Psikoterapist CEM KECE
www.cemkece.com.tr
Sıra Dışı Bir Film: "Fetişizm"
"Üzerindeki iki minik kumaş parçasını da atsa çıplaklıktan çırılçıplaklığa terfi edecek olan seksi
dansçı; kendini pürdikkat izleyen erkeğin masasına çıkar, erkeğin içkisini alır ve dizinden aşağıya
döker. Ayak parmakları erkeğin ağzındadır. Bir şişeden dökülüp, bir bacak ve ayak boyunca yol kat
edip erkeğin midesine inen ucuz içki bahanedir. Asıl lezzet; erkeğin dili ve dudaklarıyla iyice
kavramış olduğu, kendini yeryüzü cennetindeymiş gibi hissettiren ayak parmaklarındadır."
"Siyah küt saçlı, düzgün fizikli genç kadın odanın ortasında dikilir. Çıplak olduğu bellidir. Ellerinde
bileklerine kadar uzanan siyah deri eldivenler… Elleri belinde, karşısında uzanan erkeğin haz dolu
bakışları kadının eldivenlerinde…"
"Pahalı olduğu aşikâr olan gri takım elbiseli, sert bakışlı, karizmatik erkek bir odaya girer. Üzerini
değiştirecektir, soyunmaya başlar. Ceketi, gömleği, çorapları derken pantolonunu da yatağa fırlatır;
gizlice sakladığı yüksek topuklu kırmızı renkteki kadın ayakkabısını yalamaya başlar ve topuklarını
bacaklarına batırırcasına kendine acı ve zevk verir, an akıp gider."
"Otuzuna yakın bir erkek, genç bir kıza ait olduğu belli olan bir odaya hırsızlık yapacakmış gibi girer.
Beyaz çekmeceleri sessizce çeker ve geri iter. Bir çekmeceyi açtığında gözbebekleri büyür, kalbi
hızlanır. Kendince dünyanın en anlamlı hazinesine elini uzatır, bir tanesini alır ve dünyanın en müthiş
kokusunu içine hapsetmek istercesine koklar; elindeki beyaz bir kadın külotudur. Bir avuç da olsa
paha biçilemez hazzını cebine koyar ve odadan çıkar."
Her biri Amerika ya da Avrupa filmlerinden aktarılan kült sahneler… Bu filmlerin yönetmen veya
senaristleri bu sahnelerde neyi göstermek istemişti, seyirciler bu sahneleri nasıl izlemişti? Bazıları
dansçı kadının neredeyse çıplak bedenine, siyah küt saçlı kadının kesin olduğu bilinen fakat
görünmeyen çıplaklığına, karizmatik erkeğin imrendiren kaslarına, otuzuna yakın erkeğin genç bir
kızın odasında ne işinin olduğuna odaklanmıştı ve bir sonraki görüntülere anlam verememişti.
Bazıları ise bir dil ve iki dudağın bırakmak istemediği ayak parmaklarına, siyah deri eldivenlere,
kırmızı yüksek topuklu ayakkabıya ve adamın hissiyatına ve beyaz renkli kadın külotunun çekiciliğine
kaptırmıştı kendini. Filmin hiç tanışmadığı yönetmen ve senaristiyle bir sırrı paylaşıyordu. Bazılarının
içten içe paylaştığı bu sır ne idi? Diğerleri bu sahnelerdeki karakterlerle neden empati kuramıyordu?
Adı zikredilmeyen konu ne idi? Cevabı yeni filmimizde... Tüm bu sahneleri bir araya getirip yeni bir
film yapacak olsak ve bu sahnelerle sona eren yeni filmi başa saracak olsak, yani karakterlerin
geçmişine gidecek olsak neler izlerdik?
OİDİPUS KOMPLEKSİ...
Dört ayrı hikâye; her hikâyede bir anne, bir baba ve erken çocukluk döneminde olan bir oğul… Her
hikâyede anne ile baba arasında çatışma, baba ile oğul arasında çatışma ve oğlun anneyle kurduğu
müthiş bağ... Çocuğun karşı cinsten ebeveyni sahiplenip hemcinsinden olan ebeveyni rakip olarak
görmesi anlamına gelen Oidipus Kompleksi, bu dört başkarakter tarafından olması gerektiği gibi
aşılamıyordur. Anne yerine konulan ayaklar öpülesidir, göğüsleri huzur vericidir. “Anne”nin babaya
ait olduğu kabul edilemez. Her zaman en derin ve en gizli duyguları haykıran, kendilerinin bile
duymaktan ürktüğü, ruhun kuytularından gelen o ses “anne bana ait” diye fısıldamaktadır. İçten
kopup gelen bu cümle, erken çocukluk döneminde olan bu dört başkarakterimizi dehşete düşürür, en
1 / 3
Psikoterapist CEM KECE
www.cemkece.com.tr
büyük suçun faili gibi hissettirir, kaygı denizinin diplerine iter. Hak edilen boğulmaya ramak kalmıştır.
Kurtarıcısı annesi olamaz, bu utanılası bir suçtur, zaten “anne” artık unutulmalıdır. Oysa kurtarıcısı,
annesinin bir parçası veya annesini özdeşleştirdiği bir eşyası olabilir. Derin, kara ve kirli sulardan
birinci karakterimiz ayaklara tutunarak çıkar. Güzel ya da çirkin, annesinin ayakları belki hep gözler
önündeydi, belki de ilk defa annesinin çıplak ayaklarına oturduğunda uyarılmıştı. İkinci karakterimizin
cankurtaranı bir deri eldivendir. Belki de annesi bir kez olsun böyle bir eldiven giymişti ve bu,
hafızasından bir türlü silemediği mükemmel bir görüntüydü ve bu görüntü ilk uyaranı olmuştu. Kim
bilir, üçüncü karakterimizin yüksek topuklu kırmızı ayakkabıya ve dördüncünün kadın külotuna
yüklediği anlam nedendi? Artık karakterlerimizin yaşadığı durumu tanımlayan, yeni filmin adını
söyleme zamanı: Fetişizm…
FİLMİN KONUSU: FETİŞİZM, FETİŞİST, FETİŞ… BİR DE ÇOK UZAKLARDA BİR FANTEZİ
Genellikle fetişizm filminin senaryosu çocukluk çağlarında yazılmış olmasına rağmen bozukluk
ergenlikte başlar. Bir defa kurulduktan sonra, bozukluk kronik olma eğilimini gösterir. Kulağa hoş
gelen üç sözcük: Fetişizm, fetişist, fetiş… Bu üç sözcük kulağın algıladığı kadar hoş mu, masum mu?
Cinsel sapkınlıklardan biri olanfetişizm, insan bedeninin cinsel olmayan bir bölgesi ile veya bir nesne
ile tahrik olmaktır, bilinçdışı kaygıdan kaçınmak için cinsel dürtüleri uygun olmayan nesnelere
aktarma çabasıdır. Fetişist, bu şekilde cinsel sapkınlık gösteren kişidir. Fetiş ise tahrik olunan nesne
veya insan bedeninin cinsel olmayan parçasıdır. “Bu üç sözcük, kulağa geldiği kadar hoş ve
masummuş” diyenleriniz vardır. Hemen her erkek jartiyer gibi nesnelerden tahrik olur ne de olsa.
Filmimize geri dönersek bu soruyu doğru yanıtlayabiliriz. Cinsel bir uzuv olmadığı halde kadın
ayağından tahrik olan, o ayakları yalamaktan büyük haz duyan ilk karakterimiz; önündeki çıplak
kadına bakmayıp kadının deri eldivenlerinden tahrik olan ikinci karakterimiz, heteroseksüel olduğu
halde yüksek topuklu kırmızı ayakkabıyı etine batırmaya çalışan karakterimiz ve bir kadın külotunu
hücrelerine hapsedecekmiş gibi koklayan dördüncü karakterimiz birer fetişisttir.
HER ŞEY FETİŞ OLABİLİR...
Ayak, kulak, saç, deri eldiven, kalem, bilezik, sütyen… Hemen her şey fetiş olabilir; bu, fetişistin
çocukluğundan bu yana hafızasının en gizli klasöründe taşıdığı hatıralarına bağlı... Fetişistlerin, fetiş
cisim seçimleri, bilinçsiz, içten gelen bir mantığa göre olur ve bu cisim olmadan, fetişistin orgazma
ulaşması neredeyse olanaksızdır. Cinsel eş yokluğunda, fetişin varlığı ve onu seyretme, cinsel zevki
uyarmaya yeterlidir. Fetişin, bütün bir insan bedeninin önüne geçtiği; insan bedeninin, fetişin
yanında etkisiz görüldüğü tüm durumlar fetişizm başlığı altında yer alır. Fantezi ile fetişizm
arasındaki çizgi hiç de ince değildir. Partnerden jartiyer giymesini istemek bir fantezi iken partnerin
jartiyer giymesine ihtiyaç duymak, onsuz uyarılamamak, ona bağımlı olmak fetişizmdir. Jartiyer
ilkinde cinsel oyun aracıdır. İkincisinde ise “olmazsa cinsel ilişki olmaz” denen fetiştir, cinsel ilişkinin
temel koşuludur, hatta ilişkinin yöneticisidir, cinsel ilişkiyi var edendir, tüm cansızlığına rağmen
partnerin yerine geçendir. Bir iki kere cinsel birleşme öncesinde fantezi olarak partnerinin ayaklarını
öpen kişi normaldir, her cinsel birleşmeden önce partnerin “ayaklarının kölesi olan” ve onsuz
sertleşemeyen kişi ise fetişisttir. İlk satırlarda anlattığım sahnelere anlam veremeyenler cinsel
bakımdan normal iken o sahnelerde gizli bir haz duyan seyirciler fetişisttir. Fetişistin ilgisi, bedenin
bir bölümünde (göğüsler, kalçalar, kalçalar, gözler, saçlar, vb.), bir giyecek ya da bir iç çamaşırda
(gömlekler, sutyen, çoraplar, vb.), bir cisimde (şemsiye, mücevher, vb.), bir fiziksel özellikte (zenci
kadınlar, kızıl saçlar, vb.), bir sakatlıkta (aksak ayak, kesilmiş bir üyenin kalan parçası) yoğunlaşabilir.
Ayrıca bu cinsel sapmanın özelliği, yalnızca erkeklerde rastlanmasıdır; günümüze kadar hiç bir kadın
da fetişizm görülmemiştir.
2 / 3
Psikoterapist CEM KECE
www.cemkece.com.tr
BEN BU FİLMİ SEVİYORUM...
Cinsel sapkınlık hatta sapıklık olarak kabul edilen fetişizm, fetişistler tarafından bir hastalık olarak
görülmez; onlar kendilerine en büyük hazzı tattıran fetişlerini çok seviyorlardır. Bu yüzden ne tedavi
olmayı ne bir cinsel terapiste danışmayı düşünürler. Kendilerini çok mutlu eden fetişi hayatlarından
çıkarmak ancak kendi kendilerine edecekleri saçma ve gereksiz bir kötülüktür. Ta ki karşılarına
fetişizmden rahatsız olan, kendini fetişin yanında ikinci plana atılmış gibi hisseden bir partner çıkana
dek. Fetişist ya partnerini değiştirecektir ya da partnerin isteği üzerine bir uzmana başvuracaktır.
Fetişizmi hafif veya orta düzeyde olanlar için cinsel terapi faydalı olurken ileri derecede fetişist
olanlar için tedavi olanağı çoğu zaman yoktur. Onlar zaten fetişizm isimli bu filmi çok seviyordur ve
izlemeye de devam edecektir.
Yayınlanma tarihi: 07.01.2015
Makale adresi: http://www.cemkece.com.tr/m-sira-disi-bir-film-fetisizm.html
Web : http://www.cemkece.com.tr
Facebook: http://facebook.com/drcemkece
Twitter: http://twitter.com/drcemkece
Google+: https://plus.google.com/114707731481596974039
Instagram: http://instagram.com/drcemkece
Youtube: http://youtube.com/user/cisedorgtr
RSS: http://feeds.feedburner.com/drcemkece
3 / 3