|
Son 30 yılda, normalde yüzyıllar alacak kadar geniş ve derin değişiklikler oldu. Çok karmaşık bir ortam meydana geldi
|
tarix | 02.04.2018 | ölçüsü | 445 b. | | #35769 |
|
Son 30 yılda, normalde yüzyıllar alacak kadar geniş ve derin değişiklikler oldu. Çok karmaşık bir ortam meydana geldi. Son 30 yılda, normalde yüzyıllar alacak kadar geniş ve derin değişiklikler oldu. Çok karmaşık bir ortam meydana geldi. Değişiklik eğilimleri üç başlıkta toplanabilir: - Ekonomik
- Jeo-stratejik
- Toplumsal .
“Dünya Ekonomisi Çok Gelişti”. Çünkü: - Dünya kaynakları en verimli ve geniş biçimde kullanılıyor
- Dünya ticareti ve ayrıca rekabet çok arttı.
“İkinci Dünya Savaşından bu yana en iyi dönemi geçiriyoruz”: - Dünya GSH:
- 2000-05’te % 4,1
- 2006’da % 5,1 büyüdü. Bu büyüme, her yıl 2 İspanya demek.
- Per capita gelir
- Altın Çağ’da (1950-73) % 2,9 idi,
- 2006’da % 3,2
- “Bu gelişmeler 2020’ye kadar sürecek” (Ama 2007, 8, 9… krizi çıktı!) .
Eşitsizlikler Fevkalade Derinleşti Eşitsizlikler Fevkalade Derinleşti Neoliberal politikalar: liberalizasyon-serbest rekabet-mal ve hizmetlerin serbest dolaşımı-finans sektörünün egemenliği BM İnsan Kalkınması Raporu 1999: En zengin % 20 ile en yoksul % 10 arasındaki fark: 1960: 30’a 1; 1990: 60’a 1; 1997: 74’e 1 Büyük teknolojik atılımlar birkaç ülkenin elinde. Dünya bu açıdan 3’e bölündü: 1. Dünya: Teknoloji üretenler: 1 milyar insan; 2. Dünya: Teknolojiyi adapte edenler: 3,3 milyar insan; 3. Dünya: Teknolojiden kopuk olanlar: 2,3 milyar insan. Yoksulluğun yarattığı sorunlar: 1) Ekonomik etkinlik sorunu; 2) Sosyal çatışma; 3) Güvensizlik Bir tür Nurksey Çemberi: Yoksulluk Düşük Tasarruf Negatif Büyüme Artan Yoksulluk. 2015’te 700 milyonu aşkın insan bu tuzağın içinde olacak. 2006’da 1,1 milyar insanın günlük geliri: 1 $ Afrika’da yoksullar: 1990: 227; 1996: 271; 2002: 367 milyon. Çünkü hem büyüme zayıf, hem nüfus muazzam artıyor: 2006: 923 milyon; 2050: 1,9 milyar Ekonomik dönüşümün çevre üzerindeki etkileri.
1) Tek bir küresel gücün egemenliği. Tarihte ilk defa bu kadar hegemon ve saldırgan bir güç odağı görülüyor. 1) Tek bir küresel gücün egemenliği. Tarihte ilk defa bu kadar hegemon ve saldırgan bir güç odağı görülüyor. 2) AB projesi duraklamada. 3) Asya muazzam büyüyor: Çin + Hindistan dünya GSH’yi yukarı çekiyor. 2035’te ekonomik büyüklükler şöyle olacak: Birinci: Çin; ikinci: ABD; üçüncü: Hindistan; dördüncü: Japonya. 4) Gelişmekte olan ülkelerin ağırlığı gitgide artıyor. Oysa ekonomik ve siyasal güçleri, dolayısıyla da etki kapasiteleri çok zayıf .
1) İnsan haklarının değeri artıyor. Azınlık hakları gündemde. 1) İnsan haklarının değeri artıyor. Azınlık hakları gündemde. 2) Yoksullar, varsılların ülkelerine akıyor: Göç ve göçmen sorunları. Çünkü patlama ölçüsünde nüfus artışı yaşanıyor: Yıl 0: 250; 1000: 250; 1900: 1,6; 2005: 6,5; 2050: 9 milyar. Gelişmiş ülkeler tam bir “yaşlılar cenneti”. 3) Kadının rolü artıyor. Kadınların perspektiflerinin değişmesi, her üç alanda da (siyasal, ekonomik, toplumsal) derin etki yapacak. Diğer yandan çalışan kadınların yarısından fazlası hâlâ niteliksiz işgücü. 4) Çok karmaşık ve çözümü güç dinsel, etnik, vs. sorunlar özellikle en zengin ülkelerde risk algılamasını artırıyor. (NATO, AB) 5) Fakat diğer yandan da zenginlerin göç’e ihtiyacı var. AB’nin 25 üyesinin büyüme oranlarının devamı için 50 milyon işçiye ihtiyaç olacak .
İki zıt tez: İki zıt tez: 1) Küreselleşme ekonomik gelişme, demokrasi ve insan hakları, Yeni Dünya Düzeni getirmektedir 2) Küreselleşme, emperyalizmin 21. yüzyıldaki adıdır. Azgelişmiş ülkeleri daha da fakirleştirdiği gibi, Yeni Dünya Düzensizliği getirmiştir. Demokrasi ve insan hakları da aldatmacadır. Emperyalizm kavramı çok geniş kullanılıyor. Türkiye bile emperyalist olarak yorumlanabilir. “Ekonomik veya siyasi amaçla askerî işgal” ölçütünü kullanmak lazım. Bush’un başarısızlığı, 19.yy yöntemini 21.yy’da uygulaması. Demokrasi ve insan hakları getirmek açısından, iç dinamiği zayıf ülkelerde dış dinamiğin tetikleyici etkisini dikkate almak lazım. Küreselleşme: Batı’nın altyapısıyla ve üstyapısıyla yayılarak tüm dünyayı etkisi altına alması. Altyapısı: Ua. Kapitalizm. Üstyapısı: vahiy yerine akıl. Bunun içine marka tapınması ve pornodan tut; seküler toplum, demokrasi ve insan haklarına kadar çok şey girer .
1) İtici güç açısından: Hepsinde, yeni üretim biçimi sonucu. 1) İtici güç açısından: Hepsinde, yeni üretim biçimi sonucu. 2) Nedenler açısından: Hepsinde, Pazar’ın yetmemesi üzerine genişletilmesi. 3) Sonuçlar açısından: Hepsinde, kararsız dengeler bütünü: Çok sayıda yeni bağımsız devlet, çatışma. 4) Özne açısından: Herhangi bir ülkeyle ilgili değil, yani hepsinde; sermayenin doğasıyla ilgili: kârın maksimizasyonu. 5) Yöntem açısından: Üçüncüde işgal yok; direnmek daha zor. 6) Süreklilik açısından: Üçüncüsü, ikincinin devamı .
Dünya: 2000’lerden 1847’ye dönüş – Üç özellik Dünya: 2000’lerden 1847’ye dönüş – Üç özellik 1) Kapitalizmin tekelleşmesi ve dünyaya yayılması: Enerji, finans, ulaşım-haberleşme 2) İşsizlik ve fukaralaşma 3) Alternatif ideoloji yokluğu: sabotaj Türkiye: 2000’lerden 1919’a dönüş: İlk dış borç (1854) İlk iç borç (1860) Rüsum-ı Sitte (1879) Düyun-ı Umumiye (1881) İmtiyazlar Sevres md.232 (Dikkat: Sevres’in parçalamasına değil, ekonomik bağımlılığına dönüş).
1890’daki azınlık hakları: 1890’daki azınlık hakları: - Standart model yok
- Evrensel değil
- İmparatorluğu bölme amacıyla müdahale aracı (Şark Meselesi)
1990’daki insan ve azınlık hakları: - Evrensel antlaşmalara dayalı standart model. İmzalamak şartıyla azgelişmişleri de Batı’yı da bağlıyor.
- Yine müdahale aracı, fakat aynı kamptaki ulus-devleti Batı standartlarına getirmek/sisteme sokmak amaçlı.
“1923 sonrasında direnen Türkiye şimdi direnemez mi?” “1923 sonrasında direnen Türkiye şimdi direnemez mi?” - 1923-38 arası Küreselleşme “tatilde”: Uluslararası Göreli Özerklik.
- Altyapının empoze edilmesine direnmek ile üstyapının empoze edilmesine direnmek farklı şeyler.
- Marka çılgınlığına direnmek ile insan haklarına direnmek farklı şeyler. İkincisini kabul etmenin egemenliği azalttığı mı yoksa çoğalttığı mı düşünülmeli
- Sevres’de adlî kapitülasyonlar;
- Kendi insanına insan muamelesi yapmak;
- Yumuşak karnı önlemek;
- “Gönüllü vatandaş” yaratmak.
“İhlaller Batı ülkelerinde de var”. “Batı, menfaati olduğu zaman aldırmıyor”. “Dış mihrakların oyunudur. İç dinamiğimiz ne zaman olgunlaşırsa, o zaman uygularız” .
Her çeşit farklılığı destekliyor, ama Batı bazında homogenleşmeyi getiriyor (asimilasyonu önlüyor, ama kendisi asimile ediyor). Her çeşit farklılığı destekliyor, ama Batı bazında homogenleşmeyi getiriyor (asimilasyonu önlüyor, ama kendisi asimile ediyor). Birey’i güçlendiriyor. Ama yarattığı tepki sonucu, bireyi yok etmeye çalışan toplumsal birimleri de güçlendiriyor (etni, din, vs.) Yerel dillerin korunması için fonlar tahsis ediyor, ama İngilizceyi gerçek bir Esperanto haline sokuyor Ulus-devleti zayıflatıyor, ama uluslararası sermaye yatırımlarının korunması için devletin jandarma işlevini korumak istiyor Dünya halklarını fukaralaştırıyor, ama böyle giderse mallarını satacak kimse bulamayacak .
Ulus-devletin “ulusal” niteliğinin azalması: Hukuksal egemenliğin azalması Ulus-devletin “ulusal” niteliğinin azalması: Hukuksal egemenliğin azalması - Uluslar-üstü rejimlerin gelişmesi (AB, vb.)
- Ulus-altı bölgesel ve yerel rejimlerin yükselişi (belediyeler, vb.): Yerel ekonomi artık uluslararası ekonominin bir baklası.
- “İntermestic” ilişkilerin gelişmesi: Yereller-arası, ama uluslar-ötesi.
Ulus-devletin “devlet” niteliğinin azalması: Primus inter pares (auditing, vb.) Ulus-devletin uluslararası yönelime girmesi: Artık talep değil, arz önemli. Artık sosyal haklar vs. değil, rekabet edebilirlik önemli (Fakat, 2008’deki kriz sonucu yeniden talep önem kazandı!).
Altyapıdaki değişiklikler bunu gerektirecek yönde: Altyapıdaki değişiklikler bunu gerektirecek yönde: - Teknoloji değişti, üretim biçimi de değişiyor (daha ucuz ve kaliteli üretim, üretim mekanının değişmesi – dizüstü bilgisayar)
- Bilgiye ulaşmak kolaylaştı; bu alandaki devlet tekeli kalktı
- Mesafenin önemi azalınca, temel grup olan “ulus” ve onun içinde örgütlendiği “ulus-devlet” tek kavram olmaktan çıktı.
Bu gelişmeler sonucu devlet 3 yöne doğru güç yitiriyor:
Emek üzerine etkiler: Zayıflatıcı Emek üzerine etkiler: Zayıflatıcı - Emeğe (özellikle, kol emeğine) ihtiyaç azaldı.
- Emeğin marjinal verimliliği azaldı.
- Emek lokalize edildi.
- Özel çalışma mekanları sınıf bilincini azalttı.
- SSCB blokunun yıkılması ideolojik darbe vurdu.
- Şu anda, aynen 1. Sanayi Devriminin birinci aşamasındaki emeğin durum söz konusu.
- Ama, bu fukaralık sürdükçe, hem ileri aşamalarda Emek kendini toparlayacaktır, hem de kendisine olan ihtiyaç artacaktır.
Sermaye üzerine etkiler: Güçlendirici - Hareketliliği çok arttı.
- Hareketlilik sonucu marjinal verimliliği arttı.
- Çeşitli yöntemlerle (post-Fordism) kendine pazar yaratıyor.
- Alternatif ideoloji görünürde yok.
- Ama, bu durum sürdükçe, mal satacak adam bulamayacak .
Dostları ilə paylaş: |
|
|