DOI: 10.7816/idil-04-18-03 idil, 2015, Cilt 4, Sayı 18, Volume 4, Issue 18
45
www.idildergisi.com
YALNIZIZ ROMANINDA HEDONİST BİR TİP: BESİM
Sevgül TÜRKMENOĞLU
1
ÖZET
Peyami Safa’nın Yalnızız romanı tezli bir eserdir. Romanda, ruh madde çatışması
işlenir. Peyami Safa’nın spiritüalizmi benimsemiş bir yazar olduğu bilinmektedir. Safa, bu
romanında ruh madde çatışmasında ruhçuluğu yüceltir, maddenin değersizliğini vurgular.
Eserde ruhçuluğu Samim karakteri temsil eder. Samim, romanın maneviyata önem veren
kahramanıdır. Samim’in karşısında maddeciliği savunan hedonist bir tip olarak Besim karakteri
yer alır. Besim, hayatını tamamen zevklerinin emrine adamış bir tip olarak dikkat çeker. Bütün
vaktini yeme içme ve kitap okumayla geçirir. Ahlaki bir kaygısı ve kutsal değerleri yoktur.
Hayatın hiçbir ahlaki ve vicdani endişe taşınmadan yaşanması gerektiğini düşünür. İnsana
üzüntü veren bütün duygulardan uzaklaşır. En zor zamanlarda bile neşesinden bir şey
kaybetmez. Bu özellikleri Besim’i romanın en dikkat çekici kişisi olarak öne çıkarır. Hedonist
tip, Türk romanında çok rastlanmayan bir tiptir. Romanda Besim’in hedonistliği üzerinden bu
tipin yazar tarafından nasıl ele alındığı üzerinde durulacak ve hedonizm kavramına yer
verilecektir.
Anahtar Kelimeler: Peyami Safa, roman, hedonizm, tüketim
Türkmenoğlu, Sevgül. "Yalnızız Romanında Hedonist Bir Tip: Besim". idil 4.18
(2015): 45-54.
Türkmenoğlu, S. (2015). Yalnızız Romanında Hedonist Bir Tip: Besim. idil, 4 (18),
s.45-54.
1
Yrd. Doç. Dr., Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü, Van,
se_cabaz(at)hotmail.com
Türkmenoğlu, Sevgül. "Yalnızız Romanında Hedonist Bir Tip: Besim". idil 4.18 (2015): 45-54.
www.idildergisi.com
46
A HEDONISTIC TYPE IN THE YALNIZIZ NOVEL:
BESIM
ABSTRACT
Peyami Safa’s Yalnızız novel is a thesis work. In the novel, spirit and metarial
conflict is handled. Peyami Safa is known to be a writer adopted spiritualism. Safa
glorifies spiritualism at spirit and metarial conflict and highlights the insignificance of
the material in this novel. In the work, character of Samim represents spiritualism.
Samim is novel’s protagonist who gives weight to inwardness. Besim defends
materialism as a type of hedonistic character locates against Samim. Besim draws
attention as a type who dedicated to his life entirely pleasure’s order. He spends all his
time drinking, eating and reading. He has no concern of a moral and sacred value. He
think that life should be lived without any moral and conscience concern. He moves
away all senses that give sadness. He does not lose joy even in the most difficult times.
Besim’s these features stands out him as the most remarkable people of the novel. A
hedonist type is very uncommon in Turkish novels. In the novel, it will focus on via
Besim’s hedonism how this type is handled by the author and will be included in the
concept of hedonism.
Keywords: Peyami Safa, novel, hedonism, consumption
idil, 2015, Cilt 4, Sayı 18 - Volume 4, Number 18
-
47
www.idildergisi.com
Giriş
Hedonizm kavramının kökeni eski Yunana dayanır. Bu kavram Aristippus ve
Epikuros tarafından geliştirilmiştir. Her iki düşünürün bu konudaki görüşleri
birbirinden ayrılır:
Aristippos’a göre mutluluk, yaşanan hazların toplamıdır. Yaşamdaki
amaç ise, insanın fiziki yapısından elde edebileceği zevklerin en üst düzeyde
tatmini ve acıdan kaçınmadır. Epiküre göre, hazzın böyle bir açıklaması insanı
mutlu yapamaz ve sadece tutkuların tatmini yoluyla ulaşılan bir doyum, yaşamın
amacı olamaz”(Odabaşı, 2006:107)
Geleneksel olarak iki türlü hedonizmden söz etmek mümkündür. Bunlar,
felsefi ve psikolojiktir. Felsefi hedonizme göre hazzın en yükseğe getirilmesi her
bireyin ulaşmak istediği bir gerçek ve amaçtır. Birey, bunun için çaba harcar. İkinci
tür hedonizm ise psikolojik hedonizmdir ve güdülenme ile açıklanmaya
çalışılmaktadır. (Ekin, 2010:40)
Hedonizm kavramının temelinde, kişinin hayatının en önemli amacı olarak her
türlü haz ve zevklerden tatmak ve onlara sürekli sahip olmak istemesi vardır. (Duran,
1999). Hedonizm kavramı, günümüz dünyasında her geçen gün kendine daha geniş bir
yer bulur. Teknolojik gelişmeler, ekonomik anlamda refahın göreceli olarak artması
vb. sebeplerle insanlar tüketime yönelmişlerdir. Hedonizmi tetikleyen unsurlardan
biri de iletişim araçlarının hızla gelişmesi ve buna bağlı olarak bilginin hem işitsel
hem de görsel anlamda çabuk yayılmasıdır. Özellikle görsel iletişim sayesinde
insanlar, giyim kuşam, yeme kültürü gibi eğilimlerle ilgili daha hızlı ve kolay yoldan
bilgi edinir hale gelmişlerdir. Sosyal paylaşım sitelerinde insanların hayata dair her
anlarının fotoğraflarını paylaşmaları ve bu paylaşımlarda hep en iyi olabilmek için bir
uğraş içinde olmaları alttan alta bir hedonizmi barındırır. En iyi yerlerde tatil yapmak,
en güzel elbiselere sahip olmak, en kaliteli yerlerde ve en şık şekilde hazırlanmış
sofralarda yemek yemek ve tamamen bireysel zevklerle yaşamak şeklinde bir anlayışa
sahip olan söz konusu sosyal paylaşım sitelerinin altında barındırılan benlik
kaygısının, insanları narsizme yönelttiğini söylemek mümkündür. Bu tespitler
bağlamında günümüz insanında hedonizmin büyük ölçüde görüldüğü gözlerden
kaçmaz.
Bu tür hedonik davranışlar insanı tüketime sürükler.
Hirschman ve Holbrook hedonik tüketimi ele aldıkları makalelerinde
tüketicilerin satın aldığı ürünlerden sadece yarar sağlamak için alışveriş
yapmadıklarını, alışverişi bir zevk olarak gördüklerini ve bu zevki tatmin için
harekete geçtiklerini ileri sürmüşlerdir. Bireyler, sadece dış uyarıcılardan gelen
Türkmenoğlu, Sevgül. "Yalnızız Romanında Hedonist Bir Tip: Besim". idil 4.18 (2015): 45-54.
www.idildergisi.com
48
çoklu duyumsal uyarıcılara cevap vermekle kalmamakta, aynı zamanda kendi
içlerinde birçok imaj yaratmaktadırlar. Bu nedenle geleneksel bakış açısı ve
faydacı alışverişi dikkate alan görüşler tam olarak tüketici davranışı ve satın
alma eylemini açıklamamaktadır.” (Ünal ve Ceylan, 2008: 267).
Tüketim ve alışverişle geçici bir mutluluk yaşayan insan daha sonra neredeyse
bağımlılık haline gelen bu hisle sürekli tüketmeye devam eder. Yeme içme
alışkanlıklarının değişmesi, yemek için açılan kurslara olan rağbet, yemeklerde sunum
ve servisin önem kazanması ve gurmelik kavramının giderek yaygınlaştığı göz önüne
alındığında hedonizme eğilim arttığını fark etmek hiç de zor olmaz. Bu bağlamda
hedonizm, yaşamak için yemek” kavramını “yemek için yaşamak”a dönüştürür.
1.Yalnızız Romanının Sempatik Hedonisti: Besim
Peyami Safa’nın ruh madde kavramları üzerine odaklanan ve bu iki kavram
arasındaki çatışmayı işleyen eserlerinden olan Yalnızız
2
romanı, tezli bir eserdir.
Roman, Yeşilköy’deki bir köşkte geçen olaylarla başlar. Samim, kardeşleri Besim ve
Mefharet, Mefharet’in çocukları Selmin ve menenjit hastası Aydın, babadan kalma bu
köşkte yaşarlar. Samim orta yaşta, kendine has fikirleri olan bir insandır. Bu fikirlerini
Simeranya adını verdiği ütopyasında idealize eder. Besim hayat dolu, bütün ömrünü
zevklerinin peşinde geçirmeye niyetli bir hedonisttir. Mefharet asık suratlı, asabi bir
kadındır. Selmin’in nişanlısı Ferhat’ı ırkçı temellere dayanan bir tartışma esnasında
evden kovar. Bu durum Selmin ile Mefharet’in arasını açar. Selmin de annesinden
intikam almak için hamilelik belirtileri üzerine bir oyun tertip eder. Mefharet ve
Besim Selmin’i hamile bırakan kişinin Samim olduğundan şüphelendikleri için
Samim’in günlüğünü okurlar. Bu şüpheleri günlüğün sayfalarını okudukça daha da
artar. Çünkü günlükte Selmin’e çok benzeyen bir kadından söz edilir. Ancak ilerleyen
bölümlerde bu şüphelerin yersiz olduğu anlaşılır. Daha sonra da Selmin’in hamile
olmadığı ortaya çıkar. Günlükte bahsedilen kadının Samim’in sevgilisi Meral olduğu
öğrenilir. Samim ve Besim arasında büyük bir fikir ayrılığı vardır. Samim, Simeranya
adlı ütopyasında ideal bir yaşam hayal eder. Bunu çevresindekilere anlatır. Besim ise
maddeci bir insandır. Onun için hayat zevklerden ibarettir. Samim kendinden hayli
küçük olan Meral’i sevmektedir. Meral de Samim’i sevdiğini düşünür; fakat zaman
zaman tereddüde kapılır. Yaşadığı hayattan memnun değildir. Paris’te yaşayan
arkadaşı Feriha’dan etkilenerek Paris’e kaçma hayalleri kurar. Yaşadığı ev onu
bunaltmaktadır. Evde babası ve ağabeyi Ferhat ile yaşayan Meral, ağabeyinin
tutuculuğundan ve baskısından Paris’e kaçarak kurtulacağını hayal eder. Ferhat,
Meral’in Feriha ile olan arkadaşlığını bitirmesini ister. Ancak Meral, Feriha ile gizli
gizli buluşmaya devam eder. Samim de Meral’in Paris hayranlığını bilmektedir.
2
Peyami Safa, Yalnızız, Ötüken Neşriyat, İstanbul,1999. (Çalışmamızda verilen sayfa numaraları, eserin
bu baskısından alınmıştır.)
idil, 2015, Cilt 4, Sayı 18 - Volume 4, Number 18
-
49
www.idildergisi.com
Meral, bir gün Feriha ile Paris’e kaçmaya karar verir. Kaçacağı akşam tam
evinin kapısından çıkarken ağabeyi Ferhat ile karşılaşır. Ferhat onu odasına kilitler.
Meral, yaşadığı yerden kurtulamayacağını anlayınca odasının penceresinden atlayarak
intihar etmeye karar verir. Önce bir mektup bırakır. Mektupta: “İntihar ediyorum.
Kendi kendimden nefretimin çerçevelediği ve çirkinleştirdiği bir dünyada yalnızım”
yazılıdır. Meral, intihar etmeden önce bir sigara içmek ister. Çakmağa benzin
doldururken bir kısmını üstüne döker. Sigarasını yakmak için çakmağını da çakınca
çakmak elinden düşer ve elbiseleri alev alır. Genç kız yanarak ölür. Meral yandığında
saat sabaha karşı biri beş geçmektedir. O gece evinde bulunan Samim tam da o saatte
yanık kokusu aldığını söyler. Besim ve Mefharet de aynı kokuyu aldıklarını söylerler.
Meral’in annesi Necile de Meral’in babasından ayrıldıktan sonra hizmetçisi
Renginaz’la birlikte Arnavutköy’de bir köşkte yaşar. Meral’in intihar edeceği gece,
olaydan birkaç saat evvel, Renginaz’da da birtakım acayip haller görülür. Renginaz
gece sürekli saati sorar ve saat biri beş geçe her şeyin olup biteceğini söyler.
Necile’nin bütün ısrarlarına rağmen bu olayın ne olduğunu anlatmaz. Sürekli birtakım
sesler duyduğunu, alevler ve dumanlar gördüğünü söyler ve saat biri beş geçe
sakinleşir. Necile, Renginaz’ın bu durumundan çok endişelendiği için Meral’i
aramaya karar verir. Telefon açtığında kızı Meral’in yanarak öldüğünü öğrenir ve kalp
krizi geçirerek ölür. Samim, Necile’nin bu durumunu haber alır ve Arnavutköy’deki
köşke gider. Okuyucu burada, Samim’in yıllar önce Necile Meral’in babasıyla
evliyken onunla birlikte olduğunu öğrenir. Samim ile Necile arasında yıllar önce
yaşanan bu gayri meşru ilişki okurda Meral’in Samim’in kızı olabileceği şüphesini
uyandırır. Çünkü Necile, Meral’in Samim ile olan ilişkisini öğrendiğinde bu
birlikteliğin doğru olmadığını söyler. Aralarındaki yaş farkını ileri sürerek Meral’in
Samim ile olan ilişkisine şiddetle karşı çıkar.
Romanın sonunda okuyucunun kafasında oluşan bu sorular cevapsız kalır.
Roman, Samim’in Necile’nin evine gelerek onun cesediyle karşılaşması ve Necile’nin
ölüsü başında düşüncelere dalmasıyla son bulur.
Bu çalışmada romanın karakterlerinden Besim’in bir hedonist olarak profiline
yer verilecektir. Ağabeyi Samim’in tam zıddı özelliklere sahip olan Besim’in
hedonistliğini yazar, Yeşilköy’deki köşkte yaşayan insanların birbirine tezat olan
karakterleri üzerinden verir. Besim, bu köşkün içinde hayatı karamsarlık ve gerilim
içinde yaşayan bir ailenin ortamı yumuşatan üyesidir. Her şeyden önce çok sakin ve
rahattır. Bu durum dış görünüşünde de kendini gösterir. Her zaman güler yüzlüdür. Bu
güler yüzlülüğü romanın birkaç yerinde vurgulanır:
“Bir kaşı yukarı kalkmıştı. İri mavi gözlerinde parlayan iştahtan yüzünün niçin
güldüğünü, onu hiç tanımayanlar da bir bakışta anlayabilirlerdi.”(s.13)
Türkmenoğlu, Sevgül. "Yalnızız Romanında Hedonist Bir Tip: Besim". idil 4.18 (2015): 45-54.
www.idildergisi.com
50
“(…) yine bir kaşını yukarı kaldırmış, hafif hafif başını sallıyor ve
gülümsüyordu.”(s.18)
Besim’in yaşadığı Yeşilköy’deki köşkte asabi bir abla, titiz bir ağabey,
menenjitle boğuşan bir yeğen vardır. Bu durum köşkü ziyadesiyle gerilimli bir mekân
haline getirir. Besim’in neşeli hali oldukça gerilimli olan Yeşilköy’deki köşkün
kasvetli havasını dağıtır. Besim’in kelime anlamının “güler yüzlü,
güleç”(Devellioğlu,1995:90) olduğu hatırlandığında yazarın Besim karakterini köşkün
kasvetli havasını yumuşatan bir figür olarak seçtiği sonucuna varılır. Besim, köşkün
neşe kaynağı ve bu kasvetli mekâna renklilik katan sempatik bir şahsiyettir. Ağabeyi
Samim, Besim’e çoğu zaman kızsa da günlüğünde Besim’e dair yazdıklarından onun
da aynı düşüncede olduğu anlaşılır:
“Birdenbire Besim’i özledim. Onun neşesi daima bu evi sessizliğin
fırtınalarından kurtarmıştır.”(s.23)
Besim’in konuşmalarına yansıyan hedonist yapısı, onun kişiliği hakkında ipucu
verir. Konuşmalarında kullandığı örneklerde hep yiyecek ve içeceklere atıfta
bulunması bu yönden dikkat çekicidir:
“Burada herkes meseleyi tulumba tatlısıyla sade kahve arasında konuşur.”
(s.15), “Ağabeyimi bildim bileli sır küpü ve sükût dondurmasıdır.” (s.28),
“Değmez vallahi bu dünya. Bak, heyecandan yüzün pancar turşusuna döndü.”
(s. 31),
“Bu dünya o kokladığın limona benzer: Yuvarlak, ekşi…” (s. 43)
“-Bir Arnavut doksan yaşına gelir, yine sakal bırakmaz.
Besim bir kahkaha atarak sordu:
-Bozayı rahat içmek için mi?” (s. 105),
“Platonik bir aşk bana, aç bir adamın önündeki piliç kızartmasına şiir söyleyip
açlıkta ısrar etmesine benziyor.” (s. 236),
“Hâdisenin bir bardak ayran veya şampanya içmekten fazla ehemmiyeti
yoktu.” (s. 92)
Besim de: “ağzımın iç ifrazlarıyla fikirlerimin birbirine bağlı oldukları
muhakkaktı.” (s.93) cümlesiyle kendi hedonistliğine vurgu yapar.
idil, 2015, Cilt 4, Sayı 18 - Volume 4, Number 18
-
51
www.idildergisi.com
Besim, köşkün içinde yaşanan sıkıntılarla, aile bireylerinin üzüntüleriyle de
ilgilenir. Fakat kendi iç dünyasında yine zevklerinin peşindedir. En vahim
durumlarda bile onun bu düşünceleri değişmez. Romanın bir yerinde sinir krizi geçirip
fenalaşan ablasının leğendeki suyun içinde kızarmış ayakları hakkında Besim’in
yaptığı yorum onun hedonistliğine dair uç bir örnektir:
“En şiddetli arzular bana en biçimsiz anlarda ve en münasebetsiz tahriklerle
gelir. Ablamın ayaklarını lengerdeki sıcak suyun içinde kıpkırmızı kesilmiş görünce,
sabah karanlığı, canım istakoz istedi.” (s.87)
Besim, hedonistliğinin gereği olarak, zevklerini her şeyin üstünde tutan bir
insandır. Hiçbir işte çalışmaz. Bütün vaktini Yeşilköy’deki köşkte geceleri kitap
okuyarak, gündüzleri gevezelik ederek geçirir. Kendini bir mirasyedi olarak
görür.(s.36). Hayatı ciddiye almaz. Galatasaray Lisesi’nden mezun olmasına rağmen
“Tahsil denilen şey, hayatımızda on beş seneden fazla süren bir hastalıktır” (s.33)
cümleleriyle eğitimi önemsemediğini vurgular. Bu durum, Besim’in hedonistliğinin
yanı sıra, maddi yönden hiçbir sıkıntısı olmayan zengin bir aileye mensup oluşuyla da
yorumlanabilir. Ancak Besim’in bu şekilde davranmasının en önemli sebebi, ruh ve
madde çatışmasında, madde cephesinde yer almasıdır. Yazarın ruh ve madde
çatışması esasına dayandırdığı romanında Besim, yazarın tezinde süfli olarak görülen
maddenin bir nevi sözcüsü konumundadır. Besim’in bu anlamdaki rolünü daha iyi
anlayabilmek için onu diğer karakterle bir arada değerlendirmek gerekir. Tipik bir
hedonist olan Besim ile birlikte hayata bakışı sathî bir maddecilikten ibaret olan
Samim’in sevgilisi Meral, Meral’in arkadaşı Feriha da değerlendirildiğinde bu
maddeci yaklaşıma yazarın bakışı daha da netleşir. Besim, maddeciliği yeme içme
düzeyinde temsil eder. Yazar, Besim’in bu tavrını, romanda kendi sözcüsü olan
Samim aracılığıyla yansıtır. Samim, kardeşi Besim’e aşağıda yönelttiği eleştirilerde
hem Besim’i hem de Besim’i bu duruma düşüren toplum yapısını hedef alır:
Zoolojik bir antropolojinin sana verdiği hayvanca bir insan telakkisi içindesin.
Kabahat sende değil. Bütün şansını maddede arayan bugünkü ilmin, büyük idealistler
müstesna, insana lâyık görmeye mahkûm olduğu ahlâk budur. Yıllarca seninle
münakaşa ettik. Değişmedin. Bu ahlâk sende vücut yapısı haline gelmiş. Daima
midenin emrindesin. (s.93)
Samim’e göre Besim’in daima midesinin emrinde olmasının temelinde onu
yetiştiren cemiyetin mevcut sistemindeki hataları yatar. Yazar, Besim üzerinden
cemiyete yönelttiği eleştirilerinde maddeciliğin insanı hayvani bir seviyeye düşürdüğü
vurgusu yapar. Simeranya adını verdiği ütopyası da “özüne yabancılaşan insanlara ve
çözülme noktasına sürüklenen hayat tarzına” karşı kurulmuştur. (Türkeş, 2006).
Türkmenoğlu, Sevgül. "Yalnızız Romanında Hedonist Bir Tip: Besim". idil 4.18 (2015): 45-54.
www.idildergisi.com
52
Besim’in hayattan zevk almak için tuttuğu yol onu hayvani bir derekeye düşürmüş ve
Samim’in temsil ettiği ulvi karşısında süflinin temsilcisi durumuna getirmiştir.
Yazarın, derinlikten yoksun ve manevi değerleri hiç umursamayan bir tip
olarak sunduğu Besim’in bu durumuna karşıt bir figür olan ağabeyi Samim’den
devamlı tepki gelmesi tesadüf değildir. Safa, birbirine karşıt iki figür olarak romanın
merkezine oturttuğu Besim ve Samim arasındaki zıtlığı bu vesileyle okura yansıtmış
olur. Nitekim Samim ile Besim arasındaki karşıtlığı belirtmesi açısından aşağıdaki
alıntı önemlidir. Bu alıntıda, köşkte yaşayan maddeci karakterlerin anlayamayacağı
biçimde ulviyete bürünmüş bir Samim tasviri vardır.
“Samim terasın kapsına gitti ve bahçeye baktı. Besim’e, o hedonist kardeşine
değil, hiç kimseye, hiçbir ifade vasıtasiyle sezdiremeyeceği bir his ânının mutlak
yalnızlığı içindeydi.” (s.98). Besim’in hayallerini süsleyen yeme içme telakkisine
karşılık Samim’in idealize edilmiş bir hayat algısı vardır. Bu durum da yukarıda
belirtildiği gibi ulvi ile süfli çatışmasına zemin hazırlar.
Ütopya ile Reel Dünya Çatışması
Besim’in, Samim’in ütopyası Simeranya’ya bakışı da kendine has ve
alaycıdır. Hiçbir şeyi ciddiye almayan Besim, Simeranya’ya bakışında da bu tavrını
sürdürür. Ona göre, ütopyaya kaçış isteği insanın kendinden kaçışı ve kendine
duyduğu nefrettir. Besim’in romanda söylediği:
“Her caninin içinde temiz bir dünya vardır. Oraya kaçış kendi kendinden nefret
ifade eder. ” (s.21). cümlesi Besim’e dair bir ayrıntıyı yakalamak açısından önemlidir.
Besim, roman boyunca herhangi bir ruh tahliline tabi tutulmaz. Hayata dair hiçbir
mutsuzluktan veya sıkıntıdan söz etmez. Ancak buraya alıntılanan cümlede Besim’in
de dünyaya dair olumlu bir tavır içinde olmadığı gözler önüne serilir. Bu cümleden
hareketle hayatı ciddiye almayan bir hedonist olarak okuyucuya tanıtılan Besim’in de
aslında üzerinde yaşanan dünyaya bir nefret duyduğu ortaya çıkar. Besim’in sarf ettiği
bu cümleler, Meral’in intihar etmeden önce bıraktığı ve “kendi kendimden nefretimin
çerçevelediği ve çirkinleştirdiği bir dünyada yalnızım” (s.329) ifadelerinin yer aldığı
notla da paralellik arz eder. Köşkün içindeki insanlar birer fert olarak yalnızdırlar ve
bu yalnızlıklarına sebep olan dünyaları onları mutsuz eder. Tam da bu noktada
romanın kahramanlarının bu mutsuzluklarına çözüm olarak Simeranya öne sürülür.
Simeranya, reel dünyanın ve bu dünya içindeki maddi ve adiyattan olan hedonizmin
karşısındadır. Simeranya’daki hayatta reel dünya gibi insanı hedonizme sevk eden
hiçbir unsur yoktur. Samim, bunu Besim’e de anlatır:
idil, 2015, Cilt 4, Sayı 18 - Volume 4, Number 18
-
53
www.idildergisi.com
“[Simeranya’da] ikide bir değişen öğretim sisteminden ziyade pilavı ile meşhur
bir mektepte okumazdın. Hazım usarelerini ikide bir galeyan ettiren tesirlerden uzak
yaşardın ve manevi hüviyetin daha ziyade gelişirdi.”(s.37) Samim ve Besim
arasındaki çatışma, Samim’in ütopyası olan Simeranya ile gerçek dünya arasında da
yaşanır.
Ahlak Sorunsalı
Samim’in ruhundaki yalnızlık ve iç çalkantılarıyla içine dönük hali Besim’in
şen ve dışa dönük haline taban tabana zıttır. Yazar, bu sebeple Besim ve Samim
arasında ruh, madde, maddiyat ve maneviyat üzerine uzun münakaşalar romana
eklemeyi uygun bulur. (s.37-38) Ancak Besim’in bu münakaşalarda maneviyatı ne
derece değersizleştirdiği aşağıdaki cümlede kendini açıkça gösterir:
“Bence bir karın gurultusu yüz felsefe dersinden daha büyük bir hakikattir.”
(s.342)
Besim’e göre yemek, en büyük aşktır, üst tarafı edebiyattır. (s.32) Bu ifadeler
bir hedonist olarak Besim’in maneviyata değer vermediğini de ortaya koyar. Besim’in
maddeci tavırları da yine Samim’in ağzından “Besim’in zevzekliği. Daha doğrusu,
maddeyi ve parayı tanrılaştıran dünya görüşü”(s.221) diye verilir. Besim, herhangi bir
ahlak kaygısı taşımayan bir karakterdir. Toplumun sahip olduğu ahlaki değerlerin
hiçbir anlamı olmadığını savunan Besim, evlilik kurumunu da gereksiz bulur:
“(…) Yirmi yaşını geçmiş güzel bir kızın, vücuduna beşinci derecede bir
belediye memurunun tasdikinden sonra tasarruf etmesi âdetine elli sene sonra ne kadar
gülecekler, biliyor musun? Bu yaşa kadar sabretmesi budalalık.”(s.14) cümleleriyle
bunu alaycı bir biçimde dile getirir.
Besim,
ahlak
konusunda “insanın bütün felâketleri tabiata karşı
gelmesindendir” (s.15) düşüncesinde olmakla birlikte felaket dahi olsa ahlaka aykırı
fikirlerin kendisini zaman zaman yokladığını da söylemekten çekinmez. Kızı
Selmin’in evlilik dışı hamile olduğundan şüphelenen ablası Mefharet’in şüpheli olarak
kendisini göstereceğini de yadırgamayacağını belirtir:
“İnan ki böyle bir şey imkânsız değildir. Çünkü Selmin’i çok güzel bulduğum
ve senin kızın olduğunu unuttuğum anlar çok oldu. Hani şöyle bir karıncalandım. Kız
kardeşim olsaydı yine benden şüphe edebilirdin. Ne çıkar ablacığım?”(s.15)
Ahlâkî manada bir kuralsızlığı savunan ve ahlâkî değerlere önem vermeyen
Besim, bu düşüncesiyle de kardeşi Samim ile tamamen zıt fikirlere sahiptir.
Türkmenoğlu, Sevgül. "Yalnızız Romanında Hedonist Bir Tip: Besim". idil 4.18 (2015): 45-54.
www.idildergisi.com
54
SONUÇ
Besim’in, Yalnızız romanının en renkli ve dikkat çekici karakteri olarak öne
çıktığını söylemek mümkündür. Romanda ruh madde çatışmasında yazarın taraf
olduğu ruhçuluk kazanır, materyalizm hüsrana uğrar. Materyalist zihniyetin
değersizleştirilerek işlendiği romanda materyalizmin savunucusu olan Besim, bu
değersizleştirme ve basitleştirmeye karşılık sempatik bir karakter olarak öne çıkar.
Besim’in hayat dolu ve neşeli tavırları ve hiçbir şeyi ciddiye almayışı bir taraftan onun
maddeciliğini öne çıkarırken diğer taraftan olayların geçtiği köşkteki gerilimli
atmosferi de yumuşatır. Yazarın romanın birkaç yerinde tekrar ettiği Meral’in veda
mektubunda yazan “kendi kendimden nefretimin çerçevelediği ve çirkinleştirdiği bir
dünyada yalnızım” ifadeleri ile gerçek dünyanın çirkin ve çekilmez olduğuna yaptığı
vurgu ile Besim’in hayata bakışı tamamen karşıttır. Besim, romanın satır aralarında
dünyanın bu çirkin gerçekliğini ört bas etmek için kendini zevklerine adadığını ima
eder. Hedonizmi uç bir noktada yaşayan Besim’in bu tavırlarında hayatın bütün
çirkinliğine rağmen mutlu olmaya çalışma arzusu sezilir.
Türk edebiyatında çok fazla rastlanmayan hedonist bir tip olarak Besim,
romanın kurgusu içinde ortamı yumuşatan ve okuyucunun sempatisini kazanan bir tip
olarak öne çıkar.
KAYNAKLAR
DEVELLİOĞLU, Ferit, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lugat, (Haz. Aydın Sami Güneyçal),
Ankara: Aydın Kitabevi, 1998.
DURAN, Bünyamin, Aktif Asketizm/ Radikal Hedonizm ya da Kanaat Ahlâkı, Köprü Dergisi
S:76,1999,http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi
&YaziNo=442 (Erişim 20.06.2015).
EKİN, Volkan, Tüketim Toplumu, Hedonizm ve Araç Olarak Yazılı Basın, İletişim Bilimleri
anabilim dalı yayımlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İstanbul, 2010.
ODABAŞI, Yavuz, Tüketim Kültürü, İstanbul: Sistem Yayıncılık, 2006.
SAFA, Peyani, Yalnızız, İstanbul: Ötüken Neşriyat, 1999.
TÜRKEŞ, A. Ömer, Edebiyatımızın En Meş’um Kadını Selma, Milliyet, 16 Şubat 2006.
ÜNAL, Sevtap ve CEYLAN, Cem, Tüketicileri Hedonik Alışverişe Yönelten Nedenler:
İstanbul ve Erzurum İllerinde Karşılaştırmalı Bir Araştırma, Atatürk Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, C:22, S:2, 2008, s.265-283.
Dostları ilə paylaş: |