Uluslararası Ekonomik Sorunlar 17



Yüklə 61,16 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix04.02.2018
ölçüsü61,16 Kb.
#23974


Uluslararası Ekonomik Sorunlar

17

2008 yılının sonunda küresel mali krizin giderek derinleşen ekonomik durgunluğa 

yol açtığı belirginleşirken “piyasa”nın düzenleyici aklına dayanan neoliberal kalkınma 

stratejileri sorgulanmakta ve dünyanın yükselen ekonomik bölgelerinin krizden nasıl 

etkileneceği  tartışılmaktadır.  Yükselen  ekonomik  bölgeler  arasında  yer  alan  Latin 

Amerika  ve  Karayipler  (LAK)  bölgesi

1

  ekonomilerinin  tarihsel  gelişimleri  ışığında, 



kriz karşısındaki tutumlarına mercek tutmak bu makalenin amacıdır. 

Latin Amerika ve Karayipler bölgesinin, 2003-2008 yılları arasında yaşadığı bölge-

nin  ekonomik  tarihinde  eşine  az  rastlanır  gelişme  dönemi  küresel  ekonomik  krizle 

birlikte sona ermektedir. Bu beş yıllık genişleme döneminde bölgenin ihracatının büyük 

bölümünü oluşturan emtia

2

 fiyatlarının yüksekliği sayesinde yakalanan, GSYİH’da %5, 



kişi başına gelirde %3 oranlarındaki yıllık artışın yerini 2009 yılında %1’lerde ekono-

mik büyümeye bırakacağı tahmin edilmektedir. Son beş yılın  kazanımları arasında yer 

alan, ihracattaki artış (%23), yabancı yatırımlardaki yükselme (%38), makroekonomik 

dengelerin korunması, dış borçların azalması (GSYİH’ya oranı %43’ten %27’e düşüş), 

düşük enflasyon oranı ve fakirliğin düşürülme yoluna girilmesi (%44’ten %33’e) gibi 

unsurların da kriz karşısında olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz görülmektedir.  

LAK ekonomilerinin son krizin zararlarını azaltmak için izlemeye başladığı politi-

kalara  geçmeden  önce  bölgenin  ekonomik  tarihine  bakarak  evvelce  yaşanan  krizleri 

hatırlamakta yarar bulunmaktadır.  

*  Daire Başkanı, Amerika Genel Müdür Yardımcılığı, Dışişleri Bakanlığı 

 1  550 milyon nüfusu ve dünya GSYİH’sının %5’i ile dünya ihracatının %5,6’sını (dış ticaret hacmi 1,3 

trilyon dolar civarında) üretmekle yeryüzündeki dördüncü büyük ekonomik bölge olan Latin Ameri-

ka, genelde orta düzeyde gelirli ülkelerden oluşmaktadır. 

2   LAK bölgesi dünyadaki bakırın %46’sını (Şili), gümüşün %41’ini, demir cevherinin %24’ünü (Bre-

zilya), nikel-kobalt’ın %10’unu (Küba ve diğer Karayip ülkeleri) üretmekte ve dünya petrol ihtiyacının 

%14’ünü (Venezüela, Meksika), doğalgaz ihtiyacının ise %6’sını karşılamaktadır.



Küresel Mali Kriz ve

Latin Amerika Ekonomileri

Ece ÖZTÜRK ÇİL*


Uluslararası Ekonomik Sorunlar

18

Küresel Mali Kriz ve Latin Amerika Ekonomileri

Büyük Buhrandan Bu Yana Krizlerde İzlenen Stratejiler 

1929 Büyük Buhranına kadar dünya ekonomisine büyük ölçüde entegre olmuş sayı-

lan Latin Amerika ekonomileri, durgunluk karşısında dış ticarette gümrük oranlarının 

yükseltildiği, korumacı, müdahaleci ve genişlemeci ekonomik politikaların uygulandığı 

bir  dönemden  geçerek  II.Dünya  savaşının  sonuna  geldiler.  1930  ve  40’larda  Şili, 

Brezilya ve Arjantin gibi ülkelerde iktidara gelen yönetimlerin sanayi işçileri ve yeni 

sanayicilerle ittifak içinde davranması bu dönemde korumacı politikaların benimsen-

mesinde etkili olmuştur.

Savaş sonrası dönemde Latin Amerika’da hangi kalkınma stratejilerinin  izlenmesi-

nin  yararlı  olacağı  yolunda  yapılan  tartışmalar  sonucunda,    ECLAC’ın  (BM  Latin 

Amerika Ekonomik Komisyonu) ithal ikameci sanayileşmeye dayanan kalkınma mode-

li  uygulanması  önerisi  kabul  görmüştür.  1970’lerin  ortalarına  kadar    sürdürülen    bu 

kalkınma modeli çerçevesinde, kısıtlayıcı ticaret rejimleri ve geniş kamu sektörünün 

uygulamaları sonucunda büyük bütçe açıkları verilmesiyle ciddi makroekonomik den-

gesizlikler  (yüksek enflasyon ve büyük cari açık) oluşmasına rağmen Latin Amerika 

ekonomileri tarihlerindeki en büyük büyüme oranlarını  kaydettiler.

70’lerin ortalarından itibaren bazı Güney Amerika ülkeleri, ekonomilerini dış tica-

rete açmak, devletin ekonomik faaliyetlerini azaltmak ve makroekonomik dengesizlik-

leri azaltmak amacıyla reform yapmaya başladılar. Ancak, 1980’lerin başında yaşanan 

borç krizi bölge ekonomilerinin reform çalışmalarını sekteye uğrattı. Amerikan Merkez 

Bankasının  faiz  oranlarını  yükseltmesi  sonucunda  LAK  bölgesine  sermaye  akışının 

birden kesilmesi, başta Meksika olmak üzere, borçlanma yoluyla yatırımlara yönelmiş 

büyük cari açığı olan ülkeleri vurdu. Böylece döviz ve finans kriziyle karşılaşan ülkeler, 

makroekonomik dengeleri yeniden düzeltmek ve mali sistemi yeniden kurmak üzere 

uyum programları uygulamak zorunda kaldılar. 1980’lerde IMF desteğiyle uygulanan 

bu uyum politikaları çerçevesinde cari işlemler açığının kısa sürede kapatılması için 

üretimin yükseltilmesinden ziyade harcamaların kısılmasına odaklanıldı. LAK açısın-

dan ‘kaybolan on yıl’ olarak nitelenen 1980’lerde bölgenin dünya ticaretindeki payı bir 

önceki döneme kıyasla yarı yarıya düşerek %6’dan  %3’e, ekonomik büyüme de %1 

seviyesine indi. Bu daralma sürecinde Latin Amerika ekonomileri birer birer ithal ika-

meci kalkınma modelinden uzaklaştılar.

1990’larda  uygulanan,  devletin  ekonomik  faaliyetlerinin  azaltılmasına  ve  dünya 

ekonomisiyle  entegrasyona  yönelik  politikalara  dayanan  model,  dışa  açık  ve  ihracat 



Uluslararası Ekonomik Sorunlar

19

Ece ÖZTÜRK ÇİL

odaklı  büyüme  hedefliyordu.  Bu  dönemin  kazanımları,  makroekonomik  dengelerin 

düzelmeye  başlaması  ve  mali  açıklar  ile  enflasyonun  azalmasıydı.  Ancak,  1990’lar 

boyunca yaşanan krizler, emtia ticaretine ve dış finansmana bağımlı hale gelen LAK 

açısından sistemin kırılgan noktalarını da gösteriyordu.  1994 Meksika krizi, kısa vade-

li borç oluşumu ve büyük cari açıklara meydan verilmemesini sağlayacak sağlam finans 

sistemlerinin, benzer krizlerin önlenmesi için önemini gösterdi. Bu çerçevede esnek kur 

politikaları  ağırlık kazandı.

1997 Asya krizinin bölgede etkileri ticaret dengesinde bozulma ve dış finansmanın 

azalması şeklinde yaşandı. Kriz vurduğunda, Latin Amerika ekonomileri 1980’lerdeki 

borç  krizine  kıyasla  daha  dayanıklı  duruma  gelmişlerdi.  Şili, Arjantin,  Meksika,  El 

Salvador  ve  Peru  ekonomilerini  reformdan  geçirmişti;  Brezilya,  Kolombiya,  Kosta 

Rika, Bolivya ve Nikaragua da önemli değişiklikler yapmış olmakla beraber hala mesa-

fe almaları gerekiyordu; Ekvator, Venezüela, Guatemala ve Honduras ise diğerlerinden 

epey geride kalmışlardı.  Krizden en çok Arjantin ve Brezilya etkilendi. Arjantin eko-

nomisi, para ve döviz kuru politikalarındaki hatalar ile mali sisteminin zayıflığı sebe-

biyle etkilendiği bu krizle mücadele ederken girdiği uzun durgunluk süreci neticesinde 

2001 yılında çöktü. Brezilya ise, uzun yıllardır büyük oranda mali açık, kısa vadeli iç 

borç birikimi ve değerli kur politikaları uygulaması sonucunda 1997’de ulusal parası 

Real’in  uğradığı  baskı  karşısında  faiz  oranlarını  yükseltti.  IMF  destekli  mali  uyum 

politikaları uygulayan Brezilya, 1999 yılında döviz kuru rejimini değiştirerek dalgalı 

kur sistemine geçti, ekonomisini istikrara kavuşturdu ve dış borçlarını azalttı.       

Latin Amerika ekonomileri 1990’lı yıllarda tekrar büyüme trendine girmesine rağ-

men, borç krizine kadar olan 1950-80 arasındaki dönemde kaydedilen ortalama yıllık 

%5 oranına ulaşılamadı. Bölgenin son beş yılda kaydettiği %5’in üzerine çıkamayan 

büyüme oranları da Doğu Asya’nın yükselen ekonomilerinin gerisinde kaldı. G7 ülke-

leriyle kişi başına milli gelirdeki büyük fark azalmadı, hatta bazı ülkelerde arttı (Tablo 

3).  Fakirliğin  azaltılmasında  ve  gelir  dağılımının  düzeltilmesinde  de  büyük  ilerleme 

sağlanamadı. 

Eksikliklerin ve bunları düzeltme fırsatlarının hangi alanlarda olduğuna işaret eden 

bir çalışmaya değinerek devam edelim. 



Uluslararası Ekonomik Sorunlar

20

Küresel Mali Kriz ve Latin Amerika Ekonomileri

Tablo 1

Reel GSMH Büyüme Oranı

Yüzde


Ülke

1980–5  1986–90  1991–7 

1996  1997  1998  1999 

Arjantin 

-1.1 

0.4 


2.6  4.2 

8.4 


3.9 

-3.1 


Bolivya 

-1.4 


2.3 

4.0  4.1 

4.3 

4.7 


2.5 

Brezilya


2.5 

2.0 


3.0  2.8 

3.0 


-0.1 

0.5 


Şili

2.3 


6.5 

7.4  7.2 

7.1 

3.4 


-1.0 

Kolombiya 

2.6 

4.6 


4.0  2.0 

3.2 


0.4 

-5.1 


Meksika 

3.1 


1.5 

2.9  5.2 

7.0 

4.8 


3.7 

Peru 


0.6 

-0.8 


5.4  2.6 

7.5 


0.3 

3.5 


Latin Amerika ve 

Karayipler (a)

1.8 

3.4 


3.7  3.6 

5.4 


2.2 

0.3 


Ağırlıklı ortalama

Kaynak: Burki and Perry (1997) and World Economic Outlook Database, IMF, September 2000. 



Tablo 2

Bölgelere Göre Büyüme Karşılaştırması 

(Yıllık büyüme oranı %)

1965-1980

1980-1989

1990-2000

Dünya


4.1

3.1


2.6

Latin Amerika 

6.1 

1.6 


3.3

Sahra altı Afrika

4.2

 2.1 


2.4

Doğu Asya

7.3 

7.9 


7.2

Güney Asya

 3.7

 5.1


 5.6

OECD Üyeleri 

3.8

 3.0 

2.4

Kaynak: (World Bank, World Development Report, 1991, 1992, 2001, 2002)




Uluslararası Ekonomik Sorunlar

21

Ece ÖZTÜRK ÇİL

Tablo 3

Ortalama Kişi başına düşen GSMH (PPP) 



1980–1989

1990–1999 

2000–2007 

G7

23786



29363

34440


Latin Amerika 

7455 


7909 

8937 


Kaynak: World Development Indicators, World Bank (2008). 

İstikrarlı Büyüme Nasıl Sağlanır?

Büyüme  ve  Kalkınma  Komisyonu’nun  2008  raporunda

3

  savaş  sonrası  dönemde 



toplam 25 yıl ve üstünde süreyle %7 oranında büyüme kaydetmiş ekonomilerin ortak 

noktaları olarak beş özellik  tespit edilmiş olup, bunlar şöyle sıralanıyor: dünya ekono-

misiyle entegrasyon; makroekonomik istikrarı gözeten para, maliye ve kur politikaları; 

kaynak dağılımının piyasa kurallarıyla belirlenmesi; yüksek yatırım ve tasarruf oranla-

rı; yetkin devlet ve hükümet /iyi yönetim. Bu kriterlere göre Latin Amerika ekonomi-

lerinin durumunu değerlendiren Corbo

4

 şu sonuçlara ulaşıyor:



–  Dünya ekonomisiyle entegrasyon: Son onbeş yılda LAK ekonomileri, dış ticare-

tin milli gelir içindeki payının artırılması (trade openness) alanında önemli iler-

leme kaydetmelerine rağmen, yüksek gümrük tarifeleri ve diğer engeller sebe-

biyle Doğu Avrupa ve Asya’nın yükselen ekonomileri kadar gelişme sağlayama-

mışlardır.  Şili  ve  Meksika  bu  alanda  en  çok  ilerleme  kaydedenler  olmuştur. 

Yabancı  yatırımların  GSYİH’ya  oranı  (financial  openness)  alanında  da  LAK 

ekonomilerine 1990’lardan itibaren sermaye girişi artmıştır.

–  Makroekonomik istikrar: Son onbeş yılda, enflasyon ve cari işlemler açığı düşü-

rülmüş, kamu borçları ve dış borçların GSYİH’ya oranında azalma sağlanmıştır. 

Son beş yılda ticaret dengesinin lehte seyretmesi ulusal paraların değer kazanma-

3   The Growth Report, Commission on Growth and Development, May 2008

4   Corbo, V. 2008, Latin America in the Global Economy: Challenges and Opportunities, Richard Snape 

Lecture, 18 November, Productivity Commission, Melbourne.



Uluslararası Ekonomik Sorunlar

22

Küresel Mali Kriz ve Latin Amerika Ekonomileri

sına katkıda bulunmuştur. Şili, Brezilya, Kolombiya, Meksika ve Peru gibi enf-

lasyona karşı programlarını dalgalı kur politikalarıyla destekleyen ülkeler mak-

roekonomik alanda önemli ilerleme kaydetmişlerdir.   

–  Kaynak dağılımının piyasa kurallarıyla belirlenmesi: İstihdam piyasası, rekabet 

politikaları ve iş kurma maliyetlerinin azaltılması alanlarında iyileşme sağlanma-

sı gerekmektedir. 

–  Son dönemde tasarruflar ve yatırımlar yükselmiştir. Bu gelişmeye katkı sağlayan 

faktörler, makroekonomik istikrarın sağlanmasında ilerleme, iç sermaye piyasa-

larındaki gelişmeler ve özel emeklilik sistemlerindeki büyümedir. Yine de, tasar-

ruf ve yatırımlar yıllık %5 ekonomik büyümenin gerektirdiği ölçüde artmamış ve  

yükselen Doğu Asya ile Doğu Avrupa’nın altında kalmıştır. Bu durumun sebep-

leri arasında, makroekonomik değişkenlik, kurumsal zayıflıklar, kamu yatırımla-

rının az ve düşük kalitede olması ve özel yatırımları teşvik edememesi bulun-

maktadır. 

–  LAK genelinde kamu politikalarında verimlilik ve kalitenin artırılması için kate-

dilmesi gereken epeyce mesafe bulunduğu değerlendirilmekte ve kıtada ekono-

milerini en iyi yöneten ülkeler olarak  Brezilya ve Şili gösterilmektedir. 

Bu değerlendirmeye göre,  tasarruf ve yatırımların artırılması ile iyi yönetim, ilerle-

me sağlanması halinde fırsatlar sunacak alanlar arasında ön plana çıkmaktadır. 



Son Krizin Etkileri ve Mücadele Yöntemleri     

Son beş yılın elverişli dış şartları sayesinde LAK bölgesinde ilk kez ekonomik büyü-

me ile cari işlemler fazlası aynı zamanda gerçekleşmiştir. İhracatın miktar olarak art-

ması  ve  emtia  fiyatlarının  yükselmesinden  kaynaklanan  bu  kazanımlar,  gerek  döviz 

rezervleri  gerek  makroekonomik  dengeler  açısından  önceki  krizlere  kıyasla  bölgeyi 

daha güçlü hala getirmiştir. 

Ancak son krizle birlikte bu iki olumlu dış unsurun da tersine dönmesi, yani küresel 

talebin azalması ve emtia fiyatlarının düşmesi sonucu bölge ekonomilerinin ödemeler 

dengesinde açık vermesi beklenmektedir. Bu açığın 2009 yılında bölge için 57 milyar 

Dolar civarında gerçekleşeceği tahmin edimektedir

5

. Emtia fiyatlarının  2009 yılında 



5  Latin America  Economic Analyst,  Issue  No:  08/24,  December  19,2008,  Goldman  Sachs  Economic 

Research



Uluslararası Ekonomik Sorunlar

23

Ece ÖZTÜRK ÇİL

düşük seyredeceğine dair öngörü, bölgede büyümenin motorunun da durması anlamına 

gelmektedir. 2009’da bölge genelinde ekonomik büyümenin %1 civarında gerçekleşe-

ceği tahmin edilmektedir.  

Bölgenin dış finansman ihtiyacı, sermaye akışının kesildiği bir zamanda artmakta-

dır. 2009 yılında bölgeye net sermaye girişinin

6

 2006 yılındaki düzeyinin altıda birine 



inerek sadece 18 milyar Dolar civarında gerçekleşeceği, buna karşılık cari açık ve dış 

borçları  içeren  dış  finansman

7

  ihtiyacının  yaklaşık  322  milyar  Dolar  olacağı  tahmin 



edilmektedir

8



Yurtdışı  işçi  dövizlerinin  azalması  ve  işsizliğin  artması  da  fakirliğin  düşürülmesi 

trendini geri çevirme riskini getirmektedir.

Krizle  birlikte  doğrudan  yabancı  yatırımların  azalması  da,  yabancı  yatırımların 

GSYİH’ya oranı nispeten yüksek olan Karayip adaları (%15-25); Dominik Cumhuriyeti, 

Kosta Rika, Panama (%6,5-8) ile Şili ve Peru (%5) gibi ülkeleri olumsuz etkileyecek-

tir.


Krizle mücadele için bölge ülkeleri tarafindan alınan önlemler krizin farklı etkileri-

ne  ve  ülkelerin  kapasitesine  bağlı  olarak  çeşitlilik  göstermektedir.  Şili,  Meksika  ve 

Peru, emtia fiyatlarının ve sermaye akışının yüksek olduğu dönemde döviz rezervlerini 

artırıp,  dış  borçlarını  azaltarak  ve  hatta  istikrar  fonlarında  tasarrufta  bulunarak  krize 

tasarruf  oranı  en  fazla  şekilde  giren  ülkelerdir.  Bu  üç  ülke  ile  birlikte  Brezilya  ve 

Kolombiya’nın da iyi yönetilen ekonomileri haiz olmakla, makro istikrarlarını koruya-

rak hızla iyileşme sağlayacakları tahmin edilmektedir.    

Paralarının  değerini  korumak  amacıyla  döviz  piyasasına  müdahale  eden  ülkeler 

Brezilya (rezervlerinin %3ü kadar) ve Meksika (rezervlerinin %18i kadar) olmuştur. 

Brezilya  finansal zorlukları olan bankalara yardım etmiş, Arjantin ve Ekvator vergi 

teşvikleri, Şili mali sübvansiyonlar uygulamıştır

9

. Şili Merkez Bankası, 2009 Ocak ayı 



başında faiz oranlarını %8,25’den %7,25’e düşürdüğünü açıklamıştır

6   Net capital inflows

7   Broad gross external financing requirement (BGEFR)

8   Kaynak: Goldman Sachs estimates and forecasts

9   ECLAC, “The Global Crises- Effects on Growth and Development in Latin American Economies”,  

11 Aralık 2008 tarihinde Berlin’de düzenlenen uluslararası konferansta yapılan sunuş. 




Uluslararası Ekonomik Sorunlar

24

Küresel Mali Kriz ve Latin Amerika Ekonomileri

Genişleme döneminde tasarruf etmiş olan Meksika’nın, yol, havalimanı ve liman 

inşaatı gibi alt yapı yatırımlarını artırarak krizle mücadele yöntemini benimsemesi ise 

en fazla dikkat çeken ve ülkemiz açısından da Türk müteahhitlerinin yararlanabileceği 

fırsatlar sunan bir gelişmedir.  

Sonuç

Dünya ekonomisinin geçirdiği genişleme dönemlerini izleyen daralma ve dönüşüm-

lere  eşlik  eden  krizlerin  tüm  gelişmekte  olan  ekonomiler  gibi  Latin Amerika’da  da 

yıkıcı etkilerinin azaltılması için genişleme dönemlerinde elde edilen kazançların iyi 

değerlendirilerek kriz dönemlerinde kullanılması önem taşımaktadır.

LAK bölgesinde 1929 Büyük Buhran’ından sonra korumacı ve müdahaleci politika-

ların  uygulandığı  dönemin  devamı  olarak  70’lerin  ortalarına  kadar  uygulanan  ithal 

ikameci  sanayileşme  döneminde  bölgenin  ekonomik  tarihindeki  en  yüksek  büyüme 

oranları elde edilmiştir (1965-1980 arasında %6,1). 1980’lerdeki borç krizi  ve 90’lar-

daki krizlerde uygulanan IMF destekli kriz yönetimi politikaları ise harcamaları kısma 

mantığına  dayanmış  ve  neticede  ‘kaybolan  on  yıl’  1980’lerde  LAK  dünyanın  en  az 

büyüyen ekonomik bölgesi  olmuş,  bu dönemi izleyen 90’larda kaydedilen büyüme 

oranları da dünyanın yükselen diğer bölgelerinden geri kalmıştır. 

2008 krizi karşısında ise, LAK’ın büyük ve tasarruf edebilmiş ülkelerinin bu kez 

yatırımları artırma politikalarına ağırlık verdiklerini görüyoruz. Son beş yılda yaşanan 

genişleme döneminin kazanımlarıyla sağlanan ödemeler dengesi fazlası ile elde edilen 

döviz rezervleri bu politikaların gerçekleştirilmesine yardımcı olacaktır. Gelişmiş ülke-

ler  ile  kişi  başına  milli  gelirdeki  büyük  farkın  azaltılma  yoluna  girmesinin  ise  yine 



başka baharları beklemesi kaçınılmaz.

Yüklə 61,16 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə