T. C. İStanbul 13. AĞIr ceza mahkemesi



Yüklə 0,78 Mb.
səhifə1/6
tarix14.06.2018
ölçüsü0,78 Mb.
#48495
  1   2   3   4   5   6



T.C.

İSTANBUL

13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ

( TMK 10 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI
ESAS NO :2009/191

CELSE NO :202

CELSE TARİHİ :10.07.2012
BAŞKAN :HÜSNÜ ÇALMUK 32346

ÜYE :FATİH MEHMET USLU 40244

ÜYE :NİHAT TOPAL 41981

C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924

C. SAVCISI :MEHMET MURAT DALKUŞ 40266

KATİP :EMRAH ÇAKAN 146848

Mahkeme Başkanı Hüsnü Çalmuk ile Üye Hakimler Fatih Mehmet Uslu ve Nihat Topal’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 10 Temmuz 2012 tarihli oturum açıldı.

Tutuklu sanıklardan Osman Yıldırım, Durmuş Ali Özoğlu, Serdar Öztürk, Sedat Peker, Mehmet İlker Başbuğ, Levent Ersöz, Ahmet Hurşit Tolon, Cemal Gökçeoğlu, Hasan Iğsız, Fuat Selvi, Oktay Yıldırım, Fikret Emek, Hayrettin Ertekin, Ergün Poyraz, Mehmet Zekeriya Öztürk, Doğu Perinçek, Hasan Atilla Uğur, Oğuz Bulut, Mustafa Levent Göktaş, Yalçın Küçük, Mehmet Bedri Gültekin, Mehmet Bülent Sarıkahya, Mehmet Eröz, Mustafa Dönmez, Mehmet Otuzbiroğlu ve Özkan Kurt dışında kalan tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi.

Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.

Tutuksuz sanıklardan gelen yok. Sanık müdafilerinden Sanıklar Mehmet Haberal, Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. Dilek Helvacı, Sanıklar Mehmet Haberal, Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. Selen Karaçalı, Sanık Hikmet Çiçek müdafii Av. Hikmet Fırat Arslan geldikleri görülmekle,

Huzurdaki yerlerine alındı.

Açık yargılamaya devam olundu.

Tanık yoklaması yapıldı.

Tanıklar Mücahit Pehlivan ile Can Dündar’ın hazır oldukları görüldü.

Can Dündar huzurdan çıkarıldı.



TANIK MÜCAHİT PEHLİVAN: “Abdi oğlu Nermin’den olma, 20.06.1963 doğumlu, Çankaya Caddesi 4/2 Ankara adresinde ikamet eder. Telefon numarasının 0532 4479988 olduğunu beyan eder.”

Mahkeme Başkanı: “Dosyamızda yargılanan sanıklardan Mehmet Haberal, Mustafa Ali Balbay, Muzaffer Tekin, Osman Yıldırım, Alparslan Arslan, tanıdıklarınız vardır. Bunlarla dostluk, düşman, diğer sanıklar da var. Dostu, düşmanlık, herhangi bir husumet bulunmakta mıdır?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Hayır yok.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Tanımıyorum kendilerini.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu: “Sayın Başkanım.”

Mahkeme Başkanı: “Bir dakika söz hakkı vereceğim, birazdan söz hakkı vereceğim. Tanıklık yaparken kendinizi ve yakınlarınızı soruşturmaya veya ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte sorulardan çekinme hakkınız var. Bunları öncelikle hatırlatmak istiyorum, fakat sizin doğruyu söylemeniz önemli, doğruyu söylemediğiniz takdirde veya doğruları eksiksiz olarak anla… eksik anlatırsanız, bu tespit edilirse, hani bir şeyler sakladığınız ortaya çıkarsa hakkınızda yalancı tanıklıktan dolayı dava açılabilir. Veya söylemiş olduğunuz sözlerin iftira boyutu ortaya çıkarsa iftira suçundan dolayı yargılanabilirsiniz, soruşturma açılabilir. Bunlardan haberdar olmanızı istiyorum, o yüzden bize doğruları anlatmanız hem yapılacak yargılamada doğru sonuca ulaşma açısından faydalı olacağını umuyoruz. Bu konuda sizden doğru söylemenizi istiyoruz ki size yemin metnini okuyacağız, o yemin metnini tekrarlamanızı istiyorum, aynı kelimelerle tekrarlarsanız. Bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime.”

Mahkeme Başkanı: “Namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim.”

Mahkeme Başkanı: “Peki buyurun, evet.”

Bu sırada Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Dilek Helvacı söz istedi.

Mahkeme Başkanı: “Buyurun, biz sadece net olarak şeyi söyleyin.”

Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Dilek Helvacı söz istedi verildi: “İtirazımı.”

Mahkeme Başkanı: “Yani yorum yaparak.”

Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Dilek Helvacı: “Tabi ki efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Sanığı çekindirecek, sıkıntıya sokacak şeyler sormayalım, söylemeliyim.”

Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Dilek Helvacı: “Ona zaten hassasiyet gösteriyorum efendim merak etmeyin.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun, onun için önce de söylüyorum, buyurun.”

Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Dilek Helvacı: “Şimdi Sayın Başkanım Sayın Üyeler, müvekkilime iddianamede isnat edilen fiillerden biri de bildiğiniz üzere cebir, şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya veya faaliyetlerini engellemeye teşebbüs iddiasıdır.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Dilek Helvacı: “Yargılamanın bu aşamasına kadar toplanan deliller çerçevesinde bu iddiayı tevsik edecek en küçük delil bulunmamakla birlikte, isnat edilen fiil bu olmasına rağmen huzurdaki tanık Ak Parti hükümeti döneminde milletvekili olarak görev yapmıştır.”

Mahkeme Başkanı: “Evet talebinizi söyler misiniz net olarak?”

Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Dilek Helvacı: “Olayda, olayda taraf konumunda olduğundan dolayı tanıklık yapamaz, müşteki konumunda olabilir.”

Mahkeme Başkanı: “O zaman yani biz tanıklarımızı hangi partiden seçeceğiz?”

Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Dilek Helvacı: “Efendim hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs iddiasıyla yargılanıyor. Ak Parti hükümeti, bu da Ak Parti hükümetinin bir mensubu.”

Mahkeme Başkanı: “Yasal engel görmedik, yasal engel görmüyorum.”

Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Dilek Helvacı: “Efendim o zaman bu konuda ara karar verirseniz.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam, tamam yasal engel görmüyorum, yetki bendedir, buyurun oturabilirsiniz.”

Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Dilek Helvacı söz almadan konuştu: “Başkanım bir şey daha var özür dilerim, ayrıca doktor olduğu için de o konu.”

Mahkeme Başkanı: “Söz isteyelim.”

Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Dilek Helvacı: “Başkanım özür dilerim.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam yani.”

Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Dilek Helvacı: “Ondan da tanıklıktan çekilme hakkı var onu hatırlatmadınız.”

Mahkeme Başkanı: “Çekilme hakkı olarak aranızda geçen tıbbi sonuçlardan dolayı, olayları anlatma konusunda vefat eden mirasçılarından belki muvafakat alma durumunuz olabilir. Doktor olarak biliyorsunuz, nelerden çekineceğinizden de haberiniz var değil mi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Daha önceden de basına yansıyan bu konuda beyanlarınız olmuş veya yorumlarınız olmuş. Şimdi, şimdi Bülent Ecevit’in tedavisinde bulunmuşsunuz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Bu konuda nasıl çağırıldınız, nasıl tedavi yaptınız, yani sizin yaptığınız doktor hasta ilişkilerini sormuyoruz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Biz dıştaki olayı anlat diyoruz, buyurun, yorum yapmadan, kanaat bildirmeden sadece bildikleriniz tanıklık olarak.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim ben Ankara Demiryolları Hastanesinde doktor olarak çalışıyordum, ortopedi uzmanı olarak. Macaristan’da Semil Woice Üniversitesinden gelmiştim buraya da.”

Mahkeme Başkanı: “Nereden?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Semil Woice Üniversitesi Macaristan’da.”

Mahkeme Başkanı: “Semil?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Semil Woice.”

Mahkeme Başkanı: “Semil Woice evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet o üniversiteden gelmiştim ve kıkırdak üzerine çalışıyordum ben, Recai Bey’le de bir dostluğumuz vardı daha öncesinde.”

Mahkeme Başkanı: “Hı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ve bir gün Recai Bey bana geldi, bana bir hastadan bahsetti, sana bir hasta göstereceğim falan, ben dedim ki hemen getir göreyim falan dedim ama bunu hemen şimdi yapamayız dedi, daha sonra size tekrar geleceğim falan bende çok üzerine gitmedim.”

Mahkeme Başkanı: “Hı, evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “1 hafta sonra bir kez daha benimle görüşmek istedi telefonda ve buluştuk, dedi ki size bahsettiğimiz hasta şu anda Başbakanımız, aramızda kalacak şekilde, çok gizli bir şekilde onu görüp muayene etmeni istiyorum dedi bana.”

Mahkeme Başkanı: “Tarih.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Eylül başı efendim.”

Mahkeme Başkanı: “2002 Eylül başı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam, ya tam olarak bazı tarihler bizim için önemli.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “O yüzden başta netleştirelim sonra yanlış yorumlara girmeyelim diye.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yani şöyle hatırlıyorum ben bir Milli Güvenlik Kurulu vardı oraya katılamamıştı Başbakan o dönemde.”

Mahkeme Başkanı: “Hı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yani o, onun hemen akabinde.”

Mahkeme Başkanı: “Yani Eylül, Eylül başı ama.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet Eylül başı, çünkü 30 Ağustos.”

Mahkeme Başkanı: “Yani Ağus…”

Tanık Mücahit Pehlivan: “30 Ağustos’taydı herhalde şey, Milli Güvenlik Kurulu onun tarihini net hatırlamıyorum ama.”

Mahkeme Başkanı: “Yani Milli Güvenlik Kurulundan sonra.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Milli Güvenlik Kuruluna katılamadı ve o zaten büyük kriz olmuştu.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam, tamam.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Onun üzerine peki dedim, benden haber bekle dedi bana.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Tamam dedim, 2 gün sonra beni aradı ve buluştuk, birlikte Başbakanlık konutuna gittik.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Beyefendiyi ilk kez orada gördüm, tabi o zamana kadar bende medyadan takip ettiğim kadarıyla biliyordum, ama gördüğümde tabi yürüyerek gördüm kendisini yatmıyordu. Muayenesini yaptım, bana bir dosya falan hiçbir şeyde göstermediler kendileri, sırt bölgesinde biraz ağrısı vardı. Acaba ne ola ki diye düşündük ama bir röntgen çekmem gerektiğini söyledim.”

Mahkeme Başkanı: “Siz normalde muayeneyi yaparken böyle dokunarak mı, yani nasıl muayene yaptınız?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Tabi, tabi, tabi önce şikayetlerini sorarız hastanın, sonra elimizle dokunuruz.”

Mahkeme Başkanı: “Hı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Sonra elimizle muayenesini yaparız.”

Mahkeme Başkanı: “Hı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Gerekirse dinleme ve röntgen tetkiklerin yaparız.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ve orada röntgen tetkikleri.”

Mahkeme Başkanı: “Yani siz normalde bu elle muayene yaptığınızda algılayabiliyor musunuz rahatsızlığın?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Sorunlu yeri tabi ağrısı oluyor.”

Mahkeme Başkanı: “He.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Sırt bölgesinde ağrısı vardı, o ağrı neden kaynaklanıyor onu anlamamız için bir röntgen çekmek gerekiyordu. Bende bir tane taşınabilir röntgen cihazı vardı, gittik gece yarısında.”

Mahkeme Başkanı: “Nerede sizin kendi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Benim ofisimde vardı, kendime ait evet.”

Mahkeme Başkanı: “Ofisinizde tamam.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Onu aldık, 2 tane de asistan aldım yanıma, asistanlarla birlikte tekrar biz Başbakanlık konutuna gittik, orada Beyefendi merhum yatırdık orada ve.”

Mahkeme Başkanı: “Saat?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Geç saatler, herhalde 11, 12 filan gece.”

Mahkeme Başkanı: “Gece evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Gece gittik, yani gizli olmasını istiyorlardı çünkü.”

Mahkeme Başkanı: “Hı, içeri nasıl girdiniz?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Korumaların arabasıyla giriyoruz Başbakanlığa, onlar beni alıyorlardı.”

Mahkeme Başkanı: “Yani içeriye araba giriyor mu?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Başbakanlık konutuna giriyor.”

Mahkeme Başkanı: “He yani basına yakalanmadan içeri girme şansınız var.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Tabi, tabi gizlice girdik, gizlice girdik.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ama konutunun içeriye de röntgen cihazını gizlice soktuk yani.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Filmleri çektik orada, hemen filmleri ben banyoya gönderdim, ofiste elle banyo yapıldı, getirdi. Baktık ki, 8. omurda bir kırık var. Fakat bu kırık çektiğimiz filmlerle çok büyük bir kırık gibi görünmüyordu, yani bizi şaşırttı o da birazcık ve bana şu soruldu. Bizim 8 ay yatmamız gerekli mi değil mi diye soruldu.”

Mahkeme Başkanı: “Hı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bende bu kırığa bakarak böyle bir şey söyleyemem ama bir MR çekersek daha detaylı bir şey söyleyebilirim dedim ve.”

Mahkeme Başkanı: “Yani o zaman tek rahatsızlık o belindeki kırık mı veya o bulunan kırık mı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ben sadece onu biliyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı: “He diğer rahatsızlıklarından haberiniz yok.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bilmiyorum.”

Mahkeme Başkanı: “He tamam.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Daha sonra bir MR çekersek ben size bununla ilgili de brifingleri veririm dedim. Gittik bir MR çektik ve bunun üzerine bana bir de büyük bir dosya verdiler, Başkent Üniversitesinden aldıkları dosyalar.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “O dosyalar 5 dakikada incelenecek şeyler değildi, 3 gün filan onları inceledim ben efendim, 3 gün sonra kendilerine bir brifing verdim. Bir korse kullanıyordu ve bir minibüs bir arabaya biniyordu. Zaten çıkamıyordu evden dışarıya, gerçi herkes yatıyor diye biliyordu ama yatmıyordu kendisi, sürekli de ayaktaydı ben ne zaman görsem ayaktaydı. Yani orada bir tedaviye karşı bir direnç gösteriyor gibiydi kendisi. Tabi ben anlam veremiyordum bunlara ama neticede ben kendisine hasta ile ilgili oluşabilecek şeyleri söyledim ve bu yatmanızı gerektirecek bir şey değil, ayağa kalkmalı, bir an önce hareket etmeniz gerekiyor dedim kendisine. Bu arada nöroloji konsültasyonları yaptık efendim, İstanbul’dan Cerrahpaşa’dan hoca arkadaşlarımız var onlar geldi. Ankara Gazi Üniversitesinden Kardiyolog arkadaşlarımız var onlar geldiler, komple bir check up yaptık, her şeyi de değerlendirdik.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ve Parkinson hastalığı, miyasteniye grevis ve omurgada bir, 8. omurgada bir kırık tespit ettik. Bir de geçirilmiş bir trovmofile vardı bacağında, damar iltihabı, onunla ilgili de bir sorun yoktu zaten.”

Mahkeme Başkanı: “Yani siz sadece kendi branşınızdan, konsültasyon mu diyorsunuz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Veriyor, diğerleri de başka konularda.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet diğerleri de başka konular, benim konular değil çünkü nöroloji filan, onları da ben çağırdım fakat bizim dikkatimizi çeken bir şey vardı. Acaba bu 8. omurga.”

Mahkeme Başkanı: “Bunları siz gizli gizli mi yapıyorsunuz?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hepsini gizli yaptık, hepsini gizli.”

Mahkeme Başkanı: “İçeri nasıl giriyorsunuz bu kadar adam?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim onu ilk başta evde şey konuttaydık, ondan sonra hep gizli gizli evine gittik, gece geç saatlerde evet.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam devam edelim, evet, yani koruma arabalarıyla girdiniz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet aynen öyle evet, evet.”

Mahkeme Başkanı: “Evet tamam buyurun devam edin kestim hızınızı ama geldiniz doktorlarla.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Daha sonra efendim, evet daha sonra biz bu kırık acaba neden olabilir diye düşündük ve bir kemik yoğunluğu tahlili yaptık ve kemiklerinin ileri derecede yumuşadığını gördük.”

Mahkeme Başkanı: “Hı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Çok yumuşamıştı ve yani eksi 6, eksi 7’lerdeydi ki yani bu çok ileri derecede cam kemik gibi bir şeydi, helva gibi dokunsanız ezilir yani. Ve bu da omurgadaki kırığın da kemik erimesi, yani osteoporoza bağlı olduğunu düşündük. Nitekim daha önceden planlanan ilaçların içinde Fosomax diye bir ilaç vardı, bu kemik erimesinin tedavisinde kullanılan bir ilaçtır. Fakat.”

Mahkeme Başkanı: “Yani ilerletir mi geriletir mi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Geriletmek için kullanılan bir ilaç.”

Mahkeme Başkanı: “Veya durdurmak için mi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet durdurmak için kullanılan bir ilaç ama hiç kifayetsiz kalmıştı, neden çünkü çok yoğun bir şekilde kortizon alıyordu efendim. Çok yoğun bir şekilde kortizon alıyordu ve biz.”

Mahkeme Başkanı: “Kortizon alması gerekli mi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Şimdi onun için bir şey söyleyemiyorum ben daha önceden kortizon başlanmış fakat.”

Mahkeme Başkanı: “Yani kortizon başka bir doktorun şeyi mi, yani tedavi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim, evet daha önce başlamış.”

Mahkeme Başkanı: “Olması gereken bir şey mi yani doktor (bir kelime anlaşılamadı)?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “İşte onu biz hemen kesmek durumunda kaldık çünkü onu kesmeseydik kemikler iyice daha şey olacaktı, daha kötü olacaktı. Nörolog hocalar da kortizonu kesme taraftarı oldular ve böylece kortizon kesildi. Kullandığı Fosomax adı verilen ilaca bir de Kastodil dediğimiz bir hormon ilave ettik ki kemik erimesini bir an önce durduralım ve terse döndürelim diye. Onu da ilave ettik ve çok kısa bir süre içinde Beyefendi daha zinde ve hareket eder duruma geldi. Ayrıca bir korse kullanıyordu, korseyi çıkardık, çünkü korse çenesine değiyordu, hiç hareket ettirecek gibi değildi. Bir hipereksazyon korsesiydi.”

Mahkeme Başkanı: “Hı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ve tabi bir de imajı vardı, işte bir sakat arabası gibi bir arabaya biniyordu Merhum Başbakan, işte asansörle arabanın yukarısına, merdivenle inip çıkmayacaksın denilmiş kendisine, biz o arabaların hepsini lütfen değiştirin, normal hayatına dönün dedik kendisine ve normal hayatına döndü.”

Mahkeme Başkanı: “Bilgi bu kadar.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam şimdi orada söylerken ben hızlı hızlı anlattınız, ben yetişmeye çalıştım, Başkent Hastanesinin evraklarını incelediğinizi söylediniz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Bu hastane evraklarına nasıl ulaştınız?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bana kendileri takdim ettiler, kendileri verdiler efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Yani kendilerinde var mıymış bir örneği veya kendisi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet, evrak dediğim tamamen dosya ve film, başka hiçbir şey yoktu efendim, bir doküman yoktu.”

Mahkeme Başkanı: “Yani Başkent Üniversitesi tedavi evraklarını kendisine mi veriyormuş, hastaneden?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “MR’ları kendisindeydi evet, filmleri ve dos… MR’ları kendisi…”

Mahkeme Başkanı: “Yani sizin baktıklarınız film, MR.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet, evet başka.”

Mahkeme Başkanı: “Yani kağıt değil.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Arada hastanede yattığı süre içinde kullandığı ilaçlar, ateş, nabız, efendime söyleyeyim solunum tansiyon takip kağıtları var.”

Mahkeme Başkanı: “Yani tamamı değil, tedavi evrakları, yani bunu almak için Başkent Üniversitesi yetkilileriyle görüşüp de hastaya ne yaptınız?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır, hayır evde duruyordu, evdeydi efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Yani evde bulunan Başkent Üniversitesinin.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Hazırlamış olduğu tedavi evrakları, film ve grafiler.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet, (bir iki kelime anlaşılamadı). Evet, bir de epikriz dediğimiz bir raporlar vardır bizim efendim, biz hastalığın, hastaneden çıkmadan önce son durumuyla ilgili bir bilgi veren kağıtlar, öyle bir rapor da yoktu. Ben bunu da sordum kendilerine, Merhum Beyefendi o konuyu çok üzerine gitmemi söyledi.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam, neyi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yani epikriz denilen raporu ben göremedim, o bana çok önemli, lazım demiştim kendisine Merhuma, o o rapor yok, onu hiç araştırma öyle bir rapor yok demişti.”

Mahkeme Başkanı: “Yani vermedi size, göstermedi.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet yok, kendisinde yok.”

Mahkeme Başkanı: “Şimdi orada şu var, kortizon uygulandığını söylediniz, bu yani oradaki yani bilgi olarak, hangi hastalık için verildiğini?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Miyasteniya muhtemelen.”

Mahkeme Başkanı: “Nasıl?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Miyasteniya için efendim, bu gözü.”

Mahkeme Başkanı: “Yani hangi doktoru ver…”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Nöroloji muhtemelen, Nöroloji başlamış.”

Mahkeme Başkanı: “Nöroloji vermiş.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Yani bu kortizon yani tabi şu, doktorluk yani uzmanlık olarak değil de doktorluk olarak bu gerekli olan bir ilaç mı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim bütün ilaçlar bizde hastalık yoktur, hasta vardır efendim, bir hastalıkta bir ilaç verilir diye bir şey yoktur. Her, bir hastada aynı ilaç verilirken başka bir hastada aynı ilaç verilemeyebilir.”

Mahkeme Başkanı: “Yani bazı hastalık bazı ilaçların yan etkileri öyle fazla ki.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet işte orada artı eksi hesabı yapmamız gerekiyor.”

Mahkeme Başkanı: “He, yani o ilaç gerekli bir ilaç mıydı sizin doktorluk tecrübesi olarak.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır, hayır.”

Mahkeme Başkanı: “Yani uzmanlar biraz farklı düşünüyorlar ben onu uzmanlarla konuşurken fark ettim.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Onu kullanırsak o zaman yürürken felç olurdu efendim, yani kemikleri kırılırdı o zaman.”

Mahkeme Başkanı: “Devam etseydi.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Evet, şimdi bizde ifadeniz yok, fakat biz şöyle küçük araştırma yaparak özellikle basına yansıyan, hani Ecevit’i iyileştiren doktor unvanınız, unvanı oluşturmuşlar sizin için. İşte her şeyi Hakime anlatacağınızı söylemişsiniz, biz de en azından böyle bir olayın tedavi eden tarafından şey yapılarak, söylenerek yanlış anlaşılmalar varsa onları düzeltmek veya doğruları öğrenmek için sizi çağırdık. Şimdi burada içeri giriyorsunuz, hiç yakalanmadınız mı, hep gizli başardınız mı gizli girmeyi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Hiç yakalanmadınız mı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bir keresinde işte bir Sabah gazetesinin bir muhabiri evden çıkarken bir yakalamıştı, onu da fotoğraflarımızı çekmişti, tam orada da anlaşıldı.”

Mahkeme Başkanı: “Evet şimdi burada demişsiniz ki Mahkeme isterse her şeyi anlatırım, konuş… hepsini okumuyorum, sadece belli bir bölümlerini okuyorum. Mahkeme isterse her şeyi anlatırım, konuşamadığımız ve sadece Mahkemeye anlatacağım şeyler var. İşin gizli olmasını istediler, muayenede omurgasında kırık buldum, yani burada sanki böyle sadece Mahkemeye anlatırım derken diğerleri olmazsa anlatırım gibi algılanacak cümle de olabilir.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır şu şekilde ben efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Yani böyle bir ortamda anlatmamanızı gerektiren bir husus var mı, yani gizli oturum yapılmasını gerektiren, yani sanki söyleminizin içerisinde öyle bir his var ama.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yok efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Yok tamam.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Özel şeyler var ama onları.”

Mahkeme Başkanı: “Yani hasta doktor ilişkisi içerisinde kalan mı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet, evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yani o bana verdirdiği sözler var.”

Mahkeme Başkanı: “Biz onları ancak işte kendi ailesinin izni olursa dinlenmesi gerektiğini ama.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Tabi takdir sizin eğer söylerseniz de biz de alırız ifadenizi, o açıdan şey var, çünkü sorumluluk size ait zaten onun farkında olmanız lazım. Çekinirseniz siz çekineceksiniz, biz o açıdan zorlayamayız ama anlatırsanız da Mahkeme dinler onları.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim 08 Şubat 2003 tarihinde Rahşan Hanım’ın zaten bir açıklaması vardı Hürriyet Gazetesinde o da sür manşetteydi. Bize 7 ay yatak istirahatı önerildi ve çıkarsak felç olursunuz denildi diye.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Zaten bana başvurma sebepleri de buydu.”

Mahkeme Başkanı: “Anladım.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Böyle bir şey olabilir mi diye?”

Mahkeme Başkanı: “Yani bir daha başka bir doktordan check etmek istiyorlar teşhisi.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Şimdi şöyle yazmışlar, demişler ki muayenede omurgasında kırık buldum, bu tip kırıklarda hastayı yatırmaya bile gerek görmüyoruz, çelik korsesi varmış attık. Evden çıkmamasını söylenmiş, acilen dışarı çıkmalısınız dedik, yüksek dozda kortizon almıştı. En ufak sendelemelerde kırılmalar oluyordu, eski tedaviyi kesince Ecevit düzeldi. Şimdi eski tedaviyi kesince Ecevit düzeldi kelimesinin anlamı nedir?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim şöyle aslında biz bir şey yapmadık, yani çok ilave bir şey yapmadık, biz etrafındaki sis perdesini araladık sadece Beyefendinin.”

Mahkeme Başkanı: “Yani ne yaptınız?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Kullandığı ilacını kestik.”

Mahkeme Başkanı: “Nasıl yaptınız?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Kortizonunu kestik örneğin, yaşam hareketleri hareketli yaşamdır felsefesiyle hareket etmesini söyledik.”

Mahkeme Başkanı: “Yani bu ilaçlardan sadece kortizon kesilmesiyle mi bu sonuç doğdu?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Önemli bir ilaç evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Diğer kestiğiniz veya tam tersi verdiğiniz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim var tabi ki, evde koli koli şeyler vardı efendim, lağman materyalleri vardı. Lağman materyalleri sağlıklı insanlara uygulamanız son derece sakıncalı olduğu materyallerdir. Beyefendinin, Merhumun yaşı da oldukça ilerdeydi ve her gün bundan bir tane yapılıyordu, yani biz bunu ameliyat edeceğimiz hastalara bir defaya mahsus olmak üzere yaparken burada, evde her gün yapılıyordu. Bu da tabi çok hazı...”

Mahkeme Başkanı: “Ya bunu doktor, şimdi şu var bazı hastalar vardır kendisi ister, bazen doktor mecburi tutar yapmalısınız. Yani bu doktor tavsiyesi mi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ama fil…”

Mahkeme Başkanı: “Yoksa kendi isteği mi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Kendi isteğiyle filtelama gibi bir ilacı alması mümkün değil, o ilacı kendi isteğiyle alması mümkün değil efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Yani doktor reçetesiyle.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet, evet önerilmiş.”

Mahkeme Başkanı: “Doktor yapılması gerekir, önerilmiş.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Yapılması gerekir denilen.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim, evet.”

Mahkeme Başkanı: “Başka söyleyeceğiniz var mı? Yani şimdi burada şu cümle orijinal geldi bize, eski tedaviyi kesince Ecevit düzeldi. O zaman kortizon’u kestiniz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Lağman yapmayın dediniz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Başka kestiğiniz ilaç.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bir ilave ettiğimiz ilaçlar var.”

Mahkeme Başkanı: “İlave ettikleriniz neler, ne faydası var?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet kastrol hormonu ilave ettik, burundan veriyorduk onu kemikleri şey olsun diye ve en önemlisi aktif yaşama döndürdük Beyefendiyi yani her gün artık (1 kelime anlaşılamadı) yürüyüşlere başladı yani yatan bir insan ölür.”

Mahkeme Başkanı: "Ha.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hareketli bir insan yaşar.”

Mahkeme Başkanı: "Yani sizin eski tedaviyi kesince anlamı bu.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: "İki tane kortizonla o lağmanı kesiyorsunuz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Kortizon lağman artı hareket kısıtlılığı hareket kısıtlığı hareket kısıtlılığını kestik efendim.”

Mahkeme Başkanı: "Tamam evet. Hatta biz daha önceden de Recai Birgün’ü tanık olarak dinlediğimizde o da şu benzer kelimeler kullanmıştı buradaki internet haberinde bu Haber abone nokta com sitesinden alınmış bilgi. Diyor ki hastanenin Ecevit’e yanlış tedavi uyguladığını bu tedavinin kesilmesiyle Ecevit’in düzeldiğini belirterek Ecevit’e yapılan tam bir operasyondu. Yani tabi siz doktor olarak yani gittiniz sizin almadığınız başlamadığınız bir hasta. Hastanın belli bir tedavi süreci geçmiş daha sonra doktor değiştirilmiş eski doktorun yaptıklarını yeni doktor en azından bir öğrenip yanlış şeyler varsa düzeltip hani herkes tabi hastasını öldürmek değil de iyileştirmek ister.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hı.”

Mahkeme Başkanı: "Sizin önünüze geldiği zaman eskisine ait bilgi olarak size verilen şeyler neydi? Bu hastanenin grafisi MR’ı evdeki o bulunan tedavi kağıtlarından bahsettiniz bir kısım kağıtlar.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet birçok doküman var.”

Mahkeme Başkanı: "Onun dışında başka belge bilgi veyahut da söylenen oldu mu?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Başka bir bilgi belge yok ama tabi aramızda geçen şeyler vardı Beyefendi ve eşiyle birlikte.”

Mahkeme Başkanı: "Hı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Onlar ilkeli insanlar ve kolay kolay tepki göstermeyen insanlar. Onların en büyük tepkileri arkalarını dönüp gitmeleridir yani arkalarını dönüp giderler size küserlerse yani öyle bir kötü bir söz söylemezler.”

Mahkeme Başkanı: "Ha tamam ha tamam.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Kötü bir şey söyletmezler üstelik de. Ben burada bir direnç gördüm yani ne kadar haklılar onu bilmiyorum ama Başkent Üniversitesinin onlara verdiği tedaviye karşı direnç tedaviyi kabul etmeme gibi bir şey gördüm ve onu reddetme ve ondan dolayı da bana.”

Mahkeme Başkanı: "Yani açık ret mi yoksa gizli gizli keşke yapmasalar yani yapma… yapmasınlar falan.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır yani bunu açık açık bize söylüyorlardı ama bunlar usul ve ilke olarak bunu deklare etmezler efendim.”

Mahkeme Başkanı: "Etmedi tamam.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet incitmemek için insanları.”

Mahkeme Başkanı: "Anladım. Şimdi bir diğer internet sitesinden alınmış bilgi tabi bunları şey… beyanınız olsa bunlarla uğraşmayı düşünmüyorduk ama izafet com diye bir siteden alınmış bilgi. Hani özellikle hani nasıl girdiniz diye sorduğumda bunu merak etmiştik. Eve girdiğinizde bomba uzmanı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “O efendim o süreçten sonra ben Merhum Başbakan nereye giderse gitsin hep onunla birlikte gittim. Mesela Ata uçağıyla açılışlara gidiyordu veya toplantılara gidiyordu bende o uçağa biniyordum. Ondan önce o gelmeden önce ama havaalanından biz geçerken tabi orada bütün Başbakanlık polisleri birbirlerini tanıyorlar. Bu arkadaş kim diye sorduklarında? Bu bomba uzmanı uçağa bomba aramaya gidiyor diyorlardı Recai Bey’ler öyle gidiyordum uçağa.”

Mahkeme Başkanı: "Hı hı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ve bu uçağın içinde kalıyordum onlar çıkıyorlardı sonra bütün seyahatlerde Başbakanın hep yanındaydım ben.”

Mahkeme Başkanı: "Koruma polisliği görevini vermediler mi? Niye öyle bomba uzmanı yaptılar sizi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yani çünkü o havaalanında beni tanıyorlardı orada hastalarım vardı. Hocam hoş geldin falan diyorlardı bana çok belli oluyordu onun için mecburen kamuflaj gözlük falan takmak zorunda kalıyorduk orada.”

Mahkeme Başkanı: "Hı yani kendinizi gizliyordunuz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ya onların isteğiyle tabi ki?”

Mahkeme Başkanı: "Tamam.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bu konuda çok hassaslardı yani görülmesin duyulmasın istiyorlardı.”

Mahkeme Başkanı: "Anladım. Şimdi Gazete Port isimli siteye bilgi vermişsiniz birde yorum yapmışsınız oraya. Dünyada kıkırdak nakli yapan ilk Türk Doktoru unvanını siz taşıyorsunuz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: "Denilmiş. Özel ilgi alanınızı beyin cerrahisi denilmiş. Şöyle bir şey var cümle var. Bülent Ecevit’i Doktor Pehlivan’la buluşturan olaylar zinciri 4 Mayıs 2002 başladı. 4 Mayıs 2002. Ecevit o gün Başbakanlıktaki makamında rahatsızlanıp Başkent Hastanesine kaldırılacak hastanede evinde 2 ay tedavi görecekti. 27 Mayıs ise hastaneden adeta kaçar gibi uzaklaştı kimilerine göre firar etti diye bir yorum yapmışlar. Sizin ilk temasınız Bülent Ecevit’le 4 Mayıs mı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet, Hayır Mayıs’tan sonra efendim”

Mahkeme Başkanı: "Ne zaman?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “İşte tarihi net hatırlamıyorum ama Milli Güvenlik Kurulu toplantısına Başbakan katılmadı.”

Mahkeme Başkanı: "O zaman Eylül yani buradaki Mayıs değil yani.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet Ağustos ya da Eylül olacak evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: "Tamam. Şöyle devam etmiş yazı Ecevit Oran’da evine kapanmıştı. Başkent Hastanesinde 11 Temmuz 2002’de randevuya da gitmedi. Kimilerine göre hastanedeki son randevuya gitseydi kendisine çürük ve iş göremez raporu verilecek ve bu rapora dayanılarak Başbakanlıktan düşürülecekti. Başkent Hastanesinden evine gelen doktorları kabul etmiyor ancak hayret edici bir şekilde giderek iyileşiyordu. Bu olayın mimarı bir bom… bomba uzmanıydı. Profe… Prof… Ortopedist Doktor Mücahit Pehlivan bomba imha uzmanı kılığında Ecevit’in tedavisini üstlendi DSP’den Ankara milletvekili seçilen Mücahit Pehlivan o günleri şöyle anlattı demiş. Bir ortopedist olarak hastalarım arasında özel harekat daire başkanı Behçet Oktay’da vardı. Onun tedavisi sırasında emniyet müdürü Recai Birgün’le tanıştım. Onun tedavisinden ailesinden tedavi ettiğim kişiler oldu. Recai Birgün özel harekattan ayrılıp Bülent Ecevit’in koruma müdürü olmuştu. 2002 Temmuz ayında benim muayenehaneme geldi ve bir dostumun tedavisiyle ilgilenmemi rica etti ismimi söylemedi. Bir iki kez randevulaştık ama hep erteledi. Bende kim bu hasta diye merak etmeye başladım sonra da bir gün beraber Başbakanlık konutuna gittik. Karışımda Sayın Ecevit vardı demiş. Yani şimdiki ifadenizde de diyorsunuz ki Başbakan olduğunu söyledi.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Gideceğimiz zaman.”

Mahkeme Başkanı: "Yani görünce Bülent Ecevit’i görmediniz yani o güne o ana kadar sürpriz değil yani. Başbakana gideceğiz diyor ve gittiniz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “O akşam bir hastadan bahsetti ama akşam giderken oraya giderken Başbakana gidiyoruz diye söylemişti evet.”

Mahkeme Başkanı: "Başbakan dedi evet. Yani bu Recai Birgün’le olan tanışmanız bu Behçet Oktay’ın arkadaşıymış Recai Birgün öyle mi oldu?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efenim o da özel harekat daire başkan… başkan yardımcısıydı daha sonra başbakanlık koruma müdürü oldu.”

Mahkeme Başkanı: "Tamam. Şimdi şöyle devam etmiş yazı. Bana hastane tedavileriyle ilgili kalınca bir dosya verdiler. Okumakla bitecek gibi değildi. Bu kalınca dosya biraz önceki ifadenizdeki film grafiler mi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim film grafiler ve hasta takip formları yani işte ateş nabız tansiyon gibi.”

Mahkeme Başkanı: "Yani o zaman şöyle bir şey sorayım. Yani bu bu tedavi evrakları dışında hastanede kalan bilgi belge var mıdır?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır.”

Mahkeme Başkanı: "Hepsi orada mı ka… orada mıymış?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Orada da yoktu bir belge bilgi belge ya onlar bir o anı gösteren bilgiler. Yani genel bir özet halde bilgi yoktu.”

Mahkeme Başkanı: "Yani yani oradaki yüzde 100 tedavi evrakın tamamı değil. Bir kısmı da Başkent Üniversitesinde veya başka bir yerde olabilir.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Tabi tabi tabi tabi tabi tabi tabi.”

Mahkeme Başkanı: "Tamam. Biz acaba tamamı orada mı diye.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır değil.”

Mahkeme Başkanı: "Hani özellikle hani tedavinizi şey yapmaya çalışırken. Sayın Ecevit’i muayene ettim ve 8. omurda kırık tespit ettim ayak tırnaklarında da batma vardı ve yürümesinde engel… tedavisine başladım. Yürümesi normale döndü. Tedavi yöntemlerini değiştirdim olumlu sonuçlar aldık. Tedavi yöntemleri değiştirdim anlamı nedir? Tedavi yöntemlerini değiştirdim.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim yöntemden anlam şu. Yeniden bir harekete hareketli bir yaşama döndürmemiz kendisini.”

Mahkeme Başkanı: "Hı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ve bize müdahil olan nörolog doktor bazı nörolojik ilaçları da değiştirdi.”

Mahkeme Başkanı: "Hangi ilaçlar olduğunu hatırlayabiliyor musunuz?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Biz ariset kullandık efendim o başka bir ilaç kullanıyordu onun yerine.”

Mahkeme Başkanı: "Benzer mi yoksa daha farklı tesiri olan bir ilaç mıydı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Daha farklı tesiri olan bir ilaçtı. Şey için Parkinson için madopar kullanıyorduk. Onların dozlarını ayarladık dozlarını değiştirdik.”

Mahkeme Başkanı: "Parkinson durumu nasıldı yani üst derece normal alt?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Orta derecede efendim. Yani ilaçlarla iyi sonuç alınan bir Parkinson’du.”

Mahkeme Başkanı: "Baskılanabilecek bir şey.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır efendim. (bir kelime anlaşılamadı).”

Mahkeme Başkanı: "Yani ilaçlar tesir ediyordu.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet evet cevap alınıyordu.”

Mahkeme Başkanı: "Anladım. Seçim de yaklaşıyordu seçim gezilerinde yanında olmaya başladım ancak doktor olduğumu gizliyordum korumalarla birlikteydim ve bomba imha imha uzmanı olarak tanıtıyorlardı. Sizi öyle tanıtıyorlarmış. Gazeteci beni fark etmişlerdi ve bende inandırıcı olsun diye gezi öncesi ben uçağa biniyor (bir kelime anlaşılamadı) bazı cihazla sanki bomba araması için araması yapar gibi davranıyordum diye bir yorumunuz var.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim işte tansiyon aletimiz şey nabız ölçer bir aletimiz oksi… Ölçen bir aletimiz. O tip küçük cihazlarımız vardı.”

Mahkeme Başkanı: "Hı hı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Sürekli birde efendim Başbakanın Başbakan olduğu dönemde bu kadar sağlık sorunu varken bir tane ilk yardım çantası yoktu ne evinde vardı ne arabasında vardı. Biz Gazi Üniversitesinde Kardiyolojinin hocasıyla birlikte iki tane büyük alet çantası gibi bir şey hazırladık efendim. Ya ilk yaptığımız işlerden bir tanesi de buydu. Bir tanesini bindiği arabanın bagajına koyduk bir tanesini de eve koyduk çünkü ya bir şey olsa müdahale edecek imkan yok elimizde.”

Mahkeme Başkanı: "Yani acil müdahalede kullanılacak şeyler.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Tabi tabi işte atropin adrenalin hemen damar için açılması gereken serum falan o tip şeyler.”

Mahkeme Başkanı: "Anladım. Şimdi devam etmiş yazı neden gizledim gizlendim diye bir başlık atmış. Neden özel doktor olduğum gizlendi tam olarak bilmiyorum ama o dönemde MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’dan bazı bilgiler geldiğini duymuştum. Doktor olduğum ve Ecevit’in tedavisini bizzat yürüttüm ortaya çıksın istenmiyordu. Bende bomba uzmanı gibi davran… davranmaya devam ettim her gün tedavisiyle ilgili yurt gezilerine birlikte gidiyordum. Şimdi bu MİT Müsteşarlığından bahsetmişsiniz bilgiler (bir kelime anlaşılamadı) bilgiler nedir?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim şöyle Beyefendi hiç bunlarla ilgili hiç konuşmak istemiyordu.”

Mahkeme Başkanı: "Hı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Fakat bizim o korumalardan duyduğum bir şey vardı ki bir MİT Müsteşarı bir yemek vermiş efendim Marmara Otelinin arkasında MİT rezidansı var orada orada.”

Mahkeme Başkanı: "Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ve bu yemeğe gittikten sonra Beyefendi hastaneyle ilişkisini kesmiş öyle bir şey vardı orada o konuşuluyordu.”

Mahkeme Başkanı: "Nedir kesme sebebi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bilmiyorum belki orada Şenkal Atasagun bir şeyler söylemiş olabilir filan dediler.”

Mahkeme Başkanı: "Yani ne söylediği çünkü iddialı cümleler bazı cümleler.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “İşte ben sadece o koruma polislerinin onlardan duyduğum bir şeydi.”

Mahkeme Başkanı: "Yani siz bunu nasıl yorumladınız? Yorum sormuyoruz ama yoruma döndü iş evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ben bunu bir şekilde yorumlaya…”

Mahkeme Başkanı: "Yani çünkü burada böyle cümle olarak içine katınca.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır ben bunu orada aslında o şekilde söylemedim onu off the record olarak söylemiştim.”

Mahkeme Başkanı: "Ne söylemiştiniz?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yani böyle bir şey duydum ama bunu yazmayın diye söylemiştim arkadaşlara.”

Mahkeme Başkanı: "Ama onlar da tabi gazetecilik şeyiyle.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet ama yani (bir kelime anlaşılamadı) doğruları söylemek lazımdı.”

Mahkeme Başkanı: "Ne kadar çok yazarsa o kadar karlı. Evet, evin önünde bir gazeteci tedavi çok iyi sonuç vermişti. 5 Eylül 2002 sabahı Oran’daki eve gittiğimde arabamdan indim ve orada bir aracın içinden fotoğrafın çekildiğini gördüm. Yani bu röportajı verdiğiniz eğer ki doğru olarak kabul edilirse Eylül değil en azından bir Ağustos veya Temmuz veya işte daha önceki aylar gibi yani tam tarihi hatırlayabiliyor musunuz?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim öyle ki biz yani öyle bir büyük psikolojik durumda şey yaptık ki.”

Mahkeme Başkanı: "Çünkü önemli bir şey (bir kelime anlaşılamadı) tabi yani doktor olarak tabi yani Başbakanı tedavi ettikten sonra Türkiye’de (birkaç kelime anlaşılamadı) edebilirsiniz yani (bir kelime anlaşılamadı).”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Estağfurullah estağfurullah ama özellikle biz o günlere ait not bile tutmak istemedik ki yani çok stresli bir şeyin içine girmiştik çünkü.”

Mahkeme Başkanı: "Sebep?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Kaygı çok ciddi kaygılarımız vardı efendim.”

Mahkeme Başkanı: "Kaygının sebebi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yani kurumların çatışmaları işte böyle çok ön plana çıkmak istemiyoruz şey yapmak istemiyoruz.”

Mahkeme Başkanı: "Yani şahıs olarak mı yoksa?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yani.”

Mahkeme Başkanı: "Yani siz bir şeysiniz doktorsunuz yani kurumu temsil etmiyorsunuz bir siyasi bir şeyi olguyu temsil etmiyorsunuz.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ama bir olsun gene de tıp tıp camiası birbirine şeydir efendim.”

Mahkeme Başkanı: "Yani sizin tepkiniz kimden olacaktı tıpçılar doktorlardan mı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yani o olabilirdi evet.”

Mahkeme Başkanı: "Yani, yani yoksa başka tepki mi bekliyorsunuz başka kişilerden siyasilerden?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “O dönemde biraz şey sıkıntılarımız oldu biraz böyle gerçi adresi belli olmayan şeyler.”

Mahkeme Başkanı: "Nedir tehdit mi?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet o tip şeyler oldu ama.”

Mahkeme Başkanı: "Ne diyor tehdit içeriği?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yani işte.”

Mahkeme Başkanı: "Asarız keseriz vururuz”

Tanık Mücahit Pehlivan: “O tip şeyler ama yani onların.”

Mahkeme Başkanı: "Yani bomba uzmanı olarak adınız geçtiği dönemde mi oluyor yoksa sonraki aşamalarda.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yok sonraki dönemde efendim belli olduktan sonra.”

Mahkeme Başkanı: "Ne diyorlar?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Benim arabamın camlarını falan kırmışlardı bir şekilde o dönemde ama.”

Mahkeme Başkanı: "Yani bu hangi o zaman neydi göreviniz?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bu seçim seçimler zamanındaydı.”

Mahkeme Başkanı: "Yani si… yani amaç nedir siyasi mi yoksa mafya vari veyahut da.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yo hiç bilmiyoruz biz sadece onları bilmiyorum.”

Mahkeme Başkanı: "Şikayet… şikayetçi oldunuz mu bununla ilgili olarak?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yok hayır karakola gittim ama şikayetçi olmadım kaskoya da yaptırmadım hiç.”

Mahkeme Başkanı: "Parasını verdiniz yaptırdınız.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Arkadaşlarım vardı evet öyle yaptırdık. Yani Türkiye’de çok göz önüne çok çıkmamaya özen gösteriyoruz.”

Mahkeme Başkanı: "Peki şimdi devam etmişsiniz fotoğrafınızın çekildiğini Sabah Ecevit’i ayağa kaldıran doktor biçiminde manşet yapıldığınızı gözünüzdeki gözlükten bahsetmişsiniz. Nasıl ortaya çıktı deyince de sorulunca da şöyle bir açkılama var. Ecevit’in özel doktoru olduğumu ve bomba uzmanı olmadığımı Sabah Gazetesi nasıl saptamıştı sonradan öğrendim. O günlerde Ankara'da önemli bir kuruluşun Başbakanın babasını da tedavi ediyordum o kişi benim çok yakın dostumdu ve Ecevit’in tedavisini üstlendiğimi ona söylemiştim o da gazeteci dostu Okan Müderrisoğlu’na söylemiş Müderrisoğlu da Sabah Sabah’ın Ankara temsilcisi Emin Özgönül’e anlatıyor. O da ertesi sabah saat 7’de sabah 7’de Ecevit’in evini önünde Başbakanın muhabiri Erhan Seven’i görevlendiriyor. O sabah fotoğraflarım çekildi ve doktor olduğum ortaya çıktı demiş. Daha sonra kendi yaşantınızdan bahsetmiş yaptığınız işlerden bahsetmiş. Yani burada şeyden de bahsetmiş biraz tabi anekdot olarak. Yani siz ortopedi doktorusunuz ama kapıların gıcırdamalarına bile çare bulmuşsunuz öyle bir yorup yapmış sonra da. Yani onlara da herhalde demiş gres yağı sürerek kesmişsiniz. Hani belki doktorların.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “O olay benim tıbbi hayatta çok önemli bir kapıyı açtı bana efendim.”

Mahkeme Başkanı: "Evet tabi. Yani doktorların işte böy… şey olması gerektiğini gösteren güzel bir örnek. Şimdi bu tabi şunu istiyoruz bu dos… davada yani özellikle bu iddia üzerine. Bu iddianın bir itham değil neticesinde doğru bilinsin yanlış olgular ortadan kalksın istiyoruz. Çünkü ciddi bir iddia sıkıntıya sebebiyet verecek bugün dinleyeceğimiz diğer tanık da benzer konuda beyanları olabilecek birisi. Şimdi bir başka haber o da Hürriyet’ten alınmış bir şey. Bülent Ecevit doktor doktorunun korkunç iddia. Mehmet Haberal’ın hastanesinde Ecevit’in beynindeki sıvıyı boşalttılar. 31 Mayıs 2012 diyor tarih olarak. Perşembe saat 10:17 diye yazmışlar. Okuyalım. Şöyle diyorsunuz Ergenekon beni tehdit etti. 2002 yılında iki kuvvet komutanının Bülent Ecevit’e açıkça çekil git dediğini söyleyen Birgün. Ecevit’e yapılan operasyon haberlerinin Hürriyet Gazetesinde yer aldığını belirtti. Ecevit’i öldürmek isteyenleri afişe ettim diye Ergenekon beni tehdit etti diyen Birgün Emrehan Halıcı ve Emrehan Halıcı Rahşan Ecevit’i etkiliyor gerçekleri inkar ettirtiyor dedi. Ecevit’e her gün lağman yapılıyordu. Programa telefonla bağlanan Ecevit’in doktoru Mücahit Pehlivan ise Ecevit’in tedavi sürecine ilişkin şok açıklamalarda bulundu. Ecevit’in olaylara direndiğini söyleyen Pehlivan’ın lağman iddiası ise gündeme bomba gibi düştü. Ecevit’e tedavi süresince lağman verildiğini söyleyen Pehlivan merhum Bülent Ecevit’e her gün lağman yapılıyordu. Lağman sağlıklı bir insana kesinlikle yapılmaz aksi takdirde insanı hasta eder çünkü lağman kalın bağırsaktaki bütün suyu boşaltıyor bu yüzden beyin ve vücut susuz kalıyor. Şimdi bir tıbbi bir konu ama ben burada açıklamadan da etkileyecek şekilde faydası olacağını düşünüyorum. Bir insan sabahtan akşama kadar yemeğini yese akşam da veya sabahta lağman yapsa bu yediği yiyecekler onun vücuduna faydası olur mu?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yiyeceklerin besin faydaları ayrı ama birde bunların sulu suyu var yani su kalın bağırsakta emiliyor siz eğer lağman yaparsanız su emilmeden o insanın nasıl bir ishal olunca su kaybederse ishal.”

Mahkeme Başkanı: "Hı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Lağman da suni ishaldir yani.”

Mahkeme Başkanı: "Anladım yani bu lağmanın tesir bölgesi kalın bağırsak mı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: "Yani diğer yukarılara kadar ulaşmıyor.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır.”

Mahkeme Başkanı: "Tabi yani bilmediğimiz için sorduk.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ağızdan alınanları var ama makattan uygulananlara lağman diyoruz.”

Mahkeme Başkanı: "Evet. Şimdi beyin beyindeki sıvıyı boşalttılar şeklinde bir cümle var burayı açıklıyor okuyorum. Mücahit Pehlivan’dan sonra söz alan Nagihan Alçı Alçı ise Doktor Mücahit Mücahit Bey’in anlattıklarından çok vahim bir durum olduğunu anladım. Başkent Hastanesindeki Bülent Ecevit’e kortizon verilmiş ve lağman yapılmış. Lağmanın önemli etkilerinden biri de sağlık insana yapılaması halinde beyindeki sıvıyı boşaltır. Bunun ne anlama geldiği açık burada yanlış tedavi uygulanmış gibi bir tablo çıkıyor ortaya şeklinde konuşmuş. Yani vücudundaki bir bu bağırsaktaki suyun boşaltılması beyinde beyindeki sıvıyı boşaltır mı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bütün bütün sistemdeki sıvıyı boşaltır dolayısıyla yani.”

Mahkeme Başkanı: "Yani.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bizim belli bir yaşın üzerindeki orta yaşın üzerindeki bütün insan… bütün yaşlılara önerdiğimiz tek şey bol su içimleridir.”

Mahkeme Başkanı: "Anladım yani lağman tesir olarak.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet kesinlikle evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: "Vücudun yani bunu beyin de dahil başka organlarda dahil.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet evet.”

Mahkeme Başkanı: "Yani tesadüf beyine yönelik bir sanki algı oluşuyor.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ama yani belki böbrekteki şeyi çok dikkat çekmez ama beyin birazcık susuz kalırsa hemen senkoplar başlar baş dönmeleri halsizlikler.”

Mahkeme Başkanı: "Anladım. Yani tesir orada daha çok tesir gösteriyor.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: "Şimdi şöyle bir devam etmiş yazı. Ecevit’in sağlığı Haberal’ın hastanesinde bozuldu demiş. Daha sonra programa katılan DSP Genel Başkanı Masum Türker Ecevit’in sağlığının Başkent Hastanesinde bozulduğunu ve Ecevit’i devirmek için bir operasyon yapıldığını ifade ederek Yaşar Büyükanıt ve Kemal Derviş İsmail Cem’e parti kurdurttu dedi. Sinan Aygün operasyonun bir parçasıydı. O dönem Ankara Ticaret Odası Başkanı olan şu ise CHP milletvekili olan Sinan Aygün’ün Ecevit’i devirmek isteyen operasyonun parçası olduğuna dikkat çeken Türker Tunçer Kılınç Sinan Aygün’ü DSP’nin başına getirmek istedi ifadesini kullandı. Bu tabi siyasi konular sizin Sinan Aygün’ün parti başına getirilmesi konusunda bir bilginiz oldu mu?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim o konuda değil fakat Sinan Bey zaten de benim akrabam kendisi. Bir Başbakanlık aleyhine bir dava açmıştı kendisi.”

Mahkeme Başkanı: "Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ve Beyefendi de buna çok üzülüyordu o zaman yani ve.”

Mahkeme Başkanı: "Dava neymiş?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Dava acaba melakeler yerinde midir? Başbakanlık yapabilecek kondisyonu var mıdır diye bir dava açmıştı Sinan Aygün.”

Mahkeme Başkanı: "Hı vasi tayini davası gibi.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: "Yani bu aklı yetersiz olan insanlara açılan.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim evet, evet efendim. Bunlara da çok üzülüyordu Beyefendi ve hatta herkes benim ölmemi bekliyor falan diyordu böyle çok dramatik şeyler yaşıyorduk biz orada. Ve bende Sinan Bey’e gittim ve Sinan Bey hala aynı şeyi düşünüyor musun dedim? Ya bu bir anda canlandı dedi kendisi. O zaman bir yapacağım bir şey var mı özür diler misin kendisinden? Hem özür dileyip hem de bir helallik alayım dedi. Bende kendisine söyledim Beyefendinin önce kabul etmedi. Daha sonra Recai Bey geldiğinde Recai Bey söyledi… Recai Bey’le bir daha söyledik ısrar ettik kabul etti.”

Mahkeme Başkanı: "Görüştüler mi sonra?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Başbakanlığa geldi görüştü ve bir tek şey istiyordum çıkışta yukarıda ne söylüyorsan onu da gazetecilere söyle dedim ben kendisine.”

Mahkeme Başkanı: "Yani bu basına yansıyan bir şey mi bu helalleşmek veyahut da özür dileme. Kapalı kapılar ardında.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ama işte basına yansıması gereken bir şey yeterince yansımadı tabi o söylemesine rağmen hiçbir yerde yer bulmadı nedense.”

Mahkeme Başkanı: "Yani bu atıyorum bunun bir proje olduğu işte bu hastanede hani adeta ölüme hani yol… Yönelmesi yönünde bir çalışma olduğu planlı olduğu ve sonuçta da Sinan Aygün’ün başbakan yapılamaya çalışıldığı gibi bir iddia söyleniyor. Böyle bir bilginiz bir duyumunuz var mı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Öyle bilgim yok ama.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam yani biz duyduysanız çünkü yazı içeriğinde geçtiği için. Bir diğer yazıda da işte bu yine mahkemede konuşurum cümlesiyle başlıyor, benzer noktaları atlayalım şöyle bir ifade yazıyı okuyorum. Ecevit’in doktoru mahkemede konuşurum. Ecevit'i ayağa kaldıran doktordan ortalığı ayağa kaldıracak açıklama. Doktor Mücahit Pehlivan vicdanlar her şeyi biliyor, bu işte bir bit yeniği olduğunu söylüyor. Sadece mahkemede anlatacağım şeyler var. Tanıklığım istenirse giderim. Recai Birgün'ün dile getirdiği, Ecevit'e hastanede yanlış tedavi uygulandığı, daha doğrusu tedavi yapılıyormuş gibi gösterilerek iyileşmenin geciktirildiği, iyileşmenin geciktirilmesiyle de iş göremez raporu verileceği iddiası, Pehlivan'ın açıklamalarıyla güçlendi. Hastanede Ecevit'e uygulanan iyileşmeyi engelleyici 3 adet tedavi ve tavsiye hastaneden çıkar çıkmaz değiştirildi. Derhal müdahale ile çelik korse çıkarıldı, kortizona son verildi ve evde kapalı kalmayarak dışarıya normal yaşama çıkması istendi. Ve Ecevit evden kısa sürede iyileşti. Ve Ecevit evde kısa sürede iyileşti. Bu beyan doğru mudur?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: “24 Mayıs 2012 09:38 Ergenekon davasında tanık olarak dinlenen dönemin koruma amiri Recai Birgün'ün anlattıkları, merhum Başbakan Bülent Ecevit'in sağlığıyla ilgili tartışmaları yeniden gündeme getirdi. Birgün'ün seyyar röntgen cihazlarını gece vakti eve soktuk, sözlerinin ardından Ecevit'in sağlığına kavuşmasında önemli rol oynayan Doktor Mücahit Pehlivan'a gözler çevrildi demiş. Bu dönem Başkent Üniversitesi'nin uyguladığı tedaviyi kesen Pehlivan, Zamana çarpıcı açıklamalar yaptı. Bu alıntı Zaman Gazetesi mi. Evet onu yazmamışlar. İşte yanlışlıklar Çelik korse, dışarı çıkmaması tembihi ve kortizon. Üniversitedeki tedavinin neresi yanlıştı? Sorusuna hukuki süreç devam ettiği için cevap vermeyen Pehlivan, ancak bu konuda kanaatlerinin olduğunu söyledi. Mahkeme isterse her şeyi anlatırım. Konuşamadığımız ve sadece mahkemede anlatacağım şeyler var. Kamuoyu vicdanında bu işte bir bit yeniği var denildiğini vurgulayan Pehlivan, tedavi sürecini ise şöyle anlattı; işin gizli olmasını istedik, istediler. Muayenede omurgasında kırık buldum. Bu tip kırıklarda hastayı yatırmaya bile gerek görmüyoruz. Çelik korsesi varmış, attık. Evden çıkmaması söylenmiş. Acilen dışarı çıkmalısınız dedik. Yüksek dozda kortizon almıştı. En ufak sendelemede kırılmalar oluyordu. Eski tedaviyi kesince Ecevit düzeldi. Ergenekon davasında tanık olarak dinlenen merhum Ecevit'in koruma müdürü Recai Birgün, Mehmet Haberal'ın sahibi olduğu Başkent Üniversitesi Hastanesi'nde Ecevit'e yanlış tedavi uygulandığını, bu tedavinin kesilmesiyle Ecevit'in düzeldiğini belirterek, Ecevit'e yapılan, tam bir operasyondu ifadesini kullandı. Böyle ifadeniz oldu mu, Ecevit’e yapılan tam bir operasyondu?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bu Recai Bey’in ifadesi efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Recai Bey’in. Sizin böyle bir değerlendirmeniz var mı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Recai Bey bütün süreci bildiği için.”

Mahkeme Başkanı: “Yani herhangi bir ortamda böyle bir değerlendirme yaptınız mı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Sizin yapmadınız.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ya aklımıza bile getirmek istemediğimiz şeyler vardı.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam. Birgün'ün sözünü ettiği tedaviyi kesen Doktor, Ortopedist Mücahit Pehlivan'dı. Pehlivan, teklifi Recai Birgün'ün yaptığını Rahşan Ecevit'in kabul ettikten sonra Ecevit'i muayeneye gittiğini vurguladı. Eski tedaviyi kesince Ecevit'in düzeldiğini vurguladı. Pehlivan, merhum Başbakan'ın kendisinden önce uzun süre evden çıkarılmadığını, bu durumdan birilerinin büyük rant sağladığını da vurguladı. Kimler rant sağlamış?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim ben doktorum ama bunu yazarken birde siyasetçi kimliğim var o dönemi yaşadım ben yani.”

Mahkeme Başkanı: “O dönemde siyasetçi kimliğiniz var mıydı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Yok ama o dönemi yaşadım o dönemi yaşarken bunları değerlendiremedim ama daha sonra bir zaman geçince geçmişe baktığınızda çok daha net görüyorsunuz bazı şeyleri.”

Mahkeme Başkanı: “Örnek olarak.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hakikaten ne bileyim bir Başbakan düşünün bir grup toplantısına katılamıyor, bir anda borsa düşüyor dolar, mark fırlıyor o arada bütün rantiyeciler rant sağlıyorlar bir şekilde.”

Mahkeme Başkanı: “Ha bu anlamda yani.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Elbette tabi bunun yanı sıra.”

Mahkeme Başkanı: “Özel bir şeyiniz var mı net olarak bilginiz var mı, şu yükseldi, şu kazandı?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır hayır ama hayır yani böyle bir rantçıların olduğunu çok net biliyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Ha.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bu rantçıların yanı sıra siyasi rantçılarında olduğunu düşünüyorum.”



Mahkeme Başkanı: “Değerlendirdiniz. Şunu tekrar edeyim Pehlivan, ülke için önemli toplantılarına Sayın Başbakan gidemiyordu. Borsa düşüyor, dolar fırlıyor. Yani bu işten rant sağlanıyordu. Bu işte siyasi bir rant olabilir diye de düşünüyorum. Bunlar aklımıza geliyor şeklinde konuştu. Pehlivan'ın anlattıklarıyla Birgün'ün ifadesi örtüşüyor. Mücahit Pehlivan'ın anlattıklarıyla Recai Birgün'ün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde verdiği ifade örtüşüyor. Birgün, mahkemede Ecevit'in 2001 yılındaki hastalığı ve Başkent Üniversitesi'ndeki uygulanan tedavi süreciyle ilgili şu bilgiyi vermişti; İzinli olduğum bir dönemde Ecevit sırtında oluşan ağrı nedeniyle Başkent Üniversitesi Hastanesi'ne götürüldü. Hastaneye bir süre sonra gittim, orada Mehmet Haberal ile tanıştım. Ecevit, yapılan müdahalenin ardından eve gönderildi. Daha sonra göğüs bölgesinde ağrı oluştu. Yine aynı hastaneye kaldırdık. Hastanede 10 gün kaldık. Daha sonra da omurgada çökme meydana geldi. 8 ay daha hastanede kalmamız gerektiğini söylediler. Çökmenin felç ya da ölümle sonuçlanabileceğini belirttiler. Omurga çökmesine müdahale yapılmayacağını söylediler. Ayrıca dinlenmesini, dinlenmesini de tavsiye ettiler. Bu 8 aylık süreci mahkemede geçirmemiz tavsiye edildi. Hastanede tedavi olmayacağından eve geldik. Bu sırada doktorlar eve muayeneye geliyordu. Kıpırdamamasını ve hareket etmemesini söylüyorlardı. O dönemde Ecevit'in hastanede yatması medyada geniş yer tuttu. Öldüğü şeklinde asılsız haberler bile yapıldı. Beyefendi yazılanlardan çok rahatsız oluyordu. Dışarıya çıkmak istiyordu ancak doktorlar izin vermiyordu. O dönemde MGK, Bakanlar Kurulu ve Kıbrıs zirvesi yapılacaktı. Ecevit bu üç toplantıya katılmak istiyordu. Doktorlar gelip muayene ettiler. Doktorlar, bu toplantılardan bir gün önce yapılan muayenesinde de Beyefendiye bu toplantılara katılabileceğini söylediler. Ama toplantıya gitmeden önce sabah muayene etmek istediler. Sabahki muayenede ise siz kıpırdayamazsınız diyerek katılmamasını tavsiye ettiler. 1 gün önce iyisin sabah gelince de kıpırdamışsın his kaybı olmuş deyince Rahşan Hanım ve ben şüphelendik. Benim yakın arkadaşım olan ortopedist Mücahit Pehlivan'dan bahsettim ve kabul ettiler. Basın mensupları kapının önünde 24 saat nöbet tuttukları için Mücahit Pehlivan'ı gece yarısı eve soktuk. İlk muayene elle yaptı. Bir çökme rahatsızlığı olduğunu ama bu durumun geçmiş olduğunu söyledi. Yürüyebileceğini, bir sıkıntı olmadığını söyledi. Daha sonra da özel poliklinikten temin ettikleri seyyar röntgen cihazlarını eve gece vakti soktuk. Film çekildi ve buna göre de çökmenin düzeldiği, riskli bir durumun olmadığı söylendi. Bunu Bülent Ecevit'e söyledik. Kaba ve kaba bir korsemiz vardı. Korseye gerek yok, dediler ama biz daha ince bir korseyle günlük yaşamımıza devam ettik. Haberal tedavi ettik iyileşti. Pehlivan tedaviyi kestik iyileşti çelişkisi oluşturmak istemiş yazı başlığında. Ergenekon davasının 21 Mayıs 2012'de görülen 185. duruşmasında Birgün'ün iddialarını cevaplayan Mehmet Haberal, Tanık böyle ciddi bir iddiayı ispat etmek zorundadır. Bizim bir tek hedefimiz vardı. O da ülkenin başbakanını en kısa zamanda makamının başına göndermekti. Başbakan'ı doğru tedavi ettiğimiz, Türkiye'nin Başbakanının evine gizlice gelen doktor tarafından da beyan edilmiş, gizlice getirilen röntgen cihazıyla da ortaya konulmuştur diye konuşmuştu. Haberal ertesi gün avukatı aracılığıyla yaptığı yazılı basın açıklamasında da merhum Bülent Ecevit'e, Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi'nde kesinlikle yanlış bir tedavi yapılmadı. Ecevit'in taburcu olduktan sonra 6 ay süreyle Başbakanlık görevini yürütüp, 4 buçuk yıl daha yaşamını sürdürmesi de bunun açık göstergesidir demişti. Haberal böyle diyor ama hastanede Ecevit'e yanlış tedavi uygulandığı, daha doğrusu tedavi yapılıyormuş gibi gösterilerek iyileşmenin geciktirildiği, iyileşmenin gecikmesinde de iş göremez raporu verildiği iddiası. Doktor Mücahit Pehlivan'ın yukarıdaki açıklamalarıyla da güçleniyor. Şöyle ki, hastaneden çıkarıldıktan sonra Ecevit'e uygulanan iyileşmeyi engelleyici 3 adet tedavi ve tavsiye derhal değiştirilmiştir. Derhal müdahale edilerek çelik korse çıkarılmış, kortizona son verilmiş ve evde kapalı kalmayarak dışarıya normal yaşama çıkması istenmiştir. Ardından da Ecevit evde kısa sürede iyileşmiştir. İşte basına yansıyan bu 3 ayrıntı dahi Birgün'ün dile getirdiği iddiaları güçlendiriyor. Bu kadar önemli bir iddiayı aydınlatmak için Mücahit Pehlivan'ın mahkemede anlatacağı bazı ayrıntılar olduğu da anlaşılıyor. Bu nedenle mahkeme tarafından tanık olarak ifadeye çağrılabileceği değerlendiriliyor. Ecevit'in koruma müdürü Recai Birgün, Ecevit'in bilinçli olarak tedavi edilmediğini iddia etmiş dünyada sanırım hastaneden çıkınca iyileşen tek hasta Ecevit’tir demişti. Abdullah Harun diye birisinin yazıymış. Doktor Pehlivan’dan yeni açıklamalar. 26.05.2012 10:39 Doktor Mücahit Pehlivan, sağlığıyla bağlantılı olarak Ecevit'e yönelik imaj bozma çabalarına da dikkat çekti. Takvim yazarı Mehmet Çetingüleç’in köşesine taşıdığı açıklamalarında Pehlivan, Başbakan için özel asansör yaptırmanın ve makam arabası yerine özel minibüs hazırlatmanın yanlış olduğunu söyledi. Söz Doktor Mücahit Pehlivan'da. Oturabilirsiniz. Konuşacağınız zaman ayağa kalkın isterseniz. isterseniz oturarak da konuşabilirsiniz. Söz Doktor Mücahit Pehlivan’da yürümek Sayın Ecevit'in sağlığı için önemliydi. Hatta şarttı. Ama Başbakanlığa özel asansör yaptırarak, bu ülkenin Başbakanı için yürüyemeyen, zayıf, fizik olarak yetersiz imajı vermeye çalıştılar. Özel minibüs yaptırdılar, sakat arabası denilmesine neden oldu. Aynı şekilde makam arabasına inip binmesinde hiçbir sakınca yokken, özel minibüs yaptırdılar. Herkes ona sakat arabası diye bakmaya başladı. Bunların kamuoyunda nasıl algılanacağı ya düşünülmedi ya da bilerek yapıldı. Başbakanı zayıf düşürmek, işini yapmaya yeterli olmadığını göstermek için. Ben geldiğimde yeniden makam arabasını kullanabileceğini söyledim. Çünkü hiçbir sakıncası yoktu. Bugüne kadar ameliyat ettiğim hiçbir hastama özel asansör ya da minibüs önermedim. Dünyada böyle bir örnek yok... Eskiden kolu kırılan kolu bacağı kırılan kişilerin 6 ay alçıya alındığını hatırlatan Doktor Pehlivan, şimdi buna gerek duyulmadığını, en fazla 6 haftalık alçı süresi uygulandığını hatırlatarak şu değerlendirmeyi yaptı; Amaç insanları hareketli kılmak. Oturanı ayağa kaldırmak, ayaktakini yürütmek, yürüyeni koşturmak. Sağlık için bu şart. Sayın Ecevit'i 6 ay yatağa bağlamak doğru değildi. Biz de hareket etmesini sağladık. Daha sonra kapsamlı kan tetkikleri yaptık. Tüm verileri pırıl pırıldı. Çok kritik bir bağlantıya da dikkat çekiyor Doktor Pehlivan; Bu ülkenin Başbakanı için hasta ve iş göremez görüntüsünü kamuoyuna vermek sadece o kişi için değil ülke için kötülük, için de kötülüktür. Çünkü söz konusu kişi sıradan biri değil. Bu görüntünün piyasalar üzerinde nasıl etki yapacağının düşünülmesi gerekirdi. Ben bu olayın bazı spekülatörlerle de ilgisi olduğunu düşünüyorum. O dönemde Başbakanın sabah öksürmesi Doları, Euro’yu fırlatıyor, borsayı çökertiyordu. Bunlar hep spekülatif şeyler. Spekülatörlerin beslendiği şeyler. Bunlar köpek balığı gibi. Kan kokusu alınca saldırıyorlar. Araştırılması gereken bir başka nokta ise bu. Köpek balıkları! Takvim Gazetesinden alıntı bu. Aşırı dozda kortizon verip kemiklerini kırmışlar 28 Mayıs 2012 10:33 2002 yılında geçirdiği hastalık pardon rahatsızlık sebebiyle Ergenekon’un sivil paşası lakaplı Mehmet Haberal’ın sahibi olduğu Başkent Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi gören merhum Başbakan Bülent Ecevit’in eski koruma amiri ve eski DSP Milletvekili Recai Birgün’ün tedavisinin ardından gözlerin çevrildiği Doktor Mücahit Pehlivan, hastanedeki doktorların yüksek dozda kortizon vererek Ecevit’in sağlığıyla oynandığını söyledi. Pehlivan, çağrılması halinde bildiği her şeyi mahkeme heyetine anlatmaya hazır olduğunu belirtti. Ergenekon davasında tanık sıfatıyla dinlenen Recai Birgün, Başkent Üniversitesi Hastanesi’nin Ecevit’e uyguladığı tedavi yönteminden şüphelendiklerini, bu yüzden tanıdıkları Doktor Mücahit Pehlivan’ı gizlice devreye sokarak Ecevit’i sağlığına kavuşturduklarını söylemişti. Konuyla ilgili konuşan Pehlivan, Birgün’ü doğrularken, çarpıcı bilgiler verdi. Takvim yazarı Mehmet Çetingüleç’in köşesine taşıdığı açıklamalarında Pehlivan, Haberal’ın emrindeki doktorların verdiği ilaçlara bağlı olarak Ecevit’in kemiklerinde kırılma meydana geldiğini kaydederek, Ecevit’in sırt bölgesinde 8. omuru kırıktı. Ama sırt bölgesi o kadar stabil, o kadar büyük bir yerdir ki oradaki kırıklar makul seviyedeyse hiçbir şey yapmayız. Kendiliğinden iyileşir. Çoğunda biz korse bile vermeyiz. Ama kendisine omuzda kırık var diye 6 ay yatması telkin edilmiş. Bu yanlış. İkincisi yüksek dozda kortizon kullanmaya bağlı olarak kırılma meydana gelmiş. Kortizonu veren de Başkent’in doktorları. Biz sadece tedavisini düzenledik. İlaçlarını kesince durumu düzeldi zaten dedi. Ecevit’i böyle çökertmişler diye yazı devam ediyor. Yüksek dozda ve uzun süreli verilen kortizonun Ecevit’in vücut kimyasını bozduğuna dikkat çeken Pehlivan, yüksek dozda kortizonu kestik. O da nörolojik, nörolojik Parkinson için verilmiş, ama bunlar tek alternatif şeyler değil. Kortizon eroin gibi. İlk verdiğinde hastayı çok rahatlatıyor ama daha sonrasında sindirim sistemini, kan dolaşımını, kemik metabolizmasını bozuyor. Sağlıklı bir insan uzun süre kortizon kullansa sağlığı bozulur. Sayın Ecevit de hastanede olduğu süre boyunca yüksek dozda kullanmış. Kemik ölçümü yaptık, kemiklerde çok büyük kayıp vardı. Yumuşacık, helva gibi olmuştu. Sertliği kaybolmuştu. Bunlar hep ilaca bağlı şeyler diye konuştu. Doktorların dediklerini yapsaydı yatalak olurdu diye devam ediyor yazı. Ecevit’e kesinlikle uzun süre yataktan kımıldamayın telkininde bulunan Başkent Üniversitesi Hastanesi doktorlarının, Ecevit’i ölüme mahkum ettiğini vurgulayan Mücahit Pehlivan, şöyle konuştu; 6 ay yatağa bağlı kalsa, Başbakan yatalak olurdu. Bu arada ülke kaosa sürüklenirdi. Bir başbakanı 6 ay yatırmak, o insanı öldürmek demektir. Yatakta uzun süre kaldığında kaslar erir, kuvvet kaybı, nörolojik bozukluklar ortaya çıkar. Tıbbın temeli şudur; Yaşam harekettir. Hareket eden insan yaşar. Hareket etmeyen insan ölür. Sağlıklı bile olsa. Sağlıklı bir insanın kolunu bir hafta bağlayalım, bir hafta sonra uzatamaz hale gelir. Bir hafta yatağa bağlayalım, hemen ayağa kalkıp yürüyemez. Sadece kalbin vücutta yaptığı kan dolaşımını düşünmeyin. Kemiğin içinde, kılcal damarların içinde bile dolaşım var. Böyle denge sağlanıyor. Biz yatan hastalarımızı hemen ayağa kaldırmaya çalışırız. Ameliyattan sonra da hemen ayağa kaldırırız. Çünkü zatürree olur. Biz birçok insanı sürekli yattığı için akciğer hastalığından kaybederiz. Ecevit’in tedavisi doğru olsa hiç olsa biz değiştirmezdik. Sonra ciddi bir değişim oldu. Biz bunu daha erken yapsak çok farklı olabilirdi demiş Takvim Gazetesinde ilgili alıntı bu. Rahşan Ecevit’te konuştu, iyiydi hasta gönderdiler. 29 Mayıs 2012 11:24 Ergenekon tutuklusu Mehmet Haberal'ın eski Başbakanlardan merhum Bülent Ecevit'e 2002 yılında kasıtlı olarak yanlış tedavi uyguladığı iddialarıyla ilgili bugüne kadar konuşmayan Rahşan Ecevit, sessizliğini bozdu. NTV Televizyonu'na yaptığı açıklamada, Haberal, şu anda mağdur. Mağdur olan insan hakkında ileri geri konuşmak, bir de ben vurmak istemiyorum diyen Ecevit, Bülent Ecevit'in iyi olmasına rağmen hasta olarak gönderildiğini söyledi. O dönemin Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ı suçlayan Rahşan Ecevit şunları söyledi; Doktor olarak yanlış tedavi yapılmadı. Ama burada yapılan başka bir şey vardı; Bülent Bey'in hastalık durumunu sona erdirmediler. İyiydi ama hasta gösterdiler. Bülent filibit hastası oldu. Herkes olur ama o çok abartıldı. Kaburga kemiği çatladı. Sonradan öğrendik ki bu yaşta kendi kendine geçebilirmiş, buna rağmen o da abartıldı. Hüsamettin Özkan hastalıkları abartılı olarak yaydı. Devam ediyor haber Hastaneden kaçıp eve geldik Rahşan Ecevit, hastaneden ayrıldıktan sonra yaşananları da anlattı. Haberal'ın doktoru olduğu Başkent Üniversitesi Hastanesi'nden ayrılmalarıyla ilgili, hastaneden kaçıp eve geldik diyen Ecevit, Her gün değişik uzmanlık alanında bir sürü doktor eve geldi. Bülent onlar gelmeden önce pijamalarını giyip yatağa girerdi. Evde onun dışında normal hayatımızı yaşardık. Bir gün doktorlar da biz de bıktık. Onlar da gelmez olunca biz de keyfimize baktık diye konuştu demiş. Bu okunan haberde bilgilerde katıldığınız katılmadığınız doğru olan olmayan şeyler var mıdır?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Şimdi efendim milletvekilliğim döneminde Hanımefendiyle ben bağımsız milletvekiliydim Hanımefendiyle görüşüyorduk ve bana hayatlarını yazdıklarını söylemişti kendisi ve Ecevit’in de sağlık dönemiyle ilgili bu kitaptaki şeyini de beraber yazalım demişti kendisi.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Tamam demiştim ve ben çok tepkiliydi o yazıya dökeceği şeyinde kendisi.”

Mahkeme Başkanı: “Hı.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Fakat biraz erteledim ben bunu ve daha sonra Anayasa oylaması filan oldu Meclis’te işte ona katıldım ve ona ben evet deyince tabi aramızda soğuk bir şey oldu, ona katılmamı istemiyordu çünkü kendisi.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Ve bu yazacağımız şey kaldı, o sağlık günleri ondan sonra Hanımefendi işte biraz daha böyle kendini geriye çekti ve tam duygularını tam söyleyemiyor işte her şey açık açık bir zaman söylediği şeyleri şimdi sanki söyleyemiyormuş gibi.”

Mahkeme Başkanı: “Davranıyor.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Bir durum oldu evet.”

Mahkeme Başkanı: “Tepkisi nedir bunun?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Neye tepkili?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Efendim hep Başkent Üniversitesi çok tepkiliydi yani orada bir bir şeyler olduğunu olduğuna inanıyorlardı.”

Mahkeme Başkanı: “Yani dili ağzıyla söyledi mi böyle?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Evet.”

Mahkeme Başkanı: “Yoksa siz böyle yorum mu yaptınız?”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Hayır efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Söylüyor.”

Tanık Mücahit Pehlivan: “Tabi tabi.”

Mahkeme Başkanı: “Söyledi dediniz.”

Saatin 11:13 olduğu görüldü.



Yüklə 0,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə