103
103
TASDİK VE İNKAR BAKIMINDAN İNSANLAR
1
Yüce Allah, insanı şekil, karakter, sorumluluk, üstünlük ve kabiliyet bakımından diğer
varlıklardan farklı biçimde yaratmış ve yer yüzünün halifesi yapmıştır.
2
Göklerin, dağların ve
yerin, üzerlerine almaktan kaçındıkları emanet (dini görevler) onun sorumluluğuna verilmiştir.
3
Yüklendiği bu emaneti yerine getirmesi için irade ve akıl gibi değerlerle mücehhez kılınmış,
peygamber ve kitaplarla ona yol göstermiştir. Yüce Allah insanın üstünlüğünü Kur'ân'da şöyle
bildirmektedir:
ِر ْحَبْلاَو ِّرَبْلا يِف ْمُهاَنْلَمَحَو َمَدآ يِنَب اَنْمَّرَك ْدَقَلَو
َنِم ْمُهاَنْقَزَرَو
ِثَك ىَلَع ْمُهاَنْلَّضَفَو ِتاَبِّيَّطلا
ٍليِضْفَت اَنْقَلَخ ْنَّمِم ٍري
“Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini
en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık. Ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.”
(İsra; 17/70)
َقَل
ْا اَنْقَل َخ ْد
ِل
ْن
َا يِف َناَس
ٍميِوْقَت ِنَس ْح
“Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.”
(Tin; 95/4)
İnsanın bu üstünlüğü yanında bir de topraktan yaratılan beşerî yönü vardır. Bu iki
yönlülük, onun itikadî ve ahlaki bakımdan çift kutuplu bir varlık olmasına neden olmuştur.
Böylece Allah insana, fücurunu ve takvasını ilham etmiş yani ona iyilik ve kötülüğün kaynakları
olan kabiliyetleri birlikte vermiştir. Dolayısıyla nefsini iman, ibadet ve ahlak ile yücelten
kurtuluşa ermiş, onu inkâr ve isyan ile alçaltan ziyana uğramış olur.
4
Pek çok maddi ve manevi
nimetlere layık görülen insanın; vefa, sorumluluk ve şükür bakımından diğer canlılardan farklı
olması nedeniyle karar, irade ve tercihini hayırdan ve iyilikten yana kullanması akl-ı selime
daha uygun olur.
ًروُفَك اَّمِإَو اًرِكاَش اَّمِإ َليِبَّسلا ُهاَنْيَدَه اَّنِإ
ا
“Şüphesiz biz ona (doğru) yolu gösterdik. Artık ister şükreder (mümin olur) ister
nankörlük eder (kâfir olur)”
(İnsan; 76/3).
Görüldüğü gibi insana sağlam duyu organlarının verilmesi, düşünce yeteneğine sahip
kılınması, Peygamber gönderilmesi, iyi ve kötünün açıklanması hayra yönelmesi açısından
önemlidir. Böylece insan bu kabiliyetlerle, hidayet ve dalaletten birini seçme hürriyetine sahip
kılınmıştır. Bu anlamda insan, iyi işler yapmak açısından ömrünün her anında bir sınavla karşı
karşıyadır.
5
Buna rağmen onların bir kısmı iman etmiş, bir kısmı inkara yönelmiş veya Allah’a
ortak koşmuş, bir kısmı da iman ile küfür arasında bocalayıp durmuştur. Kur'ân'da insanlar, inanç
bakımından mümin, kâfir, münafık ve müşrik olarak dört ayrı grup olarak değerlendirilmiştir.
Bazı sûre ve âyetlerde; “Ey iman edenler!” veya “Ey kâfirler!” şeklinde hitap edilerek onların
inançlarına işaret edilmiştir. İnkâr, şirk, küfür veya nifakı seçen insanın kendisidir. Çünkü
insanlar din konusunda zorlanmamış, iman edip etmemeleri kendi iradelerine bırakılmıştır. Yüce
Allah,
ق و
ل
لا
ح
م و نمؤيلف ءاش نمف مكبر نم ق
رفكيلف ءاش ن
1
Bu bölüm Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Fikret KARAMAN tarafından hazırlanmıştır.
2
Bakara, 2/30.
3
Ahzab, 33/72.
4
Şems, 91/7-8.
5
Mülk, 67/1-2.
104
104
"(Ey Peygamberim!) De ki:Hak Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr
etsin…"
(Kehf, 18/29)
buyurmuştur. Bu özgürlük sonucu insanların kimi mümin kimi de kâfir
olmuştur:
نمف مكقلخ يذلا وه
مك
مؤم مكنم و رفاك
ن
"O, sizi yaratandır. Böyle iken kiminiz kâfir kiminiz mümindir…"
(Teğâbün, 64/2).
Şimdi mümin, kâfir, münafık ve müşrik kelimelerini ve bu kimselerin özelliklerini
açıklamaya çalışalım.
İman ve Mümin
"İman"; sözlükte birini, söylediği sözde tasdik etmek, kabul etmek, içten benimsemek,
birine güven vermek ve şüpheye düşmeden kalpten tasdik etmek anlamlarına gelir.
6
Din
ıstılahında ise iman; Hz. Peygamber (a.s.)'ın Allah’tan getirdiği dînî hükümleri, kesin olarak kalp
ile tasdik etmek, onun haber verdiği şeyleri tereddütsüz kabul etmek, bunların gerçek ve doğru
olduğuna inanmak demektir.
7
Bu kimseye mü’min denir. Mümin Allah'tan indirilene iman eder.
Yüce Allah nelere iman edilmesi gerektiğini şu âyette özet olarak bildirmektedir:
ْنُأ اَمِب ُلوُسَّرلا َنَمآ
ِم ِهْيَلِإ َلِز
ِهِلُسُرَو ِهِبُتُكَو ِهِتَكِئ َلَمَو ِ َّللَّاِب َنَمآ ٌّلُك َنوُنِمْؤُمْلاَو ِهِّبَر ْن
َل
اوُلاَقَو ِهِلُسُر ْنِم ٍدَحَأ َنْيَب ُقِّرَفُن
ُريِصَمْلا َكْيَلِإَو اَنَّبَر َكَناَرْفُغ اَنْعَطَأَو اَنْعِمَس
“Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her
biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: Onun
Peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz. Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik.
Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır”
( Bakara; 2 / 285 )
Görüldüğü gibi mümin, ayırım yapmadan Allah’tan gelen her şeye iman eder.. Önceki
peygamberlerin getirdiklerini de kabul ve tasdik eder. Çünkü “ tevhit inancı” gelip geçmiş bütün
peygamberlerin tebliğinde ortak paydadır.
İman Disiplin, Güven ve Moral kaynağıdır
Mümin, inanç değerlerinden aldığı manevi güç ile hem kendini daha güvenli hisseder,
hem de çevresine moral ve cesaret verir. Zira iman; sadece kuru bir sözden ibaret değildir.
Tersine o ruhu derinden etkileyen bir disiplin ve yaşama biçimidir. Nitekim Yüce Allah, iman
edenlerin korku ve sıkıntıdan emin olacaklarını müjdelemiştir:
ىِف ْمُهَّنَفِل ْخَتْسَيَل ِتا َحِلاَّصلا اوُلِمَعَو ْمُكْنِم اوُنَما َنيذَّلا ُ هاللّ َدَعَو
َلْا
اَمَك ِضْر
ِذَّلا َفَل ْخَتْسا
ُمُهَنيد ْمُهَل َّنَنِّكَمُيَلَو ْمِهِلْبَق ْنِم َني
َك ْنَمَو ا ًًْيَش ىب َنوُكِرْشُي َل ىنَنوُدُبْعَي اًنْمَا ْمِهِفْوَخ ِدْعَب ْنِم ْمُهَّنَلِّدَبُيَلَو ْمُهَل ىضَتْرا ىِذَّلا
دْعَب َرَف
َنوُقِساَفْلا ُمُه َكِئلوُاَف َكِلذ
Allah, içinizden, iman edip de sâlih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri
egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı
olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka
emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur...”
( Nur; 24 / 55. bk Al-i İmran; 3/13, 139. )
Müminlerin Özellikleri
Kur'ân ve hadislerde müminin inanç, ibadet ve davranış biçimleri açıklanmaktadır. Bu
durumda o öncelik sırasına göre; Allah’a, kendi şahsına, ailesine ve çevresine karşı sorumludur.
Nitekim şu âyet müminin görevlerini ve niteliklerini özet olarak bildirmektedir:
6
İbn Manzur, I, 111.
7
Buhari,İman, 2. I,.8.
105
105
ِنَع ْمُه َنيِذَّلاَو
َنوُضِرْعُم ِوْغَّللا
يِف ْمُه َنيِذَّلا
ْمِهِتَلَص
نوُعِشاَخ
َحَلْفَأ ْدَق
َنوُنِم ْؤُمْلا
َنوُلِعاَف ِةاَكَّزلِل ْمُه َنيِذَّلاَو
َنوُظِفا َح ْمِهِجوُرُفِل ْمُه َنيِذَّلاَو
َّلِإ
َنيِموُلَم ُرْيَغ ْمُهَّنِإَف ْمُهُناَمْيَأ ْتَكَلَم اَم ْوأ ْمِهِجاَوْزَأ ىَلَع
ِنَمَف
لوُأَف َكِلَذ َءاَرَو ىَغَتْبا
ُمُه َكِئ
َنوُداَعْلا
َنيِذَّلاَو
َنوُعاَر ْمِهِدْهَعَو ْمِهِتاَناَمَ ِلِ ْمُه
“Müminler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki, namazlarında derin saygı
içindedirler. Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler. Onlar ki, zekatı öderler.
Onlar ki, ırzlarını korurlar. Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır.
Onlar kınanmazlar. Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır. Yine onlar ki
emanetlerine ve verdikleri sözlere riayet ederler”
(Mü’minun; 23 / 1-8)
.
Şimdi konunun daha iyi anlaşılması için bu ayette belirtilen özellikleri maddeler halinde
açmaya çalışalım:
1. Mümin namazlarını huşu içinde kılar. Namaz İslam’ın beş temel esasından biridir.
Akıl baliğ olan her müminin günde beş vakit namaz kılması Allah'ın kesin emridir. Namaz kılan
Allah ve Peygambere itaat etmiş ve büyük sevap kazanmış olur, kılmayan Allah'a isyan etmiş ve
büyük günah işlemiş olur.
2- Mümin boş ve faydasız işlerden uzak durur, yalan söylemez, gıybet ve dedikodu
yapmaz, kırıcı ve haksız tartışmalara girmez. Peygamberimiz (a.s.)
ُنِم ْؤُمْلا َسْيَل
ب
ِءىِذَبْلا َلَو ِشِحاَفْلا َلَو ِناَّعَّللا َلَو ِناَّعَّطلا
" Mümin ne kınayıcı ne lanet edici ne kaba ve çirkin davranışta bulunan ne de kötü söz
söyleyendir”
8
buyurmuştur.
3- Mümin malının zekatını verir. Zekat İslam'ın beş temel esasından biridir. Dinen
zengin sayılan müminler her yıl mallarının zekatlarını vermek zorundadırlar. Zekat sosyal bir
yardımlaşmadır. Fert ve toplumun birçok problemi bu tür yardımlaşmalarla çözüme
kavuşturulabilir. Zekatlarını veren ve mallarını Allah yolunda infak eden müminlere Allah
katında büyük mükafat vardır.
9
4- Mümin, Irz ve namusunu korur, evlilik dışı ilişkilerden sakınır, asla harama
meyletmez, kimsenin ırzına ve namusuna zarar vermez.
5- Mümin, emanetlere ve verdiği sözlere riayet eder. Hayatımız, sağlığımız, eşimiz,
çocuklarımız, işimiz, namazımız, imanımız, orucumuz ve diğer dini görevlerimiz bize birer
emanettir. Bu emanetleri korumak müminlerin temel görevidir. Mümin, Allah'a ve insanlara
verdiği sözleri tutar, yaptığı sözleşmelere aykırı hareket etmez, ahde vefa gösterir.
(Müminlerin
özellikleri ile ilgili olarak bk. Enfal, 8/2-3; Tevbe, 9/71, 112, Hucûrat, 49/10, 11, 12, 15, Meâric, 70/19-35).
Müminin, Allah'a, Peygambere, dinine, kendisine, ailesine, milletine ve bütün insanlara
karşı görevleri vardır. Mümin İslâmî bilinç ve sorumluluk duygusu içinde olmak, Kur'ân ahlakına
uygun davranmak, kısaca Kur'ân ve Sünnette yer alan emir ve yasaklara, helal ve haramlara, öğüt
ve tavsiyelere uymakla yükümlüdür. Özellikle müminler, birbirleriyle ilişkilerinde dost ve kardeş
olmak durumundadırlar. Çünkü Yüce Allah,
َنوُم َح ْرُت ْمُكَّلَعَل َ َّاللّ اوُقَّتاَو ْمُكْيَوَخَأ َنْيَب اوُحِل ْصَأَف ٌةَو ْخِإ َنوُنِم ْؤُمْلا اَمَّنِإ
8
Tirmizi, Birr, 48. IV, 350
9
Bakara; 2/274.
106
106
“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı
gelmekten sakının ki size merhamet edilsin”
(Hucurat; 49/ 10)
buyurarak müminlerin birbirlerinin
kardeşi olduğunu bildirmiştir. Onun için müminler birbirlerine iyi davranmak ve birbirlerinin
haklarına uymak zorundadırlar. Peygamberimiz (a.s.) bu konuda şöyle buyurmuştur:
ُهَل ىَعاَدَت اًوْضُع ىَكَتْشا اَذِإ ِدَسَجْلا ِلَثَمَك ْمِهِفُطاَعَتَو ْمِهِّداَوَتَو ْمِهِمُحاَرَت ىِف َنيِنِمْؤُمْلا ىَرَت
َج ُرِئاَس
ىَّمُحْلاَو ِرَهَّسلاِب ِهِدَس
“Bütün müminleri birbirlerine merhamet, sevgi, lütuf ve yardımlaşma hususlarında sanki
bir vücut misali görürsün! O, vücudun bir organı hastalanınca diğer kısımları birbirlerini hasta
organın elemine- uykusuzlukla harekette- ortak olmaya çağırırlar.”
10
KÜFÜR VE K A F İ R
"Küfür" kelimesi sözlükte, örtmek, perdelemek, gizlemek, uzak durmak ve nimete
nankörlük etmek demek olup
11
imanın zıddıdır. Bu nedenle kalbinde bulunan inancını örten
kişiye kâfir denmiştir. Din ıstılahında ise küfür; Hz. Peygamberi ve onun Allah’tan getirdiği
kesinlikle sabit olan şeyleri yalanlamak, tevatür yoluyla bize ulaşmış bulunan dini hükümlerden
birini ya da birkaçını inkar etmektir. Küfür kelimesi inkarın her çeşidini ifade eder. İman
esaslarını inkâr eden kimseye kâfir denir. Bir insanın kâfir olması için iman esaslarının tamamını
inkâr etmesi şart değildir, Kur'ân âyetlerinden birini, bir helalı veya bir haramı, bir emir veya bir
yasağı veya dînî bir hükmü inkâr etse veya beğenmeyip küçümsese kâfir olur.
12
Mümin, dîni görevleri yapmazsa sözgelimi beş vakit namazı kılmasa, içki içse, kumar
oynasa yani büyük günah işlese yine mümindir ancak isyankârdır, günahkârdır. Allah'a tövbe
etmesi gerekir. Şartlarına uygun tövbe ederse Allah'ın af ve mağfiretine mazhar olur.
13
Bir insan kâfir olarak ölürse ebedi olarak cehennemde kalır. Bu husus Kur'ân'da bir çok
âyette açıkça ifade edilmiştir. Mesela Al-i İmrân Suresinin 91. âyetinde buyurulmaktadır:
ِإ
ًبَهَذ ِضْرَ ْلِا ُءْلِم ْمِهِدَحَأ ْنِم َلَبْقُي ْنَلَف ٌراَّفُك ْمُهَو اوُتاَمَو اوُرَفَك َنيِذَّلا َّن
ِوَلَو ا
ْنِم ْمُهَل اَمَو ٌميِلَأ ٌباَذَع ْمُهَل َكِئَلوُأ ِهِب ىَدَتْفا
َنيِرِصاَن
“Şüphesiz inkar edip kâfir olarak ölenler var ya, dünya dolusu altını fidye verseler bile bu,
hiçbirisinden asla kabul edilmeyecektir.Onlar için elem dolu bir azap vardır. Onların hiçbir
yardımcıları da yoktur.”
Günahlarına tövbe etmeden ölen kimsenin hali Allah'a kalmıştır. Allah bu kimseyi dilerse
affeder, dilerse günahı nispetinde cezalandırır, sonra imanının mükâfatı olarak cennetine koyar.
NİFAK VE MÜNAFIK
10
Buhari, Edeb, 27. VII, 77.
11
İbn Manzur, "k-f-r" maddesi
12
Kehf, 18/102-106.
13
bk. Nisa, 4/17-18.
107
107
"Nifak"; gizli yola girmek, iki yüzlülük etmek, dininde olduğundan başka türlü
görünmek, içindekinin zıddını dışarıya yansıtmak demektir. Böyle davranışta bulunan kimseye
münafık denir. Münafık, kalbi ile iman etmediği halde bir takım çıkarları sebebiyle mümin
olduğunu söyleyen kimsedir. Her münafık kâfirdir. Yüce Allah,
نينمؤمب مه ام و رخلا مويلاب و للَّاب انما لوقي نم سانلا نم
"İnsanlardan 'Allah'a ve âhiret gününe iman ettik' diyenler vardır, ama onlar mümin
değillerdir"
(Bakara, 2/8)
ve
مث اونما مهناب كلذ
نوهقفي ل مهف مهبولق ىلع عبطف اورفك
"Bu (münafıkların yalancı olmaları), onların önce iman edip sonra inkâr etmeleri, bu
yüzden de kalplerine mühür vurulması sebebiyledir, artık onlar, anlamazlar"
(Münafikun, 63/3)
anlamındaki âyetler ile münafıkların kâfir olduklarını bildirmiştir.
Nifak olayı Medine döneminde ortaya çıkmıştır. Bazı çıkarcı insanlar menfaatleri gereği
kimi zaman müslümanlarla kimi zaman da kâfirlerle birlikte hareket etmişlerdir. Böylece iman ve
küfür gibi iki zıt inanç arasında gidip gelen insanlar ortaya çıkmıştır.
MÜNAFIKLARIN ÖZELLİKLERİ
Münafıklık, kalpte olup biten bir şey olduğu için zahiren bilinemez. Ancak amel ve
davranışlarla nifak dışa yansıyabilir. Ayet ve hadislerde münafıkların bir çok özelliği
bildirilmiştir. Bunlardan bir kısmını şöyle sıralayabiliriz:
1. Münafıklar davranışlarında iki yüzcülülük, riya ve fesat ön plandadır, namaz
kıldıkları zaman gösteriş yaparlar, Allah'ı çok anmazlar. Şu âyetler de bu hususu açıkça ifade
etmektedir:
َنوُعِداَخُي َنيِقِفاَنُمْلا َّنِإ
َلَّصلا ىَلِإ اوُماَق اَذِإَو ْمُهُعِداَخ َوُهَو َ َّاللّ
َلاَسُك اوُماَق ِة
َساَّنلا َنوُءاَرُي ى
َلَو
َ َّاللّ َنوُرُكْذَي
ًليِلَق َّلِإ
“Münafıklar Allah’ı aldatmaya çalışırlar, Allah’ da onların bu çabalarını başlarına
geçirir. Onlar namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve
Allah’ı pek az anarlar”
(Nisa; 4/142-143
)
Münafık; kendini mümin göstermek suretiyle sözde imanlı olduğunu iddia eden fakat
Allah’a, Peygamberine ve müminlere karşı düşmanlığını gizleyen kimsedir. Bu husus Kur'ân’da
şöyle açıklanmaktadır:
ُلوُسَّرلا اَهُّيَأاَي
َل
ْمُهُبوُلُق ْنِمْؤُت ْمَلَو ْمِهِهاَوْفَأِب اَّنَمآ اوُلاَق َنيِذَّلا ْنِم ِرْفُكْلا يِف َنوُعِراَسُي َنيِذَّلا َكْنُز ْحَي
“Ey Peygamber! Kalpten inanmadıkları halde ağızlarıyla ‘inandık’ diyen (münafıklar) ile
Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin…”
(Maide, 5/41)
Münafıkların gönüllerinde küfür, dillerinde ise güven vermeyen bir tasdik ve görüntü
vardır. Buna rağmen kendilerinin müslümanlardan olduklarını kabul ettirmek için sürekli bir telaş
içindedirler. Kur'ân, onların bu psikolojik hallerini şöyle açıklamaktadır:
108
108
َو ْمُكْنِم ْمُه اَمَو ْمُكْنِمَل ْمُهَّنِإ ِ َّللَّاِب َنوُفِل ْحَيَو
ل
َرْفَي ٌمْوَق ْمُهَّنِك
َنوُق
“Kesinlikle sizden olduklarına dair Allah’a yemin ederler. Oysa onlar sizden değillerdir.
Fakat onlar korkudan ödleri patlayan bir topluluktur”
(Tevbe; 9/56)
2. Münafıklar konuştukları zaman yalan konuşurlar, verdikleri sözde durmazlar,
emanete hainlik ederler. Bu karakterleri Kur'ân’ da şöyle açıklanmıştır:
ْشَي ُ َّاللَّو ُهُلوُسَرَل َكَّنِإ ُمَلْعَي ُ َّاللَّو ِ َّاللّ ُلوُسَرَل َكَّنِإ ُدَهْشَن اوُلاَق َنوُقِفاَنُمْلا َكَءاَج اَذِإ
َنوُبِذاَكَل َنيِقِفاَنُمْلا َّنِإ ُدَه
“(Ey Muhammed!) Münafıklar sana geldiklerinde , “Senin, elbette Allah’ın peygamberi
olduğuna şahitlik ederiz” derler. Allah senin, elbette kendisinin peygamberi olduğunu biliyor.
(Fakat) Allah o münafıkların hiç şüphesiz yalancılar olduklarına elbette şahitlik eder”
(Münafikun,63/1).
Sevgili peygamberimiz (a.s.) ise bu konuda şöyle buyurmuşlardır:
«
َنا َخ َنِمُتْؤا اَذِإَو ، َفَل ْخَأ َدَعَو اَذِإَو ، َبَذَك َثَّدَح اَذِإ ٌثَلَث ِقِفاَنُمْلا ُةَيآ
»
“Münafığın alameti üçtür;
konuştuğu zaman yalan konuşur, va’d ettiği vakit sözünde durmaz; kendisine bir şey emanet
edildiği zaman hainlik eder.”
14
Şunu da hemen belirtmemiz gerekir her yalan söyleyen, sözünde durmayan ve emanete
hainlik eden her insan münafık değildir. Bir insanın münafık olması için kalbi ile iman esaslarını
kabul etmemesi gerekir. Kalbiyle iman ettiği halde amelde kusuru olanlara münafık değil, fâsık,
âsi ve günahkâr denir. Çünkü nifak küfürden daha kötüdür.
Münafıkların yalan, hile ve ikiyüzlülüğe başvurmalarının dört nedeni vardır:
a) Peygamber ve müminler tarafından iltifata mazhar olmak, b) İslamiyet yücelirse onun
nimetlerinden yararlanmak,
c) Müminlerin sırlarını öğrenerek, düşmana istihbarat servisini yapmak,
d) Müslümanlarca kâfirlere uygulanan dünyevi cezalardan, savaşlardan, diğer kısıtlayıcı
hükümlerden korunmak ayrıca Müslümanların ganimet başta olmak üzere sosyal amaçlı maddi
ve manevi haklarından yararlanmaktır.
3. Münafıklar gösteriş yaparlar, sürekli bir suçluluk psikolojisi içindedirler.
Kendisini çevresindeki insanlara benimsetmek ve beğendirmek için itikat ve ibadet başta olmak
üzere bütün davranışlarında gösterişi ön planda tutarlar. Yüce Allah, onların bu ayıplarını şöyle
bildirmektedir:
َلَص ْنَع ْمُه َنيِذَّلا
َنوُهاَس ْمِهِت
*
َنوُءاَرُي ْمُه َنيِذَّلا
*
َنوُعاَمْلا َنوُعَنْمَيَو
*
َف
َنيِّلَصُمْلِل ٌلْيَو
*
“Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar
(namazlarıyla) gösteriş yaparlar. Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.”
(Ma’un, 107/ 4-7).
4. Münafıklar çıkarlarına düşkün olup mal, mülk ve makam hırsı yönünden bir
arayış içindedirler. Mal ve menfaat için bazen mümin, bazen da kâfirlerden yana tavır takınırlar:
ِفاَكْلِل َناَك ْنِإَو ْمُكَعَم ْنُكَن ْمَلَأ اوُلاَق ِ َّاللّ ْنِم ٌحْتَف ْمُكَل َناَك ْنِإَف ْمُكِب َنوُصَّبَرَتَي َنيِذَّلا
َق ٌبيِصَن َنيِر
ْذِو ْحَتْسَن ْمَلَأ اوُلا
ْمُكْيَلَع
َنِم ْمُكْعَنْمَنَو
َنيِنِم ْؤُمْلا
14
Buharî, İman, 24. I, 14.
109
109
“Onlar sizi gözetleyip duran kimselerdir. Eğer Allah tarafından size bir fetih (zafer) nasip
olursa “Biz sizinle beraber değil miydik?” derler. Şayet kâfirlerin (zaferden) bir payı olursa, size
üstünlük sağlayıp sizi müminlerden korumadık mı? derler…” (
Nisa; 4/141)
5. Münafıklar yer yüzünde bozgunculuk yaparlar.
نوحلصم نحن امنا اولاق ضرلا يف اودسفت ل مهل ليق اذا و
نورعشي ل نكل و نودسفملا مه مهنا لا
" (Münafıklara) ' yer yüzünde fesat çıkarmayın' denildiği zamana, 'biz ancak ıslah
edicileriz ” derler. İyi bilin ki onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir"
(Bakara; 2/11-12)
:
6. Allah'ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Bu husus Kur'ân'da şöyle bildirilmektedir:
نورعشي ام و مهسفنا لا نوعدخي امو اونما نيذلا و اللّ نوعداخي "(Münafıklar) Allah'ı ve müminleri
aldatmaya çalışırlar. Halbuki sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir"
(Bakara, 2/9).
7. Kalplerinde hastalık vardır.
مهدازف ضرم مهبولق يف
نبوذكي اوناك امب ميلا باذع مهل و اضرم اللّ
"Kalplerinde bir hastalık vardır.
Allah’ta onların hastalıklarını artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık onlara elem dolu bir azap
vardır"
(Bakara, 2/10)
anlamındaki âyet bu gerçeği beyan etmektedir. Ayette sözü edilen hastalık
manevi hastalıktır, şüphecilik, iki yüzlülük ve inkar hastalığıdır.
8. İki yüzlüdürler, müminlerle alay ederler.
وقل اذا و
ا
نؤزهتسم نخن امنا مكعم انا اولاق مهنيطايش ىلا اولخ اذا و انما اولاق اونما نيذلا
"İman edenlerle karşılaştıkları zaman, 'iman ettik' derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık
dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman, 'şüphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla
(müminlerle) alay ediyoruz' derler"
(Bakara, 2/14)
anlamındaki âyet bunu ifade etmektedir.
9. Yeminlerini kendilerine kalkan edinirler, insanları Allah yolundan alıkoyarlar.
Çok yemin ederler, böylece muhataplarını kendilerini inandırmak isterler. İnsanların iman
etmelerini ve dini görevlerini yapmalarını istemezler, çeşitli hile ve desiselerle onları Allah
yolundan alıkoymaya çalışırlar. Bu hususu Yüce Allah şöyle bildirmektedir:
ودصف ةنج مهناميا اوذختا
ا
نولمعي اوناك ام ءاس مهنا اللّ ليبس نع
"(Münafıklar) yeminlerini kalkan
yaptılar
da insanları Allah yolundan çevirdiler. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür
" (Münâfikûn, 63/2).
10. Gösterişli kimselerdir, süslü püslü konuşurlar. Bu şekilde davranışları,
muhataplarını kandırmaya ve çıkar elde etmeğe yöneliktir. Bu hususu yüce Allah şöyle
bildirmektedir:
ل عمست اولوقي نا و مهماسجا كبجعت مهتيار اذا و
ق
لو
ودعلا مه مهيلع ةحيص لك نوبسحي ةدنسم بشخ مهناك مه
نوكفؤي ىنا اللّ مهلتاق مهرذحاف
"Onları (münafıkları) gördüğün zaman bedenleri (görünüşleri) hoşuna gider. Konuştukları
zaman sözlerini dinlersin Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her gürültüyü
aleyhlerine sanırlar. Onlar (müminlere) düşmandır, onlardan sakının. Allah onları kahretsin. Nasıl
da (haktan) çevriliyorlar"
(Münafikun, 63/4).
11. Münafıklar kötülüğü emreder, iyiliği men ederler, cimridirler, Allah'ı unuturlar, hak
yoldan çıkmış insanlardır. Toplumda kötü söz, fiil ve davranışların yayılmasını isterler, bu
onların genel karakteridir. Yüce Allah bu hususu şöyle bildirmektedir.
110
110
مهيسنف اللّ اوسن مهيديا نوضبقي و فورعملا نع نوهني و ركنملاب نورماي ضعب نم مهضعب تاقفانملاو نوقفانملا
فانملا نا
لا مه نيق
ف
نوقسا
"Münafık erkek ve münafık kadınlar birbirlerindendir. Kötülüğü emredip iyiliği
yasaklarlar, ellerini de sıkı tutarlar. Onlar Allah'ı unutmuşlardır. Şüphesiz münafıklar fâsıkların ta
kendileridir"
(Tevbe, 9/67).
12. Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinirler, onlarla anlaşıp kaynaşırlar, itibar ve değeri
onların yanında ararlar
(Nisa, 4/137).
Bu anlattıklarımız, Kur'ân'da zikredilen münafıkların niteliklerinin bir kısmıdır.
ŞİRK VE MÜŞRİK
"Şirk"; insanın imanında veya ibadetinde Allah'a başkalarını ortak koşması, Allah'ın zat,
isim ve sıfatlarında eşi ve ortağı olduğunu, Allah'tan başka ilahlar bulunduğunu kabul etmesı
demektir. Allah'a şirk koşan kimseye "müşrik" denir. Şirk, küfrün çeşitlerinden biridir. Her
müşrik kâfirdir, ancak her kâfir müşrik değildir. Çünkü küfür, iman esaslarından birini inkâr
etmekle ortaya çıkarken şirk'te inkâr olmayabilir.
SONUÇ
Allah'ı, Peygamberi, Kur'ân'ı ve Peygamberin haber verdiği kesin olarak sabit olan şeyleri
şeksiz şüphesiz kalbiyle kabul eden kimse mümindir. Mümin Allah ve Peygamberin emir ve
yasaklarına uyar, aymalıdır. Uymazsa günahkâr olur, ama dinin emir ve yasaklarını, helal ve
haramlarını inkâr etmediği veya küçümsemediği, hafife almadığı sürece mümindir. Mümin olarak
bu dünyadan ayrılabilirse Allah onu cennetine koyacaktır
(Tevbe, 9/72)
Müşrik, iman veya ibadetinde Allah'a ortak koşan, münafık kalbiyle iman etmediği halde
diliyle iman ettiğini söylene, kâfir ise iman esaslarından birini veya tamamını inkâr eden veya
dini hükümlerden birini beğenmeyen ve küçümseyen kimseye denir. Şirk, nifak ve küfür, en
büyük günahtır. Müşrik, münafık ve kâfir dünyada iman edip tövbe etmezse âhirette ebedî olarak
cehennemde kalır. Allah onları affetmez
(bk. Nisa;4/116; 169, Tevbe, 9/80. Münâfikûn, 63/5-6).
نا
عيمج منهج يف نيرفاكلا و نيقفانملا عماج اللّ
ا
"Şüphesiz Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır"
(Nisa, 4/140),
اهيف نيدلاخ منهج ران رافكلا و تاقفانملا و نيقفانملا اللّ دعو
"Allah erkek münafıklara, kadın münafıklara ve kâfirlere içinde ebedî kalmak üzere
cehennem ateşini vaat etmiştir
…" (Tevbe, 9/67)
,
لا يف نيقفانملا نا
د
رانلا نم لفسلا كر
"Münafıklar cehennem ateşinin en alt tabakasındadırlar
" (Nisa, 4/145)
ânlamındaki âyetler
bu gerçeği ifade etmektedir.
Dostları ilə paylaş: |