HABERLER.
19 Mayıs Bayramının Fakülte
mizde kutlanması
Spor ve Gençlik Bayramı dola
yısiyle 19.Mayıs 1944 günü saat 21.30
da Fakültemiz konferans salonunda
bir kutlama töreni yapılmıştır. Bu
toplantı da başta Sayın Vekilimiz
olduğu halde Maarif ailesine mensup
bir çok kimseler, Fakültemiz Öğre
tim Heyeti üyeleri ve öğrencileri
hazır bulunmuşlardır.
Dekan toplantıyı açtıktan sonra
Prof. Enver Ziya Karal, Atatürk'ün
hayatından, eserinden ve 19 Ma-
yıs'ın Türk Inkilâp Tarihindeki de
ğerinden bahseden bir konuşma yap
mış, bundan sonra öğrencilerimiz
Millî şiirler okumuşlar, ve gene bir
öğrenici korosu tarafından Millî
marşlar söylenmiştir.
En sonra, kürsüye gelen Sayın
Maarif Vekilimiz Hasan-Âli Yücel,
evvelden söz söylemeyi düşünme
diği halde bugünün ve bu toplan
tının heyecaniyle konuşmaya karar
verdiğini kaydederek söze başla
mış ve hazır bulunanları ve bilhassa
hitap ettiği gençleri derin bir surette
ilgilendirip duygulandıran ve bir
saat kadar süren samimî ve heye
canlı bir konuşma yapmıştır.
Sayın Vekil:
"Türk Tarihinde Türkü yük
seltmek, Türklüğün büyük dâva
larını halletmek için çalışmış ve bu
uğurda hayatını vermiş bir çok
insanlar vardır. Fakat Türk Tari
hinde, Türkün en zebun bir hale
getirdiği, Türk kütlelerinin yokedil-
mesi için her şeyin hazırlanıp
yapıldiğı bir anda Türklüğün bütün
dâvalarını hallederek onu kurtarmış
Atatürk kadar büyük bir adam
yoktur.
Biz Atatürk'e, onun uğrunda
can vermeyi bu yurdun geleceği
için lüzumlu gördüğümüzden bağla
nıyoruz. Ona inanışımız, kendisini
bu devirde yaşayıp ölmüş bir insan
olmasından değil, onun size anlat
mağa çalıştığım gibi bir insan ol
duğundan dolayıdır.
Biz Atatürkçüyüz derken kas
tettiğimiz mâna budur; buna inanı
nız arkadaşlar. Bu dünyada Ata
türkçü olmaksızın Türkçü olacak bir
insan tasavvur etmiyorum. Çünkü
Atatürk Türke en çok inanan
adamdı,, dedikten sonra Atatürk'ün
Türke nasıl inandığını İstiklâl sa
vaşının muhtelif devrelerine ait
hâdise ve menkabelerle izah etmiş
ve: "Atatürk'ü anmak vazifemiz,
ibadetimizdir. O, var oldu, inandık:
yok oldu, inanıyoruz,, cümleleri
hazır bulunanların coşkun alkışla-
riyle karşılanmıştır.
Bundan sonra sözü, İnönü'nün
b gün irat buyurdukları büyük
nutka getiren Vekil bu münasebetle
yurdun geleceği için gençliğin
ülkü edinmesi gereken işlerden,
memleketin hayatı için bilimin lü
zumundan bahsetmiş ve sözlerim
şu cümlelerle bitirmiştir.
"Ben" bunları iki adamdan Öğ
rendim: 'biri ölü, biri sağ;
A TA TÜRK ve İNÖNÜ,,.
812
HABERLER
Ferit Kam
21 Mayıs 1944 te Fakültemiz
Profesörlerinden F e r i t K a m'ı
kaybettik. Üstadın hâtırasını taziz
için 9. VI 1944 Cuma günü Hâmit
Dersevinde bir toplantı yapılmıştır.
Bu toplantıda Dekanımız Prof. Nec
mettin Halil Onan şunları söyle
miştir :
"Bundan yirmi gün önce, sa
hasında eşi nadir yetişir bir bilgi
nimizi, Profesör Ferit Kam'ı kay
betmiştik. Bu fevkalâde sevimli
ve faziletli insan, 80 yıllık ömrü
nün dörtte üçünü memleket irfanı
için çalışmakla geçirmişti. İstan
bul Darülfünununda uzun seneler
devam eden tedris vazifesinden
kalan şöhretiyle, dostları ve talebesi
arasında daha ziyade " Müderris
Ferit Bey„ diye tandırdı. Milâdî 1863
yılına rastlıyan Hicrî 1280 yılında
İstanbul'da Beylerbeyinde doğmuştu.
Babası, askerî doktorlardan Ah
met Muhtar Paşadır. İlk tahsilini
Beylerbeyi Rüştiyesinde yaptıktan
sonra, hususî öğretmenlerden ders
almış ve iki sene kadar da sivil
Tıbbiye okuluna devam etmiştir.
Tıp tahsilini tamamlamadan Hukuka
yazılmış, fakat babasının ölümü
üzerine Hukuktan da ayrılmak
mecburiyetinde kalmıştır. Bundan
sonra, hususî öğretmenlerden Fran
sızca, Farsça, Arapça dersleri al
mış ve bu genç yaşından başlayıp
hayata gözlerini yumuncıya kadar
devam eden öğrenme aşkıyle çalı
şarak sahasında bir bilgi ummanı
olmuştur.
Üstad Ferit Kam öğretim mes
leğine 22 yaşlarında iken Beyler
beyi Rüştiyesinde Fransızca hocalığı
ile girmiş ve bu vazifesi Meşrutiye
tin birkaç yıl sonrasına kadar de
vam etmiştir. Öğretmenliğe girişin
den iki sene sonra da Babıâli Ter
cüme Odasına mûlâzemeten devama
başlamış ve bu büronun Müdür Mu
avini olmuştur.
Üstadın hayatında memleket
irfanı için en feyizli devre, 1913
yılında İstanbul Darülfünununa, ede
biyat derslerini okutmak üzere, ta
yin edilmesiyle başlar. Bu ders daha
sonra Şerhi Mütuna çevrilmişti Ben,
muhterem üstadı o tarihlerde tale
besi olarak tanıdım. Bütün arka
daşlar onun nükteli konuşmasiyle
önümüze serdiği geniş bilgisinin
hayranı, talebesine dost muamelesi
eden alçak gönüllülüğünün meftunu,
mübarek yüziyle cana yakın hal
ve şanının âşıkı idik. Her derste
eski eserlerimizden birisinin üstüne
bilgisiyle anlayışının ışığını serper
ve bizi, böyle bir rehbersiz belki
ebediyen keşfedilemiyecek olan mâ
na âlemlerinden haberdar ederdi.
Eski metinlerimizi anlamanın esaslı
bir dil ve lügat bilgisinden bütün
klâsik ilimlere ve oradan türlü hü
ner ve oyunlara kadar giden bir
ihataya bağlı olduğu edebiyatla
uğraşan muhterem dinleyicilerimin
malûmudur. Merhum üstadımız bu
sahanın hakikî otoritesi idi. Bizim
eski edebiyatımızla Arap ve Fars
edebiyatlarını. bütün genişlik ve
incelikleriyle bilirdi. Büyük küçük
herkes, bir beytin gölgeli veya dü
ğümlü kalan mânası için, son mü
racaat yeri olarak, ancak Ferit Kam'ı
düşünürdü. Onun "Anlıyamadım „
dediği şeyler, aşağı yukarı anlaşıl
mamağa mahkûm olanlardı,
HABERLER
813
Üstad müstesna bir ilim hay
siyetine sahipti. İyi hatırladığımdan
emin değilim, fakat kendisinin aşağı
yukarı şu maalde bir mısra'ı vardı:
Allâme-i her fen geçinen bir şeyi bilmez.
Bu mısrada söylediği gibi o da
bilmediğine bilirim demez ve ancak
bildiğini söylerdi. Kendisinden her
hangi bir şey sorulduğu zaman
düşünmeden cevap vermek âdeti
değildi. Cevabının inandırıcı olma
sına bilhassa itina eder, bu uğurda
hiç bir zahmetten çekinmez, kütüp
haneler dolaşır, yeniden kitaplar
karıştırır, zengin misaller ve mehaz-
lar göstererek cevabını yüzde yüz
doğru hale getirmedikçe gönlü rahat
etmezdi. Kaç defa, dersten çıkıp
Darülfünun binasından ayrıldıktan
sonra aklına gelen yeni bir misali
söylemek, yeni bir eseri haber ver
mek için uzun yollardan geri dön
düğünü, geniş alnındaki ter tane
lerini silerken "Bak dinle: şu da
var...,, dediğini hatırlarım.
İlim bahsinde, son demlerine
kadar zenginliğini ve canlılığını kay-
betmiyen hafızasına güvenmemeyi
kendine prensip edinmişti. Tered
düde düşülen şeyin kitapta yerini
bulup göstermek gönlünün hazzı
ve haysiyetinin icabı idi. Ölümün
den evvelki aylarda idi, gündüz
konuştuğumuz bir bahis hakkında
düşüne araştıra vardığı neticeyi bil
dirmek için soğuk bir kış gecesinde
evime kadar geldiğini bilirim.
İstanbul Darülfünuriundaki Şer
hi Mütün müderrisliğinden, Zafer
den sonra Telif ve Tercüme Heyeti
âzalığına tâyin edilip Ankara'ya
gelmesi üzerine ayrıldı. İstanbul'a
dönüşünde yine Darülfünunda İran
Edebiyatı Tarihi Müderrisliğine tâ
yin olundu ve bu vazifesi 1933
yılına kadar devam etti.
Daha önce Darülfünundaki Ede
biyat ve Şerhi Mutun derslerini
okuturken Süleymaniye Medrese
sinde Umumî Felsefe Tarihi Mü
derrisliğini de yapıyordu. Gerek
Şark, gerek Klâsik Garp felsefesi
sahalarında da gerçekten erudition
sahibiydi. Şarkta yetişmiş olanlar
dan en çok beğenip sevdiği, daima
vecitli bir hürmetle yâdettiği Mev
lâna Celâlüddîni Rumî idi. Mev-
lânâ'ya karşı duyduğu derin inci-
zabı göstermek için yazdığı şu kı
tayı sık sık tekrarlardı:
Yegâne Şems-i hüdadır cenab-ı Mevlâna
Hulûs-i kalb ile kıl intisab-ı Mevlâna
Tarîk-ı aşk-ı ilâhîde rehberin olsun
Kitab-ı pencüm-i Haktır Kitab-ı Mevlâna
Ferit Kam 1933 te lâğvedilen
İstanbul Darülfünunundaki vazife
sinden ayrıldıktan sonra, uzun ça
lışma yıllariyle ilerlemiş olan yaşı
nın hakkettirdiği dinlenme devre
sine, girmişti. Fakat canlılığından
bir şey kaybetmediği için mütema
diyen işliyen kafası onu rahat bırak
mıyordu. Hayatının sonuna kadar
çalışmak, bilgisinden etrafındakileri
faydalandırmak onun için hayatî
bir ihtiyaçtı. Çoğunu Hereke'de
geçirdiği bu sükûn ve inziva yılla
rında kendisini ziyaret ettiğim za
man istediği yerde gönlünce çalışa
mamaktan duyduğu ıztırabı sezmiş
tim. İlmine ve faziletine hayran
olanların kalbine pek az fanilere
nasibolan bir yeri olduğu halde
kendini bir köşede unutulmuş gibi
görmek ona devamlı bir eza veri
yordu.
Bu çok derin duyup düşünen
814 HABERLER
insan, hayatının bu hûzûnleriyle
kırgınlıklarını:
îmtidad-i hayatı insanın
Mevti zerrat-i âna bölmektir;
Düşünürsen tereddûdetmezsin:
Yaşamak her dakika ölmektir.
yahut:
Mahasal-i ömrümü ettim telef,
Oynıyorum kumda bugün elde def.
Caize-i cehl ü hamakat budur,
Bence abestir buna etmek esef.
gibi kıtalarında söylemiştir.
Nihayet geçen yıl Sayın Maarif
Vekilimiz Hasan-Âli Yücel ken -
disine Ankara Dil ve Tarih - Coğ
rafya Fakültesinde devamlı kon
feranslar şeklinde ders vermesini
teklif ettiği zaman, o ömrünün son
ve büyük arzusuna kavuşmuş ol
mak hazziyle çocuk gibi sevinmişti.
İlk vereceği derse genç ve idealist
bir öğretmen heyecaniyle hazırlandı
ve bu asıl heyecanı son dersine
kadar muhafaza etti. Kendisini, son
hastalığı esnasındaki ziyaretlerimde,
daima derslerine gidememekten şi
kâyet eder buldum. Ders yılını sona
erdirememiş olmaktan derin bir te
essür ve hüzün duyuyor, ders ver
mekten aldığı zevki dokunaklı bir
samimiyetle anlatıyordu. Ben : "İn
şallah yakın zamanda iyileşip yine
derslerinize gideceksiniz.,, diye ken
disine kuvvet ve teselli vermek
istedikçe, sesi en derin bir elemle
perdelenerek: "Artık geçti.» diyordu.
Kendisini tedavi eden doktorlar,
son demlerine kadar canlılığını kay-
betmiyen aklî melekelerinin kuvve
tine hayran olmuşlardı. 1944 Mayı
sının 21 inci gününün son saat-
larında bu bilgi ve fazilet ışığı sön
dü ve bir gün sonra tabutu talebesi
ve dostları tarafından eller üstünde
taşınarak ebedî dinlenme yerine
götürüldü.
Üstad Ferit Kam'ın Türk İrfa
nına yadigâr bıraktığı ;eserler genç
liğinde yazdığı manzumeleri ihtiva
eden Türrehat isimli küçük şiir
mecmuasiyle Dinî, Felsefî Musaha
beler, Vahdet-i Vücut, Fransızca-
dan mütercem Mâba'dettabiiyye ve
Mebadîi felsefeden ilmi Ahlâk kitap
larıdır. Asarı Edebiye Tetkikatı
notları Darülfünunda talebe tara
fından taş basmasiyle neşredilmiştir.
Muhtelif mecmua ve gazetelerde
çıkmış olan, Kınalızade Ali Çelebi,
Şair Baki ve Sabit hakkındaki uzun
makaleleri de bilhassa zikre şayandır.
Merhumun gerçek değerini bu
eserleriyle ölçmek istiyenler şüphe
yok ki aldanacaklardır. İlim hay
siyetini koruma titizliği onda vehim
ve vesvese derecesini bulduğu için
bütün bildiklerini ve düşündüklerini
yazmaktan daima çekinmiş ve ne
yazık ki onun bu çekingenliği ilim
âlemimizi birçok şeylerden mahrum
bırakmıştır. Ferit Kam'ın ölümün-
denberi, eski edebiyatımızın birçok
köşelerini belki hiç bir zaman dağıl-
mıyacak olan bir karanlık kapla
mıştır.
Dünyada faziletli bir insan
olduğu kadar kemalli bir mütefek
kir olarak yaşamış olan Ferit Kam'ın
türlü duyuş ve düşünüşlerini bazan
derin manalı, bazan eğlenceli ve
nükteli kıt'aiar halinde tesbit et
mek hususî bir zevki idi.
Hayatının muztarip bir anında
şu kıt'ayı söylemişti:
Bu elem yurdu denl dünyanın.
Derdine mihnetine gayet yok.
Bir çürük diş gibidir bence hayat
Çıkmadan sahibine rahat yok.
HABERLER 815
Bir başka kıt'ası da şöyledir:
Ağlayan bilkibu âlemde gülenden çoktur
Ezelt cilve-i makûsu budur dünyanın.
Duyduğun kahkahalar bezm-icekâbirde
senin
Mân akis nevhasıdır zümre-i bedbahtânın
Şimdi de iki rubaisini okuyorum:
Esrâr-i Huda kimseye olmaz mekşûf
Şerhetse de bin kerre Cüneydü Marûf:
Nakdine-i irfanını rayiç sanma
Bâzâr-i hakikatte anın hepsi züyûf.
Âzâde-ser ol kimseye etme minnet
Minnettir eden şahsi karîn-i zillet
Zilletse eğer bahtına kâkim kuvvet
Git sırtını ver kabrine rahat rahat.
Ferit Kam'ın hayatı boyunca
içinde taşıdığı fazilet aşkını ifade
eden şu kıtası gerçekten kuvvetli
değil midir?
Ne şekle girse rezâil yanımda yer bulamaz
Benim fazilete gayet, kavidir imânım
Rezîlelerle donanmış saadeti derhal
Mezar-i kahre gömen kahraman-ı vicdanım.
Aziz üstat, bu uzun ömrün
tatlı, acı birçok cilveleri arasında
iyiliğe ve güzelliğe bağlı kalmayı
kendisi için şiar edinmişti.
Bence bir hüsn-i muayyen yoktur,
Gördüğüm her güzelin âşıkiyım.
beyti, gerçekten âşık bir ruhun
tercümanıdır.
Onun hayat görüşünü ifade
den kıtalarından biri de şudur:
Bu âlemin, nekadar zevki varsa mihnettir
Temayülün sonu ezvâkına nedamettir.
Adem diyarı serâ-yi huzur-ü rahattır,
Tevahhuş eylemek andan azim gaflettir.
Hakikaten Ferit Kam gibi kâmil
bir insanın ademden ürküntü duy
masına , imkân var mi ? Yokluk,
ömrünü boş geçirenler için kor
kunçtur. O ise 80 yıllık bir ömür
boyunca, kadir bilen insanların kal
binde kendi namına heybetli bir
irfan ve fazilet abidesi kurmuştur.
Üstadın aziz hatırası önünde
saygı ile eğilirim.,,
Bundan sonra Prof. Kam'ın tale
belerinden biri de, mefhumun Fa
kültemizdeki ilk ve son derslerinin
hatıralarını anlatmıştır.
Fakültemiz Dekanlığı
Ord. Prof. Dr. Şevket Aziz
K a n s u 6. V. 1944 tarihinde Fa
kültemiz Dekanlığından ayrılmış,
Yüksek öğretim Umum Müdürü
ve Fakültemiz Türk Dili ve Ede-
yatı Profesörü Necmettin Halil
Onan ilâveten Dekanlık vazifesini
de ifaya memur edilmiştir.
Felsefe Enstitümüzde
Beş seneden beri başarı ile
Fakültemizde çalışan ve Felsefe
Enstitüsünün Direktörü bulunan
Prof. Dr. Olivier Lacombe Hindis
tan'a gitmek üzere aramızdan ay
rılmıştır.
Fakültemizde tâyinler
Coğrafya Asistanlarımızdan Dr.
Reşat İzbırak vermiş olduğu Habili-
tation üzerine Coğrafya Doçentli
ğine tâyin edilmiştir. Kendisine ye
ni akademik vazifesinde basanlar
dileriz.
816
HABERLER
Fakültemizde bilim çalışmaları
Son iki ay içerisinde adları aşağıda gösterilen bir Asistanımız
Habilitation ve üç îlmî Yardımcımız Doktora yapmışlardır. Kendilerini
tebrik ederiz.
Habilitation yapanın
adı ve soyadı Konusu
Tarih Jüri Heyeti
Dr. Reşat İzbırak Tez: Yukarı Kızılır- 7.VI.1944
mak bölgesinin batı
çevrelerinde jeomor
foloji araştırmaları.
Doktora yapanın
adı ve soyadı
Abidin İtil
Takrir: İç Anadolu'-14.VI.1944
nun yer biçimleri.
Bhavishyamahapurâ - 23.V.1944
nam.
Necdet Bingöl
Yakup Kadri'nin beş 7.VI.1944
romanında Fransız
realist ve natüralist-
lerinin tesiri.
Hatice Özçörekçi Anadolu'da Küçük 10.VI.1944
şehir araştırmaları.
Dekan Prof. N. H.
Onan
Ord. Prof. Dr. Ş. A.
Kansu
Prof. C. Alagöz.
Prof. Dr. Ş. Birand.
Dekan Prof. N. H.
Onan.
Prof. Dr. W. Ruben
Prof. Dr. A. N.
Kurat.
Prof. N. Lugâl.
Dekan Prof. N. H.
Onan.
Prof. J. Camborde.
Doç, B. Tuncel.
Doç. P. Boratav
Dekan Prof. N. H.
Onan.
Ord. Prof. Dr. Ş.
A. Kansu.
Prof. C. Alagöz.
Prof. Dr. H. S. Selen.
HABERLER
817
Fakültemiz Kütüphanesinin
Durumu
Yüksek ilim müesseselerinin ça
lışmalarında ve geleceğe kucak
açan gelişmelerinde kitabın ne ka
dar önemli bir yeri olduğu, değişik
ilim ve ihtiyaçları her cihetçe kar
şılaması lâzımgeldiği söz götürmez
bir hakikattir.
Kuruluşu, henüz uzun yıllara
sırtını dayamamış olmakla beraber,
arada geçen 8-9 yıllık zamanla nis-
betlençmiyecek bir zenginliği haiz
bulunan kütüphanemiz:
1) Genel kütüphane ile 2) Türk
dili ve edebiyatı, 3) Alman, Fran
sız ve İngiliz dili ve edebiyatı, 4)
Rus dili ve edebiyatı, 5) Hungaro-
loji, 6) Klâsik filoloji, 7) Hititoloji-
Sümeroloji, 8) Hindoloji, 9) Sinoloji,
10) Tarih, 11) Coğrafya, 12) Filo-
zofi, 13) Pedagoji, 14) Arkeoloji,
15) Etnoloji-Antropoloji Enstitüleri
kütüphanelerine bölünmüştür.
Türlü dil ve konularda 70.000
cilde yakın kitabımız vardır. İlk
hedefimiz: 100.000 e ulaşmaktır.
Batı'nın milyonluk kütüphanelerini
düşünüyoruz. Bugünün hangi haki
kati, dünün rüyası değildi?, Bugün
arzu çevresinde kalan şeylerin ya
rın, tahakkuk ederek, daha geniş
isteklere kaynak olacağında şüphe
yok. Umuyor, bekliyoruz.
* *
Kitaplarımız, ya ihtiyaç tesbit
edildikten sonra yurd içi ve yurd
dışı kitapçılarına ısmarlanarak, ya
hut da bazı merak erbabının, lü
zumlu, faydalı, eşi az bulunur, hat
tâ bulunmaz eserleri kapsıyan kü-
tüphaheleri, koleksiyonları satın
alınarak temin olunmuştur. Bunlar
için harcanan para 100,000 lira
dan fazladır. Bu arada, Türk Dil
Kurumu'nun 40,000 liralık kitap
satın alıp Fakültemize armağan et
tiğini ve bütün yayınlarını munta
zam olarak gönderdiğini, ayrıca
resmî ve hususî daire, müessese
ve teşekküllerden birçoklarının, ya-
yınlariyle kütüphanemizi zenginleş
tirmekten geri durmadıklarını, baş
ta Sayın Başvekilimizle Sayın Maa
rif Vekilimiz olduğu halde, bazı
zevatın kütüphanemize değerli yaz
ma ve basma eserler hediye bu
yurduklarını şükranla kaydetmeyi
bir ödev biliriz.
**
Toptan satın alınan kütüpha
nelerin başlıcaları şunlardır:
1) O. Reşer, 2) Rahmetli Mah
mut Zeki, 3) Celâlüddin Baykarâ,
4) Rahmetli Hilmi Bayhan, 5) Mus
tafa Çon, 6) Rahmetli İsmail Saip
Sencer kitapları.
O. Reşer kitapları, daha çok,
doğucul Batı ilim ve ihtisas otori
telerinin eserlerini kapsayan zengin
bir koleksiyondur.
Rahmetli Mahmut Zeki kitap
ları, tarih ve edebiyata ait, oldukça
değerli basma eserlerden ibaretti.
Son galata Mevlevihanesi Post-
nişini Ahmet Celâlüddin Baykara-
nın kitapları, değerli basma ve az
bulunur yazma eserleri de içine
alan seçme bir bilim kümesidir.
Mevlâna'nın azatlı kölesi Osman
bin Abdullah'ın yazdığı bir mesnevi
nüshasiyle Karamanoğlu adına ya
zılmış bir Divan-i Kebir münteha-
batı, Esrar Dede'nin yazdığı, Şeyh
Galib'in de gözden geçirip yer yer
tashih ettiği, onun ölümünden son
ra bazı parçalar kattığı Galip Di
vanı bunlar arasındadır.
818
HABERLER
Yozgat bilginlerinden rahmetli
Hilmi Bayhan'ın kitapları, yazma
ve basma pek çok önemli müel-
lefatın dahil bulunduğu bir de
ğerler yığınıdır. Hafız Osman'ın
bir levhasiyle İkinci Mahmud'un
Çapanoğlu'na hediye ettiği bir lev
ha bu yığının içindedir.
Havza ileri gelenlerinden Mus
tafa Çon'un 351 ciltlik yazmalar
koleksiyonu, Molla Gürânî hattiyle
Fâtih'in şahsî kitaplarından ikisini,
Lâmiî'nin ilim alemince bilinmiyen
iki eserini, nüshaları pek az bu
lunur birçok kitapları ihtiva eyle
mektedir.
Rahmetli İsmail Saip Sencer
kitaplarına gelince:
Bunlar hem kemmiyet, hem
keyfiyet bakımından zengin bir bi
lim hazinesidir. Buna uçsuz, bu
caksız bir umman demek daha mu-
vafıktır. Maarif Vekilliği Yüksek
Makamının tensip ve tasvipleriyle
İstanbul'da satın alınıp büyüklü,
küçüklü 101 sandık içinde buraya
getirilen bu kitaplar, 11253 ü bas
ma, 10417 si yazma olmak üzere
21,670 cilttir.- Basmalar içinde bu
gün tedarikleri mümkün olmıyanlar,
yazmalar arasında da, değişik ba
kımlardan, önemli ve değerli, bu
lunanlar vardır.
' Bunlardan Rahmetli Mahmut
Zeki kitapları, Türk dili ve ede
biyatı Enstitümüz kütüphanesinin
esasını teşkil etmiştir. Öbürleri,
Enstitü kütüphanelerine dağıtılma-
yarak kül halinde Genel kütüpha
nemize konulmuştur.
Kitapların yazma olanları için
hususî yerler ayrılmış, yazmaların
kıymetlileri daha sıkı bir saklama
ya tabi tutulmuştur.
Böyle toptan alınan kitapların,
eski sahiplerinin adlarına göre hu
susî kataloglara geçirilmesi, yazma
eserlerin tavsifli fişlerinin tanzim
edilmesi çalışma programımızın esa
sını teşkil etmektedir. Bu husustaki
çalışmalarımızın özünden, vakit va
kit yazacağımız yazılarla Fakülte
mensuplarını, dolayısiyle ilgili ilim
âlemim haberdar edeceğiz.
K. E. ÜNSEL
Edvard Pekarskiy
ölümünüm 10 uncu yıldönümü
1934 yılının 29 Haziran günü
Türkoloji bilimi, Türk dili bilgisi, bü
yük Türkolog Edward Pekarski'yi
kaybetmişti. 26 İlkteşrin 1858 de
Lehli bir aileden, Mimsk şehrinde
dünyaya gelen Edward Pekarskiy,
çetin mücadeleler içinde Yakutistan-
da yakut dili ile uğraştı. İlk eseri
"Yakut Eyaleti Hâtıra Kitabı» 1895
de "Yakutistan İstatistik komitesi,,
tarafından çıkarılmıştır.
Pekarskiy, bilhassa Yakut folk-
lorına ve Yakut epopelerinin arka-
yik diline önem verdi. Bu alanda
pek çok materyaller toplayarak
İlimler Akademisi tarafından ya
yınlanan "Yakut Halk Edebiyatı
Örnekleri» adlı 3 ciltlik eserinde
bunların büyük bir kısmım neşret
ti. Yakutsk şehrinde basılmıya
başlıyan "Büyük Yurt Sözlüğü„ de
Akademi yayınları arasına alındı.
Pekarskiy, ölünceye kadar bu söz-
lük üzerinde çalıştı.
Pekarskiy'nin en büyük eseri
"Yakut Dili Sözlüğü,, dür. Üç cilt
olan ve 2000 sayfa tutan bu kıy
metli eser Türk Dil Kurumu tara
fından dilimize çevrilmiştir, basıl-
HABERLER
819
maktadır. Sovyet İlimler Akademisi
Üyesi Profesör Oldenburg: "Türk
kavimlerinin hiçbiri Pekarskiy'nin
Yakut Sözlüğü kadar zengin ve
ilmî bir sözlüğe malik değildir,, de
mektedir.
Türk lehçelerinden biri üzerin
de 50 yıllık ömrünü harcıyan bü-
yük bilgin Pekarskiy'nin adını, ölü
münün onuncu yıldönümünde saygı
ile anarız.
Hukuk Fakültesi Dekanlığı
Ankara Hukuk Fakültesi De
kanı Ord. Prof. Esat Arsevük'ûn,
Dekanlıktan çekilmesi üzerine ye
rine Hukuk Muhakeme Usulü Or-
dinarius Profesörü Sabri Şakir
A n s a y tâyin edilmiştir. Kendisine
yeni vazifesinde başarılar dileriz.
Akademik Terfiler
İstanbul Üniversitesi Profesör
ler Meclisi, Fen Fakültesi Zooloji
Enstitüsü Doçenti Fazıla Şevket'in
başarılı çalışmalarını takdirle kar
şılayarak kendisine Profesör unva
nının verilmesini Maarif Vekilliğine
teklif etmiş, Vekâlet de bu teklifi
kabul ederek Fazıla Şevket'i Pro
fesörlüğe yükseltmiştir. Kendisini
tebrik ederiz.
Not: Rus Dili ve Edebiyatı Profesörü Dr. Akdes N. KURAT'ın
yayınlarda "Diplomasi Tarihi,, adlı yazısının altına imzası unutulmuştur.
Özür dileriz.
Dostları ilə paylaş: |