Türk diLİNİN



Yüklə 13,57 Mb.
tarix20.08.2018
ölçüsü13,57 Mb.
#63721


  • TÜRK DİLİNİN

  • DÜNÜ VE BUGÜNÜ

  • Dr. Murat CERİTOĞLU


Başlangıçtan günümüze yaklaşık 4000 dilin konuşulduğu veya konuşuluyor olduğu tahmin edilmektedir.

  • Başlangıçtan günümüze yaklaşık 4000 dilin konuşulduğu veya konuşuluyor olduğu tahmin edilmektedir.



  • 1. Yansıma Kuramı

  • 2. Ünlem Kuramı

  • 3. İş Kuramı

  • 4. Ruhbilimsel Kuram

  • 5. Ay Dil Kuramı

  • 6. Güneş Dil Kuramı

  • 7. İsrailiyat Kuramı



  • KAYNAK BİRLİĞİ BAKIMINDAN DİLLER

  • 1. Hint Avrupa Dilleri

  • 2. Çin Tibet Dilleri

  • 3. Hami Sami Dilleri

  • 4. Altay Dilleri

  • 5. Bantu Dilleri

  • 6. Kafkas Dilleri

  • 7. Fin Ugor Dilleri

  • 8. Avusturonezya Dilleri

  • 9.Yerli Amerika Dilleri



Tarih, bize, ana dillerinde yaşayan toplulukların dünyanın herhangi bir yerini kolayca yurt haline getirebildiklerini, ana dillerini kaybedenlerin kendilerini kaybettiklerini öğretmektedir. Yalnız, bir coğrafyayı “ yurt tutuş”, bir şarta bağlıdır. O da, fatihlerin, belirleyici kültürün temsilcilerinin, yani üst katman dilini konuşanların, bu yeni yurtlarına kadınlarını, yani “analar”ı da yanlarında götürmeleridir. Bu şart gerçekleştirilmezse, fatihler, fethettikleri topraklarda kaybolurlar.

  • Tarih, bize, ana dillerinde yaşayan toplulukların dünyanın herhangi bir yerini kolayca yurt haline getirebildiklerini, ana dillerini kaybedenlerin kendilerini kaybettiklerini öğretmektedir. Yalnız, bir coğrafyayı “ yurt tutuş”, bir şarta bağlıdır. O da, fatihlerin, belirleyici kültürün temsilcilerinin, yani üst katman dilini konuşanların, bu yeni yurtlarına kadınlarını, yani “analar”ı da yanlarında götürmeleridir. Bu şart gerçekleştirilmezse, fatihler, fethettikleri topraklarda kaybolurlar.



  • Bu cümlelerden çıkarılacak sonuç; dilin işlevlerinden biri, belki de birincisi; bir kara parçasını o dilin konuşucularına vatan yapmasıdır.

  • Kaşgarlı Mahmut ölümsüz eserinde bu durumu, “il gider; töre kalır.” atasözüyle bizlere nakleder.



Bu girişten sonra Türkçenin tarihinde bakarak dilimizin ne olduğunu görmeye çalışalım. Türkçe yapı birliği bakımından eklemeli diller, köken birliği bakımından da Altay dilleri içinde yer alır.

  • Bu girişten sonra Türkçenin tarihinde bakarak dilimizin ne olduğunu görmeye çalışalım. Türkçe yapı birliği bakımından eklemeli diller, köken birliği bakımından da Altay dilleri içinde yer alır.



Altay dilleri teorisine göre Türk, Moğol, Mançu, Tunguz, Kore ve Japon dilleri birbiriyle akrabadır.

  • Altay dilleri teorisine göre Türk, Moğol, Mançu, Tunguz, Kore ve Japon dilleri birbiriyle akrabadır.



Dillerin tarihi, o dille yazılmış eserlerin yanı sıra; ilişki içinde olduğu milletlerin diliyle yazılmış eserlerdeki verinti sözlerden de izlenebilmektedir.

  • Dillerin tarihi, o dille yazılmış eserlerin yanı sıra; ilişki içinde olduğu milletlerin diliyle yazılmış eserlerdeki verinti sözlerden de izlenebilmektedir.

  • Tarihte Türklerin ilişkili olduğu milletlerin başında Çinliler gelmektedir.



Çin yazısı ile yazılmış en eski Hunca söz, anlamı “Hunların tören kılıcı” olan “kinglo”dur. Bu söz Divanü Lügati’t-Türk’te “kingrak” olarak geçer.

  • Çin yazısı ile yazılmış en eski Hunca söz, anlamı “Hunların tören kılıcı” olan “kinglo”dur. Bu söz Divanü Lügati’t-Türk’te “kingrak” olarak geçer.

  • F. Harth, M.Ö. 1022 yılında kayda geçen bu sözün yazıya geçmiş en eski Türkçe söz olduğunu savunur.



  • Türk dilinin eski Mezopotamya dilleri ile ilişkileri geçen yüzyılın başından beri canlılığını kaybetmeden tartışılan bir konu olmuştur.

  • F. Hommel, M. Ebert, G.A. Barton, B. Landsberger, K. Balkan ve O.Nedim Tuna bu konu ile ilgilenenlerin başında gelmektedir.



  • Yazımında başlangıçta kavramlık, daha sonra çivi yazısı kullanılan Sümerce M.Ö. 3500 yıllarında konuşulup yazılıyordu. Sümerce, M.Ö. 2000 yılında konuşma dili olarak yerini Akadcaya bırakmakla birlikte M.S. I. yüzyıla kadar varlığını kutsal, şölensel, edebi ve bilimsel bir dil olarak devam ettirmiştir.



Osman Nedim Tuna “Sümer ve Türk Dillerinin Tarihi İlgisi ile Türk Dilinin Yaşı Meselesi” adlı çalışmasında , karşılaştırmalı tarihi dil bilimi için en güvenilir metod olan “düzenli ses denklikleri”ne itibar ederek 168 sözün Sümerce-Eski Türkçe ses denkliğini yapmıştır.

  • Osman Nedim Tuna “Sümer ve Türk Dillerinin Tarihi İlgisi ile Türk Dilinin Yaşı Meselesi” adlı çalışmasında , karşılaştırmalı tarihi dil bilimi için en güvenilir metod olan “düzenli ses denklikleri”ne itibar ederek 168 sözün Sümerce-Eski Türkçe ses denkliğini yapmıştır.



  • İki dil arasında, tarihi bir ilişkiyi ispatlamaya yetecek en az sayıdaki benzer çift, KVK (ünlü+ünsüz+ünlü) tipli olmak şartı ile Cowan’a göre yalnız üç, Greenberg’e göre yalnız üç-dört, Bender’e göre benzerlik sınırlarını belirleyen şartlara bağlı olarak ikiden yediye kadardır.



Osman Nedim Tuna, 168 benzer çift sözü tespit ederek Türkçe ile Sümerce arasındaki ilişkiyi belirlemiş ve “Türkçenin bugün yaşayan diller arasında en eski yazılı belgelere sahip olan dil olduğunu” gözler önüne sermiştir.

  • Osman Nedim Tuna, 168 benzer çift sözü tespit ederek Türkçe ile Sümerce arasındaki ilişkiyi belirlemiş ve “Türkçenin bugün yaşayan diller arasında en eski yazılı belgelere sahip olan dil olduğunu” gözler önüne sermiştir.



Dilin tarihi, öncelikli olarak o dille azılmış metinlerle takip edilir.

  • Dilin tarihi, öncelikli olarak o dille azılmış metinlerle takip edilir.

  • Her ne kadar üzerinde tartışmalar devam etse de, bugün için tarihlendirilebilen en eski Türkçe metin, 1970 yılında Almatı şehri civarında bulunan, M.Ö. V. yüzyıla ait olan Altın Elbiseli Adam’ın yanında bulunan bir kap üzerindeki eski Türk harfli iki satırlık metindir.

  • Tigin 23'ünde öldü. Esik halkının başı sağ olsun."







1. Çoyr

  • 1. Çoyr

  • 2. Hoytu Tamir

  • 3. Ongin

  • 4. İhe-Huşotu

  • 5. İhe Aşete

  • 6. Tonyukuk

  • 7. Kül Tigin

  • 8. Bilge Kagan

  • 9. İhe-Nur

  • 10. Hangiday



1. Taryat

  • 1. Taryat

  • 2. Tes

  • 3. Şine Usu

  • 4. Somon-Sevrey

  • 5. Suci

  • 6. Karabalgasun

  • 7. Ar Hanin

  • 8. Gürbelcin

  • 9. Somon Tes

  • 10. Mutrın Temdeg



Bunların dışında satır sayısı 1 ile 15 arasında değişen Köktürk yazılı Yenisey bölgesinde 120 yazıt, Moğolistan’ın diğer bölgelerinde 56 yazıt, Dağlık Karabağ cumhuriyetinde 38 yazıt, Kırgızistan’da 30 yazıt, Kazakistan’da 30 yazıt, Kuzey Kafkasya’da 12 yazıt, Kırım, Balkanlar ve Macaristan’da 18 yazıt tespit edilmiştir.

  • Bunların dışında satır sayısı 1 ile 15 arasında değişen Köktürk yazılı Yenisey bölgesinde 120 yazıt, Moğolistan’ın diğer bölgelerinde 56 yazıt, Dağlık Karabağ cumhuriyetinde 38 yazıt, Kırgızistan’da 30 yazıt, Kazakistan’da 30 yazıt, Kuzey Kafkasya’da 12 yazıt, Kırım, Balkanlar ve Macaristan’da 18 yazıt tespit edilmiştir.



  • “Üze kök tengri asra yagız yir kılındukda ikin ara kişi oglı kılınmış.”

  • “İnim Kül Tigin kergek boldı. Özüm sakındım. Körür közüm körmez teg , bilir biligim bilmez teg boldı. Özüm sakındım. Öd Tengri yaşar. Kişi oglı kop ölgeli törümiş.

  • “Biz iki bing ertimiz. Süngüştümüz. Tengri yarlıkadı, yanydımız.”

  • “Kırkızıg uka basdımız. Usın süngügün açdımız.”

  • “Yagımız tegre oçuk teg erti, biz isig ertimiz.”



Köktürkler döneminde Türkçenin yazımında kullanılan alfabe 38 işaretten oluşan Köktürk yazısıdır.

  • Köktürkler döneminde Türkçenin yazımında kullanılan alfabe 38 işaretten oluşan Köktürk yazısıdır.



  • Türk kültür, medeniyet ve yazı tarihinde önemli devrelerden biri olan Uygur dönemi, Türkçenin yazıya geçirilmesinde bir çeşitliliğe ve eser bolluğuna sahiptir.

  • Budizm, Maniheizm, Brahmanizm vb. dinleri benimseyen Uygur Türkleri, bu dinlerden kaynaklanan çeşitli alfabelerle Türkçeyi yazıya geçirmişler ve başta dini içerikli olmak üzere hayatın pek çok alanına dair eserler vermişlerdir.



  • Bu dönemde kullanılan alfabeler arasında en yaygın olanı Soğut yazısı kaynaklı Uygur alfabesidir. Uygur alfabesi Arap grafiğine dayalı Türk alfabesinden sonra tarihi dönemde en uzun süre kullanılan alfabedir. Bu dönemde Uygur alfabesinin yanında Mani, Brahmi, Estrengelo ve Tibet alfabeleri de kullanılmıştır. Cengiz Han devrinde Türklerden yazı yazmayı öğrenen Moğollar, Uygur alfabesini 20. yüzyılın başına kadar kullanmışlardır.



  • Türkçe eski metinler içerisinde Arap grafiğine dayalı Türk alfabesinden sonra en önemli miktarı Uygur alfabesiyle kaleme alınmış metinler oluşturur.

  • Türklerin İslamiyeti kabulünden sonra da uzun süre bu alfabe kullanılmıştır.



Altun Yaruk, Sekiz Yükmek, Kuanşi İm Pusar, Maytrisimit , Çaştani Beg, Üç İtigsizler gibi bu dönemde yazılan eserler tercümedir. Bu tercüme eserlerin yanında Pratyaya-Şiri, Kalım Keyşi, Ki-ki, Aprın Çor Tigin, Asıg Tutung ve Çinaşiri gibi şairlerin şiirleri de o dönemden günümüze ulaşmıştır.

  • Altun Yaruk, Sekiz Yükmek, Kuanşi İm Pusar, Maytrisimit , Çaştani Beg, Üç İtigsizler gibi bu dönemde yazılan eserler tercümedir. Bu tercüme eserlerin yanında Pratyaya-Şiri, Kalım Keyşi, Ki-ki, Aprın Çor Tigin, Asıg Tutung ve Çinaşiri gibi şairlerin şiirleri de o dönemden günümüze ulaşmıştır.



10. yüzyılın başlarında itibaren kitleler halinde İslamiyet’i kabul eden Türkler, din ile birlikte alfabelerini de değiştirmişler ve yaygın olarak Arap alfabesini kullanmaya başlamışlardır. Arap alfabesinin hakim durumu yanında Uygur alfabesi de uzun süre kullanılmaya devam edilmiştir.

  • 10. yüzyılın başlarında itibaren kitleler halinde İslamiyet’i kabul eden Türkler, din ile birlikte alfabelerini de değiştirmişler ve yaygın olarak Arap alfabesini kullanmaya başlamışlardır. Arap alfabesinin hakim durumu yanında Uygur alfabesi de uzun süre kullanılmaya devam edilmiştir.



Türklerin İslamiyet’i kabul etmesi, hem dünya tarihi için, hem de Türk tarihi için son derece önemli sonuçlar doğuran bir hadise olmuştur. Türklerin kültür hayatı bakımından da çok önemli sonuçları olan bu büyük hadise ile İslam dini Asya’nın hakim dini haline gelmiştir.

  • Türklerin İslamiyet’i kabul etmesi, hem dünya tarihi için, hem de Türk tarihi için son derece önemli sonuçlar doğuran bir hadise olmuştur. Türklerin kültür hayatı bakımından da çok önemli sonuçları olan bu büyük hadise ile İslam dini Asya’nın hakim dini haline gelmiştir.

  • Karahanlılar devrinde yazılan ve ilk İslamî eserlerimiz olan Divanü Lugati’t-Türk ve Kutadgu Bilig, bugün de öneminden hiçbir şey kaybetmeyen eserlerimizdir.



  • Divanü Lugati’t-Türk’de 8000 Türkçe sözün Arapça karşılığı verilmiştir. Türklük Biliminin kurucusu olan Kaşgarlı Mahmut, sade bir sözlük yazmakla yetinmeyerek ata sözleri ve şiir parçaları ile eserini zenginleştirmiş, ayrıca ulaşabildiği bütün Türk boylarının ağız özelliklerinden de örnekler vermiştir.

  • Bugün elimizde 1240 yılında Şam’da kopya edilmiş tek nüshası bulunan eser, halen dilimiz için önemli bir hazine olma özelliğini korumaktadır.



6645 beyitten oluşan Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’i ise o devir Türkçesi’nin ifade gücünü bize ulaştıran önemli bir eserimizdir.

  • 6645 beyitten oluşan Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’i ise o devir Türkçesi’nin ifade gücünü bize ulaştıran önemli bir eserimizdir.

  • Sonradan kopya edilmiş üç nüshası bize ulaşan eser, söz varlığının zenginliği yanında devrinin Türk düşünce ve kültür hayatını yansıtması bakımından da paha biçilmez bir kıymete sahiptir.





İslam dininin kutsal kitabı olan Kuran’ın ilk tercümeleri de bu dönemde yapılmıştır. Günümüze o dönemde yapılmış satır arası Kuran tercümelerinden dört nüsha ulaşmıştır.

  • İslam dininin kutsal kitabı olan Kuran’ın ilk tercümeleri de bu dönemde yapılmıştır. Günümüze o dönemde yapılmış satır arası Kuran tercümelerinden dört nüsha ulaşmıştır.

  • 16. yüzyılda yazıya geçirilen Hikmetleri de Ahmet Yesevi bu dönemde söylemiştir. Ahmet Yesevi’nin şiirlerinin toplandığı eserin adı Divan-ı Hikmet’tir.



  • Dil tarihinde Karahanlılardan sonraki dönem Harezm Türkçesi olarak adlandırılır. Türkçe ile bu dönemde de çoğu din içerikli olmak üzere pek çok eser verilmiştir.



  • Harezm bölgesinde, o dönemde Türkler tarafından yazılan eserlerin diline Harezm Türkçesi denir.



13. yüzyıl hem Türk tarihi, hem de Türk yazı dili tarihi açısında önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu yüzyıla kadar tek çizgi üzerinde gelişen yazı dilimiz, bu yüzyıldan sonra üç kolda ilerlemeye başlamıştır. Bunun sebebi uzak coğrafyalarda farklı lehçelerin yazı dillerini oluşturmalarıdır.

  • 13. yüzyıl hem Türk tarihi, hem de Türk yazı dili tarihi açısında önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu yüzyıla kadar tek çizgi üzerinde gelişen yazı dilimiz, bu yüzyıldan sonra üç kolda ilerlemeye başlamıştır. Bunun sebebi uzak coğrafyalarda farklı lehçelerin yazı dillerini oluşturmalarıdır.

  • Bu üç kol; doğuda Çağatay, kuzey ve güneyde Kıpçak, batıda Oğuz kollarıdır.



Çağatay Türkçesi ; Karadeniz, Kafkas Dağları, Hazar Denizi ve Orta İran’ın kuzey ve doğusunda kalan, Batı Türkleri dışındaki bütün Türklerin 15. yüzyılın başlarından 20. yüzyılın başlarına kadar kullandıkları yazı dilinin adıdır.

  • Çağatay Türkçesi ; Karadeniz, Kafkas Dağları, Hazar Denizi ve Orta İran’ın kuzey ve doğusunda kalan, Batı Türkleri dışındaki bütün Türklerin 15. yüzyılın başlarından 20. yüzyılın başlarına kadar kullandıkları yazı dilinin adıdır.

  • Bu yazı dili, İslami Dönem Orta Asya Türk yazı dilinin Karahanlı ve Harezm’den sonra gelen üçüncü evresidir.



Çağatayca denilen yazı dilini kullananlar bu dile Türkçe, Türk tili veya Türki adını vermişlerdir. Sekkaki, Haydar Harezmi, Lutfi, Yusuf Emiri, Seyyid Ahmet Mirza, Gedai, Atai, Yakıni, Ali Şir Nevai, Hüseyin Baykara, Şeyban Han, Muhammed Salih, Babür, Turdi, Baba Rahim, Meşreb, Ebuülgazi Bahadır Han, Muhammed Rahim Han Çağatay Türkçesiyle eserler vermiş kişilerdir.

  • Çağatayca denilen yazı dilini kullananlar bu dile Türkçe, Türk tili veya Türki adını vermişlerdir. Sekkaki, Haydar Harezmi, Lutfi, Yusuf Emiri, Seyyid Ahmet Mirza, Gedai, Atai, Yakıni, Ali Şir Nevai, Hüseyin Baykara, Şeyban Han, Muhammed Salih, Babür, Turdi, Baba Rahim, Meşreb, Ebuülgazi Bahadır Han, Muhammed Rahim Han Çağatay Türkçesiyle eserler vermiş kişilerdir.



  • Bunlar içinde en öne çıkan, 1441-1501 yılları arasında yaşamış olan Ali Şir Nevaidir . Ali Şir Nevai yaptığı çalışmalarla yalnız Çağatay edebiyatının değil, genel Türk edebiyatının en büyük şair ve yazarlarındandır.



  • Nevai klasik nazım ve nesrin her türünde ve şeklinde 29 eser yazmıştır. Bunlardan biri olan Muhakemetü’l-lugateyn’de Türkçe ile Farsça karşılaştırılmış, o zamanın popüler dili olan Farsçadan Türkçenin geri kalır bir yanının olmadığı tanıklarıyla ortaya konmuştur.



Kıpçak Türkleri ise eserlerini Karadeniz’in kuzeyinde ve Mısır’da vermiştir. Asıl coğrafyası Deşt-i Kıpçak (Kıpçak Bozkırı) olan bu şive, eserlerinin çoğunu Kölemenler zamanında Mısır ve Suriye’de vermiştir.

  • Kıpçak Türkleri ise eserlerini Karadeniz’in kuzeyinde ve Mısır’da vermiştir. Asıl coğrafyası Deşt-i Kıpçak (Kıpçak Bozkırı) olan bu şive, eserlerinin çoğunu Kölemenler zamanında Mısır ve Suriye’de vermiştir.



Kıpçakçayla ilgili bilgi veren ilk kitap Codex Cumanicus’tur. Bu eser 14. yüzyılda İdil nehrinin aşağı havzasında misyonerlik faaliyeti gösteren Alman ve İtalyan rahipler tarafından yazılmış bir sözlüktür. Codex Cumanicus’un bir özelliği de Latin harfleriyle yazılmış bilinen ilk Türkçe kitap olmasıdır.

  • Kıpçakçayla ilgili bilgi veren ilk kitap Codex Cumanicus’tur. Bu eser 14. yüzyılda İdil nehrinin aşağı havzasında misyonerlik faaliyeti gösteren Alman ve İtalyan rahipler tarafından yazılmış bir sözlüktür. Codex Cumanicus’un bir özelliği de Latin harfleriyle yazılmış bilinen ilk Türkçe kitap olmasıdır.



  • Kutb’un Hüsrev ü Şirin’i, Seyfi Sarayi’nin Gülüstan Tercümesi, Harezmi’nin Muhabbetnamesi, Hüsam Katib’in Cümcümenamesi Altınordu Devleti döneminde yazılmış eserlerdendir.



  • Mısır ve Suriye’ye inen Kıpçakların yazdıkları eserler daha ziyade sözlük ve dil bilgisi içeriklidir. Böyle olmasının sebebi de yönetilenlere yönetenlerin dilini öğretmek amacıdır.

  • Ayrıca bu bölgede Türkçe fıkıh, tıp ve binicilik sanatı üzerine de eserler verilmiştir.



Kıpçak Türkleri Hazar’ın kuzeyinden Deşt-i Kıpçak’a ilerlerken, Oğuz Türkleri de Hazar’ın güneyinden Anadolu’ya yürümüşlerdir. Genel Türk Dünyasının batısında kaldıkları için Anadolu’ya gelen Oğuzların şiveleri esasında oluşan yazı diline Batı Türkçesi denir.

  • Kıpçak Türkleri Hazar’ın kuzeyinden Deşt-i Kıpçak’a ilerlerken, Oğuz Türkleri de Hazar’ın güneyinden Anadolu’ya yürümüşlerdir. Genel Türk Dünyasının batısında kaldıkları için Anadolu’ya gelen Oğuzların şiveleri esasında oluşan yazı diline Batı Türkçesi denir.



Batı Türkçesinin ilk devri Eski Anadolu Türkçesi diye adlandırılır. Eski Anadolu Türkçesi 13. yüzyıldan 15. yüzyılın ortalarına kadarki zamanı kapsamaktadır. Selçuklular, Anadolu Beylikleri ve ilk Osmanlı dönemi bu devre girmektedir. Türkçenin işlenmesi ve edebi dil olması gayretleri bu devirde canlı bir şekilde kendini gösterir.

  • Batı Türkçesinin ilk devri Eski Anadolu Türkçesi diye adlandırılır. Eski Anadolu Türkçesi 13. yüzyıldan 15. yüzyılın ortalarına kadarki zamanı kapsamaktadır. Selçuklular, Anadolu Beylikleri ve ilk Osmanlı dönemi bu devre girmektedir. Türkçenin işlenmesi ve edebi dil olması gayretleri bu devirde canlı bir şekilde kendini gösterir.



  • Anadolu’da yazı dili olan Oğuz Türkçesi, Anadolu beylerinin Türkçe ile ilgili tutumları sayesinde kısa zamanda gelişti ve onunla olgun eserler yazılmaya başlandı.

  • Karamanoğlu Mehmet Bey’in meşhur fermanı, Anadolu beylerinin ortak düşüncesini yansıtmaktadır. Çünkü bu beylerin hiçbiri Türkçeden başka dil bilmiyordu.



  • 13. -14. yüzyıllar

  • Sultan Veled,

  • Yunus Emre -Divan ve Risaletü’n Nushiyenin yazarı,

  • Şeyyad Hamza - Yusuf ü Züleyha , Dasıtan-ı Sultan Mahmud;

  • Hoca Dehhani;

  • Ahmet Fakih -Çarhname ve Camiün-Nezair

  • Gülşehri - Mantıku’t-Tayr

  • Aşık Paşa- Garipname, Fakrname, Vasf-ı Hal, Hikaye

  • Tursun Fakih- Gazavatname

  • Kul Mesud - Kelile ve Dimne

  • Hoca Mesud bin Ahmed - Süheyl ü Nevbahar ve Ferhangname-i Sadi’



15. yüzyılın ilk yarısında bir yandan 2. Murad’ın emriyle Türkçeye çevrilen ve sadeleştirilen eserler, bir yandan telif eserler Eski Anadolu Türkçesinin kullanılış alanını genişletmiştir.

  • 15. yüzyılın ilk yarısında bir yandan 2. Murad’ın emriyle Türkçeye çevrilen ve sadeleştirilen eserler, bir yandan telif eserler Eski Anadolu Türkçesinin kullanılış alanını genişletmiştir.

  • Cihanşah, Bedr-i Dilşad bin Muhammed, Hatiboğlu, Abdi, Devletoğlu Yusuf, Yazıcıoğlu Mehmet, Ahmed Bican, Süleyman Çelebi bu dönem eser veren şahsiyetlerdendir. 15. yüzyılın ikinci yarısında şiirde Necati, Ahmet Paşa, Mihri Hatun, Mesihi, Hamdullah Hamdi gibi şairler; nesirde Sinan Paşa; tarihçilikte Oruç Beğ, Aşıkpaşaoğlu ve Neşri Türkçeyi sade bir şekilde kullanan şahsiyetlerdir.



16. yüzyılın ilk yarısında yazıya geçirilmiş olan Dede Korkut Kitabı, Aşıkpaşaoğlu ve Oruç Beğ tarihlerinin dil ve üslubundadır. Dede Korkut Kitabı yalnız Eski Anadolu Türkçesinin değil, bütün Türk dil ve edebiyatının önde gelen eserlerinden biridir.

  • 16. yüzyılın ilk yarısında yazıya geçirilmiş olan Dede Korkut Kitabı, Aşıkpaşaoğlu ve Oruç Beğ tarihlerinin dil ve üslubundadır. Dede Korkut Kitabı yalnız Eski Anadolu Türkçesinin değil, bütün Türk dil ve edebiyatının önde gelen eserlerinden biridir.



16. yüzyılda Batı Türkçesinin ikinci dönemi olan Osmanlı Türkçesi devresi başlar. Osmanlı Türkçesi veya kısaca Osmanlıca Hazardan Orta Avrupa’ya, Kırımdan Kuzey Afrika’ya Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde 16. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına kadar yazı dili olarak kullanılmıştır.

  • 16. yüzyılda Batı Türkçesinin ikinci dönemi olan Osmanlı Türkçesi devresi başlar. Osmanlı Türkçesi veya kısaca Osmanlıca Hazardan Orta Avrupa’ya, Kırımdan Kuzey Afrika’ya Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde 16. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına kadar yazı dili olarak kullanılmıştır.



  • Her imparatorluk dilinde olduğu gibi Osmanlı Türkçesine de devletin sınırları içinde yaşayan milletlerin dillerinden sözler girmiştir. Özellikle sanat yapma endişesi Arapça ve Farsça kaynaklı sözlerin yoğun bir şekilde kullanılmasına sebep olmuştur. Bu durum 17. yüzyılda doruğa ulaşmıştır.



Fatih devrinde Ahmet Paşa ve daha sonra Necâtî'yi yetiştiren Osmanlı Türkçesi XVI. asırda Zâtî, Bâkî, Hayâlî, Taşlıcalı Yahya, Nev'î, Fuzûlî, Rûhî-i Bağdâdî, Hâkanî,;, Nef'î, Nâilî, Necâtî, Nev'î-zâde Atâî, Nâbî, Sâbit. XVIII. asırda Nedim, Şeyh Galib, Râgıb Paşa; XIX. asırda Yenişehirli Avni, Ziya Paşa gibi büyük sanatkârların eserleriyle fevkalâde bir gelişme göstermiştir.

  • Fatih devrinde Ahmet Paşa ve daha sonra Necâtî'yi yetiştiren Osmanlı Türkçesi XVI. asırda Zâtî, Bâkî, Hayâlî, Taşlıcalı Yahya, Nev'î, Fuzûlî, Rûhî-i Bağdâdî, Hâkanî,;, Nef'î, Nâilî, Necâtî, Nev'î-zâde Atâî, Nâbî, Sâbit. XVIII. asırda Nedim, Şeyh Galib, Râgıb Paşa; XIX. asırda Yenişehirli Avni, Ziya Paşa gibi büyük sanatkârların eserleriyle fevkalâde bir gelişme göstermiştir.



19. yüzyılın ortalarından itibaren Dünya’da Türklük Bilimi (Türkoloji) araştırmaları çoğalmaya ve eski eserlerimiz gün yüzüne çıkmaya başladı.

  • 19. yüzyılın ortalarından itibaren Dünya’da Türklük Bilimi (Türkoloji) araştırmaları çoğalmaya ve eski eserlerimiz gün yüzüne çıkmaya başladı.

  • 1892’de Orhun Yazıtları’nın okunması, Kutadgu Bilig’in, Divanü Lugati’t-Türk’ün bulunması yeni bir heyecan uyandırdı.

  • Dünyadaki bu çalışmalar, 20. yüzyılın başından itibaren Türkiye’de de yankı buldu.



Tanzimatçıların Türkçe ile ilgili birtakım çabaları olmakla birlikte, asıl Türkçecilik faaliyeti, 20. yüzyılın başlarında Millî Edebiyat akımı ve Yeni Lisan hareketiyle başlamıştır.Daha sonra Türk Derneği ve Türk Ocağı ile bu faaliyetler kurumlaşmıştır.

  • Tanzimatçıların Türkçe ile ilgili birtakım çabaları olmakla birlikte, asıl Türkçecilik faaliyeti, 20. yüzyılın başlarında Millî Edebiyat akımı ve Yeni Lisan hareketiyle başlamıştır.Daha sonra Türk Derneği ve Türk Ocağı ile bu faaliyetler kurumlaşmıştır.



Bu yüzyıllarda asıl faaliyet, Gaspıralı İsmail Bey’in Tercüman Gazetesi ve Usûl-ı Cedit okullarıyla Kırım’da başlamış ve kısa sürede bütün Türk ülkelerinde yankı bulmuştur.

  • Bu yüzyıllarda asıl faaliyet, Gaspıralı İsmail Bey’in Tercüman Gazetesi ve Usûl-ı Cedit okullarıyla Kırım’da başlamış ve kısa sürede bütün Türk ülkelerinde yankı bulmuştur.

  • Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik” sözü, Türkçeci aydınların ortak düşüncesini yansıtan bir söz haline gelmiştir.



Türklük Bilimi çalışmalarının ortaya çıkardığı medeniyet eserlerimizin verdiği heyecanın da katkısıyla İstiklal Savaşını kazanan kadro ve bu kadronun önderi, savaştan hemen sonra devlet olarak, Türk tarihinde bir ilk olmak üzere, konuyu ele almış ve birtakım resmi kurumlar oluşturma yoluna gitmişlerdir.

  • Türklük Bilimi çalışmalarının ortaya çıkardığı medeniyet eserlerimizin verdiği heyecanın da katkısıyla İstiklal Savaşını kazanan kadro ve bu kadronun önderi, savaştan hemen sonra devlet olarak, Türk tarihinde bir ilk olmak üzere, konuyu ele almış ve birtakım resmi kurumlar oluşturma yoluna gitmişlerdir.



  • 1924 yılında Fuat Köprülü, Atatürk’ün emriyle “İstanbul Dârülfünûnu”na bağlı Türkiyat Enstitüsünü kurmuştur. Köprülü, Atatürk’e Enstitü’nün amblemini sorunca, Atatürk “Fuat Bey! Karlı Tanrı Dağları’nın önünde elinde meşale tutan bir bozkurt olsun, bu meşale genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilminin ifadesi olsun. Ergenekon’dan çıkmamızda kılavuz olan bozkurt, Türklüğün Anadolu topraklarındaki yeni devletinin kuruluşunu ifade etsin.” der.



Cumhuriyet’in dil ile ilgili ikinci önemli faaliyeti alfabe konusunda olmuştur. Alfabe Osmanlı aydınları arasında uzun süre tartışılmış ve bazı denemeler de yapılmıştır, ancak konu kesin bir çözüme bağlanamamıştır.

  • Cumhuriyet’in dil ile ilgili ikinci önemli faaliyeti alfabe konusunda olmuştur. Alfabe Osmanlı aydınları arasında uzun süre tartışılmış ve bazı denemeler de yapılmıştır, ancak konu kesin bir çözüme bağlanamamıştır.

  • 1926 yılında Bakü’de toplanan Türkoloji Kurultayı’nın konusu, Türk Dünyası’nın alfabe meselesi olmuş ve burada ortak alfabe kullanma kararı alınmıştır.

  • Bu karar, Türkiye’de 1928 yılında uygulanmış ve Dünya, elinde tebeşirle kara tahtanın başında insanlara okuma yazma öğreten bir devlet başkanına şahit olmuştur.



Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik” sözünün önemli bir kısmı Bakü Kurultayı’nda gerçekleştirilmiş, ancak bu birlik uzun sürmemiştir. Komünizm örtüsü altındaki Rus şovenizmi, 1932’den itibaren Türklerin alfabelerine müdahale etmiş ve 1940’a kadar tamamını değiştirmiştir. Çarlık Rusya döneminde yaşamış olan papaz türkolog İlminski’nin hazırladığı plan doğrultusunda her Türk topluluğuna Slav alfabesi kaynaklı farklı alfabeler uygulanmıştır.

  • Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik” sözünün önemli bir kısmı Bakü Kurultayı’nda gerçekleştirilmiş, ancak bu birlik uzun sürmemiştir. Komünizm örtüsü altındaki Rus şovenizmi, 1932’den itibaren Türklerin alfabelerine müdahale etmiş ve 1940’a kadar tamamını değiştirmiştir. Çarlık Rusya döneminde yaşamış olan papaz türkolog İlminski’nin hazırladığı plan doğrultusunda her Türk topluluğuna Slav alfabesi kaynaklı farklı alfabeler uygulanmıştır.



1932 yılında kurulan Türk Dilini Tetkik Cemiyeti, Genç Cumhuriyet’in dille ilgili üçüncü önemli hamlesi olmuştur.

  • 1932 yılında kurulan Türk Dilini Tetkik Cemiyeti, Genç Cumhuriyet’in dille ilgili üçüncü önemli hamlesi olmuştur.

  • Dil Kurumu’nun ilk faaliyetlerini baştan sona takip eden ve yönlendiren Atatürk, şahsi mirasının bir kısmını da bu kuruma bırakmıştır.

  • Atatürk’ün sağlığında kurulan dördüncü kurum Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi olmuştur.



Atatürk, Türkçenin bilim, kültür ve eğitim dili olması için büyük bir çaba sarf etmiş ve bunda da başarılı olmuştur. Öyle ki II. Dünya Savaşı öncesi sıkıntılı zamanda Avrupa’dan pek çok bilim adamı Türkiye’ye çağrılmış ve üniversitede görevlendirilmişlerdir.

  • Atatürk, Türkçenin bilim, kültür ve eğitim dili olması için büyük bir çaba sarf etmiş ve bunda da başarılı olmuştur. Öyle ki II. Dünya Savaşı öncesi sıkıntılı zamanda Avrupa’dan pek çok bilim adamı Türkiye’ye çağrılmış ve üniversitede görevlendirilmişlerdir.

  • Bu görevlendirmeyle ilgili yapılan sözleşmeye konulan maddelerden ikisi;

  • İki yıl içinde Türkçe ders verecek kadar Türkçe öğrenmeleri ve

  • Türkçe ders kitabı yazmaları olmuştur.



Atatürk 1928 yılında harf inkılabını gerçekleştirdikten sonra, 1932 yılında da dilin sadeleşmesi ve gelişmesine el atmıştır. I. Türk Dil Kurultayından sonra özleştirmecilik hareketi devam etmiş, III. Türk Dil Kurultayından (1936) sonra ise Güneş Dil Kuramı tartışılmaya başlanmış, böylece tasfiyecilik çalışmaları Atatürk’ün ölümüne kadar durmuştur.

  • Atatürk 1928 yılında harf inkılabını gerçekleştirdikten sonra, 1932 yılında da dilin sadeleşmesi ve gelişmesine el atmıştır. I. Türk Dil Kurultayından sonra özleştirmecilik hareketi devam etmiş, III. Türk Dil Kurultayından (1936) sonra ise Güneş Dil Kuramı tartışılmaya başlanmış, böylece tasfiyecilik çalışmaları Atatürk’ün ölümüne kadar durmuştur.



Cumhuriyet’in dil politikasını belirleyen temel kurum olan Türk Dil Kurumu, Atatürk hayatta iken, onun da katılımıyla yoğun bir şekilde Türkçe üzerine araştırılmalar yapmıştır. Atatürk’ün ölümünden sonra yeniden başlayan özleştirmecilik hareketi düşünürleri ikiye ayırmış, dil araştırmaları için harcanması gereken mesai yararsız polemiklerle geçirilmiştir. Bu arada Atatürk’ün Türk Dil Kurumunu akademi haline getirme fikri de gerçekleşememiştir.

  • Cumhuriyet’in dil politikasını belirleyen temel kurum olan Türk Dil Kurumu, Atatürk hayatta iken, onun da katılımıyla yoğun bir şekilde Türkçe üzerine araştırılmalar yapmıştır. Atatürk’ün ölümünden sonra yeniden başlayan özleştirmecilik hareketi düşünürleri ikiye ayırmış, dil araştırmaları için harcanması gereken mesai yararsız polemiklerle geçirilmiştir. Bu arada Atatürk’ün Türk Dil Kurumunu akademi haline getirme fikri de gerçekleşememiştir.



  • Gazi Mustafa Kemal’den sonra ülkeyi yönetenlerin milli bir dil politikası olmamıştır.

  • Bunun yanında bir millet için ve o milletin dilinin geleceği için onmaz yaralar açacak olan yabancı dille eğitim sürekli olarak teşvik edilmiştir ve hala edilmektedir.



Üze tengri basmasar, asra yir telinmeser, Türk bodun ilingin törüngin kim artatı,, udaçı erti. (VIII.yy)

  • Üze tengri basmasar, asra yir telinmeser, Türk bodun ilingin törüngin kim artatı,, udaçı erti. (VIII.yy)

  • Kurug taşda kaplan bolmaz, kudug suvıda balık bolmaz. (X.yy.)

  • Bu kök tirgüki ol könilik törü

  • Törü artasa kök turamaz örü (XI.yy.)

  • Mal toprakdur bu sözler can durur

  • Uslular andan kaçar bunda durur (XII.yy)

  • Nâleni her niçe ildin nihân eyler köngül

  • Sini sagıngaç yana bi-hod figân eyler köngül (XV.yy.)

  • Menim tek hiç kim zâr u perişân olmasun yâ Rab

  • Esir-i derd-i aşk u dad-ı hicran olmasun yâ Rab. (XVI. yy)



Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti devleti dışında, Türkçenin çeşitli lehçe ve şiveleri bağımsız veya muhtar Türk Cumhuriyetlerinde de yazı dili, devlet dili olarak kullanılmaktadır.

  • Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti devleti dışında, Türkçenin çeşitli lehçe ve şiveleri bağımsız veya muhtar Türk Cumhuriyetlerinde de yazı dili, devlet dili olarak kullanılmaktadır.

  • Onlarla birlikte Türk dili, günümüzde yaklaşık 200 milyon ana dili konuşuruna sahiptir. Bunun yanı sıra dünyanın dört bir yanında ikinci dil olarak Türkçe öğrenilmektedir.



Dilin varlığı konuşurlarının varlığıyla doğrudan bağlantılıdır. İktisat, siyaset, asker ve bilim yönünden güçlü konuşurlara sahip milletler ve dilleri tarihte hep var olmuştur, bundan sonra da var olacaktır.

  • Dilin varlığı konuşurlarının varlığıyla doğrudan bağlantılıdır. İktisat, siyaset, asker ve bilim yönünden güçlü konuşurlara sahip milletler ve dilleri tarihte hep var olmuştur, bundan sonra da var olacaktır.







Yüklə 13,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə