Totalitarizm Özgürlükleri Nasıl Sınırlar? Neden Çok
Tehlikelidir?
Totalitarizm
, kontrolün merkezileştirilmesi ve gücün mutlaklaştırılmasıdır. Totaliter terimi ilk olarak 1920'lerde kullanılmış, 1940'ları
n
sonu ve 1950'lerin başına kadar tam anlamı ile gelişmemiştir. Totaliterizmi eşsiz yapan şey, militanlığı, saplantılı ideolojik yapısı,
kitleleri katalize (hareket) ka
biliyeti ve sosyal yapıyı tümden kontrol edebilmesidir. Aracı kuruluşlar kilise, parti, sendika devletle bi
-
rey arasında bulunduğundan yok edileceklerdir. Yukarıda söz edilen kontrolü sağlamak için sistematik terör kullanması da onun
temel özelliğidir. Teknolojik düzeyin getirdiği, kaçınılmaz ilerlemelerle sağlanılan „kontrol muhkemi‟ totalatirizme ivme
kazandırmıştır. Ancak, tiranilerin de (zorbacı azınlık) uykuya ihtiyacı vardır.
Totalitarizm, iç kolonizasyondur; gücü içselleştirerek egemen olmaktadırlar. Fakat bütün koloniler mükemmelliğe ulaşamamaktadır.
Güneş her zaman Kremlin'in sarayında doğmamaktadır; fakat kirli şeylerde gölgesinde büyümektedir, onun. Totalitarizmin, şeytanî
bir olgu olarak temel amacı olan, topyekûn kontrolle eşsizliğini sürdürmektedir. Totalitarizm ve geri dönülmezlik bütündür.
Totalitarizmin, kendi mahviyet tohumlarını eken güçle, hukuk tarihini ortadan kaldırdığı düşünülmektedir. Peki, total kontrol
(=tümden denetim) başarısız olduğunda bireysel yönlendirilmiş (şekillenmiş
-
kurgulanmış) kafalara ne olur? Totalitarizm
çürüyebiliyorsa, yine aynı şekilde dönüştürülebilir mi?
Henüz bilmiyoruz. Bildiğimiz yalnızca motife edilebildiğidir. Bu bile topluma daha fazla 'yer' bırakabilir. Yirmi yıl ön
ce (1986) geriye
doğru totalitarizmin büyük teorisyeni Stalin'in ölümünden sonra detotaliterizmin yaşandığını tespit etmiştir. İnsan doğası uz
un ve
karanlık bir geceye daha fazla izin vermeyecektir. Örnekleyelim, ABD "gizli" savaşları için “örtülü" ödeneklerin gazete manşetlerine
haber konusu olduğu ve açık parlamento tartışmalarına mevzu olduğu dünyadaki tek ülkedir. Amerika politik tartışmalarında örtülü
ve gizli kelimeleri, anlamını yitirmiştir. Amerika sosyal bütün ilişkilerinde daha açık ve informald
ir (gayri resmi). Totalitarizm ile ABD
arasındaki ilgiyi inkâr mı edelim? Orada, gizliliğin moral olarak korunduğu fikri hakimdir.
Amerikalılar demokrasi tutkunu olarak, gizli dünyaların diplomatiklere para
-
militer (yarı asker) entrikaları ve demokrasi umd
eleri
arasındaki çelişkilere aşırı duyarlıdır. Amerikalılar, "Gizliliğin devlet için gerekli bir sebep olduğu" fikrini kabule pek hazır değildirler.
1929 yılında ABD Devlet sekreteri Henry L. Stimson Amerika'nın şifre çözme ve gizli istihbarî faaliyetlerini öğrenince derhal şu ünlü
vecizesi ile uy
gulamalara son vermiştir; "Beyefendiler birbirlerinin mektuplarını okumazlar”. Başka bir dünya savaşı soğuk savaş ve
şimdi (1986) düşük yoğunlukta savaş (low intensity war) Amerikalıları centilmenliğe (beyefendi)
olan inancını zayıflatmıştır.
Açıklık fiyaskoyu önleyebilir aynı biçimde giyotin de baş ağrısını geçirir! Gizlilik, hukuksuzluk için temel olduğu gibi tota
litarizm
içinde bir zemindir. Güçlülüğümüzün sorumlulukları ile yüzleşmeliyiz. Bunlardan birisi de "gizliliktir. Gelecekte örtülü operasyonlar
olabilir, elbette bunlarda da yanlışlıklar olacaktır. Hiçbir yapısal planlama da buna engel olamaz. Ya mutlak gizliliğin gerekliliğini
kabul edeceğiz veya oyunu hep beraber bırakacağız. Yukarıda virgülüne dahi do
kunma
dan kısmî olarak aktardığım metin bana
ülke modellerini hatırlatır. Oluşan yeni dengeler Türkiye'yi jeopolitik ve jeostratejik açıdan 'kilit'leştirmiştir. Batı ile Doğu ar
a
sında
ekonomik, kültürel ve sosyal köprüsü olan Türkiye müthiş ekonomik potansiyeli ile bölgenin tümüne refah kaynağı olabilir. Devlet
sistemi yakın çevresindeki ülkeler için bir model teşkil etmektedir. Nükleer ve konvansiyonel silahların yayılması ile devlet
destekli
terör ile ırkçı
-
dinci anarşi ile ilk olarak yüzleşen ülke de Türkiye'dir...
Ancak totalitarizm ve illegal vesayetin kıskacındaki bir Türkiye bir hiçtir. İdeolojik sebeplerle başbakanını (Menderes) asab
ilecek
kadar diktatör olan bir sistem kime ne güven verebilir. Totalitarizm, halk egemenliği üzerindeki her türlü ve
sayettir. Bu vesayet
sistemini çeteler yürütürler. Günümüzde Türkiye‟de ne kadar çete olduğunun çetelesi tutulamaz ancak en azından Milletimiz kısmî
olarak alenileşmiş birçok çeteyi hukukun kollarına göndermeyi başarabilmiştir. Totalitarizm, gücün bir merkezde toplanması ve
kendi üzerine çekilerek yoğunlaşmasıdır. Totalitarizm, varlığıyla mündemiç mutlak gücünü toplumda yaydığı korku üzerinden
şekillendirir. Korku ve kaygı, tiranların dünyayı tütsülemek için kullandıkları efsunkâr malzemeler... İnsanın ana
rahmine dek
çekildiği, özgün ve özgür tarihsel gerçekliğinden ve bir toplumsal özne olma vasfından sürgün edildiği yerde başlar totalitar
izm.
Platon'un mağarasına bir geri dönüş, gerçeklerle yüzleşmekten ve hesaplaşmaktan kaçış öyküsüdür totalitarizm. O yü
zden, hep
"kol kırılır yen içinde kalır." Mutlak güce meşruiyet kazandıran kılıflar tek tek soyulup teşhir edildiğinde artık dünyanın s
onunun
geleceğinden korkulur. Bu bakımdan, bir kıyamet sendromudur totalitarizm. Dünya sistemi içerisinde hakim hegemonik
güç her
zaman mistifiye edilmiş bir iktidar seremonisi içerisinde totaliter yapısını saklı tutma çabası içerisindedir. Bu güç, hakim
olmaya
çalıştığı ülkelerde devleti bürokratik kafesler içerisine hapsederek bir ahtapot yordamıyla onun işleyişini işlemez
hale sokmaya
çalışır. Neticede, devlet gibi derinlikli bir olgu bürokrasi kabına akıtılarak olabildiğince denetlenebilir ve kontrol edileb
ilir bir
heteronom yapı haline getirilmeye çalışılır.
Bürokrasi, bu süreçte hegemonik güç elinde totaliter bir mekanizma olarak işlev görmeye başlar. Devletin elinde cıvaya dönüşen
bürokrasi içerisinde kendi toplumsal değerlerine yabancı bir takım elitler oluşur zamanla. Bu elitler, halka rağmen bir bürok
ratik
sulta tesis ederek, hem milleti hem devleti korku ve kaygı üzerinden yüceltilen bir kaos durumuyla tutsak hale getirirler. Bu
bürokratik totalitarizmin tahtının sallanması cumhura rağmen cumhuriyetçiliğin, millete rağmen milliyetçiliğin, devlete rağme
n
devletçiliğin ve bilumum „rağmen‟in tasfiye edilmesi açısından umut vericidir. Yeter ki, insan korkularla yüzleşme ve hesaplaşma
cesaretini kendinde bulabilsin.
Av. İbrahim GÜL