70
Akademik Gıda
®
/ Academic Food Journal
ISSN Print: 1304-7582, Online: 2146-9377
http://www.academicfoodjournal.com
Akademik Gıda 10(1) (2012) 70-76
Derleme Makale / Review Paper
Turşu Üretiminde Laktik Asit Bakterilerinin Önemi
Mehmet Tokatlı
1
, Derya Dursun
2
, Nurdan Arslankoz
3
, Pınar Şanlıbaba
4
, Filiz Özçelik
1
1
Ankara Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü, Dışkapı, Ankara
2
Gaziantep Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü, Gaziantep
3
Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Yeniçağa Yaşar Çelik Meslek Yüksekokulu, Gıda Kalite Kontrol ve Analizi Programı, Bolu
4
Ankara Üniversitesi, Kalecik Meslek Yüksekokulu, Gıda Teknolojisi Programı, Kalecik, Ankara
Geliş Tarihi (Received): 01.02.2012, Kabul Tarihi (Accepted): 28.03.2012
Yazışmalardan Sorumlu Yazar (Corresponding author): fozcelik@ankara.edu.tr (F. Özçelik)
0 312 203 33 12
0 312 212 74 64
ÖZET
Turşu, günümüzde tüketicilerin doğal ve katkısız ürünlere gösterdikleri talep artışı dolayısıyla önemini giderek artıran
bir ürün olup; laktik asit fermantasyonunun gerçekleştiği önemli proseslerden biridir. Laktik asit bakterileri (LAB),
tüketiciler tarafından sıklıkla tüketilen fermente gıda maddelerinin doğal florasında bulunmasının yanında, gıdaların
üretiminde starter kültür olarak da kullanılmakta, ekzopolisakkarit üretmekte ve probiyotik özellik gösterebilmektedir.
Bazı fermente gıdalar LAB tarafından gerçekleştirilen laktik asit fermantasyonu sonucu oluşturulmaktadır.
Fermantasyon işleminden sonra karakteristik aroma ve tatlara sahip yeni ürünler meydana gelmekte, ham
materyallerin raf ömrü uzatılmakta ve gıdalarda bozulmalara sebep olan organizmaların gelişmesi de önlenmektedir.
Bu derlemede, turşu üretiminde kullanılan laktik asit bakterileri ve bu bakterilerin laktik asit fermantasyonu sürecindeki
önemli işlevleri özetlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Laktik Asit Bakterileri, Turşu, Fermantasyon
Importance of Lactic Acid Bacteria in Pickle Production
ABSTRACT
Pickle is a product that has gradually increased its importance due to the growing consumer demand for natural and
additive-free products in recent years, and pickle production is one of the important processes in which lactic acid
fermentation takes place. Lactic acid bacteria (LAB) are found in the natural flora of fermented food products. In
addition, LAB are used as starter cultures in the production of certain foods, can produce exopolysaccharide and
exhibit probiotic properties. Some fermented foods are formed as a result of lactic acid fermentation by LAB. After
fermentation, new products with unique aroma and flavor characteristics are formed, shelf life of the raw materials is
prolonged and also growth of undesired microorganisms causing deterioration of foods is prevented. In this review,
lactic acid bacteria used in pickle production and their important functions in the lactic acid fermentation process are
summarized.
Key Words: Lactic Acid Bacteria, Pickle, Fermentation
GİRİŞ
Fermantasyon teknolojisi bilinen en eski geleneksel
biyoteknoloji uygulaması olmakla birlikte [1], gıdaların
muhafaza edilmelerinde yararlanılan oldukça etkin bir
yöntemdir. Etil alkol, asetik asit, laktik asit gibi çeşitli
fermantasyon uygulamaları [2] ile elde olunan fermente
gıdalar, insanlar tarafından yüz yıllardır tüketilmektedir
[3].
M. Tokatlı, D. Dursun, N. Arslankoz, P. Şanlıbaba, F. Özçelik Akademik Gıda 10(1) (2012) 70-76
71
Geleneksel olarak üretilen birçok fermente yiyecek ve
içecekte, laktik asit fermantasyonu kullanılmaktadır.
Laktik asit fermantasyonu, meyve ve sebzelerin
muhafazasında binlerce yıldır tercih edilen ve uygulanan
bir metot olmasının yanı sıra; gıdalarda tat, aroma ve
yapıya dair oluşturduğu önemli değişiklikler ile de,
tüketilebilirliği oldukça yüksek gıdaların üretimine olanak
veren bir prosestir. Turşu, bu prosesin uygulandığı
gıdalar arasında önemli bir yer tutmaktadır [4]. Turşu,
en yaygın tanımıyla; meyve ve sebzelerin belli
konsantrasyonlarda tuz içeren salamura veya kendi öz
suları içinde, laktik asit bakterilerince fermente
edilmesiyle veya dışarıdan laktik asit ilavesi ile oluşan
laktik asidin ve ortamdaki tuzun koruyucu etkisi sonucu
dayanıklılık kazanan bir üründür [5]. Bu tanımla beraber
turşu üretiminde laktik asit fermantasyonu ve tuzun,
önemli iki temel faktörü oluşturduğu görülmektedir.
Turşu fermantasyonunda, hammaddeden gelen doğal
flora içerisindeki laktik asit bakterilerinin, şekerleri
asitlere dönüştürmesi ile laktik asit fermantasyonu
gerçekleşmekte ve hammaddeye göre yeni ve farklı
karakteristikte bir ürün elde edilmektedir [3]. Laktik asit
fermantasyonu ile ayrıca, bozulmalara ve toksin
oluşumuna sebep olan mikroorganizmalara karşı
gıdalarda
direnç
sağlanmakta,
patojenik
mikroorganizmaların gelişimi engellenmekte, ürünün
besinsel değeri artırılmaktadır [6]. Üretimde kullanılan
salamura içindeki tuzun, konsantrasyonuna bağlı olarak,
turşuda mikrobiyal aktivitenin boyutunu ve tipini
belirlemek, hammaddedeki pektinolitik ve proteinolitik
hidrolizleri sınırlayarak ürün dokusunda yumuşamayı
kontrol etmek ve bozulmanın engellenmesine yardımcı
olmak gibi önemli görevleri bulunmaktadır [6, 7].
Meyve ve sebzelerin dayanıklı hale getirilmesi amacıyla
geliştirilen bir yöntem olan turşu, çoğunlukla hıyarla
ilişkilendirilen bir ürün konumundadır [5]. Fakat, çok
sayıda meyve ve sebzelerin laktik asit fermantasyonuna
tabi tutulmasıyla çeşitli turşular elde edilebilmektedir.
Lahana, biber, taze fasulye, patlıcan, kavun, kiraz ve
kapari
hıyardan
sonra
üretimi
yaygın
olarak
gerçekleştirilen turşu çeşitleri arasındadır. Bitki kökenli
gıda ürünlerinin içerdikleri bileşenler oldukça önemlidir.
Meyve ve sebzeler, içerdikleri yüksek miktardaki
mineraller, vitaminler, diyet lifleri, fenolik maddeler ve
antioksidan fitokimyasallar gibi fonksiyonel gıda
bileşenleri açısından oldukça zengin ve sağlıklı
gıdalardır [8]. Meyve ve sebzelerin, turşuya işlenmeleri
sırasında bu özelliklerinin turşuya yansıması, turşunun
besinsel içeriği bakımından önemlidir. Meyve ve
sebzelerin diyetlerde fazla miktarda yer alması tüketim
ş
ekillerini çok çeşitlendirmektedir. Taze tüketilmelerinin
yanı sıra pastörize edilmiş, pişirilmiş, haşlanmış,
mikrodalgada pişirilmiş olarak tüketimleri de söz
konusudur. Ancak; uygulanan işlemlerle meyve ve
sebzeler çabuk bozulabilmekte, fiziksel ve kimyasal
özellikleri istenmeyen doğrultuda değişebilmektedir.
Laktik asit fermantasyonunun basit ve önemli bir
biyoteknolojik işlem olarak meyve ve sebzelere
uygulanması sonucunda, meyve ve sebzelerde gıda
güvenliği, raf ömrü, beslenme ve duyusal özellikler
sürdürülebilmekte ve iyileştirilebilmektedir [9].
LAKTİK ASİT BAKTERİLERİ (LAB)
LAB’nin sınıflandırılmasına ilişkin yapılan çalışmalarda,
morfolojik açıdan çok değişken özellik gösteren bir
familya olduğu ve üyelerinin ise fizyolojik açıdan oldukça
benzerlik gösterdiği ortaya konulmuştur. LAB’nin
tanımlanmasında
geleneksel
olarak
kullanılan
taksonomik sınıflandırmanın temeli; fizyolojik, morfolojik,
farklı
sıcaklık,
farklı
pH
değerleri
ve
tuz
konsantrasyonlarında
gelişme
yeteneği,
arjinin
degredasyonu ve karbonhidrat katabolizması gibi
biyokimyasal özelliklerin incelenmesini içeren fenotipik
özelliklere dayanmaktadır [10, 11]. Tüm LAB üyeleri
Gram (+), katalaz (-), Sporolactobacillus inulinus hariç
spor oluşturmayan, fakültatif anaerobik, Pediococcus
cinsi hariç tek düzlemde bölünen ve bazı istisnalar hariç
hareketsiz, çubuk ya da kok şekilli, oksidaz ve benzidin
negatif, nitratı nitrite indirgeyemeyen, sitokromları
olmayan, jelatinaz negatif, büyüme ve gelişimleri için
glikoz ve amonyum yanında bazı vitamin ve
aminoasitlere
ihtiyaç
duyan
bakteriler
olarak
tanımlanmaktadır [4, 12-14]. Mutlak fermantatif
olmalarının yanı sıra fermantasyon ürünü olarak laktik
asit üretmektedirler. Hem grubu (katalaz, sitokrom)
içermeksizin oksijen varlığında gelişebilen nadir
mikroorganizma özelliğini taşımaktadırlar. LAB’nin doğal
olarak bulundukları yaşam alanları süt ve süt ürünleri,
işlenmemiş taze veya çürümüş bitkiler, insan ve
hayvanların bağırsak mukoza ve içerikleridir [14, 15, 16].
Gıdalarla
ilişkilendirilen
LAB
ise
Lactococcus,
Carnobacterium, Enterococcus, Wiessella, Vagococcus,
Lactobacillus,
Tetragenococcus,
Pediococcus,
Oenococcus,
Streptococcus
ve
Leuconostoc
cinslerinden oluşmaktadır [3, 13, 14].
TURŞUDA BULUNAN LAKTİK ASİT BAKTERİLERİ
Meyve ve sebzelerin doğal florası maya, küf, Gr (+) ve
Gr (-) bakteriler olmak üzere oldukça fazla miktarda ve
çok çeşitli mikroorganizma gruplarını içermektedir.
Bahsedilen mikroorganizma gruplarının içerisinde,
hammaddenin kendi doğası gereği doku yüzeyinden ve
havadan kaynaklanan yüksek bir Eh’ye sahip olması
sonucu,
turşuda
esas
olarak
fermantasyonu
gerçekleştiren
LAB
dışında,
istenmeyen
mikroorganizmalar da bulunabilmektedir. Pseudomonas,
Flavobacterium, Bacillus ve çeşitli küf türleri hammadde
üzerinde baskın olarak yer almaktadır. Bununla birlikte
Enterobacter, Escherichia coli, Klebsiella gibi fakültatif
anaeroblar ile Candida, Saccharomyces, Hansenula,
Pichia ve Rhodotorula gibi çeşitli mayalar da
bulunmaktadır [3]. Meyve ve sebzelerin doğal florası
üzerinde, LAB’nin miktarı değişken olmakla birlikte UV
ışınları, sıcaklık ve kullanılabilir besinler gibi faktörler
sayılarını
sınırlamaktadır
[17].
Lactobacillus,
Lactococcus, Leuconostoc, Oenococcus, Pediococcus,
Streptococcus ve Tetragenococcus cinsleri doğrudan
gıda
fermantasyonlarında
yaygın
olarak
yer
almaktadırlar. Genel olarak, bazı meyve-sebze
fermantasyonlarıyla ilişkilendirilen LAB türleri Tablo 1’de
verilmiştir [9].
M. Tokatlı, D. Dursun, N. Arslankoz, P. Şanlıbaba, F. Özçelik Akademik Gıda 10(1) (2012) 70-76
72
Tablo 1. Bazı meyve-sebze fermantasyonlarında
bulunan temel laktik asit bakteri türleri
Meyve-Sebze Laktik Asit Bakterileri
L.plantarum
L.pentosus
Leuconostoc mesenteroides
Leuconostoc pseudomesenteroides
Zeytin
Pediococcus pentosaceus
Leuconostoc mesenteroides
L.brevis
Pediococcus pentosaceus
L.plantarum
Leuconostoc citreum
Lahana
L.paraplantarum
L.plantarum
L.brevis
L.pentosus
Leuconostoc sp.
Hıyar
Pediococcus sp.
L. plantarum
L.fermentum
L.pentosus
Patlıcan
L.brevis
L.plantarum
L.paraplantarum
L.pentosus
L.brevis
Kapari
L.fermentum
Oenococcus oeni
L.plantarum
L.brevis
L.hilgardii
Üzüm Şırası
Leuconostoc mesenteroides
Turşularda, mikrobiyal proses olarak laktik asit
fermantasyonunun başarılı olması ürün kalitesi
açısından oldukça önemlidir. Ayrıca; fermantasyonun
seyrini etkileyen oldukça karmaşık, değişken (kararsız)
ve birbirine bağlantılı olan faktörler de söz konusudur.
Salamura
uygulamaları,
çevresel
koşullar
ve
başlangıçtaki mikrobiyal populasyon öncelikli faktörleri
oluşturmaktadır [18].
Fermantasyonda mikrobiyal aktivite için, LAB’nin
gelişmesini teşvik edecek ve laktik olmayan floranın
baskılanmasını sağlayacak şekilde, ortam koşullarının
ayarlanması gerekmektedir. Sebzelerdeki LAB seviyesi
düşük olsa bile, birkaç faktörün bir arada kontrol
edilmesiyle birlikte turşunun olgunlaşması için gerekli
ortam yaratılabilir. Yeterli tuz miktarı, uygun sıcaklık ve
anaerobik ortam temel faktörleri oluşturmaktadır. Ayrıca,
kontrollü bir fermantasyon ile koşulları standardize
edilmiş bir prosesin uygulanması yararlı olabilmektedir.
Starter kültür kullanımına bağlı olarak gerçekleştirilen
kontrollü fermantasyon ile
istenilen
doğrultuda
fermantasyonun sağlanabileceği belirtilmektedir [3].
Turşu
üretiminde,
hammaddenin
salamuraya
konulmasıyla birlikte, doğal florasından kaynaklanan
mikroorganizmalar ile fermantasyon başlar. Doğal
fermantasyon, endüstri tarafından uygulanan geleneksel
bir üretim yöntemidir [19]. Bu sırada LAB’nin aktivitesini
ve ürün kalitesini önemli derecede etkileyebilecek
mikrobiyal etkileşimler gerçekleşmektedir. Floranın
doğal fermantasyon süresince değişmesi nedeniyle
fermantasyon; başlangıç, birincil fermantasyon, ikincil
fermantasyon ve fermantasyon sonrası olmak üzere dört
aşamayla kategorize edilir. Hammaddenin salamura
içerisine yerleştirilmesiyle, hızlı bir şekilde mayalar ile Gr
(+) ve Gr (-) bakterilerinin geliştiği gözlenir. Başlangıç
pH değeri 5.5 seviyesindedir ve mevcut fermente
edilebilir şekerlerden glikoz ve früktoz, LAB için uygun
substrat konumundadır [17]. Bu aşamanın sonunda
pH’nın düşmesiyle, LAB üstün konuma gelir ve birincil
fermantasyon başlar. Bu mikroorganizmaların üremeleri,
ortamdaki şekerin tamamen kullanılması veya asit
inhibisyonu meydana gelinceye kadar devam eder.
Turşu
fermantasyonunun
başlangıç
ve
birincil
aşamasında ortama hâkim olan LAB; Streptococcus
faecalis, Leuconostoc mesenteroides, Pediococcus
pentosaceus, Lactobacillus brevis ve Lactobacillus
plantarum’dur [7]. Hıyar turşusu fermantasyonunda ise
Lactobacillus brevis, Pediococcus pentosaceus ve
Lactobacillus plantarum türleri ortama hâkimdir [5].
Tuzun etkisiyle birlikte, Leuconostoc mesenteroides,
Pediococcus pentosaceus ve Lactobacillus plantarum
türleri toplam asidin üreticileri olarak baskın konuma
geçmektedirler. Bu sıralamayı türlerin başlangıçtaki
miktarları, gelişme oranları, tuz ve asit dirençlilikleri
etkilemektedir. Leuconostoc mesenteroides’in aside
direnci, diğer bakteriler kadar yüksek olmasa da;
fermantasyonu başlatan mikroorganizma olması ve
bunun nedeninin hammaddede diğer LAB’ne oranla
daha
yüksek
miktarlarda
bulunmasından
kaynaklanmaktadır [17]. Asit direnci çok yüksek olan
Lactobacillus plantarum ise fermantasyonu sonlandıran
mikroorganizma olarak rol oynamaktadır [7].
LAB
dışında,
hammadde
florasındaki
diğer
mikroorganizmalardan mayalar da birincil fermantasyon
aşamasında aktiftirler. Eğer birincil aşamadan sonra
ortamda fermente edilebilir şeker kalırsa, mayalar ikincil
fermantasyon aşamasında da yer alırlar [7]. Mayaların
oksidatif ve fermantatif faaliyetleri bozulma etmeni
olarak değerlendirilir ve fermantasyonda yer almaları,
genellikle istenmez. Fermantatif mayalar, CO
2
kaynaklı
bozulmalara neden olurlar. Oksidatif mayalar ise
fermantasyonla oluşan laktik asidi kullanarak asitliği
azaltırlar ve diğer bozulma etmenlerinin faaliyetlerine
olanak verirler. Bunların dışında, artık şekerleri
kullanarak fermantasyonu tamamlamaları ile ürüne
yönelik olumlu etki de sağlayabilirler. Ayrıca;
metabolizmaları sonucu diasetil gibi aroma maddeleri
üreterek, az da olsa, ürünün aroma gelişimine yardımcı
olurlar. Bir diğer mikroorganizma grubu olan küfler ise
selülolitik ve pektinolitik aktiviteleri ile turşularda
yumuşamaya neden olduklardan gelişmeleri istenmez.
Son
aşamada
ise
fermantasyonun
seyri,
gerçekleştirildiği tankın açık ya da kapalı olmasına göre
değişmektedir. Çünkü tankın açık veya kapalı olması
mikroorganizmaların gelişimini etkilemektedir. Eğer
kapalı tanklar kullanılıyorsa herhangi bir mikrobiyal
aktivite söz konusu değildir. Açık tanklarda ise salamura
yüzeyinde,
özellikle
oksidatif
mikroorganizmalar
gelişebilmektedir [5].
M. Tokatlı, D. Dursun, N. Arslankoz, P. Şanlıbaba, F. Özçelik Akademik Gıda 10(1) (2012) 70-76
73
FERMENTE
GIDALARDA
LAKTİK
ASİT
BAKTERİLERİNİN ÖNEMİ
Son yıllarda, tüketicilerin taze, sağlıklı ve hazırlanması
kolay olan gıdalara ilgisinin artması üzerine taze meyve
ve sebzelerden elde edilen ürünlere olan talep hızla
artış göstermiştir. Bu ürünlerden biri olan turşunun, taze
meyve ve sebzelerin mevsim dışı ve her an
kullanılabilmesine olanak tanıyan bir ürün olmasının
yanı sıra, üretim yöntemi olarak da laktik asit
fermantasyonun
kullanılması
tüketicilerde
güven
uyandırmaktadır.
Bu
güvenin
oluşmasında,
fermantasyon teknolojisinin; insanlık tarihinin ilk
keşfettiği gıda üretim yöntemlerinden biri olması ve buna
bağlı olarak yıllardır kullanılması, doğal hammaddeler
üzerinden yine doğal bir üretim gerçekleştirilebilmesi ve
gelişen teknolojiye adaptasyonunun sağlanabilmesi
gösterilmektedir. Bunlara ilaveten LAB, FDA tarafından
GRAS (Generally Recognized as Safe) organizmalar
olarak kabul edilmektedir [24].
Antimikrobiyal bileşiklerin üretimi, probiyotik etki, starter
kültür olarak kullanımı gibi özellikler, LAB’nin yaygın
olarak bilinen özellikleri arasındadır. Bunlara ilaveten,
çoklu ilaç dirençliliği, ozmoregülasyon, proteoliz, otoliz
ve bakteriyofaj dirençlilikleri LAB ile ilişkilendirilen yeni
çalışma alanlarını oluşturmaktadır. Ayrıca, LAB’nin
genetik özelliklerinin araştırılması ve tanımlanması
“gıdada kullanılabilir/gıda saflığında” (food-grade)
niteliğinin oluşturulmasına ilişkin önemli genetik işlemleri
(modifikasyon, seleksiyon ve ekspresyon) ortaya
çıkarmaktadır [25].
Antimikrobiyal Bileşikler
Laktik asit bakterilerinin organik asit, hidrojen peroksit,
karbon dioksit, diasetil, asetaldehit, etil alkol, ruterin ve
bakteriyosin gibi geniş spektrumlu antimikrobiyaller
üretmesi, bunlardan biyolojik koruyucular olarak
yararlanılmasını
sağlamaktadır.
Gıdalarda,
farklı
amaçlarla kullanılan katkı maddelerinin çoğu kimyasal
kökenlidir. Katkı maddelerine karşı büyüyen tüketici
hassasiyetleri,
doğal
koruyucuların
gıdalarda
kullanımının önemini arttırmaktadır [26]. Bu nedenle,
farklı fermente gıdalardan izole edilen LAB’nin
antimikrobiyal aktiviteye sahip olmaları starter kültür
seçiminde önemli bir kriter olmaktadır. Bu hususta,
ülkemizde yapılan bir çalışmada, turşu ve zeytinden
izole edilen L. plantarum ve L. pentosus suşlarının L.
sake Lb790, L. monocytogenes Li1, L. monocytogenes
Li6, E. coli, E. feacium, P. vulgaris ve A. hydophila
indikatör mikroorganizmalarına karşı farklı düzeylerde
antimikrobiyal aktivite gösterdikleri; ancak, izole edilen
hiçbir suşun Y.lipolitica’ya karşı aktivite göstermediği
belirtilmektedir [16].
LAB’nin ürettikleri antimikrobiyal bileşiklerin konakçı
bağışıklık gücünü arttırıcı, kanseri önleyici, serum
kolestrol seviyesini düşürücü gibi yararlı fizyolojik etkileri
bulunmaktadır. Ayrıca; bağırsak sistemine yerleşmeleri
ile ürettikleri organik asitler sayesinde bağırsak ortam
pH’sını kontrol ettikleri, kabızlığı, laktoz intoleransını ve
patojen bakterilerin neden olduğu ishali etkin biçimde
engelleyebildikleri ifade edilmektedir [27]. Bunlara ek
olarak, fermantasyonun antimikrobiyal etkisi, gıda hijyen
uygulamalarına yardımcı olarak görülebilmektedir [28].
LAB tarafından oluşturulan ve fermente edilen gıdalarda
bulunan laktik, asetik ve propiyonik asitlerin direkt olarak
antimikrobiyal etkileri de bulunmaktadır [26]. Ayrıca,
asitlik diğer antimikrobiyal bileşikler arasında en önemli
inhibitör ajan olarak görülmektedir [28]. Her asidin
etkinliğinin eşit seviyede olmadığı, asetik asitin daha
güçlü bir etki göstererek maya, küf ve bakterilere karşı
inhibisyona neden olduğu belirtilmektedir. Propiyonik
asit ise küf ve bakterilere karşı etkindir [26].
Asetaldehit ve etil alkolün biyolojik korumaya karşı
katkısı çok yüksek seviyelerde olmamasına rağmen,
antimikrobiyal
etki
gösterebilmektedirler.
Heterofermantatif LAB tarafından üretilen etil alkolün,
fermantasyonun ilk aşamalarında belirgin bir inhibisyon
etkisi söz konusu olmaktadır [28].
LAB oksijen varlığında, flavoprotein oksidaz enzimlerinin
aktivitesi sonucunda hidrojen peroksit (H
2
O
2
)
üretirler.
LAB katalaz negatif olduğundan, H
2
O
2
ortamda çoğalır
ve inhibitör etkisini Staphylococcus aureus ve
Pseudomonas spp. gibi mikroorganizmalar üzerinde
gösterir. Söz konusu inhibisyon, H
2
O
2
’nin membran
lipitleri ve hücre proteinleri üzerine güçlü oksidasyonu ile
ortaya çıkar. LAB diğer bakterilere oranla H
2
O
2
’ye daha
dirençlidir [26].
Heterolaktik fermantasyon sonucu oluşan karbondioksit,
anaerobik bir çevre oluşturarak antimikrobiyal etkisini
gösterir. İç ve dış pH seviyesini düşürmesi ve hücre
memranını etkilemesi sonucu gıda kökenli bazı aerobik
mikroorganizmalara karşı toksik özelliktedir. Küfler
üzerinde
CO
2
’nin
etkisinin
ise
karboksilasyon/
dekarboksilasyon veya TCA enzimlerinin inhibisyonu
sonucu meydana geldiği belirtilmektedir [4]. Sitrat
metabolizmasının bir ürünü olan diasetil ise;
Lactobacillus, Lactococcus, Leuconostoc, Pediococcus
suşlarını da içeren birçok LAB tarafından üretilmektedir.
Arjinin kullanımına müdahale etmesinden dolayı Gr(-)
bakteriler, mayalar ve küfler, diasetile hassasiyet
göstermektedirler [26]. Aeromonas hydophila, Bacillus
spp., Enterobacter aerogenes, Escherichia coli,
Mycobacterium tuberculosis, Pseudomonas spp .,
Salmonella spp ., Staphylococcus aureus ve Yersinia
enterocolitica diasetile karşı duyarlılığı bulunan olan
mikroorganizmalar arasında yer almaktadır [28].
Lactobacillus reuteri tarafından üretilen antibiyotik
niteliğindeki ruterin maddesinin virüsler, küfler ve
bakterilere karşı geniş bir antimikrobiyal etkisi
bulunmaktadır. Ruterinin, ribonükleotid redüktazı inhibe
ederek aktivitesini gösterdiği düşünülmektedir [26].
Bakteriyosinler Gr(+) bakteriler tarafından üretilen,
biyolojik
anlamda
aktif
proteinler
olarak
tanımlanmaktadır.
LAB
tarafından
üretilen
bakteriyosinler Bacillus cereus, Clostridium perfringens,
Staphylococcus aureus ve Listeria monocytogenes gibi
gıda kaynaklı patojenleri inhibe edebilmektedirler. Turşu
üretiminde yer alan Lactobacillus, Lactococcus,
Leuconostoc, Pediococcus ve Streptococcus cinslerine
M. Tokatlı, D. Dursun, N. Arslankoz, P. Şanlıbaba, F. Özçelik Akademik Gıda 10(1) (2012) 70-76
74
ait türler antimikrobiyal protein olan bakteriyosinleri
salgılayabilme özelliğindedir [29,30]. Bu bakımdan,
LAB’nin ürettiği bakteriyosinler doğal koruyucular olarak
kullanılma potansiyeline sahiptir [30, 31].
Probiyotik Etki
LAB probiyotik etkileri bakımından iki grupta
sınıflandırılabilir. Yoğurt ve peynir gibi ürünlerin
yapımında kullanılan çiğ süt ve bağırsak kaynaklı LAB
ilk grubu; salamura meyve ve sebzeler, kimuchi, soya
sosu, miso gibi geleneksel Asya gıdalarının üretiminde
kullanılan bitkisel kökenli LAB ise ikinci grubu
oluşturmaktadır. İkinci grupta yer alan gıdaların
tüketilmesiyle
vücuda
alınan
LAB,
diğer
mikroorganizmaların aksine, midedeki gastrik asit ve
pankreatik salgılara karşı dirençlilik gösterir. Özellikle
bitkisel kaynaklı ürünlerle vücuda giren LAB, mide ve
bağırsaktaki sert/zor koşullara karşı hayvansal kaynaklı
LAB’nden daha dirençlidir [9]. Ayrıca, süt ürünlerine
karşı alerjik reaksiyonları olan kişiler için fermente
sebzelerin probiyotik mikroorganizma kaynağı olarak
kullanılması, turşu gibi ürünlerde yer alan LAB’nin
probiyotik
olarak
alımı
açısından
önem
kazandırmaktadır.
Sindirim sistemine geçerek canlı kalmayı başarabilen
LAB probiyotik fonksiyonlarda bulunmaktadır. Probiyotik
terimi, genellikle, organizmaların sağlığını olumlu yönde
etkileyen mikroorganizmaları ifade etmektedir [32].
Patojen organizmaları, canlı ve cansız ortamlarda inhibe
edebilme özelliğine sahip probiyotiklerin antibiyotik
kullanımına alternatif olması, kolonik kanserojenlerin
sentezlenmesini sağlayan intestinal bakteriyel enzimleri
inhibe etmesi, sınırlı besinler için rekabetçi olması,
sindirime enzimatik katkı sağlaması, epitel ve mukoz
adheransı
inhibe
etmesi,
çözünmüş
organik
materyallerin doğrudan alınmasına yardımcı olması ile
vücut
direncini
arttırması,
insan
ve
hayvan
beslenmesine ilişkin probiyotiklerin çeşitli yararlı
etkilerini ortaya koymaktadır. Bunlara ek olarak, patojen
mikroorganizmalara
karşı
bağışıklık
sistemini
güçlendirici ve antiviral etkileri olduğu düşünülmektedir.
Ayrıca, bağırsak mikroflorasının kabızlığa sebep olan
bağırsaktaki dengesizlikleri ve bağırsakların peristaltik
hareketini düzenleyici etkisi olduğu bildirilmiştir [33].
Starter Kültür Olarak Kullanım
Gıda fermantasyonlarında bakteri ve mayaların rolleri
keşfedildiğinden beri fermantasyonları kontrol etmek,
istenilen doğrultuda yönlendirebilmek ve koşullarını
iyileştirebilmek için çalışmalar yapılmaktadır. Bu
çalışmaların odak noktasını oluşturan starter kültür
teknolojisi, 1900’lü yıllardan bu yana gelişme göstermiş
olup, çeşitli fermantasyon alanlarında kullanılmaktadır.
Başta süt endüstrisi olmak üzere et, ekmek, bira, şarap
ve sirke fermantasyonlarında starter kültür teknolojisi
uygulanmaktadır. Doğal fermantasyon tekniklerinin
uygulandığı
sauerkraut,
turşu
vb.
geleneksel
fermantasyonlarda da artık starter kültür kullanımına
bağlı kontrollü bir fermantasyon gerçekleştirilmeye
başlanmıştır [3].
Meyve-sebze fermantasyonlarında, tek bir suştan
oluşan saf kültürün ve/veya çoklu mikroorganizma
içeren karışık kültürün starter olarak kullanılmasına
yaklaşık elli yıl önce başlanmış olup [20], günümüzde de
çeşitli
adaptasyonların uygulanması ile
devam
edilmektedir. Genel olarak, sebze fermantasyonlarından
izole edilen türler starter kültür olarak kullanılmaktadır.
İ
zole edilen türler arasında Leuconostoc mesenteroides,
Lactobacillus
brevis,
Pediococcus
acidilactici,
Lactobacillus plantarum
önemli yer tutmaktadır. Sebze
fermantasyonu spesifik bir uygulamayı gerektirdiği için
suş seçimi, ürüne istenen özelliklerin verilebilmesi
açısından oldukça önem taşımaktadır [3]. Ayrıca, bazı
türlerin yüksek seviyede biyojen amin üretebildiği göz
önünde bulundurulduğunda starter olacak suş/suşların
önemi artmaktadır [34].
Standart bir ürün ve üretim tekniğinin oluşturulması ile
istenilen duyusal özelliklerin sağlanmasının yanı sıra,
istenilen boyutta üretim kolaylığı, üretim hızı ve
veriminde artış, spesifik özelliklerin adaptasyonu,
biyojen amin oluşumunda baskılama/azaltma, depolama
sürecinde stabilizasyon gibi nitelikler de fermente sebze
teknolojisinde starter kültür kullanımına bağlı olarak elde
edilebilecek faydalar arasındadır [3, 34].
Doğal
fermantasyonla,
tüketilebilirlik
anlamında,
genellikle kabul edilebilir ürünler elde edilmektedir.
Ancak, son üründe tutarsızlıklar ve bozulmalar meydana
gelebilmektedir [20]. Bunların dışında, fermantasyonun
kontrol ve güvenliğinin sağlanamamasına bağlı olarak
ürüne istenen niteliklerin kazandırılamaması, ürün ve
üretime yönelik standardizasyonun oluşturulamaması ile
ardışık bir üretimin sağlanamayarak talebin etkin bir
biçimde karşılanamaması doğal fermantasyona ilişkin
olumsuzlukları yansıtmaktadır. Kontrollü fermantasyon
uygulaması ile gelişmesi istenen starter kültür için
gerekli çevre koşulları sağlanarak fermantasyon
istenilen doğrultuda yönlendirilebilmekte ve bunun
sonucunda ise üründe oluşabilecek olumsuzluklar
giderilebilmektedir [21].
Doğal fermantasyonun fiziksel ve kimyasal olarak
kontrol edilmesi, ancak fermantasyon sürecinde starter
kültürün kullanılmasıyla etkili olabilmektedir [20]. Hıyar
turşuları ile yapılan bir çalışmada; homofermantatif
Lactobacillus plantarum türü kullanılarak saf kültür
fermantasyonu
gerçekleştirilmiş,
bu
bakterinin
fermantasyonu tek başına sonuçlandırdığı görülmüştür
[22]. Ancak; diğer türlerin, örneğin Leuconostoc
mesenteroides’in heterofermantatif iz yolunu izlemesi
sonucu oluşturduğu bileşikler ile ürüne yönelik tat ve
aroma gibi özellikleri kazandıramadığı saptanmıştır [3].
Leuconostoc mesenteroides, Pediococcus pentosaceus
ve Lactobacillus brevis türleriyle de saf kültür çalışmaları
yapılmış; ancak, fermantasyonu başlatarak ilk kontrol
mekanizmasını gerçekleştiren bu türler fermantasyonu
tamamlamada başarılı olamamışlardır. Hammaddeden
gelen mikroorganizmalar dinamik bir ekosistem ile
değişen bir fiziksel ve kimyasal çevre sunmaktadırlar.
Bu koşullar çerçevesinde, tek bir tür LAB içeren starter
kültürün, optimal bir gelişme gösterememesi ve iyi
derecede
rekabetçi
olamaması
nedeniyle
fermantasyonun istenilen düzeyde gerçekleşmesini
M. Tokatlı, D. Dursun, N. Arslankoz, P. Şanlıbaba, F. Özçelik Akademik Gıda 10(1) (2012) 70-76
75
sağlayamadığı; ayrıca fermantasyonu, fermantasyon
boyunca değil, yalnızca bir aşaması süresince kontrol
edebildiği bildirilmiştir [20]. Bunların yanı sıra, saf kültür
elde etme işlemlerinin, ticari anlamda ekonomik ve
teknik anlamda pratik olmadıkları belirtilmektedir [23].
Saf kültürlerin fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik
bakımdan bir entegrasyon sağlayamaması sonucu,
çoklu ya da karışık mikroorganizma içeren bir starter
kültürün kullanılması öngörülmekte ve böylece
fermantasyonda yaşanabilecek tüm bu sorunların
giderilebileceği belirtilmektedir [20]. Turşu üretiminde,
karışık bir kültürden oluşan starter kültür teknolojisinin
uygulanmasıyla; fermantasyon kontrol edilebilmekte ve
güvenliği sağlanabilmekte, ürün tekstür, tat, aroma
yönünden iyileştirilebilmekte ve standart özellikte bir
üretim gerçekleştirilebilmektedir [3].
Ekzopolisakkarit (EPS) Üretimi
Gıdalarda emülsifiye edici, viskozite arttırıcı, stabilize
edici, jelleştirici ajan olarak yer alan mikrobiyal EPS’ler,
biyolojik kıvam arttırıcılar olarak ifade edilmektedirler.
Kapsüllerin oluşumunda hücre yüzeyi ile ilişkilendirilen
veya yapışkanlık oluşumunda ekstraselülar ortamın
içinde gizli olarak bulunan EPS, mikrobiyal hücreleri
birçok olumsuzluğa karşı korumaktadır. Kurumaya,
fagositoza ve faj saldırılarına, antibiyotiklere, toksik
metal iyonları ve kükürt dioksit gibi toksik bileşiklere,
osmotik strese, protozoaların predasyonuna karşı
korumada önemli rol oynamaktadır. Bunların dışında,
hücrelerin katı yüzeylere adhezyonunda ve biyofilm
oluşumunda etkili olduğu belirtilmektedir [35].
Dekstranlar, ksantanlar, jellan, pullulan, maya glukanları
ve bakteriyel aljinatlar endüstriyel olarak önemli
mikrobiyal EPS’lerdir. Endüstriyel EPS üretiminde,
GRAS suşlar içeren ve food-grade olarak belirlenen,
oldukça büyük miktarlarda üretim olanağı sağlayabilen
LAB öncelikli olarak kullanılmaktadır. Mezofilik ve
termofilik LAB tarafından farklı kompozisyonda, boyutta
ve yapıda EPS sentezlenebilmektedir. Özellikle çeşitli
yoğurt, peynir, kefir taneleri ve İskandinavya fermente
sütleri gibi süt ürünlerinden izole suşlar başta olmak
üzere, fermente et ve sebzelerden izole edilen suşlar da
EPS üreticileri olarak incelenmektedir.
LAB’nin ürettiği EPS molekülerinin insan sağlığında
kolestrolü düşürme, immunomodülatör etkisiyle immun
reaksiyonlarını düzenleme, antitümoral aktiviteler ve
prebiyotik etkiler gibi yararları bulunmaktadır. EPS
üreticisi çoğu LAB Streptococcus, Lactobacillus,
Lactococcus, Leuconostoc ve Pediococcus cinslerine
aittir. Ayrıca, Bifidobacterium cinsine ait bazı suşların da
bu biyopolimerleri üretebildikleri bilinmektedir [36].
KAYNAKLAR
[1] Borgstorm, G., 1986. Principal of food science, Vol
2. Food Microbiology and Biochemistry. New York,
Macmillian, pp. 625.
[2] Beukes, E.M., Bester, B.H., Mostert, F., 2001. The
microbiology of South African traditional fermented
milks. International Journal of Food Microbiology
63: 189-197.
[3] Hutkins, R. W. 2006. Microbiology and Technology
of Fermented Foods. Blackwell Publishing, 473,
Oxford, UK.
[4] Çon, A.H.ve Gökalp, H.Y., 2000. Laktik Asit
Bakterilerinin Antimikrobiyal Metabolitleri ve Etki
Ş
ekilleri. Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti Dergisi 30:
180-190.
[5] Aktan, N., Yücel, U., Kalkan, H. 1998. Turşu
Teknolojisi. Ege Üni. Ege Meslek Yüksek Okulu
Yayınları, 23, 138 s., İzmir.
[6] Steinkraus, K.H., 1983. Lactic acid fermentation in
the production of foods from vegetables, cereals
and legumes. Antonie Van Leeuwenhoek 49: 337-
348.
[7] Fleming, H.P., McFeeters, R.F., Daeschel, M.A.,
1992. Fermented and Acidified Vegetables. In: C.
Vanderzant
and
D.F.
Splittstoesser.
Ed.
Compendium of methods for the microbiological
examination of foods (3rd Ed.), American Public
Health Association, 929-952, Washington D. C.
[8] Luckow, T., Delahunty, C., 2004. Consumer
acceptance of orange juice containing functional
ingredients. Food Research International 37: 805-
814.
[9] Muñoz, R., Rodríguez, H., Curiel, J.A., Landete,
J.M., Rivas, B., Felipe, F.L., Gómez-Cordovés, C.,
Mancheño, J.M., 2009. Food phenolics and lactic
acid bacteria. International Journal of Food
Microbiology 132: 79-90.
[10] Gobbetti, M., Angelis, M., Corsetti, A., Cagno, R.,
2005. Biochemistry and physiology of sourdough
lactic acid bacteria. Trends in Food Science and
Technology 16: 57-69.
[11] Botina, S.G., Tsygankov, Yu. D., Sukhodolets, V.V.,
2006. Identification of industrial strains of lactic acid
bacteria by methods of molecular genetic typing,
Russian Journal of Genetics R. 1367-1379.
[12] Stiles, E.M., Holzaphel, W.H., 1997. Lactic Acid
Bacteria of Foods and Their Current Taxonomy.
International Journal of Food Microbiology 36: 1-29.
[13] Hansen, E.B., 2002. Commercial bacterial starter
cultures for fermented foods of the future.
International Journal of Food Microbiology 78: 119-
131.
[14] Yörük, G.N., Güner, A., 2011. Laktik asit
bakterilerinin sınıflandırılması ve Weissella türlerinin
gıda mikrobiyolojisinde önemi. Atatürk Üniversitesi
Vet. Bil. Derg. 6(2): 163-176.
[15] Carr, F.J., Chill, D., Maida, N., 2002. The lactic acid
bacteria: a literature survey. Critical Reviews in
Microbiology 28: 281-370.
[16] Karasu, N., 2006. Turşu ve zeytinden antagonistik
ve probiyotik özellikte laktik starter kültür eldesi.
Pamukkale Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi, 88s., Denizli.
[17] Fleming, H.P., Andersson, R.E., Daeschel, M.A.,
1987. Microbial ecology of fermenting plant
materials. FEMS Microbiology Reviews 46: 357-
367.
[18] Etchells, J.L., Fleming, H.P., Bell, T.A., 1975.
Factor influencing the growth of lactic acid bacteria
during brine fermentation of cucumbers. In: J.G.
Carr, C.V. Cutting and G.C. Whiting Ed., Lactic Acid
M. Tokatlı, D. Dursun, N. Arslankoz, P. Şanlıbaba, F. Özçelik Akademik Gıda 10(1) (2012) 70-76
76
Bacteria in Beverages and Food, Academic Press,
281-305, New York.
[19] Palop, L., Sánchez, I., Ballestenos, C., 2000.
Biochemical characterization of lactic acid bacteria
isolated from spontaneous fermentation of
‘Almagro’ eggplants. International Journal of Food
Microbiology 59: 9-17.
[20] Daeschel, M.A., Fleming, H.P., 1987. Achieving
pure culture cucumber fermentations: a review.
Development in Industrial Microbiology Pierce. G.E.
Society for Industrial Microbiology Arlington, V.A.,
28, 141-148.
[21] Özçelik, F., İç, E., 1996. Hıyar turşusu üretiminde
kontrollü fermantasyon. Gıda 21(1): 49-53.
[22] Pederson, C.S., Albury, M.N., 1950. Effect of
temperature upon bacteriological and chemical
changes in fermenting cucumbers. N. Y. Agr. Expt.
Sta. Bull., 744.
[23] Etchells, J.L., Costilow, R.N., Anderson, T.E., Bell,
T.A., 1964. Pure culture fermentation of brined
cucumbers. Applied Microbiology 12(6): 523-535.
[24] Stiles, M.E., 1996. Biopreservation by lactic acid
bacteria. Antonie Van Leeuwenhoek 70: 331-345.
[25] Konings, W.N., Kok, J., Kuipers, O.P., Poolman, B.,
2000. Lactic acid bacteria: the bugs of the new
millenium. Current Opinion in Microbiology 3: 276-
282.
[26] Fitzgerald, G.F., Caplice, E., 1999. Food
fermentations: role of microorganisms in food
production and preservation. International Journal
of Food Microbiology 50: 131-149.
[27] Kim, J., Chun, J., Han, H.U., 2000. Leuconostoc
kimchii sp. nov., a new species from kimchii. Int. J.
Syst. Evol. Microbiology 50: 1915-1919.
[28] Adams, M.R., Nicolaides, L., 1997. Review of the
sensitivity of different food-borne pathogens to
fermentation. Food Control 8: 227-239.
[29] Montville, T.J., Lewus, C.B., Kaiser, A., 1991.
Inhibition of food-borne bacterial pathogens by
bacteriocins from lactic acid bacteria isolated from
meat. Applied and Environmental Microbiology 6:
1683-1688.
[30] Akkoç, N., Şanlıbaba, P., Akçelik, M., 2009.
Bakteriyosinler: alternatif gıda koruyucuları. Erciyes
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi 25(1-2):
59-70.
[31] Nout, M.J.R., Rombouts, F.M., 1992. Fermentative
preservation of plant foods. Journal of Applied
Bacteriology Symposium Supplement 73: 13-147.
[32] Şanlıbaba, P., Sungur, B., 2009. Probiyotik
Gıdalar, I. Uluslararası 5. Ulusal Meslek
Yüksekokulları Sempozyumu, 27-29 Mayıs, Konya,
s: 678-683.
[33] Balcázar, J.L., Blas, I., Ruiz-Zarzuela, I.,
Cunnigham, D., Vendrell, D., Múzquiz, J.L., 2006.
The role of probiotics in aquaculture. Veterinary
Microbiology 114: 173-186.
[34] Halasz, A., Barath, A., Holzapfel, W.H., 1999. The
influence of starter culture selection on sauerkraut
fermentation. Z. Lebensm Unter Frosch. A. 208:
434-438.
[35] Vuysta,
L.,
Degeest,
B.,
1999.
Heteropolysaccharides from lactic acid bacteria.
FEMS Microbiology Reviews 23: 153-177.
[36] Ruas-Madiedo, P., Reyes-Gavilán, C.G., 2005.
Invited Review: Methods for the screening, isolation
and
characterization
of
exopolysaccarides
produced by lactic acid bacteria. American Dairy
Science Association 88: 843-856.
Dostları ilə paylaş: |