelte aldı, cambası cerge tiydi, cambası cerge tiygenşe, can berüv, candı
urladı, canı carğa tayandı, canın qaterge tikti, can tapsıruv, can täsilim casav [qıluv], can
tılsımğa qaladı, carğa soqtı, cer castanuv, cer qoynına kirüv, cer quşuv, cüzin avdardı, dämi
tavsıluv, demi bitüv, dünyeden köşüv, düniyeden ozuv, dünyeden ötüv, düniyä esigin tevip
aştı, düniyäni [mal-candı] tärik qıldı, düniyä [ömir] ötti, düniye saluv, kelmeske ketüv, köz
cumuv, közine qum quyıluv, küni bitüv, küni ötti [soldı], küni toldı [cetti], qabir quştı,
qadamı taydı, qan cuttı , qan qaza köterdi, qara cer tösek boldı , qaytıs boluv , qaytpas jolğa
sapar şekti, qaytpas sapar şegüv, qaytpas saparga cetüv, qaza boluv [tabuv], qazağa duvşar
boluv, qazağa urınuv [uşırav], qaza[sı] cetti, qaza kezegi cetti, qazağa uşırav, qaza tabuv,
qazaña [qazasına] şaptı, nanı tavsıldı, nävbet keldi, o düniyege attanuv, o düniyege sapar
ş
egüv, o düniyege ketüv, oqqa uştı, ölerine keldi [tayandı], ölim avzınan qaluv [alıp qaluv],
ölim keldi, ölim-qaza kezegi keldi, ömirge ez boldı, ömiri tavsıluv, ömir şamı söndi, öti
carıluv, sağatı bitti [cetti], sapar şegüv, savdası bitti [şeşildi], şıbını uşuv, tabanı taydı,
tağdır cetüv, tіrlіk bоlmаdı, torqalı toy, topıraqtı ölimde
4
, uvaqıtı cetüv, uvaqıtı bіttі [jettі,
4
“Bu deyim Kazakların sevinçli veya kaygılı zamanlarında akrabalarına haber verip toplandıkları,
ağ laş tıkları, dua ettikleri geleneğ i anlatır. (“Torkalı toy da, topraklı ölüm” de akrabalara büyük yük, epeyce
de masraf getirir. “Akrabalar bir ölü bir diride” denmesi bundandır. Çünkü “torkalı toy, topraklı ölüm”
zamanlarında Kazakların bütün gelenekleri yerine getirilmiş tir. Bütün gelenekler bu ikisinden çıkmış , bu
ikisine dönüş müş tür.)”
torkalı toy // torqalı topır toy “büyük düğün, ziyafet”. (Bu konumuzun dışında olduğu
için açıklamıyoruz.) topıraqtı ölim//topıraq salğan ölim “bütün geleneklerin en sonuncusu, akrabasının yasını
tutup, yıkayıp toprağa verme geleneği. Büyük kader. “Topıraq” sözü, ölüm ve gelenekler çerçevesinde başka
yurtların törene katılmasıyla ilgili olarak kullanılmıştır. Bu anlamdaki bazı ifadeler şunlardır: topıraq saldı
“gömdü”; topıraq salmağan “gömülmeyen”; topıraq buyırğan “gömmek”; topıraq buyırmağan “gömülmeyen”;
topıraq saluv//topıraq saluv buyırdı “gömülmek”; tereñ qazıp tepkilep kömgen” “derine kazıp gömmek”;
cüzin casırdı “yüzünü saklamak, gömmek”; cüzi casırılmay qaldı “gömülmedi”; ay dalada qaldı “cenazesi
о
zdı, tоldı]. “ölmek, eceli gelmek, eceli dolmak, saati günü dolmak, yeni bir hayata
baş lamak, hayat ateş i sönmek, vadesi dolmak, ecel ş erbeti içmek, ömrü bitmek, sona
gelmek, vs.”
2. “Kendini öldürme, feda etme” ifade edenler: bas tikti [kiydi], basın acalğa
[bäygege, ölimge] tikti, canınan tüñildi, cannan keşti [küsti, bezdi, küder üzdi], qurbandıq,
öl deseñ ölip, tiril deseñ tirileyin, ölimge bel baylav, basın qurban qıldı, qurban boluv
“canını feda etmek, kurban etmek”
; canın piyda etüv “canını feda etmek”; canın küydirdi,
qanın qıydı “ölüme atılmak, canını hiçe saymak”; ömirin coyuv, özin özin öltirüv, öz
canın özi qıyuv “kendini öldürmek” ölgen – tirilgenine qaramadı, ölgen –tirilgenin [öler-
tirilerin] bilmedi “canını vermek, canını esirgememek”.
3. “Birini öldürme” ifade edenler: candı aluv, qan calav, qanğa batuv, qan [cosa]
boluv, qanğa boyaluv, qanın cüktev, qıruv, qan tögüv, qanın suvday ağızuv [tögüv, şaşuv,
cosıltuv], qanın urttav [işüv], qan sasıyuv [sasıtuv] “canını almak, öldürmek”; conınan
[con terisinen] taspa [qayıs] aluv [tilüv], con terisin sıpıruv [sıdıruv] “ölümcül hale
getirecek şekilde vurmak, işkence etmek, ölüm haberi gelmek, ölmek üzere olmak”
.
4. “Öldürülme” ifade edenler: acal oğı atıluv, bası alınuv, basın aldı “ ölmek,
hakkında ölüm kararı verilmek, öldürülmek
”; bası ketüv “ölüp gitmek, öldürülmek”.
5. “Ölümü istemek” ~ “ölümün sıkıştırması”: oqqa bayladı, oqqa baylandı “ecelini
istemek, ölüme başını dikmek”
; acal aranın aşuv “ecelin sıkboğaz etmesi, ecel yoklamak”;
acalına asığuv “ölümü çağırmak, eceline susamak”; acalmen alısuv “ecelle güreşmek”.
6. Ölüm ve ölüm şekilleri
Ölüm kaderdir / dünya ölümlüdür / ölümden kaçılmaz: aq ölim “ölüm kaderdir,
değ iş mez
”; celkeñ qıyılğır [cetpey celkeñ üzilgir] “ölüm mutlaka gelir”; eki tuvıp, bir
qalmaq joq, qara cer habar bermesin “ölüm kaçınılmazdır”; fäniy “ölümlü (dünya/insan)”;
päni calğan [düniye], sum [calğan] düniye “vefasız, uğursuz dünya”.
Ani ölüm: sespey qattı, tosın ölim “aniden ölmek”.
Acı çekerek ölmek: iyt ölim.
Ölümün acımasızlığı: tas ölim “merhametsiz, şefkatsiz ölüm”.
Gözü açık gitmek: bul düniyeden armansız ötti “gözü açık gitti”.
ortada
kalmak”; iyt pen qusqa jem boldı “kurda kuşa yem olmak”; kömüvsiz qaldı “gömülmemek”; kebinsiz,
kömüvsiz ölim “cenazesi ortada kalmak”.
Yaklaşan ölüm: acal avzında, acal aydav, acal türtüv, canın qaterge tikti, canı
ustaranıñ [pışaqtıñ] cüzinde [uşında] tur, can täsilimge tayandı [qıldı], qan şeñgeldi saluv,
kör avzında, öle cazdav, ölerine körinüv, ölermen halge cetüv, ölevsirev, ölesi boluv,
ölermen, ölim avzında, ölim avzında [üstinde] catuv, ölimşi boldı, ölip kete cazdadı, ölip
tirildi, ölüvge şaq qaluv, ölim türtüv “ölüm halinde, ecel ağzında”; äl (hal) üstinde “ölüm
döşeğinde
”; buyrıq jetüv “ölüm tehlikesi yaklaşmak, üstüne çökmek”; iyt cemige tastav, iyt
cemi qıluv “ölümcül olmak”; ölerlik, ölimşi “ölümcül, ağır”; qıl moyınğa taqadı “ölüm
haline getirmek
”; “ölümcül”; “ölecek hale gelmek”; ölimşi qıluv [etüv] “ölecek hale
getirene kadar vurmak
”.
Ecelli ölüm: acaldı, acalsız bende cok “ölümlü, fani”; acalı cetken avırmay öledi,
acalsız can şıqpaydı, ölim cetüv “eceli gelen ölür, ölüm Allah’ın emri!”; acalınan öldi
“eceliyle öldü”; düniyä baqiy: “insan ölümlü”; qıysayuv“(yaşlı insan) ölmek”; acaldı öle
me, avruv öle me? “hasta olan değil eceli gelen ölür”; acaldı kiyiktiñ ayağı tınım tappas
“eceli gelen ölür”;
acaldı qarğa bürkitpen oynaydı.
Eceli gelmeden ~ genç yaşta ölmek: acalınan üş kün burın öldi “erken ölüp gitti,
ölüm kapıda”;
acalsız, cas ölim, castay soldı, castığın ala cattı, erte ayrıluv, qırşın ketüv,
qırşını qıyıldı [qırşınında öldi, castay qırşın ketti] “genç yaşta, zamansız ölüm”; avruvın
casırğan acalınan burın öledi.
Ölüm korkusu ~ ölüm düşüncesi: aqıret qamın qarmadı, qazanı oyladı “ölüm
kaygısı ve korkusu”;
ömirge boyladı “ölümü düşünüp anlamak”.
Ölümün hemen öncesinde yapılanlar ~ vasiyet: aqtıq sözin aytuv, öler aldındağı
soñğı
ösüyetin/arızın aytuv, osıyet “vasiyetini söyledi”; arızdasıp aytqan söz, baqıldasıp
qoştasuv “ölüm anında vedalaşırken söylenen söz”; arpalıs “ölüm döşeğinde can çekişme,
zekâret”
; avzına su tamızuv “ölüm döşeğinde yatan adama su vermek”; ölüvge baqıl köne
“ölüm anındaki istek”;
cazbaşa ösiyet/üsiyet “vasiyetname”.
Ata Sözleri:
Ölgen kemleydi, öçken canbaydı. “Ölen gelmez, sönen yanmaz.”; Ölgen kelmepti
äli bir, ölgennen keyin bäri bir “Ölen hala gelmemiş, öldükten sonra herkes aynıdır.”;
Ölgen üyrek köl tañdamas, ölgen adam kör tañdamas “Ölen ördek göl seçmez, ölen kişi
mezar seçmez.”;
Ölgenge qayğırma, öskende esirme “Ölene üzülme, yetişene kibirlenme”;
Ölgenderdiñ murası tiri qalğandardıñ avılında // ölgenderdiñ ösiyeti tiri qalğandardıñ
avzında “Ölenlerin mirası diri kalanların köyünde / Ölenlerin vasiyeti diri kalanların
ağ zında”;
Ölim tirşiliktiñ elesi “Ölüm hayatın kardeşi/eşi”; Ölim uzaq coldıñ alısı “Ölüm
uzun yolun en uzağ ı”;
Ölim şıqqan üydiñ qayğısın buzba / Toy casağan üydiñ quvanışın
buzba “Ölüm olan evin kaygısını bozma / Düğün yapan evin sevincini bozma”; Ölim castı
bilmeydi, qonaq caydı bilmeydi Ölüm yaşı bilmez, konuk hali bilmez.”,vs.
5
Ölüm geri döndürülemeyen ve cevapsız bir gidiş olduğu için insanlar akıl yoluyla
bunu kabul etmekte zorluk çekerler. Bauman bu yüzden “ölümü düşünmek onu baştan
reddetmek değ il midir?
” diye sorar. (2000: 11-28) Nietzche “olgunlaşan her şeyin ölmek
isteyeceğ ini, arzuladığ ı mükemmel sonsuzluğ un bile ölmeyi isteyeceğ ini
” belirtir (Brown,
1996: 116-119). Lævinas ölümün “şeylerin yok oluşunu ifade ettiğini”, Bauman “insanların
ayrılığı anlamına geldiğini
”, Brown “hayatın hedefinin ölüm olduğunu”, Levinas “insanın
dünyaya gelmesiyle birlikte ölmek için yeteri kadar ihtiyar kabul edilmesi gerektiğ ini ve
zamanın ölmek için olduğ unu
” belirtir. (2000: 169, 1996: 85,111, 2006: 50-55)
SONUÇ
Kazak Türklerinin kullandığı kelimelerden hareketle ölümü nasıl algıladıkları
üzerine şunları söylemek mümkündür:
1. Ölüm mutlaktır. Kazakların kullandığı kelimelerden hareketle ölüm konusunda
“Her nefs ölümü tadacaktır.”
6
anlayışının hakim olduğu görülmektedir. Kazaklar, ölümün
sadece bir değişiklik olduğu yani kişinin dünyadaki bütün varlıklarından ayrılıp başka bir
âleme geçmesi olduğu anlayışını kabul ederler. Ölüm bir sessizliktir. Kabulleniştir. Bu
anlayış Kazaklar arasında hâkimdir. “Ölüm diğer tarafta doğuş, yeni bir hayata
başlamaktır
” anlayışı söz konusudur.
Toplumda kabul gören “hayat varsa ölüm de vardır” anlayışı, Hegel’in “sonlu
ş
eylerin doğdukları saat öldükleri saat
”tir görüşüyle örtüşmektedir (Levinas, 2006: 41).
Doğduysak ve hayat varsa zıddı olan ölüm de mutlaka olacaktır.
Bu dünya geçicidir. Kazaklar her ne kadar ağıtlar yaksalar da ölümü olağan kabul
ederler. Ölüm korkusundan ziyade bilinmeyen bir dünyaya gidiş olduğu için ölümden
çekinme söz konusudur.
Kazakların ölüm karşısındaki tavrını özetlemek gerekirse “ölüm, dinî inanış ve
kader inancı etkisiyle kabullenilmeye çalışılan bir durum”dur.
5
Hepsinin verilmesi yazının hacmini artıracağı için ata sözlerinin tamamı eklenmemiş, örnek olacak kadar
verilmiştir.
6
Ankebût sûresi, Ayet 57.
2. Ölüm anından itibaren uygulanan geleneklerde, bozkır çevresinde oluşan eski
Türk hayat ve inanç tarzının slamî hayat ve inanışlarla birleştiği gözlemlenmektedir. Eski
Türk inanışlarından olan ‘atalar kültü’ halkın inanışları arasında varlığını sürdürmektedir.
Mesela, Kazaklardaki “yedi atasını bilme” geleneği de ‘atalar kültü’ ile ilgilidir.
Aslında Türkistan’dan Anadolu’ya hatta Avrupa’da ve dünyanın diğer bölgelerinde
yaşayan Türklere baktığımızda ölümle ilgili inanç ve geleneklerin hemen hemen aynı
olduğunu görürüz. Bunlar kullanılan söz varlığından belirlenebilir.
3. Kazaklar arasında, ölüm sonrasında uygulanan geleneklerde konar-göçer hayat
tarzının etkisinin olduğu söz varlığında da göze çarpmaktadır. Yarışlar, otağların
kurulması, vs. Bugün çoğunluğu yerleşik hayata geçen Kazak Türklerinde hala yas
evlerinin kurulduğu görülmekte, gelenekler ise hayat tarzına, mekâna ve ölen kişinin
toplum ve devlet katındaki yerine göre değişebilmektedir.
4. Mezar ve mezarlıklara karşı saygı, onların ölenin ve milletin kimliğini temsil
ettiği anlayışı birçok Türk topluluğunda olduğu gibi Kazaklarda da hâkimdir.
Gömülmemek yani bir mezarının olmaması ve ölümün üzerinden bir yıl geçtikten sonra
mezarın yapılı hale getirilmemesi toplum içinde yadırganan bir durum hatta ölene verilen
bir tür ceza olarak kabul edilir.
5. Ölünün ardından Kur’an okunması, hatim indirilmesi gibi slamî inanç ve
uygulamalar eski inanç ve uygulamalarla birleşmiş şekilde devam etmekte, ölü için hayır
dağıtılması ve yemek/aş verilmesi geleneği de varlığını sürdürmektedir.
6. Ak üy dikilip üstüne kara bağlanmasının hem bu evde cenaze ve aş olduğunu
bildirmesi hem de ölen kişi için bir fatiha okunmasını hatırlatması da eski geleneklerle
slamî anlayışı birleştiren bir diğer noktadır.
Özetlemek gerekirse Kazaklar, bütün diğer Türk boylarında yaygın olarak
uygulanan ölüm sonrası gelenekleri eski bozkır çevresi Türk inanışlarıyla slamî gerekleri
birleştirerek ve yoğurarak hala yaşatmaktadırlar. Ölüm karşısında çaresiz olmanın da
verdiği suskunlukla slamî inançlar doğrultusunda ölümün her canlı için mutlak olduğu
anlayışını benimsemektedirler.
KAYNAKÇA
AÇA, Mehmet. (1999). “Kazak ve Kırgız Türklerinde Defin Sonrası Bazı Uygulamalar ve
Aş Verme (Aş Toyu)”. Millî Folklor. Sayı: 43.
AKSAN Doğan (1987), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi (Ana Çizgileriyle), Ankara,
AÜDTCF Yay.
ALTAY, Halife. (1981). Anayurttan Anadolu’ya, Ankara.
ARTUN, Erman (2007) “Türklerde slamiyet Öncesi nanç Sistemleri – Öğretiler – Dinler,
http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/erman_artun_inanc_sistemleri.pdf
.
BARTHOLD, W. (1987). “Türklerde ve Mogollarda Defin Merasimi Meselesine Dair”,
(Çev. Abdulkadir nan), Makaleler ve ncelemeler, Ankara.
BAUMAN, Zıgmunt (2000). Ölümlülük, Ölümsüzlük ve Diğer Hayat Stratejileri, (Çev.
Nurgül Demirdöğen), Ayrıntı Yay., stanbul.
BIÇAK, Ayhan. (2004). "Türklerde Evren Tasavvuru ve Ölüm Anlayışı", Kutadgubilig
Felsefe-Bilim Araş tırmaları
, Sayı: 6, Ekim, s. 149–172.
BROWN, Norman O. (1996). Ölüme Karşı Hayat, Tarihin Psikanalitik Anlamı, Ayrıntı
Yay., stanbul.
CONDON , John C. (1998). Kelimelerin Büyülü Dünyası, Anlambilim ve letişim, (Çev.
Murat Çiftkaya), stanbul, nsan Yay.
DIYKANBAYEVA, Mayramgül. (2009). “Kırgız Türklerinde Ölüm”, Millî Folklor, 2009,
Yıl 21, Sayı: 82, s. 89–97.
ERC LASUN Ahmet Bican (2002). “Türkçede Öl- Fiili Üzerine”, Kafalı Armağanı,
Ankara, s. 47-50.
ERGÖNENÇ AKBABA, Dilek. (2008). “Nogay Türklerinde Ölüm le lgili nançlar ve
Ağıtlar”, Millî Folklor, Yıl 20, Sayı 80
.
ERSOY, Ruhi. (2002). “Türklerde Ölüm ve Ölü le lgili Rit ve Ritüeller”, Milli Folklor,
Yaz, cilt:7, yıl:14, sayı:54, s.86–102.
ES N, Emel. (1978). slamiyet’ten Önce Türk Kültür Tarihi ve slama Giriş, stanbul.
ES N, Emel (1979). Türk Kosmolojisi ( lk Devir Üzerine Araştırmalar), stanbul.
GAZAL , mâm-ı Gazâlî, (Çev. Abdullah AYDIN), Ölüm ve Ötesi, Seda Yay., stanbul.
GÖRKEM, smail. (1992). “Türk Dünyasında Yas Törenleri ve Ağıtlar”, Türk Dünyası
Araştırmaları,
N 77, Nisan.
GÜNER D LEK Figen (2007). “Altay Türkçesinde ölüm Kavramını Anlatan Sözler ve Söz
Kalıpları”, bilig. Yaz / 2007, satı 42.
GÜZEL, Abdurrahman, (1999). Dini-Tasavvufi Türk Edebiyatı, Ankara: Akçağ Yayınları.
LTAR, Gazanfer. (2003). “Eski Türklerde Mezar Kültü ve Günümüze Yansımaları”, Hacı
Bektaş ı Veli Araş tırma Dergisi
, S:27, Güz, s.11-19.
NAN, Abdülkadir. (1995). Tarihte ve Bugün Şamanizm, Türk Tarih Kurumu Yay. Ankara.
________________. (1986), Tarihte ve Bugün Şamanizm; Materyaller ve Araştırmalar,
Ankara: TTK Yayınları.
KAFESOĞLU, brahim. (1977). Türk Millî Kültürü. Ankara: Boğaziçi Yayınları.
KENCEAHMETULI, Seyit. (1994). Kazaktın Salt Desturleri Men Adet-Gruptarı, Almatı.
KEÑESBAEV, . (1977). Qazaq Tiliniñ Frazeologiyalıq Sözdigi I, II, Almatı.
KOCASAVAŞ Yıldız (1998). “Türkçenin Tarihî Dönemlerinde Ölüm Kavramının
fadesi”, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi 29, stanbul.
LEV NAS, Emmanuel (2006). Ölüm ve Zaman, Ayrıntı Yay., stanbul.
LIGETY, L.. (1986). Bilinmeyen ç Asya, (Çev. Sadrettin Karatay) Ankara.
ÖGEL, Bahaeddin. (1971/79/86). Türk Mitolojisi, Ankara. TTKY.
ÖGEL, Bahattin. (1991). slamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi. Ankara.
_______________. (2000). Türk Kültür Tarihine Giriş, VI, Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı
Yayınları.
RADLOFF, Wilhelm. (1994). Sibirya’dan II (Çev. Ahmet Temir), stanbul.
RASONYI, Laszlo. (1993). Tarihte Türklük, Ankara, TKAE Yayınları.
ROUX, Jean-Poul. (1994). Türklerin ve Moğolların Eski Dini, çev. Aykut Kazancıgil, st.
_______________. (1999). Eski ve Orta Çağda Altay Türklerinde Ölüm, (Çev. Aykut
Kazancıgil), stanbul.
Ş Ş
MAN, Bekir. (1998). “Eski Türk nançları ve Anadolu’daki zleri”. Türk Dünyası,
Sayı: 15.
TANYU, Hikmet. (1986). slamiyetten Önce Türklerde Tek Tanrı nancı, stanbul.
_______________. (1981). "Şamanlık veya Şamanizm", Türk Ansiklopedisi, C. 30,
Ankara, s.203.
TURAN, A.Sekür. (1986). “Afganistan Kazak Türkleri’nde Ölü Gömme Adetleri”, Türk
Folklorundan Derlemeler,
1986/1, Ankara.
ÜNAL, Fatih. (2008). “Kazak Türklerinde Defin Merasimi ve Aş Verme Geleneği”, bilig,
Bahar, sayı 45: 103–130.
YILMAZ K LL , Gülsüm (2007). “Hakaslarda Ölüm le lgili Gelenekler”, Modern
Türklük Araştırmaları Dergisi
C:4, S:4-Aralık, s.65–87.
YORULMAZ, Osman (2005), “Kazak Türklerinde Defin Adetleri ve Merasimler”, Prof.
Dr. Ramazan Ş EŞ EN Armağ anı
, 387–401.
YÖRÜKAN, Y. Ziya. (2005). Müslümanlıktan Evvel Türk Dinleri: Şamanizm, Ankara.
ZAR POVA ÇET N, Çulpan. (2004). “Tatar Türklerinde Cenaze Merasimleri1”, Marmara
Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından düzenlenen Uluslar arası Türk
Kültüründe Ölüm adlı sempozyumda (26.11.2004) sunulan bildiridir.
http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/culpan_zaripova_tatar_turklerinde_cenaze_mer
asimi.pdfhttp://
Zeyneş smail, Muhittin Gümüş (1995). Kazak Atasözleri, Engin Yayınevi, Ankara.
http://www.millifolklor.com
Dostları ilə paylaş: |