TüRKİYE'de muhafazakâr burjuvazide islami değerler ve emek algisi: gaziantep müSİad üyeleri Örneğİ



Yüklə 157,26 Kb.
tarix29.10.2017
ölçüsü157,26 Kb.
#7552

TÜRKİYE'DE MUHAFAZAKÂR BURJUVAZİDE İSLAMİ DEĞERLER VE EMEK ALGISI: GAZİANTEP MÜSİAD ÜYELERİ ÖRNEĞİ

Mehmet DİKKAYA ve Yunus KUTVAL



ÖZET

İnsanların bedensel ve zihinsel faaliyetleri sonucu üretime dönük çabalarını ifade eden emek kavramı, ilk çağlardan itibaren tartışma konusu olmuştur. Sanayi devrimin ardından derinleşen bu tartışmalar, kapitalizmin teknik sınırlarına yaklaşmasıyla hızlanmıştır. Sanayileşmede geç kalan Türkiye'de girişimci-iş gören ilişkileri de bu düzlemde sağlam bir zemine oturmamış, kapitalizmin yaşadığı evrim sürecinden farklı bir gelişme trendi göstermiştir.

Bu çalışmada, Gaziantep’te faaliyette bulunan MÜSİAD üyelerinin “İslam’da emek kavramı” algıları tespit edilmeye çalışılacaktır. Yaklaşık 50 MÜSİAD üyesi ile birebir görüşme tekniğiyle yapılacak anket çalışmasıyla emek sömürüsünün bu muhafazakâr camia için söz konusu olup olmadığı incelenecektir.

Çalışmanın temel savı, Türkiye'deki muhafazakâr sermayedarların Kuran ve onun Peygamberinin öğretilerinin sınırlarını anlamlandırabilme konusunda pek çok sınırlılıkla karşı karşıya kaldıklarıdır. MUSIAD eksenli bu girişimci gurubun, Türkiye'de 13 yıldır siyasi iktidarı elinde bulunduran Ak Parti çevresinde güçlendiği bilinmektedir. Dolayısıyla, böylesine temel bir konuda “muhafazakâr demokrat” olduğu iddiasında olan siyasi hareketin geliştirmeye çalıştığı iş ortamları ile olan ilişkisi de bu eksende belirginleşecektir.



Anahtar Kelimeler: İslami Burjuvazi, MÜSİAD, İslam ve Kapitalizm, İslam’da Emek

JEL Kodlar: A13, N35, J39, P12

ISLAMIC VALUES AND PERCEPTIONS ABOUT LABOR IN TURKEY’S CONSERVATIVE BOURGEOISIE: THE CASE FOR MUSIAD MEMBERS IN GAZIANTEP

ABSTRACT

The term labor consisted of physical and mental activities in production has been important debate since the ancient ages. These debates deepened and fastened after Industrial Revolution because of the consequences of capitalism. In Turkey, as a late industrializing country, relations between workers and employers did not lay a strong ground. In addition, these relations differentiated from capitalistic process relatively.

In this study, the “perception of labor in Islam” adopted MUSIAD (Independent Industrialists’ and Businessmen’s Association) Gaziantep members of Turkey will be discussed. By interviewing with almost 50 MUSIAD members, it will be analyzed whether exploitation of labor exists in this conservative entrepreneur group.

The basic hypothesis of the study is there are many limitations in making sense of Quran and the its Prophet’s teachings on Turkey’s conservative capitalists. This group of entrepreneurs called MUSIAD has grown stronger by the support of Justice and Development Party which has ruled Turkey for 14 years. Eventually, it will be determined the relations between this political party claiming itself as a “conservative democrats” and its business environment which makes stronger during the era of this political party.



Key words: Islamic bourgeoisie, MÜSİAD, Islam and capitalism, Labor in Islam

JEL Codes: A13, N35, J39, P12

GİRİŞ

Türkiye'de özellikle 1950'lerden itibaren gelişme gösteren burjuva sınıfının 1980'lerden sonra tarihsel İslami değerlere daha fazla referans vermeye başlamasıyla birlikte, işçi işveren ilişkileri hem kapitalizm hem de geleneksel değerler boyutunda ele alınmaya başlanmıştır. Böylece “yeşil sermaye” olarak adlandırılan yeni bir sermaye grubu ortaya çıkarılarak, sermayenin küreselleşmesi sürecinde neo-liberal politikaları uygulayacak yeni bir tipoloji yaratılmıştır.

İslami söylemlerin oryantalist bir eğilime girdiği bu dönemde, işçi-işveren ilişkilerinin İslami prensiplerden uzak kapitalist bir düzlemde ele alınmaya çalışıldığı görülmektedir. Bu ilişkilerin şekillenmesinde “emek” olgusuna bakış açısı önemli bir yer tutmaktadır. Aslında İslam’da emek kavramına bakış, Kuran ve Hz. Peygamberin öğretileri ekseninde açık bir şekilde belirtilmiştir.

Buna rağmen, İslami öğretinin sınırlarının iyi bilin(e)memesi, kavram kargaşası yaşanmasına ve muhafazakâr girişimcilerin bilerek veya bilmeyerek emek sömürüsünün ortaya çıkmasına alet olmalarına neden olmuştur. Özellikle Ak Parti hükümetleri dönemi incelendiğinde, sayısı bir hayli artan ve “ahlakilik” vurgusunu ön plana çıkaran girişimci guruplarının varlığına rağmen, emek sömürüsünün azaldığına dair gözle görülür bir ilerleme kat edemedikleri görülmektedir.

Bu makalede, Gaziantep MÜSİAD üyelerinin “İslam’da emek kavramı” üzerindeki algı düzeyi tespit edilmeye çalışılacaktır. Yapılacak anket analizleriyle, emek sömürüsünün böyle bir camia için söz konusu olup olamayacağı incelenecektir.


  1. TÜRKİYE’DE İSLAMİ BURJUVAZİNİN GELİŞİMİ

İslami kesimin önder kadrolarının 1960 ve 1970’li yıllarda ilk küçük işletmelerini kurmasıyla İslami Burjuvazi olarak tabir edilen sermaye grupları ortaya çıkmıştır. 24 Ocak 1980 yılında uygulanan neo-liberal politikalar sonrasında dışa açılımı da arkasına alan İslami burjuvazi hızlı bir gelişim seyri izleyerek esnaflıktan patronluğa geçiş yapmıştır (Koç, 2013). Gelir düzeyindeki artış, hayat tarzlarında ve söylemlerde değişim yaşanmasına neden olmuştur. Öyle ki; genel öğretisi sadelik (Ahzap, 28) ve paylaşım (İsra, 26) üzerine kurulu olan İslam, “tüketim” ve “bireycilik” gibi kapitalizm uygulamalarla sentezlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca 1980 öncesi “İslamcı Militan” (Radikal İslamcı) olarak görülen birçok kişinin “İslami Girişimciye”1 dönüşerek ticari söylemleri kullandıkları görülmektedir. Bu dönem içerisinde gittikçe sekülerleşen bu yapı, giderek Protestan ahlakının (Torun, 2002) öngörüleri çerçevesinde İslamcı kapitalist sınıflar haline dönüşmüştür.

1990’lı yıllara gelindiğinde İslami Burjuvazi, dini söylemlerin yanına siyasi söylemleri de ekleyerek pragmatik bir tutum izlemeye başlamıştır. Özellikle MÜSİAD gibi derneklerin zaman ve şartlara bağlı olarak Anavatan Partisi (ANAP), Doğruyol Partisi (DYP) ve Refah Partisi’ne (RP) yakınlıkları dikkat çekmektedir. Nitekim Türkiye’deki İslami duyarlılığı yüksek olan çevrelere yönelik büyük bir baskının ortaya çıktığı 28 Şubat sürecine girilmesiyle beraber, birçok MÜSİAD üyesi yolsuzluk ve yasadışı para transferi gibi suçlamalarla karşı karşıya kalmıştır. Böylece ekonomik ve siyasi bir çekişme olarak ortaya çıkan 28 Şubat süreci, İslami Burjuvazinin kısa vadede bile olsa gücünün azalmasına neden olmuştur (Yankaya, 2012: 7).

Ak Parti’nin 2002 yılında iktidara gelmesi ve 4 dönem art arda seçimleri kazanması ile İslami Burjuvazi daha geniş bir hareket alanı bulmuş ve bu kesim çevresinde toplanan girişimlerde sermaye birikimi büyük ölçüde artış göstermiştir. Vakıflar Yasası’ndaki değişiklerle kentsel rantlardan daha fazla yararlanan cemaatlerin içine serpilen MÜSİAD üyelerinin şirketlerinin de olduğu ve böylece “mücahitlerin müteahhitleştiği” söylemi yaygınlaşmaya başlamıştı (Koç, 2013: 2). Ak Parti dönemi boyunca kendilerini, “güçlü İslami etkiler taşıyan bir kültürel sermayenin ve çalışma ahlakının taşıyıcısı” olarak tanımlayan İslami Burjuvazinin (Yankaya, 2014: 19-20), mütedeyyin yapıdan pragmatik bir yapıya evrimleştiği görülmektedir.


  1. İSLAM’DA İŞÇİ-İŞVEREN İLİŞKİLERİNE GENEL BAKIŞ

İslami öğretinin anayasası olarak değerlendirilen Kur’an’da “İnsan için ancak çalıştığı vardır. Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir. Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir.” ayetleriyle (Necm, 39-40-41) insan için maddi ve manevi yegâne değerin emek olduğuna dair önemli bir vurgu yapılmaktadır. Bu bakımdan, emek kavramının Kuran ve Peygamberin öğretileri çerçevesinde detaylıca incelenmesi ve İslami referanslara göre emek sömürüsünün hangi şartlarda gerçekleştiğine dair genel çerçeve çizilmesi büyük önemlilik arz etmektedir.

Konuyla ilgili olabilecek başlıca ayet ve hadisler şunlardır.



  • Zenginler (rızıkta üstün kılınanlar) mallarını “Arada fark kalmaz, eşit hale geliriz” diye yanındakilerle paylaşmıyorlar. Allah’ın nimetini mi inkâr ediyor bunlar? (Nahl-71)2

  • Elinizin altında bulunanlara iyi muamele edin. (Nisa-36)

  • ... Ölçüyü ve tartıyı tam yapınız; insanların mallarını eksik vermeyiniz... (Araf-85)

  • ... Herkese işlediklerinin karşılığı ödenir, kendilerine haksızlık yapılmaz. (Ahkâf, 46-19) 

  • İki kadından biri: “Babacığım! Onu ücretli olarak tut; ücretle tuttuklarının en iyisi bu güçlü ve güvenilir adamdır” dedi. (Kasas-26)

  • İşçiye, teri kurumadan ücretini veriniz. (İbn Mâce) 

  • ... Onlar sizin hizmetçileriniz ve aynı zamanda kardeşlerinizdir. Allah onları sizin himayenize vermiştir. Kimin himayesinde bir kardeşi varsa, kendi yediğinden ona yedirsin, giydiğinden de giydirsin. Onlara üstesinden gelemeyecekleri şeyleri yüklemeyiniz. Şayet yükleyecek olursanız kendilerine yardım ediniz. (Buhârî, Ebû Dâvûd, Tirmizî, İbni Mâce)

  • Üç kimse kıyamet gününde, karşılarında beni (Allah'ı) bulacaklardır: 1. Benim namıma verip haksızlık eden, 2. Hür bir kimseyi satıp parasını yiyen, 3. Bir işçi tutup çalıştırdıktan sonra ücretini vermeyen (Buhârî).

Bu temel referanslar incelendiğinde, emek sahiplerinin güvenilir ve çalışkan, işverenlerin ise adaletli ve paylaşımcı olması gerektiği görülmektedir. Bununla birlikte, bazı İslami yorumların, bölüşüm için en az “kırkta bir” gibi küçük bir miktarın yeterli olduğunu düşünmesi, inananların paylaşımcı yönlerini törpülemiştir. Oysa İslam, mal biriktirmeyi, sadece ihtiyaç sahiplerinin payları çıktıktan sonra kalan kısım olarak sınırlamaktadır (Rum-38, Nahl-71, Tevbe, 34-35, İsra-26). Bu bakımdan İslam dini, ilk geldiği günden beri teolojik ve teorik olarak yoksulların ve ezilenlerin umudu olmuş (Tonga, 2013), adaletli ve paylaşımcı bir çizgide ilerlemeyi emretmiştir.

Bunlara ilave olarak, işçilerin güçlerinin yeteceğinin üzerinde çalıştırılmaması, hak ettiği ücretlerin günlük olarak kendilerine ödenmesi, her tür sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarının geciktirilmeksizin karşılanması ve karın bölüşümünde “mudarebe” (emek-sermaye ortaklığı) benzeri bir çözüm içerecek şekilde kardan pay sahibi olmalarının sağlanması gibi, kapitalist piyasa ekonomisinin birçok açıdan ancak son zamanlarda yaklaşabildiği hususlara, İslam’ın Hz. Peygamber sonrasındaki yorumlarında ve uygulamalarında rastlanmaktadır (Zulfiqar, 2007).



LİTERATÜRDEKİ TARTIŞMALAR

MÜSİAD üyelerinin emek algısına yönelik çalışmalar, Türkiye’deki muhafazakâr burjuvazinin oluşumu ve İslam’da emek üzerine yapılmış genel çalışmaların sonuçlarına bağlı olarak şekillenmiştir.

Örneğin, Temelli’nin çalışması (2015: 45-52), MÜSİAD’ın kuruluş yıllarında çıkan yayınların eleştirel bir okumasını ihtiva etmekte ve bu işadamları derneğinin İslami referansları güçlü bir “ahlaki kapitalist” sistem temelleri üzerine kurulmaya çalışıldığını iddia etmektedir. Buna rağmen bu çalışmada, İslam ekonomisi söylemlerinin ahlaki olmaktan çok sınıfsal bir temele oturtulduğu tezi savunulmuştur.

Bu bağlamda Temelli, sermayenin küreselleşmesi ve neo-liberal politikaların yeniden üretilmesi sürecinde İslami söylemlerin araçsallaştırıldığını, bir bakıma meşrulaştırıcı bir araç olarak kullanıldığını iddia etmektedir. Ayrıca, derneğin Batı tipi kapitalizme karşıtlık, İslami maneviyat ve ahlak vurgusu gibi ifadelerinin 28 Şubat dönemi sonrası ifade, düşünce ve din özgürlüğü gibi söylemlere dönüştüğünü, bu nedenle belirgin bir sürece tabi olmadan kendi içerisinde değişime uğradığını savunmaktadır (Temelli, 2015).

Keskin ise (2012: 173-185), Batı karşısında yaşanan düşüş sonrası oryantalist söylemlerin İslam dünyası entelektüelleri tarafından içselleştirildiğine ve Batı dünyasını olduğu gibi kabulünden ziyade, inatla kendilerini hâkim ötekinin aşağısına yerleştirme çabası olarak değerlendirmiştir.

Ahlak felsefesi üzerine yaptığı tartışmalar sonucunda Kılıç (2000: 117-136), ahlakın sadece insanlar için geçerli bir kavram olduğunu belirtmiştir. Bu bakımdan, meşru yollarla ihtiyaçların karşılanmasının ancak çalışmayla gerçekleşebileceğini ve çalışmanın insanlar için ahlaki bir zorunluluğu temsil ettiğini ifade etmektedir. Bu nedenle, insanların ağır şartlarda çalıştırılmasının ahlaki olamayacağını vurgulayarak, Sanayi Devrimi öncesi ve sonrası dönemlerde Batının uyguladığı ağır çalışma şartlarını eleştirmiştir (Kılıç, 2000).

Ongan (2008: 213-238), ekonomik değişkenlerin belirlediği yapısal unsurların, İslam hukuku çerçevesinde şekillendirilince sosyal adalete ilişkin otomatik bir stabilizatör görevi göreceğini ileri sürmektedir. Bu açıdan İslami düsturları sosyal adaleti dengeleyen genel bir sistem olarak nitelendirirken, işleyiş biçiminin bireye indirgenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Öte yandan, bölüşüm odaklı bir mücadelenin toplu pazarlık ve grev gibi yöntemlerden geçtiğini fakat İslami yazınların bu tür uygulamalara hoş yaklaşmadığı için kendi içerisinde çelişkiye düştüğünü söylemiştir.

İslamcıların, İslami burjuvazinin yaygınlaşmadığı dönemlerde kapitalizm ve sosyalizm dışında alternatif adil bir sistemi savunduğunu ifade eden Koç (2013: 1-7), İslami burjuvazinin ortaya çıkmasıyla beraber kapitalizmin artık açıkça savulur hale geldiğini ileri sürmüştür. Bu açıdan İslamcıların kapitalistleştikçe İslamcı kimliklerini bir kenara bıraktıklarını ve işçi-işveren ilişkilerini kapitalist bir sistem üzerinden yürütmeye çalıştıklarını savunmaktadır. Ayrıca MÜSİAD, TUSKON (Türkiye İşadamları ve Sanayicileri Konfederasyonu) gibi örgütlenmeler ve İslamcıların denetimi altındaki kitle iletişim araçları vasıtasıyla İslami burjuvazinin meşrulaştırmaya çalışıldığını söylemiştir. Bu noktada hayır ve yardım kuruluşlarının araçsallaştırılmasına dikkat çekmektedir (Koç, 2013).

MÜSİAD’ın emek konusuna bakış açısı üzerinde inceleme yapan Özdemir (2010: 37-57), 6 farklı MÜSİAD Konya üyesi işverenin 24 işçisiyle soru cevap şekline görüşme yaparak geleneksel İslami bağlamın günümüze uzanan eşitlikçi-dayanışmacı çerçevesi incelemiştir. Yaptığı analizler sonucunda, çalışma koşullarının işverenin inisiyatifine bırakılmaması, devlet denetlemesi ve sendikal birlikteliklerin güçlenmesi gibi sonuçlara ulaşmıştır. Ayrıca, işçilerin birçoğunun sendikal hakların İslami prensiplere uygun olduğu yönünde kanaate sahip olduğu sonucuna varmıştır (Özdemir, 2010).

1980 sonrası liberal politikalar ile Türkiye’de yeni bir İslamcı sermaye tipolojisinin oluştuğunu belirten Akarçay (2009: 179-199), İslami sermayedarların Protestanlık benzeri bir dönüşüm içerisine girdiğini ileri sürmektedir. Bu açıdan İslami değerlere bağlı bir ruhun varlığı hala devam etse de, kapitalistleşme ve sekülerleşmenin doğru orantılı olarak gelişebileceğini savunmaktadır. Hatta Türkiye’de din ve ekonomi arasında yakınlaşmanın ortaya çıkmasında, Turgut Özal’ın ekonomik liberalizasyon politikalarının bir sonucu olarak İslami Protestan çalışma ahlakı oluşmasında MÜSİAD’ın öncülük ettiği ve günümüzde piyasa ekonomisinin ve neo-liberal politikaların başat savunucusu haline geldiğini iddia etmektedir.

Benzer şekilde Bölükbaşı (2012: 166-187), 28 Şubat sonra adil düzen kavramından vazgeçen İslamcı elitlerin, kapitalist sisteme entegre olan yeni bir tipoloji oluşturduklarından söz ederken Eren (2013: 367-384), İslam dinin öngördüğü insan modeli ile kapitalizmin üretim-tüketim aşamasında tanımladığı “homo economicus”un farklı iki insan modeli olduğunu savunmaktadır (Eren, 2013).

Zaim (2012), kitabında yaptığı anket analizleriyle çalışanlar için ahlaki yetkinlik açısından olumlu görüş alan ilk üç kriterin sırasıyla saygılı, güvenilir ve dürüst olması sonucuna ulaşırken, yöneticiler için bu sıralamanın inançlı olmak, öz güveni yüksek olmak ve güvenilir olmak şeklinde oluştuğunu vurgulamıştır. Yöneticilerin en zayıf özellikleri ise çalışanlarına adil olmak ve istişareye önem vermek olarak belirlenmiştir. Balcı (2012: 159-162) İslam’ın kapitalizm veya sosyalizme karşı alternatif bir sistem olarak düşülmemesi gerektiğini, İslami prensiplerin işçi-işveren ilişkilerini toplu olarak analiz eden bir sistem olarak değil de toplumda yaşayan bireyleri tek tek şekillendiren ahlaki bir sistem olarak değerlendirmesi gerektiğini belirtmiştir.



  1. ARAŞTIRMA

    1. Metodoloji

Araştırmada veri toplama yöntemi olarak “anket uygulaması” yapılmıştır. Hedef kitle olarak Gaziantep MÜSİAD üyeleri seçilmiştir. Hazırlanan sorular MÜSİAD üyelerine anket formları üzerinden sunularak doldurulmaları istenmiştir.

Araştırmadaki 5 soru katılımcıların demografik özelliklerini belirlemek, 10 soru araştırma konusuna ilişkin olmak üzere toplam 15 sorudan oluşmaktadır. Sorular, kapalı uçlu likert tipi dörtlü veya beşli ölçekler halinde hazırlanmış ve sadece bir seçeneğin işaretlenmesi istenmiştir. Cevap verilmek istenmeyen katılımcılar için bazı sorulara “cevap vermek istemiyorum” şıkkı eklenerek anketin tüm sorularının cevaplanması sağlanmıştır. Eksik veya kurallara uygun cevaplanmayan anketler örneklemden çıkarılmıştır.

Araştırmaya katılım oranını arttırmak için Gaziantep MÜSİAD derneğinin olağan toplantıları sonrasında bir zaman dilimi seçilmiştir. Dernek çalışanlarından katılımı arttırmaya yönelik bilgiler edinilerek, sonuçların sağlıklı olabilmesi için anketin her aşamasında Gaziantep MÜSİAD derneği ile irtibat halinde olunmuştur. Toplam 120 kayıtlı üyesi olduğu tahmin edilen Gaziantep MÜSİAD Şubesinden 43 girişimciye ulaşılmıştır


    1. Verilerin Değerlendirilmesi

Araştırmada elde edilen veriler, iki aşamada incelenmiştir. Birinci aşamada, Gaziantep MÜSİAD üyelerinin demografik özellikleri belirlenmiş, ikinci aşamada ise araştırmanın konusu olan sorular, istatistikî veriler kullanılarak karşılaştırmalı analize tabi tutulmuştur.

    1. Demografik Özellikler

Anket verilerinin, cinsiyet ayrımına giderek değerlendirilmesi, örneklemin incelenmesi açısından önemli ipuçları sunmaktadır. Buna rağmen, örneklemi oluşturan katılımcıların büyük çoğunluğu “erkek” girişimcilerden (3 kadına karşılık 40 erkek olmak üzere) oluşmaktadır. Bu nedenle, yapılacak analizler sağlıklı ve objektif sonuçlar sunmayacağı için kadın-erkek ayrımı içeren analizlere yer verilmeyecektir.
Şekil 1: Örneklemdeki Gaziantep MÜSİAD Üyelerinin Cinsiyet Dağılımı

TÜİK 2014 verilerine göre ülkemizde “işveren kadın girişimci oranı” %8 düzeyinde seyrederken (TÜİK, 2016) ankete katılan katılımcıların %7’sini kadın girişimciler oluşturmaktadır. Bu oranlar karşılaştırıldığında örneklemin cinsiyet dağılımının Türkiye ortalamasının bir puan aşağısında olduğu görülmektedir. Ayrıca, kadın katılımcıların hepsi hizmet sektöründe üretim yaparken, erkekler katılımcıların %67’si hizmet, % 33’ü sanayi sektöründe faaliyet göstermektedir.


Şekil 2: MÜSİAD Üyelerinin Eğitim Durumu

Ankete katılan MÜSİAD üyelerinin eğitim durumu incelendiğinde şu sonuçlara ulaşılmaktadır. Lise ve altı mezuniyeti olanlar, genel ortalamanın %34,88’ini oluşturmaktadır. Geriye kalan %65,12 ise ön lisans, lisans ve lisansüstü eğitim alanlardan oluşmaktadır. 2012 TÜİK verilerine göre, Türkiye’nin eğitim ortalamasının 6 yıl olduğu düşünülürse, %65,12’sinin üniversite mezunu olduğu katılımcıların yüksek bir eğitim seviyesine sahip olduğu söylenebilir. Eğitim seviyesinin yükselmesinin, hedef kitlenin anket sorularını anlayıp cevaplama aşamasında daha verimli sonuçlar elde edilmesi açısından önem arz ettiği varsayılmaktadır.

Anket hazırlanırken, eğitim durumu ile Kuran-Hadis bilgisi, sendikal-örgütsel hakların sağlanması ve çalışanların taleplerinin dinlenmesi arasından anlamlı bir bağlantı olabileceği düşünülmüştür. Buna rağmen hiçbir veri arasında anlamlı bir ilişki kurulamamıştır.

İşletmeler, yıllık çalışan sayısı büyüklüklerine göre dört kategoriye ayrılmıştır. Verilen cevapların incelenmesiyle, oranlarda yuvarlama yapıldıktan sonra örneklemin %21’inin mikro ölçekli, %30’unun küçük ölçekli, %33’ünün orta ölçekli ve %16’sının büyük ölçekli işletmelerden oluştuğu görülmüştür.


Tablo 1: Araştırma Kapsamındaki İşletmelerde Çalışan Sayısı

Çalışan Kişi Sayısı

İşletme Ölçeği

Frekans

Oran %

10 kişiden az çalışan işletmeler

Mikro

9

20,93

10 ile 49 arasında kişi çalıştıran işletmeler

Küçük

13

30,23

49 ile 250 arası kişi çalıştıran işletmeler

Orta (Kobi)

14

32,55

250 ve üstü işi istihdam eden işletmeler

Büyük

7

16,27

Faaliyette bulunulan sektörün işçi-işveren ilişkileri üzerine etkisinin nasıl olduğunun test edilmesi amacıyla katılımcılara hangi sektörde üretim yaptıkları sorulmuştur. Yapılan analiz sonucunda, faaliyette bulunulan sektörün işçi-işveren ilişkileri üzerine etkisinin “olmadığı” sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca çalışanların sektöre göre cinsiyet dağılımının incelenmesinden de anlamlı bir bağlantı kurulamamıştır.



Şekil 3: Sanayi, Hizmet ve Sektörel İstihdam Oranlarının Karşılaştırılması

Anket sonuçlarına bağlı olarak elde edilen Şekil 3’te görüleceği üzere Gaziantep MÜSİAD üyelerinin %70’i hizmet, %30’u ise sanayi alanında üretim yapmaktadır. Sanayi sektörlerde ağırlığın orta ölçekli işletmelerden oluştuğu görülürken, hizmet sektöründe küçük işletmelerin daha fazla olduğu gözlenmektedir.



    1. Soruların Değerlendirilmesi

İslami kaynakların iyi anlaşılması, işveren ve işçi ilişkilerinin İslami prensipler ekseninde gerçekleşmesinin üzerindeki etkisini arttıracağı düşünülmektedir. Bu nedenle, örneklemin daha iyi anlaşılması açısından, İslam’da emek kavramının, Kuran ve Hadis bilgileri ekseninde incelenmeye çalışılmıştır.


Tablo 2: Kuran ve Hadis Bilgisinin, İslam’da Emek Kavramı Üzerine Etkisi




İSLAMDA EMEK KAVRAMI HAKKINDA BİLGİ DÜZEYİNİZ?




Düşük Düzeyde

Orta Düzeyde

Yüksek Düzeyde

Bilgim Yok

KURAN VE HADİS BİLGİNİZ?

Düşük Düzeyde

Satır %

62

37

0

0

Sütun %

62

13

0

0

Frekans

5

3

0

0

Orta Düzeyde

Satır %

13

78

8

0

Sütun %

37

78

22

0

Frekans

3

18

2

0

Yüksek Düzeyde

Satır %

0

14

85

0

Sütun %

0

4

66

0

Frekans

0

1

6

0

Bilgim Yok

Satır %

0

100

0

0

Sütun %

0

4

0

0

Frekans

0

1

0

0

Cevap Vermek İstemiyorum

Satır %

0

0

25

75

Sütun %

0

0

11

100

Frekans

0

0

1

3

*Küsuratlar göz ardı edilmiştir.

İlk değerlendirmede, katılımcıların “Kuran”, “Hadis” ve “İslam’da emek kavramı” hakkındaki bilgi düzeyleri sorularak, hem temel İslami referanslardan ne kadar haberdar oldukları, hem bilgi düzeyini “orta ve yüksek” olarak işaretleyenlerin spesifik olarak İslam’da emek kavramı hakkında ne kadar bilgiye sahip oldukları test edilmeye çalışılmıştır.

Yapılan analizler sonucunda, “Kuran ve hadis bilgisinin yüksek düzeyde” olduğu seçeneğini işaretleyen ve “İslam’da emek kavramı” hakkında bilgi düzeyinin “yüksek” olduğunu belirten katılımcıların oranı %85 olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca, Kuran ve Hadis ile “İslam’da emek kavramı hakkında orta düzeyde” bilgiye sahip olanların %78, “yüksek düzeyde” bilgiye sahip olanların ise %22 olduğu görülmüştür. Bu rakamlar, katılımcıların Kuran ve Hadis bilgileriyle emek kavramı arasında büyük paralellik arz eden seçenekleri işaretlediklerini göstermektedir.

Örneklemin %18’i Kuran, Hadis ve İslam’da emek kavramı hakkında bilgi düzeyinin “düşük” olduğunu, %9’u ise “bilgisinin olmadığını” belirtmiştir. Bu verilere göre bir değerlendirme yapıldığında, katılımcıların %73’ünün Kuran, Hadis ve İslam’da emek kavramı hakkında orta ve yüksek düzeyde bilgiye sahip oldukları görülmektedir. Bu oran, bir araştırmaya göre Kuran mealini tamamen okuyanların %24 olduğu (www.kuranimiz.net) Türkiye ortalamasıyla karşılaştırılırsa oldukça yüksek bir rakamdır. Bu nedenle katılımcıların işçi-işveren ilişkilerini İslami hassasiyetlere göre belirlemesi daha olası gözükmektedir.



Birçok araştırmanın sonuçlarına göre MÜSİAD, diğer sermaye örgütlenmelerinden farklı bir söylemle, İslami referansları güçlü “ahlaki bir kapitalizm” (Temelli, 2015) ölçüsü üzerine kurmuştur. Bu nedenle MÜSİAD üyelerinin, işçi-işveren ilişkilerinin İslami hassasiyetler üzerine kurulması beklenilmektedir. “Çalışanlarınızla işveren ilişkinizi nasıl tanımlıyorsunuz?” sorusu ile bu beklentilerin ne kadarının gerçekleştiği test edilmeye çalışılmıştır.

Tablo 3: İslam’da Emek Kavramı Hakkında Bilgi Düzeyi ile İşçi-İşveren İlişkisi




ÇALIŞANLARINIZLA İŞVEREN OLARAK İLİŞKİNİZİ NASIL TANIMLIYORSUNUZ?




Tamamen İslami Hassasiyetlere Göre

Elimden Geldiği Kadar İslami Hassasiyetlere Göre

Herhangi Bir Kaygı Taşımam

Cevap Vermek İstemiyorum

İSLAM’DA EMEK KAVRAMI HAKKINDA BİLGİ DÜZEYİNİZ?

Düşük Düzeyde

Satır %

0

62

37

0

Sütun %

0

17

42

0

Frekans

0

5

3

0

Orta Düzeyde

Satır %

17

73

0

8

Sütun %

100

58

0

66

Frekans

4

17

0

2

Yüksek Düzeyde

Satır %

0

55

33

11

Sütun %

0

17

42

33

Frekans

0

5

3

1

Bilgim Yok


Satır %

0

66

33

0

Sütun %

0

6

14

0

Frekans

0

2

1

0

*Küsuratlar göz ardı edilmiştir.
Analizin daha verimli olması açısından “İslam’da emek kavramı hakkındaki bilgi düzeyi” ile “Çalışanlarınızla ilişkinizi nasıl tanımlarsınız?” sorularının çapraz analizi yapılmıştır. Böylece İslami düsturlar hakkında bilgi düzeyi ile işçi-işveren ilişkisinin İslami hassasiyeti test edilmiştir. Yapılan analiz sonucunda, İslam’da emek kavramı hakkında orta düzeyde bilgi seviyesine sahip olan 4 girişimci, işçi-işveren ilişkilerini “tamamen İslami hassasiyetlere göre” yaptığını belirtmiştir. Bu oran, 43 kişilik örneklem içerisinde sadece %9,3’e tekabül etmektedir. “Elimden geldiği kadar İslami hassasiyete göre” cevabını veren katılımcı sayısı 29 olup örneklemin %67,44’ünü oluşturmaktadır. “Elimden geldiği kadar İslami hassasiyete göre” cevabını verenlerin %58’i İslam’da emek kavramı bilgisine “orta düzeyde” sahip kişilerdir. Bunu oranı %17 gibi eşit yüzdeleri paylaşan, “İslam’da emek kavramı hakkında düşük ve yüksek” düzeyde bilgi sahibi olanlar takip etmektedir. Katılımcıların %6’sı ise bu konuda bir bilgiye sahip olmadığını ifade edenlerden oluşmaktadır. “Her hangi bir kaygı taşımayan” cevabını veren üye sayısı ise 7 yani toplam örneklemin %16,27’sini oluşturmaktadır. Çalışanlarıyla ilişkilerinde “herhangi bir kaygı taşımam” seçeneğini belirtenlerin %37’si İslam’da emek kavramı hakkında düşük düzeyde bilgiye sahipken, %33 oranında İslam’da emek kavaramı üzerine yüksek düzeyde veya hiç bilgisi olmayan kişilerden oluşmaktadır. Cevap vermek istemeyen katılımcı sayısı ise 3 kişidir (%6,97).

İşçi ile işveren ilişkilerinin kompozisyonunun belirlenmesinde bazı algılayışsal farklılıkların olduğu düşünülmektedir. Konunun daha iyi anlaşılması açısından İslami referanslara baktığımızda, tüm insan ilişkilerinde olduğu gibi işçi-işveren ilişkilerin de “hak ve adalet” kavramları üzerine kurulduğu görülmektedir. Buna rağmen uygulamada, seküler bir anlayış içerisinde giderek başkalaşan ve Protestanlaşan İslam anlayışı ile işçi-işveren ilişkilerinin merkezine üretimin konulmaya çalışıldığı görülmektedir. Böylece “hak ve adalet” kavramı “üretim ve istihdam” ile ikame edilmektedir. Başka bir deyişle, bir firmanın sürekliliği (yani üretimi), emeğin sömürüsünden daha önemli olarak algılanmaktadır. İstihdam yaratma her şeyin önünde görülmektedir.

Bu algılayışların İslami referanslarda ne kadar karşılık bulduğu tartışmalı bir konudur. Çünkü İslami referansların üretim faktörleri arasında “risk” kapsamına almadığı tek faktör emektir. Hangi şartta olursa olsun sermaye, girişimcilik ve toprak gibi diğer üretim faktörlerinin hepsi çalışanlarının-kullanıcılarının hakkını vermek zorundadır. Bu açıdan İslami kaynakların, işletmenin devamlılığı veya büyümesi ile ilgilendiği pek söylenemez.

Bir sonraki aşamada, katılımcılara “çalışanlarınızın taleplerini dinliyor musunuz?” sorusu sorularak, katılımcıların işçi-işveren diyalogunun işveren gözünde hangi düzeyde gerçekleştiği belirlenmeye çalışılmıştır.



Tablo 4: Çalışanların Taleplerinin Dinlenilmesi







Frekans

Oran (%)

ÇALIŞANLARINIZIN TALEPLERİNİ DİNLİYOR MUSUNUZ?

Evet

39

90,69

Hayır

0

0

Kısmen

3

6,97

Cevap vermek istemiyorum

1

2,32

Tablo 4’te de görüldüğü üzere, katılımcıların %90,69’u çalışanlarının talepleriyle ilgilendiklerini belirtmiştir. Bu orana “kısmen” seçeneğini belirten katılımcıları da dâhil ettiğimizde %97,68 gibi büyük bir oran ile karşılaşmaktayız.

2016 Mart Türkiye İşçi Sendikalarının yaptığı (TÜRK-İŞ, 2016) araştırmaya göre, Türkiye’de dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 1400 lira, yoksulluk sınırı ise 4560 lira olarak gerçekleşmiştir. 31 Aralık 2015 tarihli ve 29579 Sayılı Kanun’un Resmi Gazete’de yayınlanması ile 1 Ocak 2016 yılı itibariyle da net asgari ücret 1300 lira olarak düzenlenmiştir (Resmi Gazete, 2015).
Tablo 5: Çalışanların Ücret Düzeyi Yeterliliği








Frekans

Oran (%)

ÇALIŞANLARINIZA ÖDEDİĞİNİZ ÜCRETLERİ YETERLİ BULUYOR MUSUNUZ?

Evet

27

62,79

Hayır

4

9,3

Kısmen

9

20,93

Cevap Vermek İstemiyorum

3

6,97

Tablo 5’te görüldüğü üzere Gaziantep MÜSİAD üyeleri %62,79’luk bir oranda çalışanlarına yeterli ücret verdiğini düşünmektedir. %20,93’lük katılımcı gurubu ise “kısmen” seçeneğini belirtmiştir. Bu iki oranı topladığımızda katılımcıların %83,72’lik kısmının çalışanlarına verdiği ücret düzeyini kısmen veya yeterli olduğunu düşündüğü görülmektedir.

7 Haziran 2015 seçimleri öncesi MÜSİAD’ın muhtelif gazetelerde verdiği “Türkiye Gerçekçi Hedefleri Hak Ediyor” isimli bildirgesinde asgari ücret artışının “gerçekçi” bir yaklaşım olmadığı belirtilmiştir (Yeni Şafak, 31.05.2015). Ayrıca asgari ücret artışının kesinleşmesi sonrası MÜSİAD Başkanı Nail Opak’ın yaptığı açıklamada “asgari ücretin 1300 TL olmasının KOBİ’leri zor durumda bırakacağı, işten çıkarma durumlarının yaşanacağı ve kayıt dışı ekonominin artacağı” kaygılarının olduğunu ifade etmiştir (Haber Türk, 28.12.2015). Türkiye’de ki en düşük ücret ödeyen sektörlerin tarım, tekstil, deri, gıda, inşaat… gayrimenkul faaliyetleri yürüten firmalar olduğunu ve bu sektörlerin çoğunun Ak Parti döneminde hacimlerini arttırdığını iddia edilmiştir (Karamuk, 2015). Bu açıklamalar doğrultusunda, MÜSİAD üyesi işletmelerin çalışanlarının çoğunun asgari ücret düzeyinde ücretlendirildiğini ve bu nedenle asgari ücret artışlarının olumlu karşılanmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

İslami öğretilerin en çok vurgu yaptığı hususlardan biri “adalet” kavramıdır. Ayrıca Anayasanın 35. Maddesine göre ücret, emeğin karşılığı olarak tanımlanmış ve çalışanların yaptıkları işe göre adaletli bir ücret elde etmeleri öngörülmüştür. Bu eksende, kendilerini İslami referansları güçlü bir “ahlaki kapitalizm” anlatısı üzerinde tanımlayan (Temelli, 2015) MÜSİAD derneğinin katılımcı üyelerine, “Çalışanlarınız arasında ücret adaletini ne kadar sağlıyorsunuz?” sorusu sorulmuş ve emek-ücret adaletinin hangi düzeyde gerçekleştiği ölçülmeye çalışılmıştır.


Tablo 6: Çalışanlar Arasındaki Ücret Adaleti







Frekans

Oran (%)

ÇALIŞANLARINIZ ARASINDA ÜCRET ADALETİNİ NE KADAR SAĞLIYORSUNUZ?

Düşük Düzeyde

0

0

Orta Düzeyde

18

41,86

Yüksek Düzeyde

21

48,83

Cevap Vermek İstemiyorum

4

9,3

Tablo 6’dan da görüleceği üzere, katılımcıların %41,86’sı çalışanlarına ücret adaletini orta düzeyde, %48,83’ü ise yüksek düzeyde sağladığını belirtmiştir. Hiçbir katılımcı ise çalışanlara verdiği ücretin adaletsiz olduğunu düşünmemektedir. Bu konuda MÜSİAD Konya şubesi nezdinde yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, çalışanların ücret düzeyinin belirlemesi açısından bir etkinliğin oluşmadığı ancak işverenlerin istedikleri nitelikte çalışanlara ulaşması halinde ücret düzeyinin sorun olmayacağı yönünde cevapların alındığı belirlenmiştir. Ayrıca, işverenlerin bayram, yılbaşı ve Ramazan ayı gibi özel günlerde çeşitli ikramiye ve yardımlarda ücret adaleti açısından önemli dengeleme unsurlarının yaşandığı belirtilmiştir (Özdemir, 2010: 49-50).

Çalışanların daha iyi ücretler elde etmesi ve daha iyi çalışma koşulları sağlayan sendikal örgütlenmelere dâhil olması, işçi-işveren ilişkilerinin hangi düzlemde olduğunu gösteren önemli göstergelerdir. Bu açıdan bir sonraki aşamada, katılımcıların çalışanlarının sendikal ve örgütsel yapılanmalarını hangi düzeyde algıladıklarını sorulmuştur.

Tablo 7: Çalışanların Sendikal ve Örgütsel Yapılanmaları








Frekans

Oran (%)

ÇALIŞANLARINIZIN SENDİKAL VE ÖRGÜTSEL YAPILANMALARINI HANGİ DÜZEYDE BULUYORSUNUZ?

Düşük Düzeyde

19

44,18

Orta Düzeyde

10

23,25

Yüksek Düzeyde

7

16,27

Cevap Vermek İstemiyorum

7

16,27

Tablo 7 ekseninde katılımcılar “Çalışanlarınızın sendikal ve örgütsel yapılanmalarını hangi düzeyde buluyorsunuz?” sorusuna %44,18 oranında “düşük”, %23,25 oranında “orta”, %16,27 oranında “yüksek” ve yine aynı oranda “cevap vermek istemiyorum” seçeneğini belirtmiştir. Yine Özdemir’in (2010: 49) MÜSİAD üyesi işverenlerin çalışanlarıyla yaptığı saha çalışmasında görüştüğü 24 çalışanın hiç birinin sendikal üyelik taşımadığını anlaşılmıştır. Bu bağlamda sendikal hareketler açısından işçi-işveren söylemlerinin yukarıda elde edilen sonuçlarla önemli ölçüde paralellik arz ettiği söylenebilir. Buna bakarak, Türkiye’de ortaya çıkan İslami girişimci sınıfın yen bir elit tipi ortaya çıkardığı (Mumyakmaz, 2014) ve pek çok anlamda “modern kapitalist ilişkiler” bağlamında bile tartışılmayacak konularda tartışma zemini üzerinde oturduğu anlaşılmaktadır.



SONUÇ

İslami prensiplerin her döneme ve sisteme entegre olmasının altında yatan gerçeklik, sistemleri dizayn etmekten çok bireyi dizayn etmeye yönelik hükümlerin getirmiş olmasıdır. Bu nedenle, nevi şahsına münhasır sayılabilecek bu prensipler, tüm ekonomik sistemlere uygulanabilirlik açısından ideal ölçüler barındırmaktadır. Bu durum, her ne kadar muhafazakâr burjuvazinin emek kavramına bakış açısını kolaylaştırmış olsa da emek istismarını engelleyememiştir.

Bu çalışmanın temel amacı, MÜSİAD üyelerinin, işveren-işgören ilişkilerini, İslami prensiplere mi yoksa kapitalist piyasa sisteminin emek sömürüsü üzerine mi kurduklarını incelemek olmuştur. Bu amaçla kısa bir anket uygulaması yapılmıştır. Verilerden elde edilen sonuçlara göre, örneklemi oluşturan MÜSİAD üyelerinin çoğunun dini öğretilere hâkim olduğu ve işçi-işveren ilişkilerini İslami prensiplere göre yürüttüklerini veya yürütmeye çalıştıklarını düşündükleri anlaşılmıştır. Benzer şekilde, ücretlerin yeterli olması ve ücret adaletinin sağlanması, işçi-işveren ilişkilerinin profili ve sendikal haklar gibi konularda katılımcıların olumlu bir tablo çizdikleri gözlemlenmiştir.

Bu kadar iyimser bir tablonun oluşmasının temel nedeni, Batı tarzı neo-liberal politikaların İslami düsturlarla tamamen uyumlu olduğu varsayıma dayandırılmasıdır. Oysa Kuran ve İslam Peygamberi’nin öğretileri, ticari ilişkilerin “adalet” ve “ahlakilik” üzerine kurulduğu, sermaye birikiminin yeni alanlarda istihdama dönüştürülmedikçe paylaşılması gerektiğine daha fazla vurgu yapmaktadır.

Ayrıca, işçinin hakkı olarak belirtilen miktarın kar oranlarına göre değişmesi gerektiği, yani asgari ücret gibi bir taban sınırın en kötü karlılık durumları için geçerli olduğu görülmektedir. MÜSİAD üyeleri için böyle bir hassasiyetin olmadığı varsayımı altında, işçi-işveren ilişkilerinin daha çok kapitalist bir zeminde yürütüldüğü sonucuna varılmıştır.

Aslında işverenlerin bu yanılgıya düşmesinin temel nedeni, Batı tarzı kapitalist bir sistemin egemen görüş olarak benimsenmesi ve “ahlakilik” vurgusunun “Protestan ahlakı” benzeri “üretim ve istihdam” üzerine kurgulanmasıdır. Bu yanlış anlaşılmanın giderilmesi için, İslami öğretilerin yayılmasında büyük öneme sahip dini grupların işverenlere gerekli eleştirileri getirmesi veya işverenlerin Kurani öğretilerin çizdiği “Homo İslamicus” modelini detaylı analizlerle incelemesi gerekmektedir. İlk seçenek, İslami grupların iş çevrelerince finanse edilmesi nedeniyle pratikte çok fazla uygulanabilir gözükmemektedir. Bu nedenle, gönüllülük esası içerisinde uygulanan İslami hassasiyetlerin dini veya ticari gruplar eliyle güçlenmesinden ziyade, bu zihniyeti taşıyan girişimcilerin bireysel derinleşmesi sonucunda oluşacağı düşünülmektedir.

Nitekim MÜSİAD, İslami duyarlılıkları yüksek bir işadamları organizasyonu olarak “fedakâr”, “bölüşümcü”, “adil” ve kapitalizmin öngördüğü insan modelinden farklı olarak 1990’larda bu kavram üzerinde yoğunlaşmıştır. 1990’larda siyasi yelpazede Refah Partisi geleneği ile paralel hareket ederek kapitalist pazar ekonomisinin çerçevelemiş olduğu sınırların dışında bir “İslam İnsanı” oluşturma tezini savunan bu organizasyon 2000’li yılların başından beri Ak Parti ile kol kola bir görüntü arz etmektedir.

Bu anlamda, hem sermayenin belli ellerde toplanmasına yönelik algının ortadan kalkması, hem emek algısının İslamileşmesi yönünde elle tutulur bir gelişmenin ortaya çık(a)mamasından anlaşılacağı üzere söylem ve eylem düzeyinde tutarsızlıkların olduğu anlaşılmaktadır. Asgari ücretin 1 Ocak 2016 itibarıyla 1300 TL düzeyine yükseltilmesi hususunda MÜSİAD Başkanı Nail Opak’ın ifadelerinin bile tek başına bir kanıt oluşturma olasılığı bir hayli yüksek görünmektedir. İslam’ın genel ekonomik ilkeleri ve emek-girişimci ilişkilerine ilişkin prensiplerine uyum bağlamında yaşanmakta olan sorunlar bir yana, modern kapitalizmin, “özellikle sosyal refah devleti” koşullarında oluşmuş ve uygulama alanı bulmuş yapısına uyum sağlama bağlamında Türkiye’nin önemli bir gerçeği olan bu girişimci sınıfın hem uygulamada hem teorik olarak zihinsel türbülans içerisinde bulunduğu veya bu düzlemdeki söylemlerin pragmatik ve göstergesel olmaktan öteye gidemediği anlaşılmaktadır.


KAYNAKÇA

(tarih yok). Nisan 04, 2016 tarihinde www.kuranimiz.net: http://www.kuranimiz.net/v1/index.php?option=com_content&view=article&id=248:kab-kamuoyu-anketi&catid=92&Itemid=225&lang=tr adresinden alındı

Akarçay, E. (2009 Ekim). "Türkiye'de İslam Ahlakı ve Kaitalizm Ruhu (Olabilir Mi?)". VI. Ulusal Sosyoloji Kongresi, "Toplumsal Dönüşümler ve Sosyolojik Yaklaşımlar". Aydın.

Akın, Ünver ve Mustafa Emir (2016). "İslami Girişimcilik", Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 6, Mart 2016, s. 277-289.

Balcı, Y. (2012). Sabahattin Zaim İslam ve Ekomi Senpozumu II-III, İslam'da Çalışma İlişkileri. 2009-2010 (s. 159-162). İstanbul: Kültür Sanat Basımevi.

Bölükbaşı, M. (2012). "Milli Görüş’ten Muhafazakar Demokrasiye: Türkiye’de 28 Şubat Süreci Sonrası İslami Elitlerin Dönüşümü". İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırma Dergisi, 1(2).

Eren, İ. (2013). "İslam’ın Ekonomik Yapısında İnsan Modeli: Homo Economicus İle Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme". Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 18(1), s. 367-384.

Haber Türk, (28.12.2015).

http://www.ihsaneliacik.com/2010/05/30/kuranda-usttekiler-ve-alttakiler/ (10 Mayıs 2016).

Karamuk, Oğuz (2015). Meydan Gazetesi, 30 Mayıs.

Keskin, İ. (2012/2). "İslamda Modernleşme Girişiminde Oryantalizmin İzleri". Bilimname, s. 173-185.

Kılıç, R. (2000). "İslam ve Çalışma Üzerine Felsefi Bir Değerlendirme". Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, XLI, 117-136.

Koç, Y. (2013, Şubat). "İslamcıların İşçi Sorunlarına Yaklaşımı". Bilim ve Ütopya(224), s. 1-7.

Mumyakmaz, Alper (2014). "Elitlerin Yeni Yüzü, İslami Burjuvazi", Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 11, Sayı: 27, s. 367-382.

Ongan, N. T. (2008/4). "İslam Ekonomisinde Bölüşüm". Çalışma ve Toplum(19), s. 213-238.

Özdemir, Ş. (2010). "İslami Sermaye Sınıf: Türkiye Konya/MÜSİAD Örneği". Çalışma İlişkileri Dergisi, 1(1), s. 37-57.

Resmi Gazete, (2015). Asgari Ücret Düzenlemesi, 31 Aralık.

Temelli, C. (2015, Ekim). "MÜSİAD'ın Söylem ve Pratiklerinde İslam ve Kapitalizm İlişkisi". Ardahan Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi(2), s. 45-52.

Tonga, A. (2013). Kapital İslamın Temeli Muaviye. İstanbul: Doğu Kitapevi.

TORUN, İshak (2002). "Kapitalizmin Zorunlu Şartı 'Protestan Ahlâk'”, Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, s. 89-98.

TÜİK. (2016, Mart 1). Girişimcilik 2014. Nisan 1, 2016 tarihinde www.tüik.gov.tr: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=21529 adresinden alındı

TÜRK-İŞ. (2016). 2016 Mart Açlık ve Yoksulluk Sınırı. Ankara: TÜRK-İŞ.

Yankaya, D. (2014). Yeni İslami Burjuvazi Türkiye Modeli. (M. I. Durmaz, Çev.) İstanbul: İletişim Yayınları.

Yankaya, D. (Temmuz 2012). "28 Şubat, İslami Burjuvazinin İktidar Yolunda Bir Milat". Birikim, s. 29-37.

Yeni Şafak, (31.05.2015).

Zaim, H. (2012). İş Hayatında Erdemli İnsan. İstanbull: Empati Matbaacılık.

Zulfiqar, Adnan (2007). "Religious Sanctification of Labor Law: Islamic Labor Principles and Model Provisions", U. Pa. Journal of Labor and Employment Law, Vol: 9, No. 2, pp. 421-444.

Ek-1: Anket


Sayın Katılımcı,

Bu anket, 4-7 Mayıs 2016 tarihinde Kırıkkale’de düzenlenecek olan “II. Orta Doğu” konferansında sunulacak bir bildiri için hazırlanmıştır. Ankette toplam 15 soru bulunmaktadır. Bütün cevaplar gizlilik esası içerisinde incelenecektir. Anketi diğer MÜSİAD üyelerine tavsiye etmeniz daha iyi analizlerin yapılmasını sağlayacaktır.

Yardımlarınız için teşekkür ederiz.

Katılımcının adı, soyadı ve telefon numarası. (İsteğe göre)


………………………………………………………… GSM: …………………………………
SORULAR


  1. CİNSİYETİNİZ? ( ) Kadın ( ) Erkek

  2. EN SON MEZUN OLDUĞUNUZ EĞİTİM KURUMU?

( ) Lise ve altı ( ) Ön lisans ( ) Lisans ( ) Yüksek Lisans ve Doktora




  1. SEKTÖRÜNÜZ?

( ) Sanayi (Üretim) : ………………… ( ) Hizmet : …………………





  1. İŞLETMENİZDE ÇALIŞAN KİŞİ SAYISI?

( ) 1-9 ( ) 10-49 ( ) 50- 249 ( ) 250 ve üzeri




  1. İŞLETMENİZDE ÇALIŞAN BAY-BAYAN SAYISI?

Bay…….. Bayan…….




  1. KURAN VE HADİS BİLGİNİZ?

( ) Düşük düzeyde ( ) Orta Düzeyde ( ) Yüksek düzeyde ( ) Bilgim yok

( ) Cevap vermek istemiyorum



  1. İSLAMDA EMEK KAVRAMI” HAKKINDA BİLGİ DÜZEYİNİZ?

( ) Düşük düzeyde ( ) Orta Düzeyde ( ) Yüksek düzeyde ( ) Bilgim yok




  1. EMEK KAVRAMININ TEORİK VE TARİHİ ARKA PLANINDAN HABERDAR MISINIZ?

( ) Düşük düzeyde ( ) Orta Düzeyde ( ) Yüksek düzeyde ( ) Bilgim yok




  1. İSLAMDAKİ EMEK KAVRAMINI YETERLİ BULUYOR MUSUNUZ?

( ) Düşük düzeyde ( ) Orta Düzeyde ( ) Yüksek düzeyde ( ) Bilgim yok




  1. ÇALIŞANLARINIZ ARASINDA ÜCRET ADALETİNİ NE KADAR SAĞLIYORSUNUZ?

( ) Düşük düzeyde ( ) Orta Düzeyde ( ) Yüksek düzeyde ( ) Cevap vermek istemiyorum



  1. ÇALIŞANLARINIZIN SENDİKAL VE ÖRGÜTSEL YAPILANMALARINI HANGİ DÜZEYDE BULUYORSUNUZ?

( ) Düşük düzeyde ( ) Orta Düzeyde ( ) Yüksek düzeyde () Cevap vermek istemiyorum




  1. ÇALIŞANLARINIZA ÖDEDİĞİNİZ ÜCRETLERİ YETERLİ BULUYOR MUSUNUZ?

( ) Evet ( ) Hayır ( ) Kısmen ( ) Cevap vermek istemiyorum




  1. ÇALIŞANLARINIZIN TALEPLERİNİ DİNLİYOR MUSUNUZ?

( ) Evet ( ) Hayır ( ) Kısmen ( ) Cevap vermek istemiyorum




  1. ÇALIŞANLARINIZIN İŞYERİNDEKİ KOŞULLARINI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?

( ) İyi ( ) Kötü ( ) Normal ( ) Cevap vermek istemiyorum




  1. ÇALIŞANLARINIZLA İŞVEREN İLİŞKİNİZİ NASIL TANIMLARSINIZ?

( ) Tamamen İslami hassasiyetlere göre davranırım.

( ) Elimden geldiği kadar İslami hassasiyetlere göre davranırım.

( ) Herhangi bir kaygı taşımam.



( ) Cevap vermek istemiyorum.

Kırıkkale Üniversitesi, İktisat Bölümü, Öğretim Üyesi, mdikkaya@kku.edu.tr

 Kırıkkale Üniversitesi SBE, İktisat ABD Doktora Öğrencisi, yunuskutval@hotmail.com

1 Bu girişimci türünün modern anlamda genel özelliklerine ilişkin yeni ve derli toplu bir çalışma için bkz. Akın ve Emir (2016).

2 İhsan Eliaçık’a göre Nahl-71’deki “Allah’ın nimetlerini inkâr mı ediyor bunlar?” sözü Nahl-112 ayetine atıfta bulunmaktadır. Yani “Bir ülke düşünün; halkı güven ve huzur içinde yaşıyor. Bolluk ve refah içinde yüzüyorlar. Derken Allah’ın nimetlerini inkâr ediyorlar. Yaptıklarına karşılık Allah da onları açlık ve korkuyla tanıştırıyor.” ayetine gönderme yaparak, Allah’ın kullarını açlık ve korkuyla sınamasını, paylaşımın yapılmamasına bağlamaktadır. http://www.ihsaneliacik.com/2010/05/30/kuranda-usttekiler-ve-alttakiler/ (10 Mayıs 2016).


Yüklə 157,26 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə