T. C. İStanbul 13. AĞIr ceza mahkemesi



Yüklə 0,61 Mb.
səhifə1/7
tarix25.06.2018
ölçüsü0,61 Mb.
#51112
  1   2   3   4   5   6   7



T.C.

İSTANBUL

13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ

( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI
ESAS NO :2008/209

CELSE NO :187

CELSE TARİHİ :03.06.2011
BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909

ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298

ÜYE :HÜSNÜ ÇALMUK 32346

C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954

C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924

KÂTİP :ALİ DOĞAN 128041
Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile Üye Hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’nun rahatsızlığı sebebiyle Üye Hakim Hüsnü Çalmuk’tan oluşan mahkeme heyeti tarafından 3 Haziran 2011 tarihli oturum açıldı.

Tutuklu sanıklardan İsmail Yıldız, Ergün Poyraz, Osman Yıldırım ve başka suçtan tutuklu Sanık Sedat Peker dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi.

Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.

Müdahil Danıştay Başkanlığı Vekili Av. Perihan Özcan ile Sanık müdafilerinden Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük, Sanık Doğu Perinçek müdafii Av. Servet Bora, Sanıklar Doğu Perinçek ve Hikmet Çiçek müdafii Av. Osman Aydın Şahin, Sanıklar Doğu Perinçek ve Hikmet Çiçek müdafii Av. Ayşegül Şahin, Sanıklar Doğu Perinçek, Hikmet Çiçek ve Nusret Senem müdafii Av. Mehmet Cengiz, Sanık Doğu Perinçek müdafii Av. Hikmet Fırat Arslan ile tutuksuz sanık Güler Kömürcü Öztürk geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı.

Açık yargılamaya devam olundu.

Bugünkü oturumda hazır sanıklar ve müdafilerin beyan ve taleplerinin tespitine geçildi.

Sanık Hayrettin Ertekin söz istedi, verildi: “Yüce mahkemenize saygılar sunuyorum. Sayın Başkanım benim 4 sayfalık bir beyanım var. Bu beyanımı yazılı olarak vereceğim. Mahkemenizden benim dosyamın tekrar incelenerek hiçbir hakkımda hiçbir suç oluşmadığını ve beni somut olarak suçlayabilecek bir beyanın olmadığını, iddianamedeki yazılan ve beyan edilen hiçbir olayın şahsımla ilgisinin olmadığını hiçbir telefon görüşmemin hiçbir yerde bulunmama… Bir işadamı olarak bu tip olayları varsa bile tasvip etmediğimi her defasında tekrarladım. Ben Yüce adaletinize inanarak suçsuzluğumun Yüce mahkemenizde beraatla sonuçlanmasını ilk başından beri istiyorum. Tutuklu yargılamamın da şahsıma, aileme ve iş hayatıma zarar verdiğini ve zor şartlarda, sağlıksız şartlarda cezaevinde bulunmamın da herhangi bir fayda sağlamayacağından dolayı tahliyemi talep ediyorum.”

Mahkeme Başkanı: "Buyurun oturun. Osman var mı bir talebin? Alparslan var mı bir talebin? Arkadaki isminiz ne sizin, var mı bir talebin? Efendim, nasıl daha sonra? Sırayla gidiyoruz daha sonrası öncesi yok.”



Sanık Bedirhan Şinal söz istedi verildi: “Sayın Başkan öncelikle sizi ve Sayın heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Ben ifademe geçmeden önce Boğaç Kaan Murathan’ın 4. ayın 22’sindeki 183 nolu celsede söylediği birkaç şeye cevap vermek istiyorum. Ben o celsede bir beyanda bulunmuştum. 12. Ağır Ceza Mahkemesinde ifadelerde, beyanlarda bulunduktan sonra kendisinin Sedat Peker’in yanından adeta kaçarcasına ayrıldığını söylemiştim. Aynı şekilde Seyhun Zaim’in de. Bu avukat benim söylediklerime cevap verdikten sonra bir de kendi beyanını aktarıyorum bir de kendisi bu bilgiyi nereden almıştır o da ilginç bir durumdur diye bir söylemde bulundu. Şimdi ben müsaadenizle ben bu bilgiyi nereden aldığımı kendisinin ilginç bulduğu bu bilgiyi nereden aldığımı açıklamak istiyorum. Bana bu bilgiyi mahkeme dosyada da bulunan el yazısıyla yazılmış, avukat tarafından hazırlanmış ifadeler ve bazı notlar vardır. O notları yazan ve cezaevinde bana bu avukatın verdiği notları, ifadeleri getiren memurlar tarafından o bilgi aktarılmıştır şahsıma. Kendisi de bunu çok iyi bilmektedir ama olayı saptırarak işte şaşırmış rolü yapmıştır burada. Bunu açıklamak istedim yani bu bilgiyi bana Boğaç Kaan Murathan’ın ve Seyhun Zaim’in şu anda o dönemde 5. nolu cezaevinde görev yapan 2 tane memur şu an bu ben olayları ifşa ettikten sonra görevliler soruştur, memurlar soruşturma kapsamında görevden alındı, 2 nolu cezaevine gönderildi. O memurlardan aldım bu bilgiyi kendisine de bilgilerine sunuyorum. Daha sonra efendim yine aynı avukat onun beyanıyla okuyorum bu Cumhuriyet gazetesi avukatı olan Sayın Bülent Utku beyefendinin olaydan sonra karakola giderek beni bu olayla alakalı kendi beyanına göre verdiği bir ifade var. O ifadeyi aynı kendi beyanına göre okuyorum tutanaklara yansıyan şekliyle. Diyor ki, Bülent Utku beyefendi söylemiş Cumhuriyet gazetesi avukatı, şimdi Cumhuriyet gazetesine yönelik olarak gerçekleştirilen eylemden dolayı yakalanan bu şahıslara talimat veren kişi ve kişilerden şikâyetçiyiz. Bülent Utku beyefendi söylüyormuş avukatın beyanına göre. Ayrıca bu örgütü örgütlü yapı içerisinde yer alarak Cumhuriyet gazetesine saldıran saldırıda bulunan tüm kişilerin ortaya çıkarılmasını talep etmekteyiz. Şimdi efendim ben yine 12. ağırda olsun burada, burada ol… Buradaki duruşmada olsun bu olayın hani benim ifadelerim daha ortada yokken Boğaç Kaan Murathan veya buradaki sanıklar dosyamız kapsamında tutuklu olan sanıklardan tutuklanmadan yani ben daha bazı şeyleri açıklamadan bu şahıs, bu avukatın bunu söylemesi çok manidardır çünkü neden? Efendim yani ben daha bazı şeyleri açıklamamışım şey yapmamışım yani İlhan Selçuk ile Sedat Peker’in arasındaki hani o, o şeylerle alakalı da dolaylı olarak daha ifade vermemişim. Ancak bu avukat çıkmış demiş ki, işte bu olay örgütlüdür. Bu şeydir diyerek yani bir nevi bir beklenti içerisinde olduklarını hani böyle bir saldırı yapılacağına dair beklenti içerisinde olduklarını yapıldıktan sonrada zaten kendi beyanları aktarıyor. Bu olayın örgütlü olduğuna dair kendi beyanları vardır. Daha benim ifadelerim yokken ortada. O da Avukat Burak Bekiroğlu’nun ifadesine göredir. Şimdi ben ifademe geçmek istiyorum müsaadenizle ilk 2 o kişiye cevap vermek istedim. Efendim, yine 22.04.2011 tarihinde 183. celsede Hüseyin Görüm İlhan Selçuk’a Edirne F tipinde yazılan tehdit mektubuyla alakalı kimseye talimat vermediğini bana mektup yazmadığını beyan etti. Ben cevap olarak size bu olayın detayını kısaca anlatmak istiyorum. Ben Edirne F tipi cezaevinde bir odada 3 kişi kalmaktaydım. Beraber kaldığım şahıslarla bir süre sonra aramızda sorunlar yaşamaya başladık ve ben bir gün kalmış olduğum odanın çağrı butonuna basarak gelen yetkililere durumu izah ettim. Onlarda beni geçici bir süreliğine bir odaya aldılar. Aradan birkaç gün geçtikten sonra kaldığım odaya kurum 1. müdürü psikologu, sosyologu ve sorumlu baş memur ile koğuşuma gelip beni odadan alacaklarını Oğuz Alparslan Abdülkadir ve Ali Kutlu’nun yanlarına verilmem konusunda idareye başvurduklarını. İdare tarafından bu başvurunun uygun görüldüğünü söyledi. Bende peki tamam dedim. Aynı gün içerisinde bu kişilerin kaldığı odaya geçtim. Geçtikten bir süre sonra Oğuz Alparslan Abdülkadir’in not trafiği dikkatimi çekti. Kimle yazışıyorsun diye sorduğumda bana Hüseyin hoca ile dedi ve bu tehdit olayı yaşanana kadarda her sohbetimizde onun ismi mutlaka geçerdi. Bana sürekli anlatırdı. İşte Kuran okumayı çok iyi bilir, her hadisi bilir, sohbetlerinde hadislerden örnekler vererek konuşur. Dışarıda bir dernekte genel sekreterdim o da genel başkan yardımcısıydı diye anlatırdı. Bana çıktığımızda dışarıda askerliğimi yapmadığımdan rahat ol askeriyede tanıdığımız var işini hallederiz gibi sözlerle beni tam anlamıyla etkisi altına aldı. Daha sonra Hüseyin Görüm ile notlaştı ve onun emin olun talimatıyla da Oğuz’a ben bu mektubu yazmış bulundum. Akabinde ben durumu çözene kadar zaten olaydan birkaç gün sonra Silivri’ye sevk oldular. Olayın özeti budur. Ben söylendiği gibi ne kaldığım odada iddianame gördüm ne Hüseyin Görüm’ü, Hüseyin Görüm’e mektup yazdım. Ne de idare keyfine göre beni o odaya verdi. Efendim diğer bir hususta yine aynı celsede Avukat Bekir, Burak Bekiroğlu beyanlarında söylediği yalanlar ve suçsuz olayla alakası olmayan insanlara attığı iftiralara siz müdahale etmeyip insanları töhmet altında bıraktırdığınız için cevap vermek durumunda kalıyorum. Şimdi bu Avukat Burak Bekiroğlu aynen dediği şekliyle aktarıyorum. Aynı celsede tutanağa göre okuyorum. Şimdi diyor ki sanık Bedirhan Şinal kendisinin beyanlarını hiçbir şekilde yalan ifadelerin olmadığını söylemiştir. Ancak bir gazetede yazan habere göre Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesinde taş atan çocuklar yasasından faydalanmak istediğini. Kendisinin yaşının Cumhuriyet gazetesine Molotof kokteyli atıldıktan sonra büyültüldüğünü söylemiştir. Ancak mahkeme yapmış olduğu araştırma sonucu ki bu evraklar dosyanızda vardır bu şahsın beyanının yalan olduğu çok öncesinden yaşının büyültüldüğü anlaşılmış ve kendisinin zaten 10 yıl ceza verilmiştir. Şimdi Sayın Başkan, bu bahsettiği haberden dolayı ben dışarıdan bu haberin bir nüshasını istettim. Benim bu haberden bilgim yoktu kendisi bu açıklamaları yapana kadar. Bu, bunun bir nüshasını da size sunmak istiyorum. Şimdi bakınız haberin ilk satırında okuyorum. Diyor ki, Cumhuriyet gazetesine 3 atılan 3 Molotof kokteyli 2. satırda okuyorum 42 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan deyip böyle haberin devamı yalanlarla devam ediyor. Şimdi Sayın Başkan, ben 3 değil 1 eylem yaptım ve hakkımda 42 yıla kadarda hapis cezası istenmiyor bildiğim kadarıyla. Şimdi gelelim bu yaş meselesine bakın doğrudur ben 15 Ağır Ceza Mahkemesinde silahlı yağma suçundan yargılandım ve 10 yıl ceza aldım. Bu habere, haberde bahsedilen duruşmada ben hakime dedim ki, Sayın Başkan bu dosya kapsamında soruşturma yürüten savcı hakkımda kemik yaşımın öğrenilmesi konusunda bir mahkemeden talepte bulunmuştu. Ben savcılık tarafından hastaneye gönderildim kemik yaşımla ilgili işlemler yapıldı ve bu işlemler sonrasında yaşımın 20 olduğu tespit edildi. Bende buna binaen mahkeme başkanına ben bu olayın olduğu esnada 16 yaşında görünüyordum. Benim suç tarihimin 16 yaşında olduğuma göre çocuk mahkemesinde yargılanmam gerekmez mi? Neden burada yargılanıyorum diye sordum. Ayrıca mecliste görül… Kabul edilen taş atan çocuklar yasasından da bu tarihte yaşımın küçük olması nedeniyle yararlanmak istediğimi ve buna istinaden çocuk mahkemesine gönderilmemi söyledim. Mahkeme Başkanı bana dosyayı açıp yaşımın büyültülmesi ile alakalı bana, dosyada 1988 doğumlu olduğunu kemik yaşımın da bu şekilde çıktığını dolayısıyla suç tarihinde de bu yaşla değerlendirme yapıldığını ve bu nedenle dosyamın çocuk mahkemesine gönderilmesinin gerekli olmadığını söyledi. Mahkeme Başkanı böyle söyleyince sizin takdirinizdir diye söyleyerek ancak gazetelerde söylendiği üzere ben kesinlikle Cumhuriyet saldırısından sonra kemik yaşıma göre yaşımı değiştirdiler diye bir beyanda bulunmadım. Bu gerçek değildir. Mahkemede bu konuda herhangi bir araştırma yapmayı gerekli görmemiş olup önündeki dosyayı inceledikten sonra soruşturmayı o şekilde kapattı ve duruşmayı ileri bir tarihe erteledi. Ben sözüm ona elinde somut delil olmadan konuşmam diyen avukata şimdi soruyorum. Elindeki belge bu konu ile alakalı nedir? Duruşma tutanaklarını okudun mu yoksa okumadan bir kâğıt parçasına göre mi burada konuşuyorsun? Mahkemenin benim yaşım hakkında araştırma yaptığını iddia ediyorsun bunu neye istinaden söylüyorsun? Duruşma esnasında orada mıydın yoksa yine bir kâğıt parçasına göre mi konuşuyorsun? Bu konuda fazla bir şey söyleme gereği duymuyorum. Çünkü söylediklerinin hiçbiri doğru değildir. Sırf Sayın heyetinizi etkileme amacıyla bu yalanlar söylenmektedir. Benim yine tutanaklarıma yansıyan bu avukatın beyanlarında hakkımda verilmiş sair mahkemelerle 40 yıla kadar hapis cezaları vardır demektedir. Ancak bunlarda gerçekdışıdır zira ben değişik mahkemelerden aldığım cezaların toplam yılı 20 yılı geçmemektedir. Bu iddialarda gösteriyor ki bu suçlamalar gerçeğe aykırı mesnetsiz yalandır. Yukarıda bahsettiğim konuların yalan olduğunu iddia ederse Sayın avukat, Sayın heyetinizden bu konuların araştırılmasını talep ediyorum. Yine bir diğer iddiası aynı celsede olan benim Edirne F tipi kapalı ceza infaz kurumunda kaldığım dönemde Posta gazetesinde Sedat Peker hakkında çıkan Cumhuriyet olayında parmağı var haberinden bir hafta kadar sonra Cumhuriyet savcılığına bütün bildiklerimi açıklayacağıma dair bir mektup yolladığımı ve akabinde Cumhuriyet savcısının beni çağırdığını ve bu şekilde bir komplo tezgâhlandığını iddia etmiştir. Bu tezgâhın içinde polislerinde bulunduğunu iddia etmiştir. Hatta Sayın mahkemenize bir kâğıt parçası sunarak kendince o polisleri de bu olayın içinde olduğunu söyleyerek onlara iftira atmıştır. Bakınız ben doğrudur Cumhuriyet savcılığına böyle bir mektup yazdım ancak böyle bir haberin gazetelerde çıktığına dair herhangi bir malumatım yok idi. Ben bu olayın gazetelerde yayınlandığını avukatın beyanlarından öğrendim. Eğer ki öyle bir şey varsa benim gazete haberinden bir hafta kadar sonra Cumhuriyet savcılığına mektup yazdığımı ispat etsin gazetedeki o haberin tarihi ile benim mektubu yazdığım tarihin karşılaştırılmasını talep ediyorum. Karşılaştırma sonrasında bu suçlamaların asılsız olduğunu kimin doğru kimin yalan söylediği ortaya çıkacaktır. Ben hiçbir şekilde bu suçlamaları kabul etmiyorum. Hiçbir polisle hiçbir münasebetim olmamıştır. Bu olaylarda herhangi bir etkileri söz konusu olmamıştır kimseye komplo kurulmamıştır. Bunlar tamamen bu avukatın planlı bir şekilde 12 Ağır Ceza Mahkemesinde sergilediği oyunun tekrarı burada oynamaktadır. Tek amacı vardır o da polislerin ismini olaya ilişkin, ilişkilendirerek mahkeme seyrini değiştirmektedir. Değiştirmektir. Ben bu suçlamaları kesinlikle kabul etmiyorum. Altını çizerek söylüyorum burada bir tezgâhçı, komplocu ve iftiracı varsa emin olun ki kendilerinden başkaları değildir. En başından beri 4 senedir işleri güçleri insanları karalamak, suçlamak ve bu şekilde kendi suçlarını örtbas ederek kendilerini işin içinden sıyırmaktır. Öyle ki benim Sayın.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı.

Sanık Bedirhan Şinal: “Öyle ki, Sayın mahkemenize ve 12. Ağır Ceza Mahkemesinde.”

Mahkeme Başkanı: "Dinle, dinle sana da sıra gelecek konuşursun.”

Sanık Bedirhan Şinal: “12. Ağır Ceza Mahkemesinde gizli celsede mahkemeye sunduğum bu avukat tarafından hazırlanmış olan daha demin bahsettiğim ifadelerle alakalı mahkememizde dosyada bulunan ifadeler ve notlarla alakalı hazırlanmış olan kendi lehlerine olacak şekilde ifadeleri ve bu konuyla alakalı el yazıyla yazılmış bazı notları bilgilerinize sunmuştum. Bu el yazısı ile yazılmış olan ifadeler incelendiğinde görülecektir ki, içeriklerinde hep polisler üzerine bu avukat tarafından çok profesyonelce senaryolar yazılmıştır. Ve ben bunları ifşa ettiğim, ifşa ettiğimin akabinde hemen kendilerini kurtarmak maksadıyla hakkımda aslısız suçlamalarla Cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunmuşlardır. Fakat bu suçlamalar asılsız sebeplere dayandırıl, dayandırılmıştır zira bunu kanıtlar nitelikte el yazıları mevcuttur. Yine yakınlarıma ödenmiş olan paraların olduğu da notlarda aşikârdır. Bunlara rağmen yüzleri kızarmadan fütursuzca yalanlarına devam etmektedirler. Ancak dediğim gibi her şey açıkça ortada olup buna istinaden başka söylenecek başka söz olmasa gerek. Bu şahısların yalanlarını kısa da olsa burada söy… Siz Değerli heyete izah etmeye çalıştım. Gerisi sizin ve Yüce Türk adaletinin takdirindedir. Saygılarımı sunuyorum.”

Mahkeme Başkanı: "Evet, devam edin. Başlayın var mı konuşacak? Buyurun.”



Sanık Boğaç Kaan Murathan söz istedi verildi: “Öncelikle şunu belirtmek istiyorum efendim avukatım burada yok iftiralarına bir de avukatı katmıştır ve bugüne kadar iftira atmış olduğu insanlarla. Saygıdeğer Başkanım, Değerli üyeler ve Sayın savcım Cumhuriyet gazetesine Molotof kokteyli atan Bedirhan Şinal terörle mücadele şube müdürlüğünde verdiği ilk ifadesinde Bora Ballı, Seyhun Zaim, Sinan Çetin, Davut Yıldız, Tayfun Çatuk, Coşkun Yıldız, Seyit Şahin, Sevinç Beğirken isimli kişileri bu olayın azmettiricisi olarak geçirmiştir. Bu ifadede de Boğaç Kaan Murathan ismi yoktur. Bunu niye anlatıyorum efendim atmış olduğu iftiralarda ilk başta kaç kişiye iftira attığını ondan sonraki konunun buraya nasıl geldiğini Cumhuriyet gazetesine Molotof konusunu avukatla kişisel çekişmeleri haline nasıl geldiğini anlamış değilim. Burada bize 3 seneden beri yatırıyor. Ama burada konuştuğu anlattığı şeylerin hepsi avukatla kendi aralarında yapmış oldukları şeye dayandırıyor. Öncelikle burada bir olay var. Ve bu olayda yarım bardak bir benzinle atmış olduğu basit bir molotof eylemi var. Bunu ben içerim efendim bırakın böyle bir eylemi zaten PKK yaptırır ben PKK’lı bir adam değilim ki böyle bir eylem yaptıracak dahi olsam Molotof niye attırayım? Zaten bir insan psikolojik olarak bir konu hakkında iftira atsa da gerçekleri de söylese ayrıntılarında eksiklik olabilir ancak anlatımlarının genel hatlarında hata yapması mümkün değildir. Burada ismi geçen Sinan Çetin’in hakkında hem bir suç duyurusu hem de konuların genel hatları onun yanında konuşulduğundan dolayı tanık olgusu vardır. Terörle mücadele şubesi ekipleri yaptıkları operasyonun bilgisini Beşiktaş’taki soruşturma savcısına daha önce iftira atmış olduğu 6 kişi ile birlikte Davut Yıldız, Tayfun Çatuk, Sevinç Beğirken, Seyit Şahin, Sinan Çetin, Coşkun Yıldız hakkında bilgi vermişlerdir. Bu bilgiler dosyadaki tutanaklardaki bilgilerle aynıdır. Yani bu kişilere iftira attığını ve bu iftiraları da olayın şaşkınlığı içerisindeyken attığını söylemektedir. Bu kişilerin ifadelerine bakıldığı zaman olayın şaşkınlığı dediği olay daha önce daha da netleşecektir. Daha önce bu olay olayla ilgili Bedirhan Şinal’ın iftira attığı kişilerin ifadelerini irdelediğimizde Tayfun Çatuk’un ifadesi, Bedirhan Şinal’ın molotof atma olayını kendisinin yönlendirdiği yönündeki beyanını kabul etmediğini zaten geçen yıl kendisini darp ettiğinden dolayı aralarında husumet olduğunu beyan etmiştir. Davut Yıldız’ın ifadesinde 27.03.2008 günü Cumhuriyet gazetesine herhangi bir keşif amaçlı gitmediğini o gün 8.30’dan akşam 20.30’a kadar şoförlük yaptığını Bedirhan Şinal’ın hakkında söylediği iddiaların asılsız olduğunu bu konuda Bedirhan Şinal’dan şikâyetçi olduğunu beyan etmiştir. Seyit Şahin’in ifadesi, Bedirhan Şinal ifadesinde kendisinin molotof yapmayı bildiği ve Cumhuriyet gazetesine molotoflu eylem yapacağını söylediği şeklindeki beyanını kabul etmediğini, Bedirhan’ın 2 hafta önce bir dostuyla kavga ettiğinden dolayı kendisiyle konuşmadığını ve kendisine iftira attığını beyan etmiştir. Sevinç Beğirken’in ifadesi, Cumhuriyet gazetesine Molotof atılması ile ilgili herhangi bir bilgi ve ilgisinin olmadığını diğer şüphelilerden Umut Erdoğan isimli şahsı tanımadığını ve olay sonrası Umut Erdoğan’ın üzerinde yakalanan kurusıkı tabancayı kendisinin vermediğini. Bu silahla alakalı bir bilgisinin olmadığını. Gözaltında bulunan Tayfun, Davut, Seyit isimli şahısları ismen bildiğini diğer şahısları tanımadığını beyan etmiştir. Sayın Başkanım Değerli üyeler, Sayın savcım nasıl oluyor da bu kadar insanın ismi geçmiş olduğu bir dosya kapsamında Fatih Derdiyok ve Murat Aplak haricinde diğer kişiler takipsizlik kararı alıyorlar. Daha yargılanmadan serbest bırakılıyorlar. Bedirhan Şinal iftira atmış olduğu anlaşılmış olacak ki, bu kişiler hakkında yargılanma yapmaya bile gerek duyulmadan takipsizlik kararı verilmiştir. Emniyetteki ifadesi alındıktan sonra savcılığa sevk edilen oradan da sorgu hakimliğine sevki yapılan Bedirhan Şinal bu makamlar önünde susma hakkını kullanıyor ve Fatih Derdiyok, Murat Aplak, Bedirhan Şinal tutuklanıyor. Fatih Derdiyok ve Murat Aplak’ın ifadelerinde Bedirhan denilen kişinin iftira attığı, yalan söylediği ayan beyan belliyken buradan anlaşılıyor ki iftira atmış olduğu bu kadar insan arasından cezaevinde yatmaya seçilmişler ve tutuklanarak cezaevine konulmuşlar. Cezaevine tutuklanarak gönderilen Bedirhan Şinal birden bire tutuklandıktan 9 gün sonra savcılığa bir mektup yazarak gerçekleri açıklayacağını söylüyor. Sanki daha önce hiç ifade vermemiş. Sanki hiç kimseye iftira atmamış. Baştan beri dosyaya bak, bakan soruşturma savcısına mektup yazmış ve ifadesinde mahkemeye ifade vermemesinin sebebini kullanmış olduğu uyuşturucu haplardan dolayı yorgun düşmesine bağlamıştır. Bedirhan Şinal’ın olayı yaptığı saatler gece 23’tür. Operasyonun yapıldığı saat sabaha karşı yatağından kaldırılarak alınıyor. Hiçbir uyuşturucu hapın etkisi bu kadar uzun sürmez. Zaten alınan kan ve kıl örneklerinin incelenmesi sonucu verilen raporda da Bedirhan Şinal’ın olay öncesi uyuşturucu kullanmadığı belirtilmiş yani Bedirhan Şinal’ın vermiş olduğu ifadesindeki bahane gerçek dışıdır ve aksi raporla ispat olduğundan bu bahane de geçersizdir. Bu evrakların hepsi yanımda var efendim bu konuştuğum tüm evrakları size burada ifadem bittikten sonra vereceğim. Bedirhan Şinal’in tutuklanmama sebep yorumlanan bu ifadesinde Emre ismi isimli soy ismini bilmediği Boğaç olarak tanınan kişiyi ekleyip bu kişinin Bayrampaşa C blok 27 nolu koğuşta diğer sanıklar ve kendisiyle beraberde yattığımızı, bizim diyorum çünkü polis 75 milyonluk Türkiye’de Emre isimli soy ismini bilinmeyen Boğaç lakaplı kişi olarak beni alıp hakkımda hiçbir somut olgu ve bulgu, soyut delil ve söylem olmadığı halde Şinal’ın bu ifadesi yorumlanarak 30 yaşından sonra beni hiç tanımadığım insanlarla bir araya getirmiş ve hiç kullanmadığım bir isim sahibi yapmıştır. Devlet evrakı ile 30 aydan beri Bayrampaşa cezaevinde C blok 27 numaralı koğuşta hiç yatmadığımı savcının iddia ettiği gibi Bayrampaşa cezaevinde C7 diye bir koğuşunda olmadığını devlet evrakı ile Bayrampaşa cezaevine giriş tarihimin 19.07.2007’de B Blok 14 numaralı koğuş olduğunu daha sonra da B Blok 7 numaralı koğuşa geçişimin yapıldığını. Cezaevinde yatmış olduğum 2 buçuk aylık sürecin ardından da 23.10.2007 tarihinde B Blok 7 numaralı koğuştan Kocaeli Kandıra F tipi cezaevine sevk olduğum. Bedirhan Şinal’ın ise C27 nolu koğuşa 30.08.2007 tarihinde geldiği 04.12.2007 tarihinde aynı koğuştan tahliye olduğu ve bu koğuş dışında başkaca bir koğuşta yatmadığı anlattığı gibi aynı koğuşta yatmadığımız beraberce başkaca koğuşa geçmediğimiz kalmadığımız anlaşılmış bu vesile ile de aynı koğuşta yatmaktayken olayı planlamamızın mümkün olmayacağı üstüme iftira attığı anlaşılmış. Ama ben üç, 31 aydan beri yatıyorum efendim. Bedirhan Şinal’ın savcılık ifadesinde ve Edirne cezaevinde usule aykırı olarak alınan ifadesinde Sarı Serdar isimli birinden bahsetmektedir. İfadesinde Sarı Serdar denilen bu kişinin soy ismini Çakar olarak beyan etmiştir. Bu kişi benim adamım olduğu ve bu kişinin de kendisine talimat taşıdığını söylediği bir kişi bu ifadelere bakılarak yakalanmış. Evi aranmış ve benimle alakası olmadığı belirlendikten sonra Serdar Çubuk adlı bu kişinin ifadesine bile başvurulmadan serbest bırakılmış. Bedirhan Şinal molotof atılması eyleminden önce telefonla görüştüğü Sarı Serdar’ın görüşmesini sağladığı Şişli Adliyesindeki çaycı olarak çalıştığını bildiği Cuma isimli şahsın olay gecesi kendisini arayıp İlhan Selçuk’un Cumhuriyet gazetesine girdiğini ve orada olduğunu bildirdiğini ve olaya bundan sonra hazırlık yaptığını tüm ifadelerinde beyan etmiştir. Bu vermiş olduğu kanundışı olan ifadelerinde bile böyledir efendim. Ancak yakalandığında üstüne çıkan telefon numarası ve kullandığı diğer numaraların kayıtlarının araştırılması sonucunda Sarı Serdar ve çaycı Cuma adlı kişilerin ne Bedirhan Şinal’ın aradığını ne de onun aradığına dair bir kayıt bulunamamıştır bu kayıtları da sunacağım efendim. Sarı Serdar ve çaycı Cuma’nın yakalanması için yapılan operasyonlarda Serdar Çubuk adlı bir kişi bulunmuş ancak şahsın benimle bir alakası olmadığı saptanmış ve ifadesi dahi alınmadan hakkında takipsizlik kararı vermiştir. Çaycı Cuma denilen kişinin bulunması için yapılan araştırma ve operasyonlarda çaycı Cuma diye birine ulaşılamamış Şişli adliyesinde böyle bir kişinin çalışmadığı tutanaklara geçmiştir. Bu da mevcut efendim bunu da sunacağım. Bedirhan Şinal’a yaptırılan fotoğraf teşhislerinde Sarı Serdar diye bahsettiği kişi diye bir kişiyi yüzde 60 teşhis etmiş ancak o kişinin de bu konuyla alakası olmadığı düşünülmüş ki ifadesine dahi başvurulmamıştır. Bedirhan Şinal’a benim fotoğrafım gösterilmiş bu kadar zaman benimle cezaevinde aynı koğuşta yattığını söyleyen defalarca kere benimle görüştüğünü beyan eden Şinal her nedense beni teşhis edememiştir. Ben teşhis edilmeyecek bir insan mıyım efendim? 1.90 boyundayım ismimi Emre söylüyor ismim Boğaç onur duyuyorum böyle bir ismi taşımaktan dolayı. Böyle bir isim sahibi olan insanda Emre kod ismini veya Emre ismini veya Emre isimli olup Boğaç lakabını kullanmaz herhalde. Eğer bu kadar tanınıyorsam 75 milyonda ben buraya getiriliyorsam ismimin de burada doğru yazılmış olması ve Bedirhan’ın da bunu doğru bilmesi gerekir. Yani molotof atılmasından 25 gün önce Kocaeli Kandıra F tipi cezaevinde tahliye olmuş tutuklanana kadar geçen 9 aylık sürede telefonla konuşmuş çevremle ve iş yaptığım kişilerle bu şekilde irtibat kurmuş biriyim. 9 aylık süre içerisinde hiçbir telefon görüşmem dosyaya konulmamış tutuklandıktan sonra kullanmış olduğum ve üzerimde bulunan telefonu beyan etmiş olduğum halde bu numaramın HTS kayıtları ve diğer kayıtları araştırılması gerektiği halde araştırılmamıştır. Polis araştırmaya bile gerek duymamış ya da 9 ay boyunca beni gözaltına almayıp bulunduğum noktalardaki banka, MOBESE, işyeri vesaire kamera kayıtları kendiliğinden silinsin diye beklemiş bu vesile ile apaçık delilleri karartmışlardır. Bu konuyu Sayın mahkemenizin takdirine ve vicdanınıza bırakıyorum. Zaten aynı cezaevinde aynı blokta aynı koğuşta yatmadığım bir insanı tahliye olduktan 25 gün içerisinde ne tanımam ne de eylem yaptırmam mümkün değildir. Zaten dosya içerisindeki HTS kayıtları incelendiğinde Bedirhan Şinal’ın bu 25 günlük süreç içerisinde Eyüp ve Gaziosmanpaşa’dan başkaca bir semtte olmadığı anlaşılacağı gibi mahkemenizce celp edilen HTS raporlarından da benim bu ilçelerle alakam olmadığı başkaca illerde veya ilçelerde olduğum anlaşılacaktır. Bedirhan Şinal bu olaydan sonra yakalanıp Bayrampaşa cezaevi H tipi kapalı bölümüne konulduğunda benim adamım olduğunu beyan ettiği biriyle kaldığını ve onu uyardıklarını söylemiştir. Yine polisin yapmış olduğu araştırmalarda buradaki bu insanın hayali olduğu Bedirhan Şinal’ın yalan söylediği bilgi ve belgelerle dosya kapsamında ayrıca ortaya çıkmıştır. Bunu da sunacağım efendim. Dosyamız daha önce incelenip araştırılsaydı bu kadar zaman içerisinde benim cezaevinde kalmamı sağlayan bu kişinin yalanlarına inanılacağını düşünmüyorum. Bu kadar zaman geçirdiği cezaevlerinde beraber yattığını söylediği, koğuştan koğuşa beraberce geçtiğini söyleyip beraberce başkaca koğuşta kaldığını beyan eden benim yaşımın 24 olduğunu söyleyen kendisinden 3, 5 gün sonra tahliye olduğumu söyleyerek dışarıda da benimle görüştüğünü beyan eden ancak tüm bunlara rağmen her nedense polisin göstermiş olduğu teşhis tutanaklarında beni tanımayan bu kişinin tüm bu tutarsız, gerçekdışı beyanları göz önünde bulundurursak bana yapılan bu zulmün bedelini kim ödeyecek? Benim hakkımı kim iade edecek? Bunun yalanlarına göz yuman insanlardan hesabını kim soracak? Benim bu hesabı sormaya gücüm yok. Bunu yapanları Allah’a havale ediyorum. Bunun hesabının sorulmasını da sizden bekliyorum efendim. Benim verdiğim ifadeler yattığım koğuş, adı geçen koğuşlarda kalmış olan ve listelerde adı geçen herkese sorulabilir. Herkese sorulabilir yani isim vermiyorum o koğuş listelerinde ismi geçen herkese sorulabilir. Cezaevi Tevkif Genel Müdürlüğü evrakında yazan her husus cezaevinde çalışan her memura, her amire, her müdüre sorulabilir. Sizin emrinizde de Bayrampaşa cezaevinde çalışmış görev yapmış insanlar var. Burada komutan arkadaşlarımızdan bazıları da Bayrampaşa cezaevinde komutanlık yapmış arkadaşlardır. Bunları tespit edip tanımıyorum çoğunu siz sorabilirsiniz (1 kelime anlaşılmadı) efendim. Müdürleri, başgardiyanları ve cezaevinin tüm gardiyanları şahidim ve bu dosyada tamamını tanık olarak gösteriyorum. Efendim tamamını gösteriyorum. Yani birileri hakkında kişisel birilerini tanık gösterdiğiniz zaman yalanlanacağından dolayı sizin seçmiş olduğunuz herkesi tanığım olarak gösteriyorum. Bedirhan Şinal’ın 1 tane şahidi tanığı çıkarsa da bu tanığın benimle ilgili söylediği her şeyin bir bir aksi çıkmazsa ben gözaltına alındığım günün ertesi günü ilk defa duyduğum bu eylemi de üstleneceğim. Bir tane tanık çıksın ben burada size söz veriyorum yapmadığım bu eylemi kabul ediyorum. Yani bir kişi bu kadar insan içerisinden çıksın ben bu eylemi kabul ediyorum. Çünkü yapacak başka bir şey yok. Kaderimize razı geleceğiz diyeceğim. Bedirhan Şinal’ın beraberce B blokta başka bir koğuşa geçtiğimizi ve burada kaldığımızı beraber geçtiğimiz bu koğuşta Akın Büyükoğlu’nun da bu koğuşta kaldığını söylemiştir. Akın Büyükoğlu’nun da Bedirhan’ın kendi vermiş olduğu tanık olarak dinlenilmesini talep ediyorum. Akın Büyokoğlu’ndan geçmiş olduğumuz koğuşta olduğunu söylemiştir ifadelerinde vardır. Kendi söylemiştir benim tanığım değildir onun tanığı olarak çağırılıp dinlenilmesini istiyorum. Sinan Çetin denilen bir kişi var bu kişinin adını baştan beri geçiriyor. Bu kişinin de tanık olarak dinlenilmesini talep ediyorum. Sinan Çetin denilen insanı hiç tanımıyorum efendim. Aynı cezaevinde de yatmadım hayatımda da görmedim kendi beyanlarında Sinan Çetin diye birinden bahsetmiş konuşulduğu ortamda olduğunu söylüyor. Onu da çağırıp dinlemenizi istiyorum. Cezaevinde adı geçen 300 mahkûm ve bu tüm çalışan müdür, efendim müdürlere, başgardiyanlara, gardiyanlarında onlarında dinlenilmesini istiyorum. Bu devlete sığındığını söyleyen iftiracı yalancı bu olaydan tutuklandıktan sonra F tipi cezaevine sevk olduktan sonra bu mektupların okunduğunu bildiği halde Tufan Yüce diye birine ve Merhum İlhan Selçuk adına 2 mektup yazmış. Efendim bu adam itirafçı olmuş. Demiş ki bu insanlar bizim hakkımızda bu eylemi bana yaptırdılar ve F tipi cezaevine gitmiş ve burada birilerine tehdit mektubu yazmış ve bunları da Hüseyin Görüm’ün yazdırdığını söylüyor. İtirafçı olan bir adam Hüseyin Görüm ona bu mektubu yaz bile dese yazar mı? Allah aşkına soruyorum efendim yani devlete sığınmışsın savcıya ifade vermişsin bu olayı ben yapmadım bana bunu yaptırdılar demişsin hala niye insanları peki tehdit ediyorsun? E devlete sığınmışsan böyle bir tehdit nasıl olabilir. Böyle bir şey olabilir mi? Aklım almıyor 31 aydın beri aklım almıyor işin içerisinden çıkamıyorum yani çıkıyorum da neden böyle olduğunun nasıl buralara geldiğimizin bu kadar delille bunların nasıl olduğunu anlamış değilim. Adam gidiyor İlhan Selçuk’u tehdit ediyor. Kim tehdit etti Boğaç değil diyor Hüseyin Görüm. Benim Hüseyin Görüm ile ne alakam var? Ben hayatımda burada tanıdım veya ben bir olay yaptırsam Hüseyin Görüm kim ki benim yaptığım olaya yani ona hakaret etmek için aşağılamak için söylemiyorum yanlış anlaşılmasın. Benim yaptırdığım olayı nasıl başkasına mektup yazabilir? Böyle bir şey olabilir mi efendim bu hangi mantığa uyuyor? Bu suç tarihine uymuyor. Öyle bir şeyin ol nasıl oluyor anlamıyorum. Bu mektuplardan da disiplin cezası almış bir de bu mahkûm, yazdığı mektupların okunacağını bilmiyor mu efendim? Yani bu, bu cezaevi bura devletin yeri yani evden babaannesinin evinden bir başkasına bir mektup yazmıyor ki. Yazdığı mektubu da posta aracılığıyla yolluyor ve bunun okunacağını bilmiyor mu yani Hüseyin onu yazdır, yaz dese yazsa bu bilmiyor mu yani bu okunacak başıma iş alacağım diye. Şinal bu mektupları kendisine yazdıran kişinin de Hüseyin Görüm olduğunu iddia etmiş. Geçen celse siz yoktunuz efendim. Sayın Başkanım vardı yüzüne baka baka sizin efendim burada dedi ki Hüseyin Görüm bana dedi bu mektupları yazdırdığını söylemedim dedi. Burada evraklar var yani tutanaklar var ve Hüseyin Görüm’ün yazdırdığını söylüyor ifadelerinde bana diyor bunları Hüseyin Görüm yazdırdı. Benim anlamadığım devlete sığınmış devlete doğruları söylediğini söyleyen ancak her verdiği ifadeyi dansöz gibi değiştiren iftiracı, yalancı nasıl oluyor da olayı yaptıranın ben düğmeye basacak olanlarında başkalarının olduğu izlenimini yaratıyor? Bu şahıs tanıdığı duyduğu başından basından izlediği yaşadığı yerlerdeki isimlerden bir suç işleyerek bir hikâye yazıyor. Herkesin aklıyla dalga geçiyor. Bu bugüne kadar görülmemiş bir senaryodur. Öyle bir senaryodur ki çok acemice yazılmıştır. Neresinden okusanız hangi açısından baksanız ayrı ayrı yalanlar ile çevrilidir. Ancak her nedense tüm bu yalanlar, çelişkiler, tutarsızlıklar bir türlü görülememektedir. Evraklar, tanık anlatımları diğer deliller görülmemekte ancak Bedirhan Şinal denilen bu hayalperest hikâyecinin her dediği kaale alınmaktadır. 12. Ağır Ceza Mahkemesinden bahsediyorum efendim ben burada yapmış olduğunuz yargılamayı görüyorum ve size saygı duyuyorum. Yani bu konu hakkında söylediklerim yanlış anlaşılmasın çünkü biz 12 Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanılmadık. Bunu burada açıkça söylüyorum. Ancak Bedirhan Şinal denen bu hayalperest hikâyecinin her dediği kaale alınmaktadır. Bu şahıs çok basit bir eylem yapmıştır. Efendim molotof bile yapamamış. Yani bardağın içerisine şu kadar benzin koymuş gitmiş çöp kutusuna atmış molotof bile yapamamış. Ben eğer bir eylem yapacak olsam bu eylemi kendime yakıştırmam zaten. Yani böyle bir şey yapacak olsam bu kadar basit, devleti bölmeye çalışan insanların kullanmış olduğu ve devletin polisine, devlet yetkililerine atmış oldukları şeyi zaten ben yaptırmam. Yapmış olduğu kurgular her defasında yazmış olduğu farklı hikâyeler olayı basitlikten çıkarmıştır. Bu çocuk milletimiz arasından çıkmış bir ruh hastasıdır. Bu çocuğun tedavi olması gerekmektedir. Bunun yapılabilmesi içinde dosya çok ciddi olarak araştırılıp okunmalıdır. Gerçekler gün ışığına çıkartılıp adaletin tecelli etmesi gerekmektedir. Sizin mahkemenize gelene kadar biz yargılama görmedik. Bizim adalete olan inancımızla oynadılar. Emin olun adalete yani inancım vardı 12 Ağır Ceza Mahkemesine geldiğim gün itibariyle yani adalete karşı artık içimde bir boşluk oluşmaya başladı. Türk milletinin bir genci olarak sizden ve mahkemenizden adaleti tecelli ettirmenizi, gerçek suçlular ve gerçek suçsuzları ortaya çıkarmanızı istiyorum. Bu kadar açık efendim. En son taleplerin alındığı mahkemede tüm ifadelerinde bana Hüseyin Görüm’ün yazdırdı dediği mektuplar sorulduğunda ben öyle bir şey demedim demiştir. Daha önce ifadelerinde dediği cümleleri sizin yüzünüze baka baka inkâr etmiştir. Yalanla inkârın ispatlayıcısı deliller ve duruşma tutanaklarıdır. Delillerde dosya kapsamında bellidir ve açıktır. Bu kadar yalanın konuşulduğunun en basit göstergesi Şinal’ın bahsettiği tarihlerde buraya çok dikkat edin efendim Ergenekon operasyonu gündemde dahi değilken bizim konuştuğumuzu söylediği Bayrampaşa’da yatmadığım koğuşta söyledi daha Ergenekon operasyonu başlamamış. Biz kimiz efendim daha Türkiye’de kimsenin bilmediği bir operasyonu bileceğiz ve bunun hakkında oturup konuşacağız ve eylem planı yapacağız. Biz bunu nasıl öğreniriz. O zaman benim burada üye olmamakla beraberden değil de benim burada Ergenekon’un lideri olarak yargılanmam lazım. Böyle bir operasyon başlamışken tüm ifadelerinde olayın ilk kez cezaevinde planlandığını orada konuşulduğunu hatta o dönemlerde de Sedat Peker ve İlhan Selçuk’un Ergenekon kapsamında ifade verdiklerini söylemiştir. Ancak bu olay konuştuk dediği Kasım ve Aralık aylarında ben Kocaeli Kandıra F tipi cezaevindeyim. Bu şahısla aynı cezaevinde bile değilim. Ben bu şahısla aynı cezaevinde bile değilim Kocaeli Kandıra F tipi cezaevindeyim efendim. 23.10.2007 tarihinde Kocaeli Kandıra F tipi cezaevine sevk tarihimdir, dosyada vardır efendim. Ergenekon operasyonu 22.01.2008 tarihinde eş zamanlı olarak başlatılmıştır. 19.03.2008 tarihi Sedat Peker’in ifade verdiği tarihtir 21.03.2008 tarihi ise merhum İlhan Selçuk’un ifade verdiği tarihtir. Bu tarihlere bakıldığında dahi Bayrampaşa cezaevinde bir konu bu konuların konuşulması imkânsızdır. Keza maalesef kendisi bahsettiği bu dönemlerde aylar önce tahliye olmuştur. Nasıl oluyor da 04.12.2007 tarihinde tahliye olduktan sonra cezaevinde C27 koğuşunda 4 ay daha kalmaya devam ediyor? Efendim tahliye olmuş, tahliye evrakı dosyada var. Anlattığı şey tahliye olduğu zaman yaptığını söylediği şeyi biz tahliye olmadan, Ergenekon başlamadan önce konuştuğumuzu söylüyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bu bir zaman makinesi mi? Geliyor oradan oraya dönüyor onu yapıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Yani zaman makinesi mi var arkadaşın elinde. Bir dönüyor orada bir şey yapıyor bir dönüyor öbür tarafta bir şey yapıyor ama yatan biz. Olayı yapmış zaten bu adam molotofu atmış. Gitmiş atmış. Yanına 3 tane çocuk bunları kandırmış. O çocukların ifadelerinde bizi tanımıyor. Bu adam 3 tane çocuğu kandırabilen bir adam. Bunları yanına takabilen bir adam, cebinde parası olmayan, taksiye bindiğinde kaçmış bir adam. Biz eylem yaptıracağımız adamın cebine parada mı koymadık efendim? Ya böyle bir şey olabilir mi? Bu kadar el bombası var, bu kadar şey çıkıyor hani bir tarafından diyorsunuz ki yargılama olabilir. Ama bu molotof efendim ya, molotof bu ya. Yani bu inanamıyorum yani. İnanamıyorum yani hayatım belli, beni Kelebek operasyonunda araştırmışlar. A’dan Z’ye ailemin her şeyini katmışlar. Burada bahsettiği adamların hiçbiri ne geçmişimde var ne geleceğimde olacak. Ama öyle bir şeyde ki yani bu kadar delille ben bir şey açıklamaya çalışıyorum ama saatlerce sürüyor. Saatlerce olan biteni açıklarken ben yoruluyorum. Yani insanlar bir delille tahliye oluyorlar, beraat ediyorlar. Biz 1000 tane delilimiz olduğu halde 31 aydan beri burada yatıyoruz tutukluyuz tanıklar dinleniyor. Sıra bize gelmiyor. E 31 ay olmuş el bombası atan arkadaşlar gitmişler atmış oldukları kabul ettikleri halde gitmişler. Biz hala burada yatıyoruz. Bu da sanki bir şey yapmış atom bombasını atmış çıkmış oraya sanki çok büyük bir, bu adam basit bir eylem yapmıştır efendim. Tipine bir bakar mısınız kendini ne zannediyor ben anlamadım ki. Ben bakıyorum gülüyorum yaptığı herkes bize gülüyor. Ya benim ismime yakışmaz böyle bir şey. İnsanlar bize serseri diye bakıyor molotoftan dolayı. Ben bunu nasıl açıklayacağım?”

Mahkeme Başkanı: "Nasıl ismin var senin?”


Yüklə 0,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə