Rusya’da kimler iYİ yaşAR



Yüklə 51,28 Kb.
tarix19.07.2018
ölçüsü51,28 Kb.
#57362

N.NEKRASOV’UN “RUSYA’DA KİMLER İYİ YAŞAR” DESTAN ŞİİRİNDE RUS KÖYLÜSÜ

ÖZET

Rusya’da 1861 yılında serflik sisteminin kaldırılması, çok önemli tarihi bir sürecin başlangıcı olur. Bu tarihte, yaklaşık 300 yıl boyunca süren köle-efendi düşüncesi yıkılacak ve yerine de kendi topraklarını ekip biçebilecek bir köylü sınıfı oluşacaktır. Ancak Rus köylüsünün ekonomik ve toplumsal açıdan özgürlüğü için gerçekleştirilen sistem değişikliği tam anlamı ile amacına ulaşamaz. Serflik sisteminin kaldırılması Rusya’da, siyasi ve ekonomik politikayı da değiştirir. Dolayısıyla yeni sistem, yaşamın bir ifadesi olarak düşündüğümüz edebiyatın da belli başlı teması ve sorunu haline gelir.

Söz konusu dönemin şair ve yazarı N.Nekrasov’un eserlerinde de temel tema, Rus halkıdır. Şair eserlerinde, kendi halkının sıkıntılarını dile getirmeye çalışır. Birçok şiirinde Rus köylüsünün değişmeyen fakirliği ve kötü yaşam şartları gibi sorunları dile getirir. Bu şiirleri arasında “Rusya’da Kimler İyi Yaşar” şiiri ayrı bir öneme sahiptir. Nekrasov bu şiirine, 1860 yılının ortalarında başlayıp ölüm yılı olan 1875 yılına kadar devam eder. Şairin bu eseri, bitmeyen destan-şiiri olarak nitelendirilir. Bu adlandırma, Rus köylüsünün geçmişten bu güne yaşadıklarının kompozisyon ve figürler açısından oldukça geniş kapsamlı anlatımından ileri gelir.

Bu çalışmada N.Nekrasov’un “Rusya’da Kimler İyi Yaşar” adlı destan-şiirinde, Rus halkını nasıl anlattığı ve Rusya’da kimlerin mutlu ve iyi yaşadığına dair düşünceleri çoğulcu yöntem kullanılarak irdelenecektir.

Anahtar kelimeler: Serflik sistemi, Rusya, Rus Köylüsü, Rus Halkı



RUSSİAN VİLLAGERS İN NEKRASOV’S EPİC POEM “WHO İS HAPPY İN RUSSİA”

Abstract


The decline of Serfdom in Russia in the year 1861 became a beginning point for a very important historical period. In this time, the slave-master belief that had been around for approximately 300 years would come to end only to be replacedbytherise of the villager class who would farm their ownland. However, the change in system aiming to give economical and societal freedom to Russian villagers never completely reached its goal.

The decline of serfdom led to both political and economic changes in Russia. Therefore, the new system became a the meand problem for what is believed to be an expression of life: literature.

The main theme in the writer and poet N. Nekrasov’s works in this time period is the Russian public. The poet aims to express his own public’s problems in his works. In many of his poems, he expresses the non-changing difficulties and the poverty of the Russian villagers. Amongs these poems, the poem “Who is Happy in Russia” has great importance. Nekrasov works on this poem beginning in the middle of the year 1860 until the end of 1875, the year he passed away. The poet’s poem is referred to as the non-ending epic poem. It was named so due to the composition of the life of the Russian villagers from the past till the present and the wide expression of the figures present.

Giriş:

Dünya tarihinde 19.yüzyıl, gerek tarihi gerekse toplumsal değişimlerin ard arda yaşandığı bir süreçtir. Fransız ihtilali ve ardından yaşanan sanayileşme süreci Avrupa’da olduğu gibi Rusya’da da etkili olur. Feodal sistemin eski gücünü kaybetmesi hatta tamamen yıkılması Rusya’da da, diğer ekonomik nedenlerle birlikte, yeni bir sistem değişikliği ihtiyacı yaratır. Bu gelişmelerin etkisi ile Aralıkçı (Dekabrist) isyanı (1825), serflik sisteminin kaldırılması (1861) Rusya’daki önemli tarihi ve toplumsal gelişmelerdir. Serflik sisteminin kabulü kadar kaldırılması da Rusya’nın toplumsal ve ekonomik açıdan topyekün değişmesine neden olur.

Serflik sistemi, 16. yüzyılda Rus toplumsal yaşamına giren ve yaklaşık üç asır ekonomik sistemin temel yapısını oluşturan bir unsurdur. Bu sistemle birlikte köylüler kendi topraklarını değil derebeylerinin (pomeşçik) arazilerini ekip biçerek onlara hizmet ederler. Serflik sistemi, Rus çarlık soyunun (Rurik) sona ermesi ile birlikte başa getirilen Boris Godunov’un, o dönemdeki ekonomik ve siyasi krize bulduğu bir çözüm olarak da düşünülebilir.1

Rus toplum yapısının ve ekonomik sisteminin temel unsurlarından birini oluşturan serflik sisteminin kaldırılması da sancılı bir süreçte gerçekleşir. 1847 yılında, dönemin çarı I.Nikolay, serflik sistemini eleştirmiş olsa da “ona dokunmanın daha büyük bir kötülük olacağını” belirtir.2 Sistemin tamamen kaldırılması ancak 18 Şubat 1861 tarihinde II. Aleksandr döneminde çıkarılan bir kanunla resmi olarak gerçekleşir. Bu kanunun önemi, 19.yüzyıldaki nüfus dağılımına bakıldığında daha iyi anlaşılabilir. Nitekim 1870 yılında toplam nüfusun % 81,5’ini köylüler, yalnızca 9.2’sini şehirliler oluşturmaktadır. 1897 de ise kırsal kesimde yaşayanların sayısı nüfusun % 87’sini oluşturur.3

Belirtildiği gibi, Rus toplumsal ve ekonomik sisteminin temel çatısını oluşturan bu sistemin yıkılması, birçok sorunu da beraberinde getirir. Nitekim yeni sistem, Rus köylüsüne ekonomik anlamda özgürlük getirmez. Ekonomik ihtiyat ve iç güvenlik nedeni ile köylülere kredi sağlamayı, pasaport ve vergi sistemlerini reforme etmeyi ve böylece onların daha fazla hareket özgürlüğü edinmelerini ve daha az borç yükü altına girmelerini sağlamaya yönelik planlar onlarca yıl ertelenir.4 Köylüler yeni vergiler ve yeni borçların yükümlüğü altına girer. Köylülerin ücretsiz toprak sahibi olabileceklerine dair beklentilerinin aksine kanun, köylünün toprak için eski toprak sahiplerine ya para olarak ya da iş gücü olarak ödeme yapmasını şart koştu: Rus aristokratları toprağın otlaklar ve ağaçlık alanlar da dahil yaklaşık üçte ikisine sahipti; geri kalanı ise bir kez serf olmuş köylülere dağıtıldı. Kanunun gözünde her iki toprak da aristokratlara ait olduğu için, köylüler paylarına düşen kısmı için ödeme yapmak zorunda idiler. Devlet, köylüler için aristokratların topraklarının karşılığının yüzde 80’ini ödedi: geri kalanını ise köylü, kırk dokuz yıla bölünmüş taksitler halinde ödeyecekti. Geri kalanının yüzde 20’sinin ücreti ya nakit olarak ya da emek olarak direkt toprak sahibine ödemek zorunda idi. Böylece köylülerin omuzlarına normal vergilerin yanında bir de toprak bedeli taksitlerini yükleyen kanun köylülerin şartlarının kötüleşmesine sebep oldu.5 Bu kanunla aslında köylüler değil yine derebeylerinin kazanmış olduğu görülür. Nitekim toprak sahipleri kaybettikleri toprakları için tazminat alırken en azından üçte birini de geri alma hakkına sahip oldular. Yeni oluşan bu durum Rus köylüsünün geleceği için hiç de umut verici olmadı.

Bu yeni sürecin bütün olumsuzluklarına rağmen serfliğin kaldırılması yine de Rus toplumunun büyük bir yüzdesini oluşturan köylüler için büyük değişimlerin başlangıcı olur. Yeni farkındalıklar oluşturur.1917 Ekim devriminin en önemli isimlerinden V.İ.Lenin “Serflik kanununun çöküşü, bütün halkın silkinmesine neden oldu, yüzyıllık uykusundan uyandırdı. Çıkış yolunu aramayı ve özgürlük için mücadeleyi öğretti..”6 diyerek bu dönemin Rus halkı ve tarihi için önemini vurgular. 1861 yılını takip eden yıllarda çıkan köylü ayaklanmaları bunun örneklerindendir. Hatta bu dönemle ilgili çalışmalar yapan araştırmacılar, serfliğin ilgasını takip eden dönemde, hem sosyal karışıklık hem de ilk endüstrileşmenin de etkisiyle artan ekonomik kaos nedeniyle bir önceki yüzyılın sonunda yabancıların neşeli ve iyi huylu olarak tanımladıkları mujik(Rus köylüsü)’in 1900’lerde nefret dolu ve karamsar bir ruh hali kazandığını ve yabancılara karşı da oldukça saldırgan ve nefret dolu hale geldiğini ifade ederler.7



Bulgular:

Söz konusu değişim, Rus tarihini ve toplumsal yapısını etkilediği kadar, toplum yaşamının bir aynası olan edebiyatı da etkiler. Birçok şair ve yazar yüzyılın ilerleyen dönemlerinde bile Rus toplum yapısındaki bu yaşam değişikliğini eserlerinde dile getirirler. N.Nekrasov, D.Grigoroviç, A.Hertsen, İ.Turgenyev, N.Ogaryov bunlardan sadece birkaçıdır. Bunlar arasında özellikle N.Nekrasov adı çok önemlidir. Çünkü şair ve yazar Nekrasov, şiirlerindeki derinlik ve gerçekçi anlatım açısından değerlendirildiğinde, halk yaşamına yönelen ilk şair olarak tanımlanabilir. Nitekim 1840’lı yılların başından itibaren sıradan halk yaşamını edebi sanatının temel unsuru olarak ele aldığı görülür. 1861 serflik sisteminin kaldırılmasının ardından da birçok şiirinde bunun halk yaşamında yarattığı ya da yaratamadığı değişimlerden bahseder.

N.Nekrasov 10 Ekim 1821 de Ukrayna’nın Nemirova kasabasında doğar. Soylu bir aileden gelir. Babası yüzbaşı olarak orduda görev yapar. Annesi ise oldukça yumuşak başlı, yabancı dil bilen, piyano çalan, şarkı söyleyen duygusal bir kadındır. Babası emekliye ayrılınca Yaroslavl’daki Greşnevo köyüne yerleşirler. Bu köy Volga ırmağı kıyısındadır.

Küçük yaşlarda şiir yazmaya başlayan Nekrasov’un, ailesinden daha çok dış dünyaya bağlandığı dikkat çeker. Bunun nedeni olarak da, babasının oldukça despot bir kişiliğe sahip olması, annesinin ise eğitimli bir kadın olmasına karşın babası yüzünden acılar çekiyor olması gösterilebilir.

Şair, babasının bütün yasaklamalarına rağmen küçük yaşlardan itibaren köylülerle bir arada olur. Bunda, köylü bir kadın olan dadısının da etkisi büyüktür. Böylece onların dünyasını daha iyi tanıma imkânı bulurken köy ve köylüler, gelecekte kaleme alacağı şiirlerin baş mekânları ve figürleri olacaktır.

1832 yılında Yaroslavl’daki liseye başlasa da orada ancak üç sınıfı geçebilir. Okuldaki bu başarısızlığına rağmen Nekrasov, Puşkin ve Byron başta olmak üzere eline geçen her türlü yazıyı okur. Hatta küçük yergiler de yazmaya başlar.

Babası 1837’de okuldan alır ve katı bir disipline sahip olan Peterburg’daki “Soylular Alayı”na kayıt yaptırır. Nekrasov burada da hiç mutlu değildir ve üniversiteye dışarıdan kayıt yaptırır. Babası bunu öğrendiğinde para göndermez. Bu yıllar şair için, açlık ve hastalıklarla dolu, zorlu yıllardır.

1840 yılında “Hayaller ve Sesler” adlı ilk şiir kitabı yayınlanır. Eleştirmen V.Belinski bu şiirleri “yürekten gelen sesler” olarak niteler. Ancak daha sonra Nekrasov bu kitapları toplar ve yok eder. Genç şair üniversite yıllarında, dönemin edebiyat derneklerine üye olur. 1841 yılında dönemin en önemli dergileri arasında yer alan “Anayurt Notları” (Oteçestvennıh zapiskah) dergisinde çalışır.

1840’lı yılların ikinci yarısında şiir türünde bir uyanış başlar. Kısa sürede yetenekli ve etkin şairler ortaya çıkar. En önde gelen isim de Nekrasov’dur. …Düzyazıda görülen gelişmelerin, aynı hızla olmasa da şiire de yansıdığını belirtmek gerekir. Söz konusu gelişmelerin başında konuların demokratikleşmesi, üslubun güncelleşmesi, yoksul ve ezilenlere yönelik insancıllığın yaygınlaştırılması, yönetici sınıfların yerleşmesi gibi gelişmeleri sayılabilir. …1840’lı yılların ikinci yarısında A.S. Puşkin ve M.Y. Lermontov’un şiir sanatından farklı olarak; özgün, okula ait bir şiir sanatı oluşturulmaya çalışıldı. Maykov, Pleşçeyev’in şiirleri üzerine şöyle demekteydi: “Genç kızlara ve aya yazılan şiirler ebediyen son bulmuştur. Farklı bir çağ başlamıştır; kuşkular ve bunların sonsuz ıstırapları harekete geçmiştir. Genel insalcıl sorunların yaşanması insanlığın sıkıntıları, felaketleri ve toplumun düzensizliği üzerine acı ağıt, çağın figürlerinin sığlığından yakınma ve kendi hiçliğini ve çaresizliğini itiraf etme…kutsal ülküye, hakikate ulaşma çabası- işte gündemde olanlar bunlardır! Çağın ruhu budur..”8 Görüldüğü gibi, bu dönemde toplumun var olan sıkıntılarına, halkın durumuna dair şiirlere yönelim vardır.

Şairlerin söz konusu düşüncelerle şiirler kaleme almaya başladıkları bu yıllarda Nekrasov, ünlü eleştirmen V.Belinski ile tanışır (1842-1843). Bu tanışma şairin edebi yolunu değiştirmesinde çok etkili olur. Daha önce romantik çizgide şiirler kaleme alan Nekrasov, bu merakından uzaklaşarak realist anlayışla şiirler yazar.

Nekrasov, Belinski ile yakınlaşmasını yaşamının dönüm noktası olarak tanımlar. Nitekim, Belinski’nin ölümünün ardından, ona ithafen yazdığı şiirinde Belinski’nin, yaşamındaki önemini ve ona duyduğu hayranlığı dile getirir:

Belinski bambaşka sevilirdi her yerde

Dualarım acılar çekmiş bedenine

Üstadım! Senin adın önünde

İzin ver, boynum eğik diz çökmeye

……….


Hiçbir işten gocunmadan:

“Beyaz yakalı değil ağır işçiyim!”

Derdin ve hiç sakınmadan

Yürüdün gerçeğe, büyük usta!

Bize insanca düşünmeyi öğrettin,

Sanırım, halkı ilk sen anımsadın,

Sanırım, ilk sen bahsettin

Eşitlik, kardeşlik, özgürlükten.”

Belinski ise bu gencin keskin eleştirel zekâsına, sanatçı yeteneğine, halk yaşamını yakından bilmesine ve her şeyden önce onun bir organizatör ve girişimcinin tüm yeteneklerine sahip olmasına hayrandır.9 Nekrasov Belinski’nin Doğalcı okulla10 ilgili çalışmalarında en yakın destekçisi ve okulun başlıca organizatörüdür.

1845 yılında ilk gerçekçi eseri sayılan “Yolda” (V doroge) adlı şiiri yazar. Bu şiir, ilk olmasına rağmen dönemin edebiyat eleştirmenleri tarafından olumlu tepkiler alır. Aynı dönemde yazarın editörlüğünü yaptığı, içerisinde İ.Turgenyev, F.Dostoyevski, V.Belinski ve A. Hertsen gibi yazarların eserlerini, öykü ve romanlarını derlediği “Peterburg Fizyolojisi”(Fiziologiya Peterburga)(1845) ve “Peterburg Derlemesi” (Peterburgskiy sbornik)(1846) adlarındaki iki kitap, yazarın tanınmasında önemli etkenlerdir. Aynı yıllarda “Tihon Trostnikov’un Yaşamı ve Serüvenleri” (Jizn i pohojdeniya Tihona Trostnikova)(1843-1848) adlı düz yazı çalışması kaleme alır. Nekrasov bu eserinde, Peterburg’da yoksulluk içinde geçen yıllarını anlatır.

1847-1866 yılları arasında “Sovremennik” dergisinin editörlüğünü yapan Nekrasov, lirik tarzda şiirlere yönelir. Bu dönemde kaleme aldığı “Sokakta” (Na ulitse), “Hava durumu” (Ha pogode), Ayaz, Kırmızı Burun”(Moroz, krasnıy nos) “Asker Annesi Orina” (Orina mat’ soldatskaya) “Köylü Çocukları” (Krestyanskiye deti), “Unutulan Köy” (Zabıtaya derevnya) adlı şiirleri bunlardan bazılarıdır. Bu şiirlerinde genel olarak, Rusya’nın içinde bulunduğu çöküşü, köy insanlarının zor hayatını ele alan şair, aslında edebi yaşama adım attığı ilk şiirlerinden itibaren Rus köylüsünün ve serflik sisteminin sıkıntılarını dile getirdiği görülür.

Nekrasov’un edebi yaşamında 60’lı yıllar oldukça aktif geçer. Serflik sisteminin kaldırılması ile birlikte Rus toplumunda oluşan farklı sıkıntılar şairin şiirlerinin belli başlı teması haline gelir.11 Umulanın aksine, köylünün daha da yoksullaştığını ve çaresiz kaldığını ifade eder. Ona göre, köylü hala özgür değildir, ayakta kalabilmek için hala başkası için çalışmak zorundadır. Örneğin “Kalistrat” adlı şiirinde asıl kahramanlar köylülerdir. 1861’den önceki ve sonraki dönemde Rus köylüsünün yaşamını kıyaslar. Ancak yeni oluşum köylülere hiç de mutluluk getirmemiştir:

Anam ninni söylerdi,

Sallarken beşiğimi,

”Kalistratuşka mutlu olacaksın,

Paşa gibi yaşayacaksın!.

Tanrının izniyle gerçekleşti,

Annemin bütün dilekleri.

Yok daha zengini daha güzeli

Daha giyimlisi Kalistratuşka’dan!

Yıkanıp bir tas suyla,

Hep başımı kaşıyorum,

Ekmediğim tarlaya

Ekin biçmeye gidiyorum!

Karım giysilerini yıkıyor

Cıbıldak çocukların

Şık şıkıdım dolaşıyor

Havasıyla yırtık çarıkların!...(Kalistrat-1863)

Belirtildiği gibi, şairin 1861’den sonra kaleme aldığı birçok şiirinde 1861 öncesi ve sonrasının kıyaslamaları ile karşılaşılabilir. Aynı yıllarda kaleme aldığı “Ayaz, Kırmızı Burun” (Moroz, krasnıynos) ve “Korobeyniki” gibi şiirlerinde de bu durum göze çarpar. Ancak bunlar arasında “Rusya’da Kimler İyi Yaşar” (Komu na rusi jit horoşo) adlı şiiri oldukça önemlidir. Çünkü eser tür olarak şiir olmasına karşın Rus halkının tarihindeki önemli olayları çok geniş kapsamlı anlatması açısından halk destanı olarak nitelendirilir. Nekrasov’un edebi sanatı üzerine çalışmaları olan P.N. Sakulin de bu eseri “Zamanın Odessa destanı” olarak tanımlar.12

Şairin “Rusya’da Kimler İyi Yaşar”13 şiiri, 1860’lı yılların ortalarında başladığı ve ölümüne kadar yazmaya devam ettiği eseridir. Yazarın ölümü nedeni ile eser yarım kalır. Eserde anlatılanlar, kölelik reformu sonrası yaklaşık 15 yıllık süreçte Rus yaşamındaki değişimlerin bir anlatımı olarak tanımlanabilir. Ancak belirtildiği gibi bu yıllar, eski ile yeninin kıyaslamaları şeklinde dile getirilir.

230 sayfadan oluşan destan- şiir oldukça geniş bir kapsama sahiptir. İlk bölüm, yedi köylünün Rusya’da kimlerin iyi ve mutlu yaşadığı ile ilgili tartışmaları ile başlar. Bu konuda her birinin farklı düşüncesi vardır. Bunlar, toprak ağaları, memurlar, papazlar, tüccarlar, soylular ve çar olarak belirtilir. Bu tartışma konusu, şiirin temel sorunu olarak baştan sona devam edecektir. Yedi köylü bu sorularına cevap bulana kadar evlerine dönmemeye karar vererek yollara düşerler. Yol boyunca, toplumun her tabakasından rastladıkları kişilere; genç, yaşlı, kadın, erkek, köylü, din adamı, tüccar, toprak ağası vb. kısacası Rus halkını oluşturan her kesimden insana aynı soruyu sorarlar:

Hesap et hangi seneydi,

Tahmin et hangi memleketti,

Bir ana yolda

Karşılaştı yedi köylü…

…..


Karşılaştılar ve başladılar tartışmaya:

Kimler mutlu yaşıyor,

Kimler rahat ve tasasız Rusya’da?

Nekrasov’un, reform sonrası Rus halkının sorunlarını şiirin kompozisyonu ve konusu gereği, bir yolculuk formunda sunduğu dikkat çeker. Bu sayede okuyucu, geniş mekân ve kişilerle geniş bir bakış açısına sahip olur. Ancak belirtildiği gibi, yedi kişi, bir köyden diğerine gider. Dolayısıyla da şiirin asıl mekânı köy ve kırsal çevredir.

Esere figürlerdeki çeşitlilik açısından bakıldığında, reform sonrası Rusya’sının geniş bir panoramasının gözler önüne serildiği görülür. Eserin ilk bölümünü oluşturan “Köy Fuarı”, “Sarhoş Gece” ve “Mutlu Yaşayanlar” başlıkları altında bu çeşitlilik fazlasıyla dikkat çeker. Konuşmalar Rus halkının farklı tabakasındaki insanlar arasında geçer. Kişilerdeki bu çeşitliliğin, şiir kompozisyonu içinde çok rahat betimlenmesini de seçilen mekânların uygunluğu sağlar. Bu üç başlıkta kişiler arasındaki sohbetler genellikle pazar meydanlarında, bayram kutlamalarında ya da geniş ana yollarda geçer. Bu mekânlar farklı düşüncelerdeki farklı yaşantıların resmedilebileceği insanların bulunduğu yerlerdir. Böylece yazarın, şiir içerisinde oldukça hareketli ve akıcı bir şekilde olay ve durum değişimlerini sağladığı görülür.

…….


Gezgin mujikler fuar meydanına vardılar:

Burada bin bir türlü mal satılmakta

Ve burada

Mahşeri bir kalabalık kaynaşmakta! Keyifli değil mi?

……….

Ne deli rüzgârlardır esen,



Ne titreyen toprak anadır-

Uğuldayan, şarkı söyleyen, sövüp sayan,

Yalpalayan, yerlerde sürünen

Dövüşen ve öpüşen

Bu bayram gününde halktır.

“Büyük Şölen Meclisi” adlı başlıkta da aynı durum söz konusudur. Volga kıyısında yer alan Vahlaçina köyü sakinlerinden Klim Yakovliç bir şölen düzenler. Bu şölen sayesinde de okuyucu birçok köylü, derebeyi vb. kişilerin yaşam hikâyeleri ile tanışır:

……

Altında bayramların kutlandığı,



Toplantıların yapıldığı,

Gündüzleri birilerini kırbaçladıkları, geceleriyse

Öpüştükleri, seviştikleri,

Vahlaçinalıların bütün yaşamının

Mütavazı tanığı,

Yaşlı mı yaşlı söğüdün altında,

Sürüyordu şölen, büyük şölen!

Şiir boyunca Rusya’da kimlerin iyi ve mutlu yaşadıklarını bulmak için yollara düşen bu yedi köylünün, fiziksel ya da karakteristik hiçbir özelliğinden bahsedilmez. Dolayısıyla, Nekrasov’un asıl amacının, Rus köylüsünün durumunu, yaşam felsefesini ortaya koymak olduğu söylenebilir. Buna karşın, bazı köylü figürlerle ilgili de ayrıntılı olarak bilgi verildiği dikkat çeker. Örneğin “Köylü Kadın” bölümünün “Aziz Rus Bahadırı Saveliy” başlığında anlatılan Saveliy dede gerek fiziksel gerekse karakteristik olarak detaylandırılan figürlerden biridir:

Belki de kırk yıldır makas değmemiş

Uzun ve karmakarışık kır saçları

Ve kocaman sakalıyla dede,

Özellikle beklenmedik bir anda ormandan,

İki büklüm çıkan,

Bir ayıya benziyordu.

Sırtı yay gibi bükülmüştü ihtiyarın.

Saveliy 1850’li yıllarda derebeylerinin zulümlerine ve ağır vergi isteklerine karşı çıkmış biridir. Bu direnmeleri karşısında kürek ve sürgün cezalarına çarptırıldığı için de ona “Damgalı, kürek mahkûmu Saveliy” diye hitap ederler. Bütün bu yaşadıklarına nasıl dayandığını soran Matryona’ya verdiği cevap da Saveliy’in Rus köylüsüne olan inancını ifade eder:

Dayanıyorduk,

Çünkü yiğit adamlardık bizler.

Mesele Rus bahadırı olmakta.

Sen olmaz mı sanıyorsun,

Matryonuşka, mujikten bahadır?

Ne bir savaşçı yaşamıdır yaşamı onun

Ne de ölümden korkar

Çarpışmada, o bir bahadır ne de olsa!

Kollar zincirlerle bükülmüş,

Ayaklarda pranga,

Omuz…gür ormanlar

Geçerdi o omuzdan, kırılarak.

Ya göğüs? İlyas peygamber

Takırtılı sesler çıkararak gezinir o göğüste

Bir ateş arabasının üstünde …

Bahadır hep sabreder!

Ezilir ama kırılmaz.

Kırılmaz, yıkılmaz…

Bahadır değil mi?

Örneğin şiirin “Köylü kadın” adlı bölümünde aynı soruyu kadınlara sormaya karar verirler. Bu cevabı alabilecekleri en uygun kişinin de Matryona Timofeyevna adında köylü bir kadın olduğu söylenir. Gezginler yine yollara düşerek köylü kadını bulurlar. Matryona şiirin en önemli köylü kadın figürüdür. Nitekim Matryona’nın prototipi, bütün Rus köylü kadınlarıdır:

Matryona Timofeyevna

Duruşu heybetli bir kadın

Geniş ve sağlam yapılı,

Otuz sekiz yaşlarında.

Güzel; kır düşmüş saçlarına,

Gözleri iri ve keskin,

Kirpikleri gür,

Sert ve esmer tenli.

Beyaz gömlek var sırtında

Ve kısa bir sarafan,

Omzunda da orak.

Bölüm boyunca Matryona Timofeyevna üzerinden Rus köylü kadınının küçük yaşlardan itibaren, yaşamındaki tüm zorluklar dile getirilir. Bu bağlamda şairin “Ayaz Paşa Kol Geziyor” ve “Rus Kadınları” şiirleri ile pek çok benzerlik gösterdiği dikkat çeker. Bu başlığın son dizelerine doğru Matryona, kendisi gibi tüm köylü kadınlarının da aynı sıkıntıları yaşadığını ve mutlu olmanın mümkün olmadığını ifade eder:

……………

“Giriştiğiniz şu iş



İş değil, mutlu birini aramak

Köy karıları arasında!..”

Şiirin ikinci ve son bölümü olan “Büyük Şölen Meclisi” nde de fiziksel ve karakteristik özellikleri ile tanıtılan genç köylü Grişa (Grigoriy Dobrosklonov) vardır. Grişa, eserin temel düşüncesi olan mutluluk arayışına cevap bulan birisi olarak oldukça önemlidir. Grişa, Vahlaçina köyünde kilise bekçisi olan aylak Trifon’un, papaz okulunda okuyan iki oğlundan biridir:

……..


Oğlanların büyüğü

Grişa on dokuzundaydı;

Şimdiden bir diyakoz gibi

Bakıyordu Ama Grigoriy’in

Yüzü kuruydu, solgundu

Ve kızıla çalan saçları

Zayıftı, kıvırcıktı.

………


Büyük şölen meclisinde toplanan köylüler, Grişa’dan neşeli şarkılar söylemesini isterler. Grişa’nın bölüm boyunca söylediği bu şarkılar, Rus köylüsünün geçmişten o güne dek yaşadığı acıların en güzel ifadesi olarak gösterilebilir. Çünkü bu şarkılar, Rus köylüsünün sesidir. İlk şarkısında sadece ineği, sütü ya da tavuğu elinden alınan köylü değil aynı zamanda oğlu ve kızı da herhangi bir sebeple ellerinden alınan köylüler anlatılır. Ancak bunun neşeli bir şarkı olması ve nakarat bölümündeki ironik tutum dikkat çekicidir:

…..


Kırıldı beli,

Beklemez ki ama teknede hamur!

Düşmüş aklına kadının

Katerina’sı, ağlıyor hüngür hüngür:

Bir yıldan fazladır kızı

Bey evinde hizmetçi…ne ana var ne baba!



Halkın yaşantısı iyi

Kutsal Rusya’da!

Çocukluktan çıkar çıkmaz,

Bak ki çocuklar yok ortada:

Oğlanları çar alır,

Kızları ağa!

Yalnız sakat olan biri

Yaşar ömür boyu baba ocağında.

Halkın yaşantısı iyi

Kutsal Rusya’da!

Muhtar Vlas’ın, kendisine yönelik, altınlar gümüşlerle birlikte akıllı ve sağlıklı bir eş dileyen duasını duyduğunda Grişa’nın verdiği cevap, destan-şiirin önemli dizelerindendir. Grişa’nın tek isteği, Rus köylüsünün her birinin mutlu ve rahat bir yaşam sürebilmesidir. Ona göre mutluluk, bireysel değil topyekün bir mutluluk olmalıdır:

“Bana ne gümüşler lazım

Ne altınlar ama tanrı,

Hemşerilerime

Ve her köylüye

Rahat, neşeli bir hayat versin

Bütün kutsal Rus ülkesinde.”

Destan şiirin sonunda Grişa’nın söylediği şarkı da Rus halkının gücüne inancın bir ifadesidir:

Sen ki sefilsin,

Sen ki bereketlisin,

Sen ki kudretlisin,

Sen ki bitkinsin,

Rusya ana!

Kölelik içinde kurtulmuş

Özgür bir yürek

Altın,altın

Halktaki yürek!

Halk gücü,

Büyük güç

Vicdan rahat,

Sarsılmaz adalet!

……

Kıpırdamıyor Rusya,



Rusya ölü sanki!

Parladı içinde ama

Gizli bir çıngı

……

Başkaldırıyor bir ordu,



Kum gibi kalabalık bir ordu!

Gösterecek ondaki güç

Yenilmez olduğunu!

…….


Sen ki sefilsin,

Sen ki bereketlisin,

Sen ki kudretlisin,

Sen ki bitkinsin,

Rusya ana!

Grişa bu şarkının sonunda büyük bir mutluluk ve umutla Rusya’nın, Rus halkının gücünü içinde hisseder. Bu umut ve inanç birliği, mutluluğun kendisidir:

Bizim gezginler şimdi kendi evlerindeydiler,

Grişa’ya ne olduğunu bilebilselerdi eğer.

Her ne kadar eser, bitmemiş bir destan- şiir olarak tanımlansa da Nekrasov’un, Rusya’da kimlerin mutlu ve iyi yaşadığına dair sorusuna cevap bulduğu söylenebilir. Nitekim Rusya’da mutluluk tek bir zümrenin mutluluğu olarak değil tüm ülke insanlarının mutluluğu ile tanımlanabilir. Bu mutluluğa ulaşmak için de Rus halkının geçmişte olduğu gibi şu anda da bu güce sahip olduğu düşüncesi vardır. Grişa’nın optimist bakış açısı bunu yansıtır niteliktedir. Şiirin son dizelerinde bu açıkça görülür:

……

Grişa sınırsız bir güç duyumsuyordu yüreğinde,



Haz veriyordu onun içe işleyen ezgili sesi dinleyenlere,

Yüksek duygulu bir ulusal marşın sevinç saçan sesi

Dökülüyordu dudaklarından halk mutluluğunun ezgileri!...

Eserde toplumun farklı kesimlerine mensup insanlar olsa da asıl figür köylülerdir. Ancak eserin bütününe bakıldığında, Nekrasov’un sadece köylü kelimesini değil bununla aynı anlamda düşündüğü narod-halk (народ), strannik-ülke insanı(странник) kelimelerini de kullandığı görülür. Örneğin şiirin ilk dizelerinde “karşılaştı yedi köylü” derken “mujik-köylü”(мужик)kelimesini kullanır. Şiirin son dizelerinde ise aynı yedi kişi için “strannikov-ülke insanları”(странникoв) kelimesini kullanır. Yine şiirin birçok yerinde “Narod-halk”(народ) kelimesi dikkat çeker. Şiirin bütününde, birbirinden farklı kelimelermiş gibi görünseler de her biri, verdikleri anlam açısından Rus köylüsünü ifade eder. Dolayısıyla, Nekrasov’a göre, Rus köylüsü demek Rus halkı demektir.

Şiirin bir halk destanı olarak nitelendirilmesinin en önemli nedenlerinden biri de şiir bünyesinde Rus kültürüne ait ögelerin bulunmasıdır. Bu ögelerin okuyucuyu esere daha da yakınlaştırdığı düşünülebilir. N.P.Andreyev de Nekrasov’un folklorik öğeler kullanmasının hem eserin düşüncesini hem de onun edebi sanatını güçlendirdiğini düşünür.14 Özellikle “Köylü Kadın” (Krestyanka) başlığında, sözlü halk edebiyatı örneklerine oldukça fazla rastlanır. Cenazedeki ağıtlar, yeni gelin şiirleri, günlük ev ve aile yaşantısı üzerine söylenen şarkılara değinilir:

Dağın üstünde köknar ağacı,

Dağın dibinde bir çatı odası,

Çatı odasında bir genç kız, Maşenka adı.

Geldi yanına babacığı,

Uyandırdı onu, kaldırdı:

Sen, Maşenka, hadi eve gidelim!

Sen, Yefimovna, hadi eve gidelim!

Bunların yanında atasözleri, deyimler, bulmacalar, batıl inançlar, ilahiler vb. örneklere de rastlamak mümkündür. Bütün bu folklorik ögelerin şiirin içerisinde bulunmasının nedeni hem Rus halkını ifade eden kültürel ögeleri yansıtmak hem de şiirde asıl tema olarak gördüğü Rus halkının sorunlarını, bu şarkılar, atasözleri, deyimlerle yansıtmaya çalıştığı düşünülebilir.

Sonuç:


N.Nekrasov gerek kişisel yaşam sürecinin gelişmeleri ile gerekse 19.yüzyıl Rusya’sının tarihi ve toplumsal şartlarından doğan nedenlerle edebi sanatının merkezine Rus halkını yani Rus köylüsünü koyar. Edebiyata adım attığı dönemlerde V.Belinski ve edebiyat çevresi ile tanışması onun sanatının gelişmesinde önemli bir kavşak özelliği gösterir. Doğalcı okulun gerçekçi anlayışı ile kaleme aldığı “Rusya’da Kimler İyi Yaşar” destan şiiri de edebi sanatının temel ögesi olan Rus köylüsünün geçmişte ve şu anda yaşadığı sıkıntıları dile getirdiği bir eserdir. Buna karşın, destan şiirin sonunda Rus köylüsünün kalbinde, gelecekte hep beraber mutlu olabileceklerine dair umudun var olduğunu da dile getirir.

KAYNAKÇA


ACAR, KEZBAN, “Başlangıçtan 1917 Bolşevik Devrimine Kadar Rusya Tarihi”, Nobel yay., Ankara,2004

BOLŞAKOVA, ALLA, “Sudbı krestyanstva v russkoy literature: monografiya”, instituta pedagogiki sotsialnoy rabotı, Moskva, 2002

HOSKİNG, GEOFFREY, “Rusya ve Ruslar-Erken Dönemden 21.yüzyıla”,İletişim yay., İstanbul,2011

MAKSİMOV, YEVGENYEV V.E., “Tvorçeski put N.A.Nekrasova”(“Russkaya Literatura xıx veka”, prosveşçeniye, Moskva,1984)

NEKRASOV, N.A., “Polnoye sobraniye soçinenii i pisem v pyatnadtsati tomah”, izd. Nauka,tom 5, Leningrad, 1982

OLCAY TÜRKAN, “Rus Edebiyatında Doğalcı Okul”, İstanbul Üniversitesi yay.,2003, İstanbul

PETROVA, O.N., “Printsipı analiza, hudojestvennogo proizvedeniya”, izd.KDU, Moskva, 2007

SOKOLOV, N.İ., “Nekrasovskii sbornik 5”,İzd. Nauka, Leningrad, 1973



1 Bkz.,G. Hosking,s.396-397

2Age., s.394

3 A. Bolşakova A., s.3

4 Bkz.G. Hosking, s.397

5 K.Acar, s.203-204

6N.Nekrasov, s.601

7K. Acar s.204

8 T. Olcay s.174

9 T. Olcay s.90

10 Babası Gogol, kuramcısı ise Belinski olan ve 1840’lı yıllara doğru Rus edebiyatında ortaya çıkıp, varlığını 1850’lere kadar sürdüren bir edebiyat topluluğudur. Kimi araştırmacılar okulu gerçekçi eğilimle özdeşleştirirken, kimileri de okulun, söz konusu eğilimin bir evresini kapsadığını öne sürmektedir.(bkz.T.Olcay,s.77-78)

11 N.İ.Sokolov,s.28

12O.P. Petrova, s.253

13Nekrasov şiire başladığı zamanlarda yapıtının adını “Çağdaş Köylü Yaşamının Destanı” olarak adlandırır. Bkz.Nekrasov, s.601

14Y. Maksimov, s.269

Yüklə 51,28 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə