R. G. Tarih-Sayısı: 10. 10. 2017-30206 İTİraz yoluna başvuranlar: İstanbul İcra Ceza Mahkemesi (E. 2016/191) 2



Yüklə 158,62 Kb.
səhifə1/3
tarix06.02.2018
ölçüsü158,62 Kb.
#26791
  1   2   3

Başvuru kararlarının tam metni için tıklayınız.

E.2016/191, E.2017/15, E.2017/38, E.2017/45, E.2017/86, E.2017/87



ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Esas Sayısı : 2016/191

Karar Sayısı : 2017/131

Karar Tarihi: 26.7.2017

R.G. Tarih-Sayısı: 10.10.2017-30206

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURANLAR:
1. İstanbul 5. İcra Ceza Mahkemesi (E.2016/191)

2. Kocaeli 2. İcra Ceza Mahkemesi (E.2017/15)

3. Ankara 13. İcra Ceza Mahkemesi (E.2017/38)

4. Büyükçekmece 1. İcra Hukuk Mahkemesi

(Ceza Mahkemesi Sıfatıyla) (E.2017/45)



5. Konya 4. İcra Ceza Mahkemesi (E.2017/86)

6. Büyükçekmece 2. İcra Ceza Mahkemesi (E.2017/87)
İTİRAZLARIN KONUSU : 14.12.2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesinin Anayasa’nın 2., 5, 13., 19., 36., 37., 38. ve 141. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talepleridir.
OLAY: Sanıklar hakkında karşılıksız çek düzenledikleri gerekçesiyle açılan davalarda itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkemeler, iptali için başvurmuşlardır.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ
Kanun’un itiraz konusu 5. maddesi şöyledir:
Ceza sorumluluğu, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı
MADDE 5- (1) (Değişik: 15/7/2016-6728/63 md.) Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Ancak, hükmedilecek adli para cezası; çek bedelinin karşılıksız kalan miktarı, çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticari işlerde temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile takip ve yargılama gideri toplamından az olamaz. Mahkeme ayrıca, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına; bu yasağın bulunması hâlinde, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının devamına hükmeder. Yargılama sırasında da resen mahkeme tarafından koruma tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına karar verilir. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı, çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişi, bu tüzel kişi adına çek keşide edenler ve karşılıksız çekin bir sermaye şirketi adına düzenlenmesi durumunda ayrıca yönetim organı ile ticaret siciline tescil edilen şirket yetkilileri hakkında uygulanır. Koruma tedbiri olarak verilen çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararlarına karşı yapılan itirazlar bakımından 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 353 üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü uygulanır. Bu suçtan dolayı açılan davalar icra mahkemesinde görülür ve İcra ve İflas Kanununun 347, 349, 350, 351, 352 ve 353 üncü maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır. Bu davalar çekin tahsil için bankaya ibraz edildiği veya çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer ya da hesap sahibinin yahut şikâyetçinin yerleşim yeri mahkemesinde görülür.
(2) (Mülga: 31/1/2012-6273/3 md.;Yeniden düzenleme: 15/7/2016-6728/63 md.) Birinci fıkra hükmüne göre çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişi, çek hesabı sahibidir. Çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması hâlinde, bu tüzel kişinin mali işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler, çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlüdür. Birinci fıkra uyarınca hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilenler, yasaklılıkları süresince sermaye şirketlerinin yönetim organlarında görev alamazlar. Ancak, hakkında yasaklama kararı verilenlerin mevcut organ üyelikleri görev sürelerinin sonuna kadar devam eder.
(3) Çek hesabı sahibi gerçek kişi, kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin edemez. Gerçek kişinin temsilcisi veya vekili olarak çek düzenlenmesi hâlinde, bu çekten dolayı hukukî ve cezai sorumluluk çek hesabı sahibine aittir.
(4) (Mülga: 31/1/2012-6273/3 md.)
(5) Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı ile ilgili olarak, herhangi bir adres değişikliği bildiriminde bulunulmadığı sürece ilgilinin çek hesabı açtırırken bildirdiği adrese 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanununun 35 inci maddesine göre derhal tebligat çıkarılır. Adresin bankaya yanlış bildirilmesi veya fiilen terkedilmiş olması hâlinde de, tebligat yapılmış sayılır.
(6) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan kişi, elindeki bütün çek yapraklarını ait olduğu bankalara iade etmekle yükümlüdür. Bu kişi adına yeni bir çek hesabı açılamaz.
(7) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan kişi, kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren on gün içinde, düzenlemiş bulunduğu ve henüz karşılığı tahsil edilmemiş olan çekleri, düzenleme tarihlerini, miktarlarını ve varsa lehtarlarını da göstermek suretiyle, muhatap bankaya liste hâlinde vermekle yükümlüdür.
(8) (Değişik: 15/7/2016-6728/63 md.) Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararına ilişkin bilgiler, güvenli elektronik imza ile imzalandıktan sonra, Adalet Bakanlığı Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla MERSİS ile Risk Merkezine elektronik ortamda bildirilir. Hakkında çek hesabı açma yasağı kararı verilen kişiler, Risk Merkezi tarafından bankalara bildirilir. Bu bildirimler ile bankalara yapılacak duyurulara ilişkin esas ve usuller, Adalet Bakanlığının uygun görüşü alınarak Risk Merkezi tarafından belirlenir.
(9) (Mülga: 31/1/2012-6273/3 md.; Yeniden düzenleme: 15/7/2016-6728/63 md.) Karşılıksız kalan bir çekle ilgili olarak yapılan yargılama neticesinde mahkeme tarafından beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın düşmesi veya davanın reddine karar verilmesi hâlinde, aynı kararda, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasına karar verilir. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasına ilişkin kararların kesinleşmesi üzerine, bu kararlar, MERSİS ile Risk Merkezine sekizinci fıkradaki usullere göre bildirilir ve ilan olunur.
(10) (Değişik: 15/7/2016-6728/63 md.) Birinci fıkrada tanımlanan suç nedeniyle, ön ödeme, uzlaşma ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümler uygulanmaz.
(11) (Mülga: 31/1/2012-6273/3 md.; Ek: 15/7/2016-6728/63 md.) Birinci fıkra uyarınca verilen adli para cezalarının ödenmemesi durumunda, bu ceza, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 106 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan kamuya yararlı bir işte çalıştırma kararı verilmeksizin doğrudan hapis cezasına çevrilir.
II. İLK İNCELEME
A. E. 2016/191, E.2017/15-38-45-87 Sayılı Başvurular Yönünden


  1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca E. 2016/191 sayılı dosyanın 14.12.2016 tarihinde, E.2017/15 sayılı dosyanın 9.2.2017 tarihinde, E.2017/38 ve E.2017/45 sayılı dosyaların 1.3.2017 tarihinde, E. 2017/87 sayılı dosyanın 15.3.2017 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantılarında, dosyalarda eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.




  1. E. 2017/86 Sayılı Başvuru Yönünden




  1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca, Zühtü ARSLAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ’in katılımlarıyla 15.3.2017 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle başvurunun yöntemine uygun olup olmadığı sorunu görüşülmüştür.




  1. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un  “Anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi” başlıklı 40. maddesinde Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurularda izlenecek yöntem belirtilmiştir.  Söz konusu maddenin (1) numaralı fıkrasında, bir davaya bakmakta olan mahkemenin bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu fıkrada sayılan belgeleri dizi listesine bağlayarak Anayasa Mahkemesine göndereceği kurala bağlanmış; fıkranın (a) bendinde de “iptali istenen kuralların Anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslı” mahkemeye gönderilecek belgeler arasında sayılmıştır. Anılan maddenin (4) numaralı fıkrasında ise açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvurularının, Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedileceği hükme bağlanmıştır.

 

  1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde de itiraz yoluna başvuran mahkemenin gerekçeli kararında Anayasa’ya aykırılıkları ileri sürülen hükümlerin her birinin Anayasa’nın hangi maddelerine hangi nedenlerle aykırı olduğunun ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmesi gerektiği ifade edilmiştir.




  1. İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, 5941 sayılı Kanun’un 5. maddesinin tamamının iptalini talep etmekle birlikte, başvuru kararında sadece maddenin (1) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerine ilişkin Anayasa’ya aykırılık iddialarını gerekçelendirilmiş, maddenin geri kalan kısmının ise Anayasa’nın hangi maddelerine, hangi nedenlerle aykırı olduğunu ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça göstermemiştir.



  1. Açıklanan nedenlerle, 14.12.2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesinin;

A. 15.7.2016 tarihli ve 6728 sayılı Kanun’un 63. maddesiyle değiştirilen (1) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin esasının incelenmesine,


B. Kalan bölümünün iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan başvurunun, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından esas incelemeye geçilmeksizin reddine,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

III. BİRLEŞTİRME KARARLARI


  1. 14.12.2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesinin, 15.7.2016 tarihli ve 6728 sayılı Kanun’un 63. maddesiyle değiştirilen (1) numaralı fıkrasının; birinci, ikinci ve yedinci cümlelerinin iptallerine karar verilmesi talebiyle yapılan E.2017/15 sayılı itiraz başvurusunun 9.2.2017 tarihinde; birinci cümlesinde yer alan “…sebebiyet veren…” ibaresi ile ikinci cümlesinin “…çekin üzerinden yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticari işlerde temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile takip ve yargılama gideri toplamından…” bölümünün iptallerine karar verilmesi talebiyle yapılan E.2017/38 sayılı itiraz başvurusunun 1.3.2017 tarihinde; yedinci cümlesinin iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan E.2017/45 sayılı itiraz başvurusunun 1.3.2017 tarihinde; birinci ve ikinci cümlelerinin iptallerine karar verilmesi talebiyle yapılan E.2017/86 sayılı itiraz başvurusunun 15.3.2017 tarihinde; yedinci cümlesinin iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan E.2017/87 sayılı itiraz başvurusunun 15.3.2017 tarihinde, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2016/191 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMELERİNE, esaslarının kapatılmasına, esas incelemenin E.2016/191 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.   


IV. ESASIN İNCELENMESİ


  1. Başvuru kararları ve ekleri, Raportör Fatih ŞAHİN tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükümleri, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

A. Kanun’un 5. Maddesinin 6728 sayılı Kanun’un 63. Maddesiyle; Değiştirilen (1) Numaralı Fıkrasının Birinci Cümlesi ile Yeniden Düzenlenen (2) Numaralı Fıkrasının Birinci ve İkinci Cümlelerinin İncelenmesi
1. İtirazların Gerekçesi


  1. Başvuru kararlarında özetle, taraflar arasında çekten kaynaklanan ilişkinin hukuki olarak sözleşme niteliğinde olduğundan çekin karşılıksız çıkması nedeniyle kişinin cezai yaptırıma tabi tutulamayacağı, çek karşılığının hesapta bulundurulmamasının çok değişik sebeplerden doğabileceği, ancak kuralda herhangi bir özel kasıt aranmadığından çekin karşılıksız kalma sebeplerinin araştırılmasına da imkan bulunmadığı, bu durumda makul bir sebepten dolayı çek hesabında karşılığın bulunmamasının da kasten bulundurmayla aynı şekilde cezai yaptırıma sebebiyet verdiği, karşılıksız çek suçu için adli para cezası öngörülmekle birlikte 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 52. maddesinin 4. fıkrasına göre ödenmeyen adli para cezaları hapis cezasına çevrileceğinden kişinin adli para cezasını ödeyememesi durumunda hürriyeti bağlayıcı ceza ile karşı karşıya kalacağı, çekin esas olarak bir ödeme vasıtası olmasına rağmen ticari hayatta ileri tarihli çek uygulaması nedeniyle çekin ödeme aracı olma vasfını kaybettiği, dolayısıyla, karşılıksız çekin cezai yaptırıma bağlanmasının kamu güvenliğini sağladığı gerekçesinin de ortadan kalktığı, kişinin ileri tarihli bir çekten dolayı geçmişte bir başka kişi tarafından keşide edilen çekten dolayı cezalandırılmasının suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırı olduğu, kuralın yürürlüğe girdiği 9.8.2016 tarihinden önce piyasada çok sayıda ileri tarihli keşide edilmiş çek bulunduğu, kuralın yürürlüğe girmesiyle birlikte bir geçiş süreci öngörülmediğinden, 9.8.2016 tarihinden önce vadeli olarak keşide edilen çeklerin karşılıksız çıkması durumunda çek sahiplerinin çek imza ettikleri tarihte suç olmayan eylemlerinden dolayı cezai yaptırım ile karşı karşıya kalacakları belirtilerek kuralların Anayasa’nın 2., 5., 13., 19 ve 38. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.


2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu


  1. Kanun’un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının itiraz konusu birinci cümlesinde, üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunacağı belirtilmiş; (2) numaralı fıkrasının itiraz konusu birinci cümlesinde, çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişinin çek hesabı sahibi olduğu, ikinci cümlesinde ise çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması hâlinde bu tüzel kişinin mali işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organı üyesinin, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişilerin çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olduğu hüküm altına alınmıştır.




  1. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.  




  1. Hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin düzenlemelerde Anayasa’ya bağlı kalmak koşuluyla hangi eylemlerin suç sayılacağı, bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsü, cezayı ağırlaştırıcı ve hafifleştirici nedenlerin belirlenmesi gibi konularda kanun koyucunun takdir yetkisi bulunmaktadır.




  1. Anayasa’nın 38. maddesinin sekizinci fıkrasında, “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.” denilerek yalnızca sözleşmeden doğan yükümlülüklere aykırılık nedeniyle özgürlüğün kısıtlanamayacağı belirtilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ek 4 No’lu Protokol’ün 1. maddesinde de yer alan bu kural, bir kimsenin yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğünü yerine getiremediği için özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağı, bunun insan özgürlüğüne ve onuruna aykırı olacağı düşüncesine dayanmaktadır.




  1. Çek, kambiyo senetlerinin bir türü olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmekle birlikte çekin kullanımına, çek hamillerinin korunmasına ve kayıt dışı ekonominin denetim altına alınması önlemlerine katkıda bulunmaya ilişkin esaslar ile çekin karşılıksız çıkması ve belirlenen diğer yükümlülüklere aykırılık hallerinde ilgililer hakkında uygulanacak yaptırımlar 5941 sayılı Kanun’da özel olarak düzenlenmiştir. Kanun’un amacı çekin güvenilir bir ödeme aracı olarak piyasada kullanımını yaygınlaştırmaktır.




  1. Çek, ticari hayatta ödeme aracı olarak önemli bir yere sahiptir. Çekle yapılan ödemelerde yaşanacak herhangi bir sıkıntı ticari hayatı olumsuz şekilde etkileyebilmektedir. Bu nedenle çekle yapılacak ödemelere ilişkin hususlar diğer kıymetli evrak türlerinden farklı olarak özel bir kanunla düzenlenerek çek kullanımı sıkı şekil şartlarına bağlanmış ve çekin karşılıksız çıkmasını önleyici tedbirler alınmıştır.




  1. Bu önlemlerden biri de çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet verenler için uygulanacak adli para cezasıdır. Kanun koyucunun, ticari hayatta bir ödeme aracı olarak kullanılan çeke güvenin artırılarak kullanımının yaygınlaştırılması, çek hamillerinin korunması ve karşılıksız çek nedeniyle piyasadaki ödeme dengesinin bozulmasını önlemek amacıyla “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet verenler için cezai yaptırım öngördüğü anlaşılmaktadır.




  1. Anayasa Mahkemesinin 17.3.2011 tarihli ve E. 2010/6, K. 2011/54 sayılı kararında da ifade edildiği üzere çek, temel ilişkide bir sözleşmenin bulunup bulunmamasından bağımsız olarak, kambiyo hukukuna özgü borç doğuran özel bir havaledir. Taraflar arasında herhangi bir sözleşme ilişkisinin bulunmadığı veya temelde yer alan sözleşmenin geçersiz olduğu durumlarda dahi çek, başlı başına borç kaynağı biçiminde ortaya çıkabilmektedir. Çeki elinde bulunduran hamil, sözleşmeden kaynaklanan bir alacağı değil, doğrudan doğruya çekten doğan bir hakkı iktisap etmektedir. Çekin temelinde her zaman bir sözleşme bulunması zorunlu olmadığı gibi temelde bir sözleşme ilişkisinin bulunduğu durumlarda da bu ilişkiden bağımsız bir kambiyo taahhüdü söz konusudur. Borçlu, temel ilişki ne olursa olsun borcunu ödemek için çek kullandığında, asıl borç ilişkisi dışında kambiyo ilişkisi doğmaktadır. Bu nedenle, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişinin cezalandırılmasında Anayasa’nın 38. maddesine aykırı bir yön bulunmamaktadır.




  1. Anayasa’nın 38. maddesinin yedinci fıkrasında, ceza sorumluluğunun şahsi olduğu ifade edilmiştir. Cezaların şahsiliğinden amaç, bir kimsenin işlemediği bir fiilden dolayı cezalandırılmamasıdır. Başka bir anlatımla kimsenin başkasının fiilinden sorumlu tutulmamasıdır.




  1. İtiraz konusu kurallarda “karşılıksız” çeki keşide eden değil, kanuni ibraz süresi içinde “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi veya kişilerin cezalandırılması öngörülmüştür. Çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişi, çek hesabı sahibidir. Çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması hâlinde bu tüzel kişinin mali işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler, çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlüdür. Belirtilen yükümlülükleri yerine getirmeyen kişilerin cezai yaptırıma tabi tutulmasında cezaların şahsiliği ilkesine aykırılık bulunmamaktadır.




  1. Karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçu, neticesi harekete bitişik bir suç olup üzerinde yazılı düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibraz edilip karşılığının olmadığına dair işlemin yapılması ile tamam olur. İtiraz konusu kuralla, kuralın yürürlüğe girdiği tarihten sonra çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verenlerin cezalandırılması öngörülmekte olup geçmişe yönelik bir cezalandırma söz konusu değildir.




  1. Açıklanan nedenlerle kurallar Anayasa’nın 2. ve 38. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.




  1. Kuralların Anayasa’nın 5., 13. ve 19. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.


B. Kanun’un 5. Maddesinin 6728 sayılı Kanun’un 63. Maddesiyle Değiştirilen (1) Numaralı Fıkrasının İkinci Cümlesinin İncelenmesi
1. İtirazların Gerekçesi


  1. Başvuru kararlarında özetle, itiraz konusu kuralda çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet verenler hakkında uygulanacak adli para cezasının alt sınırının somut bir şekilde belirtilmediği, sanık hakkında hükmedilecek adli para cezasının zamana ve olayla göre değişen belirsiz kriterlere bağlandığı, ceza miktarının hüküm tarihine göre değişkenlik göstereceği, vekâlet ücretinin ceza tespitinde esas miktara dâhil edilip edilmeyeceği, edilecekse hüküm ile birlikte ayrıca müşteki lehine, sanık aleyhine vekâlet ücreti takdir edilip edilmeyeceği konusunda belirsizlik bulunduğu, ceza miktarının tespiti için her dosyanın bilirkişiye gönderilmesinin zorunlu hâle geldiği, zaten zor durumda bulunan çek sahibi aleyhine yargılama gideri yükletilmesinin davaların en az giderle mümkün olan surette sonuçlandırılması ilkesine aykırı olduğu, hesaplanacak faiz miktarını failin değil alacaklının davranışı ile takip ve yargılamanın seyrinin belirleyeceği, cezanın bir unsuru olarak belirlenen faiz, takip ve yargılama giderlerinin kanunla değil düzenleyici işlemlerle ve yargısal makamlar tarafından verilen ara kararları ile belirlenmesinin failin suç tarihinde bilmediği veya bilecek durumda olmadığı bir cezai yaptırım ile karşı karşıya kalmasına sebebiyet verdiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 38.ve 141. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.


2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu


  1. İtiraz konusu kuralda, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet verenler hakkında uygulanacak adli para cezasının; çek bedelinin karşılıksız kalan miktarı, çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’a göre ticari işlerde temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile takip ve yargılama gideri toplamından az olamayacağı hüküm altına alınmaktadır.




  1. Anayasa’nın 38. maddesinin ilk fıkrasında, “Kimse, ... kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz” denilerek “suçun kanuniliği”, üçüncü fıkrasında da “Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” denilerek, “cezanın kanuniliği” ilkesi getirilmiştir. Anayasa’da öngörülen suçta ve cezada kanunilik ilkesi, insan hak ve özgürlüklerini esas alan bir anlayışın öne çıktığı günümüzde, ceza hukukunun da temel ilkelerinden birini oluşturmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarında da ifade edildiği üzere Anayasa’nın 38. maddesinde yer alan “suçta ve cezada kanunilik” ilkesi uyarınca, hangi eylemlerin yasaklandığı ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesi, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır. Bu ilke, aynı zamanda temel hak ve özgürlükleri en geniş biçimiyle gerçekleştirip güvence altına almakla yükümlü olan hukuk devletinin esas aldığı değerlerden olup uluslararası hukukta ve insan hakları belgelerinde de özel bir yere ve öneme sahip bulunmaktadır.




  1. Kanun’un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, her bir çekle ilgili olarak binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunacağı belirtilmiştir. İtiraz konusu kuralda ise hükmedilecek adli para cezasının; çek bedelinin karşılıksız kalan miktarı, çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanun’a göre ticari işlerde temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile takip ve yargılama gideri toplamından az olamayacağı belirtilmiştir. Kurala göre sanık hakkında adli para cezasına hükmedilirken çekin karşılıksız kalan miktarı, bu miktara uygulanacak temerrüt faizi, karşılıksız kalan miktar için yapılacak icra veya iflas takip masrafları ve yargılama giderlerinin de göz önünde bulundurulması zorunludur.




  1. Adli para cezasının hesabında göz önünde bulundurulacak olan “çekin karşılıksız kalan miktarı” konusunda herhangi bir belirsizlik bulunmamaktadır. Zira çekin bankaya ibrazında ödenmeyen kısmı karşılıksız kalan miktarı oluşturmaktadır.




  1. İtiraz konusu kuralda, “çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanun’a göre ticari işlerde temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi” de adli para cezasının hesabında göz önünde bulundurulacak unsurlar arasında sayılmıştır. Kuralda, temerrüt faizinin başlangıç tarihinin “düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihi” olarak belirlenmesine karşın, faizin hangi tarihe kadar işletileceği belirtilmemiştir. Bu durum, sanık hakkında hükmedilecek adli para cezasının miktarı bakımından öngörülemezliğe sebebiyet vermektedir.




  1. İtiraz konusu kuralda, çek hamilinin karşılıksız kalan çek miktarı için yapacağı takip giderleri de adli para cezasının hesabında göz önünde bulundurulacak unsurlar arasında sayılmıştır. Kanuni ibraz süresi içinde çeki karşılıksız çıkan çek hamili, çekin karşılıksız kalan miktarını tahsil etmek için 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 167. ve devamı maddeleri uyarınca kambiyo senetlerine mahsus haciz veya iflas yoluyla alacağını tahsil edebilecektir. Karşılıksız kalan çek miktarı için yapılacak takip masrafları, takibin icra veya iflas yoluyla yapılmasına göre değişkenlik gösterebileceği gibi takip sürecinde alacaklının talebi üzerine icra iflas dairelerinin alacağın tahsiline yönelik işlemlerine göre de değişkenlik gösterebilir. Bu durum sanık hakkında hükmedilecek adli para cezasının miktarı bakımından belirlilik içermemektedir.




  1. İtiraz konusu kuralda, yargılama gideri de adli para cezasının hesabında göz önünde bulundurulacak unsurlar arasında sayılmıştır. Yargılama giderleri, yargılamanın yürütülmesi ve sonuçlandırılması için yapılan harcamalar toplamıdır. Çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet verenler hakkında icra mahkemesinde açılan davada yargılama giderlerinin herhangi bir tereddüte yer vermeyecek şekilde önceden belirlenmesi mümkün değildir.




  1. Bu itibarla, çek bedelinin karşılıksız kalan miktarına çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanun’a göre ticari işlerde temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile takip ve yargılama giderinin, sanık hakkında hükmedilecek adli para cezasının hesabında göz önünde bulundurulması, cezanın miktarı bakımından öngörülemezliğe sebebiyet verdiğinden itiraz konusu kuralın “…çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticari işlerde temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile takip ve yargılama gideri toplamından…” bölümü suç ve cezaların kanuniliği ilkesine aykırı bulunmaktadır.




  1. Açıklanan nedenlerle kuralın “…çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticari işlerde temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile takip ve yargılama gideri toplamından…” bölümü Anayasa’nın 38. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.




  1. Kuralın kalan kısmı ise Anayasa’nın 38. maddesine aykırı değildir. İptal taleplerinin reddi gerekir.




  1. Kuralın Anayasa’nın 141. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.


Yüklə 158,62 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə