19 Mayıs Bayramının Fakülte­ mizde kutlanması



Yüklə 318,14 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix19.07.2018
ölçüsü318,14 Kb.
#57228


HABERLER. 

19 Mayıs Bayramının Fakülte­

mizde kutlanması 

Spor ve Gençlik Bayramı dola­

yısiyle 19.Mayıs 1944 günü saat 21.30 

da Fakültemiz konferans salonunda 

bir kutlama töreni yapılmıştır. Bu 

toplantı da başta Sayın Vekilimiz 

olduğu halde Maarif ailesine mensup 

bir çok kimseler, Fakültemiz Öğre­

tim Heyeti üyeleri ve öğrencileri 

hazır bulunmuşlardır. 

Dekan toplantıyı açtıktan sonra 

Prof. Enver Ziya Karal, Atatürk'ün 

hayatından, eserinden ve 19 Ma-

yıs'ın Türk Inkilâp Tarihindeki de­

ğerinden bahseden bir konuşma yap­

mış, bundan sonra öğrencilerimiz 

Millî şiirler okumuşlar, ve gene bir 

öğrenici korosu tarafından Millî 

marşlar söylenmiştir. 

En sonra, kürsüye gelen Sayın 

Maarif Vekilimiz Hasan-Âli Yücel, 

evvelden söz söylemeyi düşünme­

diği halde bugünün ve bu toplan­

tının heyecaniyle konuşmaya karar 

verdiğini kaydederek söze başla­

mış ve hazır bulunanları ve bilhassa 

hitap ettiği gençleri derin bir surette 

ilgilendirip duygulandıran ve bir 

saat kadar süren samimî ve heye­

canlı bir konuşma yapmıştır. 

Sayın Vekil: 

"Türk Tarihinde Türkü yük­

seltmek, Türklüğün büyük dâva­

larını halletmek için çalışmış ve bu 

uğurda hayatını vermiş bir çok 

insanlar vardır. Fakat Türk Tari­

hinde, Türkün en zebun bir hale 

getirdiği, Türk kütlelerinin yokedil-

mesi için her şeyin hazırlanıp 

yapıldiğı bir anda Türklüğün bütün 

dâvalarını hallederek onu kurtarmış 

Atatürk kadar büyük bir adam 

yoktur. 

Biz Atatürk'e, onun uğrunda 

can vermeyi bu yurdun geleceği 

için lüzumlu gördüğümüzden bağla­

nıyoruz. Ona inanışımız, kendisini 

bu devirde yaşayıp ölmüş bir insan 

olmasından değil, onun size anlat­

mağa çalıştığım gibi bir insan ol­

duğundan dolayıdır. 

Biz Atatürkçüyüz derken kas­

tettiğimiz mâna budur; buna inanı­

nız arkadaşlar. Bu dünyada Ata­

türkçü olmaksızın Türkçü olacak bir 

insan tasavvur etmiyorum. Çünkü 

Atatürk Türke en çok inanan 

adamdı,, dedikten sonra Atatürk'ün 

Türke nasıl inandığını İstiklâl sa­

vaşının muhtelif devrelerine ait 

hâdise ve menkabelerle izah etmiş 

ve: "Atatürk'ü anmak vazifemiz, 

ibadetimizdir. O, var oldu, inandık: 

yok oldu, inanıyoruz,, cümleleri 

hazır bulunanların coşkun alkışla-

riyle karşılanmıştır. 

Bundan sonra sözü, İnönü'nün 

b gün irat buyurdukları büyük 

nutka getiren Vekil bu münasebetle 

yurdun geleceği için gençliğin 

ülkü edinmesi gereken işlerden, 

memleketin hayatı için bilimin lü­

zumundan bahsetmiş ve sözlerim 

şu cümlelerle bitirmiştir. 

"Ben" bunları iki adamdan Öğ­

rendim: 'biri ölü, biri sağ; 

A TA TÜRK ve İNÖNÜ,,. 



812 

HABERLER 

Ferit Kam 

21 Mayıs 1944 te Fakültemiz 

Profesörlerinden  F e r i t K a m'ı 

kaybettik. Üstadın hâtırasını taziz 

için 9. VI 1944 Cuma günü Hâmit 

Dersevinde bir toplantı yapılmıştır. 

Bu toplantıda Dekanımız Prof. Nec­

mettin Halil Onan şunları söyle­

miştir : 

"Bundan yirmi gün önce, sa­

hasında eşi nadir yetişir bir bilgi­

nimizi, Profesör Ferit Kam'ı kay­

betmiştik. Bu fevkalâde sevimli 

ve faziletli insan, 80 yıllık ömrü­

nün dörtte üçünü memleket irfanı 

için çalışmakla geçirmişti. İstan­

bul Darülfünununda uzun seneler 

devam eden tedris vazifesinden 

kalan şöhretiyle, dostları ve talebesi 

arasında daha ziyade " Müderris 

Ferit Bey„ diye tandırdı. Milâdî 1863 

yılına rastlıyan Hicrî 1280 yılında 

İstanbul'da Beylerbeyinde doğmuştu. 

Babası, askerî doktorlardan Ah­

met Muhtar Paşadır. İlk tahsilini 

Beylerbeyi Rüştiyesinde yaptıktan 

sonra, hususî öğretmenlerden ders 

almış ve iki sene kadar da sivil 

Tıbbiye okuluna devam etmiştir. 

Tıp tahsilini tamamlamadan Hukuka 

yazılmış, fakat babasının ölümü 

üzerine Hukuktan da ayrılmak 

mecburiyetinde kalmıştır. Bundan 

sonra, hususî öğretmenlerden Fran­

sızca, Farsça, Arapça dersleri al­

mış ve bu genç yaşından başlayıp 

hayata gözlerini yumuncıya kadar 

devam eden öğrenme aşkıyle çalı­

şarak sahasında bir bilgi ummanı 

olmuştur. 

Üstad Ferit Kam öğretim mes­

leğine 22 yaşlarında iken Beyler­

beyi Rüştiyesinde Fransızca hocalığı 

ile girmiş ve bu vazifesi Meşrutiye­

tin birkaç yıl sonrasına kadar de­

vam etmiştir. Öğretmenliğe girişin­

den iki sene sonra da Babıâli Ter­

cüme Odasına mûlâzemeten devama 

başlamış ve bu büronun Müdür Mu­

avini olmuştur. 

Üstadın hayatında memleket 

irfanı için en feyizli devre, 1913 

yılında İstanbul Darülfünununa, ede­

biyat derslerini okutmak üzere, ta­

yin edilmesiyle başlar. Bu ders daha 

sonra Şerhi Mütuna çevrilmişti Ben, 

muhterem üstadı o tarihlerde tale­

besi olarak tanıdım. Bütün arka­

daşlar onun nükteli konuşmasiyle 

önümüze serdiği geniş bilgisinin 

hayranı, talebesine dost muamelesi 

eden alçak gönüllülüğünün meftunu, 

mübarek yüziyle cana yakın hal 

ve şanının âşıkı idik. Her derste 

eski eserlerimizden birisinin üstüne 

bilgisiyle anlayışının ışığını serper 

ve bizi, böyle bir rehbersiz belki 

ebediyen keşfedilemiyecek olan mâ­

na âlemlerinden haberdar ederdi. 

Eski metinlerimizi anlamanın esaslı 

bir dil ve lügat bilgisinden bütün 

klâsik ilimlere ve oradan türlü hü­

ner ve oyunlara kadar giden bir 

ihataya bağlı olduğu edebiyatla 

uğraşan muhterem dinleyicilerimin 

malûmudur. Merhum üstadımız bu 

sahanın hakikî otoritesi idi. Bizim 

eski edebiyatımızla Arap ve Fars 

edebiyatlarını. bütün genişlik ve 

incelikleriyle bilirdi. Büyük küçük 

herkes, bir beytin gölgeli veya dü­

ğümlü kalan mânası için, son mü­

racaat yeri olarak, ancak Ferit Kam'ı 

düşünürdü. Onun "Anlıyamadım „ 

dediği şeyler, aşağı yukarı anlaşıl­

mamağa mahkûm olanlardı, 




HABERLER 

813 


Üstad müstesna bir ilim hay­

siyetine sahipti. İyi hatırladığımdan 

emin değilim, fakat kendisinin aşağı 

yukarı şu maalde bir mısra'ı vardı: 



Allâme-i her fen geçinen bir şeyi bilmez. 

Bu mısrada söylediği gibi o da 

bilmediğine bilirim demez ve ancak 

bildiğini söylerdi. Kendisinden her­

hangi bir şey sorulduğu zaman 

düşünmeden cevap vermek âdeti 

değildi. Cevabının inandırıcı olma­

sına bilhassa itina eder, bu uğurda 

hiç bir zahmetten çekinmez, kütüp­

haneler dolaşır, yeniden kitaplar 

karıştırır, zengin misaller ve mehaz-

lar göstererek cevabını yüzde yüz 

doğru hale getirmedikçe gönlü rahat 

etmezdi. Kaç defa, dersten çıkıp 

Darülfünun binasından ayrıldıktan 

sonra aklına gelen yeni bir misali 

söylemek, yeni bir eseri haber ver­

mek için uzun yollardan geri dön­

düğünü, geniş alnındaki ter tane­

lerini silerken "Bak dinle: şu da 

var...,, dediğini hatırlarım. 

İlim bahsinde, son demlerine 

kadar zenginliğini ve canlılığını kay-

betmiyen hafızasına güvenmemeyi 

kendine prensip edinmişti. Tered­

düde düşülen şeyin kitapta yerini 

bulup göstermek gönlünün hazzı 

ve haysiyetinin icabı idi. Ölümün­

den evvelki aylarda idi, gündüz 

konuştuğumuz bir bahis hakkında 

düşüne araştıra vardığı neticeyi bil­

dirmek için soğuk bir kış gecesinde 

evime kadar geldiğini bilirim. 

İstanbul Darülfünuriundaki Şer­

hi Mütün müderrisliğinden, Zafer­

den sonra Telif ve Tercüme Heyeti 

âzalığına tâyin edilip Ankara'ya 

gelmesi üzerine ayrıldı. İstanbul'a 

dönüşünde yine Darülfünunda İran 

Edebiyatı Tarihi Müderrisliğine tâ­

yin olundu ve bu vazifesi 1933 

yılına kadar devam etti. 

Daha önce Darülfünundaki Ede­

biyat ve Şerhi Mutun derslerini 

okuturken Süleymaniye Medrese­

sinde Umumî Felsefe Tarihi Mü­

derrisliğini de yapıyordu. Gerek 

Şark, gerek Klâsik Garp felsefesi 

sahalarında da gerçekten erudition 

sahibiydi. Şarkta yetişmiş olanlar­

dan en çok beğenip sevdiği, daima 

vecitli bir hürmetle yâdettiği Mev­

lâna Celâlüddîni Rumî idi. Mev-

lânâ'ya karşı duyduğu derin inci-

zabı göstermek için yazdığı şu kı­

tayı sık sık tekrarlardı: 



Yegâne Şems-i hüdadır cenab-ı Mevlâna 

Hulûs-i kalb ile kıl intisab-ı Mevlâna 

Tarîk-ı aşk-ı ilâhîde rehberin olsun 

Kitab-ı pencüm-i Haktır Kitab-ı Mevlâna 

Ferit Kam 1933 te lâğvedilen 

İstanbul Darülfünunundaki vazife­

sinden ayrıldıktan sonra, uzun ça­

lışma yıllariyle ilerlemiş olan yaşı­

nın hakkettirdiği dinlenme devre­

sine, girmişti. Fakat canlılığından 

bir şey kaybetmediği için mütema­

diyen işliyen kafası onu rahat bırak­

mıyordu. Hayatının sonuna kadar 

çalışmak, bilgisinden etrafındakileri 

faydalandırmak onun için hayatî 

bir ihtiyaçtı. Çoğunu Hereke'de 

geçirdiği bu sükûn ve inziva yılla­

rında kendisini ziyaret ettiğim za­

man istediği yerde gönlünce çalışa­

mamaktan duyduğu ıztırabı sezmiş­

tim. İlmine ve faziletine hayran 

olanların kalbine pek az fanilere 

nasibolan bir yeri olduğu halde 

kendini bir köşede unutulmuş gibi 

görmek ona devamlı bir eza veri­

yordu. 

Bu çok derin duyup düşünen 




814 HABERLER 

insan, hayatının bu hûzûnleriyle 

kırgınlıklarını: 

îmtidad-i hayatı insanın 

Mevti zerrat-i âna bölmektir; 

Düşünürsen tereddûdetmezsin: 

Yaşamak her dakika ölmektir. 

yahut: 


Mahasal-i ömrümü ettim telef, 

Oynıyorum kumda bugün elde def. 

Caize-i cehl ü hamakat budur, 

Bence abestir buna etmek esef. 

gibi kıtalarında söylemiştir. 

Nihayet geçen yıl Sayın Maarif 

Vekilimiz Hasan-Âli Yücel ken -

disine Ankara Dil ve Tarih - Coğ­

rafya Fakültesinde devamlı kon­

feranslar şeklinde ders vermesini 

teklif ettiği zaman, o ömrünün son 

ve büyük arzusuna kavuşmuş ol­

mak hazziyle çocuk gibi sevinmişti. 

İlk vereceği derse genç ve idealist 

bir öğretmen heyecaniyle hazırlandı 

ve bu asıl heyecanı son dersine 

kadar muhafaza etti. Kendisini, son 

hastalığı esnasındaki ziyaretlerimde, 

daima derslerine gidememekten şi­

kâyet eder buldum. Ders yılını sona 

erdirememiş olmaktan derin bir te­

essür ve hüzün duyuyor, ders ver­

mekten aldığı zevki dokunaklı bir 

samimiyetle anlatıyordu. Ben : "İn­

şallah yakın zamanda iyileşip yine 

derslerinize gideceksiniz.,, diye ken­

disine kuvvet ve teselli vermek 

istedikçe, sesi en derin bir elemle 

perdelenerek: "Artık geçti.» diyordu. 

Kendisini tedavi eden doktorlar, 

son demlerine kadar canlılığını kay-

betmiyen aklî melekelerinin kuvve­

tine hayran olmuşlardı. 1944 Mayı­

sının 21 inci gününün son saat-

larında bu bilgi ve fazilet ışığı sön­

dü ve bir gün sonra tabutu talebesi 

ve dostları tarafından eller üstünde 

taşınarak ebedî dinlenme yerine 

götürüldü. 

Üstad Ferit Kam'ın Türk İrfa­

nına yadigâr bıraktığı ;eserler genç­

liğinde yazdığı manzumeleri ihtiva 

eden Türrehat isimli küçük şiir 

mecmuasiyle Dinî, Felsefî Musaha­

beler, Vahdet-i Vücut, Fransızca-

dan mütercem Mâba'dettabiiyye ve 

Mebadîi felsefeden ilmi Ahlâk kitap­

larıdır. Asarı Edebiye Tetkikatı 

notları Darülfünunda talebe tara­

fından taş basmasiyle neşredilmiştir. 

Muhtelif mecmua ve gazetelerde 

çıkmış olan, Kınalızade Ali Çelebi, 

Şair Baki ve Sabit hakkındaki uzun 

makaleleri de bilhassa zikre şayandır. 

Merhumun gerçek değerini bu 

eserleriyle ölçmek istiyenler şüphe 

yok ki aldanacaklardır. İlim hay­

siyetini koruma titizliği onda vehim 

ve vesvese derecesini bulduğu için 

bütün bildiklerini ve düşündüklerini 

yazmaktan daima çekinmiş ve ne 

yazık ki onun bu çekingenliği ilim 

âlemimizi birçok şeylerden mahrum 

bırakmıştır. Ferit Kam'ın ölümün-

denberi, eski edebiyatımızın birçok 

köşelerini belki hiç bir zaman dağıl-

mıyacak olan bir karanlık kapla­

mıştır. 

Dünyada faziletli bir insan 

olduğu kadar kemalli bir mütefek­

kir olarak yaşamış olan Ferit Kam'ın 

türlü duyuş ve düşünüşlerini bazan 

derin manalı, bazan eğlenceli ve 

nükteli kıt'aiar halinde tesbit et­

mek hususî bir zevki idi. 

Hayatının muztarip bir anında 

şu kıt'ayı söylemişti: 



Bu elem yurdu denl dünyanın. 

Derdine mihnetine gayet yok. 

Bir çürük diş gibidir bence hayat 

Çıkmadan sahibine rahat yok. 


HABERLER 815 

Bir başka kıt'ası da şöyledir: 



Ağlayan bilkibu âlemde gülenden çoktur 

Ezelt cilve-i makûsu budur dünyanın. 

Duyduğun kahkahalar bezm-icekâbirde 

senin 

Mân akis nevhasıdır zümre-i bedbahtânın 

Şimdi de iki rubaisini okuyorum: 



Esrâr-i Huda kimseye olmaz mekşûf 

Şerhetse de bin kerre Cüneydü Marûf: 

Nakdine-i irfanını rayiç sanma 

Bâzâr-i hakikatte anın hepsi züyûf. 

Âzâde-ser ol kimseye etme minnet 

Minnettir eden şahsi karîn-i zillet 

Zilletse eğer bahtına kâkim kuvvet 

Git sırtını ver kabrine rahat rahat. 

Ferit Kam'ın hayatı boyunca 

içinde taşıdığı fazilet aşkını ifade 

eden şu kıtası gerçekten kuvvetli 

değil midir? 

Ne şekle girse rezâil yanımda yer bulamaz 

Benim fazilete gayet, kavidir imânım 

Rezîlelerle donanmış saadeti derhal 

Mezar-i kahre gömen kahraman-ı vicdanım. 

Aziz üstat, bu uzun ömrün 

tatlı, acı birçok cilveleri arasında 

iyiliğe ve güzelliğe bağlı kalmayı 

kendisi için şiar edinmişti. 

Bence bir hüsn-i muayyen yoktur

Gördüğüm her güzelin âşıkiyım. 

beyti, gerçekten âşık bir ruhun 

tercümanıdır. 

Onun hayat görüşünü ifade 

den kıtalarından biri de şudur: 

Bu âlemin, nekadar zevki varsa mihnettir 

Temayülün sonu ezvâkına nedamettir. 

Adem diyarı serâ-yi huzur-ü rahattır, 

Tevahhuş eylemek andan azim gaflettir. 

Hakikaten Ferit Kam gibi kâmil 

bir insanın ademden ürküntü duy­

masına , imkân var mi ? Yokluk, 

ömrünü boş geçirenler için kor­

kunçtur. O ise 80 yıllık bir ömür 

boyunca, kadir bilen insanların kal­

binde kendi namına heybetli bir 

irfan ve fazilet abidesi kurmuştur. 

Üstadın aziz hatırası önünde 

saygı ile eğilirim.,, 

Bundan sonra Prof. Kam'ın tale­

belerinden biri de, mefhumun Fa­

kültemizdeki ilk ve son derslerinin 

hatıralarını anlatmıştır. 

Fakültemiz Dekanlığı 

Ord. Prof. Dr. Şevket Aziz 

K a n s u 6. V. 1944 tarihinde Fa­

kültemiz Dekanlığından ayrılmış, 

Yüksek öğretim Umum Müdürü 

ve Fakültemiz Türk Dili ve Ede-

yatı Profesörü Necmettin Halil 

Onan ilâveten Dekanlık vazifesini 

de ifaya memur edilmiştir. 

Felsefe Enstitümüzde 

Beş seneden beri başarı ile 

Fakültemizde çalışan ve Felsefe 

Enstitüsünün Direktörü bulunan 

Prof. Dr. Olivier Lacombe Hindis­

tan'a gitmek üzere aramızdan ay­

rılmıştır. 

Fakültemizde tâyinler 

Coğrafya Asistanlarımızdan Dr. 

Reşat İzbırak vermiş olduğu Habili-

tation üzerine Coğrafya Doçentli­

ğine tâyin edilmiştir. Kendisine ye­

ni akademik vazifesinde basanlar 

dileriz. 



816 

HABERLER 

Fakültemizde bilim çalışmaları 

Son iki ay içerisinde adları aşağıda gösterilen bir Asistanımız 

Habilitation ve üç îlmî Yardımcımız Doktora yapmışlardır. Kendilerini 

tebrik ederiz. 



Habilitation yapanın 

adı ve soyadı Konusu 

Tarih Jüri Heyeti 

Dr. Reşat İzbırak Tez: Yukarı Kızılır- 7.VI.1944 

mak bölgesinin batı 

çevrelerinde jeomor­

foloji araştırmaları. 



Doktora yapanın 

adı ve soyadı 

Abidin İtil 



Takrir: İç Anadolu'-14.VI.1944 

nun yer biçimleri. 

Bhavishyamahapurâ - 23.V.1944 

nam. 


Necdet Bingöl 

Yakup Kadri'nin beş 7.VI.1944 

romanında Fransız 

realist ve natüralist-

lerinin tesiri. 

Hatice Özçörekçi Anadolu'da Küçük 10.VI.1944 

şehir araştırmaları. 

Dekan Prof. N. H. 

Onan 

Ord. Prof. Dr. Ş. A. 



Kansu 

Prof. C. Alagöz. 

Prof. Dr. Ş. Birand. 

Dekan Prof. N. H. 

Onan. 

Prof. Dr. W. Ruben 



Prof. Dr. A. N. 

Kurat. 


Prof. N. Lugâl. 

Dekan Prof. N. H. 

Onan. 

Prof. J. Camborde. 



Doç, B. Tuncel. 

Doç. P. Boratav 

Dekan Prof. N. H. 

Onan. 


Ord. Prof. Dr. Ş. 

A. Kansu. 

Prof. C. Alagöz. 

Prof. Dr. H. S. Selen. 




HABERLER 

817 

Fakültemiz Kütüphanesinin 

Durumu 

Yüksek ilim müesseselerinin ça­

lışmalarında ve geleceğe kucak 

açan gelişmelerinde kitabın ne ka­

dar önemli bir yeri olduğu, değişik 

ilim ve ihtiyaçları her cihetçe kar­

şılaması lâzımgeldiği söz götürmez 

bir hakikattir. 

Kuruluşu, henüz uzun yıllara 

sırtını dayamamış olmakla beraber, 

arada geçen 8-9 yıllık zamanla nis-

betlençmiyecek bir zenginliği haiz 

bulunan kütüphanemiz: 

1) Genel kütüphane ile 2) Türk 

dili ve edebiyatı, 3) Alman, Fran­

sız ve İngiliz dili ve edebiyatı, 4) 

Rus dili ve edebiyatı, 5) Hungaro-

loji, 6) Klâsik filoloji, 7) Hititoloji-

Sümeroloji, 8) Hindoloji, 9) Sinoloji, 

10) Tarih, 11) Coğrafya, 12) Filo-

zofi, 13) Pedagoji, 14) Arkeoloji, 

15) Etnoloji-Antropoloji Enstitüleri 

kütüphanelerine bölünmüştür. 

Türlü dil ve konularda 70.000 

cilde yakın kitabımız vardır. İlk 

hedefimiz: 100.000 e ulaşmaktır. 

Batı'nın milyonluk kütüphanelerini 

düşünüyoruz. Bugünün hangi haki­

kati, dünün rüyası değildi?, Bugün 

arzu çevresinde kalan şeylerin ya­

rın, tahakkuk ederek, daha geniş 

isteklere kaynak olacağında şüphe 

yok. Umuyor, bekliyoruz. 

* * 

Kitaplarımız, ya ihtiyaç tesbit 

edildikten sonra yurd içi ve yurd 

dışı kitapçılarına ısmarlanarak, ya­

hut da bazı merak erbabının, lü­

zumlu, faydalı, eşi az bulunur, hat­

tâ bulunmaz eserleri kapsıyan kü-

tüphaheleri, koleksiyonları satın 

alınarak temin olunmuştur. Bunlar 

için harcanan para 100,000 lira­

dan fazladır. Bu arada, Türk Dil 

Kurumu'nun 40,000 liralık kitap 

satın alıp Fakültemize armağan et­

tiğini ve bütün yayınlarını munta­

zam olarak gönderdiğini, ayrıca 

resmî ve hususî daire, müessese 

ve teşekküllerden birçoklarının, ya-

yınlariyle kütüphanemizi zenginleş­

tirmekten geri durmadıklarını, baş­

ta Sayın Başvekilimizle Sayın Maa­

rif Vekilimiz olduğu halde, bazı 

zevatın kütüphanemize değerli yaz­

ma ve basma eserler hediye bu­

yurduklarını şükranla kaydetmeyi 

bir ödev biliriz. 

** 

Toptan satın alınan kütüpha­

nelerin başlıcaları şunlardır: 

1) O. Reşer, 2) Rahmetli Mah­

mut Zeki, 3) Celâlüddin Baykarâ, 

4) Rahmetli Hilmi Bayhan, 5) Mus­

tafa Çon, 6) Rahmetli İsmail Saip 

Sencer kitapları. 

O. Reşer kitapları, daha çok, 

doğucul Batı ilim ve ihtisas otori­

telerinin eserlerini kapsayan zengin 

bir koleksiyondur. 

Rahmetli Mahmut Zeki kitap­

ları, tarih ve edebiyata ait, oldukça 

değerli basma eserlerden ibaretti. 

Son galata Mevlevihanesi Post-

nişini Ahmet Celâlüddin Baykara-

nın kitapları, değerli basma ve az 

bulunur yazma eserleri de içine 

alan seçme bir bilim kümesidir. 

Mevlâna'nın azatlı kölesi Osman 

bin Abdullah'ın yazdığı bir mesnevi 

nüshasiyle Karamanoğlu adına ya­

zılmış bir Divan-i Kebir münteha-

batı, Esrar Dede'nin yazdığı, Şeyh 

Galib'in de gözden geçirip yer yer 

tashih ettiği, onun ölümünden son­

ra bazı parçalar kattığı Galip Di­

vanı bunlar arasındadır. 



818 

HABERLER 

Yozgat bilginlerinden rahmetli 

Hilmi Bayhan'ın kitapları, yazma 

ve basma pek çok önemli müel-

lefatın dahil bulunduğu bir de­

ğerler yığınıdır. Hafız Osman'ın 

bir levhasiyle İkinci Mahmud'un 

Çapanoğlu'na hediye ettiği bir lev­

ha bu yığının içindedir. 

Havza ileri gelenlerinden Mus­

tafa Çon'un 351 ciltlik yazmalar 

koleksiyonu, Molla Gürânî hattiyle 

Fâtih'in şahsî kitaplarından ikisini, 

Lâmiî'nin ilim alemince bilinmiyen 

iki eserini, nüshaları pek az bu­

lunur birçok kitapları ihtiva eyle­

mektedir. 

Rahmetli İsmail Saip Sencer 

kitaplarına gelince: 

Bunlar hem kemmiyet, hem 

keyfiyet bakımından zengin bir bi­

lim hazinesidir. Buna uçsuz, bu­

caksız bir umman demek daha mu-

vafıktır. Maarif Vekilliği Yüksek 

Makamının tensip ve tasvipleriyle 

İstanbul'da satın alınıp büyüklü, 

küçüklü 101 sandık içinde buraya 

getirilen bu kitaplar, 11253 ü bas­

ma, 10417 si yazma olmak üzere 

21,670 cilttir.- Basmalar içinde bu­

gün tedarikleri mümkün olmıyanlar, 

yazmalar arasında da, değişik ba­

kımlardan, önemli ve değerli, bu­

lunanlar vardır. 

' Bunlardan Rahmetli Mahmut 

Zeki kitapları, Türk dili ve ede­

biyatı Enstitümüz kütüphanesinin 

esasını teşkil etmiştir. Öbürleri, 

Enstitü kütüphanelerine dağıtılma-

yarak kül halinde Genel kütüpha­

nemize konulmuştur. 

Kitapların yazma olanları için 

hususî yerler ayrılmış, yazmaların 

kıymetlileri daha sıkı bir saklama­

ya tabi tutulmuştur. 

Böyle toptan alınan kitapların, 

eski sahiplerinin adlarına göre hu­

susî kataloglara geçirilmesi, yazma 

eserlerin tavsifli fişlerinin tanzim 

edilmesi çalışma programımızın esa­

sını teşkil etmektedir. Bu husustaki 

çalışmalarımızın özünden, vakit va­

kit yazacağımız yazılarla Fakülte 

mensuplarını, dolayısiyle ilgili ilim 

âlemim haberdar edeceğiz. 

K. E. ÜNSEL 

Edvard Pekarskiy 

ölümünüm 10 uncu yıldönümü 

1934 yılının 29 Haziran günü 

Türkoloji bilimi, Türk dili bilgisi, bü­

yük Türkolog Edward Pekarski'yi 

kaybetmişti. 26 İlkteşrin 1858 de 

Lehli bir aileden, Mimsk şehrinde 

dünyaya gelen Edward Pekarskiy, 

çetin mücadeleler içinde Yakutistan-

da yakut dili ile uğraştı. İlk eseri 



"Yakut Eyaleti Hâtıra Kitabı» 1895 

de "Yakutistan İstatistik komitesi,, 

tarafından çıkarılmıştır. 

Pekarskiy, bilhassa Yakut folk-

lorına ve Yakut epopelerinin arka-

yik diline önem verdi. Bu alanda 

pek çok materyaller toplayarak 

İlimler Akademisi tarafından ya­

yınlanan "Yakut Halk Edebiyatı 

Örnekleri» adlı 3 ciltlik eserinde 

bunların büyük bir kısmım neşret­

ti. Yakutsk şehrinde basılmıya 

başlıyan "Büyük Yurt Sözlüğü„ de 

Akademi yayınları arasına alındı. 

Pekarskiy, ölünceye kadar bu söz-

lük üzerinde çalıştı. 

Pekarskiy'nin en büyük eseri 



"Yakut Dili Sözlüğü,, dür. Üç cilt 

olan ve 2000 sayfa tutan bu kıy­

metli eser Türk Dil Kurumu tara­

fından dilimize çevrilmiştir, basıl-




HABERLER 

819 

maktadır. Sovyet İlimler Akademisi 

Üyesi Profesör Oldenburg: "Türk 

kavimlerinin hiçbiri Pekarskiy'nin 

Yakut Sözlüğü kadar zengin ve 

ilmî bir sözlüğe malik değildir,, de­

mektedir. 

Türk lehçelerinden biri üzerin­

de 50 yıllık ömrünü harcıyan bü-

yük bilgin Pekarskiy'nin adını, ölü­

münün onuncu yıldönümünde saygı 

ile anarız. 



Hukuk Fakültesi Dekanlığı 

Ankara Hukuk Fakültesi De­

kanı Ord. Prof. Esat Arsevük'ûn, 

Dekanlıktan çekilmesi üzerine ye­

rine Hukuk Muhakeme Usulü Or-

dinarius Profesörü Sabri Şakir 

A n s a y tâyin edilmiştir. Kendisine 

yeni vazifesinde başarılar dileriz. 



Akademik Terfiler 

İstanbul Üniversitesi Profesör­

ler Meclisi, Fen Fakültesi Zooloji 

Enstitüsü Doçenti Fazıla Şevket'in 

başarılı çalışmalarını takdirle kar­

şılayarak kendisine Profesör unva­

nının verilmesini Maarif Vekilliğine 

teklif etmiş, Vekâlet de bu teklifi 

kabul ederek Fazıla Şevket'i Pro­

fesörlüğe yükseltmiştir. Kendisini 

tebrik ederiz. 

Not: Rus Dili ve Edebiyatı Profesörü Dr. Akdes N. KURAT'ın 

yayınlarda "Diplomasi Tarihi,, adlı yazısının altına imzası unutulmuştur. 

Özür dileriz. 



Yüklə 318,14 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə