Sıcak günlerde tutulamayan orucun diğer günlerde kazası



Yüklə 249,92 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix27.10.2018
ölçüsü249,92 Kb.
#75788


12

Ramazan ve Oruç 

 Sıcak günlerde tutulamayan orucun diğer günlerde kazası



 Hastalığa rağmen oruçta ısrar etmek

 Tatil sebebiyle oruç tutmamak



 Ramazan başlangıcı ve bayram günlerindeki ihtilaflar

 Sadaka vermenin daha efdal olduğu zaman



 Zekâtın ramazanda veya başka zamanda verilmesi

 Zekât ve fitrenin kazası



 Geçmiş yılların fitresi

 Oruçlunun ferahlamak için sık sık abdest alması



 İtikâfın mahiyeti ve usulü

 Sahurda ezan okunurken yemek yemeye devam etmek



 Oruca niyetin zamanı ve usulü

 Orucu bitirenin batı yönüne yolculuğu



 Ramazan orucuna niyetin vakti

 Orucun çok uzun veya çok kısa tutulduğu ülkelerdeki durum




Ramazan ve Oruç

13

Ramazan ayının sıcak yaz mevsimine denk geldiği dönemlerde 



sağlık  sorunları  veya  yaşlılık  gibi  nedenlerden  dolayı  orucunu 

tutamayanlar,  günlerin  daha  kısa ve  serin  olduğu  dönemlerde 

oruçlarını  mutlaka  kaza  etmeli  midir?  Kaza  etmek  yerine  bu 

günler için fidye verseler de olur mu?

Çeşitli sebeplerden dolayı kazaya kalmış olan oruçlarla ilgili olarak 

inmiş olan Bakara suresinin aşağıdaki ayetinde Cenâb-ı Hak oru-

cun kaza edilmesi konusunda nasıl bir yol izleneceğini beyan buyur-

muştur. Âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “İçinizden hasta olan veya 



yolculukta bulunan ise, diğer günlerde, tutamadığı günler sayısınca 

tutar. Ona dayanıp kalacaklar üzerine de bir yoksulu doyuracak ka-

dar fidye gerekir.”

1

Mezkur âyet-i kerîmeye göre, kazaya kalmış olan oruçlar ilk fırsatta 



kaza edilmelidir. Ancak kaza etmeye gücü yetmeyecek kadar, hasta 

ve yaşlı olanlar ise, tutulamayan her bir orucun yerine bir fidye öde-

melidirler. Bu fidye bir fıtır sadakası demektir. Bir fıtır sadakası ise 

(Avrupa’da yaşayanlar için) asgari 10 avro civarında bir meblağdır.

Önemli olan kazaya kalmış oruçların kaza edilmesidir. Uzun günler-

de tutulamayan oruçların muhakkak uzun günlerde kaza edilmesi 

gerekmez. Fırsat bulunduğu ilk anda kaza edilmelidir. Bu günler kış 

günleri de olabilir. Allah’ın dini kolaylık dinidir. Çünkü Cenâb-ı Hak 

Kur’an’ında, “Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez.”

2

 buyurmuş-



tur. Kazaya kalmış olan orucu keyfine geldiği gibi kaza etmeyerek 

yerine fidye vermek caiz olmaz. Çünkü fidye sağlık nedeniyle be-

denî olarak oruca güç yetirilememesi sebebiyle ancak devreye gire-

bilir. Ayette de buna işaret vardır.

1   Bakara suresi, 2:184

2  Bakara suresi, 2:185




İbadetler

14

Bazı kimseler hasta veya yaşlı olmasına rağmen oruç tutmakta 



ısrar ediyorlar. Bu durum sağlığa zarar verdiği için kişiye bir vebal 

yüklemez mi?

Oruç tutmakta hakikaten zorlanacak bir hasta veya yaşlı insanın du-

rumu, oruç tutacak olursa hayati tehlike oluşma durumu varsa ve 

bu da doktor raporu ile sabit ise oruç tutmaz, bunun yerine kefaret/

fidye öder. Buna rağmen illa oruç tutacağım diye inatlaşması ölüm 

tehlikesine sevk edecekse ve açıkça biliniyorsa oruç tutması haram 

olur. Nitekim Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’de “Kendi ellerinizle ken-



dinizi tehlikeye atmayınız.”

3

“Kendinizi öldürmeyin, şüphesiz Allah 



size karşı çok merhametlidir.”

4

 buyurmuş ve sağlığın önemine dik-



kat çekmiştir. 

Ramazan ayında tatile gitmek oruç tutmamak için bir mazeret 

olabilir mi? “Denize gireceğim, oruç tutamam, sonra kaza ede-

rim.” denebilir mi?

Ramazan ayında en az üç günlük, yani on sekiz saatlik bir yere gi-

decek kimse geceden oruca niyet etmeyebilir. Böylece o gün yola 

çıkınca oruçlu bulunmamış olur. Ancak bir kimse oruca başladık-

tan sonra gündüzün yolculuğa çıksa bu yolculuk o ilk gün için bir 

özür  sayılmaz.  Orucuna  devam  etmesi  gerekir.  Bununla  birlikte 

bu kimse orucunu bozarsa yalnız kaza etmesi gerekir, kefaret ge-

rekmez.  Çünkü  orucunu  yolculuk  özrüne  dayalı  olarak  bozmuş-

tur. Ancak zarar görmeyecekse yolcunun oruç tutması daha fazi-

letlidir. Bu hâl yola çıkıldığı veya yolculuk hâlinde böyledir. Fakat 

yolculuk tamamlanıp da varılacak yere varıldıktan sonra misafirlik 

hâli devam etse de şartlar müsaitse oruç tutulmalıdır. Ben deniz 

3  Bakara suresi, 2:195

4  Nisâ suresi, 4:29



Ramazan ve Oruç

15

nimetlerinden  yararlanmak  istiyorum,  dolayısıyla  oruç  tutmaya-



yım, sonra kaza ederim demek doğru olmaz. Kaldı ki, oruçlu bi-

risi su yutmamaya dikkat ederek duş alabilir, havuza veya deni-

ze girebilir. Misafir birisinin oruç tutmasının daha hayırlı olduğu 

Bakara suresinin 184. ayetinde şöyle ifade edilmiştir: “(Size farz 



kılınan  oruç),  sayılı  günlerdedir.  İçinizden  hasta  olan  veya  yol-

culukta bulunan ise, diğer günlerde, tutamadığı günler sayısınca 

tutar. Ona dayanıp kalacaklar üzerine de bir yoksulu doyuracak 

kadar fidye gerekir. Her kim de hayrına fidyeyi artırırsa, hakkında 

daha  hayırlıdır.  Bununla  beraber,  eğer  bilirseniz,  oruç  tutmanız 

sizin için daha hayırlıdır.”

İslam dünyasında ramazan ayının vakti konusunda çeşitli ihtilaf-

lar oluyor. Bazı ülkeler bir gün önce veya sonra ramazan orucu-

na başlayabiliyor. Bu durumda Avrupa’da bulunan Müslümanlar 

Suudi Arabistan’ı mı esas alarak oruca başlamalıdır?

Müslümanların aynı gün oruca başlayıp, aynı gün bayram ilan edip, 

bayram yapmaları son derece güzel ve ideal olan bir durumdur. Fa-

kat yıllar var ki, böyle bir durum maalesef yaşanmamaktadır. Her 

ramazan  ayı  geldiğinde  veya  bayramların  ilan  edilmesinde  farklı 

farklı tarihler duyurulmakta ve Müslümanlar farklı farklı tarihlerde 

oruca başlamakta ve bayram yapmaktadırlar. Bu durumun bir an 

önce  halledilmesi  ve  Müslümanların  birliğe  kavuşmaları  bizim  de 

en kalbî dileğimizdir.

Zamana bağlı olarak farz kılınmış ibadetlerin başlama ve sona erme 

tarihlerinin tespiti şeri delillerin işaretiyle ve ilmî/astronomik verile-

re bağlı olarak yapılır. Bu konuda bir tek kural ve prensip yoktur, 

birçok  kriter  söz  konusudur.  Bu  kuralların  birbirlerine  yakın  olan-

ları  olduğu  gibi  uzak  olanları  da  vardır.  Devletler  ve  sivil  toplum 

kuruluşları bu prensiplerden hareketle takvimlerini oluştururlar. İşte 



74

Sünnet ve Peygamberimiz

 İslam’ın iki temel kaynağından biri olarak sünnet



 Sahih hadisleri ayırt etmek

 Peygamberimiz’in kul olarak üstünlüğü 



 Salavat getirmek

“Kur’an ve Sünnet”i İslam’ın iki temel kaynağı olarak biliyoruz. 

Çağımızda bazı kimseler, hüküm koyma yetkisi sadece Allah’ın-

dır diyerek sünnetin dinin kaynağı olamayacağını iddia ediyor-

lar. Sünnetin, Kur’an ile birlikte İslam’ın temel kaynağı olduğu-

nu nasıl izah edersiniz?

Sünnet, Peygamberimiz (s.a.v.)’in söz, fiil ve takrirleridir. Sünnetin 

de dinin temel kaynaklarından birisi olduğuna dair birçok Kur’an 

ayeti söz konusudur. Bunlardan birkaç tanesi şöyledir: 



“O hevasından konuşmaz ve O’nun konuşması kendisine vahyedi-

lenden başkası değildir.”

72

“Kim ki Resul’e itaat ederse, muhakkak 



Allah’a itaat etmiş olur.”

73

“Peygamber size ne verdiyse onu alın, 



size ne yasakladıysa ondan da sakının.”

74

“Andolsun ki, Resûlul-



72  Necm suresi, 53:3-4

73  Ahzâb suresi, 33:71, Nisâ suresi, 4:13

74  Haşr suresi, 59:7



Sünnet ve Peygamberimiz

75

lah, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Al-



lah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.”

75

 



Bütün bu ayetler Peygamber (s.a.v.)’in sünnetinin dinde temel kay-

nak olduğunun en büyük delilidir. Bir hadîs-i şerifte de Peygamber 

Efendimiz  (s.a.v.)  şöyle  buyurmuştur:  “Ümmetimin  fesadı  anında 

kim benim sünnetime sarılırsa ona yüz şehit sevabı vardır.”

76

 



Sünnete  uymak,  Peygamber  Efendimiz’in  yolundan  gitmenin 

bir  göstergesidir.  Ancak  bazı  şeylerin  Peygamber  Efendimiz 

adına uydurulduğu da bir gerçektir. Sahih bir sünneti nereden 

bileceğiz?

Bir hadisin sahih veya uydurma olduğunu belirleyecek bazı yön-

temler vardır. Ancak kolay değildir. Şu yollarla mevzu (uydurma) 

hadisler anlaşılabilir: 

Bazı  hadis  uyduranlar  zaman  içinde  kendileri  hadis  uydurdukla-

rını itiraf edebilirler. Örneğin surelerin faziletleriyle ilgili hadislerin 

bir kısmı uydurmadır ki, bunu yapan şahıslar kendileri itiraf etmiş-

lerdir. Bazen hadisi rivayet edenler uydurduklarını itiraf etmeseler 

de, yöneltilen bir soruya verdikleri cevaplardan da bu anlaşılabilir. 

Rivayet olunan bir hadisin, zamanla, mekânla ve çevredeki olaylar-

la ilgisi veya o hadisi nakleden râvinin zaman, mekân ve olaylara 

karşı özel bir ilgi göstermesi, hadisin hemen o anda uydurulduğuna 

delalet eder. Bazen rivayet olunan hadisin metninden anlaşılır. Ör-

neğin tevili mümkün olmayacak şekilde akla aykırı olması, Kur’an’a 

yahut tevatür yolu ile sabit olmuş sünnete veya kesinleşmiş icmaya 

aykırı bir hüküm getirmesi gibi.

75  Ahzâb suresi, 33:21

76  Beyhakî, Zühd, Taberânî, et-Tergîb ve’t Terhîb, H. No: 65



İslam Akaidi ve İman 

76

Peygamberimiz de bir kul olduğuna göre, onun kulluğunun üs-



tünlüğü nereden gelmektedir?

Bu soru ile alakalı birçok şey söylenebilir ama, biz iki hadis rivaye-

tiyle yetiniyoruz: Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: 

“İnsanlar (Kıyamet Günü) diriltilecekleri zaman yerden ilk çıkacak 

olan  benim.  Onlar  (huzur-u  ilahîye)  geldiklerinde  (onlar  adına) 

hatipleri  ben  olacağım.  (Allah’ın  rahmetinden)  ümitlerini  kestik-

lerinde (rahmet ve mağfireti) onlara ben müjdeliyeceğim. O gün 

livâu’l-hamd (şükür sancağı) benim elimde olacak. Âdemoğlunun 

Allah’a  en  kerim  olanı  da  benim.  Bunda  fahr  (övünme)  yok.”

77



“Kıyamet  Günü  geldi  mi,  ben  peygamberlerin  imamı,  hatibi  ve 

(onlar  arasında)  şefaat  (etmeye  yetki)  sahibi  olacağım.  Bunda 

övünme yok.”

78

Peygamberimiz’in ismi anılınca neden salavat getirilir? Salava-



tın anlamı nedir?

Salavat, salât kelimesinin çoğuludur. Peygamberimiz (s.a.v.)’e ya-

pılan dua, istiğfar, rahmet dileği gibi anlamlara gelir. Salavat getir-

mek Allah’ın emridir. “Allah ve O’nun melekleri Peygamber’e hep 



salât ederler. Ey müminler, siz de O’na salât ediniz ve samimiyetle 

selam veriniz.”

79

 ayetine göre Peygamberimize salât ve selam oku-



mamız, hürmetlerimizi sunmamız yerine getirilmesi gerekli bir gö-

revdir. Peygamberimiz, “Yanında benim adım anılıp da bana salât 



getirmeyen kişinin burnu sürtünsün, hakarete uğrasın.” buyurmuş-

77  Tirmizî, Menâkıb 2, H. No: 3614

78  Tirmizî, Menâkıb 3, H. No: 3617

79  Ahzâb suresi, 33:56




Sünnet ve Peygamberimiz

77

tur.



80

 Kısaca “Allahumme salli alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âli 



seyyidinâ Muhammed” denmesi salavat için yeterlidir.

80  Şeyh Mansur Ali Nasıf, et-Tâc el-Câmiu li’l-Usûl fi Ehâdîsi’r-RasulKitâbu’l-Ezkâr 



ve’l-Ed’iyetu ve’l-İstiğfâri ve’t-Tevbe, V/145, Pamuk Matbaası, İstanbul


90

İffetli Olmak

 Kur’an’da iffet kavramı



 Hz. Yûsuf gibi nesiller yetiştirmek için bizlere düşen görevler

 İffetini koruyanların mükâfatı 



 İffeti muhafaza etmenin yolları

 İffetli olma hususunda cinsiyete göre ayrım olup olmadığı



 İffetin cinsel anlam dışındaki boyutları

Kur’an’da bahsi geçen “iffet” kavramı nedir?

İffet, insanı bedensel ve sadece madde yönü ağır basan zevklere aşı-

rı düşkünlükten koruyan erdemdir. Sözlükte, haramdan, çirkin söz 

ve davranışlardan uzak durmak anlamına gelir. Dinimizde ise yeme 

içme ve cinsî konularda dengeli olmak, aşırı isteklere engel olarak 

dinin ve fıtrata uygun aklın hükümranlığı altına girmek suretiyle ka-

zanılan erdemdir. 

Kur’ân-ı Kerîm’de işaret edilen iffet, muhtaç oldukları hâlde dilen-

meyen ve cinsel isteklerinde ölçülü ve edepli olanların iffetidir: “Bil-

meyen  kimseler,  iffetlerinden  dolayı  onları  zengin  zanneder.  Sen 

onları simalarından tanırsın. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek istemez-



İffetli Olmak

91

ler.”

97

,  “Evlenme  imkânını  bulamayanlar  ise;  Allah,  lütfu  ile  ken-



dilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar.”

98

 ayetlerinde 



olduğu gibi.

Hz. Yûsuf zindanı nefsinin arzularına uymaya tercih etmiş ve if-

fetini korumuştur. Hz. Yûsuf gibi nesiller yetiştirmek için bizlere 

ne gibi görevler düşer?

Yûsuf (a.s.) iffetini koruma kararlılığını ifade ederken kralın eşinin 

teklifini reddederek kendisine yapılan teklifi şöyle reddetmişti: “(Yû-



suf:) Rabbim! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha 

iyidir! Eğer onların hilelerini benden çevirmezsen, onlara meyleder 

ve cahillerden olurum! dedi.”

99

 



Yukarıdaki  ayetlerde  aynı  zamanda  mal-mülk  sevgisine  ve  cinsel 

isteklere karşı sergilenen iffetli davranış övülüyor. “Ve onlar ki, iffet-



lerini korurlar.”

100


 ayetinde de bunun tekidini görüyoruz. Bu ayet-

lerin bize verdiği mesajlar doğrultusunda hareket ederek, kazançta, 

harcamada  ve  cinsî  münasebetlerde  helal  yollara  başvurmak,  bu 

noktada İslam’ın önerileridir.

İffetini koruyan kadın ve erkeklere ne gibi mükâfatlar vadediliyor?

Kur’an’da iffetini koruyan insanlar, Hz. Yûsuf (a.s.) gibi övülürler. 

İffet  ve  namuslarını  koruyan  insanlar  Mü’minûn  suresinin  yukarı-

da  zikredilen  ayetinde  olduğu  gibi,  kâmil  müminlerden  sayılıyor. 

Böyle iffetli ve namuslu olan insanların neticede “(Evet) Firdevs’e 

97  Bakara suresi, 2:273

98   Nûr suresi, 24:33

99   Yûsuf suresi, 12: 33

100    Mü’minûn suresi, 23:5



Ahlak

92

vâris olan bu kimseler, orada ebedî kalıcıdırlar.”

101

 ayetinde oldu-



ğu gibi Firdevs cennetlerine gideceklerdir. Bundan daha büyük bir  

mükâfat olabilir mi? “Her kim ağzına ve cinsel arzularına hâkim ola-



cağına dair bana söz verirse ben de onun cennete girmesine kefil olu-

rum.”

102


 hadisinden de yine mükâfatın cennet olduğunu anlıyoruz.

İffet, sürekli muhafaza edilmesi gereken bir mefhum olarak zik-

rediliyor. Peki iffetin muhafazası nasıl mümkündür?

İffetin devamı için dengeli hareket etmek ve her şeyin aşırısından 

uzak olmak gerekir. Hz. Peygamber (s.a.v.) ahlaki özelliklerde den-

genin korunmasını teşvik etmiş, aşırı kızgınlık, öfke ve haddi aşmak-

tan insanları sakındırmıştır. Bu anlamda Hz. Âişe (r.a.) validemize 

hitaben “Seni sertlikten ve aşırılıktan sakındırırım.”

103

 buyurmuştur. 



Bir başka hadîs-i şerifte ise insanlar iffetsizlikten sakındırılmış ve şöy-

le buyurulmuştur: “Ahlaksız davranışlar (fuhuş) ve ahlaksızlık aleni 



yapılmaya başlamadıkça kıyamet kopmaz.”

104


İffetli olma zorunluluğu cinsiyete göre değişiklik arz eder mi?

İffetli olma görevi erkek ve kadına göre farklılık arz etmez. Her iki 

cinsten  de  iffetli  olmaları  beklenir.  “(Resulüm!)  Mümin  erkeklere, 

gözlerini  (harama)  dikmemelerini,  ırzlarını  da  korumalarını  söyle. 

Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, 

onların  yapmakta  olduklarından  haberdardır.  Mümin  kadınlara  da 

söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini 

esirgesinler.”

105


 ayetlerinde iffeti koruma emri önce erkeklere, sonra 

101   Mü’minûn suresi, 23:11

102  Buhârî, Hudûd, 19, Rikâk, 23; Tirmizî, Zühd, 61

103  Buhârî, Edeb, 38

104  Ahmed b. Hanbel, VI, 162

105  Nûr suresi, 24:30-31




İffetli Olmak

93

da kadınlara verilmektedir. İffeti korumada erkeklerin kadınlardan da 



önce mükellef olduklarını unutmamak gerekir. Sanki iffetsizlik kadın-

lar tarafından yapılırsa haram ve yasak, erkekler tarafından yapılırsa 

olabilirmiş gibi davranılması asla İslami bir tutum değildir. Yapılan 

işte iffetsizlik varsa, ister erkek isterse kadın cihetinden gelsin aynıdır.

İffet denildiğinde ilk akla gelen cinsel anlamda değerlendirilen 

bir meziyet olduğudur. Bu meziyetin farklı boyutları var mı?

İffeti sadece ırz ve namus meselesine hapsetmek doğru değildir. İf-

fetli kişi, cinsel konularda olduğu gibi, yeme-içme gibi konularda da 

iffete riayet etmeli, haramlara dalmamalı, haram yerlere kazancını 

sarf etmemelidir. Kişi nefsini maddesel zevk ve isteklere karşı dizgin-

lemeli ve orta yoldan ayrılmamalıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) 

dua ederken şöyle buyurmuş ve bize örnek olmuştur: “Ya Rabbi! 



Senden hidayet, takva ve iffet diliyorum.”

106


106  Müsned, I, 389, 439


118

Toplumsal Sorumluluk

 Müslüman’ın toplumsal sorumlulukları



 Toplumsal sorumlulukların yaşanılan yere göre değişmesi

 Gayrimüslim kişi ve kurumlara kan bağışı 



 Gayrimüslim yardım kuruluşlarına destek ve yardım

 Gayrimüslim bir öğrencinin eğitim masraflarını üstlenmek



 Gayrimüslim ailenin çocuğuna koruyucu aile olmak

Kur’an ve sünnet ışığında bir Müslüman’ın üzerine düşen top-

lumsal sorumluluklar nelerdir?

İnsanlar medeni olarak yaratılmışlardır. Yani toplu bir şekilde yaşa-

mak durumundadırlar. Bundan dolayı da aralarında karşılıklı olarak 

birtakım kaçınılmaz görevler vardır. Bunlar göz önünde bulundurul-

madıkça, toplum hayatı tam manası ile devam etmez. Bunların ba-

zıları şunlardır: İnsanların hayatlarına saygı gösterilmek zorundadır. 

Çünkü her insanın yaşama hakkı vardır. Hiçbir insanın hayatına te-

cavüz edilemez. İslam’a göre bir insanı haksız yere öldürmek bütün 

insanları öldürmek gibidir. Bir insanın yaşamasına sebep olmak ise, 

bütün insanlara hayat vermek gibidir. 

153


153  Mâide suresi, 5:32


Toplumsal Sorumluluk

119


İnsanların özgürlük haklarını gözetmek bir diğer sorumluluktur. Hiç-

bir insanın hürriyeti bir diğer insan tarafından yok edilemez. Fakat 

insanların hürriyetlerinin de belli sınırları vardır. Her insan, her iste-

diği şeyi yapma özgürlüğüne sahip değildir. Bir başkasının hürriye-

tine  saldırmak  da  hürriyetine  saldırılmasına  boyun  eğmek  de  caiz 

olmaz. Bu yüzdendir ki, dinimizde hürriyetinden mahrum olanları 

özgürlüklerine kavuşturmak büyük sevap kabul edilmiştir. İnsanların 

bilgiye dayalı görüşlerine de saygı duymak gerekir. Dinimiz, bir insa-

nın ilmî görüşüne tecavüz edilmesini hoş görmemiştir.

Dinimizde insanların namus ve şerefleri mukaddes sayılmış ve sal-

dırıdan korunmuştur. Bunlara yapılacak saldırı ağır cezayı gerektirir. 

Bunun içindir ki, İslam’da gıybet, iftira, alay etme, sövme ve kötü 

söz söylemek kesinlikle haramdır. Bir başkasının namus ve şerefine 

saygı göstermeyenin kendisi de namus ve şeref duygusundan mah-

rumdur. Sosyal hayatta ferdî mülkiyet haklarını gözetmek, İslam’ın 

belirlediği önemli sorumluluklardandır. Herhangi bir kimsenin mül-

kiyet hakkına, mülküne ve tasarruf hakkına tecavüz etmek haram ve 

yasaktır. Herkes meşru şekilde çalışıp servet kazanabilir. Temiz ve 

huzurlu bir cemiyet hayatı ancak böyle devam edebilir.

Müslümanlara  ferdî  anlamda  yüklenen  sosyal  sorumluluklar, 

kişinin Müslüman ya da gayrimüslim bir toplumda yaşamasına 

göre artar ya da azalır mı?

Yukarıda kısaca arz etmeye çalıştığımız sosyal sorumluluklar insanlı-

ğın ortak değerleridir. “Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahi-



bi kıldık. Onları, (çeşitli nakil vasıtaları ile) karada ve denizde taşıdık; 

kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları, yarattıklarımızın 

birçoğundan cidden üstün kıldık.”

154


 ayetinde de ifade edildiği gibi, 

154  İsrâ suresi, 17:70




Toplumsal Hayat

120


bütün  insanlar,  insan  olmaları  cihetiyle  bu  değerlerde  ortaktırlar. 

Âdemoğulları bir vücudun parçalarıdır, çünkü yaratılışları aynı cev-

herdendir. Hatta İslam’ı temsil gibi ulvi bir görevle de mükellef olan 

Müslüman’ın sosyal sorumlulukları gayrimüslim bir toplumda daha 

da artar ve daha büyük dikkat gerektirir.

Bir Müslüman, Müslüman olmayan kişi ve kurumlara kan bağı-

şında bulunabilir mi?

Kan  ve  organ  bağışı  konuları,  “Her  kim  bir  canı  kurtarırsa  bütün 



insanları kurtarmış gibi olur.”

155


“İyilik ve (Allah’ın yasaklarından) 

sakınma  üzerinde  yardımlaşın.”

156


  gibi  ayetler  ve  yardımlaşmayı 

tavsiye eden birçok hadîs-i şeriften hareketle neticeye bağlanmış hu-

suslardır. Bilhassa kan bağışı çok muhtaç olunan bir yardım şeklidir. 

Bir canın hayatiyetinin devam etmesine sebep olması nedeniyle en 

hayırlı sadaka çeşitlerinden kabul edilmektedir. Dolayısıyla bir ca-

nın kurtarılması hedeflenince, bu canın kime ait olduğu çok önemli 

değildir. Alıcı ister Müslüman olsun isterse gayrimüslim olsun kan 

bağışı yapılmasında bir sakınca yoktur. Yine elde edilen kanın Müs-

lüman’dan alınması ile gayrimüslim birisinden alınması arasında da 

bir fark yoktur.

Bir Müslüman’ın, gayrimüslim olan bir yardım kuruluşunda gö-

nüllü olarak çalışması ya da buraya maddi destekte bulunması 

caiz midir?

Yukardaki ayetlere ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in uygulama-

larına  baktığımız  zaman  yardım  amacıyla  kurulmuş  olan  yardım 

kuruluşlarında  çalışmak  caizdir.  Nitekim  Peygamberimiz,  Mekkeli 

müşriklerin kuraklık, kıtlık ve ihtiyaç içinde olduklarını haber alınca 

155  Mâide suresi, 5:32

156  Mâide suresi, 5:2



Toplumsal Sorumluluk

121


onlara yardım amacıyla arpa, altın ve hurma çekirdeği göndermişti. 

Gönderilen yardımları kabul eden Ebû Süfyan, “Allah kardeşimin 

oğlunu  hayırla  mükâfatlandırsın!  Çünkü  o,  akrabalık  hakkını  gö-

zetti.”


157

 demiştir. Ayrıca Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir bakıma 

yardım kuruluşu olarak cahiliye döneminde kurulmuş bulunan Hil-

fü’l-fudul cemiyetine üye olmuş; Medine döneminde bu anlaşmayı 

anarak “Benim o andı bozup da, kızıl tüylü develere nail olmam, 

ondan daha sevgili değildir. Ben ona İslamiyet devrinde bile çağırıl-

sam, hemen icabet ederdim.”

158


 buyurmuştur.

Gayrimüslim bir öğrencinin eğitim masraflarını üstlenmek doğ-

ru mudur?

Gelecekte  topluma  yararlı  bir  insan  kazandırmak  ve  belki  de  İs-

lam’a gönlünü kazanabilme imkânı da göz önünde bulundurulursa, 

yukarıdaki maddede izah edilen yardım çerçevesinde düşünülebi-

lir. Hem mütekabiliyet esasları çerçevesinde hareket edersek, gayri-

müslimlerin vergileri ile eğitim yardımı alan Müslüman çocuklarına 

karşılık  Müslümanlar  da  gayrimüslim  çocukların  eğitimine  destek 

verebilirler.

Gayrimüslim bir ailenin çocuğu için koruyucu aile olunabilir mi?

Konu bir insanın korunması ve yardım edilmesi olunca, böyle bir 

fonksiyonun bir Müslüman aile tarafından ifa edilmesinde bir sakın-

ca olmadığı gibi, belki daha da manen zengin bir hayır işlenmiş olur. 

Her şeyin en iyisini Allah bilir.

157  M. Asım Köksal, İslam Tarihi, c. 14, s.304, Yâkubî, Tarih, c. 2, s. 56’dan nakille.



158  İbn Hişam, Sîre, c. 1, s.142; İbn Sa’d, Tabakat, c. 1. s. 129; M. Asım Köksal, İslam 

Tarihi, c. 2, s. 135

Yüklə 249,92 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə